likir CİKANUN — 1938 Bir Japon Ge neralı diyor ki: Sovyetler canımızı sıkmaktan vazgeçmezlerse » aim — ii Japon harbi başladığındanbe- z ye âddiis eden gergin vaziyet, vu- ke vahim hâdiseler ve beyaz! İh, Asyadan koğulacağı geklindeki | irak gz tıyla, Japon dahiliye nazırı A- “mn Suetsugu tarafmdan bütün bun- Üzerine dikilen tüy, yalnız Asya- İghüeiklei bulunan büyük dev - Nü endişeye düşürmekle kalma- Dünya sulhünün idamesini te- vi Mine çalışan, bitaraf devletlerin de İni Pasifik'e doğru çekmiştir. Mü siyasetle uzaktan yakmdan r olan herkes kendi kendine Bir abAli sormaktadır: 1,“ Pasifik harbi olacak mı? Za raporunun merhaleleri İş *Onya, harita üzerinde, küçük bir &e , SİRİ durur. Bu adalar silsilesi hle ty Yük değildir. Mesahai sathiyesi ba hi kilometredir. “Yani Türkiyeden üçüktür. La Yük bir ihtiras, ve arazinin mln- Yay, “yişmdan doğan bir ihtiyac Yek, art Asyaya yayılmak mecburi - ira kmıştır. Ni; “e, Çirliler Baron 'Tansganın ?İ3, * Plânlarını ifşa ve neşrettikle- in, birçok kimseler dudak bü- müslerdi. larm muntazam merhaleler Tire Sibiryaya, Hindistana ve A- Yaya kadar ne gekilde yürüye - ie sistaran bu plânı filhakika, İmkânsız görülmüştü, , me via bu plân, 1920 den ve muntazam bir tatbik edilmeye, Tanaganm aleler siralanmaya başla - Hİ li ii 2 mm evvel Amiral Suetsugu Sivar söyle “demisti; bisim mübrem ve hayati ui slaniğ edemez! beyanat, şüphesiz, Jepon: ge nn ifade ediyordu. Ne- Mini nya Milletler Cemiyetini DİZ anlaşmalarmı yırt » tr İktısadi taarruza geçmiş izin bilfiil harbe girmiş- J Ne Sonya buğün her hareketi: | iü kt, yalnız Çine karşı de- | YE ip 1 müdahele edecek her dev- | çekinmiyecektir, 2ponya böyle ik bir ŞMesine imkân verecek as- kuvvete malik midir? bütün kuvveti 802 bin Sa e riyesindedir. Bu şüphe- İİ 7 kuvyetti az ettir. Düşünmeli ki, din GE gemi vardır. (Sekiz yüz Kay Aret, İçinde ancak sekiz yüz iki hi ©) bundan başka efrad Kii talim görmüş, iyi tep "et on derece zeki ku * tarafından idare edilmek» Amerika, ve Pasijikte Yazan Ren& Maine Bugün üç yüz binle dört yüz bin er- den müteşekkil ordu ise, akıllara dur- gunluk verecek bir harb kabiliyetine maliktir; Bundan başka, Mançukuo se- feri, bu-orduyu çok fena bir arazide ve son derece şiddetli soğuklarda 8€- ri manevralar yapmıya alıştırmışlar. Ve nihayet, ihtilâftan evvel yekünu bin altı yüz yetmiş tayyareyi bulan ha- va kuvvet! de mütemadiyen inkişaf et- mektedir. Maamafih, Japon hava kuv- vetleri, rakiplerine nispeten henüz 2a- yıf görünmektedir. Çünkü, ancak bün- dan bir müddet evvel ecnebi imalât. tından kurtulabilmiştir. Amerika ile deniz harbi Japonyanın bütün hareketlerini, bilhassa Amerika, Sovyet Rusya ve İngiltere takip etmektedir. Eğer bu üç devlet el ele verirse, Japonya, Ha- vaydan Vlâdivostok ve Singapura k&- dar, çok tehlikeli: bir müselles içine alınmış olur. Japonlar, Ruslarla Amerikalıların, Japonyayı ihata. etmek iştediklerini sik gık söylerler. Japonların bu endi- şelerine mukabil, Amerikalılar da ken- dilerini pek fazla emniyette görme. mektedirler. Pasifikteki mevkilerini sağlamlaştırmak için sarfettikleri bü- yük gayret