29 MART — 19!8 Karnecı muessesesı. kahramanları nasıl mUkafatlandırır? Sönmüş volkana düşen çocuk Bir marangoz, dibinde çırnıgıraklı yılanlar bulu- man bu volkandan çocuğu masıl kurtardı ? Amerikalı meşhur milyarder Karnecinin kurduğu birçok hayır — müesseseleri ara- Kinda bir mücssese vardır ki bu müegse- Nenin bütün işi, mukabilinde bir şey bek- lenmeden yapılan fedakârlıkları, kahra- Manlıkları tesbit edip onları, — yaptıkları İşin ehemmiyetine ve büyüklüğüne — göre Mükâfatlandırmaktır. Bu müessesenin mahiyeti ve — faaliyet farzı hakkında okuyucularımıza bir Yerebilmek için birkaç misal sayalım Müessesenin bir — şubesi, Amerikanın #arbındaki ufak kasabalardan birinin ko. Miserinden şöyle bir mektup alır: “Burada sizi alâkadar edeceğini um- duğum bir can kurlarma vakası olmuş- tar. Civardaki sönmüş volkanın ağıın- ida dolaşan Ekl çocuklan birisi volkanın 'ağzından içeri düşmüş, on vedi paşla- rtnda olan arkadaşı koşarak — kazadan Bizleri haberdar etmiştir. An ça- kuran dibinin çıngıraklı ytlanlarla do- lu olduğu bilindiğinden düşen çocuğu kartarmak için çukura — inmeğe kimse Yalip olmamıştır. Uzan araştırmalardan aonra Jak Mak Leyn adında bir maran- Baz -orlaya çıkmış ve çukura ineceğini töylemiştir. Mak Leyn tedarik edilebi. len paslı dir kabloya bağlanarak delik. Yen içeri sarkıtılmış, çocuğu kurlarma- Ha muvaffak olmuştur. Mak Leyn bu kahramanca Dareketi Bırasında yalnız çıngıraklı yılanlar ta- rafından sokulmak tehlikesine maruz Kalmamış daha bir sürü tehlikelere gö- Güş germiştir. Meselâ — bir takım ivi eaçlarla aşağı doğru uzanıp giden de liğin keskin tümseklerinin zaten paslı blan kabloyu kesebileceği — fhttmaline aldırmamıştır bile. Binbir sorluk için- de iki yüz kadem kadar indikten sonra “gocuğu diri bulmuş, onu kolları arası- na olarak tekrar yervüzüne lirmanmış- hır. Mak Leyn dürüstlüğü — ve namusile Tanınmıştır. — Tanımadığı bir. çocuğu kuzlarmak için kendi cunmu tehlikeye atmıştır. Bann neticesi — olarak bir ay haslanede yatmıştır. Kanaatime — göre, ©, Karnect mükdfatını halt etmiştir.. Tatıkikat Bü mektubu alınea “Karneci kahraman- Hk Hahkikatı komisyonu,, beş müfettişle- rinden birini vaka mahalline — tahkikala Yollamışlır. Bu işte tam bir ihtisas peyda timiş olam ve gayet muktedir, — Hamuslü Ve bitaraf kimselerden seçilmiş — olan bu beş müfettişin işi pek tordur. Çünkü her Sene yapılan binlerce müracasttan ancak bir kaçına Karneci mükâfatı verilmekte ve bu mükâfat ona bak kesbetmiş olanın ih- liyacına göre sekiz, on bin dolara baliğ blmaktadır. Yukarıda zikredilen — vakada müfettiş İşe en evvel mektuhu Yazan komilseri sor. Buya çekmekle başlamıştır. Ondan sonra &idip marangoru bulmuş, onunla konuş- TMüştur. Sonra vakada bulunmuş olan allı Bahidin ifadelerini dinlediklerile karşılaş. tırmış ve bir takım notlar aldıktan sonra , Bayet sağlam, uzun bir kablo tedarik elmiş HU — Seni dinliyorum. — Otur yanıma... Karneci müessesesi- nin müfettişleri, kah- ramanları tesbit uğ- runda bin bir tehlike- lerle karşılaşırlar; en yüksek dağlara tır- imanır, her an çökmek tehiikesinde olan madenlere inerler ve bilfüll delikten aşağı inn r. Çocuğun l bulunc noktaya kadar — xarkıtılmış ve | bü noktaya tepeden hiç ışık — gelmediğini kaydetmiştir. Bundan başka havada, deli. Bit içinde yaşıyan milyonlarcsca yarasa. ların kayalar özetinde kuruyan gübrele- rinden hasıl olma, boğucu, ince bir toz olduğunu tesbit etmiştir. Bundan — başka çocuğun beyhuş olarak — bulunduğu kaya çıkıntısının iki üç adım ilerisinde, kör. kunç bir ağız gibi, ucsuz, bucaksız, derin bir çukurı ldığinr Körmüştür. Hayatını istihkar eden adam Müfettiş yukarı çıktıktan sonra Mmaran. Bgözla aralarında şu muhavere geçmli — Bu işin ne dereceye kadar tehlikeli olduğunu biliyor maydünüz? Bıçak — gibi keskin lkvlardan haberiniz var mıydı? — Biliyordum. — Kablonun paslı olduğumu billyor muy dünuz? — Evet. Passızını bulmak kabil olmadı. — İçerde havanın yarasa — gübresinden hasıl olma bir tozla dolu ve boğulma teh- likesi oldağumu biliyor muydunuz? — Hayır, ogu düşünmemiştim. — İçerde boğucu, zehirli gazlar olabile- ceği aklınıza gelmedi mi? — Hayır. — Çıngıraklı yılanlardan tabil haberiniz yardı? — Evet. — Kurtardığınız çocek yabancıdır? — Onu daha evvel hic görmemiştim. — Size ne gibi bir yardımıda bulunabi. Hriz? Bir karınız ve beş çocuğunuz — var. İhtiyacınız nedi Adam, geçinip gidiyoruz işte... — Dünyadaki en büyük arzımuz nodir? — Ufak bir marangöz dükkânına sahip olmak. Başkaları için çalışmaktan bıktım. Kendi kendimin efendisi olmak isterdim. Müfettiş tahkikatımı derinletince onun iyi bir marangoz olduğunu ve herkes tara. fından sevildiğini öğrenmiştir . Mükemmel bir marangozhane Bütün bunları müfetliş bir raporla ko- misyona bildirmiş ve altı ay gonra da ma- rangoz, ufak fakst mükemmel bir maran: gözhane sahibi olmuştur. Komisyon onun sağa sola olan ufak tefek — borçlarını da ödemiş, ufacık evini ipotekten kurtarmış. tır, VE FACİA ROMANI Nedim ksnapeye ilişti. Nimette, söze nereden başlıyacağını İş bu kadarla bilmemiştir. Müfettiş bir mülddet sonra gidip marangoru tekrar bul. müş İşinin iyi gittiğini öğrenmiştir. Ko- misyon mükâfatlandırdıklarının sonraki hayatalrını adım adım takip etmekte, onlara icap ederse tekrar yardım etmekten geri durmamaktadır. Böyle Bir mükâfat ortaya koymak fikri Karneciye ilk olarak 1904 de — gelmiştir. © sırada meydana gelen bir maden ka- zasında sekiz öon amelenin arkadaşlarını kurtarmak için çabalarlarken ölüp gitlik. lerini gören Karneci, sulh zamanının bu kahramanlarının harp kahraman- larına nisbeten pek çabuk — muttuklarını döşünmüş ve bu gibi kahramanlıkları ya. panları sadeo madalye ile tahtif değil onla. Ti terfih edecek bir plân yapmıştır. Yirmi bir kişiden mürekkep bir k. ilmek Üyere beş milyon ermiştir. at müracastları, ökseriya — k: tarafından değil, onlarla