17 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

( ERKEK — KIZ ) * İnandım » diye cevap verdi. Yalnız Wn ki,., < Neyer, Sizim köy kızları yabancılar yüz Sini kaparlar. rı.._:'"n yok.. Ne de olsa gene gö- Gözlerini de kapamıyorlar ya?, H.m fikir verir. neredeyse kehanetime hük- Bir kızın yalnız — gözlerine KBüzelliğini anlayabilecek ka- Oluşuma hayran olmuştu. İostumun evine pek yakın, ’"llmdıydı. Evde köyden ay- $epenin Üstündeydi. Yani bic te- köy, bir tepede ev ve ikisi orta- Süyırlıkta da çeşme.. ıhh:m' Ve o gece geçti. Ertesi gün köğ vıkd Mustafa: xiıı“ Diye Ye İohh'."h ıoldi.. Ülkünün çeşme- He>* indiğini söyledi. h"ld Müşambayı sırtıma geçirerek i ğaktım Uzaktan - omuzuna f sırık Üzerine yerleştirilmiş hık"îll bir kadın çeşmeye doğru f!!!f îğf oil B Mi Mustafaya: E“e"’“ Ülkü, dedim.. — < wn)r üm Arkamdan gelen Musta- "?â:n benimle' gelme, uzaktan sey- im.. Çayıra doğru ellerim ce- N Ola a AĞiT ağır indim, Bir tesadüf ese- hhıq » Çeşme başında ondan başka u!ü“:ı" Yoktu. Ağır ağır ve lâkayt 'ı"!meye yaklaştım. "'Nl,_ İlen birinci bakracını dolduru- 'H“q çt!mcmn yanında durunca %ı M veya ellerimi yıkayacağı- ?a n Ülkü dolmak üzere bulu- ı:ım çekti. Müustafa hakirydı. î"üı-&n örtü gözlerirden başka bir "meııne mâni — oluyordu. E.Wn Bözlerini de görmeyeyim diye İdüğu kadar kapamış ve ba- Cephe" çevirerek kaçınmış- ?_Ie;:hm“ Rgmr.mezükten geldim. #$meden su içtim. cebimden :k'n îıı:e dilimle ellerimi kuru- Y!thn Te b'kmclm musluğun altı- b I'clğı Nİ ti. O, bu işi yapıp ta ':Ğ mle bl:;d; ben seri bir hareket Ttüsünü çektim, Şim- .9'& ;:;:'“m Ülküsü karşımda başı Pa 3* gelinci hılde duruyordu. Kız K ." bir çığlık kopardı ve ba- hhwî':hlh— Bu sırada ben hafif "“!ı 'i' te hrdqıeme benden î“cuğu arzusunu h“ı lle, - dedim. ——ı% #Y söylemiyerek yanın- u hareketimi dostumuz “Vmcuu saklayama- '*İ,. be Kenan, demeyi ihmal et- ğ»h“ıu yı İ“ı'üı ya geçmedi... % ter içinde koşarak eve h, Yetiha,., y Yaptin, evlât, - dedi.- Seni vallahi AN_ OYnuyOr h!nı ü "ı"i bin yemin etti. nle ve sabahleyin köyden Ytt vermedim. Hattâ: K O Öayltlin b—*)*ş":dlm_ * öldürstinleri diye a- du,qıu“'lMcı dostumuz İte, Ye başladı. ni hm Yaparlar, çocugum. ;! ç Yalnız gözünü görmem kâfi.. O | ÂLTİNDA 2_6 İtöeg, Kenan Çinili — Melekzad Çinili (Tercüme ve iklibas hakkı mahfurzdur) — Numara 43 — Köy yerinden öoynıyor Ülkünün kardeşleri lğenı vuracaklarmış ! &n ler içinde koşarak gelen köy hocası; “Aman hkaç, evladım!,, Diyordu. rın sabah erkenden Osmatı ağa Pendi- ğe indirsin ! O gece daha bir kaç dost gelip ayni şeyi söyleyince, işin ciddiliğine aklım yatmıya başladı.. Ertesi sabah erken- den, Osman ağanın getirdiği iki bey- girin birine ben, birine de Osman ağa binerek yola çıktık. Osman ağa tedarikli hareket etmiş- ti. Yola düzülmezden önce bana bir tabanca uzatmış, kendisi de mavzerini almıştı. Pendiğe hâdisesiz ulaştık.. Osman a- ğanın tabancasını iade ederek İstanbu- la geldim. Birkaç gün sonra İstanbula dönen (...) beylerden öğrendiğime gö- re, beni aramışlar, bulamayınca da on- lar da kavga etmişler. * & *& İstanbuldan, hiç beklemediğim — ve istemediğim bir zamanda uzaklaşmamı icap ettiren ve benim için biraz dâa yüz kızartıcı bir hâdiseden bahsetmek isti- yorum. Hatıralarımı anlatmıya başlar - ken okuyucularıma, her şeyi açıkça ya- zacağımı bildirmiştim. Bunu anlatmaz- sam vaadimi yerine getirmemiş olurum. Okuyucularım, bu satırları okurlarken belki benim için her şeyi yapabilecek kabiliyette bir yaratılış diyeceklerdir. Fakat kendilerinden kararlarında biraz insaflı olmalarını rica edeceğim. Bu yüz kızartıcı hâdiseyi anlatıyo- rüm: Ben boş zamanlarımda daima Osman- beyde, Tramvay caddesindeki Suna pastanesinde otururdum. Bir gün, pas- tanenin garson kızlarından biri yanrma yaklaşarak? — Sizi telefondan istiyorlar, dim, dedi. Koştum. Bana telefon eden Hıcrandx. Aramızda bu kadar vaka' geçmiş olma- sına rağmen, beni görmek istediğini ve İstanbulda Bahçekapıda — mahallebici Hacı Recepte beklediğini behemehal gitmemi istiyordu. — Peki geliyorum, efen- Ev ekonomisi A NÖCA M A” COT T CSÇ AA Dimyata pirince giderken -. Türkiye - Romanya arasında yeni bir ticaret anlaşması yapıldı. Bu anlaşma müucibince, ihracat tacirleri miz Romanyaya 2 milyoön kilo kadar pirinç ihraç edebileceklerdir. Zeytin, zeytinyağı, taze ve tuzlu balıklarımız için Romanya öteden- beri en büyük müşterimizdir. Son ya- pılan anlaşmada, Romanyanın biz den pirinç alması da temin edilmiş- idr. Fakat bazı açık göz tacirler, Ro- manyaya pirinç — satılacağını duyar duymaz, derhal fiyatları arttırmış- lardır. Türkiye - Romanya arasındaki ti- caret anlaşmasının henüz tatbik e- dilmesine başlanmamıştır. Daha bir kilo pirinç bile Romanyaya ihraç e- dilmemiştir. Böyle olduğu. halde pi- rinç fiyatlarının yükselişi bir şeye delâlet eder: İhtikâra! Romanyaya pirinç satmaktan vaz- geçtik. Bari — iç piyasada pahalı pi- rinc yemiyelim, meşhur bir söz var- dır. Dimyata pirince giderken evde- ki bolgurdan olduk, bu pirinç ihti- kârı hâdisesi karşısında nicin susu- yoruz? Hükümet Aaylardanberi Ro- manya ile yaptığı ticaret müzakere- lerinde Türk — pirinçlerine mahreç bulmata muvaffak oldu. Tacirleri- mizin bundan memnun olmaları lâ«- ziregelirken, bazı açık — gözler, fır- sattan istifade ederek fiyatları art- tırıyorlar. İktirat vekâleti bu meseleyi dddl bir surette tetkik etmöli, — speklilâs- yona meydan veren muhtekirleri ce- zalandırmalıdır. H.A, bir sokak var Belediye “ Yol yapacağım ,, diye rastgele moloz yığıp yol- ların eski halini de bozmamalı! bomba hıziyla bir adam girdi. Bu 28« 30 yaşlarında gösteren bir gençti. Üstüne başına baktım, sanki bir deçeye düşmüş gibi, tamamen çamura bulanmış, ayakları, pantalonu, paltosu- nun bir kıamı, çamurlardan görünmez olmuştu. Yarı belinden yukarısı biraz daha temizce kalmıştı amma, kolların- da, yüzünde, gözünde, hattâ saçları a- rasında bile çamur görünüyordu. Sıkılgan, fakat hiddetli bir tavırla: — Bir derdim var, idedi, kime söyli- yeceğim?. Arkadaşlar derhal beni gösterdiler, O da masamın yanına sokuldu.. Çök nazik bir tavırla: — Size, dedi, inanılmaz bir şey gös- termek istiyorum., Ben şoförüm, Dün gece İstanbulun göbeğinde, kocaman bir sokakta otomobilimle çamura sap- landım. Sekiz saattir, arabamı kurtar- mak için yapmadığım kalmadı. Yorül- dum, harap oldum. Fakat vakit bulur bulmaz kalkıp size geldim. Aşağıda bir otomobil bekletiyorum, rica ederim, gelin de sizi götüreyim, ya- rım saatte geri döneriz. Şu bataklığı bir görünüz.. ; Adamın o kadar acıklı bir hali, söz- lerinin öyle samimii bir vaziyeti vardı ki, hiç düşünmeden, şapkamı, paltomu giyindim, fotoğrafçı arkadaşı da aratıp buldum. Sokağa fırladık. : Aşağıda hakikaten bir otomobil bek- Hyordu. İçine bindik ve Aksarayın yo- lunu tuttuk, Aksaraydan Cerrahpaşaya ve Kocamustafapaşa yolu üzerinden Samatyaya saptık. Caddeden ayrılan otomobilimiz, bir- denbire toprak yollarda ilerlemeğe baş- lamıştı. Gözlerimiz bize bahsedilen ba- taklığı arayıp duruyordu. Fakat yollar toprak olmasına rağmen, hiç te öyle ba taklık vaziyetinde değildir. İşte bu şe- kilde dört beş sokak geçtikten sonra, önümüzde oturan şoför: — Geliyorüz, diye ihtar etti. Ve bir köşeyi daha döner dönmez otomobilimiz durdu. . Hemen aşağı indik. Burada gördüğü- müz matızara karşısında şaşa kal - dık, Aman Yarabbim, ne yoldu ö,, Kuru« tulması için bu kadar mesai sarfedilen Cellât gölünün bataklıkları bile bunun yanında belki daha biçimli sayılabilir- di, Böyle bir yere şehrin ortasındaki bir sokakta değil, antak Misuri bataklık- larında tast gelinebilirdi. Sakın müba- bir şüpheniz varsa, yukarıki resimlere birer kere bakmız. Bu size ne kadar Yazı odasının kapısı açıldı, içeriye — lâğa ediyorum sanmayın, Eğer en ufak | Zavallı goför Ziver bataklığa saplanan otomobilini kurtarmağa çalışıyor haklı olduğumu isbat eder. Bir boydan, öbür boya kadar ayni va- ziyette devam eden bu bataklığın orta- sınkla bir otomobil duruyordu. — Araba- nın ilerisindeki çamurların iki yana ay- rılmış olması ve tekerlek izleri, otomo- bilin battığı yerden — uzaklaştırılması için büyük bir gayretle uğraşıldığını belli ediyordu. Bizi buraya getiren za- vallı şoför Ziver: — İşte benim arabam, diye anlatma- ğa başladı. Dün gece Kumkapıdaki e- vimde yatıyordum, Birdenbire kapt ça- lındı, mahalle bekçisi gelmiş “bir hasta var, Samatyada doktora götürülecek- MiŞ,, dendı Ben de acıdım, yatağımdan kalktım, otomobili garajdan - çıkardım, | Fakat çıkarmaz olsaydım .. Buraya ka- dar güzel güzel geldik.. Müşteri yolu tarif ediyordu. yeçtiğim yollar da şehir içinde olduğundan ben de rahat rahat sağa sola sapıyordum, Fakat birdenbire nasıl oldu bilmem, bir yoldan diğer yola saptmamızla bu çamurun içine gömülü- vermemiz bir oldu, Otomobil iki saniye içinde tâ çamuür- luklarma kadar çamura gömülmüştü. Gece yarıst başıma gelen bu felâketten kurtulmak için, sabaha kadar çamurlar içinde çırpındım, durdum.. Arabada tam iki şişe benzin yaktım. Lâstiklerim ha- rap oldu. Tekerleklerin mütemadiyen patinaj yapması karşısmda nihayet eli- me bir kürek aldım, otomobili saran et- raftaki çamurları mümkün olduğu ka- dar açtım. Nihayet 8—9 saatlik bir çır- pınmiâdan gonra; arabayı bu bataklık- İstanbul konuşuyor Istanbulun göbeğinde Misuri bataklıklarına nazıre olacak Bu resim İstanbulun göbeğindeki bir sokakta alınmıştır. Artık bu sokağa belediyenin uğradığına geli de inanın,,.. tan temizledim amma, ben de bittim, Makineyi yeni tamir ettirmiştim., Bütün masraflar da heba oldu. Her şeyi baş- tan bozuldu, Ne defransiyel, neşanziman, ne di- reksiyon kaldı. Bir aralık, #abah erken, erken, arabacılara rica ettim, otomobili bu bataklıktan çıkarmaları için 5 lira teklif ettim, kimse buraya sokulmağa cesaret edemedi. İşte vaziyeti giz de göz lerinizle görüyorsunuz. Bu sırada, ciyardaki bir mektep tatil olmuştu, Minimini bir sürü çocuk bu sokaktan geçtiler. Fakat kenardaki kal- dırımdan ayrılan bir kaç zavallı yav- rucçuk çamur deryasıma öyle saplandı lar ki, bunların âdeta boğulacakların- dan korktum. Bazılarının şosonları lâs- tikleri ayakabıları çamurlara saplandı, kaldı. Vaziyet hem gülünç, hem de ağlana- cak kadar acı idi. Biz müteessir bir vaziyette bütün bu vaziyetleri seyrederken, civardaki evlerden bir kaç kadın çıktı. Yanımıza sokuldu: — Siz, dediler, galiba gazetecisiniz, aman rica ederiz.. Şu bizim s&okağın fecaatini yazınız.. Bu kaçıncı ötomobil- dir böyle. .Zavallı adam arabasını kur- tarmak için sabaha kadar çırıpındı dur- du. Tabif bizlerin de gözüne uyku gir- mekli, Geçenlerde de bir yük arabası böyle ce çamurlara saplanmıştı. Arabacı ara- basına yüklü olan un çuvallarını — ba- taklığın içine atarak, malını zor kurtar- dı buradan... — Peki amma, nasıl oldu da, bu yol bu hale geldi, diye sortdum. Ona da şu garip cevabı verdiler: — Buraya sözde yol yapılacaktı.. Ci- varda ne kadar moloz varsa, getirip bi- zim yola yığdılar, ve gördüğünüz vazi- yet oldu. Bu sözleri dinleklikten sonra, yanım - daki fotoğrafçı arkadaş gayri ihtiyari söylendi: — İşin bu kadarına pes denir!.. Bizi getiren otomobile bindik, geri dönmek üzere idik, bu srrada bu soka- ğın ismini sormak aklrma geldi. Ve şunu öğrendim.. . “Mercanbalık eokağı,, « Buraya tam mânasiyle yakışan bir isimdi bu doğrusü... HABERCİ Istanbul radyosu 17 ikincikânün pazarlesi 18,380 çocuklara müsal: Bayüân Nine, 19 Kriftzen Asımın kızı Nihal, 19,80 Radya fonik ltemsil: Eminönü — hülkevi gösterit kolu tarafından, 19,55 Borsa haberleri, 20 Rıfat ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 20,30 Hava raporu, 20,33 Ömer Rıza tarafından arapça söylev, 20,45 Belma ve arkadaşları — tarafıtıdan Türk musikisi ve halk şarkıları (saat aya- rı), 21,15 radyo fonik temsil Stüdyo or- kestrası refakatile (Madame Buterfiy) 22, 15 ajans haberleri, 22,30 — plâkla sölolar, öpera ve oöperet parçaları, 22,50 Son haber ler ve ertesi günün proğgramı, 23, son. v A c el a L ıli li | Üİ İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: