30 Aralık 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 1

30 Aralık 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Perşembe 30 Ulus basımevi Çankırı Caddesi: Ankara İLKKÂNUN TELEFON v | EElan O BE ğ Hühü ü git 2 ea Ft 1061 5 KURUŞ Tel:rlf: Ulus - Ankara ADIMIZ ANDIMIZDIR CUMARTESİ YENİ İLÂVEMİZİ BEKLEYİNİZ Yeni ilâvemiz herkesin daima başvuracağı bir eser olacaktır 1938 Fenerler hükümet idaresine g eçiyor GÜ Maliye Bakanlığı fenerler meselesini nihayet kökünden halleden kanun projesini Kamutaya sevketmiştir Fenerler işi nasıl bir davâdır ? Deniz seferlerini kolaylaştırmak i- çin sahillerimizin icab eden yerlerinde tesis edilmiş ve edilecek olan fenerle- rin idaresiyle bunların masrafları« na karşılık olarak büu fenerlerden istifade eden gemilerin uğrıyacakları limanlarda fener resmi tahsil etmek üzere 1860 tarihinde meydana getiri - len “fenerler imtiyazı,, 1879 tarihinde osmanlı hükümetince Kolas ve Mişel adında iki kişiye verilmiş ve bu imti- yazın müddeti 1913 tarihli mukavele - in ikinci ddesi ibinç 1949 senesi eylülünün dördüncü günü- ne kadar uzatılmıştır. Hükümetimiz, 1931 tarihinde diğer imtiyazlı şirketlerle yapılan readaptas- yon mukaveleleri arasında fenerler ida- resi mukavelesine de bazı zeyiller ilâve ederek bu hususta 576 numaralı kanu- nu neşretmiştir. Fakat fenerler idaresi mukavele- sinde bir madde vardır ki bu, “imtiyaz müddetinin sona ermesine kaç sene ka- lırsa kalsın, hükümeti, fenerlerin ida- resini deruhte etmeğe salâhiyetli kıl- maktadır. Şu şartla ki, iki taraf arasın- da kararlaştırılacak olan tazminat hü .- kümet tarafından fenerler idaresine tediye edilecektir.,, Hükümetimiz, mukavelenin işte bu hükmüne istinad ederek fenerlerin ida- resini ele almağa karar vermiştir. Bu karar ancak tasvib edilebilir: Türkiye sahillerinde gemi seferlerini kolaylaş - tıran bir müessesenin hükümet elinde bulunması zarurt olduğu için bir; ye - ni Türkiyede hükümetten başkasının resim cibayetine tahammül edilemiye- ceği için iki.... *kk Fakat fenerler idaresinin uzun ve dikkate değer bir tarihçesi vardır.Onu ibret ve hayretle gözden geçirmeliyiz. 1879 tarihli mukaveleden sonra 14 nisan 1881 tarihinde diğer bir muka- vele ile Kızıldeniz ve Basra körfezin- de de fenerler tesisi için şirkete kırk sene müddetle bir imtiyaz verilmiş ve inşa edilecek fenerlerden birinci kısmı teşkil edecek olan 12 t inden ha- sıl olacak gelirin yüzde yirmi sekizi ve mütebakisinin gayrisafi hasılatın- dan yüzde onu hükümete aid olmak şart kılınmıştı. 25 teşrini evel 1894 tarihinde akdo- lunan 4 üncü bir mukavele ile de imti- yaz müddeti 4 eylül 1899 tarihinden itibaren 25 sene daha temdid edilmiş ve nihayet 14 nisan 1913 tarihli muka- velename ile de tekrar 25 sene ilâve- siyle müddet 4 eylül 1949 tarihine ka- dar uzatılmıştır. Gayri safi hasılattan hükümet hisse- sinin bu mukavelenin meriyete gire- ceği 4 eylül 1924 tarihinden itib_arcn yüzde elli olacağı da tasrih edilmiştir. 25 teşrinievel 1894 tarihli mukavelena- mede de safi olmıyan hasılâtın )fiızde ellisi hükümete terkedilmekte idi. Fa- kat fenerler tarifesi o zaman İngiltere hükümetinin itirazına maruz kaldığın- dan müzakere neticesinde wiigd:n tenziller yapılmasına karar verilmiş ve bu tenzilât şirketle hükümet arasında yarıyarıya taksim edilecek yerde im- tiyaz sahiplerinden Mösyö Kolasın oğlu tarafından verilen arzuhalde fe- nerler tarifesinin yalnız idare masrafı- nın tesviyesine kâfi bir raddeye ten- zili için İngiltere hükümeti tarafından kati surette ileri sürülen teklif hazi- nenin bu hususta istifadesini imha edecek bir neticeyi meydana koymuş- tur. Bu esnada Londrada yapılan me- saii sadikane semeresi olarak bu tek- lifin yalnız bir kısmı tenzilâta inhisar ettirildiği söylendiğinden ve imtiyaz sahibi tarafından yeni baştan tesisat ve ıslahat yapılması da derühte edil- miş olduğundan" kendilerinden daha fazla isteklerde bulunulması muvafı- kı adaleti seniye olamıyacağına dair Cumhuriyet hükümeti sayesinde tan kurtulan fenerlerimi zden biri: Fenerbahçe feneri nihayet bir istismar mevzuu olmak: A Atatürk'ün teşekkürleri Riyaseticumhur Umumi Kâtibli- ğinden : 27 birincikânun tarihinin yıldö- nümü münasebetile gelen bir çok telgraflardan Atatürk mütehassis olmuşlar ve teş-kkürlerinin bildiril- mesine Anadolu Ajansını memur et- mişlerdir. Fransız komünistleri bir hükümet darbesi yapmak istemişler Paris, 29 (A.A.) — C.S.A.R. faşist kömplosu lesindeki himl rin başlıcalarından biri olan B. Sugene Deloncle, sorgu hâkimine 15-16 son- teşrin gecesi yapılması kararlaşmış o- lan komünist hükümet darbesi hak- kında uzun beyanatta bulunmuştur. Mumaileyh, genel kurmayın bu plân hakkında sarih ve tam malümata sahib olduğunu ilâve etmiştir. B. Deloncle'e göre komünistlerin ilk çarpışma kıtalarının her biri 150 şer kişiden mürekkeb lejyonlara ayrılmış müsellah onsekiz bin kişiden ibaret o- lup bunların ekserisini ecnebiler teğ- kil etmekte idi. mütt (Sonu 8. sayfada) GÜNDELİK Denizbank Denizbank lâyih ya. tan prensipler, türk - devletçiliğinde ve belki de bu asrın ekonomi telâkki- sinde başlı başına bir merhaleyi işa: retl ktedirler, d kte, hiç mü - balâga olmasa gerektir. Büyük Şef, son direktif nutuklarında keskin hatlarla tebarüz ettirmişlerdi ki, türk devletçiliğinin, eğer vazıh, fay- dalı ve dayanıklı bir sistem olmasını istiyorsak, onun bürokrasi ile olan bağlarmı kesmek ve ticaret zihniye- tine uygun cihazlarla kuvvetlendi rilmesini temin eylemek lâzımdır. Denizbank ,ilkönce, bu direktif- ten kuvvet almaktadır. Fakat bun- dan sonra da, daha hususi manada olarak ve Başbakanımızın bu husus- taki izahatında dendiği gibi, Büyük Şef'in şu cümlesine dayanmaktadır: “En güzel coğrafi vaziyette ve üç endüstrisi, ticareti ve sporu ile, en ileri denizci millet yetiştirmek kabi- liyetindedir. Bu kabiliyetten istifa- deyi bilmeliyiz. Denizciliği türkün büyük milli ülküsü olarak düşü li ve onu az zamanda, başarmalı- yız.,, Görülüyor ki, endustrisi, ticareti