10 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| ”10 NİSAN —« 1938 KS AA MRCE P Del a Hatıralarını anlatan CEYMS NOBODİ ÇASUSSXE TEFRİKA Nö: 82 Entellicens Servisin en meşhur casuslarından Heraldsen, Hars Fuşu hazırladığı tuzağa düşürmüştü: — Kabul ediyorum, fakat bir şartla! dedi — Motöryağı stoku' Holandada Ro- terdamda bulunuyor, Binaena.eyh, bu yağ ancak deniz yoliyle İngiltereye sevkedilebilir. Öğrenmek istediğim şu: Yağlar alelâde şileple mi, sahrınç ge milerile mi nakledilecek? Nakliye ge- mileri kafile ha.inde mı, yoksa ayrı ay. rı mı sefer edecekler? Bu gemilere harp gemileri refakat edecek mi?, — Ânladım.. — Nakliye vapurlarına harp gemileri refakat edecek olursa zaptedilebilmeleri ihtimali pek azalır. Buna mukabil gemi- ler ayrı ayrı sefer yapacak olurlarsa on- ları bir denizaltı gemisi vasıtasiyle ya: kalayıp bir Alman limanıma sevketmek Şocuk oyuncağı gibi bir şeydir.. — Üçüncü bir feraziyeyi galiba unu- tuyorsunuz?, — Nedir o? — Niçin doğrudan doğruya Roter. damda Yohan Hansen ile temasa geçmi- yorsunuz? . — Çünkü bu adam yağları bize sat- mak istemiyor. — Demek teklif yaptınız?. —- Evet., Redettiği içindir ki böyle çareler düşünüyoruz.. Haraldsen derin bir düşünceye dal- mış göründü. Sonra: : — Fakat, dedi, bu yağları kuvvetle değil de hileyle zaptetsek nasıl olur?. ——İmkân görüyor musunuz? . — İmkânı var ,tabit.. Yağları Ingiliz amirallığı namına teslim almak Üüzere icap eden vesaikle birisini Roterdama yollayamaz mıyız?, « Fikir mükemmel,, Benim de aklı. ma gelmişti.. — En makul fikir budur, — Fakat plânda bir şey unutuyorsu- VİErNedir o? Kdi — Bu işi becerecek adam kim?, — Ö beni alâkadar etmez, siz bula- çaksınız.. — Bilâkis! Sizi alâkadar eder, Plâ- nınızı en iyi tatbik edecek adam ancak siz olabilirsiniz, — Ben mi?, — Evet, siz.. Yapamaz mısınız?. — Yaparım, fakat.. — Sizde Yoham Hansen gibi Dani- markalısınız.. Uzun müddet İngilterede, bahriye muhitlerinde yaşamışsınız. İn . gilizceyi gayet iyi biliyorsunuz. Bu vaziyette gayet mükemmel kozlara modiksiniz, Haraldsen, Hans Fuşu hazırladığı tu- zağa düşürmüştü. Düşünür gibi yaptık- tan sonra cevap verdi: — Pekâlâ; kabul ediyorum. Fakat bir şartla ... — Nedir o gart?. — Tamamiyle serbest bırakılmamı istiyorum, Ancak bu şartla muvaffak o- labileceğim kanaatindeyim.. Hans Fuş elini uzattı: — Anlaştık. Şartınız kabul ıdi;mi;- tir. Ne zamam hareket etmek niyetinde. Siniz? . — Bu akşam cevap veririm.. Ö zama- na kadar bana lüzumlu evrakın hazır- lanması için lütfen emir veriniz. — O taraftan hiç endişeniz olmasın.. Her şey, evrak, para ve gemiler iste- diğiniz zamanda hazır olacaktır. On dakika sonra Haraldsen bu şa- yanı hayret hâdiseyi bize anlattı. Hi- kâyesi tamam olunca sordum: — Plânınız nedir? Ne yapmalı?. — Düşündüğüm şu: Almanların e- linde motöryağı kalmamışsa vaziyetleri feci demektir. Binaenaleyh Roterdam- daki yağ stokunu elde etmemeleri lâ- Zım.. —Hakkınız var.. Fakat bilâhare başka bir yerden motöryüğı