e , 30 BİRİNCİKANUN m: 1987 HABER — Alşam postast e e m —— — — — — ——— —- Klark Geybi'e benzetilen artist Jan Gaben makinist | olmak istiyordu Hatta bir otomobil fabrikasında da bir müddet çalışmıştı; fakat günün birinde... Jön Gaben ve Mirey som çevirdikleri bir filmde Fransız sinema artistleri içinde 'en Sok beğenilen, ve takdir olunanlardan birl de'hiç şüphe:yok ki, Jan Gabendir. Halbuki. Gabenin dram artistliğine kar- Mi hiçbir arzusu yoktu. Sinema ile, tiyat- ?o ile 'alâkadar olmuyordu. Onun gayesi “nema perdeleri, tiyatro sahneleri de- Bildi 0//büyük'bir adam olmak, şeref, Wiiret ve para kazanmak istiyordu. Gö. Mİ pek yükseklerdeydi. Gabenin babası bir komedi artisti, an disi 'de vaktiyle az ve çok şöhret kaz taş bir şantözdü. Çocuklarının da ken- dileri gibi bir sanatkâr olmasını yürek- < istiyorlardı. Ve Gaben'in tiyatroya, Yatroya ait şeylere kayıtsızlık göster. #i onları pek çok müteessir ediyordu. , bası, re yaptı yaptı, oğlunu » arzusu wifma - Foli Berjer tiyatrosuna kay- Hire, 5 ailesini gücendirmek İstemedi devama başladı. Onun < olmaktı. Küçük yaştan. v te karş Aka Materiyordu. Hattâ bir müddet, bir oto Mobil fabrikasında çalışmış, diploma al Misina pek az kalmıştı. İşte, tam bu sırada bahesı, kolundar Yütarak Foli Berjer tiyatrosu müdürüne #türdü, ve: Ki Oğlum. dedi, artist olmak istiyor. ©disini size emanet ediyorum... iyatro müdürü; Gabenin pek eski sayda. Çocuğu memnuniyetle kabul İlk evvel, rövtlerde figüran *âmasını münasip gördü ve her #9 küçük bir rol verdi. abe, ilk rolünü büyük bir muvafla- ti ME başardı. Az sorra şöhret kazan Pagtik bü sevmediği sanata rsmmıştı he terden Vodvil tiyatrosuna, ora - B Buf Pariziene geçti. Tiz Sırada askerliği çıktı, tiyatroyu bi- İğ, Bahriye neferi oldu. Denizleri do- Sn Varifesini bitirince tekrar Bufa in . Babasyla birlikte (Üç çıplak «,, Yeretinde rol aldı h Sonra türneye çıktı. Cenubi Amerika- ka yük şehirlerine gitti. Her yerde al İı, “Yor. takdir erlitiyordu. Avdetinde İt ge Gttle beraber Mülen Ruja anga: ke, e Sonrayine Bufa geçti Het, la tiyatrndan' ay'rildı. sinema ar Gühemi benin çevirdiği filmler: Bel. Maris i Tünel, Aşağı tabaka arasmda, Canbazlar, Zuzu, ve sairedir.. Fransızlar, kendisini Klark Geybi'a benzetirler... Bir Çek yıldızı Almanyada çok beğe- niliyor vealkışlanıyor Çekoslovak sinemacılığı ve yıldız. | ları hakkında bir fikrimiz yok gibi bir şer.. Halbuki kemmel stüdyoları var, yıldızları var. Çek sineması, zannolunduğun- dan pek çok faaliyet göstermekte- dir. Çek ylıdızlarının en (meşhuru Mila Reymönovadır, Ve bir sanatkâr için lâAzımgelen her türlü meziyenle- ri haizdir. Uzun boylu, güzel, siyah gözlüdür. Pola Negriyl hatırlatan bir yüzü var dir. Mila sinemaya intisabımdan &v- vel Çek yıldızram çevirdiği filmler- den en meşhuru: “48 numaralı tor- pido,,dür. Filmleri Çekoslovakyada, Almanyada pek çok rağbet görmek. te ve alkışlanmaktadır. Joan Bennette Sal genç kız rolünü oynıyan yıldızların kraliçesi Sinema #leminde, Ur aileye men- sup birkaç artistin aynı < “ede mu- vaffakiyet göstermesi, şöhret okazan- ması pek nadir görülen şeylerdendir. Barimorlar, Maks kardeşler buna österilebilir. Kadınlardan hemşirelerden başka misal olarak yalnız Bennett muvaffakiyet gösteren ve bihakkın yıl- dız olan yoktur. Bur'arıa her ikisi de sanatlarında büyük muvaffakiyetler Biz bügün, iki hemşirenin 'en küçü- günden, Joandan bahsetmek İstiyo- ruz, Zira o, son çevirdiği (Vogues 1938) filminden dolayı aktualitenin ilk safında bulunuyor. Herhangi bir ga- zeteye bakılsa onun resmi görülüyor. Hayatma dair birçök yazılara tesadüf olunuyor. Bennettin babası da meşhur bir sa- natkârdır, Büyük hemşiresi de öyle. Rişar Bennettin kızı olan Joan, sene- lerce Amerikan tiyatroların en ziya- de alkışlanan bir artisti idi. On alt yaşında iken-sahneye çikti. Çeklerin de mü- Fikir ve güzel sanat devlet yardımına muhtaç mı ? Nâzım hikmete göre devlet yardımı “ Sanatkâr için kooperatif kurulmalıdır ,, Cemal Nadir, sasatkârın inkişat edememiş şahsiye- tinin devlet himayesile ortaya çıkacağı kanaatindetir Karikatürist Cemal Nadiri “Ak. şam” da aradım; yoktu. Sonra “kör oğlu"'nda buldum. Cemal Nadir de, dev let himayesinin zâruretine kani, hem bunu ne kadar başka cepheden görü yor? — Sanatin devletleşmesine tarafta rım. Çünkü, bu sanatkârle halkı bi. ribirine bağlamağa, onları yaklaştır mağsa vesile olacaktır. Binnetice san. atkârm mevcut fakat henüz cemiyetle içli dışlı olmadığı için inkişaf ede. memiş şahsiyeti, orijin: iitesi, değeri, hakiki sanatın bütün vasıfları devlet himayesi sayesinde meydana çıkacak. tır. Halk ve sanat adamı arasında en emin vasıta devlettir. Anadoluyu ge- xrken göreceksiniz ki köylü “geze. te!,, diye trene koşar. Gazete, her ge- yin birinel derecede neşir, yayım yolu dur. İstanbulda (o biliyorsunuz her gazete sahibi 'kari!, diye inim inim inler. — Devletin sanat işlerine müdahale si sanatkâırı tahdid etmeli mi? — Bu tahdit, eserde muayyen va- sıflar aramak şeklinde olabilir.Hem tabit mevzuu bahsolan hakiki sanat adamı dır.Devlet sanat âlemimizi olduğu gibi değil, temizliyerek himayesi altına al malrdır. Bahçemize, belki iyisi de yeti- şir diye seksen çeşit armut ağacı dik- mek, yetişmesi Ümit edilen iyisinin ha. terr için hepsini “beslemek istenilecek şey midir? — Size yöre devlet himayesi fikir ve sanat seviyemizi bugün bulunduğu dereceden yükseltecektir, demek? — Demin söylediğim gibi, bu, s2 natkârm halkla, geniş manada tema- sının zaruri bir neticesi olacak. Tabii bunun nisbeti sanatkârın kıymetiyle mebsuten mütenasiptir. — Bir şey daha sorayım, hakkı te- iifin kabulü ne gibi faydalar temin edebi lir, buna taraftar mismz? — Ben mi? Tesbit taraftarım, hem de şiddetle... Sanatkârın en kıskandığı şey eseridir, Beynini eriterek meyda- na getirdiğini başkasının istifadesine terketmek mâkul değildir. Hakkı teli- fin tanınmasiyle mahdud bile olsa mev cuğ kıymetler artacak, yani eserler li- yakatları nispetinde değerini bulacak» lar, sonra bu, belki birdenbire boşala- cak ölan sahada yeni kıymetlerin inki şafına vesile olacak. ,.. Nazım Hikmet sorduklarıma şöyle cevap verdi: ya N — Devlet sanatı ne şekilde himaye eder?.. Bana göre sanatkâra kolaylık lar göstermesi lâzımdır. İhtiyarlamış bir sanat mensubunu rahat yaşatmak için onlara bir yer hazırlar, Sonra bilâ | kaydu şart bütün sanatkârlarm oturma sma mahsus evler yaptırır. Onlar bir a rada bulunurlar. Hastahaneler» sanat adamları için her türlü kolaylığı göste rir, nakil vasrtaları koza... Onlara mah sus olmak üzere bir kooperatif tesis, bu süretle her şeyi weuza almaları te- min olunabilir. Yahud kendi araların. da onları düşünen bir “cemiyet” teşkil edilebilir. Bundan başka devlet eser de satım alabilir ama, bu, ne de olsa mahdud- dur. Esaslı bir yardım sayılamaz. TLâzm olan'sürekli - bir yardımdır. Böyle bir yardım için de ben söy ğim şeyleri düşünüyorum. — Kitap bastırma meselesi,, — Olmaz öyle şey. Devlet kitap bas tarmaz. Bir kere hangi jüri, ne gibi bir hak ve salâhiyetle milletten topla mılan vergilerden ayıracağı para ile kas tırılacak eseri seçer?.. — Devletin yardımı sanatkârın iyi eserler verebilmesi hususunda müessir olur mu dersiniz? — Sanat adamı, devletin yardımiyle de, onun yardımı olmaksızın da eserini verecektir. (oOİyi eser şart altında olursa olsun verilir. Sanat kâr böyle bir kabiliyette İse er geç ©- serini verecektir. Ancak, devletin yardı mr, yani söylediğim tarzdaki yardımı ona çalışmak imkânlarını, çalışmak re fahmı verir. Muharrir, kahvede gürül tülü her hangi bir yerde değilde mu- ayyen bir yerde, muayyen şartlar al- tında rahat rahat fıkrasını yazar: “Ka rum hasta olursa ne yaparım?” diye dü şünmez. Çünkü hastahaneden emindir Binaenaleyh bu şekilde bir yardım el- bette Jüzumludur. — Devletin istediğiniz biçimdeki yardımı, sanatm. değerlenmesi ve iyi verimi üzerinde doğrudan doğruya â- mil olabilir mi? — Doğrudan doğruya olmazsa da, yine bilvasıta müessir olur tabii, Düşü nün bir kere, devlet iş kanunu ile kol âmelesine bir hak temin etmiştir: Mu anun yası ne âyyen saati mesai gibi. Bu tasiyle onlar nasıl haklarını temin edi- yorsa, fikir amelesi demek olan sanat adamma da icap ©den hakla rn vermelidir. Bir muharrir veya bir şair eserini neşreder, bir gazeteye bağ lanır, Binaenaleyh muayyen bir ücret alır. Az çok hayatını temin etmiş de“ mektir. Ya bir ressam? Ya bir heykel traş? Onun az veya çok dayanacağı hiç bir şey yoktur. İşte söylemek iste diğim budur. O da bir işçi olduğuna göre ona da rahat çalışmasını temin €- decek bazı muayyen imkânlar verilme li, hattâ eserler için muayyen asgari fiat hadleri konulmalıdır.