bunu pek &lâ gösterir. Japonya, Sibiryayı Bir odayı sineklerden temizler gibi «lemizleyecektir! Sovyet Rusya Ingiltere elele verdik- leri gün Japonya tehlikeli bır müselles içine alınabilir Bu üç devletin ittifakı Japonların Asyayı isilâ plânlarını derhal durduracaktır. ve Çindeki harekâtın patlayacağı muhtemel bir harbin sahasını gösterir harita Amerikanın donanması ve hava kuvvetleri sayesinde Japonya üzerin - de ezici bir fnikiyeti vardır: sekiz yüz iki bin tona mukabil, bir milyon yüz altmış bin ton ve bin altı yüz yet- miş tayyareye karşı, ik! bin sekiz yüz tayyare... Fakat, Büyük Okyanusun genişliği, Amerikayı büyük bir mikyas üzerinde tedafüf bir sistem kabul elmek mec- buriyetinde bırakmaktadır. Bu sistem Alewsyen - Havay - Pa- nama adalarından müteşekkil hakiki bir müselles Üzerine istinat etmekte- dir. Amerika, Filipin adalarını mü - dafaa edememek ihtimalini. gözönün - de bulundurarak, böylece geri bir mü- dafaa hattı hazırlamış oluyor. Amerikalıların : Aleusyenlerdeki, Duç -Arbur, Alaska, ve Sitka Harbur- daki faaliyetleri, Japonlar tarafın - dan, sırtlarına vurulmuş bir kama darbesi telâkki edilmektedir. Ameri- kalılar, Japonların bu ademi memnu- niyetlerine aldırmadan, buralarda tay- yareleri barmdırmıya yarıyan arazi İ- le'deniz filölarma elverişli sığınaklar aramaktadırlar. ' Böylece Japonlara yaklaşan Amerikalılar, ayni zaman- da, Kamğatka ve Petropavloskda ha- va ve deniz üsleri inşa eden Sovyetle- re de yaklaşmış bulunuyorlar. Bu va- ziyet, Amerika - Rusya ittifakı tek- ga Devamı 11 incide Hatıralarını anlatan CEYMS NOBODİ — Akşamlar: saat yediden yapıyorsun ?. sonra ne sekize doğru tekrar buraya gelerek, be- ni dost tanımak lütfunda bulunan, Her Naydeman ve Her Şaydemiil ile buluşu- yorum, Beraberce gezmeğe gidiyoruz. — Nerelere? — Sizden saklayacak değilim ya..... Doğrusunu isterseniz meyhuneye gidi- yoruz. Daima ayni meyhaneye gitmek itiyadındayız.. — Bu meyhaneye nasıl adamlar de- vam ediyor?, — Oh, gayet namuslu adamlar efen- İ dim.. Hepsi Alman ve hemen hepsi me- mur veya zabit... Muhaverenin devamınca zabit göz - İ lerini benden ayırmamıştı. Son cevabım onu memnun etmiş göründü. Bir hey- kel gibi dimdik selâm vaziyeinde du ran Mayere dönerek sordu: — Söylediklerini duydunuz ve itiraz etmediniz. Şu halde yalan söylemediği- ne hükmetmem lâzım geliyor, öyle mi? — Söyledikleri tamamiyle doğrudur efendim. — Nal oluyor da Brükselde böyle bize sadık bir Belçikalı bulunduğundan beni haberdar etmediniz? Eğer malü- matım olsaydı kendisine şimdiki vazi- yetinden daha yüksek bir . vazife. ver memiz mümkün olacaktı. Suçlu vaziyetinde kalan Mayer çıkarmayınca zabit bana döndü: — Yarın öğleye doğru Berlemon 80» kağı 24 numaradaki yazıhaneme gel de seninle dostça konuşalım, 'Tehalükle cevap verdim ; — Başüstüne! Kim diye sorayım ©&- fendim?. — Müzbâşı Bergami göreceğim der- sih.. Sehi derhal benim yanıma getirir ler... Titredim. Demek beni isticvap eden adam şu meşhur Bergam, yani “Kara Şeytan, dı. Brükselin cellâdı, bütün Bel çikayı tedhiş eden adam bana - ihtimal- maiyetinde çalışmağı teklif edecekti. Heyecanıma hâkim olarak karşımda- kine bir şey belli etmemeğe, nefret his lerimi açığa vurmamağa muvalfak olarka ünetle — Başüstüne efendim! Dedim, yarın emirlerinizi ifa edeceğim. — Pekâlâ, beklerim. j Bergâm, selâm vermeğe tenezzül et» meksizin mahrsuzların: şakırdata şakır- data çıkıp gitti. Mahpuslara mektup “Kara Şeytan, gider gitmez hemen ses Entellicens Servisin en meşhur casuslarından Beni sorguya çeken adamın Brükselin celladı “ Karaşeytan ,, olduğunu anlayınca titredim — Burada işim bitince otele gidip B akşam yemeğini yiyorum. Sonra saat | : TEFRİKA «o: © len Almanlar tarafından kurşuna diz Belçika vatanperverlerinden Lut Brit yârıhaneye koştum. Maksadım Pilip Bâk ile Luiz Tülliyenin tevkiflerine da- ir malümat almağa çalışmaktı. İki bet- baht elân orada idiler ve ifadeleri alını- yordu. Içki arkaklaşlarımdan Şaydemül onların ifadelerini zapta geçitmektey- di. Sevinllim. İstediğim her şeyi öğren- mem mümkün olacaktı. Maalesef tam içeri gireceğim sırada, biraz evvel beni hapisane kapısında çeviren adam gene karşıma çıktı: — Ne? Gtne mi sen? Buralarda ne arıyorsun?. Herifin beni dövecekmiş gibi üstüme yürümüş olmasına rağmen...sükünetimi bozmadım; — Dostlârım Şaydemil ile Heydma- nın hatırlarını sotacaktım da. — Bu memürlar senin dostların mı? — Evet efendim. Niğin olmasın? İs- terseniz kendilerine sorunuz. — Onu da sorarım elbet.. Sen şimdi buradan defol bakayım. Senin yerin burası değil! Hiddetlendim: — Siz hapisane idaresi ömirlerinden değilsiniz. Bana ne salâhiyetle emredi- yorsunuz? — Ne salâhiyetle mi? Ben sana göt- teririm, terbiyesiz küstah!.. Cebiriden çıkardığı kauçuk * bir sopa ile başıma vurmak istedi, Fakat ben daha atik davranıp elinden sopayı al dım ve herifi duvara dayadım. (Devamı var) Haberin deniz. ve macera romanı: 59 Yazan: Ali Rıza Soyu Kaptan bana büyük bir öfke ile baktı: — Evet, pek iyi olur, bu miskin de beraber gitsin. Biz asılırsak o da asılsın..Onu yanımda gördükçe büsbütün, öfkelenişorum! Kaptan Blak o kadar kötü bir halde idi ki, “gitmem 1... demek benim için intihar etmek ola- caktı. On beş dakika sonra istimbottan Bellonic vapuruna çıkmış, yedi kişi o olduğumuz halde kaptan köprüsünde vapurun kaptanı ve zabitleri- le karşılaşmıştık. Geminin'güvertesi yürekler kani, feci birtablo gösteriyordu. parçalayacak Parçalanmış İ baslar, kana bulanmış yüzler; 'biribirinin üzerine düşmüş kadınlar 'erkekler, hırıltılar, o çığlıklar; dualar, yalvarmalar, karmakarışıktı. Saçları dağılmış, yüzü Kanlı bir genç kızı kucağında tu- tarak ağlayan bir erkeğin biz EMER yüzümü- ze küarşı: — Katiller! Katiller! Diye haykırısındaki lânet ve acıyı ölünceye kadar unutarntyacağım. Köprü üstünde Bellönic vapurunun kaptanı “Gök gürültüsü Con,,a heyecan ve öfke ile: — Siz bizim gemiden ne iştiyorsunuz?. Bura- ya ne için geldiniz? Deyince çirkin yüzlü haydut Komik bir tavır- In cevap verdi: — Biz buraya acizane, #izi kendi geminizin direğine asmağa geldik! Kaptanm arkasında duran dört genç xabit daimi adini heritin bu sözünü duyunca ceplerinden röyelver- Terini çrkardrlar, Lâkin ben artık kendimi tuta- maz bir hale gelmiştim, ben de rovelverimi çeke- vek “Gök gürültüsü Con,,un kafasına tuttum ve: — Bana bak herif, dedim, burada bir kişiye daha dokunacak olursan Allaha yemin ediyorum ki beynini patlatırım! Bu hareketime karşı haydutların mi, yoksa gemi kaptanının mı daha çok şaşırmış olduğunu bilmiyorum. Yalnız kaptan ile zabitlere dönerek “dedim ki: — Efendiler, sözü kısa keselim: Bu adamlar geminizdeki bütün paraları istiyorlar, bu para- ları veriniz de canınızı ve bütün yolcuların canı- nı kurtarınız, başka yapılacak iş yoktur! Üç çeyrek saat geçmeden vapurda bulunan 350 bin lira posta parası İle bütün yolcuların cep- rerindeki paralar, mücevherat, altın saatler, yü- #ükler'istimbota konulmuş olduğu © halde adsız gemiye dönmüştük; ben hâlâ elimden rovelveri- mi birakmamıştım. Zırhiınm güvertesinde kap- tan Blakın yanma gidince “Gök gürültüsü Con., parâları ve eşyayı teslim etti've benim işe karı- şarak kaptanm asılmasına engel olduğumu an- lattr. Kaptan bana öyle bir öfke ile döndü ki, son saatimin eldiğini sandım: — Köpek yavrus! en ne için adamlarımı benim emrimi yapmaktan mehediyorsun? Hiç korku duymıyarak onun yüzüne tim ve karşılık verdim: — Sizi sizden kurtarmak © için yapıyorum: su gemide ibtiyarları, gençleri, çocukları öldür- dünüz; söyleyim de kabadayılığınız ile koltuklar rınız kabarsın! Bu sözümü duyunca olindekl uzun şemici dürbününü hızir kaldırdı, başıma indirmek iste- di. Ben gözünü bile kırpmadan yüzüne bakmakta devam ettim. Kaptanın eil'o vaziyette kaldı, iki tarafma hafifçe sallanır gibi oldu. Sonra öteye bak. doğru dönerken: — Köpek, dedi, haydi kovuğuna gir ve ben söylemedikçe oradan çıkma! İşin bu kadarcıkla kapandığına (sevinerek kamarama İndim. Lâkin merdivenden İnerken korsan gemicilerin öfkeli mırıltılarmı ve bazıla- rının kaptan köprüsüne doğru savurdukları söz“ leri işiterek anladım ki, kaptan beni öldürmedi- dinden, yahut korkunç bir cezaya çarpmağı» &ından dolayı &damlarile bir daha bozuşmuş ve gözüne büyük bir tehlike daha almıştır. Ben kamaramın kapısını kaparken bile: — Bu çocuk seni korkuttu, kaptan! - Bundan sonra kaptanımız o piç olacak.. Gibi haykırışmalar duymakta idim. 'En son- ra güvertede birtakım vuruşmalar, çığlıklar, ko- şuşmalar da duydum. Sonradan doktor Osbartin bana söylediğine göre yeni ve kanlı bir isyanm patlamasma dikiş külmiş iken ufukta Ikinci bir posts o vapurunun daha görünmesi hâdisenin önünü almıştır. Bu ikinci postanın nasıl soyulduğunu akşa- ma doğru kamarama gelen doktor anlattı: — Korkma, bu gemiyi kimseyi öldürmeden soyduk, yüz bin İngiliz lrasından fazla para al dık. Kaptan Blak keyiflidir. Çünkü işin doğrusu, çoktanberi adamlarımız arasında o kötü bir hal, çirkin biritaatsizlik görünüyordu; bu sabahki dik başlığınız ise onları büsbütün çileden çıkardı. Nen kaptana sizin söylediğiniz gibi bir söz söy- leyip de sağ kalan adam tanımıyorum. Herhalde birkaç gün güverteye çıkmamalısınız. Heriflerin sizi öldürmeğe kalkışacaklarından korkuyoruz. Kamaranızın kapısına bir nöbetçi koyduk. Çünkü burada iken bile üstünüze (hücum etmeler! çok muhtemeldir. ve — Bu dolaşmanız epeyce kârlı oldu değil mi (Devamı var)