Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Haylazdım; tenbeldim; ama.. Kim.- Seye zararım dokunmazdı. İki yaş bü. Yüğüm Nimet ablam, afacanm biriy. "Ben, yaramazlıklarımın zararmı Sade kendim çekerdim: Süratım şa. Marlanırdı. Kulaklarım — burkülurdü. — Sâba etlerime inen sopanın, budları. fim yediği muştanın haddi hesabı ol Mazdı. Ablamm yaramazlıkları gülü. Serek karşılanırdı. Babam cenhedewdi- Riz. dört kar, , bir-de annemiz gehirde kalmış. İk. Bir gece, annem uzak bir misa. Ürliğe gidecekti. Nimet ablam! — İlle ben de gideceğim! Diye tutturmus'u. Dondurucu bir kış gecesiydi. Orta yerde yanan tepelem> man. Bal bana mı dem'yordu. Ve, soğuktan Üslerimiz biribirine carpıyor, kulak. mız, burnumuz üşüyordu. Kalın Vün corapların içinde ayaklarımız çivi Sibiydi. Ellerimizi, hohlryarak 1sıt. Mağa çalışıyorduk. Maz, hastalanır, yatağa dişerdi. An. hem onu uzun uzun kandırmağa calış. îluiiyle. sokağımn kuru ayazına dayana ke — EKiızım, çok soğuk var... — Ben üşümüyorum ki!.. — Kal bu gece kardeşlerinle... — Kalamam! — Yarm akşam — Sabahattinlere toplanacağız.. Sizi de götüreceğim o- Taya,.. k " a Hem, saklanbaç oynamanıza da #İn vereceğim... |— Bu gece gideceğim yerde senin ann makranm yok ki!.. Canın sı Racak... : — Sıkılmaz. . — — Sıltılır... *_ — Sıkılmaz, diyorum anne.. 1Is. ânbillerimi de yanıma alırım... — İskanbillerinle evde, sıcacık © da oynasan olmaz mı? — Olmaz... Nimet ablam, o bir damlacık vü. 'dim. Hinzir kiz, yapacağını yapmış- beni yataklarımıza yatırdı. Emirberi mizle birlikte çıktı. Nimet ablam, incecik sesiyle so. falardan haykırıyordu: — AÂnne, demek beni götürmüyor. sun!.. —- Götürmüyorum... — Peki öyleyse,.. Saçlarmı dağıarak, başını silkeli. yerek ağlıyordu. Kısa üst düdağını çimdikliyor, buruyordu. Sonra, bir a- ralık, galiba yoruldu: yatağına girdi. Uzun bir zaman öfkesinden. hırsın. dan yorganı didikledi, isırdı. Dudak. larmı sarkıttı. Alnımı çattı. Kısik ki. sık, fakat gözleri yaşarmadan, hıçkır dı ve düşündü. Gece yarısımndan sonra. uyanmıştımı. Annem, bağıra bağıra haykırıyor du. Ne vardı? Ne olmuştu? Lmbanın şığiyle kamaşan gözle.- rimi oğuşturuyor, etrafiıma bakmı. yordum. Birdenbire, her şeyi anla. korkuyla tı: Annemin duvarda asılı duran en çok sevdiği iri dallı, limon küfü “sa. tentilyon,, entarisi, tam yarı belin- den makaslanmıştı. Çivideki aksıda, etekleri pürtüklü bir bloz sarkıyor. de.. .. Şimdi, hüngür hüngür ağlıyan an nemdi. Nimet ablam, yatağının için. de.tostoparlak olmuştu. Ağzını ku. laklarma kadar ayırarak, kasıklarımı tutarak boğula, boğula gülüyor, göz. lerinden yaşlar geliyordu. Babam Nimeti canından çok se. verdi. AÂnnem, bütün öfkesine Tağ. men, ona elini sürmek cesaretini ken dinde bulamamıştı. , Reşat ENİS HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ: Istanbul Ankara Caddesi Poslu kulusas İstanbul 214 Telgraf adresi: Istanbul HABER Yazılşleti telelonu: 23872 ÜNA HKÂRP HKÂR —10 — l AP ASLAR Nakleden F.K. Papa, yumuşak davranmakla itham ediliyordu İspanyaya beşinci baş engizistör ta- yin edilinceye kadar iki sene zaman geç ti. Bu müddet zarfında vilâyetler ergi zisyonları faaliyetten uzak durmadılar ve 324 kişiyi yaktırıp 4481 kişiye işken ce yaptırdılar. Beşit!si baş engizitör tayin olunan Sevil başpiskoposu kardinal Alfons dö Manrik 2250 si diri diri yakılan 11250 kurbanla arada az faaliyetle geçen za- manın kayıplarını izzleye çalıştı. İspanyada baş engizitörletin altiner sı olan Tolode baş piskoposu Pardu dö 'Tabera ,yedi sene zarfında, Torkema- danın ruhunu hiddetten kudurtacak bir tenbellik gösterdi; yedi sene zarfında ancak 840 kişiyi yaktırdı ve 5460 kişiye işkence yaptırmakla iktifa etti. Onun halefi yedinci baş engizitör Sevil başpiskoposu kardinal Garsiya dö Loeza belki çok faaliyet gösteretekti, fakat ömrü vefa emedi. Bu sebeple on ay süren baş engizitörlüğü zamanında 120 kişiyi yaktırmağa ve 780 kişiye iş. kence yaptırmağa vakit bulabildi. İspanyadaki baş engizitörlerin se- kizincisi olan kardinal Valdes, Roma- dan İspanyaya gelince — Tarkemadayı gölgede bırakacak bir vahşet gösterdi. Fakat, bütün bunları saymak o ka- dar uzun sürer ki, sadece bu fi listeye devam etmemiz günlerce devam edebi- lir; şimdiye kadar saydıklarımızın bir yekünunu yapmakla iktifa edelim: 20010 diri diri yakılan adam... 213461 işkence gören adam.. Ceman 233471 engizisyon kürbanı.. Fakat general Frankonun bu rakam lar karşısında kıskançlık — duymasına imkân yoktur; çünkü engizisyonun bu saydığımız mazlümları 62 seneye Hağıl mıştır. Franko ise İspanya isyanının patlak — verdiği 500 küsur gündenberi bir milyon kadar ölü ve yaralr kurban etmek suretiyle en zalim baş engizitö. re taş çıkartmak canavarlığını göster- miştir. Engizisyon çocuklara dokun. mağı akıl etmemişken Franko onları da imha etmeğe başlamış, papazlar teker teker adam öldürürlerken o en mükem mel tahrip vasıtalariyle İspanyayı kö- künden mahvetmek yolunda medeniye. tin en modern #katlarından istifade et- mesini bilmiştir. Günah çıkarma ticareti “Günahkâr papaslardan en yüksek dini makzmı olan Papalığa katolikliğin | — Meşhur Goya'nin eseri: hur Aleksandr Borjiyanın kanlı mace- ralarını bilmiyen yoktur. Öz kızı Lükres Borjiya ile bile cin- si münasebette bulunlduğu yolunda kuüvveli rivayetler bulunduğunu söyle- mek bu adamın ahlâksızlığı hakkında bir fikir vermeğe kâfidir sanırız. Fakat birçok romanlara mevzu — teşkil eden Aleksandr Borjiyanın hayatı:; — bizim , bahsizimin dışında kalacaktır. * * $4 - Kardinal Jan dö Mediçi 'nisan 1513 de “Onuncu Leon,, unvanile otuz altı yaşınıda Papa olduğu Vatikan sarayı o zamana kadar pek az gördüğü ve hat ta kral saraylarında bile nadir tesadüf edilen büyük bir sefahat ve rezalet ba- yatına sahne oldu. Kadın rezaletleri kumar kavgaları Vatikanda günlük va- kalar haline geldi. Fakat onuncu Leonun birçok kusur- ları arasında zalimliği yoktu, bu itibar la engizisyon onun zamanında İtalyada büyük bir iş göremiyordu, Dolayısile Papalığın