ve sporutamam — vebizden bir deniz- cilik istiyoruz. Gerçekten, kendi en- düstrimize dayanmıyan bir deniz- cilik, dışarıdan ödünç alınmış bir fa- aliyettir. İç ve dış ticaretlerimizle besl yip | disi de bunlara va- sıta olamıyan bir denizcilik, gelişe- mez. Spora dayanmıyan denizciliğin ise hayatta manâsı olamaz. Çünkü denizcilik yalnız vapur ve liman sa- hibi olmak değil, yüksek değerde de- nizci bir insan terbiyesinden istifade etmek demektir. Atatürk, bu üç un- suru bir arada toplamakla, bize hem dde ve insan münasebetleri hem de__bi.r davâyı temelli ve toplu olarak mütalea eylemek hakkında, her za- manki eşsiz ve derin görüşlerinden birini bağışlamıştır. Eğe: Denizbank lâyihası okunur- sa g_orulecnlnir ki, denizcilik gibi çe- _lldı' faaliyetlere mevzü olup türk insanından çeşidli kabiliyetler bek- leyen böyle bir işin bir plân dahilin- de mütaleası keyfiyeti, derin bir ted- kik ve bilgi mahsulü olarak yapıl- mıştır. "Hikümeün bu işlerde takib ede- ceği hareket muhtelif usul ve şekil- r.! Suriye'de kanlı vak'alar Kamışlı'ya bir tayyare filosu sevkedildi Haleb, 29 (Hu- susi) — Kamışlı içinde — vatanilerle hiristiyanlar ara - sındaki kavga ni- hayet boğuşma şek lini almıştır. Si- lâhlar — patlamak - tadır. — Hâdiseleri bastırmak — üzere fransız —müfreze - leri sevkolunmuş - tur. Sokaklarda se- kizer kişilik fran sız devriyeleri gez mektedir. Dokuz tayyareden — mü rekkeb bir — filo Kamışlıya gelmiş- tir. Daha vahim ve kanlı hâdisele- rin * çıkmasından korkulmaktadir. Haleb, 29 (Hu- q DİYARBAKIR Kasabadaki kavgalar bir boğusma şeklini aldı e Groll (u—ç&.ş xîp// susi) — Hasiçe gi- rerken öldürüldüğü zannedilen Dir- zor mutasarrıfı kâtibi ile karısı bu- lerle idare edilen mevcud deniz mü- esseselerimizi bir elde topl k ve Hâdiselerin çıktığı Kamışlı mıntakasını gösterir harta lunmuştur, Mutasarrıf karısı ile Ha- siç'de gezerken yolda İbrahim paşa oğullarının adamları tarafından çev- rilerek otomobille Abdülaziz dağına oradan da Abdu Hallo'nun yanmna bir plân dahilinde çalışmağa sevk etmek suretile başlıyacaktır,, diyor, Başbakan. Demek ki, daha ilk adım- da bir köordinasyon'a gidilmekte- dir. İşletme, kredi, finansman gibi davâları, Denizbank tek elden ve tes- bit ettiği program dahilinde başara- cak ve bu faaliyetlerinin t götürülmüşler ve bilâhare serbest bı- rakılmışlardir. Nüfus dalavereleri Antakya, 29 (Hususi) — Nüfus dalaverelerine “devam edilmektedir. Suriyeli birçok göçebe bedevilerin hiç tahkikata lüzum görülmeden ka- dk F l Tf umumi hatlarına uygun düşürecek- tir. Artık yalnız vapurculuğumuz ve limancılığımız için değil balıkçılığı- mız, süngerciliğimiz v.s. için de bir merci vardır. Ve bu merci modern manâsile bir madde teşkilâtıma da- yanmaktadır. yıd lesi yapılmaktadır. Bede- vilerin birçokları husust surette ge- tirtilmişlerdir. Reyhaneiyeye — tâbi Ayrancı köyünde, muhtarın bu kabil kimselerin kayıd edilebilmesi için şe- hadetname vermemesi üzerine nahiye müdürü Zahid bizzat muhtardan zor- la mühürü alarak kendisi bu çeşit (Sonu 8.inci sayfada ) PARİS HALkI YAYA KALDI! Mefro ve olobüs servisleri islemiyor Hükümet Şiddetli tedbir alacak Paris, 29 (Hususi) — Umumi hizmetler grevi bu sabah baş« lamış ve bütün şehirde metro ve otobüs nakliyatı durmuştur. Di- ğer taraftan nakliyat müesseselerindeki grev de umumileşmekte- dir. Havagazı, elektrik ve su servisleri de sıhat ve emniyet ser- visleri gibi temin edilmektedir. Çöblerin kaldırılması henüz te- min edilememiştir. Ve bunlar bazı mahallelerde yığınlar halin- de durmaktadır. Hiç bir hâdise kaydolunmamıştır. (Sonu 8 inci sayfada) Romanyada yeni seçim yapılacağı anlaşılıyor Dış politikada eski taahhüdlere ve dostluklara riayet edilecek Bükreş, 29 (A.A.) — Rador ajan- sı bildiriyor: Kıral, yeni kabinenin yemin töreni dolayısiyle söylediği nutukta ezcümle demiştir ki: “— Memleketin idaresini derin bir surette tetkik etmeden size ema- net etmiş değilim . Önünüzde mühim bir çalışma ve zor saatler mevcuddur. Sarsılmaz bir vatanseverlik ve kırala ve memlekete sadakat hissiyle mut- tasıf olmanız icabeder. Kalbinizde bu (Sonu 3. üncü sayfada) Ankara şehir fiyafrosu kuruldu Temsm_er on güne kadar başlıyor Ankara şehir Tiyatrosu genel direktörü B. Raşid Rıza ( Yazısı 9 uncu sayfada | Fıkra Bir facia — Fakat, polis efendi, bu çocuük da- yaktan kaçarak bize geldi. Başka mem- leketlerde hükümet eziyet gören çocü- ğu öz ana babasının bile evinde bırak« maz. Kaldı ki.. — Hakkınız var; hattâ böyle bir ço- cuk geçenlerde gene yerine iade etti- ğimiz için intihar etti. Fakat ne yapa- dlım? Bir başkası da tek başına toprak bel- lemek için bağa gönderilmiş, o gece gelmemiş, ertesi gün bıçaklanmış ola-- rak bulunmuştur. — Biiseniz, beyefendi, öyleleri var ki öniki yaşında bir yavruyu, kendile- ri misafirliğe gittikleri vakit, evi ka- rıştırmasın diye, kapı önünde bırakı- yorlar, Çocukcağız efendileri gelince- ye kadar, soğuktan doönüyor. Fakir bir köylü aileye çocuğunu o- kutacağınızı, ona bakıp evlendireceği- nizi vâdediyorsunuz. Ona istediğiniz gibi parasız hizmet eru'rdı"kten sonra, evlenme yaşına basınca, bir kusurunu bulup kovuyorsunuz. Bu, hemen her adım başında tesadüf edeceğiniz, veya hikâyesıni dinliyece- giniz evlad lık faciasıdır. Bir sürü türk yavrusu, güya kitaba uydu- rulan bu vesile ile, hakiki esir hayatı sürmektedirler. Çocuk Esirgeme ku- rumunun gücü neye yetebileceğini biliyoruz. Devletin içtimai yardım müesseselerine ayırabildiği tahsisat da malümdur. Fakat bütün bunlar, evlâdlık faciasına tamamen niha- yet verdirecek bir nizam kurulmasını menetmez. Bir defa muayyen bazı te- ahhüdlere bağlanmadıkça, ve bu teah- hüdler hükümet tarafından tescil edi- lerek, onun mürakabe hakkı temin o- lunmadıkça, evlâdIrk, bir esir ticaretinin ağır cezasını görmelidir. Doğrudan doğruya himaye edemediği türk yavrularının haklarını korur bir mücadeleye girişmesini Çocuk Esirge- me Derneğinden bekl doğru değil midir? - Fatay Fi 5 * |

Bu sayıdan diğer sayfalar: