H rcanan milyarlar! Deniz devleri milletlere lüzum- suz birer masraf menbaldır İngilltere, silâhlanma programına başlamadan önce 18 plân tetkik etmiş | vdştxu'mx'dn aktedilen deniz sinde ŞHAhlarını azaltma muahede- 10, © kruvazörlerin tonajı — azami Tak ve ©a büyük topu 8 pus ola- %l-huıı edilmişti. Daha bu muahe ki imzaların mürekkebi kuru- Ölçuye $e Ki devletler oradaki azami #uş GT asgari ölçü olarak telâkki ı:'? © ve aralarında — “Vaşington Vüzörleri,, lâkabını — taktıkları '.';l::“ barp gemileri yapmağa baş- ,_:m*h-ıı ya, Londradaki deniz silâh. azaltı k Ç örekan [k.ı::ılı'q::ınl'eıı':ıuı::ın ha © © konferansta tosbit. .-d'ı'ıı:-nvı'-: "—ınıı"m icabında — değişebileceği Omuay ! Muahedeye sokmuşlardı. O eyi e 5000 ,':;:l ıeı.ı:ıîımdıe.::::::: '; :a,ııı —u"ı 14 puslük olacaktı. — Bugün Bdi döyletler, ahkâmına — riayet lııî"""' bir. — korkuluktan ibaret Munhedelerle kendilerini yor ı.hm"ı'nher(;ı:.lm:n sonu nasıl biteceği Yarışı geçilemiyen bir — silâhlanma Taydayı şlamıştır. Muahedelerin bir Te bu "':lı;nmu,——n © da bütün devletle bir başl KA li '“k sai ilk başlayanlar, 10.000 ton Uşlur, ;!:::oılını; e:ııuııııııı; ol- 'arı faslr fıı'::ı mlı=ıı'rniı Mlüşg T Dek *ö üNü 6 Yündü, rpüleyordu. Almanya bit edile faşındı ve muahedo de tes- Vetii M"'P:İtüdlvr dahilinde pek kuv- he* P dretnotu vücuda getir- © Muv, Bi __:mımı oldu. O zamanlar Bürdezt l Tin teferrüatı bir — esrar : ""::ınaı saklandı. Alman Snisi ©ece bu gemilerin harp '“k _.hlmıııılı bir inkılâp yapa- ktira Mu:::_" Olduğunu yazmakla fham alan dünya matbu- Bt ba kanda FENİlerin mükemmeliyeti hak Yazdı), *00 sütunlar dolusu yazı * Bütün — bunların pek n“'“'ıkıı bilâhare anlaşıl- h bu arada Fransa Al- =:ıllmımnk düşünce- Pra Zemiler yapmıştı. 35.000 KaLKArSI koymak için | tonlaklar inşantına gi görelA Beri — kalmamağa mklaç” Fransa da derhal Ar icin tezzâh kurdu. firsatmı bulup ken- Mühedesinden kurta- R NSayr taklit etti. Bu Ponya, — İngiltere ve _':'» durmadılar ve İn- t tahdit eç TdUZü deniz sf- ç lere ©İMe İsi imzalara ve N—— o':.w"'— Suya düştü. kı..,_'_::Meıı—nıın mü- e baçi$ten celhetmek l anduğundan ken Hilecek devletle- | AP ve hattâ onlar- | harb gemisi | a de... 'TOL “Meselesi mi ? er nedense 85.000 ton | ee gelara pek — bevesli | ei ı" İşi Adota milli bir | Olarak telâkki ediyor- | Şarınım — harb filoları | fonluk — devlere | teşekiktil edecek, | 1 gömileri kendi çalışıyor. Bun- î!r Ti T d ğ T? M Yül ' kna, Ingilizler süratli diritnotlardan ziyade muhafa- zalı zırhlılar yap- mak yolunu tu- gilizlerin Rodney isimli sırhlisidir. Burada ise Nelson'u görüyorsunuz lar tam bir mahremiyet içinde yapı- Hryorlar. tagilizler, Rodney ve Nelson dret- notlarımı muahede ölçülerine uydur- mak vo ağırlıktan — kazanmak için gemilerin hayati noktalarını zırlım en sağlam olduğu bir — noktada te- merktiz ettirmek ıztırarında kalmış- Tardı. Bunun neticesi olarak gemi- lerin ana bataryasını teşkil eden 16 minin baş ve kıçına müsavi şekilde üstüsto — baştarafua yerleştirilmişti. Fransızlar da 26,500 tonlük zırhi lâarında ayni plânı tatbik etmişlerdi. Ancak bütün ana topları — başta te- merküz etmiş bu tip — gemilerin bir kusuru vardı: Baş toplar, — geminin kıç bodoslaması istikametinde mu- ayyen bir noktayı düğemiyordu. Şim diki 35.000 — tonluklarda bu mah- zur berataraf edilmiştir. Tonaj kay- dr olmadığından gemiler istenildiği kadar büyük yapılıyor ve toplar ge- minlu baş ve kıçina müsavi şekilde taksim ediliyor. Bu tip gemilerden İlk önce deni- ze inmesi melhuz olan İtalyanların Tüttorio ve Vittorio Veneto dretnot- Tarıdır. Fransızların Dünkerk — zarh- lısma karşılık olarak epeyce — evvel tnşasına başlanan bu zırbılılar, ara- ya WHabeşistan patırdısı girdiği için henüz ikmal edilememistir. Manma fih gecen yazdanberi inşaata —büyük bir hız vermiş bulunuyorlar, İtalya» da pek sıkı bir sanslir mevcut olduğu için bu gemilere nit daha etraflı ma- Tümat elde — edilememişse de dışarı sizan haberlere nazaran — gemiler © adet 15 pusluk topla mücehhez ola- caktır. Bunlar üçlü taretlerle - gemi- nin baş ve kıçma taksim edilecektir. Bundan haşka — torpidolara karşı 6 bulunacaktır. Rivayotlere nazaran bu gemiler dörder tane tayyare taşıyabilecekler dir. Kolayca sürat kazanabilmeleri, için gemilerin boyu gayet uzun ola- eaktır. Yalnız bunun — bir mahzuru vardır: Bu gemiler kendi sahalarm- dan hariç bir yerde kolayca doklana mıyacaklardır. Söylendiğine gemilerin sürati $4 mil — ol Dünyanın en süratli kruvazörlerini HNEŞ> Devamı 10 uncuda Hatıralarını anlatan CEYMS NOBODİ Entellicena Servisin en meşhur casuslarından Ev Alman polislerile doluydu; araştırma yapılıyordu Ç VA Umumt harb içinde Almanların — Harbin bidayetinde bir kaç İngiliz askerinin Almanlara esir düşmiyerek Brüksel civarında saklı kaldıklarını öğ- renmişti. Bunlar; yanına alrp sakladı ve sonra bududu geçebilmeleri için rehber ler buldu. Hepsi Belçikadan böylece kaçtılar. Sonra bu işe devam etti. Fransızları, Belçikalıları Holanda yoliyle cepheye sevketti. Etrafında Belçikalı vatanper- verler toplandılar, bir teşkilât kuruldu. Burada mahsur kalmış olan bir çok Bel çökalılar bu kadıncağız sayesinde kaçıp orduya itihak etmeğe muvaflak - oldu- lar. Daha dün yirmi kadar Belçikalr Holandaya hareket etti. Yanlarında milli müdalaa bakımından fevkalâde e- hemmiyetli bazı evrak ta götürüyorlar. Mahzunane başını salladı: — Felâket! Felâket! diye söylendi... Eğer bu kadın tevkif edilirse mahvol - duk demektir., Kendini topladı ver — Buna imkân bırakmamalıyız.. de- di. Onu kurtarmak için ne yapmalıyız? Cevap vermek üzere idim ki kapı vu- ruldu. Ev sahibim kulak kabarttr. İkin- ci defa kapt vurulunca: — Bizimkilerden, dedi, kapı vurulduğuna göre.. Kalkıp kapıyı açtı, içeriye uzun boy- lu, azimkâr tavırlı bir genç girkli. Bo- kemanı selâmladıktan sonra? — Bizimkilerden biri daha €&le geç- ti, dedi. — Ne diyorsun? Kim?. — Filip Bak.. k Bokeman heyecanla sordı — Filip mi? Emin misin?. — Şimdi Berlemon sokağından geli- yorum. Alman casusluk merkezini, em riniz veçhile, gözetlemekle meşguldüm. İçeriden Filipin karısının çıktığını gör- düm.. Kadıncağız ağlıyordu. Bir felâkete uğradığımızı derhal parola — ile BKi TEFRİKA NO: Brükseldeki oasusluk merkezi.. anladım.. Sokakta konuşmağı doğru bul madığım için kadını evine kadar takip ettim. Lâkin orakla da konuşamadım: çünkü ev Alman polisleriyle dolu idi, araştırma yapılryordu. Komşulardan biriyle görüşerek vazi- yeti öğrendim: Filip dün gece Pinkofun emri altında gelen Duyzberg ve Plank tarafından tevkif edilmiş. Filip ile beraber, onların yanında bulunan bir kadını da alıp gö- türmüşler. — Bu kadın kimmiş?. — Tariflerden anladığıma göre Fran sız müallimesi Luiz Tuli.. Filip ile be- raber Mis Kavelin teşkilâtında çalışı -« yordu.. — Tanıdım. Başka ne biliyorsun?. — Filip ve Luizi otomobille doğruca casusluk merkezine götürülmüşler. Her hakle istiçvaplarını bizzat “Sahwarz- tenffel,, (1) yapmıştır. Lâfa kacıştım: — Bu korkunç lâkap kimım r. Bokeman cevap verdi: — Yüzbaşı Bergam'ın lâkabı... — Brükseldeki Alman casusluk şefi demek bu lâkaba hak kazanacak derece de korkunç?. — O mu? Bü lâkabın tasavvur etti- rebileceğinden daha korkunç.. Bir kaç asır evvel dünyaya gelmiş olsaydı, mü- kemmel bir engizisyon reisi olabilirdi; Bir canavardan farkı yoktur! Sustu, bir lâhza düşündü, sonra de- vam ettiz — Eğer Filip ile Luiz bu adamın eli- ne düştülerse mahvoldular, demektir. Bokemanın teessürü beni de heye- canlandırdı, sordum : — Onları kurtarmak için bir gey ya- pamaz mıyız?. (Devamı var) (1) Almanca “Kara Şeytan,, müâna sma.. Haberin deniz ve *'ccera romanı: 56 Yazanı: Ali Rıza Seyti Bu gece zırhlının, beyaz zemin üzerine altın yaldızlar ve klâsik devirlere ait tablolarla sülü olan geniş, muhteşem salonunda yemek — yedik. Yemekte kaptan Blak, doktor, makinist Alman, topçu kaptanı Dik ve ben vardık. Önümüzdeki yemek krallara lâyıktı. İki iri, zenel hizmet odi- yordu. Yemekten sonra aşağı Enlona sigara İç- meğe indik, kaptan Blak benim yanımda, hiç bir şey saklamağa lüzum görmeksizin serbestçe ko- nuşuyordu. En ziyade doktora itimat ettiği an- laşılmakta, bütün işleri onunla münakaşa etmek- te idi, Diyordu ki: — Gemide yağımız kıttir; “Kari,, şimdiden izlanmağa başladı. Yaptığım — plân şudur: İlk önce bu şimal sulurında bir iki balina gemisi ya- kalıyacağım ve yağ sarnıçlarımızı dolduracilğım. Sonr'a, harp gemileri bizi atlantik Okyanusunun üst yanlarında ararlarken biz Madelra adaları- vın altına akacak, orada Rio ve Bucnos Ayrese giden büyük postalara çatacağız.. Hatp gemileri bizlin haberimizi alıp da oralara gelinceye kadar aylar geçer. Bundan başka, paralarını ve değerli şeylerini aldığımız gemileri batırmak fikrinde değilim, Kaptanm bu son sözü üzerine, birçok gemi leri batıran topları kendi eliyle ateş etmiş olan İskoçyalı Dik acıklı acıklı içini çekti: — Dikkat ediniz, kaptan! Ölüler sizi korkut- mağa başladı... Blak soğuk ve sert başını kaldırdı: — Yalan söylüyorsun, sersem İskoçyalı! Sonra bize karşı sözünde devam etti: — Mademki, Ayrupa benim oynadığım oyu- nü artık İyice öğrenmiştir, tuttuğumuz gemileri batırmağa ne lüzum var? Benden — ne kadar sık hâber alırsa alsın, hepsl birdir. Haydi bütün dev- letler üstüme gelsin.. Biz de ona dişlerimizi gös- teririz. Artık biz can almak için değil para, mal, erzak, elmas almak için gezmeliyiz. 'Topçu Dik gene dayanamayıp söze karıştı: — Oh, gene tatlılıkla iş görmekten konuşu- yor. Benim toplar gürlemedikten sonra yoldaşla- rın arasında ne yüzüm, ne işim kalır.. Bari beni artık tekaüit edin.. Kaptan tekrar gürledi: Şimdi bu masşadan kalkıp kamarana çe- kilmezgşen seni tekme ile dışarı atmağa mecbur olacağım! Bu söz üzerine Dik sandalyesinden kalktı, önündeki şampanya kadehini hiçbir şey olmamış Bibi son damlasına kadar içtikten sonra dışarı çıktı. Hemen o sırada üçüncü kaptan “dört göz- N,, içeri girdi; askerce selâm verdi: — İskele baş omuzluğumuzda bir balina ge- misi var, efendim, Kaptan Blak yerinden sıçradı: — Dürup bizi beklemesini — işaret edin ve önüne bir demir leblebi savurun! Hepimiz kaptan ile beraber güverteye çık- tık. Her tarafta muntazam bir — faaliyet vardı. Donize büyük bir sandal indirilmiş içine bir çok boş fıçılar konuluyordu. Güvertedeki toplardan birinin savurduğu mermi balıkçı- — gemisinin ta yanrmnma düşerek hayaya, ay aydınlığında pırıl pi« rıl yanan bir köpük kümesi yükseltti. Balina ge- misinin hemen orse alabanda durduğunu gördük. Kaptan Blak bağırdı: — Bana bük Con! Gel para vereyim de, ba- hıkçı kaptanından yağ alırken parasını ver! “Gök gürültüsü,, Con sırıttı: — Anladım kaptan; heriflere yağın parası« nı kafalarına birer tabanca sapı vurmakla vere- ceğiz! Kaptan Blak köpürdü: — Sana söylüyorum, köpak herif; sakımn öyle bir şey yapayım deme. Al bu parayı ve kaptana aldığın yağın tutarını ön parasına kadar say! Kaptanın bu sözünden şaşıran yalnız “Gök- gürültüsü Con,, değildi; — gemleiler de şaşırmış mırıldanıyorlardı. Kaptan bünlara kulak asmıyor, balıkçı ge- misine giden sandalımızı dikkatle gözetliyordu. Ben de yüreğim çarparak gözümü oradan ayırmı- yordum, Acaba bu kadar zahmet içinde çalışan yiğit balıkçılar bir felâkete uğrayacaklar mıydı ? Korktuğum olmadı, faciaya dönecek sandı- ğım iİş bir komedya İle bitti: Olduğumuz yerden sandalımızın balıkçı gemisine yanaştığını, gemi- ellerimizin gemiye çıkıp fıçıları da çıkardıkları- nı seçtik.. Sonra geminin güvertesinde bazı pa- turdrlar, haykırışmalar duyuldu, patlayan bir ta- banca alevini ve bir takım kara şeylerin güverte- den denize atıldığını gördük.. Sandalrmız gemi- nin bordasından ayrıldı; biraz sonra zırhlıya &e- Hp de içindekller yukarı çıktıkları zaman şaşıla- cak bir manzara karşısında kaldık. “Gök gürül- tüsü Con,, başından aşağı kara, yapışkan, a?dalı bir maddeye batmış görünüyordu. Gemicilerimiz- ; (Devamı var)