Parisli tethiş ede HABER — Akşam sonia (0 | n cani Uyumak. istiyordu, elleri ve ayakları bağlı olarak uyumasına izin : verdiler rn lardan b'risi, sağ gözümün İsi Sıyırdı, öteki de şapkamı deldi, eline sarıldım. İkimiz de, bo boğuşa sedirin üzerine düştük. ie ateş ediyordu: Dan! Pen Dan!... Dört el daha artaş Bu kurşunların. hepsi duvara Ben, kendisini birakmıyor- Ne sik: sarılmıştım. an sporcu ve kuvvetli olduğu» yordum. Uğraşryor, * elimden İva cihsevordü. Uzun müddet “miye:ektim. Bu sırada; seditin ki küçük masanın üstünde bir i, Sol elimle boynunu uzattım. çekici aldım. küyvetimle kafasına arka arkaya « üç darbe indirdim. yarıldı. kanlar akmıya başladı ” gevşedi, bayrlâr, yere düştü. Ne e olmaz“diye kelepçeyi bileğine — Silâhınızı neye istimal etmedi- gi N Benim silâhım yoktu. i > Ye Puvanyanın?... iy Sikarmıya vakit bulamadı. yı say) a doğru süratle yol alan, İl içinde, (Karer) baygın bir ty yiyordu. » *ay) da, Sen Lü sokağındaki | Merkeğine götürülen Vâydman; © Prenbura'nun masası önüne dee Sakin görünüyordu. Başındaki Yaraları sarıldı. Ve sorguya bâş- fordda, (Karre) namma sah- etti, Fakat, üzerinde bulunan vesikâ larda yazılı isimler hakkında bir şey söylemedi. Zavallı Leobr'un katli me- selesine gelince, başındaki yaraların kendisini” sersemleştirdiğini. ancak Al- manca Cevâp (verebileceğini anlattı. Komiser dikat tercümanlık vazifesini gördü. Vaydman, sakin, elleri dizi de. cinayetini arilatmağa başladı. Köşkün kirasını vermek “için 2,500 İranka ihtiyacı vardı. Emlâk acenteleri- nin paralı, © ve Üzerlerinde daima çok para bulundurdukların: biliyordu, 25 ikimsi teşrin. O perşembe günü Ltobra müracaat etti, Birlikte köşkü gezdiler. Fakat o gün. onu öldürmiye cesaret €- demedi. Vulzi köşkünde Bsraber © turduğu arkadaşı Fromerin kendisine yardım edeceğini Ümit etmişti. Hal bu ki o reddetti. Bunun örerine ken- disi öldürdü. Sorgu sırasmda telefon çaldı, P. Y. Prenborun: — Prenbum, dansöz Köten'in tey- zesini unutmâ. Ambasadördeki küçük Grüm, Genç kadının, Alman şivesiyle konuşan bir delikanlı ile Sen Klüya git tiğini söylemişti... Prenburn, bunları unutmamıştı. Der hal bunu sordu, Vaydman, ilk defâ ölârak titredi. — Bırakınız beni! Başım ağrıyor! Yarın sabah size hepsini, hepsini söy- Uyeceğim... Bırakmız, biraz uyuyayım. | Polisler biribirlerine bakıştılar ve? | — Pek alâ, yarın olsun!.. Dediler. . Büroya bir yat üstün ler, “katili elleri ve ayakları bağlı ya: tağa uzandı, gözlerini kapadı. Saat sabahın üçü. İki polis memu- ru, uyuyan katilin yanında nöbet bek- Wiyor, Vaydinan dalgın yatıyor. Mun. tazam nefes akyor. Nihayet muayyen saat geldi. Me- murlarından birisi kendini dürttü. Cani, gözlerini açtı, doğruldu. Ve rilen bir firkan kahveyi içti. Ve po- lisleri takip etti. Gösterlen sandalye- ye oturdu. — Dün söz verdin, şeni dinliyo- 2... Ve, cani itiraflarma başladı. — Evet, ismim Ojen Vaydmandır. Şimdi, onun 1908 senesi şübat ayın- da Frankfortta doğduğu (anlaşıldı. Fransaya — geldiği zaman, © ilk evvel Doerbrey, sonra da Karer ismini aldı. ğı öğrenildi. Sorgular sıklaştırılınca bu sahte ve- sikaların Milyori tarafından tedatik o- lunduğunu söyledi. — Milyon cürüm ortağın mıdır?... — Hayır! Öldüren yalnız benim. O, temmuz. iptidasında köşkü tutmak için bana para verdi. İşte o kadar.. Bu köşkü tenba ve uzak bir yerde olduğu için intihap ettim. Zengin adamlar buraya düşlirmek kolaydı. — Ve öldürmek de. İtiraf et. Çün- kü dansöz Koveni de öldürdüğünü bi- liyoruz. İçini çekti, zayıf ellerinin ince par- maklarını siktr, bayılacak gibi oldu Komiser Prenburn bağırdı: — Haydi söyle... Vaydman, korkak nazarlarla:komi- sere bakıyordu. Dudakları titriyordu. Üstte: Vulzi köşkünde araştırma yapılıyor. Altta: Polis müfettişi Bürken, 7 anyan ve Vedren. Mırıldanır gibi: — Bu pek müthiş.. Si ğim, bana bir kâğıt veriniz Dedi. Hemen bir kâğıt, bir kalem verdiler. Acele şu satırları yazdı, po- lis komiserine uzattı. Kâğıdın üzerin- de: “Jan Koveni öldürdüm! dr. Vücudü baştan ayağa kadar titri- yordu. Hazır bulunanlar derin bir hay- ret içinde kalmışlardı. Vaydman itiraf arma devam etti: — Çok şen, çok uysal bir kızdı. Çantasında çok, pek çok para görmüş- tüm. Köşke gelince mantosunu çıkar- mak istedi. Yardım etmek için arka ta rafına geçtim. Beyas ensesini gördüm, kendi kendime düşündüm: (Devamı var) #AHRAMAN KIZ oval a KAHRAMA'N' KIZ ————— givanın söylediklerinden de anlaşıldı. Veçhile, bütün muvafakıyet size... Rahip hayretler içinde: — Fakat... dedi 2, > Susun Korinyan? Bugünkü mu- * ii akiyet tamamiyle size ait olduğu »,» Raskas, siz de yüz altın alacaksı- (Korinyan ümitsizlik & içindeydi. hareketsiz duruyordu)... Şimdi Ya Sinleyin. Be Trankayelle Montar bulmak Jâzrm. Kö-inyan bir adım ileriye atılarak: hi Onların tevkifini üzerime alıyo- kaş Geçen gün muvaffak clamadım, ii, Bankas gıyet sakin ve istihfaf dolu sözünü kesti. betlü, onların tevkifini em- > Rüti Miş Sade;e onlârr bulmamızı yiyen Raskas. Tevkif falan yek. e de Jüzum yok. Sadece onların NE öğrenmek istiyorum. Üst tara a ait, Büyük bir dikatle hareket Ünyare bilhassa bu işi çabuk bitirin. Nida kabalım! Eğer muva'fak olursa agar bin alım. Fakat bu sefiller e- Van lie ikiniz de darağacı: a mi dışarıya çikti- nğ, otinyan heyecan içinde mırıl KE yahut da darağatı! ii. peder Jozefe dönerek: Ni İi ötekisine bakatım 1 il, Dre Jozef de cevap verdi: Ötekini elinizdedir. Üst tarafı uk Oyuncağıdır. Bütün mesele, *tmemek, © acımamaktadır Si Hakyetiniz için tanriya dum ede- YÖ. İçinde gizli bir tsvan bulu- yeetle, kendisini tâldis eden | Mak 9296 önünde'eğildi ve onu ka- iy teşyi etti, Başrahip man başlığını. gözlerine indirdi i ve kendisini bekliyen arabaya doğrü yürüdü. Bu:araba hareket ettiği zaman, kardinalin: ikametgâhına üzun böğlm bir sike giriyordu. Xxvii KAHRAMAN KIZ Rişliyâ kamasını yokladı ve kımın dan kolaylıkla çıktığına emniyet getir- di. Bunun üzerine, bir nevi kabalıkla kapıyı açtı ve Annaisin Üzerine yürü- yerek şöyle dedi; ) — Bir muhakeme vuku bulacağını, herhalde timit etmiyorsunuz, zannmda" yım. Sizin suçunuz, gizli bir cezayı icap ettiren suçlardandır. Bu andan iti baren hiç kimseyle görüşmiyeceksiniz, ve akıbetinizden hiç kimse haberdar ol mıyazaktır, Annajs ayakta duruyordu, eldivenli eli de bir koltuğun arkasma dayâlıydr. Vaziyetini hiç bozmadı ve Rişliyönün gözleri içine bakarak şu cevabı veri: — Yanılıyorsunuz, Akibetimden bir kişi haberdar olacaktır: O da sizsiniz! Rişliyö silkindi ve gülümsiyerek: — “İehlikeli olmıyan bir şahit, dedi. Sizi ne hale getireceğimi yalnız ben bi- eceksem, emin olunuz ki matmazel,An nais dö Lespar denilen bir mahlâkun ü- zerine pek çabuk bir nisyan perdesi örtülecektir. — Yanılıyorsunuz. Sizin vicdan 3- sabt duyacak kabiliyette olmadığınızı biliyorum. Faka şunu unutmayın: Ben öldükten sonra benim namıma annem sesini yükseltecektir. — Öyle olsun! Esasen sizinle mü- nakâşa etmeğe gelmedim. Henliz her şey bitmemişken, size bir halâs tekli- finde bulunmağa geldim. Mademki hiç kimse bizi duymuyor, sizinle açıkça ko n tn. wa kız tekrar etti: — Yanılıyorsunur, duyan birisi var! “Çesadüf mü, yoksa bir hişsikablel. vuku muydu? Burası meçhul, Genç kız elini kapıya doğru uzattı. Ve'bu hare Bizi pek alâ Xxvn SEN PRİYAK Kafile, evin önünde toplandı. Mu- hafızlar sayıldı. Beş ölü ve sekiz yara. b vardu Bu yaralılar arasında, darbe yi.kafasına yemiş olan muhafaza ku- mandanı da vardı. Ölüler ve atlarma binemiyecek kadar yaralı olanlar eve nkledildi. Kardinal: —İlerit.. Diye emir verdi. Tedi — Eyvah! Zavallı Rasi. m cesedi- ni görmeden gidiyorum. Fakat tam bu sırada, evin içinde bir feryat yükseldi : — Korinyan! Aziz dostum Korin- yah! Gelip beni kurtarın!.. “Saçları diken diken olan Korinyan, dehşet içinde mırıldandı: — Raskas! * Cüce bağırmakta devam ediyordu: — imdat Korinyan! İmdat! Kardinal hayretle sordu: — Bune? Korinyan kekeliyerek cevap verdi: — Raskas! Fakat... Buna imkin yek1... Rişliyö samimi bir tavırla: — Bu cesur ve mert Raskası az da- ha unütuyordum ODerhal Okendisini tahliye edin! Çehresi sapsarı kesilmiş olan OKo- rinyan, Sen Priyakı gözleriyle isticvap etti; evdeki kadm, kendisine Raskasın firarmı anlattığı için, Sen Priyak da hayretler içinde kalmıştı. Ayni hare ketle, atlarnıdan atlıyarak evin içine daldılar. Onlar kadar hayret içinde bu Turan kadmın esasen sürmesi açık olan odanm kapısını açtığını”gördüler. Ras- kas onları selâmlıyarak dışarı çıktı. — Kadın kekeledi: — Orada ne işiniz vardı? Korinyan da şöy- | | ! Raskas, hiç bozmadan, gayet tabii bir tavırla Cevap verdi: — Sorduğu suale bak.. Kapıyı aç- mam dâ açmam diye tutturmamış miy- dnız?... Korinyan dehşet içinde ürperdi: » — Demek ölmediniz, “le mi? — Bir müddettenberi, bütün derdi- niz, beni ölü görmektir, Korinyan! Siz aklınızı mt öynattınız?.. Beni kim öl dürecek? Gri are Ta Tiz Tg e Raskas, Molüsden ayrıldıktan sonra, örmana girmişti. Üç kahramanın hücu munu görmüş ve kendi kendine şöyle demişti: — Netice itibariyle, Annais dö Les- part ben buldum. Kardinal bana kati yen kırmaz, bilâkis takdir eder. Bina- enaleyh her şeyi yoluna koyalım... Bunun Üzerine, Raskas, arbede- den istifade ederek, nazarı dikkati kel- betmeden, eve daldı ve evvelce kapatıli mış olduğu salona girdi. Raskas, kardinalin önüne gelince, vaziyetin mükemmel olduğunu derhal gördü. Rişliyö ona ancak birkaç ke- İlme söyledi. Fakat bu birkaç gelime, en büyük methiyelere bedeldi: — Raskas, bu akşam veznedarı gör! Korinyan inledi: — Ne müthiş bir darbe!... Raskası ben... Bizzat ben zengin ediyorum! Kalile yola koyuldu. Raskas orma na koşarak, Molüsün, kendisine vermiş olduğu ata atladı ve akşam saat altı da Parise giren kafileye yetişti. Anna- is, kardinalin ikametgâhındaki bir sa- lona kapatıldı. Bir ölüm endişesi için. de bir saat geçti genç kır, kendi kendi- ne soruyordu: — Akaba niçin, niçin beni kardina- lin ikametgâhına kapattılar? Birdenbire ürperdi: Kapı açılıyor. du.. Kardinal dö Rişliyö içerie girdi. Bu bir saati, kardinal, peder Jozef- le geçirmiş ve ona Verdürün sözleriyle, arbedenin bütün tafsilâtını anlatmıştı