mü olan komşular, dostlar veya mahalli g teler tarafından yapılmaktadır. Mülettişlikleri bekliyen tehlikeler Bu müracatları tevsik eden müfettişlerin bepsi kolej, Öniversite mezunlarıdır. Ve hemen hemen hepsi vaktile — gazetecil etmiş kimselerdir. “Kahraman,darı « makla geçirdikleri hayat zor ve ekseriya tehlikelidir. Müfettişlerin sırasına göre — en yüksek dağlara tırmanmaları, Bataklıklardan, sı. caktan. kavrulan çöllerden geçmeleri, ya- hud da kısmen çökmüş ve ber an için çök. mek tehlikesinde olun madenlere inmele- ri icap eder. Bazan tfacık bir kanoya binip şellâlerden geçerler bazan orma şidedtli yangın kahramanlık vakasında kar; gılaşılımış teh. likelerİn ne dereceye kadar —ehemmiyetli olduğunu tesbite çalışırlar. Onlar, fararl. yelere'değil İnız elle tutulur hakikatlere inanan insanlardır. Yanlarında dalma bir porlatif yazı makinesi, bir fotoğraf maki nesi, pusula ve ölçü Aletleri taşırlar. Yaz. dıkları raporlar, teferrüntlt ve her cihet ten tsmamdır. Müracaatların yalnız yüzde sekiz kada. fi komlayonca muvafık bulanür, Diğerleri de uydurma değildir. Fakat aranıları zor şeraili ve yüksek evsalı tamamlamadıkları için reddedilirler. Meselâ bir anne, genç kızını boğulmak- tan kurtaran bir gencin mükAfatlandırıl. üracaat etmiştir. Müfettiş gen. ima iki, üç mili yça yüzebilen bir atlet olduğunu ve kızı karadan ancak üç döri metre açıkta ve gayet sakin bir suda kurlardığını — tesbit eder. — Yapilaân işte kahramanlık yoktur. Müracast reddo. Tunur. Polisler, itfalye neferleri, can kutlaran. lar yihi mesleği ttibarile hayat kurtarmak. la mükellef olanlar Karneci mükâi tından hariç nıııııvımmr M İ karında bilfill hizmet ederek herhangi bir Ş M Karneci , milessesesi mlüfcttişleri, bir tırmanıyorlar tibarile bu İşlerle' hiç alâkası olmuyanlar içindir. Kahramanlık madalyaları Katnect kahramanlık madalyeleri altın, Kümüş ve, bronz olmak ÜÖzere üç sınıflır. Bonların ibir tarafında Karnecinin büstü vardır. Diğer tarafta ise yapılan — kalıra. manlık kı: Komisyonun teşekkül ettiği otuz üç sene rarfında yal. yüzülmştar. nız ön döküz altın madalye — verilmiştir. Buna mukabil 551 gümüş, 2305 bronz ma- dalye dağıtılmışlır. Ani-olarak, düşünül. miyerek yapılan kahramanlıklarda eksari. ya mükâfat bronz madalyedir. Bunlar dü- Şünülmeden yapılan hareketlerdir ki İnsan atcak onların tehlikesini yaptıktan sonra takdir' etmiş olur. Bir kasabanın kalabalık bir gokağında takılı oldukları arabadan kurtulup kaçan bir çift at etmafa tehlike saçmaktadır. Ka- çışan çoluk çocuğun arasından bir adam sıyrılarak alları re düşer, —sür elinden bırakmaz. Bi palları altına düşmek dâlzginlerine yapışır. Ye- defa atların hlikesine maruz deleden sönra on vaffak olur. Etrafında ara ve lebrik eden. kahir ve uzün bilr'n Tarı durdürmağa halkalanan takdir lere kısaca Değir Bu adama verilen madalye bronzdur. Gümüş ma almak — için yupılacak © eder.ve ortadan kaybolur. önce