Gündelik akşam gazetesi İdare eyi: Istanbul Ankara Caddesi Postn kutusu: İstanbul 214 İstanbul, Haber Tİ : Dış Satılmış Çine, milli Çine ve Jyaponyaya dair; Yazan : Şekip Gündüz J APON istilâsı altına giren Nan- kinde, Japon başkumanda tarafından kurulan “Muvakkat bük met,, bir beyanname neşretti. Bu be- yanname, umumi harb sonuda mitte- fik devletler tarafından; işgal edilmiş olan İstanbulda padişah hükümetleri tarâfından neşredildiğini gördüğümüz | beyannamelerin bir benzeridir. Sabık mış padişahın hükümetleri bu beyan - pameleri işgal o kumandanlığının emri He ve yabancıların verdiği direktiflere uygun olarak yazarlar ve bu beyanna- melerin herbiri bir diğerinden daha zi yade milli Si boğmak arzusu İ- i me ii hükümetin e limize geçen beyannamelerinden birin- de şöyle deniliyor; “Japon ordusunu Çin milleti bir ba- lâskâr gibi karşılamaktadır. Zira gelen ordu Çin milletinin değil, “Küomin tan,, partisinin düşmanıdır. Bu parti- den koskoca Çinin ve yüz milyofilrca Çinlinin neler çektiği malümdür. Milk emelleri tahakkuk ettirmek İddiasiyle ortaya atılmış bulunan bu parti, düne |& kadar, yalniz kendi mensuplarmın hu- sust menfgatlerini temine çalışmıştı, bu (55 gün de yine ayni menfaatleri korumak endişesile kanir bir savaşı devam ettir. mekt 'Kuomintan,, partisinin dik- tatörlüğünü istemiyenler Japon kuman- danlığı İle el ele vermelidirler. Bu gi ye uğrunda mücadeleyi kabul etmiş o- lan heyetimiz 8sşa şu esaslara doğ- ru yürüyecektir? i — Çin devletini, Çin milletine fay- dal: temeller üzerinde korumak. 2 »— Çin ile Japonya ötasında bir iş birliği kurarak uzak şarkta devamlı bir sulh temin edebilmek. —- Amerikalı ve Avrupalı devletle- rin nüfuzunu ortadan kaldırarak ve ko- münist düşmanı bir polit'ka takip ede- rek halk arasında yayılmış olan Japon düşmanlığına nihayet vermek, 4 — Devleti bu hedeflere ulaştırabil- mek için her vazifeyi, liyakat ve ehli. yeti müsellem olanlara tevdi etmek. i- They Satılmış Çin siyasilerinin bu nevi beyannamelerle, milli duygusu şahlan- mış milyonlara, gem vurabileceğini sarınak safdillik olur. Kuomintan partisinin Çinde ancak hususi menfaatlere yardım etmiş oldu- ğunu söylemek mümkündür öma, inan- dırmak kolay değildir. Önümüzde &- sirlık uykusundan uyanmış bir Çin var. Bir Çin ki köklü bir Asyali mede- niyetten çıkmak, Avrupai bir medeni- yete intıbak etmek gibi biribirinden mühim iki hamle yapmış bulunuyor. Bu Çin sadece Kuomintan'ın eseridir. Milli Çin partisi, biribirinden kötü te- mayüllerin girift bir muamma haline soktuğu bir Çinde yirmi, yirmi beş yıl içinde, sadece bu iki hamleyi yapmakla dahi büyük bir varife başarmış olarak kendisini bize kabul ettirebilir, Bu mü- him işlerin yanında üç beş adam butu- si bir menfaat temin etmiş bulunuyor. ii bu kadar ufak hatayı kendisine © bağışlamak mümkündür. Bir memleke- ti baştan başa yabancılara terkeden berişi mi beğenelim; yoksa kurtardığı memlekette bir milyonda bir nispetinde bir hata işlemiş olanı mı? Elbette ikin- cigini birincisine tercih etmek Hizımdır. © Uzak şarktan gelen haberlerin bütün “korkunç taraflarına râğmen milli Çin hükümetinin vaziyeti karanlık görme diği anlaşılıyor. Mili Cin Cumhurrei- si S.E, Lin Sen'in Çung - Kingde söyleviği bir nutuktan şu cümleleri ak- yoruz: “— Mevcut şartlar tehlikelidir, Fa- kat bu şartlar, bizim, milli benliğimize karşı düyduğumuz İtimadı -şarsamaz. Nihal zaför mutlaka bizim olacaktır. Harb cephelerinde muhtelif muvaffa» kıyetsizliklere uğradık; fakat gözle gö- rilmiyen birtakım manevi ve ekono mik muvaffakıyetler elde ettiğimiz! de | bilmeliyiz. Bütün medeni milletlerin Tediye işlerins de intizam lâzımdır Resmi veya hususi bazı müessese lerde tediyatın hâftadari haftaya ya- dığı herkesin malümudur, Bu gibi 5 müesseselerin muhasebe daireleri de şüphesiz İşlerini buna göre tanzim *izr ve hazırlıklarmı bu yolda ya- ti parlar, tediye günü gelince herkesin H parası muntazaman verilir, # Geçenide bir arkadaşımız bu mese- İğ leye dair garib hir hikâye Ahlat.) Alâkadarları okuyunca eminiz ki böy- ile gülünç denebilecek (| vaziyetlere' g bir daha düşmezler. “Sultanahmetten geçiyordum, tram vay durağında - mutaddan fâzla bir kalabalık kirikmişti. Biraz dikkat e- İH dinc> bu kalabalı ğın bir adamin eta fında halkalanmış olduğunu farket- tim, Tahminen elli altmış kişilik olan bu grup bir iki saniye sonra duraktan ği ayrılarık köşedeki tütüncünün önü- n me yığıldı; biraz sonra büradan da &i ayrıldılar ve tâ Çemberlitata kadâr, E yoldaki bütün tütüncü ve büyük ma»'gi #nzalara uğrıyarak © Balıkpazarma saptılar, : Bu garib hal tuhafıma gitmişti doğ- & rusu, ben de aralarma katıldım. Yas 8 pılan münakaşalardan bütün bu adam- İl ların içlerinden bir tanesinden ala » ji Ne olduğunu anlar gibi oldum. ği Çeriberlitaşta, — balık pazarmdali kasaplardan birisine girildi, çıkılde'f ve bu kadar kişiye borçlu olmak bet- bi am uğradığı “için biraz. dal Hi kendisine acıdığıım adam, elinde tut--Ei tuğu parelerr etrafındakilere dağıt. & mağa basladı. Bu para dağıtma merasimi sona erdikten sonra, içlerinden birine s0- soku'dum; — Bu para dağılan adam kimdir? 4 Amma da cok boret varmış? p Muhatabım. güldüz — Ne borçlusu ennma, dedi, Bizim ii (if muhasebe © memurlarından biridir. i İH Devlet matbaasında çalışırız biz, bus il İ gün para vereceklerdi, bozukluk bü“ saktasımazammmmanıınlımın genin paran alak i İnmamışlar © Nasıl, gözel değil mi? Pm emr amam sernparlini kazanmış bulunuyoruz. Bu az bir muvaffakıyet midir? Ekonomik muvaffakıyetlerimizden bahsettim; Ja- ponyânım girdiği büyük ekonomik za- rarlar bizim eserimiz değil midir? Bu- gün, Japonyada sanayi, ziraat ve tke- ret yüz Üstü kalmıştır. Japon maliyesi batak bir haldedir; hattâ mahvolmuştur denilebilir Japonyanm Çinde bulunan sermayçsi - ki çok yüksek rakamlara baliğdir - baştan başa mahv ve harab olmuştur. Eğer harb devam ederse Ja- poa maliyesi ve Japon ekonomisi daha berbat ve tehlikeli bir vaziyete girecek- tir. Japon silâhlarmın bugünkü zahir? parlaklığı, Japonvanm nihai zaferi kâ- zanmasma asla kâfi gelemez, Büyük harbin ilk günlerindeki Fransayı düşü- wünüz! Fransa dahi bizim gibi idare merkezi ölan şehri, Parisi tahliveye mecbur olmamış mıydı? Sonra ne oldu? Harbi -kim-kazandı? İlk günlerde Pa- risi tehdid eden Almanlar mı? Yoksa idare merkezlerini dahi tahliyeye mec- bur kalmış olan Fransa mı?, Bu sörlerin içinde bir hakikat ifade edenler olduğu gibi, muhterem eum- burreisinin tahmin ettiği dercecde kıy- metli olamıyan taraflar da vardır. Fa- raza meden! dünyanın sempatisi,bu tuhaf taraflardan biridir, Betbaht Ha- beşistan da bu medeni âlemin sempa- tisini kazanmamış mıydı? Şüphesiz, o sempati İtalyanın hâlâ Habeşliatanm tapuların: alamamasina sebeb olmakta» dır; fakat ayni sempati, imparator Hâ- ile Selâsiyenin Londrada kömür para- sı bulamadan yaşamasına da sebeb ol- maktadır. Burunla beraber, Çin zaferlerinin Japon maliyesini mahvettiği, Çindeki Japon sermayesini mahvettiği, Japon fabrikalarının, Japon tarlalarmın ve Japon ticaret evlerinin pek berbat bir vaziyete girdirleri muhakkaktır. Hele Çindeki Japon düşmanlığının Nankindeki muvakkat hükümeti ümit- sizliğe düşürecek derecede artmış bu- Sulhe 1938 kediyesi!., — HABER'in e — Fransız karikatörü — aşamak Hakkı > <ROMAN “Nâzım. Hikmet . Antoniyo ön tekiz yaşında mektepteh ve babasının evinden İçaçırışt. Yirmi yaşında tekrar” baba evine dönen An- töniyanm yanağmda bin biçak“ yarası- nın yeri ve söhbötinde Cenubi " Afrika limanlarının hikâyeleri vardı. Yirmi ii yaşında Antoniyoyu. kokain kaçakçılığı yaptığı ikin tevkil“ etmişlerse de kâfi delil Bul serbest . bırak- mışlardı; Bu hâdiseden iki sene sonra birdenbire-Hâmburga giden Ahtoniyo oradah dönüşüride Almancaya karjı bü- yük bir alâka göstermeğe başlamış ve kendi idlağına nazaran bu Sokşi lisa- dum, Kapısını ilk açtığım meyhanede bana benziyen delikanlılar vardı. şarab koktsunun ve ağır cıgara dumanlarının arkasında kımıldanan bu kalabakk hep bir ağızdan benim de bildiğim bir şâr- kiyı söylüyordu. Fabrikaya het sabah kalabalıkla * girdim, orâda * kalabalığın arasında çalıştım ve her akşam oradan kalabalığın ârasma karışıp çıktım. Ço- cukluğumda, mızıkçılık eden arkada - şımla, dedikaniılığımda elimden "İlk sey- diğim kiz: alan sarı saçlı bakkal çıra kıyla teke tek dövüştüm. Fakat büyük kavgamda, ekmek ve güzel günler için yaptığım dövüşte hiç bir zamani bir b” ığuma değildim. . Bundan dolayı sinfi, “siyasi nefretim tek insana karşı duy duğu nefret değildir. Kalabalığın; küts lenin çocuğuyum, Kütlenin, “kalabalığın” pratik, “faal; nefretini şvürldştrmasmır ” bilirim. Ve bu şuurlu, battâ soğuk Kânlt nefretle “İimeselâ' bir greve girdiğim zamân Kâr: "şimdi böyle birderi- bire eri ki ei Bâkıyordu. O- Bu biraz zâyillamış buluyordu, Ya mağandaki yâra yeri biraz daha derin- leğmtiş gibiydi. - Antaniyonun eve gelişi, Pedroyla kavgalı, olmasma rağmen, her halde kız kardeşini görmek arzusuna dlâyana- mıyarak, bu evin kapısını çalışı Don Karlosun gözlerini" yaşartıyordu. Bun - dan dolayı Antoniyonun düğmeleriyle oyniyarak, kimsenin yüzüne bakmağa cesaret edemezmiş gibi: — Senin evde olduğunu bilseydim Pedro rahatsız etmezdim, demesi bir « den bire Don Karlosun öyle içine'do- kundu kiş 3 — Niye Pedroyu rahatsız edeceksin oğlum, dedi. Ayrı, hattâ bir birine düş- man politika cereyanlarına metisub'ol- manız ikinizin de insan olmasına ma - ni değil Antoniyo başını kaldırıp yart kapalı uzun kirpiklerinin arasından Don Kar- losa baktı. Don Karlos, bu işıltılârıni görmediği gözlerin kendine teşekkür et- tiklerine o kadar emin oldu ki; “ben İyi insan aramak için dünyayı dolaşma- ğa çıkarken arkamda bıraktığım mem- leketin en haylaz çocukları bile iyi in- san olmağa başlıyorlar”, diye düşündü. Pedronun kalm kağı hâlâ kalkıktı. Antoniyodan nefret ediyordu. Bu yalnız siyasi, sırıfi bir nefret değildi. Pedro - nun uzviyeti Antoniyoya tahammül e- demiyordu. Anteniyo onun için pis bir koku gibi bir şeydi. Pedro, kayın bira- derine karşı duyduğu bu nefretten bah- sederken: “ —Ben kendimi hiç bir zamân yal nız hissetmedim, derdi. Kalabalık bir €wde doğdum. Evimizin sokağı karan- İiktı, pisti ama tepka benim gibi çıplak ayaklı, bağrışıp çağrığan; 'aklâ haysle gelmez küfürleri elen dehşetli bir ço- tük kalabalığıyla doluydu. Delikanlı ol- Tanduğunu da söyliyecek öluredk, Çin Japon barbinin bugüne kadar olan saf- hâsmda Japonyanın pek körlr addedile- miyecöği söylenebilir. Şekip GUNDUZ ;Şimızdaki insanların yüzünü tanımama, .gocukları olup olmadığını bilmeme lü- ;zum yoktur, Onlar beni,tek insan ola- rak alakadar etmezler. Ferden ölmele- «ri yahut yaşamalarma karşı bitarafım. Halbu ki Antoniyoya nefretim böyle değil, Bu nefretin hiç olmazta yarısı tek insanın tek insana garezidir. Haya- timda ilk önce bu nefretimde kedimle baş başa kaldığımı biliyorum. O da ben- den aynı korkünç hisle; insamnı içini kemiren, bâttâ bazen insana mide bu « lantısı baş ağrısına benziyen maddi bir izdirap çektiren bir neffötle tiksinmek- tedir, Antoniyo politika yapmadan, Flangistlere geçmeden önce de biz o nünla ayrı,uzak dünyalardandık. Aynı damın altında birleşmemiz felâket ol- du. Ayni odanın içinde bir birimizin katşısına tüylerimiz'kabararak dikildik! Biribirlerini agırtlağına atrlimağı hasır eller aynı sofrada ekmeği bölüşmek mecburiyetine kaldı. Ben onun yüzlün- de karımınkine benziyen çizgiler gör - düm, o beni kız kardeşinin yatağından gikarken gördü. Ne ben onun suratın. dan Konçitanın çizgilerini tırnaklarımla yolabildim, ne o beni kız kardeşinin ya- tağında boğabildi... Ve o hale geldik ki ömrümüzde duyacağımız en güzel müj- delerden biri bir birimizin ölüm habeci olacaktır. Biliyorum, bu belki benim korkunç bir zafımdır. Pakat ne yalan söyleyim, onun Flangist olduğunu duy- duğum gün sevindim, Çünkü korkunç nelretimin adamı karşımda artık yakn kılıç siyasi ve sınıfi düşmanımdı. Bu se vineimin belki alçak bir tarafı vardır, Fakat kendi içimin hakikatın: gizliye- cek kadar alçak değilim.” İşte Pedro arkadaşlarına Antoniyo- ya karşı duyduğu nefretten bahseder » ken bunları söyl Bundan dolayı bu gün pori. birden" bire eve ge- lişi, Pedronun üstünde öyle istırabir bir tesir yaptı ki hemen odadan çikmak ihtiyacını Bissetti, Ayağa kalktı: — Yemek vakti geliyor, dedi, ben mutfağa gidip hazırlık yapayım. Konçita; (Devamı var) (1) İspanyol Faşist teşkilâtı. Kendisini terkeden Sevgilisini vurdu : Sonra da nehire ps0 Peypi Ti gün evi Pariste yine Ki bir hâdise oldu. F# ii kat bu ci Kİ gizli kapaklı bir rafı yok... Vur” âşıkı ota terkedilmiş bir # dindir... Ve, hayatta bulunmuü * YOr Vural genç bir mühek dis... Tabanca ağır surette Yi dit; Parin hast” nelerinden birin? Sa tedavi altında... Genç mühendis © © Fatlayı hik onu vuran kadın “delim: Saat 8 120 8“ çiyor. Pariş civa rmda Ki Blok fabrikasının yanındaki sökaklardi* ranmak için huzlı hızlı yürüyen amel” Ter görülüyor. Birden, fabrikanın büyük kapıları # çildr. Amele grupları ile berâber içeri elinde bir gazete tutan şik giyinmif bir kadın girdi ve sağ taraftaki koridö” Tetkik büroları bu koridorun nil” yetindeydi. Bu srada kendisine ras" yan bir amele kadmı; döndü baktı, V€ kendi kendine; — Bu saatte bu kadının burada İİ ne?. Diye söylendi. Yabarcı kağın, kor “dorun nihayetine gelince, radiyatör” davandı, gazetesini açtı, okumaya Tadı, Genç bir mühendis kadını gördü * sordu: — Bir emriniz mi var, madam?. — Birisini bekliyorum, möeyö.. — Buyurunuz, içerde oturunuz. Bi rada üşüyeceksiniz... # — Hayir! iğ ederim.. But iyi ge Mühendis fazla ısrar etmedi, bee suna girdi. Biraz sonra kapı yine açıldı, ve 3 mayıs 1937 denberi fabrikada mühef” dislik,yapan 26 yaşlarında Rudolf Rİ şar içeri girdi. Genç kadın, gazetesini yere birak delikanlının üzerine atıldı ve manto#f" nun cebinden çıkardığı küçük bir 1“ volverle ateş etmiye basladı. Delikanlı, ilk kurşunda ses çıka” madan yere yuvarlandı. Kadın, dişi€" rini gıcırdatarak mütemadiyen üzeri” He ateş ediyordu. Silâh sesini işiten ameleler koşUf maya başladılar, Yabancı kadın namlusundan dum çıkan reveiveri elinde rıhtıma doğf” koşuyordu. Ameleler peşin» o takıldılar, Kad döndü, #ilâhryla kendilerini tehdit Dd $, Ve Sen nehrinin kenanma — gelir birdenbire bir kaza oldu ve; genç k#” din nehre düştü. Kadm, âz sonra nehirden çıkarıldı fabrikanın hastanesine nakledildi. Genç mühendis dört yerinden İânmıştı. Kurşunlardan biri omurun” biri alnma, biri de bel kemiğine te” düf etmişti. Baygın ve kendini bi yecek bir haldeydi. Kadın, hastanede öldü, Çantasınd* Luiz Heburten namına bir hüviyet eÜ” miş ve başka bir kadınla evlenmişti. Mühendisin sıhhati fenadır, Doğ * torli İKİNCİKANUN — 1938 Heri: 1556 — Zilkade: 6 Güneşin doğuya Güzesin 746 16,57 ia İl Vakit Sabah Öğle İkindi Aksa: » gat BB8-1231 14 16,54 18,34 BA