varidatı çok azalmıştı. Vati- kandaki sefih hayat ise çok masrafa bağlı olduğu için az zamanda Vatika- nın kasalarında fareler cirid oynamağa başladılar. Aldı mrı Papa hazretlerini bir düşünce! Ne yapmalı idi? Yumuşak kalpli ol- duğu için zenginleri dinsiz diye öldü- rüpmallarını zaptetmek çaresine baş vurmak istemiyordu. Fena halde üzül- ğüğü sıralarda aleyhinde hazırlanan bir komplo imdadıma yetişti. Roma engizisyonu, Papayı yumuşak davranmakla itham ediyordu. Papanın İspanyada engizisyon mahkemesi zırlandı. Onuncu Leon zehirle öldürü- lecek ve Kardinal Petruçi Papa ola- caktı. Kardinllardan biri komployu Papa- ya haber verdi. Onuncu Leonun biraz canı sıkıldı: — Ne berbat iş! Diye söylendi. Ber kan dökmek istemiyorum ama ne yapa lım? Gayet şiddetli davranmalıyım ki bir daha kimse böyle bir işe teşebbüs etmesin | Kardinal Petruçi ile arkadaşları der hal yakalanarat Vatikan mahzenlerine hapsedildiler ve orada boğazlandıktan sonra umumi bir meydanda cesetleri- nin kafaları kesilmek suretile sembo- lik bir tarzda idam olundular. Bütün servetleri Papalığa irat kaydedildi. Onuncu Leon böylece epey gelir te- min ettikten sonra iki katlı bir kazanç yolu daha keşfetti. Idamlardan s&onra otuz bir kardinallık makamı boşalmış- tr, bunları müzayedeye çıkarldı. İtalya nın birçok zenginleri bu müzayedeye iştirak ettiler. Papa bunlar arasından en fazla patra verenleri ve aynı zamanda nam kuklası olabilecek ahlâk ve karak | terde olanları seçti. (Devamı var) — Yol uzun; yorulursun — kızım.. idare, ilân —» : 24370 Ra"a soğuk; üşürsün Nimet...: : — Yol uzunsa Hasan ağanın ar. ABONE â'îFTlr—Aş_l - Ş - l rkiye Ecnebi iğl!na binerim... Hava soğuksa Hasan Senelik — 1400 Kr. — 2.700 Kr. — Sünm kaputuna sarınırım... guyh: î:m ö H & T v0 ; $00 « Annem kızmağa basiryordu. hei SAAEDRD A ll het | qü'—— Hasan ağa beni götürüp dön. | &b n sonra, size masallar söyliye. w Sakibi ve Neşriyat Mü dürü ; â ! viğ ai ; Hasan Rasim Us y Nimet ablam hâlâ tir tir tepini. Basıldığı yer (VAKIT ) Matbaası Odu. Annem daha fazla uğraşmadı. Heberin deniz ve macera tTomtanı: 39 Yazan, Ah iliz? sevri, »— Mutlaka karnımız acıkmıştir. Kahvaltınızı yoy"?%e.ğlm. Eğer yıkanmak istiyorsanız ban- Uz bBuradadır. ' : K Dışarıdaki geçitte bir kapıyı açtı, burası met biy 4© döşeli, muslukları gümüşten, — mükemmel Üpş, Süyo kabinesi idi. Burada iyi bir banyo Yap- tan sonra kamarama geldiğim vakit doktorun hı:u beklediğini ve masanın üzerinde çok — güzel Tx'“_“mek sofrası bulunduğunu — gördüm. İnsan la hyol'kuıı en kibar lokantasında da ancak büöy- O C PİT yemek yiyebilirdi. hum &mekten sonra doktor sigara kutusunu Ö- . * iterek: Tan; — Size,dedi, bir de sabah gâazetesi takdim e- Eh *diğim için müteessifim. Size verebileceğim İğ *x—?n tarihli gazete şudur. Bu gazetede bir fık- C M ki sizi alâkadar eder sanıyorum. Spa, Yoktorun elindeki gazete Nevyork - Vorldun Ünej “rle süslenmiş bir fıkrada adsız geminin at- -’Ptızdük“”"“ ortasımda yaptiğı o şaşılacak ta- “Sehe an bahsediliyor ve bütün — devletlerin bu ay | gemiyi yakalamak Yeya * batırmak için encte gelecekleri yazılıyordu. Fıkranın altın- 't ha Sün Nevyorkta bulunan genç bir Türkün ’l'ıino İseye ait mühim bilgilere sahip olduğu da ** Boım“.kîedir... Şeklinde bir cümle vardı Ben M ::ü"llle_vi bitirince doktor dedi ki;, İ ıaim füzetenin bahaettiği çok bilgili Türk gen- İtan Einiz. Ve, ne zavallı gazetetiler, ne de devlet leı—qıf,"“n Artık sizden bir şey öğrenemiyecek- ç 4 arkadaşınız olan Çünkü biz biliyoruz ki; l;q;_î“ Perşenbe günkü nüshası idi. Bunda büyük mister Ali bu İşte pek ehemmiyetsiz bir rol oyna- maktadır. Sizin atılganlığınız — olmayınca o hiç bir şey yapamaz.. Doktorun alaylı alaylı söylediği bu sözlere Kargr en uygün bulduğum cevabı hemen verdim: — Bunda çok yanılıyorsunuz. Ali benden az atılgan ve gayretsiz değildir. Bundan başka be- nim bildiklerimi o da tamamile biliyor! —Halbuki, sizin bildikleriniz de, aşağı yukarı büyük bir çey sayılamaz. Bununla beraber ne bil diğinizi iyice anlamaklığımız lâzımdır. — Martin Hallin izinden yürümek akılsızlığında bulundu- nuz. Şimdi şurada bu iş hakkında ne bildiğinizi, neler yaptığınızı, nerclere baş vurduğunuzu doğ- ruca ye birer birer yazacaksınız. — Martin Hallin İngiltere kanalında nasıl lâyık olduğu — cezaya çarpıldığını;biliyorsunuz. Sizin şimdiye — kadar canmıza dokunmadık; eğer sözümüzü — dinlerse- niz belki bundan sonra da dokunmayız. a— Demek sözünüzü dinlemez, dediğinizi yap- mazsam ?.. : Çok merhametsizce gülümsedi ve cevap ve- rirken gözlerinde kıvılcımlar dansediyordu: — Dediğimizi yapmazsan şurada otururken sizi bir kurşunla öldürmeme hiçbir — engel yok- tür.. Lâkin şimdi öyle şeyler düşünmiyelim. Siz elbet yola gelirsiniz.. Vaziyetinizde zerre kadar ümit yoktur. Bundan sonra — gözleriniz asla bir medeni memleket, bir şehir görmiyecektir. Tanı- dığınız tek bir adamla bile karşılaşmıyacaksınız. Kendinizi artık ölüp gitmiş, üstünüze yirmi met- re toprak yığılmış sayınız. Eğer daha yaşamak, hem de oldukça yaşamak İstiyorsanız bana yal- varın size bir hokka, bir kalem, bir kâğıt vere- yim ve bunlarla “artık bizim takıma Birmiş, biz- lerden biri olmuş bulunduğunuza dair,. bize bir senet yazıp veriniz!.. — Bu işi hiçbir vakit yapmıyacağım! — Bunu şimdi söylüyorsunuz. Biz size İyice düşünmek İçin birkaç gün meydan vereceğiz. Ak- linızi başınıza toplamağa çalışınız; başınızı de- kadar yükselenler yok değildir. “Altın er Aleksandr,, unvâanile Papa olan meş âılktı_ hazırlandı. Hikmeti, Behiceyi, * , eskiden en aziz dostu olan Kar'dinal Petruçinin teşebbüsile bir suikast ha- mir bir duvara vurmayınız. Bana inanın.. Biz çok eğlenceli, meraklı bir yoldaşlık meydana getir- dik. Bu geminin içinde tek bir adam bulamazsı- nız ki, birkaç kere kan dükmemiş, insan öldür- memiş olsun! Meselâ ben İngilterede bir adam öldürdüğümden dolayı hükümet tarafından ara- nıyorum, Kibar tavırlı doktor bu sözü söyledikten son- ra o kadar soğuk ve korkunç bir gülüşle güldü ki, istemiyerek geriye doğru irkildim. O hemen kal- karak kamara kapısına doğru yürüdü, orada dur du ve bana şunları söyledi: — Şimdi dört gün sürecek bir sefer yapıyo- ruz, Bu dört gün içinde hiçbir şeyden"korkmayı- nız, Eğer küçük bir hesap sormak istemeseydik, daha atlantik Okyanusunda yakaladığımız vakit Sizi veyanınızdaki ahmak dostunuzu, — her şeye burnunuzu soktuğunuz için denizin — dibine iki Bülle ile gönderirdik. Sizi kaptan Blak — kendisi Sorguya çekinceye kadar bir şeyden çekineceği- niİz yoktur. Kaptanın yanıma — çıkmca da böylae ahmakça davranacak iseniz bu dört günde yüre- ğinizi, vücudunuzu zehirle sağlamlaştırmağa ça- lışmız, Biz sizden çok kuvvetli, çok inatçı ve çok yiğit adamlar gördük; üstlerine bir parmağımı- zi Şöyle dokununca ağlamağa, aman bizi öldürün de kurtulalım diye yalvarmağa başladılar!.. Size ise onlardan çok ikram edeceğimize emin olu- nuz.. Kamaradan çıkıp kapıyı kapadı ve ben yal- nız kaldım., Bu satırları okuyacak olanlar benim bu al döşemeli, muhteşem mahpeste neler düşünmeğe dalmış olduğumu pekâlâ anlayabilirler.. Demek kaptan Blak; Martin Hallin, yahut benim, onun hakkında ne dereceye kadar malümatımız oldu- ğunu anlamak İstiyordu. On dokunzucu medeniyet asrının ihtimal ve imkânları çerçevesine sığmayacak kadar büyük ve korkunç bir plânla yürüyen bu adamın elbet (Devamı var) —— YU "Şeytanadası,, hapishanesinden iki kişi kaçtı ! LKAPON da dahil olmak üze- re Amerikanın en azılı hayldut- larının hapsedildiği “Şeytan adası,, di- ye tanılan Alcatrez hapisanesinde iki azılı mahküm kaçmağa muyaffak olmuş- tur. Bunlardan Ralph Roe adındaki müc- rim Oklohamada bir banka soyduğun - dar dolayı 99; Thcolore adindaki müc- rim jise Kaliforniyada bir çocuk kaçırma işinden 50 sene ağır hapis cezasına mahküm bulunuyorlardı. Mücrimler a- dadaki pek sıkı inzibata fağmen etrafı bürüyen kesif sisteri istifade ederek sı- vışmağa muvaffak olmuşlardır. Bu firar hâdisesi Amerikada — pek mühim bir alâka uyandırmıştır. Çünkü gerek oradaki inzibatın pek şiddetli, gerek adanın denize keskin uçurumlar halinde inen büyük bir kaya parçasın- dan ibaret oluşu, bilhassa adanın etra- fındaki pek kuvvetli su cereyanları ve o sular da köpek balıklarının çokluğu “alka oradan kurtulmanın imkânsız ol- duğu kanaatini vermekte idi. Henüz ne şekilde başarıldığı tayin edilemeyen bu kaçma hâdisesi efkârı umumiyenin ka- naatini âdeta sarsmış bulunuyor. Belâlar belâsı, Alkaponenin de — gü- nün birinde şimdiye kadar “kaçılmaz,, diye bilinen Şeytan Adasından kaçma- sından korkanlar az değildir. Hapishane gardiyanları ve G. — Mer ilenilen sivil polisler adayı karış karış aramışlarsa da mücrimlerin izlerini bulmağa muvaffak olamamışlardır. Firar hâdisesinin akabinde hapisane müdürü San Fransiskodaki sahil muha- faza motörlerine telsizle vaziyeti bildir- miştir. Şimdi muhafaza motörleri bü- tün o civar sahili ve denizi aramakta- dırlar. Hükümet mücrimlerin ergeç ele geçeceği kanaatindedir .