işleri gayet ber buhmabılmck yaşadığı muhitin . havı DİLLERE “NAKLİ i gidiyordu. Bu genç ve güzel kadımla bera- Bahramanlığı tesbit içi dağa hareketin önceden düşünülmüş, tehiikesi, zorluğu takdir edilmiş olması lâzımdır. Bir kadın öğretmenin fedakârlığı Bir ana mektebinde yangın çıkmış, orta yaşlarında bir kadımn öğretmen dumanla. rın içine dalarak ikt ayrı — yatakhaneden yatan çocukları uyandırmış, onları bahçe ye çıkarlmış, saymış, Üç lanesinin eksik oldağunu görünce tekrar dumanların. içi- ne dalmıştır. Birini bulap çıkartmağa mu- vaffak olmuş fakat diğer ikisini — bulmak için yakit geçtiğinden onları pencereden, bahçedekiler tarafından tutulan bir batta, niyenin içine atmağa mecbur — olmuştur. Bu sırada ulevlerin, bulunduğu yeri sardı- Hını gören kadıncağız kendisini dışarı at mış, yanan merdivenin bıraktığı boşluk- tan alevler içinde aşağı yuvarlanmıştır. Bu kahraman kadın aldığı yanıkların te sirile aylarca hastünede yatmış ve gümüş müdülyeyi hâk etmiştir. Diri diri gömülen iki kuyucu Altın madalyeyi alabilmek için gösleri. lecek cesaret ve fedakârlığın daha büyük olması lüzıimdiır. Konsos eyâletinde iki kuyu kazıcı lop-- mesile bir bire 32 kadem de- rinliğindeki bir —çukurun — dibinde kal- mışlardır. Diri diri gömülen bu zavallıları kurtarmak için kimsenin kuyuya inmeğe cesaret etmediğini gören orta yaşlarında Devamı İl incide) HAKKI MAHFUZDUR asından uzak, kalma- için işini ihmal etmişti- Doktor Nedim, biraz evvel Nimete tâyin edemiyen, Nedimde, bu konuşmayı hiç istemiyen bir adam hali vardı. Nedim, - hakikati söylemek icab ederse - günün birin- de, Nimetin: “artık ayrılalım!,, cümlesiyle karşılaşmaktan kor. u. Sanatmın kendisine temin ettiği kazançla Nimeti, hele annesini tatmin edemediğini biliyordu. Kumar? Bu sanatımm getirdiği kazanç da bu kadma kâfi de ğildi. . Nimetin kendisini sevdiğinden şüphesi yoktu. O, korktu. Üu cümleyle karşılaşırsa bunun anne isteğinden başka bir şey Olmryacağını biliyordu. Nimetin annesile bağlılığı, aşkmı feda edecek kadar sağlamdı. Bu yüzdendir ki, genç kadını on- dân ayırmaya ve beraber yaşamaya İkna edememişti. Söze Nimet başladı: — Nodim, . dedi. Artık hayatımıza başka bir yol vermek Mecburiyetinde bulunuyoruz. Nimet bu başlangıçla, Nedimin istemiyeceği bir mevzua te- Mas edeceğini anlatmış oluyordu. Doktor: 'e bir mevzüla karşılaşacağımı çoktan l—ısaedı)mvd—xm. N.met * dedi . ve çekiniyordum. — Korkacak bir şey yok Nedim, Bilirsin ki... — Annen değil mi? " — Sözümü kesme... Bilirsin ki annem ve ben biribirimizden Ayrılamayız. Seni de seviyorum. Bu gizlenecek bir şey- değil; Fakat müsterih yaşama, ihtiyacımız var... Seninle evlen: TMem bizi bu iatirahate götöremiyecek... Ne ben,'ne annem ve ne da gen eğlencesiz yaşıyamayız. Bizim yalnız bu lhdyıcmın.ı ı"l'!ılıvırııı bir geliri, kâğıt başında geçecek geceler temin “Gnı)w:cck. Nedim uykusuzluğun ve yorgunluğun verdiği asabiyetle: — Yani ne demek istiyorsun Nimet... Çekilip gitmemi mi? diye sordu. — Hayır, Nedim. Böyle bir şey sö ak #Ağilim. giyle evlenmem icab ediyor. HABERİN EDEBİ TEFRİKASI 31 Yazan: Hasan Rasim Us — Bu arzun, zaten bundan başka bir Tım. ifade etmez sanr, — Niçin? Evlenmiş bulunmam ayı — Sanırım. Nedim, çekilip gitmeyi kabul edebileceğini, fakat Nimetin başka birisinin kolları arasında bul unduğunu düşünmeye ta- hammül edemiyeceğini sanıyordu. KyüR Nedim!, Alâkamdan, seni sevdiğimden şüphe ettiğini gö. Tüyorum. Böyle bir şüpheye düşmene mahal olmadığmı tükdir etmen lâzım... Senin için annemle az mı kavga ettim; az mı göz yaşı döktüm ?.. Fakat ne yapayım ki annesiz yapamam, o da bensiz... Hele parasız ne ben ve ne de o.. — Doğru... Parasız hiçbir şey, e"lu—rpsıı hiç yapamıya- cağınızı bilirim. Senden bunu beklemezdim Nimet... Ben ki se- nir için her şeyimi, haysiyetimi, şerefimi, mesleğimi, her, her şeyi feda etmiş bir haldeyim. Beni bu vazi iyette brrakıp gidece- gine, annen için başka birisinin kucağına atılacağıma hiç İhti. mal vermezdim. - Yazık.. — Bana kızmakta haklr olabilirdin Nedim; fakat seni ter. ketmiyeceğimi, yine senir, ilelebed senin kalacağımı söyleme- miş bulunsaydım. Ben gürültü patırtinın, annemle her gün.de. Vam eden kuvgaların önüne geçmek için bunu düşündüm. Son- Tâ daha ortada hiçbir şey yok. Yı düşündüm, o kadar. — Ortada hiçbir gey yoksa daha fena... Bana bunu açma. Baydın cok daha Nedim, müstait bir göz doktoruydu. Nimetle tanışmazdan rılmamızı mı icab ettirir? ediklerinde tamamiyle haklıydı... Onun için her şeyi feda hade genk yaranamadığını anlaması teessürünü- arttır- mıştı, Nimet, “ortada hiçbir şey yok!,,sa bumu niçin söylemiş. ti? Ağzını mı arıyordu? Böyle bir vaziyet knn)mndı nasıl ha. reket edeçeğini m! anlamak İstiyordu? Nedim düşünüyordu: hakikaten bir buşkasiyle övlenirse no yapardı? Hiç.:. Yerinden doğrularak ilâve etti: t — Ortada bir şey yokâa bımu bana niçin söyledin ? Nimet yeşil gözlerini Nedime çevirdi: — Pek de yok değil Nedim, - dedi. Bu sabah Lütfiye ha. nıra geldi. Annemle uzun uzadıya görüştükten sonra beni çağır- dılar, İrfan Paşanın oğlu Suad adında biri varmış; esaretten imiş. Onunla evlenebilir miyim diye sordular. Gerçi daha 1 Beyin evlenmek hakkında kat'i bir kararı yokmuş ama, iye Hanım ben bu işi yapabilirim; (fırsatı kaçırmayın, » diyor. Doktor Nedim, Suad adım işitince küçük birtereddüd gös- terdi: ) — Bunün, : diye gordu, Selim adında bir kardeşi var mı? — Bilmiyorum. Niçin sordun ? Sen nasıl cevab verdin? — Bir şey söylemedim. Seninle görüşmeden zaten b-fr Bey yliyemezdim. Lütfiye Hanım bugün tekrar gelerek fikrimi venecek, ondan sonra da... — Sizi birleştirmeve caltşacak değil mi? — Nimet!.. ) Nimet, gözlerini yerden aytrarak Nedime baktı. Önu kendi. sine bu kadar bağlı gördüğü —bir günü hatırlamıyordu. “Ni- ., deyişindeki eda e naralayıcıydı. — Söyle Nedim! MT Ğİ SADA < HEZTĞRĞÜ KA a sddü ĞNÜ e d