10 NİSAN «« 1088 v li Buz 'önez Ağ' Hatıralarını #nlatan CEYMS NOBODİ (EXTTRRZ CI TEFRİKA NO: 83 Entellicens Servisin en meşhut casuslarından Heraldsen, Hars Fuşu hazırladığı tuzağa düşürmüştü: — Kabul ediyorum, fakat bir şartla! dedi — Motöryağı stoku/ Holandada Ror terdamda bulunuyor. Binaena.eyh, bu yağ ancak deniz yoliyle İngiltereye sevkedilebilir. Öğrenmek istediğim şu: Yağlar alelâde şileple mi, sahrınç ge- milerile mi nakledilecek? Nakliye ge- mileri kalile ha.inde ma, yoksa wyrı ay. Ti ma sefer edecekler? Bu gemilere harp gemileri refakat edecek mi?. — Anladım.. — Nakliye vapurlarına harp gemileri refakat edecek olursa zaptedilebilmeleri ihtimali pek ozalır. Buna mukabil gemi- ler ayrı ayrı sefer yapacak olurlarsa on- ları bir denizaltı gemisi vasıtasiyle ya- kalayıp bir Alman Himanma sevketmek çocuk oyuncağı gibi bir şeydir. — Üçüncü bir faraziyeyi galiba unu- tuyorsunuz?, — Nedir 0? — Niçin doğrudan doğruya Roter. damda Yohan Hansen ile temasa geçmi- yorsunuş? . — Çünkü bu adam yağları bize sat- mak istemiyor.. — Demek teklif yaptınız?. — Evet.. Redettiği içindir ki böyle gareler düşünüyoruz.. Haraldyen derin bir düşünceye dal- m:ş$ göründü. Sonrs: — Fakat, dedi, bu yağları kuvvetle değil de hileyle saptetsek nasıl olur?. — İmkân görüyor musunuz?. — İmkânı var tabil.. Yağları Ingiliz amirallığı namına teslim almak Üzere icap eden veszikle birisini Roterdama yollayamaz mıyız?, »— Fikir mükemmel., Benim de aklı. ma gelmişti.. - En mekul fikir budur, — Fakat plânda bir şey unutuyorsu- TÜRSNodir ot ezare — Bu işi becerecek adam kim?, —— O beni alikadar etmez, siz bula- caksınız.. — Bilâkis! Sizi alâkadar eder. Plâ- nınızı en iyi tatbik edecek adam ancak ı siz olabilirsiniz, — Ben mi?, — Evet, siz.. Yapamar mısınız?. — Yaparım, fakat.. — Sitde Yoham Hansen gibi Dani- markalısınız.. Uzun müddet İngilterede, | bahriye muhitle:İnde yaşamışsınız. in. | gilizceyi gayet iyi biliyorsunuz. — Bu İ vaziyette gayet mükemmel korlara midiksiniz. Haraldsen, Hans Fuşu hazırladığı tü- rağa düşürmüştü. Düşünür gibi yaptık- tan sonra cevap verdi: — Pekâlâ ; kabul ediyorum. Fakat bir Şartla .. — Nedir o goeti. — Tamamiyle serbest bırakılmamı istiyorum, Ancak bu şartla muvaffak 0- lıbilcukim kanaatindeyim.. Hanı Fuş elini uzattı: - Anllqt'ık. Şartınız kabul edilmiz- tir. Ne zamön bareket etmek niyetinde. tiniz? . — Bu akşam cevap veririm.. Ö zama- na kadar bana lürumlu evrakın hazır- Tanması için lütfen emir veriniz. — O taraftan hiç endişeniz olmasın-. Her şey, evrak, para ve gemiler işte- diğiniz zamanda hazır olacaktır. Ön dakika sonra Haraldsen bu a yanı hayret hâdiseyi bize anlattı. Hi. kâyesi tamam olunca sordum? — Plânınız nedir? Ne yapmalı?. — Düşündüğüm şu: Almanların ©- linde motöryağı kalmamışsa vaziyetleri feci demektir. Binaenâleyh Roterdam” daki yağ stokunu elde etmemeleri İl- zım.. —Hakkınız vat.. - Pakat bilâhare başlca bir yerden motöryoğı bulurlarsa.. Bu mal yalnız Yohâan Hansende yok ya? — Hakkınız var.. Ben bunu düşün- Kont dö Nis sördü: — Nedir o çare?. — Yobhan Hansenin elinde bulunan motör yağı stokunu Almanlara teslim etmek! « « Şaka söylüyorsunuz galiba?. — Hayır, ciddi söylüyorum.. — Sözlerinizin mânas.nı anlayamı. yorum.. Dediğiniz gibi hareket edersek düşmanlarımızın eline bizi yenmeleri için, silâh vermiş olmıyocak miyız? . Güldüm ve kont dö Nisle Haraldsene plânımı anlatarak onları da ikna ettim. On beş gün sonra, bol bol motör ya- ği temin etmiş olan Almanlar büyük bir taarruza giriştiler. Ludendorf Âzni ge- çerek Suassonu aldı ve Mücna - ulaştı.. 15 Temmuzda Şampany muhartbesine girişti fakat genöral Guro onu büyük bir mağlübiyete uğrattı. Foş ve Dögut taraflarından da sıkıp tırılınca düşman Marnı tekrer - geçti. Şato - Tiyeri terk ve Suassonu tahliye etti. 28 Ağustosta Noyon, Peron, Şoni, Ham ve Bapom itilâf ordusu tarafından geri alındı, Ludendorf, Hindenburg hattı üze. rinde ric'at etti ve itilâf ordusuna 130 bin esir, 2000 top, 1400 mitralyöz, 12000 kamyon biraktı. Ne olmuştu?. Bu seri mağlübiyetleri hangi sebebe atfetmek Iâzımdı?. Bunun sebeplerinden birini söyliye- yim: Almanlara temin ettiğimiz 12.000 ton motör yağıl. , Çünkü bü yağa teslimden önce bir miktar (*) melas karıştırmağı ihmal etmemiştik, — Bu şekilde hazırlanan yağ düşmanın motörlü nakliye servir lerini ve tayyarelerini felce uğratmıştı. Kolayca tahmin edilebileceği gibi bu motör yağı meselesi Alman umumi ka- rargâhında büyük bir gürültü kopazdı. B aa ternin KĞ Bülancialar “ce* şladetle | Yasum cezalandırılmalseını emretti. Haraldsen Şarlvile dönmemek ihtiyatkârlığını gös- terdiği cihetle de, onun hâdise ile alâka. « anlaşıldı, fakat kendisi Londrada ol- duğu için tabistiyle cezalandırılması mümnkün olmadı. Baraldsenin evinin basılacağını tah- min etmiş olduğumuz için evrakını yak- mış, kendimiz. de oradan çıkmıştık. Kont dö Nis, Arden belediye dairesin- de bir kâtiplik hizmeti bulmuştu. Ben ise daha mütevazi davranarök belediye binası yarında Anriyon garzinosunda garsonluk yapmağa başlamıştım. Kon dö Nisin çalıştığı binade sefer. deki Alman ordusunun erkân harbiyesi de yerleşmiş olduğu için belediye kâtip- liği zok İşe yarıyordu. Benim garson- lağum da ayni şekilde faydalı oluyor- du. Çünkü bulunduğum kahve Alman sabitlerinin uğrağı Her akşam işlerimizi bitirince Röven | yolu üzerinde tenha bir yerde buluşarak | biribirimise günün hâdiselerini tolatr yyor ,elde ettiğimiz malümatı kararlaştı. rıyor, sonra bunları mensup olduğumurz teşkilâta bildiriyorduk. Bir sabah kahveye giderken — yolda Naldoni ile burun buruna geldim... Hayretimi gizleyemiyerek sordum: —- Siz buradasınız ha? Çıklırdınız mı? Yakalanzcaksınız!.. Güldü... — Korkmayın, diye cevap verdi. Ben şimdi gözdeyim.. — Yok canımt.. (Devamı var) (*) Şeker istihstlinde kalan tortu, oe -— z istanbul radyosu 10 NİSAN — 1938 PAZAR 18,30 plâkla dans musikisi, 19,1$ kon. ferans, Prof. Salih Murat (radyo dersleri) 20 Müzeyyen ve arkadaşları — tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2045 Ha. ya raporu. 20,48 Ömer Rıza tarafından a. rapça söylev, 21 Cemal Kümll ve arkadaş. ları tarafından Türk müsikisi ve halk şar. kılar, (saat ayarı), 2145 — örkestra, 22,18 Ajans haberleri. 22,30 plâkla sololar, ape. ra ve öperet parçaları, 2250 son haber. der ve ertesi günün prosramı, 23 son. | nimetlerinden herkesin HABER —« Alkram postan. Bizim Bursa sefamız:5 Bursayı tanıtmak işini milli bir dava kabul ediyoruz Tarihi eserleri, şifalı ılıcaları ve - güzel manzaralarile eşsiz bir şehir... Birinci günün programında son mer, hale cumhuriyet köşkü idi. Otomr obil- lerimizle keskin virajlar dönerek Bur- Banın tepelerine doğru çıklık ve cumhuriyet köşküne geldik. Bursa, bütün ihtişamlı manzarasiyle ayakla- rımızan altında... Ufuklarda yeni ba, | tan güneşin kızıllığı henlz kaybol . mamış. İlik bir ilkbahar gecesine gi- reğ yeşil Bursa, her tarafta yanan 1- şıklarıyla, ateşböcekleriyle dolu bir bahçeyi andırıyor, Arkamızda, beyaz tepeleri koyulaşmıya başlıyan Ulu. dağ. İnsan bu güzel manzarayı iyice tarif edebilmek için şair olmalı.. Köşkü gesdik. Atatürkün yatak © - dasını, yemek ve banyo salonlarını bi- rer birer gördük. Cumhuriyet köşkü bulunduğu mevki ve manzarasilc bir kartal yuvasını andırıyor. Bol ve te- miz hava, harikulâde manzara, sükün, İnziva ve konfor. Köşkün bekçisine bakarak bunları düşünüyor ve adam. cağıza gıpta ediyorum. Benim gibi düşünenler pek çok. Bir arkadaş: — Vaziyet, mevki ve memuriyetimi hiç düşünmeden bu bekçiyle değişme. ye amadeyim.,, diye söyleniyor, Cumhuriyet köşkünden sonra Ça - likpalasa döndük. © akçam, Bursa kaplıcaları Türk n- noönim girketi bize bir ziyafet verdi. Şirket namına aramızda bulunan ida. re meclisi reisi avukat Hulüsi Köymen sofranm havasında samimiyeti arttı- ran güzel bir nutuk söyledi. Tarihi kıymetleriyle, tabil manzaralariyle ve şifabahş ılıcalarıyla eşsiz olan Bur - saya karşı, dahilde ve hariçte alâka ve rağbeti üyandırmak, bu güzel şehrin istifadesini etmek işinin millf bir davg ol. “anlatarak matbua! vazifeye davet etti. Bursayı çok seven İstanbul gazetecilerinin bt mevzu ü . zerinde Bursalılarla ve Bursayı yük - seltmek ve tanıtmak istiyenlerle ta- mamen mutabık olduğu su götürmez bir hakiküttir. Binaenaleyh, Hulüsi Köymene yverilen cevabda gazetelerin bu milli davayı bir vazife ve ideal ola, râak kabul ettikleri söylendi. Geceyarısına kadar süren bu ziya- fetton sonra Bursada ilkk gecemizi de- rin ve tatlı bir uyku İçinde geçirdiği. mizi tahmin edersiniz tabil! Sabahleyin gözümü açtığım zaman o- | teli müthiş bir gürültü —içinde bul - dum, Sanki, birkaç tane tayyare ote- Tn damma konmuş, habire motörle, rini çalıştırıyorlar. Bayağı korktum: — Yahu ne oluyoruz? Demeye kalmadı, izi anlattılar. Bi- zim arkadaşlar sabah banyosu alt - yorlarmış. Otuz odadaki otuz banyo. nun İkişerden altmış tzne musluğu &. gılırşa hâsıl o'acak gürültüyü tasav- vur ediniz. Bursanm hayata hayat ka- tan sularından istifade etmek için ben de banyoya kostum ve muslukları &ç. tim. . Banyo ve kahvaltıdan sonra Bur- salı arkadaşlarm — mihmandarlığı ile Çekirgeyi, burada bulunan eski kap - heaları dolaştık. Sıcaktan havası bu- ğulanmış kaplıcaların tâ içersine ka . dar girdik ve kendimize Amerikalı bir seyyah hali vererek Bicak sulu havuz- larda çırpımnan çıplak adamları hay- ran hayran seyrettik. Bursanın göbeğine bir endüstri â. bidesi halinde kurulmuş olan Merinos fabrikasını ziyaret etmek bugünkü programtmrzım birinci numarasını teç- | kil ediyordu. Müdür Lâtfi Savğanın mihmandarlığıyla fabrikayı ancak bir saatte gezebildik. Ham yünün elenip, ayıklanıp, yıkanıp, taranıp, her ince- | likte ve kalınlıkta ve her renkte iplik kâline gelinceye kadar geçirdiği saf. haları birer birer gördük. Ve anladık ki, Merinoş fabrikası, mensucat sana. yilmizdeki mühim bir boşluğu doldur- müuştur. Artık kadmlarımızm “Avrupa malı kumaş istiyorum,, diye mağazalardı. ki mütevali tarar Itiyatlarmı terketti. recek kadar gürzel kumaşlar yapan İ- ti bu yolda |- Çelikpalasın pekiş fabrikasiyle, Bursa belediyesi- nin takdire değer eserlerinden olan mezbahayı gezdikten sotira stadyoma geldik. Burada görülecek fazla bir şey yoktu. Çünkü evvelce de söyledi. ğim gibi burada modern bir stadyom yapılmak Üzeredir. Bu stadyomun plânlarını tetkik ve muvaffakıyet te- menni ettikten sonra Bursa gazeteci- lerinin vereceği ziyafette bulunmak ü. zere otele döndük, Bursalı arkadaşlarımızın xziyafeti kolay kolay unutamıyacağımız coşkun bir samimiyet içinde geçti. Bursa ga- zetesinin yazı işleri müdürü Rıza Yü- çerin veciz nutkuna arkadaşlarım ten. gBibiyle ben de cevab verdim ve şunları geveledim: “m— Bursalı — meslekdaşlarımızın şahsımızda — İstanbul matbuatıma karşı gösterdikleri alâka ve muhab. betten mütevellit tı B kadar derindir hi, bunu hakkile ife- de edemiyeceğim, Bu itibarla ken. dilerine yalbmıs teşelekür - edeceğim. Bu tşekkür vazifemi yaparken, Bur- sa matbualının Uludağı örten beyaz har kadar temiz, saf ve öslü olan bu mihmannüvazlığının Türk matbua. D ti içirda yaşaması elzem olan mes- Tok tesamild ve uhuvvetine güsel bir pulsal teşkil ettiğini baydetmek ls- tiyorum. Bursaya faydalı bir memleket i. şine hizmet vesilesila yaptığımız bu seyahat, meslek: hatıralarımız içkbt- Ce en ağiş bir yer işgal edecektir. Sizi, daha çok yükselmesini bü. tlin kalbimizle temenni ettiğimiz Bursa gazetociliğinin şerefine içme- ye davet cdiyorum.,, Ziyafetten sonra Muradiyedeki ta- rihi eserleri. Prnarbaşı denilen mahal. H gezerek otomobillerle Uludağ yolu- na çıktık. Bol yeşillik içinde beyaz minarelerden nurdan birer sütun gibi yükselen Bursayı dağdan seyretmek nekadar zevkli oluyor. Bir yanı kücük hir çam ormanı olan Yeğit Ali köyüne kadar gitlik. Kövün methalinde, Ye . Sit Ali için dikilmiş sütunun önünde bu kahramanın hatrrasını taziz ettik. Orun hikâvesini bilir misiniz? İllibanar şapkaları İzin çok tipik o- lan bu güzel şapha fötrdendir. | | bi yük havuzu Yeğit Ali dağdan odun getiriyor « “muş. Yolda eşkiyaların, içinde jandar. malar da bulunan bir kafileyi bastık- larını görmüş. Eşkiyalar onu da yaka- lamışlar,.. Sesini çıkarmamış, fakıt yol kesicilenden birinin kendilerile çe- kişen bir jandarma neferini bir kur. şunla öldürdüğünü görünce dayana « mamış: — Para istiyorsanız alinız. Fakat neden cana kıyıyorsunuz? Diye bağırarak, eşeğinin sırtından kaptığı bir odunu katil, eçkiyaya sa. vurmuş ve herifin bir kolunu kopar- mış, Bir kurşgun da ona sıkmış ve öl, dürmüşler, Bir zamanlar, eşkiyaların cirid oynadığı bu dağ yolları, şimdi Bursalıların mesire yeridir. Uludağdan inerek Şar klübe gittik. Bursanın gay- yur valisi burada bize bir çay ziyafeti verdi, Şarklüb Bursanm yeni ve güzel binalarındandır. İçinde büyük ve mü- kemmel bir sineması da var. O gece Çelikpalasta — belediyenin verdiği ziyafette bulunduk. Bursayı yurdun en medeni köşesi haline ge - tirmek için çalışan belediye reisi Ne- şet Kiper bizi güzel sözlefiyle de ay. rıca İzaz etti. Valinin riyaset ettiği zi- yafet sözle, şiirle, nükte ile çok eğlen. eeli geçti. Ev sahipleri Bursada üçüncü günü- müzü serbest bırakmışlardı. Biz o gü- nü kafilemize dahil bayanların alışve. riş günü olarak ilân ettik. Fakat yap- tığımıza da pişman olduk, Bursanın kapalı çarşısında ipekli kumaş, ha . mam takımları, çini işleri kalmadı! Öğleden sonra, Atatürk anıdını zi- yaret ederek Bursadan ayrıldık. Bizi, Bursa belediye reis muavini, gazete . eileri ve kaplıcalar girketi müdürleri kargşıladıkları kadar özlü bir samimi- yet içinde uğurladılar. Dönüş Yalova yoluyla oldu. Bu ta- rafın manzaraları da her dakika de. Bişen bir güzellik taşıyor. Her taraf yeşil, her taraf ekilmiş. Yolumuz, ba- zan köpüklene köpüklene akan dere . lerden, bazan zümrüd gibi yeşil ça- yırların arasımdan geçiyor. Zaman zaman ağaçlar arasına dalıyor, dağla. rı tırmanıyor ve iniyoruz. Manzara o kadar mütenevvi ve güzel ki, Üç bu- çuk saatlik yolculuğumuzda hiç sı - kılmadık. Marmaranım en güzel köşe. lerinden biri olan Gemlikte birkaç da- kika tevakkuf ettik. Sun'i ipek fab. rikasıyla imarmı garanti eden Gem- lik çok hoş bir yer.. Kıymetli bir kaymakamı, enerjik bir belediyebi, faal bir parti reisi ve güzel küçücük bir halkevi var. Buradaki Atatürk â. bidesini, kaymakamlık ve halkevi bi- nalarımı ziyaret ederek ve bize cemile- kârlık gösteren Gemlik erkânma te . şokkür ederek ayrıldık. Istanbul hududuna yaklaştıkça so- ğuk ve yağmur artıyor. Sankıi, bir iki Bant içinde yazdan çıkıp kışa giriyo. ruz. Ve Yalova vapuruna bindiğimiz zaman, kurgun! sema, azgın deniz, so- $uk ve yağmur, Dursada geçirdiğimiz sıcak, yeşil ve aydımlık günlerin acı. smnr İçimizde birdenbire doğurdu. İşte bizim Bursa safamız! İhsan Arif