EY TE “Dış Siyasa Japonya ile harbi kabul edecek arslan aranıyor ! Yazan: Şekip Gündüz Japonya bildiğinden şaşmıyor. Panay hâdisesi ve Çinden yükselen feryatlar, Avrupa ve Amerika merketlefinde en- dişe, arıp ve heyecan doğura dursun, işte Mikado orduları gene ilerliyor. Ge ne şehirler yakılıyor; gene on binlerce masum öldürülüyor ve zaptettiği top. raklar üzerine Japonya yeni yeni dev- letçikler kuruyor, Bir müüdet evvel Amerika Cumhur- reisi Ruzvelt, verilen tarziyeyi kâfi bulmadı, Amerikan milletine savrulan hakaretin ancak Mikoda tarafından şahsan verilecek bir tarziye ile unutu. labileceğini söyledi. Ne oldu? Bu tar- siye verilâi mi? Tabit verilmedi. Zira Mikado, bü teklifi duymağa bile tenez- zül etmedi. Tebaası tarafından sadece haşmetlü ve fani bir milli şef gibi telâk- ki edilmiyen ayrıca ülühiyetlâ bir ru- hani mukaddes reis saygısı gören Mi- kado, elbette, bundan böyle de bu gıra- nit ve çok asil heykel sessizliğini mu - halaza edsektir. O halde ne olacak?. Bu suali bir kaç gün evvel Londrada Avam Kamarasmda, en küyyetli muha- İefet partirinin reisi, yani İşçi partisi. nin lideri binbaşı Attlee, İngiliz Başve- kiline sordu. İngiliz Başvekilinin verdi- Fi cevap su oldu: “— Uzakşarktaki muhasamaya niha- yet vermek için ortada bir tek vasıta yardır; Kuvvet. Uzakşarkta © emniyet ancak kuvvete dayanarak kurulabilir, Fakat Paşifik'in emniyeti için yapılmış olan dokuz devlet muahedesinde, “İca- bında kuvvete müracaat ööllebiledeği- ni, kâbul eden bir madde'yoktur.,, Madd:?!,, İngiliz Başvekili bâlâ maddelerden, muahede metinlerinden bahsediyor. Bu hale bakarak gülmek mi lâzım? Hayır, Bundan ç;karılacak &ddi bir mâna var. dır. Zira; İngiliz Başvekili, ilk defa olarak açık bir surette, Japon taldırışlarının önüne ancık kuvvetle geçilebileceğini söyle miş bulunuyor. İspanyada da, iki yıldanber İngiliz menfaatlerini tehlikeye koyan. hâdise ler cereyan etmektedir, Fakat bu iki vıl içinde İngiltere bir defa olsun “Tapârıya iş'nin kuvvetle halledilebileceğini,, söy. lemiş değildir, Bu İspanya İngilterenin yanıbaşın- dadır da. Oraya on beş gemi gönderme- si elbette Uzakşarkta bir harbi göze almasından çok daha kolay, çok daha pratik ve faydalıdır. Böyle olmasına rağmen adimi müda. hele prensibine dört elle sarılan “bu In- giltere acaba niçin, Uzakşarkk için de bir ademi müdabele projesi hazırlamı- yor? Çünkü Uzakşarkta dehşetli bir yağlı kuyruk vardır; Çin... Avrupanın medeni devletleri Bü “Çi- ne küçük devletçikler gibi sidece me deni ve insani bir merhamet duymak- ta değildirler. Onların ince duygulu kalblerins asıl dokunan şey, işbu yağlı kuyruğun bir başka azılı kurt eline geç. mek üzere oluşudur. Bugün medeniyet, insaniyet, vicdan diye barbar bağıran- Jar dün o Çinin göz yaşlarını hep gör- memezlikten gelmiş olanlardır. On de. kuzuncu asrın 75 yılı hep Çin yağması ile, Çin topraklarını taksim etmek hir- siyle geçmiş değil midir? İşte tarihten gıakıdığımız bazı not- lar: 1826 yılımda, Britanya imparatarlu. Yu Cenubi Çindeki Birmanya ve As sam arazisini eline geçirmiştir. 1857 de Fransa Cumhuriyeti Annam ve Tonkin'i zaptetmiştir. Koskoca Tibet ingiliz ve xu altına girmiştir. Rus nüfu- 1924 de Sovyet Rusya Çinle yaptığı bir muahede neticesinde, (Sin Kiyang w Şarki Türkistan) xve Tibetten Mon. golistana kadar uzayan geniş toprakis- ver ele geçirmiştir, Şanghay Avrupalıların müşterek is- tilâsr altındadır. Ve Kanton limânı ile Hoh Kong adasının Britanya eline geç- tiği günlerde Almanların da Çingtav - da bir müstemleke tesis etmesi gâyet tabii addolunmuştur. Velhasıl bir “Yağ- ma Hasarın böreği, dir gitmiştir. Acaba buğün Japonya karşısında ho. murdananlar, ayni Japonyanm 1910- da Kore imparatorluğunu ilhak etme. sine neden göz yummuşlardır? Nejen en ulak bir /tirazda bile bulunmamış” lardır? Şimdi mi insanlık damarları tut- muştur 2, ..» Çin harbi bir çok sahneleri ile inasn. lığımıza Cokunmaktadır. Lâkin bu fa- cisda Japonyanın bombaları ve topları kadar Avrupa ve Amerikanın korkak. lığı, çekingenliği ve kararsızlığı (Oda kabahatlidir, Gözü önünde işlenen bir cinayete tabancasmı çekip mâni olacağı yerde, ceza kanununu açıp; "— Acaba hangi maddeye temas e. der?.,, Diye İlüşünen bir polis masum mi- dür? Elbette değildir... Ve elbette bizi mustarip eden “sulhsüzlük,, içinde bu unsurun İs menfi bir rolü vardır, Çinde, tıpkı bugünkü Japonya gibi hareket ederek yerleşmiş olan bu dev- letlerin, bu.- Japon savleti — karşısmda dünyaya borçlu oldukları iki hareket şekli vardır: 1— Ya bir anevvel silâha sarılıp Japonyayı haklamak. 2 — Yahut ta; “— Arkadaş, senin de hakkın var. deyip yedikleri baldan bir parça da 0. nun yemesine göz yummak, Ikinci şıkka karar verdikleri gün Çan Kay Şek silâh bulamıyacağı için harp, “faube de comlattant,, bitecektir. Fakat ancak aci şıkka karar ver- dikleri gün, geçen asırda Çini yont- makta haklı olduklarını isbat edebilir. let ve Çindeki mevkilerini bundan son- ra da muhafaza edebilmeleri tabii gö- rülebilir. Aksi takâirde haksız, yani kuvvetsiz oldukları anlaşılır ki o za. man da Uzakşark yeni kurdun dişleri arasına geçer. Ve bu bale kifnsenin bir diyeceği kal- maz. Nasıl Negüs, Seba melikesi Belki- sin devrinden kalma vesikalaria Habe. şistanda tutunamadıysa büyük Avrupa devletleri de on dokuzuncu asırdaki kuvvelteriyle kazandıkları (o yerlerde yirminci asırda tutunamazlar. Binaenaleyh © İngiliz “ Başvekilinin muhalefet partisine verdiği cevap, Öz Türkçeye şöyle tercüme edilebilir: “— Uzakşarkta Japonya'ile harp edecek aslan arıyoruz. Var me gelen?,, Bu hitap dünyaya mali olalı tam alt: gün geçti. Henüz görünürde bir yoktur. Gören varsa söylesin! va ; Şekip GUNDUZ 27 PAZAKTESİ BİRİNCİKANUN »— 187 Hicri: 1358 —- Şevval: 24 Güneşin batışı 16,47 Vakit Sabah Öğle indi Akşa. : döts1 İmsak 555 12,15 14,35. 16,47 14,26 5,38 Hazır ilâçlar karşısında hekimlerin vazifesi Yazan; Dr. Rasim ADASAL EYNELMİLEL tababetin belli başlı kâbelerinden biri ve “belki de en mühimmi sayılan ve ilmin en gi- rift nazarlarından en pratik buluntula- rma kadar, bütün sahalarında ilmi mü nakaşalara ve widdi kontrollere serbest sahne teşkil eden Paris gibi medeni bir şehirde bir kaç sene önce büyük bir mecmua hazır ilâçlar ve reklâmları et- rafında çok haklı bir tenkit kapısı açmış ve resmi istihlik Statistiklerine, fakir halk kütleleri arasında yaptığı anket- lerle araştirmalara dayanarak bir sıra makaleler neşretmişti. O zamanlar, değil yalnız hu ilâçları büyük miktarlarda hazırlıyan Fransa, birçok uzak memleketler meyanında bizim pazarlarımızda (devai kül) ilân edilen bu müstahzarların bir nevi “Damping,. ine uğramıştı. Doktorla rin dolapları (eşantiyon) dediğimiz bu ilâç nümuneleri, tbbi mecmuaların ve hattâ gazetelerin en mutena sayı- faları reklâmlarla dolduruluyor; ve ha- fızalarında bunların istiflerini yapamı- yan hekimler bayağı hacil sayılıyordu. Ben de o sıralarda küçük bir kazada iddiasız ve silik bir hekim olduğum hal de her hafta posta ile bu ilâçların muh- telif nümunelerini alıyor ve ınctmualar arasına konan matbu kartları doldura- rak mercilerine gönderince pek az bir müddet sonra dilediğim espesyaliteleri alıyordum. Hekimi bulunduğum kazanm yeği- ne eczahanesi de eski ve yeni bir ürü müstahzarla doluydu; çünkü her gelen ve sonradan değişen hekim &deta bu ilâç deposunun müptelâsr olarak belliye bildiklerini ve yabut da ihtisasa uy- gun bulduklarını eczacıya getirtiyot: fakât başka bir yere tayin edilince tabi- atiyle bütün bu nümüuneler eczahane raf larmda uyuklayıp duruyordu. Onu is- tihlâf eden hekimin de kendine göre birçok seçme ilâçları vardı; ve zavallı Doğru i Değil mi? oBeyoğlundan i o Kasımpaşaya igönderilen çocukla İİ Bazı çocuk velileri, otuz kadari #imza ile İstanbul Kültür direktör- İlüğüne verdikleri bir istidanm sw. X #vetini bize de getirdiler. Bu istida- $ Dolapdere, Ağacami, mevkilerinde outrmaktayız. Bu-ğ gün çocuklarımızın devam etmek- te olduğu Beyoğlu 47 inci okulü baş öğretmenliği çocuklarımızın & | okumakta olduğu üçüncü srufıği de bulunan 10 ncu okula naklinde büyük bir isabetsizlik vardır. Di- : ğer semtlerde ve mmtakalarda ta- & lebe fazlalığı karşısmda çifte ted- risat yapılması zaruri gösteriliyor fi da niçin bu okula bu şekil teşmil ğ edilmemiştir? Çocuklarımızm devam ettiği bu j okulda talebe çokluğu varsa, çok fi yollu 20 uncu okula nakledilmiyor ji da daha uzak ve muhitimizle alâ. il kası olmıyan semtlere gönderilmek ilisteniyor? 4 Saniyen, o çocüklarımızı okula kaydettirirken ikamet tezkeresile wkul muhitinde olup olmadığı a raştırılıyor, niçin bügün ba nazarı itibara alınmıyor?,, eczacı ona da uymak ve dâha ziyade işini mustahzar ticaretine dökmek met buriyetindeydi. O tarihlerde bir tıp metmiasın. da “bir köy hekiminin görüşleri.” başlığı altında neşretmiş olduğum-tah- Yili bir yazımda bu çılgın fakat bir de- receye kadar zaruri olan hazır İlâç ip- tilâsma temas etmiştim. Aradan seneler geçti, Mili güm rük tarifesine ve kontrolüne tâbi bulu nan memleketlerde olduğu gibi, hükü- metim'z ve dolayısiyle bu işlerle uğra- şan sıhhiye vekâleti birçok iktısadi | mülâhazaları ve bilhassa istismar edilen balkın sılhatni nazarı itibare alarak Av rupanın dört köşesinden memleke- timize akan bu ilâçları kontrol altma aldı ve git gide birçoklarınm da Türk tababetinin tatbikat sahalarından tes- hir edici bir tesir yapmamaları için ça İrştr, a İstisnasız olarak bütün bu ilâçle- rı faydasız telâkki etmek ve bilhassa son zamanlarda aşı, serum, ampulçuluk sanatmda musize nevinden terakki gös termiş olan hazır ilâç ilminden modem tababeti mahrum etmesini düşünmek ta biatiyle çok amprik ve manasız bir şey olur. - Bu ilâçları hazırlıyan fabrikalar ve Jâboratuvarlar arasında cihanşilmul şöh reti olan ve bunları ticaret sahasına dökmeden gerek potalar içinde ve ge- rekse hayvanlar da ve hattâ icabında hasta insanlarda ilmi tecrübeler yaptık Tarı mevcuddur. Ve ambalajlar halinde piyasada görülğümüz hazır devaların bir kısmı da doktorlara ilâç ve reçete rehberliğini teşkil eden "Torniüler"ler de yer aldığı gibirresmi faktee KUsikle rinde okutulan (tedavi fenni) dersi es nasında kiddi profesörler tarafınan tav siye edilmektedir. Bunlara her insaflı ve görgülü he- kim kadar benim de bir şey diyeceğim yoktur ve (Neosalvarsan) gibi halas- kâr ilâçlar karşısında kadirşinaslık ve hürmetle iğilmek de mesleki vazifemdir Fakat, bütün bu hüsnü niyetlerimi pe ve samimi temennilerimize rağmen, ilâç imal eden bütün müesseselerin sırf sıhhat ideali ile çalıştıklarını. ve hayat fani oldukça daima yağlı müşteriler bulacak olan pazarlara sürdükleri ilâç larda ticcari menfaat hislerinin karış- madığını da sanmak ancak Tomas Ma nusun meşhur"Ütetipi"kitabında tasay vur ettiği dünya Cennetinin insanların dan olmamız lâzımdır. Ticaretin hemen bütün şekillerin- de meşru hilelerin vene bahaşına olur sa olsu azami randmanlarm çok mak bul hünerler sayıldığı bir devirde yaşı- yoruz. Çok kazanç veren ticaretler © nisbette fazla rağbet görü: ve sanatın ehli olmiyen bir çok para heveskârları da meydanı boş buldukça derhal bu İşle re karışır, Hazır ilâç yapma ve sirme sanatı da bu neviden bir ticaret bükmünü al- mıştır. Ve bu hüküm zahiri de olsa halk nazarında eczacılık ibtisasından son derd:e kârl: sayılmaktadır. Daha dört ay önce Avrupanın en bü yük ilim şehrinde bulunuyordum. He men her gün en kalabalık ana caddele rin kaldırimları üstünde, kürstiler arka sında bağtrabildikleri kadar bir belâ- gatle sattıkları ilâçların medihlerini ya pan ve tesirlerini sayan hazır ilâç satı cıları gördüm. Bunların içinde bazıları duvarda asmış oldukları acemvari vöku du beşer Javhalarında o ilâçların mide- yi bozmadan kana geçtiklerini ve mik- ropları nasıl öldürdüklerini adeta bir he kim salâhiyetiyle gösteriyorlardı. Bu füsunlayıcı hayat eksirlerini ka- pışanların Pariste bile bulunduğunu gö rünce ben de bu sanatın kârl: olabilece ğine inanmıştım. Çok şükür memleketi mizde bu derdze ve bu nevinden telilike li reklâm ve şarlatanlık sahaları yok gi bidir. Ancak bizde de fakir ve cahil has talar buna yakın bazı nahoş tesirlerin esiri olmaktan kurtulamamıştır. Dün akşam değerli tp üstadlarımız vam 1937 Hayata dair Kar C UMARTESİ, 25 ikkânmir Pencereden bakıyoruUu ve yağıyor. Mühim bir iş görüyor tn bi acelesiz, sakin sakin, efendi ip di bir yağış, İnsan soyrettikço api rediyor, gözleri doluyor. Bazan ğa gibi ince, beyaz hatlar, obazan kuşbaşı... Ne şirin, ne sıcak gelis Bittabi ben de, benim yaşındaki kur yazar herkes gibi, Cenab Ji bettin'in “Elhanı şita,, sını MAĞ yorum: çocukluğumuzda erberiei. mişlerdi, O zamanlar o manzum”? hangi mektepde okutmazlardı * Bip;beyaz lerze, bir durmunlı ucv$* Eşini gaylp eyliyen biz kuş Gibi kar Geçen eyyamı nevbaharı arar... Tİ Ne kadar üzenlili, ne kadar YA” bir tasvir!,.. Yemin edilebilir ki nab Şahabeddin onü, bir teny günü, gözlerini kapatıp hatıraları, seyrederek değil, bayağı bir ebrar ya, belki bir kart postala bakar! Yazmış. Tevfik Fikretin “Avenzi il unu, Serveti « Fünun'da nasıl yar dilmiştir, bilir misiniz? İlk sayi” il acayip bir resim, onun yanmdi İn ya içinde Fikretin manzumesi. E san düşündükçe güleceği tutuyo”. debiyatı « Cedide'ciler kıymetli 4 ler vermedi denilemez; fakat ka leyim? onlarda bir nevi | çocuklu bir ciddiyotsizlik vardı. En ateşli gayretli zamanlarında bile mec larmı bir magazin olmaktan kw ramadılar, Önlerinde örnek de değildi: la Revue des deüt Mo: yalnız Fiktetten değil, o Re: Ekremden bile eskidir; onn, okun salar bile elbette görürlerdi. w küçük, fakat onun gibi resimsi” Zırbaşlı bir mecmua çıkarmak aka larma gelmemiş,. Edebiyatta, Di lerde, hayatta, hattâ derletin kanunları inkılâp o vücuda gül. mek istiyen bu adamların Avr” da baş baş beğendikleri, takliğ mek istedikleri şey, haftalık tratlon gazetesi! İnsanın aklı yor... e Kar yağıyor,bazan incelip bazan” Imlaşarak kar yağıyor. Sakin efendi efendi bir yağıs... F. ri rın bu en sakin, en efendice ii bile Cenab Şahabeddinin (“EH şita,, smdaki o operet oOkarmaP zemiyor, Niçin “oyyamı neybab?. arasın.? Niçin sahnede iki tarafa“ etön kant Kiz gidi “6 ie dan, soldan sağn lerzan - Se olsun? Acaba Cenab Şahabei taraftan, hem şimal, hem tan esen rüzgür arasında kar 4 Eımı gördü mü? Niçin karı bu ni ciddiyetsiz göstermiş?... ki Ama hakçası kar da ondan a kamını aldı, Öldüğü günü psi smız, dehşetli bir kar fırtınası eri Yollar kapandı, cenazeye gideni ol çoğu geri döndüler. Kar, kei dö öyle ihtirassız, kuvvetsiz bir $0) ye tasvir eden şaire, bir inteyimet iğ, kadar şiddetli olduğunu göste! Fakat o günde, karın yolları kâ| et masma her şeyi biribirine Karaş tablatin bir gazabı gibi yağma" dg rağmen, ölünün başında “Elhan “. tayı, o operet karını hatırlayı? ; kuyanlar olmuş!,.. yel Sakin, sakin, efendi efendi ey yağıyor; fakat bu da Edebiyatı * a didenin Cenab'rn karı değil, Onu cak kart postallarda bulabilirsini” Nurullah ATAÇ önümler ik ni e dan bir hocamı kliniğinde siya miştim. Tam o sırada muayene eği” | te olan yaşlıca bir kadının oir kağ... önce başka bir yerdenalmış © ğu reçetedeki ilâçları neden yapa dığını sordular; o “yaptıramadığı”.. bu ilâçlardan birinin de İstanbul P“£ sasında bulunmadığını” cevabını VE. Hasta kadın iki çocuğunu lisede © turan ve mütekaid maaşiyle g4 bir duldu, Reçetedeki ilâçların ÖĞÜN pek de meşhur ve mübrem olmiya tahzarlardandı ve biri de ortada Y* Bu reçete vizite parası almiyan i bir kliniğin hekimi tarafından gr tı. Düşündüm, sanatinde içtimai "gi ları, iktisadi dardlerki daima GÖT nünde bulunduran her vicdanlı min de ayniyle düşündüğü tır. Bu kadını bir ecza mezi iki / yok nde ğer ecza deposuna koşturmakta cuklarınn bir lokma et parasını” li pahalı olan ilâçlara verdirme! i ni deval tesiri yapabilen daha yeti, y piyasada, cezahanelerde kolaylık? lunan bir ilâç verilemez Miydi? i Bu ilâçlardan biri baş ağ tansiyonu, diğeri de öksürüğü pi Müstahzarların büyük bir ters bir tek maraz istihdaf edilerek e muştır. Halbuki terkibi bir kafa Dr. Rasim AD” Ey Devami 4 il