29 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

h KDü nn " ”20 MART — 1938 Karheci müessesesi, kahramanları nasıl mükâfatlandırır? Sönmüş volkana - İti ' a rü p üm z Kat a" BB z ' l düşen çocuk Bir marangoz, dibinde çırngıraklı yılanlar bulu- nman bu volkandan çocuğu masıl kurtardı ? Amerikalı meşhur milyarder Karnecinin hlrdulu birçok hayır — müesseseleri ara- Binda bir müessese vardır ki bu müesse- Senin bütün işi, mukabilinde bir şey bek- eden yapılan fedakârlıkları, kahra- Manlıkları tesbit edip onları, — yaptıkları İşin ehemmiyetine ve büyüklüğüne — göre Mükâfatlandırmaktır. Bu müessesenin mahiyeti ve — faaliyet tarzı hakkında okuyucularımıza bir fikir Yerebilmek için birkaç misal sayalım: Müessesenin bir — şubesi, Amerikanın Barbındaki ufak kasabalardan birinin ko. tüiserinden şöyle bir meklup alır: “Buradada sizi alâkadar edeceğini um- duğum bir can kurlarma vakası olmuş- v düar. Civardaki sönmüş volkanın ağzın- ida dolaşan iki çocuktan birisi volkanın ağzından içeri düşmüş, on yedi yaşla- -rında'olan arkadaşı kaşarak — kazadan / Bizleri haberdar etmiştir. Ancak, çu- “kurun dibinin çıngıraklı yılanlarla do- lu olduğu bilindiğinden düşen çocuğu kurtarmak için çukura — inmeğe kimse 'Yalip olmamıştır. Uzun araştırmalardan sonra Jak Mak Leyn adında bir maran- Yoz-orlaya çıkmış ve çukura ineceğini söylemişlir. Mak Leyn tedarik edilebi- len paslı bir kablaya bağlanarak delik- Yen içeri sarkılılmış, çocuğu kurlarma- ğa muvaffak olmuşlur. Mak Leyn bu kahramanca hareketi Birasında yalnız çıngıraklı yılanlar ta- rafından sokulmak lehlikesine maruz fkalmamış daha bir sürü tehlikelere gö- ğüs germişlir. Meselâ — bir takım ivi caçlarla aşağı doğru uzanıp giden de liğin keskin tümseklerinin zalen paslı blan Rabloyu kesebileceği — ihtimaline aldırmamıştır. bile. Binbir zorluk için- de iki yüz kadem kadar indiklen sonra . gçocuğu diri bulmuş, onu kolları arası- na alarak tekrar yeryüzüne tırmanmış- Hır. ! Mak Leyn dürüstlüğü — ve namüsile Yanınmıştır. —Tanımadığı bir çocuğu kurtarmak için kendi canını tehlikeye . atmıştır. Bnun neticesi — olarak bir av — haslanede yalmıştır. Kanaalime — göre, “o, Karnect mükdfatını hak 'etmiştir.. Tabkikat ' _ Büu mektübu alınca “Karneci kahraman- İk ktahkikatı komisyonu,, beş müfettişle- rinden birini vaka mahalline — tahkikata Yollamışlır. Bu işte tam bir ihtisas peyda etmiş olan ve gayet muktedir, — namuslu ve bitaraf kimselerden seçilmiş — olan bu beş müfettişin işi pek zordur. Çünkü her sene yapılan binlerce müracaattan ancak bir kaçına Karneci mükâfatı verilmekte ve bu mükâfat ona hak kesbetmiş olanın ih- tiyacına göre sekiz, on bin dolara baliğ olmaktadır. 'Yukarıda zikredilen — vakada müfettiş İşe en evvel mektuhu ızan komiseri sor- Buya çekmekle başlamıştır. Ondan sonra gidip marangozu bulmuş, onunla konuş- Müuştur, Sonra vakada bulunmuş olan altı Şahidin ifadelerini dinlediklerile karşılaş- tırmış ve bir takım notlar aldıktan sonra . Büyet sağlam, uzun bir kablo tedarik etmiş İHİİİSİİ JA SKİ ISTIRİAP — BSeni dinliyorum. Karneci müessesesi- nin müfettişleri, kah- ramanları tesbit uğ- runda bin bir tehlike- lerle karşılaşırlar; en yüksek dağlara tır- manır, her an çökmek tehiikesinde olan madenlere inerler ve bilfiil delikten aşağı inmiştir. Çocuğun bulunduğu noktaya kadar — sarkıtılmış ve bü noktaya tepeden hiç ışık — gelmediğini kaydetmiştir. Bundan başka havada, deli- ğin içinde yaşıyân milyonlarcaca yarasa. ların kayalar üzerinde kuruyan -gübrele- rinden hasıl olma, boğucu, ince bir toz olduğunu tesbit etmiştir. Bundan — başka çocuğun beyhuş olarak — bulunduğu kaya çıkıntısının iki üç adım ilerisinde, kör- kunç bir ağız gibi, ucsuz, bucaksız, derin bir çukurun açıldığını görmüşlür. - Hayatını istihkar eden adam Müfetliş yukarı çıktıktan sonra maran- gözla aralarında şu muhavere geçmiştir: — Bu işin ne dereceye kadar tehlikeli olduğunu biliyor muydunüz? Bıçak gibi keskin lâvlardan haberiniz var mıydı? — Biliyordüm. — Kablonun paslı olduğunu biliyor muy dunuz? — Evet. Passızını bulmak kabil olmadı. — İçerde havanın yarasa — gübresinden hasıl olma bir tozla-dolu ve boğulma teh- Likesi olduğunu biliyor muydunuz? — Hayır, onu düşünmemişlim. — İçerde boğucu, zehirli gazlar olabile- | ceği aklınıza gelmedi mi? — İş bu kadarla bitmemiştir. Müfettiş bir müddet sonra gidip marangozu tekrar bul- muş İşinin iyi gittiğini öğrenmiştir. Ko- misyon mükâfallandırdıklarının sonraki hayatalrını da adım adım takip etmekte, onlara icap ederse tekrar yardım etmekten geri durmamaktadır. Böyle Bir mükâfat ortaya koymak fikri Karneciye ilk olarak 1904 de — gelmiştir. ÖO sırada meydana gelen bir maden ka- zasında sekiz on amelenin arkadaşlarını kurtarmak için gçabalarlarken ölüp gittik- lerini gören Karneci, şulh zamanının bu büyük kahramanlarının harn kahraman- larına nisbeten pek çabük — unuttuklarını düşünmüş ve bu gibi kahramanlıkları ya- panları sade madalye ile taltif değil onla- Fi terfih edecek bir plân yapmışlır. Yirmi bir kişiden mürekkep bir komis- yona, bu sarfedilmek üzere beş milyon dolar vermişlir. i Mükâfat müracaatları, ekseriya — kahra- manlar'tarafından değil, onlartla müflehir olan komşular, dostlar veya mahalli gaze- teler tarafından yapılmaktadır. Müfettişlikleri bekliyen tehlikeler Bu müracatları tevsik eden müfeltişlerin hepsi koölej, üniversite Mmezunlarıdır. Ve hemen hemen hepsi vaktile — gazetecilik etmiş kimselerdir. , “Kahraman,;lari ara makla geçirdikleri hayat zor ve ekseriya tehlikelidir. : Müfettişlerin sırasına göre —en yüksek dağlara tırmanmaları, bataklıklardan, sı. caktan kavrulan çöllerden geçmeleri, ya- hud da kısmen çökmüş ve her aniçin çök: mek tehlikesinde olan.madenlere inmele. ri icap eder. Bazan ufacık bir kanoya binip şidedili şellâlerden geçerler bazan orman yıngııf larında bilfiil hizmet ederek herhangi bir kahramanlık -vakasında karşılaşılmış. teh. likelerin ne dereceye kadar ehemmiyetli — Hayır. ha olduğunu tesbite çalışırlar. Onlar, farazi- — Çıngıraklı yılanlardan tabil haberiniz | Yelere'değil, yalmız elle tutulur hakikatlere vardı? inanan insanlardır. Yanlarında daima bir — Evet. — Kurtardığınız çocek yabancıdır? — OÖnü daha evvel hiç görmemiştim. — Size ne gibi bir yardımda-bulunabi: Hriz? Bir karınız ve beş çocuğunuz - var. İhtiyacınız nedir? i — Adam, geçinip gidiyoruz işte... — Dünyadaki en büyük arzunuz nedir? — Ufak bir marangoz dükkânına sahip olmak. Başkaları için çalışmaktan bıktım. Kendi kendimin efendisi olmak isterdim. Müfettiş tahkikalını derinletince onun İyi bir marangoz olduğunu ve herkes tara- fından sevildiğini öğrenmiştir . Mükemmel bir marangozhane Bütün bunları müfettiş bir raporla ko. misyona bildirmiş ve allı ay gsonra da ma- rangoz, ufak fakat mükemmel bir maran- goözhane sahibi olmuştur. Komisyon onun sağa sola olan ufak tefek — borçlarını da ödemiş, ufacık evini ipotekten kurtarmış- tır. VE FACİA ROMANI porlatif yazi makinesi, bir fotoğraf maki nesi, pusula ve ölçü Âletleri taşırlar. Yaz- dıkları raporlar, teferrüatlı ve her cihet ten tamamdır. Mürataatların yalnız yüzde sekiz kada. rı komisyonca muvafık bulunür. Diğerleri de uydurma değildir. Fakat aranılan zor şeraili ve yüksek evsafı tamamlamadıkları için reddedilirler. — * | "Meselâ bir anne, genç kızını boğızılrfıak- tan kurtaran bir gencin mükâfatlandırıl.. m_as: için müracaat etmiştir. Müfettiş gen- cin daima iki, üç mili kolayca yüzebilen bir atlet olduğunu ve kızı karadan ancak üç dört metre açıkta ve gayet sakin bir suda kurtardığını tesbit eder. — Yapılan işte kahramanlık yoktur. Müracaat redda- lunur. - Polisler, itfaiye neferleri, can kuttaran- lar yibi mesleği itibarile hayal kurtarmak- la mükellef olanlar Karneci mükâfatından hariç tutulmuştur. Mükâfat mesleği, işi i- Karneci milessesşesi mlüfettişleri, bir : tırmanıyorlar tibarile bu işlerle-hiç alâkası olmıyanlar içindir. , , v ! Kahramanlık madalyaları . Karneci kahramanlık 'madalyeleri altın, gümüş ve,bronz olmak üzere üğ sınıftır. Bunların bir tarafında Karnecinin büstü vardır. Diğer tarafta ise yapılan — kahra- manlık Kkısaca yazılmışlır. — Komisyonun teşekkül eltiği otüz üç sene zarfında yal- nız ön dokuz altın madalye — verilmiştir. Buna mukabil 551 gümüş, 2395 bronz ma- dalye . dağıtılmıştır. — Ani-olarak, düşünül. miyerek yapılan-kahramanlıklarda ekseri. ya mükâfat bronz madalyedir. Bunlar dü- şünülmeden yapılan hareketlerdir ki insan afcak onların tehlikesini yaptıktan sonra takdir' etmiş olur. Bir kasabanın kalabalık bir sokağında , fakılı oldukları arabadan kurtulup kaçan bir çift at elrafa tehlike saçmakladır. Ka- çışan çoluk çocuğun arasından bir adam sıyrılarak atların dizginlerine yapışır. Ye- re düşer, —sürüklenir fakat — dizginleri elinden bırakmaz. Birkaç — defa atların nalları altına düşmek tehlikesine maruz kaâlir ve uzün bit mücadeleden sonra on- ları durdurmağa muvaffak olur. Etrafında halkalanan takdirkârlara ve lebrik eden- lere kısaca: — Değmez! der .ve ortadan kaybolur. Bu adama verilen madalye bromnzdur. Gümüş madalyeyi almak için yapılacak OA UYABANCI Kahramanlığı tesbit içi dağa DİLLERE #NAKLİ K aki ci HBT b BÜT n v d fi hareketin önceden düşünülmüş, teh[!'keği, zorluğu takdir edilmiş olması lâzımdır. Bir kadın öğretmenin fedakârlığı ' Bir ana mektebinde yangın çıkmış, aorta - yaşlarında bir kadın öğretmen dumanla. rın içine dalarak iki ayrı — yatakhaneden yatan çocukları uyandırmış, onları bahçe ye çıkartmış, saymış, üç lanesinin eksik olduğunu görünce tekrar dumanların, içi- ne dalmıştır. Birini bulup çıkartmağa mu- vaffak olmuş fakat diğer ikisini - bulmak için vakit geçtiğinden onları pencereden, bahçedekiler tarafından tutulan bir batta. niyenin içine atmağa mecbür — olmuştur. Büu sırada alevlerin, bulunduğu yeri sardı- Kını gören kadıncağız kendisini dışarı al- mış, yanan merdivenin bıraktığı boşluk- tan alevler içinde aşağı yuvarlanmıştır.. Bu kahraman kadın aldığı yanıkların te sirile aylarca hastanede yatmış ve gümüş madalyeyi hak etmiştir. Diri diri gömülen iki kuyucu Altın madalyeyi alabilmek için gösleri- lecek cesaret ve fedakârlığın daha büyük olması lâzımdır. FAŞAT & Konsos eyâlelinde iki kuyu kazıcı top-- rağın çökmesile birdenbire 32:kadem de- rinliğindeki bir —çukurun , dibinde kal- mışlardır. Diri diri gömülen bu zavallıları kurtarmak için kimsenin kuyuya İnmeğe cesaret etmediğini gören orta yaşlarında .- MEPF- Devamı İl incide) HAKKİI MAHFUZDU'R — Otur yanıma... .Nedim ksnapeye ilişti. Nimette, söze nereden başlıyacağını tâyin edemiyen, Nedimde, bu konuşmayı hiç istemiyen bir adam hali vardı. Nedim, - hakikati söylemek icab ederse - günün birin- de, Nimetin: “artık ayrılalım!,, cümlesiyle karşılaşmaktan kor. Yördu. Sanatmın kendisine temin ettiği kazançla Nimeti, hele annesini tatmin edemediğini biliyordu. 'Kumar? Bu sanatm getirdiği kazanç da bu kadına kâfi de Şildi. . Nimetin kendisini sevdiğinden şüphesi yoktu: O, körktu. ğu tümleyle karşılaşırsa bunun anne isteğinden başka bir şey Olmıyacağını biliyordu. Nimetin annesile bağlılığı, aşkmı feda edecek kadar sağlamdı. Bu yüzdendir ki, genç kadını on- dan ayırmaya ve beraber yaşamaya ikna edememişti. -Söze Nimet başladı: — Nedim, . dedi. Artık hayatrmıza başka bir yol vermek Mecburiyetinde bulunuyoruz. Nimet bu başlangıçla, Nedimin istemiyeteği bir mevzua te- Mas edeceğini anlatmış oluyordu. Doktor: — Böyle bir mevzula karşılaşacağımı çoktan hisaçdiyordum, : Nimet, - dedi . ve çekiniyordum. t # — Korkacak bir şey yok Nedim, Bilirsin ki.._. T . eli — Annen değil mi? ” Wi " — Sözümü kesme... Bilirsin ki annem ve ben biribirimizden aAyrılamayız. Seni de seviyorum. Bu gizlenecek bir şey- değil; * Fakat müsterih yaşamaya da ihtiyacımız var... Seninle evlen: Mem bizi bu istirahate götüremiyecek... Ne ben,'ne annem ve ne de.sen eğlencesiz yaşıyamayız. Bizim yalnız bu ihtiyacımızı ıyacak bir geliri, kâğıt başında geçecek geçeler te_mın : ilyecek, Nedim uykusuzluğun ve yorgunluğun verdiği asabiyetle: “— Yani nedemek istiyorsun diye soördu. - ' — Hayır, Nedim. Böyle bir şey söyliyecek ndöğlim_.. — Ö halde?. 1 — Zengin birisiyle evlenmem icab ediyor. » P ' bensiz... Hele parasız ne ben ve ne de o... Nimet... Çekilip gitm gı VA AC, HABERİN EDEBİ TEFRİKASI-. 