Amerikada kadın ahlâk kurumlarının mer:- kez teşkilâtı bir filmi boykot etti mi bu filmin bir tek sinemada gösterilmesi dahi imkânsızdır oe BÜ (Trokadaro) ve (Vandom) daki ge- vezeler bu yeni formül önünde hürmet- 16 iğildilerse de, ikinci çocuğun ifade ettiği manayı bir türlü anlıyamadılar, Neden bir değil de, iki çocuk? Bu su. alin cevabını ancak iki ay sonra aldı- lar. Filhakika, gazeteler şöyle bir ha. ber neşrettiler: *“Son derece elemli bulunan zavallı anne, gelip, gözyaşları içinde, yıldızm ayaklarına kapandı, Ona, hiç olmazsa, çocuklerından birisini tade etmesini, aksi takdirde yaşıyamryacağını söyle- di. Alicenab yıldız, bu betbaht anneye, *“çocuklarından hangisini isterse,, ala- bileceğini bildirdi. Yıldızm bu Slice. naplığı önünde son derece mütehassis olan anne, büyük çocuğu alarak, yeni Gdoğan çocuğu zengin hâmisine bırak- ü Bu dâhiyane buluşa herkes hayran kâldı. Bundan daha iyi bir formül ta- savvur edilemezdi. Yıldız, vakur, âli. cenap ve bakir tebessüimünü kendisini hararetle tebrik edenlerin çehrelerin- de dolaştırdı. Taşrarla da “fazilet ku. Tumiları,, sön derece mütehassis oldu- lar. — Bu kurumların hakikf mahiyet- leri nedir? Diye sordura. Anlattılar: Kadınların elinde fezilet — Ahlâk kurumları hemen her yet. de vardır. Bunlar, bu memlekette, bil- Hassa gimali şarkide, Masaçüsette ve - Mende hürmetkârlık ve ahlâka neza- Tet ederler, Fakat en mühim kurumlar “kadım kurumlarıdır. Merketi teşkilât. Jar vardır ki, şubeleri en küçük köyle- Te varmcaya kadar dal budak salmış. larzdır. Bunlar erkeklerin , klüplerine benziyen hakiki klüplerdir, fakat bu- rada, kadmlar başkalarmın işlerine karışmaktan ve farilet prensipine halel getirmemekten başka bir geyle meşgul olmazlar. Bu kurumlar her yerde çok büyük bir ehemmiyet kazanmıştır ve onların noktai nazarları bazan beledi. yelerin kararlarından daha ağır basar. -Bunlar, insana hayatı zehir edebilirler ve bazan da, hafiflik gösteren kimso- -leri gehirden koğdururlar. Müsamere- lere, eğlencelere nezaret ve delikanlı. larla genç kızların münasebetlerini kontrol ederler. Bilhassa filmleri sıkı ,sansüre tâbi tutarlar, Onlarım ittifakı ise, Amerikanm en korkunç kudretidir. Kadım kurumları . man merkez teşkilâtı bir filmi boykot etti mi, bu filmin bir tek sinemada gösterilmesi dahi imkânsızdır. Ayni böykot kararı bir sinema aktörüne karşı verildi mi, onun da yapacağı en doğru hareket derhal mesleğe veda et- mektir. Çünkü hiçbir girket, bir daha onu angaje etmek cesaretini göstere- mez ve bütün kapılar onun önünde ka- panır. Bu aktör nekadar büyükse, o nİspette de sukut etmeğe mahküm . dur. Arböklü, gişman Fattiyi belki hatırlarsınız! Bu büyük aktör, Ameri- kada, bundan yirmi sene evvel, Şap- Jen'in bugünkü göhretinden daha bü. yük bir göhrete malikti. Bu betbaht aktörün ismi bir iskandale karıştırı! - mişti. Kadın kurumları onu afaroz et. tiler. Altı ay sonra bu meşhur ve zen- gin artist hemen hemen dilenmeye baş- ladı. Bir müddet sonra da, korkunç bir sefalet içinde öldü. Bu memleketin ah- lâk disiplini, şayanı hayret bir şeydir. Kısa bir müddet jçinde Fattinin ismi yalnız afişlerden değil, fakat bu ka . daâr güldürdüğü — perestişkârlarının kalplerinden ve hatıralâarımdan da si- Tindi. Sanki böyle bir artist hiçbir za- man meycut değildi... Bulunduğumuz lokantanım salonu . nu, ellerinde Mmusiki Aletleri taşıyan ktrmrat tiniformalt ve altın pomponlu garib sapkalı delikanlılar istilâ ediyor. Bunlar bir marş calryor, sonra da- gılarak, ikişer veya üçer üçer, kendi . lerini, gülerek aralarına alan figüran- larm masalarına oturuyorlar. Geniş ve yuvarlak bir masa başın- da, kır ve seyrek saçlı bir adam, etra- fında toplanmış olduklart halde ken . disini adetâ veod içinde dinliyen on kâtibe nutuk irad ediyor. Bu adam, kabiliyetli ve yegâne kabahat! kendi - sini Tanrı zannetmesi olan sahne vazır Sesil B. dö Mil'dir. Bu garib sahne vazır beş milyondan aşağıya mal olan filmler yapmaz ve bir kulenin üzerin- den hoparlörle üç bin fiğürana emret. meye bayılır. (Kleopatra) ve (Ehlisa- lib seferleri) filmlerini işte bu sahne vazır yapmıştır. Film eşhası olarak, tarihi kahramanlardan, yarım ilâblar. dan ve imparatorlardan başka hiç kim- seye tahamımülü yoktur. Hattâ ken - disini bile namütenahi dekorlar için - de, bir tahtırevanda, taşıtır. Etrafm. da dâima kendisine büyük hürmet e- seri gösteren bir sürü dalkavuk bulun- düurur. Köşede, tek ayaklı bir iskemlenin V. zerinde, salatası önünde, kısa boylu diğer bir adam oturuyor. Onunla hiç kimse meşgul olmuyor, hizmetçi kız- Jar ona hizmet etmek için hiç de acele. ye lüzüum görmüyorlar, Yarı kapalı gözleriyle etrafa göz gezdiren bu a . dam, Paramuntun hâkimi Adolf Zü - kordur. Şirley Tempi *“Neşçriyat bürosu,, tarafından neş . redilmiş olan-Şirley 'Templ'in biogra- Tlsl gu basit şekilde başlar: *“Altın saçlı Şirley sadece dünyanın en meşhur küçük kızı değildir. O, ayni zamanda, tarihte bir çocuğa nasip ©- lan vaziyet ve şeraitin en yüksek zir- vesine ulaşmıştır.,, Foks'un neşriyat gefi vaziyeti gayet ağır görüyor, ve sinemanın dünyada aldığı mevkiin ehemmiyetini takdir e- diyor. Küçük Şirley sinemanın krali- çesidir. Amerikada en çok hasılat ya. pan filmler onun filmleridir. Bundan başka onun, ber yıldızdan daha çok paârası vardır, Küçük kurnaz gözlerin, tare gülügün, çocukça sesin karşısmda aşk, “seksapil”, Garbo, Geri Kuper, Coan Kravford, hulâsa hiçbir gey mu. kavemet edemiyor. O beyaz sahnede göründü mü, Mesaçuset yumuşar, Da. kotanın yelkenleri suya iner, Teksas sevinç ifade eden gözyaşları döker. Bana öyle geliyor ki, Şirley şehir şe- hir dolaşıp propaganda yapsa, Ameri- ka reislclimburluğuna kimi isterse o- nu intihap eder. Onu görmek için tekrar “Palm Sp- rings,, © gelip birkaç saatimi orada ge- çiriyorum. Çünkü bana onun bir ay orada kalacağı haber verilmişti. Diğer küçük kız- lara benzeyen küçük bi: kız *“Desert Inn' otelinin holüne sade bir şekilde giyinmiş, Amerikalı bir ka. dın giriyor ve elinden tuttuğu mavi el- biseli, kısa beyaz çoraplı, saçları koca. man kurdelâlı küçük bir kızı yanımndan ayırmıyor. « Bu küçük kız, dünyanm bütün kü- çük kızları gibidir ve onlar gibi, uslu- €a ânnesinin yanında yürüyor. Bir an dalryor, ayağı halınm bir. kıvrımına takılıyor, kızcağız sendeliyor. Annesi kaşlarını çatıyor, onu kolundan hafif- çe silkiyor ve: — Dikkat etsene Şirley! diyor. Parlak üniformalı zenci kapıctı, ©- nun namına mahceubiyetinden kozarı - yor. Şirley bunun farkma varıyor, ba. şını iğiyor ve annesi farkında olma . dan, kapıerya göz kırpıyor. Bu hare. ket zencinin mahcubiyetini gideriyor ve gürür veriyor. (Devamı var) Denizcilik federasyonu Ne