29 BİRINCİKANUN Hayata dair Üçyüz elli cild! ,... -DENDZ otuz beş yaşında ld Romanyada olup OMANYADA yapılan son inti- hab, hu komşu ve müttefik dev- İeti, sürüp giden dahili buhrandan kur- taramadı, Bilâkis, bütün temennileri bo- şa çıkardı. Dahili Bührahı bir kât daha azgınlaştırdı. Romanya, gerek coğrafi mevkii bakı- mından, gerk iktısıdi münasebetleri ba- kımından birçok siyasi cereyanların Çar. pıştığı bir memlekettir. Bu memlekette, muhtelif siyasl ve iktısadi menfaatlere hizmet etmeyi kabul etmiş birtakım gruplar, demokratik rejimden istifade e derek teşkilâtlarmışlar ve halk tabaka. ları arasında kök salmışlardır. Halk, bu partilerin hakiki temayüllerinden ve he- deflerinden tamamiyle gafildir. Biribiri- ne düşman muhtelif yığınlara ayrılarak, inandığı liderin peşinden, gözü kapalı bir halde giden halk, zahirde millet menfaatini mürlafaa eder gibi görüner, fakat hakikatte birtakım hususi iktısadi menfaatleri tahakkuk ettirmeye çalışan bu partiler namına en çetin mücadele leri kabul eder, biribirine diş biler, bi- ribirini öldürmekten dahi çekinmez. Netekim Romanyada her. umumi inti- hapta mutlaka birçok zavallı ölür ve bu halde kimse bir gayritabillik sezmez. Romanya dahili sıyasasiyle hususi bir alâka duyan bazı büyük devletlerin, son | intihapta, kendilerine dost olân siyasi cereyanlara büyük yardımlarda bulun. dukları rivayet edilmişti. Faraza milli köylü partisine. Fransızların, “Demir el” teşkilâtı ile “Irkçı milli hiristiyan, partisine ve “Romen cepbesi” teşkilâtı na Almanların, Macar azlığı partisine Macarların ve iter bazı partilere de Masonlarm ve kim; gizli, kimi açık çalı- şan bazı müesseselerin büyük yardım- larda bulundukları söyleniyordu. Fran- “2 dostluğunun bu memlekette en bü- yük-mürevvici olan" “İetleskonun Bel reşe dönmesi intihabalm diş sryasa ü- gerirideki ehemmiyetini göze “vurmuştu. Uzun zaman memleket dışmda' yaşıyan bu zat milli köylü partisile birlikte mü. cadeleyi kabul etmişti. Bu partinin dış sıyasada aldığı cephe şuydu: 1 — Milletler cemiyetine sadakat, 2 — Romanyayı tamamiyle Fransa- va hağlamak, 3 — Dahilde faşist temayüllere, gizli açık, teşkilâtlanmak hakkını, tanımıyan hir sivaset ve icabında bir halk cephesi kurmak, 4 — Romen sarayınm iç ve dış poli- tikadaki rolünü hiçe indirmek. , 5 — Almanyaya ve İtalyaya karşı dikkatli ve çekingen bir. politika takip etmek. Bunun karşısmda iki muhtelif teşekkül etmişti: vE eğin 1 — Sabık Başvekil Tatareskonun Ji- beral partisi ve onunla birlikte intihap mücadelesine giren kartel partileri, 2 — Faşist ve faşizme yakın partiler. İlk cephe demokratik görünüşü mu. bafaza etmek suretile otoriter Bir rejim yürütmek aratundaydı ve açıkça sara- vm emri altındaydı, İkinci cephe görünüşte biribirine düş- man iki partiden mürekkepti: 1 — Demirel, 2 — Irkçı milli hıristiyan. Bu iki partide el altından sarayla münasebette