çei - Madam Dö Mentenon Yazan: Nizamettin Nazij | — 3 v | Paris, fiyaka miyaka dinlemiyor, Sen jermenden gelen her babayigitin iki günde peltesini çıkarıyordu Bu tek kel'meli cevabı alırken, Firan. — Raz, çozuğun belinde altın kabzeli ince bir kılıca sallandığını farketmişti. Ts- esinden doğrulmağa çalışarak ve | heyecanından ne yapacağını şaşırarak: — Fakıt siz.. Siz kimsiniz? - diye kekeled, . | O zaman ihtiyar annenin ve azamet- li Uşakla bancının ve çıraklarının hay | Tetten fal taşı gibi eçılan gözleri önün. de göcuk, bacaklarını gererek, göğsünü — kabartarak, bir eVyle kılıcının kabzası- Ma basıp, bir eliyle göğsüne vurarak Böyle söylendi: - — ÖOhl Affedersiniz. matmazel, biz, en inayetiyle Fransanımn kralı ve ilerin vun dördüncÜsüyüz.. Bu sözleri 'şidenler evvelâ yerlere at eğilerek çocuğu selâmladılar, | *onra ihtiyar kadım uşağına acele acele İ emri verdi: .'ı — Jül arabayı hazırlasınlar! Haç- Tartlü kral hazretleri bir an evvel Sen İzrmen'de bulunmak arzusundadırlar. Fakat çocuk buna lüzüm görmedi: — Zanmet etmeyiniz madam.., . de- Ü . Atın, arkadaşlarım, ve adamlarım buradan çok uzakta değillerdir. Hâfâ iki büklüm duran güzel Fıran- *aza yaklaşarak saçlarını öptü; — Sizi pek sevdim Matmazel.. Eğer Jetrmene uğrarsanız şatoya geliniz. İyi görmek istedişimzi söylerseniz zi benim varıma götürürler, Ve şınar altındakiler tüya görüp Werine emin olmak /çin başla. — Fiht sellayıp, gözlerini uğuştururlarken, _ıtu uzaklaştı. * — î 1651 sencsndeyiz.... Bir Haziran günü. . Sen Jermenden P>rise uzayan tozlu süvariler gidiyor, süvar'ler geli- Yör, Parise doğru gidenler zinde, çevik sapasığlam gençlerdir. Kiminin Röğsünde yalnız krallığın arması var- Ür, kiminin göğsünde ise krallık arma- Altına sarr sırma *le büyücek bir (——) harfi işlenmiştir. Yeşil ağaç kümelerinden kuş — şakı- geliyor, Geçen her kafile arasın- &n Yülkselen tozlar görünmez oluyor. Göğüslerindeki krallik armasının al- *ba (M.) harfi işlenmiş olanlar hep ©- elbiseler giyinmişlerdir. Bunların ikları vardır ve erimiş zift ılu "ıı bakışlı gözlerinin kapaklarını yıyılın kaşları, güneşten yuıı-ııı Ve abüs suratlarına vahşi ve kor- %î bir heybet veriyor. Bunlar ve bun- yanırda kılıçlarını — pırıldatarak, N:ıınknni uçurarak dört nala at n diğez süvarilerie Paristen dönen- Arasında neden bu kadar fark var? den gelenler gid kler gibi zinde, « a. V“* sapasağlam değllerdir? Ne- —"“lnm süremiyorlar ve niçin br bıı kadar yorgundur?. ! 4, bunlar isyan balnde bulunan tekmesini yemişlerd'r, yaralan- dı: kelıç — salirya sallıya — yozul- h “Hardır. Bunlar dı giderlerken kılıç. Büneşi pırıtdatarak, köy lokan- gp, Tn önlerinde hizmetçi kızlarla şa- ça taranmıs, kabarık kuyruklu O Pt gaklandirarak bu yollardan fi- 5 "ıcçvıiglerdı' Sat, Paris fiyzka, miyaka dinlemi- Senfermenden gelen her babayeği- . günde peltesini çıkarıyordu, *v'm.ıl başka kafileler bunlardan İ 82 yerleri doldurmağa — koşarlar- llt Yörzünluktan sıkalaşmış, kemik - " "h'l Şu atlar bu süvarilerin bir ölecekleri yerlere, bir kısaı ş ::“mn dinlerecekleri kasabala- —fe doğru sürüklüvorlardı. W“lıı ütünden, kim' bacağından Yaralanmıştı. Bazısı bir kr Mm—ı <e l Lı:ymmı asmıştı, Sböne zısının yüzü ise kan sızan sargılar ara- sında kaybolmuş, gözükmüyordu. Halbuki r.e güzekli Haziranın bu Bü- nü! Yazık.. Toz, duman bulutları yeşil a- Baçları kapıyor, bu ağaçlarda şakıyan kuşların şiiri, mal sesleri ve top taşıyan arabaların, gıcırtıları içinde boğuluyor- du. H #T ÜNLAĞ Paris dört yıldanberi isyan halindey- di. Dört yıldanberi halk, parlâmento ile birleşm'şş sokaklarda kurulan barikad- larda ve şekrin ist.hkâmlarında, kenar mahalle delikanlıları ile saylaylar elele harbetmişler, kan tökmüşlerdi ve kan dökülüyordu , Fransı krallarının payıtahtı, Başve- kil Kardina! Mazaren'in idaresine ilk'n- ci defa olarak İsyan etmiş bulunuyordu. 14 yıldanberi Fransanın başında bulu - nan Mazaren ne yapmışsa — yapmıştı, belki Fransaya bir çok iyiliklerde bu- lunmüuştü. Fakat bu halka kendisini sevdirememiş gitmişti. Mazaren reki bilgin, gözü açık ve çalışkan bir adam- dı Fransaya Papanın vekili — sıfatiyle gelmişti. Kral On Üçüzü Luinin meş- hur Başvekili Kardinal dük dö Rişliyö, ölümünden az evvel cnu kendi'sine halef olarak göztermiş ve öldüğü gün kral, pek sevdiği Başvekilinin — vasiyetini tutarak, Pransanın idaresini Mazarene tevdi etm'şti. Bunun üzerine Kardinal Fransız tabiiyetine geçmiş ve asıl ismi olan Ciyolyo Mazarini'yi değiştin'p Ma- zaren diye anılmağa başlamıştı - Acaba Mazaren yeni vatanına, yani Fransaya ihanet mi etmişti? Pransız menfaatler'ni koruyamıyor — muydu? Yoksa Fransız vatandaşmı, Rişliyö'nün günündea daha berbat bir sefalete mi düşürmüştü?. Hayır... Halk iktısadi bir buhran içinde bulunmasına rağmen Başveki| bu buhrandan mes'ul addetmiyordu. Başvekilia aleyhinde bulunanlar, onu niçin isterrediklerir; düşünmeğe — bile lüzum görmüyorlardı. Paris sadece Ma- zareni istemiyordu. Bir başkasının ida- resi âltinda ayı” sefaletin devamma, hattâ daha berbat bir sefalet derecesi- me düşmeğe de razı idiler, Lâkin Maza- reni memlekete refah getirse dahi gene istemiyorlardı. Duvarlara onun çeşit çeşit karikatlir- lerini yapıyorlardı. Lokantalarda, mey- hanelerde. mekteplerde, ve her yere onun alevhine yazılmıs sarkılar söyle- nivordu Pilhassa şai> Searron'un yaz- dığı bir hicviye vardı ki vek tutmuş- tu, Biri bir yerde oru röylemeğde kal- krşmasın, hemen herkes batıma ücüsü - yor ve yüzlerce adem bir ağarzdan söyv- Yemrede başlıyorlardı. . * On yedinci asrın ilk yarısında Pran- gada balk kargaşalığı, ihtlâlleri, soy- guncülükları, gayet tabil bulmağa bas- Hemveti. Oa ücüneü Luinin annesi M ö Mediç, âşıkı Konçiniyi memleketin başma musallat ettiği gün, bozulan /htı- sadi hayat, biribirini takip eden sayısız kargaşalıklara, katl'âmlara sebep ol müştu, Lünetli Konçininin kat'inden sonra da ayni hal devam etmişti. On üçüncü Lufnin veziri kardinal R'şüyö- de, “astilzadelerin Lurunlarını karmak ve protestanları mahvetmek,, ten İbaret olan siyaseti ile uğraşırken bir hayli Fransız kanı aketmıştı, Mazaren belki bazı dostlarının Fran stz haz'nesinden bir kaç ekü aşırması- na göz yumuyordu, lâkin doğrusu se- leflerine kiç te benzemiyordu. Onlara nazaran çok temiz ve çok ileri fikirli iİdi. Fakat ha'k tabıkıları arasında v? yılan batı d-dibodular halkt kardinal Mazaren âleyhine durmadan kışkırtmış- (Devamı var) Hikmet Madenoğla: Gençsiniz. Bünyece iyisiniz. - Boyunuz orta görünmektedir. Esas itibarile uysal bir karakteriniz vardır. İnsanların — zorla değil hislerinin okşanarak daha çok mü- Tüyimleşeceğini tecrübe etmiş bulunuyor- sunuz. Meriyetlerinize, zekânıza iİtimadı- nız vardır. Fakat bü işin teferrüntına dik- katiniz her zaman tam ve mükemmel değil dir. Yaptığınız bir İşi, tekrar kontrol et moği fazla sayarsınız. Tutumlu görünmü- yorsunuz, Elinize geçenl serfederken şim- dilik ileriye ait bir özüntü duymuyor, U- fak tefek işlerden büyük netlceler alına- bileceğini pek hatırlamıyorsunuz. Ameli ve bedeni işlere de kabiliyetiniz iyidir ve bu yoldaki — mümareselerinizin daha iyi neticeler verebileceği de muhakkaktır. —i3— Bebek Seldm ve Bebek Vild, Gönderdiğiniz iki yazıdaki imzaları da okumak mümkün olmadığından — bunlara göre tam bir tahlil yapmak imkânını bu- lamadım. Buna rağmen size yazı tahlilleri hakkıtda bir fikir vermek üzere — isim. kerinizi açık yazarak tekrar mürncantinize intizaren — Şu hususları yazıyorum: Vild: daha dolgünca — vücütlü ve kısa boyludur. Selâm Vild e mukayese edilir se daha — uzünca ve — daha ince — görü- nür. Her ikinizin de tahsili iyidir, Jelâm muhakemelerinde hâdiseleri biribirinden ayırıp tetkik elmek, Vild, bunları bir a- raya getirip bir hükme varmağa alışkın- dır. Vild, daha totumlu ve bir işi — bitir: mek için daha aculdür. Bu kısa İtahat yazı tahlilleri hakkında size bir kanaal uyandırmış bulunuyorsa tekrar müracaat edebilirsiniz. —114— Meraklı 336 : Gençsiniz, İnce yapılısınız. — Sıhhatiniz iyidir. Vücutca dolgun dağilsiniz. Biraz I- nâtçı görünüyorsunuz, bu da — kendinize beslediğiniz İtimattan — mütevellittir. Bir işe tam karar vermeden başlamak ve o İşi yaparken kararımızı tamamlamak bir bu- susiyeliniz olarak göze çarpıyor. Hareket- lerinizin sebehlerini başkalarına anlatır ve bu suretle daha İyi anlaşılmak istersi- niz, İşlerin formalitesini ve harici şekille- rini ibmal etmezsiniz, itibarlarınıza ziya. dece bağlı görünmektesiniz. İntizamı e- ver ve intizamsızlıktan üzüntü duyarsınız. Kusurlarınızdan biri, hüküm — vermekte acele etmenizdir. Bundan — vazgeçmenizi tavsiye ederim. —— C. C. Ce Orta boylu, dolgünca — vücutlu hir rat, İşlerini az emekle görmek — istediği İçin itiyatlarına fazla bağlıdır. Bünyece ve sıh- hatçe Iyisiniz. Mahitinizde temayüz etmek ten, kendinirzi Köstermekten hoşlanırsınız. Biraz da sinirli olduğunuzu — tahmin edi- yorum, bundan dolayı berhangi bir teşeb- büste en kıta yamanda — neliceye varmak ister, beklemek lâzimgelen hususlarda da nceleden muvaffakiyetsizliklere ulğramış bulunmanız çok mümkündür. Zor işlere pek iltifalınız yoktur, bu gibi vaziyellerde (bu olmasa da olur..) der ve geçersinir. —116— A K G: Doğru olarak okuyabildiğime kâani ol. müdiğım için tahlillerde maalesef İmzanız dan istifade edemediin. Orta boylu ve orta yapılı görünüyorsunuz. Yeni cereyanlara, moda haline gelen şeylere meyliniz fazla» dır. Böyle şeyleri hemen kabul — ve tatbik edersiniz. Zekânıt iyidir ve daha çok inki şaf etmek mazhariyetine maliktir. Teşeb. büs kabiliyetinizi de takviye ederseniz ne- ticeden memnun olursunuz. Siz de alışma- dığınız bir işi yapmak için çök mütered- di kalır ve ekser ahvelde yapmakta varge- çersiniz. Rir şeyi uzatmaktan ise kızaca bitirivermek temayülü — sizde de vardır. İsterseniz lekrar müracaat edebilirsiniz. —197— Aakara Bel Bank: Üzünen veya uzuna yakın böylüsunuz. Yaşınız 30 dan aşağı — olmiyâcaktır, Size yavıf denmez, daha fuzla orta yapılısınız. Fikrl işlerden ziyade umuml bir işte dahâa çok muvaffak olursunurz. Belki de — böyle bir iştesiniz. Kendi düşüncelerinizden &i- yade doğru düşündüklerine kanl oldukla- rınızın söz ve İrşatlarına uymağı tercih edersiniz. Okumağa bevesiniz vardır. Bu yolda ehemmiyetle ve dikkatle ilerlemeni- zi taysiye ederim. Bir de zekâinizi — daha ziyade inkişaf ettirmeniz ve umuml mülü- malınızı küvvetlendirmeniz şayanı tavsi- yedir. Bulunduğunuz iş derece ve şeklin- den memnun değilsiniz. O halde tavsiyele riml takip ediniz, bu suretie tekâmülünüzü serileştirerek daha çok fikri bir işde mu- vaffak olmak Imkânınt bulacaksınız. Bu tahlillerim hakkındaki düşüncelerinizi öğ- renmek Isleıuhındcn cevahınızi. bekliyo- rum, Yazan: Kenan ( ER! Kâmlran birdenbire sarardı : Kenan mahvolduk! diye haykırdı Birdenbire ne olduğunu anlayama- mMmıştım; niçin mahvoluyorduk ? K —-KRIZ ) Bir genç ve yetim kızm, hislerine kapılarak ekmeğine mâni olmanın ceza * ancak bu öolabiliridi. Onu 1!k gördüğüm gün soğukkanlı davrandım. Zaten sinirlerim de yatış. mıştı. Yalniz ona: — Kâmuran hanım, bu öşte size ya- kışmıyacak şekilde hareket ettiniz. Si- zin, yetim bir kıza böyle bir fenalık ya. pacağınızı hiç ummazdım. Maamafih ehemmiyeti yok,. Ben gene ona baka- rım. Siz oca değfi, bana fenalrk yaptı- ğınızı unutmamalısınız. — Niçia sana fenalık etmiş oluyo. rum?, — Ondan yavaş yavaş ayrılmak Üze- re bulunuyordum. Halbuki sen buna mâni oldun. İşinlden çıkarılmasına gene ben sebep olmuş göründüğüm için, onu bu halde bırakmırya ne vicdanım, ne de gönlüm razı olabilir. Bu konuşmamız, gene İspironun ga- zinosunda geçiyordu. Gene beni çağırt. meşte, Leylâya taallük eden bahsi bura- da bırakarak! — Şimdi başka şeylerden bahsedelim, Sizi dinliyorum, dedim, O hiç te bu bahsi kapamıya taraftar görünmedi: — Hayır, dedi. Ben hiç işin bu tara. fını düşünmemiştim. Yüzüme sert sert bakmasına artık tahammül edemiyor - dum, Hele kendi çatım altında, benim sevdiğim biT erkeğin nişanlısının bulun- masına göz yumamıyordum. O günkü hâdiseyi vesile bilerek kocamdan Ley. Jâyı kovmasını istedim, Amma şimdi... — Zararı yok, dedim, Kâmuran Ha- nım.. Ne yapalrm!.. Olan oldu... Artık tashihine demkân olmryan bir şey.. — Haıyır var.. Ben gene kocama söy- ler ve Leylâyı fabrikaya aldırırım. — Sakın bunu yapmayınız.. — Niçin?, — Yapmamanız daha doğru olur. da onun için.. Bu benim gücüme gider. Önceden yapmamalıydımır... Bu cümlemi daha tamamlamamıştım ki Kâmuranıı birdenbire kolumu tuttu. ğunu ve reng'nin değiştiğini gördüm... Sapsarı olmuştu.. Titrek - ve bir fısıltı halinde: — Eyvah, Kenan, mahvolduk!.. de- di. Niçin mativolmuştuk? Ne olmuştu? Birdenbire ne olduğunu anlayamamış- tım. Gens onun dili dolaşarak ? — Kocam, geldi!.. Ded'i'ni işittim. Başımı çevirdiğim zaman kocası karşıki masaya oturuyor. du. Ben de şaşırrarştım, Fakat kend'mi toplamayı, soğukkanlı görünmeyi ih- mal etmed'm. Yarı ölü bir halde bulu - nan Kâmurana: — Kendine gel, dedim. Şaşırmıya İü- zum yok.. Derhal kalk ve eve git. Sana bir yey sorarsa,, sokakta rasladım.. Leylönen içten çıkmasına berim sebep olduğumu duymuş, benimle görüşmek istediğini söyleğ, Ben de kabul ettim, dersin, Bana da sorarsa ben de âyni şeyi söylerim. ü Bu yol gösterişim onu kendisine ge- tird!. Ayağa kalktığı zaman titriyordu.. Başıyle selâm vererek hemen ayrı'dı.. Kocast bize sırtını dönmüş, güya gör- memiş gibi bir vaziyet takınmıştı.. Küâmuran çıkıp gittikten sonra yarım saatten farla öylece oturdu..Sonra da kalkıp gitti, Arkasımdan ben de çıktım. Tam Şişli tramvay /stasyonuna geldiğim sırada Leylâyla karşılaşınca her şeyi anladım. Kocasına, Kâmuranım benimle İspiro - nun garzinosunda buluştuğunu Leylâ haber vermiş olacaktı. Çünkü beni! görür görmez korkudan kaçmıştı. Eve geldiğim zaman onu oda- — Melekzad Çinili l sına çağırdım.. Ve bunu neden yaptığı — z (Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur — Nıonara: 24 — n sordum., Çekinmeden cevap verdi; — Tabil yaparım, dedi. O hem ben ekmeğimden etti, hem de seni elimdeı aldı. Onun bu tarzda cevap verişi canım sıkmıştı. Ne yaptığımı Ehıgı bir hal deyilim... — Buğgünden sonrâ, dedim, ikiniz Te de hiç bir alâkam kâalmadı, Eğer be ni bir daha çağırır, peşimi takip etmeyı kalkarsan, seni gebertirim. .Bunu böy lece bil.. Evlerinde bulunan eşyalarımı topar ladım ve bir hamala yükliyerek evimı geldim. Böyle hareket ettiğim halde Leylâdan gene kurtulamadım. O he yerde önüme çıkıyor ve bana rahat ver. miyordu. Kâmuranı da bir daha görmedim Yalnız bu hâdiseden sonra kocasındar ayrıldığını, babası evine gittiğini, bana yazdığı mektuplardan öğrendim. Ha : men her gün aşırı mektup — yolluyoör benimle konuşmak ve anlaşmak istiyor. du. Nihayet o kla variyeti anlamış olacat tı ki, mektuplarının arkası kesildi. Fabrika sahibi, Leylâdan ayrıldığımı duyunca, onu tekrar işine almıştı. L4: kin Leylâ, söylediğim gibi pegmi br. rakmıyor, fakat ben yüz vermiyordum. v va v Artık, Leğlâyla dostluğumuzu ida meyeimkân yoktu. Kâmuranla aramda tanışıklık bu şekilde sona ermişti. Başım biraz sakin kalınca, içimldeki kurtlar gene beni kemirmeye başladı. -Gergi Muallâ ile konuşmamız devam e- diyordu. Onu en az haftada bir iki Ce fa görüyordum. Sinemaya gidiyor, eğ- denilebilecek yerleri dolaşıyorduk. Ba- gım biraz sakin kalınca, görüşmele:imi daha sıklaştırdım. Onun vasıtasiyle ta- nıdiğim adelerde yapıdan — toplantılara: devam etmiye başladım. Bu gezmelerim, Feriköy — ile Fetiköy kahvelerinden ayağımı çekmiye vesile olmuştu. Bu toplantılarda bir çok yeni tanıdıklar e- dinmiştim. Bir cümâ günüydü Muallâ ile birlik.. te, Noterdam Dösyonda okuyan bir ar- kadaşının evinde verdiği çaya gittik. Çay oldukça kalabelıktı. O gün, bana: orada soh sınıf talebesinden Karmen a- deında bir Fransız kızını tanıttılar. Bu. güzel bir kıtdı. Şen ve civelekti. 'Tanışır tarışmaz, bir bülbül gibi şakımıya baş- ladı. Ahbaplığı bir hayli ilerlettik. Bu- radaki konuşmamızı, fırsat buldukça başka günlerde, dışarıda da devam ettir- dik. Kendisiyle görüşmemiz bir hıyll gü- man sürdü. Buluşamadığımız zamanlar. da mektup yazmayı ihmal etmiyordu. Mektepleri kapandığı günlerden birin- de gene buluştuk. O gün bana artık Partise gideceklerini ve İstanbula bir daha İdönmiyeceklerini söyledi. Beni de davet ediyordu. Kalkıp gitti. Bu vefakâr| sevgili, Paristen de mektuplarını eksik| etmedi. Her mektubunda Parise ne za- man geleceğimi soruyor ve beni qok; özlediğinden bahsediyordu . 1 Omınlı mektııılıııııuıı. llııınlıuı kadar devam mı. O günü hiç unut- mam, Zavallı kız neredeyse ı]lbyıq)_ı> tı. Knıüdnl