3i Yazan: Hasan Rasim Uâ — Bu arzun, zaten bundan başka bir H0er Şey ifade etmez sşm. Nedim, çekilip gitmeyi kabul edebileceğini, fakat Nimetin. : başka birisinin kolları arasında bulunduğ İ _ r ğunu düşünmeye ta- hammül edemiyeceğini sanıyordu. İt 4 — Nedim!, Alâkamdan, seni sevdiğimden şüphe ettiğini gö , Tüyorum. Böyle bir şüpheye düşmene mahal olmadığmı tâakdir etmen lazım Senin için annemle az mı kavga ettim; az mı göz yaşı döktüm?.. Fakat ne yapayım ki annesiz yapamam, o da — Doğru... Parasız hiçbir şey. eğlencesiz hiç yapamıya- cağınızı bilirim. Senden bunu beklemezdim Nimet... Ben ki se- nin için her şeyimi, haysiyetimi, şerefimi, mesleğimi, her, her şeyi feda etmiş bir haldeyim. Beni bu vaziyette brrakıp gidece- ğine, annen için başka birisinin kucağına atılacağıma hiç ihti. mal vermezdim. : Yazık.. - — Bana kızmakta haklı olahilirdin Nedim; fakat seni ter. ketmiyeceğimi, yine senin, ilelebed senin kalacağımı söyleme- miş bulunsaydım. Ben gürültü patırtinin, annemle her gün de. Vam eden kavgaların önüne geçmek için bunu düşündüm. Son- râ daha ortada hiçbir şey yok. Yalnız düşündüm, o kadar. — Ortada hiçbir şey yoksa daha fena... Bana bunu acma. saydın çok daha ivi olurdu. — Nedim, müstait bir göz doktoruydu. Nimetle tanışmazdan “> yapardı? Hiç.:. önce işleri gayet iyi gidiyordu. Bu genç ve güzel kadmla bera- ber bulunabilmek, yaşadığı muhitin , havasından uzak, kalma- mak için işini ihmal etmişti. Doktor Nedim, biraz evvel Nımete "söylediklerinde tamamiyle haklıydı... Onun için her' şeyi feda ettiği hade gene yaranamadığını anlaması teeuürüniğarttır- mıştı. Nimet, “ortada hiçbir şey yok!,,sa bunu nıq;ı_ı söylemiş. ti? Ağzını mı arıyordu? Böyle bir vaziyet kargmında nasıl ha. reket edeçeğini mi anlamak istiyordu? ea ö Nedim düşünüyordu: hakikaten bir başkasiyle evlenirse ne Yerinden doğrularak ilâve etti: ti — Ortada bir şey yoksa bunu bana niçin Nimet yeşil gözlerini Nedime çevirdi: , vA Pekî:eşiyogk değil Nedim, - dedi. Bu sabah Lütfiye ha. nım geldi, Annemle uzun uzadıya görüştükten sonra beni çağır- dılar, İrfan Paşanın oğlu Suad adında biri varmış; esaretten gelmiş. Onunla evlenebilir miyim diye sordular. Gerçi daha Suad Beyin evlenmek hakkında kat'i bir kararı yokmuş ama, söyledin? '" Lütfiye Hanım ben bu işi yapabilirim; fn'şat.-ı kaçırmaym, ı 1i i , u%î:l;tor Nedim, Suad adını işitince küçük birtereddüd gös- Ç f:&nh—. Bunün, - diye sordu, Selim adında bir kardeşi var mı? “— Bilmiyorum. Niçin sordun? Ka * — Hiç... Sen nasıl cevab verdin? : — Bir şey söylemedim. Seninle görüşmeden zaten bir şey söyliyemezdim. Lütfiye Hanım bugün tekrar gelerek fikrimi öğrenecek, ondan sonra da... lazl — Sizi birleştirmeye caltşacak değil mi? — Nimet!.. Ş i Nimet, gözlerini yerden ayırarak Nedime baktı. Onu kendi. sine bu kadar bağlı gördüğü bir günü hatırrlamıyordu. “Nı'. met!,, deyişindeki eda ie oaralayıcıydı. — Söyle Nedim! ; : KW Ka ; (Devamı var) FAçir

Bu sayıdan diğer sayfalar: