M? İKİNCİKÂNUN — 19 Kenan Çinili — Melekzad Çinili (C ERKEK - RIZ ) u | w ”| (» ej — Sene evvel “':hı &it olmıyan bir parayı al- _5..:::", bünu nasıl ödeyeceğim ! ——D düşmüştüm.. Ben bu işi he- 'tdemediğim biz günde, para sa.- .iıh geldi. Hirta, 'Ya ihtiyacı olduğunu söyliyerek V 3 A istedi, T hı.;:.:l-“ attı. O dakikada kendi- AÇ ti söyleseydim, çok iyi ola- &İA m.:vklll: s© a Sldu, $ Paranı aldım ve harcadım... yavaş yavaş ödeyeceğim, S B :::_Niylı yapmadım.. Daha B imadım şq:"d. yarın evden altp getiririm. » o t arın buraya gel, vereyim.. e q*- korkumdan, belki gelir ve q,_;' €ve bile gidemedim.. Mitüm Sirkecide, Meserret otelinde ._.-e::_yhııuı ve korku içinde ge- lnşk::(nher sokağa uğradım. Her hkı ikuyordam. Hayatımda, böy- Z Mi | Yapmadığım için müthiş — bir | S;:’F'"dîydim Geceden karar ver- M Bu vaziyette İstanbulda — kala- Ai ada Grabamdan - Ahmet » ığîntfn yanma gidecektim. Hay- j , h ikide kalkan trene atladım. n 'dan ayrılacağımı kimseye haber j "N"".L Evime bile,. 'ı,_ Sabah Ankaraya inince, Ahme- N *Ya koyuldum. Çalıştığı idareye ı“t :u olduğunu söylediler. Bvi- Nek < )Ordum. Ne yapacağımı dü- ç ("lıitıî'!hıniııı Karaoğlar — cad- ö | * SD ettim. Birdenbire hatırlar VÜ b Yada bir tanıdık daha vardı. Üç evlendirdiğimiz, evlâtlıği- at... O şimdi burada oturu- "disini iki senedenberi de gör * Beni çok severdi. Onu gör- e Okaradan ayrılmak dahi ola- y,_ı.hf.hüi. bulamamıştım. Fakat —'g] ilirdim,.. 4 :ı .M.ıti Hertleri dökecek vir arkada- _:Ğm Sim vardı. Ancak bu suret- .ı“ »lwtıhi!:-ehimh Doğru Me- p Ntııün._:n"ı Çalıştığı yere gittim., S , Yaşırdı. Sonra sevinçle Biş; © me sarıldı. 'ti nı::_ hangi Tüzgür attı buraya?, k',“'*ııı Te B Oldu k ..umı'd_ıtunu. bir kaç gün kalıp / & Bye ,, Yledim. “"ıhhm:llkllm. Melâhat sizi görün- | tok :v kadar sevinecektir, dedi. VeT ve dalma sizden bahse- &İN yolunu tuttuk.. Hacı İsmetpaşa — mahallesine Başladık. Buralardan ev- Relip geçtiğim günleri ü & e h & Rö: ğt'—. ::f::" Yaşardı. O sstyraplı Ö Stiz çe? bü günümle kıyas odi Taytlnge Glabilecek günleri - gö- Teyıl dü el gel Ben bu ceki | Mdcesi içind ; i M h,u_“n kou:”_vuvı.)amp hU / el ıı._:“ı. küğir bir binanım 8- Bük. Cebi, ğ K ebinden çıkardığı Üa v baniç C Yo görterdi.. N'înı © girince, karşıdaki o- Üy Nıı.,_nî ;':'f’ açıldı. Buradan "—lıı a ça M hiç ümit etmedi- “"b_' le birdenbire karşı- &W u.:'l'"nı“ı. Haykırarak : *İme atıldı ve ağlamı- rİ;f'/' £ r;.’ bir sebeple paraya ihtiya- | (Tercüme ve iktibas hakkt mehluzdur) —— Numara 535 —— Soluğu Ankarada aldım 4 ertlerimi dökecek #drkadaş arıyordum Nkaraya gider gitmez ilk işım üç evlendirdiğimiz Melâhati bulmak oldu — Kız ne oluyorsun? dedim. Melâhatin bu heyecanı beni ve koca- #it şaşırtmıştı. Elinden tutarak açık bulunan oda kapısından içer iye girdim. Melâhat hâlâ içini çekiyor ve bir şey söylemiyordu. Odada gözüme, küçük bir karyola garptı. İçinde güzel bir yavrucuk mışıl mişıl uyuyordu. Hayretimi gizleyemedim. Melâhatın böyle bir yavrusu olduğunu bilmiyor. dum. — Ne? dedim, senin böyle bir yavrun da mt var? Demek çocuğun var, demek sen de anne oldün?. O Kölâ ağlıyordu. Yanaklarından dökülen yaşları silmiye Tüzum görme- den bana döndü. Gülmiye çalışarak; — Evet, dedi. Oturup konüştuk.. O hep eski gün- lerden bahsediyordu. Odadaki bu ko- nuşmadan çocuk uyandı. Melâhat koş- tu. Kucakladı, Öptü, öptü. Sonra da bu gürel mahlüku bana getirdi. Sevdim. Aslan gibi bir oğlandı bu.. Tıpkı anne- sine benziyordu.. Önun kadar güzel, o- nun kadar gürbüzdü. Melâbatle, kocası ile akşam Üstü geç vakte kadar oturduk. Nihayet kalktım. Melâhat boynuma, kocası el- lerime yapıştı.. — Olmaz, dediler, nereye gideceksi. niz., Biz burada iken sizin otelde kal- manız doğru olur mu?. Gitmek için israr ettim.. Melâhat ben israr ettikçe müteessir oluyordu. Nihayet kalmayı kabul ettim. — Bu gece kalırım, dedim. O, “bu gece,, kaydine gene itiraz et- t; — Gidinciye kadar.. dedi. (Devamı var) Bunları Biliyor musunuz? vi — ——— Günde iki buçuk mılyar kibrit ! Bütün dünyada yılda, 700 milyon kilo'yaprak tütün dikilmelktedir. Yalnız kendi ihtiyaçlarına göre, tütün eken Japonyalılar, Çinliler bu hesaptan hariçtirler. Avrupada ekilen tütün 203 milyon kilodur. Geri kalan 487 milyon kilo diğer kıtalarda ekilmektedir. Yalnız Avrupada bir sene içinde 350 milyon kilo tütün sarfolunmakta. dır. En ziyade sarfiyatı olan memleket Hollandadır. Diğer — memleketlerdeki jitün sarfiyatı mutavaasıttır. Hollan- dada adam başına Üç kilo tütün isabet etmektedir. Yapılan bir hesaba göre, İngiltere, İtalya ve İspanyada bir adama yılda yarım kilodan fazla tütün düşmediği anlaşılmıştır. Fransada, udam baştnı yılda 93 gram kadar tütün isabet edi- yormuş... Birleşik Amer'tadaki tütün sarfl. yatı 200 milyon kilo olduğuna nazaran adam başına bir buçuk kile düşüyor deractetir. Avrupada devletlerin tütünden al- dıkları rusum 1 milyar franktır. Şu halde adam başına yılda 3 frank kadar resim isabet eder. Bir İngiliz .vsenti bir hesaba göre- günde 8 kibrit, bir İsveçli9, bir Alman 10, bir Fransız 15, bir Türk 20 kibrit sarfediyormuş. Su halde bütün Avrupa da günde iki buçuk milyar kibrit sarfo Tunuyor demektir. | gezmi HABER — Aksgam postesı birer göl halini 'alan su birikinti- lerini kurutmak lâzım dır HABE Kaxzlıçeşmedeki yolların hali ve hakiki Dünkü yazımda, Kazlıçeşmeye niçin ve nasıl gittiğimi anlatmıştım. Fabrikadan fabrikaya dolaşırken, bu ratun sokaklarını, köşesini bucağını da oldum.. Pakat keşki germesey dim. İstanbul şehrinin içinde, tam sas nayi mıntakası olan bir yerde, yol de- necek tek bir geçit yoktu.. Yukarıki resimler olmasa, belki de size anlatacaklarıma inanmazsınız. Ve bunda da haklı olursunuz. Çünkü Kazlı geşmede öyle berbat, öyle akıl almaz sokaklar vardır ki, insan buraları bizzat gezmeden, gözleriyle görmeden variyeti takdir edemerz.. Yediküleden aytıldıktan sonra, Ba- kırköyüne uzanan yolu terkedip te fab- rikaların bulunduğu kısma, yani Kazlı« Ççeşmenin iç taraflarına sapar sapmaz, kaldırımlara derhal voda ediliyordu. Otomobilimiz beş-on adım yürüdükten sonra, durdu. Şoför: — Alfedersiniz, baylar, dedi. Bura- dan ileri giğemem, Çünkü bir kere ba- tarsam artık çıkmama imkân kalmaz!.. Bağımızda, solumuzda, ilerimizde ko- ca koca fabrikalar yükseliyordu. Böyle bir yerde “batmak, bir daha çıkmamak,, gibi sözlerin mübalAğa olduğ şüp- Na hemiz olmadığından israr ettik. Fakat şoförümüz nuh diyor, peygam- ber demiyordu.. — Ben bilirim, bir kere ağzım yandı. Onun için beni alfedin. İlerimizdeki yollar öyle vaziyettedir ki, değil oto- mobille, oralardan yaya bile zör geçe- ceksiniz.. Çâr ve nâçar, aşağı indik. Arkadaşım foto Âli ile beraber, tabana kuvvet, yü- rümeğe basladık. Henüz 20 metre iler- Jememiştik ki şoförümüzün tamamen 5 İstanbul konuşuyor — Bataklık içinde kalmış bir sanayi merkezi Kazlıçeşmede mun!azam yollar yapmak, birer göl clan su birikintilerinin vaziyeti haklı olduğunu derhal öğrendik. Yolu- muz üç karış derinlikte, cıvık, pi: siyah renkli bir çamur lanmıştı. Sağa sgaptık, ayni şey, sola sap- | tık ayal şey.. Ayaklarımız, hattâ pantâ- Jonlarımız çamur içinde kalauştı. Ça- mursuz bir yol arıyor, fakat tam mâna- siyle yağmurdan kaçtıkça doluya tutu- luyorduk. Hattâ bir aralık geri dönmeyi bile düşündük. Fakat üstümüz başrmız kirleneceği kadar kirlenmişti. “Ne olur- sa olsun,, deyip yolumuza devam ettik. Dolaşa dolaşa, nihayet öyle bir yere | geldik ki burası hepsinden baskındı... Mehmet Rasim fabrikasiyle, Bakır- köy yolu arkasında, ve geçemlerde ya- nan bir fabrikanın yanında, çamur fi- lân deği!, öyle bi kocaman bir göl vardı. Bu ldü ki, içinde ancak kayıkla gezmet kabil olabilirdi. Dört günden- beri vağmur yağmamıştı. Buna rağmen, bu muarzam su birikintisinin olduğu gi- bi durmaar, ve volların vicik camurun - görünme.- gmenin bütün kış mevsimi- de, bir bataklık içinde ge- çirmelte olduğunu gösteriyordu. Halbuki, yalnız şehrin değil, bütün en büyük sanayi merker- lerinden biri olan Kazlıçeşmede, fabri- çıkarmakta olduğu malların kam yonlarla, arabalarlâ sevkedilmesi icap etmekte olduğunu bir an düşündüm ve belediyenin buraya yol yapmamakta ih- mal göstermesi beni şaşırttı. Hele, fabrikaları gezip fabrika sa- hipleriyle konuştuktan sonra bu şaşkın- Tığım büsbütün arttı.. Çünkü, büylk fabrikalardan her bi- risinin senede seksen dokkan bin İlra belki de daha fazla vergi vermekte ol- | da en afak bir kurumt B duğunu öğrendim.. Fabrikatörler, mal- ları sevketmek hususundaki güçlükleri yana yakıla anlattılar. Çamurlara sap- lanan kamyonlardan, arabalardan bah- settiler, ve onlar anlattıkça, ben kulak- larıma inanmak istemedim.. Fabrikatörlerden başka amele de bu vaziyetten acı acı şikâyet ediyordu.. Er- ken akşam olan kış günlerinde, evlerine dönmek için ne büyük müşkülâtlarla karşılaşdıklarını söylediler ve yar gün. leri, bu su birikintilerinin tam bir sivrisi nek menbar olduğunu da sözlerine ilâve ettiler. Bataklık içinde kurulmuş olan bu sa- nayi merkesinden ayrılırken, bana an- lJatdlan son şikâyet te şu oldu. — Yürümek için, mallarımızı taşımak için yol bulamamaktan — vazgeçtik, maazallah Kazlıçeşmenin iç tarafların- da bir yangın çıksa, itfadiye de geçecek yol bulamıyacak ve felâket önlenemiye- cektir.. Bütün şikâyetler gibi, bu da pek hak- kidi Şimdi benim fikrimce, belediye, hiç vakit geçirmeden buranın yollarımı 18- lah etmeli, kocaman bir sanayi merkezi olan Kazlıçeşmedeki hakik! bir göl olan su birjkintilerini de kurutmalıdır. HABERCİ Istanbul radyosu 19 İKİNCİKANUN 938 ÇCARSŞAMRBA AKSAM NEŞRİYATI: 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,00: Ba- yan İnci: Piyano ve — keman refakı le, 19,30: Konferans: Dr. Ali Şükrü (Grip ve korunma çareleri)- 19,55; Borsa haberle- ri. 20: Mustafa ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkıları. 20,80: Ha- va raporu, 20,33: Bay Ümer Rıza tarafın. dan araben söylev. 290,45: Nezihe ve arka. musikisi ve halk daşları tarafından şarkıları (snat ayar 21,15: Örkestra: 1 — Berllor: Benvenu: to Gellini. 2 — Sirau: anscuse viencise, Valse. 3 — Rossin bier de Serilla fantasle. 4 — Michlels: Rakoczi » Caardas. 5 — Translateur: vals intermezzo. 20,15: Ajans haberleri. Plikla so. lolar. Opera ve öperet parçaları. 22,40: Son haberler ve ertesi künün programı, 2300: SON. BÜKREŞ: 19:; Rumen havaları. 19,15: Müzik. 21,15: Plâk. 21,415; Radyo senfonik orkestrası konseri, 23,10: Rumen havaları. BUDAPEŞTE: 17: Öperadan temsil nakli. 20,30; Sigan orkestrası. 29,15: Cazband. 91,25: Öpera orkestiğisinin könseri, 24,25: Dans pldkları. BERLİN; 18; Piyano ile şarkılar. 19: Müzik. 20,15: Plâk. 21: Örkestra, 23,30: Hafif müzik ve dans havaları. ROMA: 20,30: Radyo örkestrası. 21,380: - Hafif mürik. 22: Keman koönseri. 23,15: Temsil makli: 24,15: Carband. VARŞOYA: >M,20: Şarkılar, 91: Halk şarkıları, 99: Şopen resitali. 23: Radyo orkestrası. & TÜt A Li Si nit — SZEREDĞİZEĞE < GA Zd ZT