bulurlarsa.. Bu mal yalnız Yohân Hansende yok ya? — Hakkınız var.. Ben bunu düşün- mMmemiştim.. — Almanları, motör yağını başkâ yerde aramaktan men iç?n ben bir çare Börüyorum.. Şi Kont dö Nis sördu: — Nedir o çare?, — Yohan Hansenin elinde bulunan “met'uüllerin bulu motör yığı stokunu Almanlara teslim etmek! « — Şaka söylüyorsunuz galiba?, — Hayır, tiddi söylüyorum.. — Sözlerinizin mânas.nı anlayamı. yorum.. Dediğiniz gibi hareket edersek düşmanlarımızın - eline bizi yenmeleri için, silâh vermiş olmıyozak mıyız? . Güldüm ve kont dö Nisle Haraldsene anlatarak onları da ikna ettim, On beş gün sonra, bol bol motör ya- ğı temin etmiş olan Almanlar büyük bir taarruza giriştiler. Ludendorf Âzni ge- çerek Suassonu aldı ve Micna ulaştı.. 15 Temmuzda Şampany muharebesine girişti fakat genöral Guro onu büyük bir mağlübiyete uğrattı. Foş ve Dögut taraflarından da sıkış- tırılınca düşman Marnı tekrar — geçti, Şato - Tiyeri terk ve Suassonu tahliye etti. 28 Ağustosta Noyon, Peron, Şoni, Ham ve Bapom itilâf ordusu tarafından geri alındı, Ludendorf, Hindenburg hattı üze. rinde rlc'at etti ve itilâf ordusuna 130 bin esir, 2000 top, 1400 mitralyöz, 12000 kamyon bıraktı. Ne olmuştu?, Bu seri mağlübiyetleri hangi sebebe atfetmek lâzımdı?. Bunun sebeplerinden birini söyliye- yim: Almanlara temin ettiğimiz 12.000 ton motör yağıl. , Çünkü bü yağa tesşlimden önce bir miktar (*) melas karıştırmağı ihmal etmemiştik. — Bu şekilde hazırlanan yağ düşmanın motörlü nakliye Bervis: lerini ve tayyarelerini felce uğratmıştı. Kolayca tahmin edilebileceği gibi bu motör yağı meselesi Alman umumi ka- rargâhında büyük bir gürültü kopardı, Ludendrnf sür'atla - tahkikat ıtl% ve' cezalandırılmalarını emretti. Haraldsen Şarlvile dönmemek ihtiyatkârlığını gös- terdiği cihetle de, onun hâdise ile alâka. sı anlaşıldı, fakat kendisi Londrada ol- duğu için tabistiyle ceralandırılması mümkün olmadı. Haraldsenin evinin basılacağını tah- min etmiş olduğumuz için evrakını yak- mış, kendimiz de oradan - çıkmıştık, Kont dö Nis, Arden belediye dairesin- de bir kâtiplik hizmeti bulmuştu. Ben ise daha mütevazi davranarak belediye binaşı yanında Anriyon —gazinosunda garsonluk yapmağa başlamıştım. Kon dö Nisin çalıştığı binada scfer. deki Alman ordusunun erkân:harbiyesi de yerleşmiş olduğu için belediye kâtip- liği sok işe yarıyordu. Benim garson- luğum 'da ayni şekilde faydalı oluyor- du. Çünkü bulunduğum kahve Alman zabitlerinin uğrağı idi. Her akşam işlerimizi bitirince Röyen yolu üzerinde tenha bir yerde buluşarak biribirimize günün hâdiselerini aclatı- yor ,elde ettiğimiz malümatı kararlaştı. rıyor, sonra bunları mensup olduğumuz teşkilâta bildiriyorduk, Bir sabah kahveye giderken — yolda Naldoni ile burun buruna geldim... Hayretimi gizleyemiyerek sordum: — Siş buradasınız ha? Çıklırdınız mı? Yakalanacaksınız !.. Güldü... — Korkmayın, diye cevap verdi, Ben şimdi gözdeyim.. — Yok canım!.. (Devamı var) (*) Şeker istihsalinde kalan tortu, PP GN v aa NaI istanbul radyosu 10 NİSAN — 1938 PAZAR 18,30 plâkla dans müsikisi, 19,15 kon. ferans, Prof. Salih Murat (radyo dersleri) | Müzeyyen ve arkadaşları - tarafından â'oürt musikisi ve halk şarkıları, 20,45 Ha. va rapörü. 