x—_ ?_C_%am dair Türkiyede Türkçe kon uşulur M '“':“vlıh İMİZDE türkçe ko- ,"""'"z üşüln istiyoruz. Ba ar- “'*"yı & n millete karşı kinden Pettey v Ho de filân dile karşı nef: akat mademki burası Tür- ürkçe konuşulması- K hakkımızdır.İngiltere'de Tüsuldaş Portekiz'de portekizce ko- Ketta ga İ gibi. Bittabi her memle- Vüküye, :,.1"." eseri olan birtakrm hu- saç ç ardır: bizim memleketl- * Ana dilleri türkçe olmıyan ür var, Onlara dillerini u- nde de Yalnız türkçe öğrenip ev- Tnsl 4 Ph Vei h*î" Memleketin asıl dilini de ee OFi VAzımdır. Hem de onu iyle, âdet yeri: aştan savma değil. ©rde şehrimizin Autalarından bitinde yemek va İistenin tarihli: di, türkçesininki: . Bu lâübali- e listeyi Üstün kö- bulunsun diye yazıyorlar. Anın Hste yazmada memur Ana dili türkç enmete lüzüm görmü- kâhı'ndaki Üstadı « S sn) ge nlağını “elsimel âliyo - 56, tapıı, Kulağımı ra “elsinel Adiye- S olm S etmiştir: ana dilleri türk- Seçi .__:*'ıırı hemşerilerimiz do türk- ı-fın,_" " kolaktan,, — öğreniyorlar. ha Ç0 kulaklarını çevirsinler. | Ü gn ÜN türkçe olmiyanların ken- | Mtla ,,H konuşmaları pek — siniri- Var bj "-Lıım-nımır. Fakat bir kısmı Sna ge kceyi betenmedikleri gibi Fizca koç Nİ de beğenmiyar, fran- Tenleya Tsmata kalkışıyorlar. Ge- İstaynı '“ fransızca bir mecmuada & (-;p’_"! İspanyolcasmna dair bir ya- :ı? Üm: — bunu yazan zat - bay !ıı-_M'lvı Mi? bilmiyorum -, Genti- h'ı: ,.“," bu elheti cok iyi kaydetmiş- X"" Mi vatandaslarım.zm, içine 'V'î me Paner kelimeler karışmış Mi 7 asır İsnanyolcası konusma- ""-q İransızca (tam fransızca da *votlnca — diyebilecedimiz "’ Mii) konuşmaları — kadar SAYy ga * Ritmiyor. Fakat İspanvol- Töküyye 18 ettirmelerine de imkân Ve gğ OTrnla ancak gündelik.alel- Yan (Ç İN! konnsahiliyorlar; yası- ::”'""ı. Tyoleadan, İspanyol edebi- Mayy ı avrıldıkları için artık ana Mdamapye Yüksek mevzulardan bah Miyonar . kef münakasalara girişe Klörma Çehrimizin Yahudi mahal- Jâ hır. $VE mer asır ispanyaolcası l'lm VN"" savrulduğunu, Den Gal- Mit * Sancho'nun — nutuklarmı q:: k q:.'m" Böylendiğini duymak İaçl bin Aüle Pardo'nun - söyledizi :"W a HL Altmi için hoş olabilir; 'l;ı,_"'l'ı:ıld';lhe karışmağa mahküm Mani r. KEmULAN Mehasu mühterem Sabri ı,__"uı.ı 4 Yeni teklif — ettiği kanım aa ;"' Memlekette ekseriyetin ;,_'wn yı:"-vlıflr. Bu ekseriyetin 1- İ lıı_m* '"di — vatandaşlarımızdan Mi “Hm—nnin bultnacağına w Sürgarerhum Tshak Ferrera İle a “Memistim, fakat türkçe « ;k"l..""':"' türkoesi — ile yazılmış - _“kıı, Bi biliriz; o, Sahri Toprak'ın Ün Sat B kanmna elhette sevinir- bi Svukat Avram Nahiim ile M tedim fakat elbette o da, ü "';f"_vlodiğl dili fransızcaya Kut tenib b e 8h '_"__""nı'c'm toklif etHM kann- Â M:'n»!z kahti değildir. Fa- Bi n ma4de daha İlâve etme- Ş 1:'.,'"_'_"'" Prm, Ermeni, Yahndi kaNlen, fESa0AP edince Hürkee ko- vna fransızca — söylemade nııı.,m"""'rlı—ı-ı mmntmuk. Halbu- Suçu daha büyüktür. S Nurullah ATAÇ İk Tsar ; Ph": Vekâleti müsteşarı Kurdoğlunun Çöm, fElkikleri Ç,’ıg._.:" ile yeni bir ticaret anlaşma- !d*!ı N #ehrimize dönen İktisat ve- ye teekiyledarr Faik Kurdoğlu burada öloğe Herde bulunmaktadır. — Faik kî'l LÖJ’— Türkofis asbaşkanı Ni- #ai Beraber ae yHAber gümrükler başmüdürlü ; u 'ğ"ııf—.,ğ'ğ* başmüdür Mustafa Nuri- İay Türüke, ” 1::'! :’—'ı ? idaresinde bir” saattan | Üü Beyn g iktısat müsteşarr bu müd- | Ka İ ve ı':!_'—'_'nıı.—ıî olarak gümrük ta- ’ G Rük ç iring işlerin'n tatbikatı ve Sülünm ) Üzerinde tetkikler- | HS #Onu konuşsunlar demiyo- | büyük ve | olmadığı için, | 'N ile birinciteşrin arasın- | — İstanbul | Üç ay evvel iki buçuk İiraya satılan | odunun çekisini şimdi dört liraya sattıkları Fındıklıdaki oduncu- . halde lar dertli oldukların- şikâyetçiler j tazan: LHABERCİ birdenbire bastırması, yok ki, evvelâ kömürcülezin, işine yaradı. iki ay evvel çekisini 2,5 li- raya aldığımız odunu, şimdi 4 liraya satmak için nazlanıyorlar. Maden kö- mürü, ağaç kömürü fiyatları da ayni vaziyette.. gün, yolum düşüp te, Findiklı m sırada, evvelâ oradaki, odun ya gitti; kömlür depolarına uğramayı düşündüm. Malüm ya, bütün Beyoğlu cihetinin mahrukatını, aşağı yukarı buradaki de- polar temin ederler. Onun için, Fındık- lrda bir tane, iki tane değil, 20 den faz- la depo vardır, Hepsi de büyük miles- seselerdir . . O gün, sırayla bir kaç tanesine kapı- larından baktım. İçindekiler, o kadar meşgul görünüyorlardı - ki, girip konuşulamıyacak bir vaziyet var- dı. Nihayet tramvay caddesinde, kıt- men daha mütevazi ve sakin bir depo- dan içeri girdim , yanlarına Kapının ağzında minimini bir klübe- onun önünde de ufak .ir meydan ardı. Diğer taraflar tamamen iri iri o- dunlarla ve kömür yığınları ile kaplan- mış bulunuyordu, cik Ufak meydanda demir bir masa duru- yor, iki adam, iri kütükleri alıp, bu ma- sanm tam orta yerinde mütemadiyen, dönen otomatik destere vasıtasiyle kü- Çük küçük parçalara kesiyorlardı. Bu işle uğraşan adamlardan birisi, asıl ma- kinenin başında çalışan, gözlerine siyah gözlükler takmış, başına meşin kasketi geçirmiş, epey tehlikeli vazifesini, etra- fına bile bakmadan yapıyordu. Ufacık bir dalgınlığın, derhal kolunun kopma- siyle neticeleneceğini adamakıllı anla- mış olduğundan hiç şüphe edilemezdi. Yanımdaki arkadaşım foto Ali, bu vaziyetin resmini almakla meşgul olur- ken, ben de, deponun sahibiyle konuş- tum: — Odunun çekisi kaça?, Bu sualime doğrudan doğruya cevap vermedi; — Eve teslim mi istiyorsunu, yoksa burada mı alaçaksınız? — İkisinin de fiyatını söyleyiniz.. — Nerede oturuyorsunu?. — Beyoğlunda.. , — © zaman eve teslim 4 lira 25 ku. ruş. Burada teslim 4 lira olur. — Peki amma, daha geçenlerde ben çekisini iki buçuk Jiradan almıştım.. Karşımdaki derin dertin içini çekti.. Sonra: —O zaman çoktan geçti, dedi. Şimdi bizde pahalı alıyoruz ve tabil pahalı sa- tıyoruz.. Yalnız navlün parası 3—4 misli arttı. Ah kayıkçılar da haklı.. Bu dan bahsediyorlar Fındıklıda oturanlar da motorlü odun desirelerinin patırlısından Fındıklıdaki odun depolarından birisinin sahibi HABER'd ile könuşüyor' soğuklarda, bu fırtınalarda, - mallarını, canlarını tehlikeye koyup denizlere açı- keyorzlar, Tabüdir ki yaz fiyatına taşıya- mazlar . j Fakat gelgelelim her, yere faz - la para vermeğe başladık mr biz de mal- ların fiyatını arttırmak - mecburiyetin- 'de kalıyoruz . — Peki armmna, bütün malları yazdan getirseniz olmaz mı? . — Hayır.. Bunun için muazzam bir satıl- maz mı, kış,çok-mu olür, az mı olur! Bunu kestirmek imkânsırdır. Hem yer- Jerimiz de bütün senenin malını almağa kâfi gelmez.. Bi dakika suştu. Odunları kesen ma- kinenin patırdısı esnasında - tekrar ko- nuşmağa başladığı zaman şunları anlat- tet p sermaye iİster, .Sonra satılır. mı — Bu sene en büyük sıkımtı sömi- Tonton amca Sinemada | kon uş PS kok kömürü yüzünden oldu. Evvelâ mal bulunmadı. Sonra mal bulundu, fakat içinde toprak filân karışıktı. Bütün müşterilerle bu yüzden kötü kişi olduk. Bereket ki şimdi bütün sakatlıklar dü- zeltildi de, çok aranan bu mal; müşte- rilere rahat rahat satabiliyoruz. Desterenin patırdısından, kafam &- deta sersem gibi olmuştu. Artık depo- dan çıkıp gitmeğe hazırlanıyordum. Bizi kapıya kadar geçiren patron, ayrıl- madan evvel son şikâyetini de söyledi; x7 Bizim için, herkesin kışlığını yaz- iyidir. Zaten eskiden dan alması < hep böyle yapılırdı. Fakat son seneler- de, herkes kar bastırıncıya kadar bek- Jiyor. Bundan hem müşteri zarar görü- yor, hem de biz.. Arkadaşım foto Âli ile beraber tekrar tramay caddesine çıkınca buradaki ev- lerden bir kaçına uğradık. İşittiğimiz şikâyetler hep şunlardı: — Bıktık artık şu oduncuların desş- tere patırdılarından.. Sabahtan akşama kadar, durmadan, dinlenmeden o mo- törleri işler durur. İnsan gece geç ya- tıp ta sabahleyin biraz uyuyayım dese, imkân yoktur. Belediyenin gürlültü ile mücadele siyaseti buraya gelip te Fın- dıklırım haline bir kulak verse, iyi ola- cak amma.. Filhakika, bu semtte, hangi sokağa sapılsa, muntazam bir (gır, gır) sesi duyamamak kabil olmuyocdu. Çarşı boyundani esnafla konuştuk, Bünlar da Işsizlikten şikâyetçi imişler.. Sıra'ile kime sorsak hep ayni cevabı aldık. Bir manav ve sebzeci: — Sabahtanberi bir okka pırasa sat- madım.. Yılbağında gelip te yarım kilo elma alan olmadı. Bu nasıl iştir vallahi şaştım, kaldım. .Eğer ayni vaziyet biraz daha devam ederse, top atacağımız mu- hakkatır. Diye söyleniyordu. Fındıklıda, herkes işiyle gücüyle meşguldü. Yüzü gülen adam pek azdı. Buranın en neş'eli insanları ise, biz do- laştığımız sırada mektepten - evlerine dönen çocuklardı. Miniminiler hiç bir şeye aldırış etmiyor, bol bol gülüp oynuyorlardı. HABERCİ Fın#ıklıdan bir. görünüş ve buradaki depolardan birinde motörlü destere ile odun kesi _5_4]“7* diyort ki: — Sünmnet olan kadınlar !.. SKİ devirlerde, bugünkü gibi diş muayenehaneleri, diş he- kimleri falan yoktu. Muayenehane- ler, berber dükkânları; diş hekimle ri do berberlerdi. Anadolu ve Rumelinin köylerinde kasabalarında, hattâ — kalabalık şe- hirlerinde dişleri anlar, daya- nıklı bir sicimin bir ucunu sıkı sıkı dişlerine bağlarlar, öteki ucunu da sabit ve sağlam bir noktaya rabtet- tikten sonra, birdenbire ve kuvvetle ekmek suretile dişle- rdı, Ağrıyan dişler, şa- yot bu surolle çıkmaz, yabut kırılır- sa, o zaman berberlere başvururlar, paslanmış kerpetenlerle — dişlerini çektirirlerdi. Bu şekilde diş — çektirme usulü, yalnız köylere, kasabalara, kalaba- lık şehirlere mahsus değildi. İstan- bulda da, bu usul aynen tatbik edi- lir, sicim usulünden fayda görülmez se, berberlerin — maharetinden ve hazakatinden istifadeyo koşulurdu.! İkinci Abdülhamit zamanıda, İs- tanbulda dişleri ağrıyanlar evvelâ sicim ameliyesine başvururlar, bun- dan müsbet bir netice çıkmazsa, diş doktoruna değil, berber dükkânına koşarlardı. Diş çeken berberlerin — okserisi Rumeli muhacirleriydi. Bunlar, ad- larını, dükkânlarının isimlerini yaz- dırdıkları bir tabelâya — çektikleri, dişleri iliştirirler, erçeveleterek dükkânlarnın en güze çarpan yerle- rine fsarlardı. Mutlakiyet devrinde, bir de sey- yar dişçiler türemişti. Bir takım çe- nesi kuvvetli, geveze adamlar, Yeni canilde, Falih — avlusunda, Beyazıt meydanında, şehrin ne kadar — kula- balık köşeleri varsa oralarda açılır kapanır bir masa kurarlar, diş ma- cunları, diş tozları satarlardı. Bun- Tarın içinde, ağrıyan, on sağlam diş leri mendille çkenler, parmakları- nen uclarile alıverenler vardı. Buü a. meliyeyi nasıl yaparlardı hâlüâ şuşu vım?,, Bir tanesi de — arahalıydı bunla- rın.. Küçük hasır arabaya koşulu Mi dilliyi hafif hafif kamıçılayarak, a- iğer bir yürüyüşle bütün İstanbul so- kaklarını dolaşırdı. İstodiği yerde mola verir, etrafına sayısız kalabaâs lik toplardı. Bu arada dişleri ağrı- yanların dişlerini bazan kerpetenle, bazan mendille, bazan da parmakla rınım ucuyla çıkarırdı. Buna muka- bil para almaz, yalnız bir kutu diş tozu, bir tulum diş pastası satardı. Eski berberlerin dişçilikten baş- ka, geçer akça bir sanatları daha vardı: — Sünnetçilik! Eski devirlerde, berber demek a. — şağı yukarı dişçi, — sünnetçi, haca- matçı demekti. Bazı semtlerde ber- berlere doktor diyenlerin, hastalık- larına onlardan şifa umanların sa- yısı pek çoktur. Kimbilir, böylelerinin yüzünden kaç çocuk sakat kalmış, kaç İnsan mezara girmiştir. Sünnetçilerin — piri Mehmet Bini Talha adında biridir. Arabistanda yetişmiştir. O, İslâm dinini kabul e- denleri sünnet ediyordu. Yeryüzün. de ilk sünnetçi budur, Tarih, Talhanın karısınmı da sün netçi olduğunu ve kadınlarla baki veleri sünnet ettiğini haber veriyor. Hayret mi ediyorsuhuz? , Kadınların, bakirelerin sünnet o- luşlarına şaşmayınız. Buna sebeb o- lan vaka şuduar: İbrahim Peygamber — bir gün eşi Hacerle kavga etmiş, hırsını, kızgın Tığımı gidermek için karısmın Lâh- mil zaldini kestirmiş! Hüseyin Rüştü TIRPAN VLütfen sayfayı çeviriniz),