Yatan : Honorö de BALZAC Gece, Menda kasabasının saati daha ç” ikiyi çalmıştı. Genç bir Fransız zi Menda bey - konağının bahçele- Seviren uzan taraçanın körkulu - m, | İYanmış, derin derin düşüncele- Vi mdisini kaybedercesine dalmıştı yi, İran hayatının tasasızlığı erin Üğşümceler götlrmez ama Yer. gece, her türlü hayale, her “3#vvura pek müsaiddi, agi anya'nın güzel göğü, Başı üs - Yağ, avi kubbe gibi yükseliyor. h mek *lârin titrek partldısi, ayın tat o» ayakları altında nazli Bezli se- il bir vadiye dökülüyordu Çi. *) Sir portakal ağacına dayanan kumandanı, yüz ayak aşağıya ba- »#zerine bey » konağı kurulmuş o- ğine, şimal rüzgârla - ola ip «ğinmak İster gibi büzülmüş Heç *nda kasabasını görebilirdi. Ba- Line de, ptrıldıyan suları man- nar Küm çerçöve gibi denizle Pa Ty * konağı ışıklar içinde idi. Ba- Mayyagı yeli gürültüsü, çalgı sesleri, Kalaç, e zabitlerle kadınların kahka- dalzağ bir taraftan da, tâ uzaklardan Büny TİN disiltrisi, Gerenin.serinliği. Mek grüreti ile yorulmuş vücuduna ki E 9 kuvvet veriyordu.. Bahçede- e, “arda o kadar kokulu. çiçekler &E tatlr idi ki delikanlı bir rayi - gölüne dalmış gibi 4d, bilya bey « konuğr, btitün ailesi ile Yağı, orada oturan.bir İspanyol asil- e mi aldi, Bütün o akşam, kızların İzle SÜRÜ zabite, büyük “bir. hüznün İn by asıyan bir alâkâ ile bakmıştı: — mi Prapsızm şimdi hulyaya dal- ay. elki de 5 İspanyol kızmın gös — sefkat Yüzündendi, Clara gü - v Ve, #erçi iki erkek, bir de kız'karde- e Lay sma marauis'in dö Leğanesin da m de hayir ehemiyetli olduğun - lerin Mar:hand, kızın büyük bir layan, S1 olacağını sanıyordu. » Fakat a Asilzadeleri arasında asilzade- Pari, *D mağrur bir ihtiyarın kızını, ki, bir bakkalın oğluna vereceğini Meh, tirma getirebilir? Zaten Fran - "e yı, Köse bir kin vardı. Eyaleti ida- His, *e olan Genefal G.T, R. Mar- kya, © VİL inci Ferando lehine bir » Pazrlamakta olduğundan şöphe te Victor Marehând'ri emrin ii si Marguis de Leganes'e itaat kiye “YAF köyleri nezâret altında bu- Mak üzere bu küçük Menda ka- 4 Yerleştirilmişti. * Kürlerde areşal Ney'den al- ii Sesle te yakında İngiliz- ie Ahile asker çıkarmaları ibtima - Yana çöahsediyur ve Marguis'nin, Vakiş, Birlğ ç Plen iğ zi Hala, li Ütmy © İklimetie muhaberede oldu- Vizie, “iriyordu, Bunun içindir ki Bere Mârehand, gerek kendisinin, Askeri, iş key, in o İspanyoldan iyi Sim “e Börmüş olmalarına rağmen, 3 May yat bulunuyordu. Nezareti- tin bari © olduğu kasabanın ve köple- h doz Nİ tedkik etmek Üzere © taraça» Müş PN giderken, Marguis'nin kendi- De göstermiş olduğu dostluğa ki “verebileceğini, memleketteki ta, emen Generalin endişeleri - Map gren doğduğunu dilşüitiyordu: e kağ etten beri genç binba- yi iğ de bu düşünceler silinip bir k k hissi ile bir de ç.k kak- k yer etmişti. Şehirde bir Ca, Förmilşmi. O gün erine Jac- i *iz Yakun) yortusu olmasına hz iz e Msikların ai gösterilen saatte söndü - ! vak 4 in sabahleyin, emir vermişti. z * konağı bu yasaktan istis- “ir. Şurada burada parlıyan » Möbetçilerin mutad yetlerin- her.zamanki gibi ta Kilp tal, 3 e madaklarını gösteriyordu; fa- 14 Böy aPlyan sökütta mdeta bir Sagi bir tİ vardı, İspanyollarm ken- m eği bayram safasına brraktıkla- ei Kan e hiç bir şey sezilmi. ei ri halkının böyle talimata hı,tieg,, Set etmelerinin sebebini ay, Sablerine gece kol gezip iy “üret etmeleri için emir de © * © halde pu şıklar ne demek- SI verdugo Çeviren : Nurullah ATAÇ (8? Gençliğin verdiği hiddetle atildı: j korululeta açılmış bir gedikten geçecek, | kayalardan süratle aşağıya İnecek ve bu suretle, kasabann bey - ıkonağı ta. rafındaki kapısı önündeki menzile bir an evvel varacaktı; doğru yoldan git- se daha uzun sürerdi; fakat birdenbire hafif bir gürükü işitip derdu. Sanki ağaçlıklı yollardaki kum, küçük bir ka- dın ayağı altında hışırdamıştı, Başını çevirdi, bir şey yoktu ama gözleri de- nizde hiç beklenilmedik bir parıltı ile karşılaştı. Orada gördüğü o kadâr yeis verici Bir: şeydi ki hâyfe « tinden donakaldı, gözlerine idan'- mak istemedi. Ayın beyazlaşan “i- şiğr. haylı uzaklarda birtakım yelken- ler farketmesine müsaade etmişti. Tit- redi ve bu manzaranın, suların. ayla oy- mıyarak teşkil ettikleri bir hayal oldü- ğuna kendini kandırmak istedi, O Sira” da kısık bir ses zabiti adr ile çağırdı; Victor Marchand gediğe doğru bükti ve akşam bey - konağına gelirken ya- mına aldığı neferin başının yavaşça yükseldiğini gördü, — Siz misiniz, binbaşım? Delikanlıya bir-nevi iç duygusu, ses- site hareket etmek İâzim geldiğini ha- ber vermişti; yavaşça: N — Evet, benim, ne var? dedi. — Bu herifler solucan gibi kayna- şıyor; İzİniniz varsa gördüklerimi size kısaca anlat'vereyim. Victor Marchand: “ — Hadi, söyle, dedi, — Konaktan çıkan bir adamın pö- şine düştüm, buraya doğru elinde bir fenerle geliyordu. Fener daima şüp - heyi uyandıracak bir şeydir, hemi de pek! Bu sartte kandil yakacak değil ya! Bizi doğramak istiyorlar! - Kendi kendime böyle düşündüm ve peşi sıra yürüdüm. Buradan' bir kaç adım öte- de, bir kayanm üstüne, bir sürü çalı çırp: yığmışlar. Şehirden birdenbire kopan müdhiş bir gürültü askeri susturdu. Ani bir parıltı binbaşmın çehresini aydınltatı. Zavallı nefer, başma isabet eden bir kurşunla yere yuvarlandı. Delikanlı - dan on adım ötede, bir aman ve kuru odun ateşi yangın gibi parlryordu. Ar- tk balo salonundan çalgı sesleri ile kahkahalar gelmez olmuştur Demin- ki meşeli gürültüler, neşeli konuşma- lar yerine şimdi her tarafı bir ölüm sükütu kaplamıştı, amsak arasıra İnil tiler duyuluyordu. Denizin, o beyaz beyabanın üzerinde birdenbire bir top gürledi. Genç zabitin alnından soğuk bir ter boşandı. Yanında kılıncı da yok- tu. Askerlerinin öldürülmüş, İngilizle- rin de karaya çıkmak üzere oldukları- nr anladı, Kendisi sağ kalırsa namusu, şerefi bir paralık olacağını ve hiç şüp- hesiz divanı'- harbe götürüleceğini an- ladı; gözleri ile vadinin derinliğini bir ölçtü, fâkat tam kendini atacağı sırada Clara onu #linden yakaladı. (Devamı var) UNAHKÂAR PA PASLAR Nakleden F.K. “Süzanna,, iki şartım var. Kabul etmen senin menfaatına olacaktır,, Kristobal Galvez, ellerini uğuştura- rak söylendi: — Yahudi çocukları, yeni hıristiyan ve çok zengin. Yahudi isimlerini de değiştirmeğe lüzum görmemişler.. Tam bizim aradıklarımız. . Antonyo; — Bütün bunlara kadının şok güzel olduğunu da ilâve ederseniz|, .# Galvez, hazinedarına tehditkâr bir nazarla baktı: — Sus, geveze herif? ... Kırk sekiz saat sonra Danyel Rube- nin evine bâskm yapılarak evde bulu- nanların hepsi engizisyon hapişahesine haktolundu. Fakat Danyel Ruben araş- tırmalara rağmen bulunamadı. Evde para namına bir kaç yilz altından başka para çıkmadı, mobilyeler, © gümüş ta- kımları, koleksiyonlar şüphesiz kiy- metli şeylerdi ve engizisyonun kasala- npa cepy faydalı olacaklardı, lâkin pa- ra yoktu. Hizmetçiler efendilerinin nerede ol- duğunu bilmiyorlardı. Engizisyonun yaptığı tahkikat onların yalan - #ğyle- mediğini meydana çıkarmaktan başka bir işe yaramadı. Danyel Ruben, bir gün evvel, yani Süzann# engizisyon re- isinin dikkatini çektiğ günün ferdâsı gemisine binerek meçhul bir istikamete hareket etmişti. Gemideki mallar, yüklü olduğu söy- lenilen altın dışarı çıkarı) a, Antonyo, efendisine, baskın ve ya- pılan tahkikata dair bu izahat; verdik- ten sonra ilâve etti: — Şimdiki halde elimizde Süzanna- dan Başka kıymetli hiç bir av yok. Am- ma zannıma kalırsa onun vasıtasiyle her şeyi öğrenmemiz kabildir. — Hakkın var Antonyo, onu şimdi benim yanıma getirin.. İsticvabında yirmi iki yaşmda oldu- ğunu söyliyen Süzanna, mahpus bu- umduğu hücreden çıkarılarak Galvezin yanına götürüldüğü zaman o gürelliği İle engizisyon reisinin Üzerinde bir mucize tesiri yaptı: Papas bu güzel kadın karşısında pa- ra ihtiyacmı, onu yanına kocasinın Me- rede olduğunu öğrenmek için çağırttı- ğmi unuttu, Para Hhtirası bir müddet için uyuşarak kadın ihtirası galebe çal- dı ve Galvez, genç kadının dolgun göğsüne, sapsarı saçlarına, uzun elbise- sini muhtelif noktalarda cazip şekiller le kabartıp inhinalar veren harikulâde vücuduna yırtıcı bir hayvan gibi baktı. Bu bakışlarda mahremiyete nüfez e- den öyle bir hal, kadını sanki elbise- İcrinden soyarmış gibi öyle bir küstah lık vradı ki Süğanna gözlerini yere in- dirdi, beyaz yanaklarına kırmızılık be- lirdi. — Soyun Süzanna!.. Genç kadm belki duymamıştı, belki papasın bakışlarına rağmen böyle bir teklif karşısında kalacağını hiç hatırma getitmediği için © şaşkınlıktan, cevap vermedi, hareketsiz durdu. Galvez daha yliksek ve ömirane bir sesle: — Haydi, Süzanna, dedi. soyun!.. Slizannanın, . sarışın saçlariyle nefis bir tezat teşkil eden kapkara gözlerin- de bir ateş yanıp söndü. Papasa mey- dan okurmuş gibi baktı, başını biraz arkaya eğerek kısaca cevap verdi: — Hayır! Galyez, oturduğu koltuğun O kenar- larına İki eliyle dayanarak yerinden bi- raz doğruldu: — Ne? Hayır mı? Arzumu tebliğ etiğim bir adamdan ilk defa olarak yır cevabı alıyorum. Sen deli misin?. — Bu hayır cevabı sonuncu da olmı- yacak. Benden namussuzca şeyler iste- dikçe alacağın cevâp dalma hayır ola- caktır. Engizisyon reisi, müstehri bir kah- kaha ile cevap verdi, yerine oturdu. Ellerini üç defa biribirine vurdu: Bir kapı açıldı. Başları kukulütalı üç adam içeri girerek emre müheyya durdu. Pa- pas, gâyet lâkayt, sanki “bir bardak su ver,, dermiş gibi emretti: — Bu kadm soyunuz!.. Bu söz üzerine dehşetle irkilen Sü- zanna iki adım bile uzaklaşmadan ya- kalandı, çırpmıp mukavemet etmesi İse elbiselerinin yırtılmasından ve nazik derisinin kukulâtalı keriflerin sert tır- naklariyle şurada burada sıyrılmasın- dan başka bir netice vermedi .. Galvezin adı tamamiyle yerine ge tirildi. Kukulâtalılar kadının rakasına geçip ellerini arkadan tuttular. Zavallı çırpınıyor, tepiniyor, vücudunun bu bhâ- reketleriyle papasın zevkine daha fazla hizmet ettiğinin farkında olmıyarak mukavemete çalışıyordu. Engizisyon reisi genç kadmı böyle dakikalarca seyrettikten sonra yeni bir emir verdi, Süzanna dışar: çıkartıldı ve Gülvezin odasına bitişik küçük bir o- daya götürülerek yalnız bırakıldı. Odanın her tarafı, yerler ve duvar- lar halılarla örtülmüştü. Kapının iç ta- rafı da şilte ile kaplanarak dışarıya ses çıkmasına imkân vermiyecek şekil- de hazırlanmıştı. Bir kenarda, duvarın kubbe haline geldiği yerde geniş ve büy”k bir yatak vardı. Duvarlarda muhtelif şekil ve büyüklükte bir kaç kamçı göze çarpı yordu. . 4 Galvez akşam yemeğini yeyip hazım zamanımı geçirdikten sonra Süzannanın yanına girdi. Geç kadın, yataktan çektiği bir çar- şafla örtürmüş; penceredeki perdeler. den birinin kerdoniyle bu çarşafı be- linden iyice bağlamıştı. Bu srrada ge- <e gelmiş olduğu için karanlıkta kal- mıştı, papas girer girmez odası da ay- dınlandı.. Engizisyon reisi elindeki beş mumlu şamdan: duvardaki yerine asıp kadma doğru ilerledi. O, papas içeri girerken, sturduğu koltuktan kalkmış, geri geri gidip odanın tâ bir ucunda, pencereler- den birinin perdesine bürünmüştü. Papas, kadma, iki adım kalmcıya kadar yaklaştı, şaşılacak kadar sakin bir sesle: — Süzanna, şimdilik korkmağa lüzum yok.. Tel im'var, Düşünmek için sana bir çeyrek saat mühlet vere- ceğim.. Eğer kabul edersen ne sana, ne de kocana hiç bir fenalık gelmiyecek... Kabul etmezsen haline acırım doğrusu. Kocanı bulmak ta bizim için imkânsız değildir, o da senin yüzünden görür, Beni dinliyor musun?. — Evet... Tekliflerini bekliyorum. — Tekliflerim ve şartlarım ancak ikidir. Birinci şartım, kocan buraya ge- İinciye kadar kendini tamamiyle benim arzularıma terketmendir. Bunda senin için hiç bir fenalık olmasa erek, bilâ kis zevk duyacaksın; nihayet gençsin ve kocan da şimdilik burada değil. İkirtzi şartım da şu: Servetinizin tam yarısını engirisyona (terketmenizdir. Kocanın gemisinde muazzam bir servet olduğunu biliyorum, bunun yarısını ba na, yari engizisyona vermeniz lâztm... Dikkat et; her şeyi istemek elimde iken ben kanaatkir davranıyorum. Tekrar edeyim, verdiğim mühlet an- cak on beş dakikadır.Şu kum saatini ma sanın Üstüne koyuyorum. Kum alt kıs- ma dolduğu zaman tam bir çeyrek saat geçmiş olacak, o zaman müsbet veya menfi sevabını vermelisin. Yanıbaşındaki bir koltuğa oturup kollarını kavuşturdu ve gözlerini kapa- yarak beklemeğe başladı. Hayır! Göz- leri tamamiyle kapak değildi, uzun kir- pikleri arasından genç kadın; süzüyor» du.. Kadın, duvara dayanmıştı, başı göğsüne düşmüş düşünüyordu. Diri diri yakılma ve işkence tehdit - İerinin temin ettiği kolay muvaffakı - yetlere alışmış olan Galvez, Süzanna- nn zevabiri kurtarmak şartiyle razı olmak için bir çare düşündüğünü sa- nıyordu. Fakat kum saati boşaldığı zaman genç kadının birden başını kal- dırarak gözlerinin içine bakıp mağrur bir cdz ile: (Devamı var) Haberin deniz ve macera romanı: 48 rarak dedi ki: Doktor birdenbire çok derin bir heyecana düşmüş, yüzü kızarmış, gözleri parlamıştı, haykı. — Evet, evet; onların hepsi bizi işitiyor! Hey Dik, koca çapkın, sözümü duymuyor musun? Ba- toplardım.. Daha şimdiden kömür madenindek! Aadanılardan yarısını kaf ovasına (o göndermeğe mecbur olduk. — Ne demek istiyorsun? - Ne demek istiyeceğim? Besliyemeğiğimiz Yazan; Ali Rıza Sryfi Bu ölüm yuvası, şimalin soğuk ve temiz ha- vasile yikandığından mağarada zerre kadar ko. ku veya rik duyulmuyordu. Manzara beni binde birini anlatamayacağım bir korku içinde bırakmış olmakir beraber üze- rimde öyle kuvvetli, marasi, bir mıknatıs tesiri yapmıştı ki, birkaç saniye sonra gözlerimi aça. rak tekrar, kutbun derin soğuğu içinde çürüme. den yatan bu ölüleri seyretmeğe başladım. Birdenbire kulağımın dibinde doktorun 60 si duyuldu; — Çok garip bir yer değil mi? İyi bakınız. dikkatli bakınız! Çünkü bir gün olup sizi de bun. Jarın yanına yatırmayacağımız ne malüm! Bu söz karşısında kendimi tutamayarak tit- redim. Doktor devam etti; — Ne olscak; bence bunda korkulacak bir şey yok. Kendi hesabıma toprağın İçinde çürü. mektense burada yatmak daha iyidir. — Burası çok korkunç yer" - Miç de değil! Bunların hepsi bir 24 bizim dostlarımız, büyüklerimizdi. Burada'onlar In konuşulur bile! Şimdi söylediklerimizi belki de işitiyorlardır., na bak, ihtiyar Cak; yerinden fırla, topların seni bekliyor.. Sandor! Sen de kaç kişiyi öbür dünya- ya yollamıştın.. Kalkınız bakalım.. Görülecek İş- ler var, yapılacak işler var, kalkınız., Doktorun çılgın sesi mağaranın kubbelerine çarparak derin akisler yapıyordu. Onun böyle coşkunlukla, donmuş ölülere haykırdığını gör. mek ürkütücü bir haldi.. Kolundan tuttum ve kendisinden geçmiş bir halde mağaradan çıkarttım. Yukarıda anlattığım gezintiden sonra, bir kaç gün geçtiği halde ne doktor Osbartr, ne de kaptan Blakı göremedim. Sanki benim orada bu- landuğum unutulmuştu.' Bir aralık “dört gözlü, nün kapımın önünden geçtiğini, gülerek dostça selâm verdiğini gördüm. Onunla birkaç dakike konuştum, Kaptanı sorunca bana dedi ki: Kaptanın başma epeyce İş açan sensin kü çük adam! Neden işimize kariştın? Bu kış bura- ya tıkıldık.. Erzakımız ise çok az. Şimdiden si- kıt: çekiliyor, bütün yoldaşlar sana diş biliyor- lar. Kaptana atıp tutuyorlar.. Avrupaya, Amneri- kaya 'gönderdiğimiz küçük gemiler daha dönüp dir haber getirmedi,. Ben kaptanın yerinde ol- saydım, burada boş oturmazdım, o hemen gene “enize çıkarak yoldaşlara Iş bulur, kış erzakını adamlara istediğiniz yere gidin, dedik, Zavallı herifler, kar ovaları, bz dağları üzerinde öle- cekler! . “Dört gözlü, nün bu sözü benim boğuzıma sanki bir şey tıkamıştı.: Sözü kısa Keserek ser- sem bir halde odama girdim. Bir taraftan facia- tin büyüklüğünü düşünüyor, bir taraftan bir plân kurmak istiyordum. “Dört gözlü,, kömr ocağın- dan Kovulanların elli kişi olduklarını söylemiş- ti. Ben ölüme fırlatılan bu elli kişinin yardımma elbette güvenebilirdim ve elli bir kişilik bir kuv- vet burada, hiç olmazsa kahramanca boğuşarak ve bu haydutları iyice hırpalayarak ölebilirdi. Beğer bunların elinde silâh o olursa ve bir baskın yapmak fırsatı da ele göçerte müvaftaki- yet bile umulmaz mıydı? Lâkin O ilk teşebbüsü benim yapmaklığım lâzımdı. Onlara silâbı ve- recek, onlara kumanda edecek ben olabilirdim Bu belki delice bir ümide kapılmaktı. L kin bönim bulunduğum, elli bedbaht adamın bulundukları korkunç (vaziyetten daha kötüsü tasavur olunabilir miydi? Bu şernit altımda en delice ümide bile insan dört elle sarılabilir, Ne yapılacakna şu yirmi dört gaat içinde ya- pılmak lâzımdı. Çünkü “bu vakitten sonra elli ki- sinin soğuktan ve açlıktan ölöcekleri “Belliydi. Düşündükçe, bunlara biraz olsun #ilAh bulmak (Devamı var)