20,48 Ömer Rıza tarafından a. “ rapça söylev, 21 Cemal Kâmil ve arkadaş. rı tarafından Türk musikisi ve halk şar. =llfı (saat gyarı), 21,45 — örkestra, 22,15 Ajans haberleri. 22,30 plâkla sololar, öpe- | rya ve öperet parçaları, 22,50 son haber- ler ve erlesi günün promramı, 23 son. | tım, , | recek kadar güzel kumaşlar yapan 1- | HAHER. — Akrsam postan Bizim Bursa sefamız:5 Bursayı tanıtmak işini milli bir dava kabul ediyoruz Tarihi eserleri, şifalı ılıcaları ve - güzel manzaralarile eşsiz bir şehir... Birinci günün programında son mer, hale cumhuriyet köşkü idi. Otomobil- lerimizle keskin virajlar dönerek Bur- sanın tepelerine doğru çıktık ve cumhuriyet köşküne geldik, Bursa, bütün ihtişamlı manzarasiyle ayakla- rımızın altında... Ufuklarda yeni ba. tan güneşin kızıllığı henüz kaybol . mamış. Iİlik bir ilkbahar gecesine gi- ren yeşil Bursa, her tarafta yanan 1- şıklarıyla, ateşböcekleriyle dolu bir bahçeyi andırıyor. Arkamızda, beyaz tepeleri koyulaşmıya başlıyan Ulu. dağ. İnsan bu güzel manzarayı iyice tarif edebilmek için şair olmalı... Köşkü gezdik. Atatürkün yatak o - dasını, yemek ve banyo salonlarını bi- rer birer gördük. Cumhuriyet köşkü, bulunduğu mevki ve manzarasile bir kartal yuvasımı andırıyor. Bol ve te- miz hava, harikulâde manzara, sükün, İnziva ve konfor. Köşkün bekçisine bakarak bunları düşünüyor ve adam. cağıza gipta ediyorum, Benim - gibi düşünenler pek çok. Bir arkadaş:! — Vaziyet, mevki ve memuriyetimi hiç düşünmeden bu bekçiyle değişme. ye amadeyim.,, diye söyleniyor. Cumhuriyet köşkünden sonra Çe - likpalasa döndük. O akşam, Bursa kaplıcaları Türk a- nönim şirketi bize bir ziyafet verdi. Şirket namına aramızda bulunan ida. re meclisi reisi avukat Hulüsi Köymen sofranın havasında &amimiyeti arttı- rvan güzel bir nutuk söyledi. Tarihi kıymetleriyle, tabif manzaralariyle ve şifabahş ılıcalarıyla eşsiz olan Bur - saya karşı, dahilde ve hariçte alâka ve rağbeti uyandırmak, bu güzel şehrin nimetlerinden herkesin istifadesini temin etmek işinin milli bir dava ol. duğunu Anlatarak matbuatı bu yolda | - vazifeye davet etli. Bursayı çok seven İstanbul gazetecilerinin bu mevzu ü . zerinde Bursalılarla ve Bursayı yük - seltmek ve tanıtmak istiyenlerle ta- mamen mutabık olduğu su götürmez bir hakiküttir. Binaenaleyh, Hulüsi Köymene verilen cevabda gazetelerin bu milli davayı bir vazife ve ideal ola, rak kabul ettikleri söylendi, Geceyarısına kâadar süren bu ziya- fetten sonra Bursada ilk gecemizi de- rin ve tatlı bir uyku İçinde geçirdiği. mizi tahmin edersiniz tabil! Sabahlevin gözümü açtığım zaman o- teli müthiş bir gürültü —içinde bul - dum. Sanki, birkaç tane tayyare ote- Tn damıma konmuş, habire motörle. rini çalıştırıyorlar. Bayağı korktum: — Yahu