bulunuyordu. İntihabat Tatareskonün şiddetli ida- resine teğmen , kendisine ve müttefikle rine umdukları derecede kahhar bir 22- fer karandıramadı. Titülesko ile arka. daşlarınm partisi, bütün tazyiklere rağ- men hükümet cephesinin kazandığı rey- lerin yüzde altmışı derecesinde rey aldı, Fakat asıl umulmıvan müvalfakıyeti faşist “Demirel” partisi kazandı. Halk i arasmda çok - ehemmiyetsiz bir. mevkii olduğu sanılan bü faşist ve Almanya dostu parti tam 66 saytav çıkardı. Irkçı millt hıristiyanlar da 33 saylavlık ka sandılar. Bihaenâleyh- diğer “ufaktefek partileri bir kenara bırakırsak; Hükümet cephesi 146; Titülesko tarafı 88, Faşistler 99. ———— rırız. lukları neticesine va- saylav çıkarmış oldi pe l bitenlerin iç yüzü... Yazan: Şekip Gündüz | İkisi Sarayın ve birisi halkın tarafın. da olan bu üç kuvvet “arasında hiçbir birleşme ve anlaşma “imkânı bulunamı- Yacağı tabiidir. Zira sarayın emri altın- daki iki grup Üzerinde avni zamanda ay- ri ayrı ihtiraslar da dir, Bunun üzerine, millet biribiriyle ayni ayarda üç parçaya ayrılmca saray kendi irade. sini hâkim kümakta zorluk çekmedi. Yüksek bir sıyasa adamı olduğu mu- hakkak görünen kral Karolun bu irade- sini, temsil | salâhiyeti, “şimdilik irkçı milli hıristiyanların lideri Gugaya veril- miş bulunuyor. Bu zatın devamlı bir otorite tesis ede- | bileceği şüphelidir. Eğet rivayet edildiği gibi yeni intihabat . yapılacak. olursa Guga partisinin daha yüksek bir mu- vaffakıyet kazanmasına ihtimal yoktur. Sön hâdiselerin Roma ve Berlinde bü- yük bir sempati ve memnuniyet uyan- dırmış olması, Fransız Hariciye Nazırı Delbos'un son seyahatinden pek kârlr dönmediğine delâlet ediyor. Silâhlanma- sında ötedenberi Fransadan mühim mü- zaheretler gördüğü rivayet edilmesine rağmen Ronlanya, dış soyasasım bazı ik- trsadi menfaatlerine muvazi bir hat üze- rinde yürütmek azmini «gösteriyor. Bu asim Romanyada partilerin üstünde bir kudretin azmidir. Bizce yapılacak şey, müttefik, komşu ve dost devletin bu buhrandan bir an evvel kurtulmasını temenniden ibaret- tir, Şekip GÜNDÜZ Paylaşılamıyan çocuk Fatma ilhanın vekili tıbbıadli raporuna © itiraz etti Dün âltmcı hukuk mahkemesinde paylaşılamıyan çocuk davasına bakılmış fakat mahkeme yine bu hususta bir ka- rar verememiştir. Dört senedenberi sürüp giden bu dava yı dinlemek üzere kalabalık bir halk küt- lesi saatlerce mahkeme kapısında bekle- mişlerdir. Muhakemeye geç vakit başlanmıştır. Fatma Ilhanın vekili, tıbbı adlinin ra porunda İsabet olmadığını ve bugünkü fennin hiçbir zaman “bu çocuk bunun değildir,, diyemiyeceğini iddia etti. Bun- dan sonra, şöyle dedi: “— İnsanların kanları dört grupa ay- rılır, Fatma Nezahatle Alinin kanları nasi biribirine uUymuşsa, Nerminin ka- nı da bir tesadüf eseri olarak ayni grü- pa girmiştir. Bir çocuğun kanının anasi. nır grüpuna uymaması çocuğun kendi- sinin olmamâsını icab ettirmez. Babası- nm karina uymuş olabileceği gibi, bu- nun aksi de varidi hatırdır. Bu çocuğun babası malümdür. Halen Çorluda bulunuyor. Bu çocuğun Meh - met isminde bu adama ait olduğu şahit- lerin ifadeleriyle de sabittir. Trbbr adit- nin raporu nesebin tayininde bir kıymeti haiz değildir. Babasınm kanı henüz tah 1I edilmemiştir. Muhakkak onun da ka- nım tahlil ediniz demiyorum. Kan tah- liliyle nesebin tayini imkânsızdır. Kanlar dört grupa ayrıldığına * göre kanları biribirine uyan insanların yekdi- #eriyle akraba olmalarmı kaydetmek lâ- zımdır. Halbuki bu imkânsızdır. Müek- kilim bu işte bir ana şefkatiyle uğraşı- Yor, Halbuki onlar çocuktan bilhassa istifade etmek için uğrasmaktadırlar, Bundan sonra söz alan mukabil taraf vekili de şunları söyleriz — Şayet Mehmelin kanı tahlil edile- cek olursa bu iş daha aylarca #ürecek- tir. İddiz üzerine kanlar iki defa tahlil edilmistir. Artık buna hiçbir şey dene - mez. Eğer buna da idein'arı varsa kan- ları Avrupaya gönrlerelim, İstifade cihetinö - gelince, bönim” de müekkilim bir ana şefkatiyle uğrasıyor. Bu ne Mrsr kralının oğludur, nede bir apartımandır ki, kendisinden bir istifa. de beklensin. Singepordan o bir görünüş Siyasi meseleler Si ngapor;ş olacaktır ütebessim yüzlü, jaket ataylı ja- pon mürahhasları 1922 senesin- de toplanan Vaşington konferansında İngiltere ve Amerikânın ellerini kıs kv rak bağlamak için her çareye baş vur- muşlar ve üzâk Şarktaki bugünkü faa- liyetlerinin zeminini daha o zamandan hazırlamışlardı. Vaşington muahedesinin . bilhassa ön dökuzuncu maddesi Japonların pek işine yarıyordu. Bu madde hükümleri mucibince, Britanya, Hong Kongu tah kim etmiydeek, Amerika da Manilla ve Filipin adalarındaki ehemmiyetsiz “©- lan tahkimatmı kuvvetlendirmiyecek- ti. Buna mükabil Japonya da Asya iç- Kong adası var. Bu, sudan birdenbire yüselen dağlık ve tahkimi pek kolay bir ada, Hong Korgun uzak şarktaki t&a ri mevkii pek mühim. Bu ada, bütün Çine yayılan idhalatın bir nevi tevzi merkezi rolünu görüyor. Bundan başka Cenubi Çinin ihracatı da bu Jiman tari- kiyle oluyor: öyle ki, pek yakında bu limanın U- zak şarkta Japon kontrolünden âzade yegâne liman olarak kalması pek muh temel, Çin denizinin daha ilerisinde, bu a danın yine kendi gibi ihmal edilmiş bir eşi var* Filipin adalarındaki Manila. Amerikan idaresi altında olan bu 8 da, Hong Kongtan 600 mil, Şanghay- dan 1000 mil uzaktadır. Filipinler 6000 kadar gayet küçük adacıklardan terek küp ediyor. Bunlar ufukta tıpkt kara bir.bulut gibi yükselen, volkanik bir a da gurupudur. Gurupun en büyük ve mühim a- dası Luzun adasıdır, Manila şehrini bu adada “İlk kuranlar İspanyollar olmuş- Tardır. İspanyollar o devirlerde korsan İs- “larına karşı koymak maksadiyle bu şebrin etrafmı bir surla çeviimişlerdir. Bu kalın duvar, yapıldığından iki sene sonra 2000 kişiden terekküp eden Çin korsanlarına karşı istenilen işi görmüş fakat şehir 1782 senesinde ingilizler tarafndan zabtolunmuştu. İngilislerin bu adayı işgali ancak bir sene devam etmiş, bundan sonra a da yine İspanyolara geçmiştir. 1898 se nesinde Amiral Devy, bu adada Ameri kanın Uzak şarktaki ilk ve yegâne müs temlekesini kurmuştur. O günden bugüne kadar geçen va kalar, Filipin adalarını adım adım İstik lâl ye -hurriyetlerine yaklaştırmıştır. Ametika bunu son zamanlarda adeti teşvik etmiştir. Çünkü Filipinleri ani ikinci bir Cebelüttarık ! .Singapor, yakın bir istikbalde . Suzak şarkta Japonyanın kar- şısına dikilecek yegâne kale bir Japon hücumundan muhafaza ©t- mek Amerika için pek zordur, Manila yı çeviren tahkimat eski, toplar adeti tibariyle pek azdır. Her ne kadar limanda daima 'bir keç harp gemisi bulunuyorsa da, bun- lardan ani bir hücum karşısında fayda beklenemez. Manilayı üs ittihaz etmiş olan Amerikanın Çin filosuna bahri mahfellerinde "intihar filosu” göziyle bakılmaktadır. Bu, yerinde bir buluştur. Çünkü bu filo Amerikânm ehemmiyetlize bir de- niz kuvveti bulundurduğu Havai adalâ rından tamam $000 mil uzaktadır. Bütün bunların İngiltere ve Ameri ka için bir teselli var. Singopur #dasi, İngiliz diplomasisinin bazan şeyta- na külahı ters giydiren kurnazlığı bu adayı Vaşington muahedesi kayıdları dışında bırakmıştır. Bu ada belki yakın bir istikbalde Uzak “şarktasJapoöyanın karşısına dikilecek yöğüre'kale'olatak” tur, Singapur Britanyaniti pasifik deni- sine âçılan mühim bir kapısıdır. Uzak şark, Avustüralya ve Yeni Zelandi ti- careti bu ada yoliyle yapılır. Ada Bri- tanya imparatorluğu için hayati ehem- miyeti olan Hinâ denizine hâkim bir mevkidedir. İşte İngiltere bu adayı her gün biraz daha tahkim etmekte ve onu Japonyaya karşı elinde bir koz olarak saklamaktadır. 1930 da Londrada toplanan bahri konferanstan dönüşte Japsnya murah- kasi baron Vakatsuki Singapurdaki İn giliz üssübabrisini Japonya için pek teh Tikeli bulduğunu açıkça söylemişti. İngilizler, Japonyanım telâşma rağ men Singapur tahirimatmı her gün'bir kat daha kuvvetlendiriyorlar. Bu ada rın ikinci bir Cebellüttarik olmasrar- tık bir gün meselesidir. Singapurda kilometrelerce uzayıu giden bir üsstibahri var, Burada öyle duklar kurulu ki, her hangi bir ihtiyaç vukuunda İngilterenin en büyük zırh Uları kolayca tamir edilebilecektir. Bu nun yanında bir de tayyare Üssü var. İngilizler Singapuru 1922 Vaşing- ton konferansında Japonlardan kaçıran diplomatlarma ne kadar teşekkür ette- seler azdır. Kumarbaz çocuklar Şehremininde Sarı Musa mahallesinde oturan Receb, Hurşid ve Ali isminde üç çocuk tarihi kıymeti haiz olan eski tr. ve aldıkları paralarla biribiriyle kumar mai Arkadaş katili mahküm oldu Bir müddet evvel Necib isminde bir || arkadaşını yaralıyarak ölümüne sebebi - yet veren, diğer arkadaşı Abdullahı'da hafif surette cerheden Kemal'isminde bir' genç dün ağırceza mahkemesi tarafın - dan beş sene ön bir ay ağır hapis ceza”| van sına mahküm edilmiştir. halde üç yüz elli kadar kits? yazmış. olan «Fransız xomançısf Georst$ Simenon, şimdiye kadarki çalışmasını ancak bir hazırlık sayıyoramuş. Asli ©” tini kırk yaşında; yani beş sene <9 vermeğe * başlıyacakmış. “Biz de GP kitablarını okumak: için beş sen dahi bekliyebilirize” Şimdiye kadar hiç ok madım değil; hatta hoşuma gittiğini de itiraf edebilirim, fakat, ne yalan söYÜY© yım? ona Fransız münekkidilerinin #0 zamanlarda vermeğe başladıkları ehem miyetin hikmetini bir. türlü anlıyas” dım, Şüphesiz işin içine kitab naşirleri” nin hatırı karışıyor; belki. kertiyet öf miünekkidlere tesir ediyor. Oç yüz df cild bul yazması şöyle dursun, okumasi bile kolay değil, Fakat bunu da pek ” zam etmemeli: polis ve macera yoman” Yazarların bir kısmı, böyle velâd ve? yor. Alexandre Dumas otuz beşinde bel ki üç yüz elli roman yazmarıştı am3 © mun- her eseri, hacmi İtibariyle, Sİ7© Bon'unkilerden hağir büyüktür Şu Fe * toma3'ları yazan Maurice — Allen G€ her kitabını üç beş günde çıkarırmış. Georges Simenon, hakiki eserlerin! vermeğe başladıktan beş yıl sonrt, ye 1947 de Nobel mükâfatını alacağın? kani imiş. Daha çıkmamış olan kitabi” rn kığimetini şimdiden takdir edeni” ama Georges Simenon'uri Nobel mük$” fatımı almasma ihtimal söyliyebiliriz. On sene sonra o yaaa rin harikulâde eserler yazmış olacağı ? farzedelim; buna meden imkân olma” fakat on sene sonra, şimdiki kif unutturmuş olacağın: kolay kolay (A demeyiz. Halbuki Nobel mükâfatı, .. nız bir kitabı değil, bütün eseri düny tanınmağa lâyık görülen mı verilir. İsveç Akademisi de; beş kadar dört yüzden fazlayı bulacak lis, -ciayet: romarımı bütün Aleme Sa siye etmenis “mesuliyetini, bilmer"0””. zannöderim, kolay'kolay yüklenemez. | “Fakatbi adanida > nelsinesKar” kadar emniyet görmek me de olsa İĞ, nım hoşuna gidiyor; Georges Simenof” güzel sözleri de var. Bakm ne di” “Bütün bunlar (yari şimdiye kadar Te dıkları) bir şey değildir. Daha beri; Z tediğiie erişemiedim. > Böyle olmasi daha iyi. Çünkü bir insanm, istedifi erişince öleceğine kaniim. Vaktinden Ö” ce ölenler yoktur... pir Kendisinin zeki olmadığını, zate sanatkâr için zekânm lüzumsuz. zararlr olduğunu iddia eden bir adam böyle şeyler söylemesi hayrete Lei Çünkü kimsenin vaktinden eve, yani şıdığı eseri vermeden önce ölemiy ç düşünmek gerçekten derin bir pir Tabiatte her şeyi tanzim eden üstün sür olduğunu sezmektir. Sade bu için Simenon'un güönak'larmın affedii? Nobel mükâfatmı kazanmasını & ederim. y H. — G. Simenen'un - sözlerini Nowvelles lttöratres'den aldım. Nurullâh ATAÇ Avusturyada Nazi propaganda! Viyana, 29 (A5 A) — Astar propaganda evrakı sokmağa-matii “... yük bir mazi teşebbüsü ik Yukarı Silyadaki , Sehardine Bl, memurları dört kişi ile Passauda” kia PER Eğ ia ei > Hicri: 1356 “- is iz 2,26 Gün dönümü fırtması Sabah Oğla Ikindi Akya: » £9İ