zaman harekete geçecek ? Yaz, yani deniz sporları movsimi yaklaşıyor. Fakat buna rağmen Türk spor kurumunun denizcilik federasyo- nunda hiçbir hareket müşahede etmiş değiliz. Geçen senedenberi, reis ve umum! kâtibi . Ankaraya gitmedikleri için - müstafi addedilen ve buna rağmen yerlerine hülâ kimsenin getirilmediği bu federasyon şimdi ne olacak? Ya çe. kilenlerin yerine yenileri geti. rilmeli, vayahut da 'Türk spor kuru * mundaki mevklinin lâğvedildiği bildi - rilmelidir. Bütün işlerin üzerine yığıldığı, İs - tanbul su sporları ajanının da istifa edeceği söylenmektedir. Bu vaziyette gorbaya dönen bu şubenin işi ne ola- caktır? İsmi var, cismi yok mesabesine ge. len bu garib federasyonun her ay mun. tazaman tediye edilen bir de antrenörü moeveuttur ki, halen kendisine emir ve. recek bir makam bulunmadiği için, eli kolu bağlı beklemektedir. Artık bu işi halletmeli. Beşiklaş klübünde ihtilâf kalmadı Milli takrmımızmı ve Beşiktaş klübü- nün sevimli kaptanı Hüsnüden aşağı. daki mektubu aldık, aynen neşrediyo- ruz: * Bizce şahısları ayrı ayrı muhterem olan idare heyeti iüle Ankaraya gitme den evvel aramızda derin ihtilâflar ol duğu şeklinde gazetelerde neşriyat ya- pılmıştir. Biz bumu hayretle karşıla. dik. İdare heyeti ile aramızdaki ihtilâ/ Gile arasındaki — anlaşamamazlıktan başka bir şey değildi. Maahaza bugün bunlar da kalmamıştır. Her iş iki ta- rafın memnuniyeti şeklinde halledil. miştir. Beşiktaş birinci -futbol takımı Kaptamı Hüsnü Savman Siyah beyazlılar arasmdaki ihtilâfın artık tamamen ortadan kalktığını gös; teren yukarki mektubun bizi çok mem: nun ettiğini burada ilâve etmek iste- riz. | Macaristan - Almanya M.İli takımları maçı nasıl oynandı" Alman ın. Nurenberg, 24 (Hususi) — Bugün on üçüneli defa olarak Alman ve Ma, car ulusal futbol takımları Almanya. nım Nurnberg gehrinde karşılaştılar, Sön günlerin bin bir gürültüsü, Avus. turyanın Almanya ile birleşmesi ve saire gibi mühim politika hâdiseleri bu mühim maçı biraz unutturur gibi olmuştu. Fakat fırtınadan sonra duru- Ian bir su gibi efkârı umumiye de ar- tık süküna ermiş, spor için çarpan yü- rekler yine harekete gelmiş ve bu maç, etrafında yine büyük bir alâka topla- mıştır. Şüphesiz Macarlar gibi futbol üs. tadlarıyla karşılaşmak Almanlar için gok mühimdi. Üstelik bura futbolünü idare edenler önümüzdeki mayısta İn. giltereyle kargılaşacak ve bu yaz da Pariste dünya birinciliklerine girecek takımlarmı hazırlamak gibi bir gaye de güdüyorlardı. Şimdiye kadar bu iki milletin yap. tıkları maçların altısını Macarlar, Üçü- nü Almanlar kazanmışlar ve üç kar- gılaşmada da berabere kalmışlardır. Genç takımların oynadıkları maçın bitmesine birkaç dakika var, Büyük stadı çerçeveliyen halkm yekünu 50 bini geçiyor. Nihayet gençlerin maçı bitti. Halkta bir kıpırdanış, bir hare- ket var. Bütün gözler oyuncuların çı- kacağı kapıda düğümlenmiş. Nihayet sürekli alkışlarla başta Belçikalı ha - kem ve ardından 22 oyuncu sahaya çı. karak dizildiler ve halkı “Hitler,, usu. li selâmladılar. Macarlarım misafir bu. hundukları memleket halkıma karşı gösterdikleri bu cemile seyircilerin çılgınca alkışlariyle mukabele gördü. Para atıldı; yerler seçildi: Macar - lar güneşe karşı oynuyorlar, Takım « da Macarlar doktor Saroşiden, Alman- lar da Sepandan mahrum olarak dizil- diler, Hakemin düdüğü ile güneşi arkala- rmma alan Almanlar okundan fırlıyan yay gibi atıldılar ve Macar kalecisine “birkaç tehlikeli dakika yaşattılar. Bu akmlar altıncı dakikaya kadar devam etti. Macarlar bu ıırdm itibaren hâkim Futbol hastalığı Papaslara bile sirayet etti Bundan Bir müddet evdel bir "Sa!r')m menastırında mühemimel bir fulbol sıritan çıkarmamak — hususundaki kımı teşkil edilmiştir. ve cübbeyi ta- mecburiyete rağımen oyuncular gayet iyi bir teknik kabiliyet gösteriyorlar , - 1»'" fı(lbol takımtas | oynuyorlar ve çok tehlikeli vaziyetler ihdas ediyorlar, Alman kalecisi Yako. bun bu arada fevkalâde kurtarışları görülüyor, Oyun teknik ve değişik. Bi. rineci on beş dakikada Macarlar yük - sek. 20 inci dakikadan sonra Alman- lar hücum ediyorlar. Sigling topu Le- nere veriyor, bu hücumu Macarlar to- pü koörnere atmakla atlatıyorlar, Kor- ner atılıyor. Hoda yakalryor, Fad'a veriyor. Fad'ın Kisingere pası ve gol. Almanların bu beklenilmiyen golüne halk da hayret ediyor. Bu dakikadan itibaren Almanların fevkalâde güzel oynadıkları göez çarpıyor. Lener bir koörner atıyor, Fad yetişemiyor. Sig- ling güzel oynuyor, Kosoranm bu sı. rada kuvvetli bir şütü boşa gidiyor. 38 inci dakikada Macarların lehine bir serbest vuruş, Yakob kurtarıyor. Al. manlar akm ediyorlar, topu F'ad'a vö. riyorlar. Fakat hakemin ofsayd düdü- ğü akının devamma mâni oluyor. Halk buna itiraz ediyor ve hakemi tslıklı « yor. Almanların hücumları çok tehli« keli oluyor. Bu arada Alman ulusal takımında tecrübe edilen Berlinli o - yuncu Brend boş kaleye topu atamıya. rak büyük bir fırsat kaçırıyor ve hâ. kemin düdüğü birinci kırk beş dakika. nm bittiğini bildiriyor, Almanlar bu haftaym Macarlar kadar iyi oynamış- lardır. 1-0 netice kendilerinin hakkı - dır. Ikinci haftayim İkinci hataymda Almanlar güneşe karşı oynuyorlar, Fakat hücumları ek- sik değil. Fad bir gol fırsatı kaçırı . yor. Brend, Kosoranm pasmımı boşa gönderiyor. 30 uncu dakikada Macar. larım ihtiyar Toldisi beraberlik sayı. sını kaydediyor. 'Top ortada, Almanlar akm edi:or lar, Top ayaktan ayağa dolaşıyor. Lernor yine bir fırsattan istifade ede- miyor. Macarlara bir körner oluyor. Fad atıyor. Fakat çok sıkışık bir vazi- yette olan Macar kalesinin önünde bir şey yapmanın imkânı yok.: Macarlar Almanların arka arkaya hücumlarına rağmen çok soğukkanlı vYe kendilerin- den emin oynuyorlar. Brend ve Fad yine ofsayd vaziyetindeler. Hakemin düdüğüne yine halkm itirazları yükse- liyor. Onuncu dakikadan itibaren Al. manlar sahada çok sönük kalmıya baş. ladılar. Macarlar şimdi mütemadiyen hilcumdalar. Yakob Macarların attık. ları bir korneri kürtarıyor ve alkışla- nıyor. Top Brendde, Fakat ofsayd. Şimdi Kosora da yorulduğundan Al - manların hücum hatı ortadan ailinmiş gibi.. Macarların temkinli ve yumuşak futbolül beliriyor. Almanların tek tük yaptıkları hücumlar daima ofsaytla neticeleniyor. Halk bu vaziyete çok sinirleniyor ve Kendi oyuncularına ızlık ve yuba yağdırıyorlar. Fakat bunun oyuncuların asabını - büsbütün bozacağını bildiklerinden tekrar Al - manları tesci ediyorlar. Nihayet bir Alman hücumu. Lener Siglinge pas ve- riyor, bunu da Sigling kaçırtyor. Ha- kemin düdüğü maçın sona erdiğini bil. dirdiği zaman Macar ve Alman millf futbol 'takrmları bu üçüneü kargılaş. malarında berabere kalmış oluyorlar: B. Yurdakul