ne oluyoruz? Demeye kalmadı, isi anlattılar. Bi- zim arkadaşlar sabah banyosu alı - yorlarmış. Otuz odadaki otuz banyo. nun ikişerden altmış tcne musluğu &. cilirsa hâsıl o'acak gürültüyü tasav- vur ediniz. Bursanm hayata hayat ka- tan sularımdan istifade etmek icin ben de banyoya kostum ve muslukları aç. | Banyo ve kahvaltıdan sonra Bur- salı arkadaşların mihmandarlığı ile Çekirgeyi, burada bulunan eski kap - heaları dolaştık. Sıcaktan havası bu- ğulanmış kaplıcaların tâ içersine ka . | dar girdik ve kendimize Amerikalı bir seyyah hali vererek sıcak sulu havuz- larda çırpman çıplak adamları hay- ran hayran seyrettik. Bursanın göbeğine bir endüstri â. bidesi halinde kurulmuş olan Merinos fabrikasını ziyaret etmek bugünkü programımızım birinci numarasını teş- kil ediyordu. Müdür Lütfi Savğanın mihmandarlığıyla fabrikayı ancak bir Çelikpalasın pekiş fabrikasiyle, Bursa belediyesi- nin takdire değer eserlerinden olan mezbahayı gezdikten sonra stadyoma geldik. Burada görülecek fazla bir şey yoktu. Çünkü evvelce de söyledi. ğim gibi burada modern bir &tadyom | yapılmak Üzeredir. Bu stadyomun plânlarını tetkik ve muvaffakıyet te- menni ettikten sonra Bursa gazeteci- lerinin vereceği ziyafette bulunmak ü. zere otele döndük, Bursalı arkadaşlarımızın ziyafeti kolay kolay unutamıyacağımız coşkun bir samimiyet içinde geçti. Bursa ga- zetesinin yazı işleri müdürü Rıza Yü- cerin veciz nutkuna arkadaşlarm ten. sibiyle ben de cevah verdim ve şunları geveledim : “me Bursalı meslekdaşlarımızın şahsımızda — İstanbul matbuatına karşı gösterdlikleri alâka ve muhab. betten mütevellit ta A kadar (derindir ki, bunu hahkkile ife de edemiyeceğim, Bu itibarla ken. dilerine yalmış teşekkür edeceğim. Bu tşekkür vazifemi yaparken, Bur- sa malbuatımın Uludağı örten beyaz har kadar temiz, saf ve özlü olan bu mihmannüvazlığının Türk matbua. ti içinde yaşaması elzem olan mes- lek tesemild ve uhuvvetine güzel bir misal teşkil ettiğini kaydetmek is- Tiyorum. Bursaya jaydalı bir memleket i. şine hizmet vesilesile yaptığımız bu seyahat, meslek hatıralarımız için- de en aziz bir yer işgal edecektir. Sizi, daha çok yükselmesini bü. tün kalbimizle temenni ettiğimiz Bursa gazeteciliğinin şerefine içme- ye davet cdiyorum.,, Ziyafetten sonra Muradiyedeki ta- rihi eserleri, Pmarbası denilen mahal. li gezerek otomobillerle Uludağ yolu- na gıktık, Bol yeşillik içinde beyaz minarelerden nurdan birer sütun gibi yükselen Bursayı dağdan seyretmek nekadar zevkli oluyor. Bir yanı kücük bir çam ormanı olan Yeğit Ali köyüne kadar gitlik. Köyün methalinde, Ye . Sit Ali için dikilmiş sütüunun önünde bu kahramanın hatrrasını taziz ettik. Orun hikâvesini bilir misiniz? saatte gezebildik. Ham yünün elenip, ayıklanıp, yıkanıp, taranıp, her ince- likte ve kalınlıkta ve her renkte iplik haline gelinceye kadar geçirdiği saf. | haları birer birer gördük. Ve anladık ki, Merinos fabrikası, mensucat sana. yilmizdeki mühim bir boşluğu doldur- müuştur. Artık kadmlarımızm “Avrupa malı kumaş istiyorum,, diye mağazalarda- ki mütevali ısrar itiyatlarımı terketti. İlkbenar sapkaları İşin çok tipik o- lan bu güzel şapka fötrdendir. bilyül havuzu Yeğit Ali dağdan odun getiriyor « “müş. Yolda eşkiyaların, içinde jandar. malar da bulunan bir kafileyi bastık- larını görmüş. Eşkiyalar onu da yaka- lamışlar... Sesini çıkarmamış, fakat yol kesicilerden birinin kendilerile çe- kişen bir jandarma neferini bir kur. şunla öldürdüğünü görünce dayana « mamış:; | — Para istiyorsanız alinız. Fakat neden cana kıyıyorsunuz? : Diye bağdırarak, eşeğinin sırtından kaptığı bir odunu katil, eşkiyaya sa. vurmuş ve herifin bir kolunu kopar- mış, Bir kurgun da ona sıkmış ve öl. dürmüşler, Bir zamanlar, eşkiyaların cirid oynadığı bu dağ yolları, şimdi Bursalıların mesire yeridir, Uludağdan inerek Şar klübe gittik. Bursanın gay- yur valisi burada bize bir çay ziyafeti verdi, Şarklüb Bursanm yeni ve güzel binalarındandır. İçinde büyük ve mü- kemmel bir sineması da var. O gece Çoelikpalasta — belediyenin verdiği ziyafette bulunduk. Bursayı yurdun en medeni köşesi haline ge - tirmek için çalışan belediye reisi Ne- şet Kiper bizi güzel sözleriyle de ay. rıca İzaz etti. Valinin riyaset ettiği zi- yafet sözle, şiirle, nükte ile çok eğlen. celi geçti. Ev sahipleri Bursada üçüncü günü- müzü serbest bırakmışlardı. Biz o gü- nü kafilemize dahil bayanların alışve. riş günü olarak ilân ettik. Fakat yap- tığımıza da pişman olduk., Bursanm kapalr çarşısında ipekli kumaş, ha . mam takımları, çini işleri kalmadı! Öğleden sonra, Atatürk anıdını zi- yaret ederek Bursadan ayrıldık. Bizi, Bursa belediye reis muavini, gazete . cileri ve kaplıcalar şirketi müdürleri karşıladıkları kadar özlü bir samimi- yet içinde uğurladılar. Dönüş Yalova yoluyla oldu. Bu ta- rafın manzaraları da her dakika de. ğişen bir güzellik taşıyor. Her taraf yeşil, her taraf ekilmiş. Yolumuz, ba- zan köpüklene köpüklene akan dere . lerden, bazan zümrüd gibi yeşil ça- yırlarım arasmdan geçiyor. Zaman zaman ağaçlar arasma dalryor, dağla. Tı tırmanıyor ve iniyoruz. Manzara o kadar mütenevvi ve güzel- ki, Üç bu- çuk Bsaatlik yolculuğumuzda hiç sı - kılmadık. Marmaranın en güzel köşe. lerinden biri olan Gemlikte birkaç da- kika tevakkuf ettik. Sun'i ipek fab. rikasıyla imarmı garanti eden Gem- lik çök hoş bir yer... Kıymetli bir kaymakamı, enerjik bir belediyeği, faal bir parti reisi ve güzel küçücük bir halkevi var. Buradaki Atatürk â. bidesini, kaymakamlık ve haâlkevi bi- nalarmı ziyaret ederek ve bize cemile- kârlık gösteren Gemlik erkânma te . şekkür ederek ayrıldık. İstanbul hududuna yaklaştıkça so- ğuk ve yağmur artıyor, Sanki, bir iki sant içinde yazdan çıkıp kışa giriyo. ruz, Ve Yalova vapuruna bindiğimiz zaman, kurşuni sema, azgın deniz, s0- Şuk ve yağmur, Fursada geçirdiğimiz sıcak, yeşil ve aydımlık günlerin acı. sını içimizde birdenbire doğurdu. İşle bizim Bursa safamız! İhsan Arif

Bu sayıdan diğer sayfalar: