Resimle Uç silâhşörler ALEXANDRE DUMA'nın amları KAŞI l Bunları p Biliyor musunuz? e a hvenin tarihi Vaktiyle arap diyarında, keçi çoban- İM tap bügünbüler giki — ksçile- ÜNİ otlatmak için kırlara, bayırlara Ütlirürlerdi, Akşam yaklaştı, gün bat- başladı m abhırlarma dönerler, sarılırlar, yatarlardı. | , Bunlardan bazıları, gece yarısı ke- (| Merin gürültüsünden uyanıyor, hay- 'dan bir kısımızn rahat raba' uyu Manu, bir kısmının da asabi bir hr v tepinip durduğunu. görüyor. buna türlü all erdiremiyorlardı. Çubanlardan biri, bunsi, civardaki Mğda münsevi bir tekkede oturan şey anlattı. Şeyh; keçiler” göz altına aldı, Ve 2- Diyet gösterenlerin, kırda, dolaştırıl- Narı srfarla çiçekleri yar ve kış veşil | ğ İran bir fidanın yapraklarını, çekif- İ int iştiha ie yediklerini gördü. İ Kurnaz şeyh; tekkede tenbel tenbel Vİ “aran dervişleri hatekete O getirmek, k için bu çekirdeklerden i düşündü. oÇekirdeklerden Piraz topladı; kavurdu, toz haline getir- İİ ve dervişlere içirdi. Homer; (İlyad) ında kederleri, gam ir gideren Bir elesirden baseder. ter- in Mısırdan getirdiğini söyler: Şa- karıştırılmış soğuk kahve, i Şövalye (Şarden) ; İranı ziyaret et Ğİ sırada (İsfehan) kahve evlerine Mvran kalmıştı! “Orta yerde büyücek havuz; feskryelerden sular fışkırı- Dar, Duvarlar çiçek ve kuş resimi: çi- Silerle kaplı. Mollalar, dervişler, heka- “? havuzun kenarma oturmuşlar hoca- Bin fincanlarla kahve içiyorlardı...., Kahvenin şöhreti, 1640 da Vencdi- l İS, sonra Marsilyaya aksetti, Feza tüc- tirlamdan birisi bir kahve evi açtı. Mekimier yaygaravı kopardılar: Kahve İ | tin uykuyu kaçırdığını, vücudu zaafa İ 140 — di. On saniye müddetle, Molüs, bir yık Ürım huziyle ber tarafa yetişiyor, bu bir stirü muhafızn, dontunu takip et- Welerine mâni oluyorda. Kendisi, at Ye kılıcı yekvücut ve korkunç bir harp Mükinesi halinde icrayı faaliyet ediyor Ön. Ve Molüs, Moratyolun ağaçlar ara nda kaybolduğunu gördüğü zaman, ton ve fevkalbeşer bir gayret sarfede- Yek, kendisini derhal yutan ormanın içi- Me daldı. Muhafızlar bt:um ediyorlardı. Fa- Kat zabit bağırâr: — Durun!.... Bu görülmemiş - çılgın taarruz. Mühafızları ormanda (kurulmuş bir ağa düşürmek için yapılmış olabilir Zabit emirlerini almak Üzere kar. döndü... Rişivi O İlerliyorda. Birderpire, birisi önüne dikildi: Geirp ve Eülünç çehreli, suratını buruştura- gülümsiyen birisi, Ve bu birisi diyordu: — Onları takip etmeyin!.... Rişiyö, bu sırada Sen Pciyaka iâü- bali ve ânstça işaretler -parık — Sen yp sarararak başımı çeviriyordu — Mska süyariye baktı ve bağırarak uz — Bu herif de kim? ”— Bu herif sizi kurtarmağ? . geldi. “etld ; onları takip etmeyin! W Adam atını sürerek kerdirale yak- Sebi Neşeli, müstehzi ve garip bu '#si, bir kahkaha timsali gibi, büs- “ün büzülmüştü. Rişliye bir emir Vermek üzereydi... Sisa süvari ondan daha evvel day İanaraz ç Mi Mektubu! dedi, mektubu düzü Monsenyör ! Kardina bir yıldırım o darbesişle &ibi kekeledi: > Mektapt,. ç O Evet monsenyür. Majeste kraliçe y Yüzelmiş olan asil mektup. Ve sora” > ğ No: 7 Üç Sildhşorlar romanı ile bir- likte verdiğimiz kuponları top- yanlar bu romanı kitap ha- linda kazanacaklırdır. Resimli Üç Silâhşorlar Bu kuponu kesip 7 saklayınız düşür i. meni ei geldiğin” iddia ediyorlardı. Bu sıralarda, 4 üncü Mehmedin se- iri Süleyman ağa Paristeydi. Sultanm, 14 önzü Löiye gönderdiği hediyeler arasında kücük bir sopet Yemen kah- wesi de vardı, Büyük tarihçi (Mişle), kahveden bahsederken bunun zihine kuvvet ver diğini söyler ve: “Meyhaneler rağhet- tön düştü, yerlerine kahve evleri geçti... der, Hakikaten Parisin en büyük, ca şık meyhaneleri kahve evine tedbil olunu- ver, değerli porslen fincanlarla halis Yemen kahvesi içiliyordu. Avrupalılar, kahve yetiştirmek İsti- yorlardı. Birçok cesur, yılmaz sevyah- lar, arap diyarına sokuldular. Kahvs- nin nasıl yetiştirildiğini öğrenmek İs- tediler. Araplar; kahve fidanlarmı vermi- yorlardı. Çalınan fidanlar ise, on beş gün geçince, tekrar filizlenmek kabili- yetini kaybediyordu. Bin zahmetle geti- rilen fidanlar tutmuyor, kuruyordu. Nihay.et (Gabriyel dö Liö) adlı bir Fransız çaldığı fidanlardan bir tanesi- ni Martinik adamlarına kadar getir. meğe ve tretmeğe muvaffak oldu. Bugün Amerikada, Brezilyada yeti- şen kahvelerin fidanları, o birlik fidan dan üremliştir, hhate muzir olduğunu, TİKA öy sonra, ölmezsem # MOM EA İvi KİN sizi hay eğim mada: i SN Tir, 20lla önüne, için dünya. ÜN 0 J İtem Fosfor vasıtasile Kraliçe. Ve bU Söz üze. 07 Buküi kabul effiğini ve Wze : : rine dükdö Mey ems arabia İ Zaim #ransa — - raliçesinden ; . /n yannda Giaerek Bukin. ayerlak. ğamn Fs geldiğini haber verfi.Bu haberin e kümdar.. fğyda j Ka a hesabına çalısan çi Le #adn casus Miladiye bir mektup gön- gererek kraliçeye verilen 12 elmas ve rdondan ikısının salımn asın emreli. KAHRAMAN KIZ | v7 KAHRAMAN KIZ —————— — rım size, kral bu mektubu me hakla ©- kuyacaktır? Rişliyö, gözleri faltaşı gibi açılmış, dehşet içinde dinliyordu... Garip suratir süvari devam etti: — Kral bu mektvbu okumiyacaktır. Okumağa hakkı yoktur. Elveda, mon- senyör. Fakat bu asilzadeleri takip et- meyin, çiinkü yalmz onlar mektubu emin bir yere saklıyarak, kralın eline varmasına mâni olabilirler! Adam, derin bir hürmetle kardinali, müstelizi bir tavırla muhafızları ve ga- rip bir iübalilikle Sen Priyakı selâm- ladı, Sonra, hiç acele etmeden, ormanın içinde kayboldu. Kardinal, içinden, inler gibi dü- şündü; — Pelâket! Zabit, ona yaklaştı: — Monsenyör, ormana girelim mi? Rişliyö, elini alnıma götürdü. Eli buz gibi soğuktu. Alnı hummalar için- de yanıyordu. * — Nedediniz? diye sordu. Bu aşi- leri mi?... Onları elbet buluruz. Bn a- ğaçlar arasında muhafızlarımızı yeni tehlikelere atmağa İüzum yok. Adamla rınızı toplayın... Garip gebreli adam birkaç dakika- dan beri ortadan kaybolmuştu. Ormana dajdıktan sonra, atını dörtnala sürerek b'raz sonra kont 45 Molüsle eğeri üze” rine uzanmış olan Trankaveli taşıyan Momtarvola ilcihak etti, biolüs sordu: — Nasi oluyor da kardinalle ko- nuştunuz?. Ona neler söylediniz? Ce- vap verin, Verdür. < — Mektubu okumağa cesaret etme diğinizi kardinale söyledim! Molüs düşürmeli bir tavırla; — Yal.. dedi. Kardinal se cevap verdi? Verdür gülümsiyerek cevap verdi: — İki yapmadığınızı söyledi! x k ii Peder Jozefle yaptığı yatım saat“ lik bir görüşmeden sonra, kardinal, iki sadık muhafızı ve Korinyanla beraber yola koyuldu. Lonjumoda, Rişliyö mu- hafız kumandaniyie elliye yakın sdamı nı. buldu. Bütün bu kafile Esyola gidece ğine, Sen nehrini geçti ve dogru orma na dalarak, Rişliyese vardı ve orasını sardı, Kardinel atından inerek — Kimse yerinden kımıldamasın! Diyerek bağırdı ve yalnız başına e- ve girdi. Zemin kattaki büyük metbal de, merdivenin alt tarafında, çekresi sap sarı kesilmiş bir adam duruyordu. Rişliyö ona dogru yürüdü ve elini omu zuna koydu. Bu gayet kısa ve korkunç oldu: — Sen Priyak, demek yol kesmeğe alışmış bir hayduda itimat göstermekle hata etmişim... Sen Priyak asabi bir ürperme içinde “itremeğe başladı. Kardinal devam et- ti; — Siz bana hiyanet ettiniz; bu ga- yet tabii bir şeydir. Bir haydutluk faz la, bir haydutluk eksik.. Ne ehemmiyeti var?., Sen Priyak inler gibi bağırdı: — Beni öldürün... — Ben de zaten öyle yapakağım. Ba na bazr hizmetlerde bulundunuz ve bunları unutamam, Binaenalyel sizi da- rağılzına göndermek hicabından affedi- yorum. Sen Prijyak betinizde sağlam bir kâma asılıdır. Sen Priyak ben bir rahi bim: Gürümlerinizi affediyorum. Ka- manızı çekin Sen Priyak ve rahat rahat ölün! Kardinal Rişiiyö bir adım geriledi. Ölmek üzere bulunan bir adamı takdis eder gibi, sağ elini kaldırdı ve ölülere mahsus bir dua mırıldanmağa başladı. San Priyak etrafıma garip bir nazar fetti. Sonra başımı merdivenin yukarısı na dogru kaldırarak kekeledi: “elve- da” ve daha sonra sert bir hareketle ka masını çekti, havaya kaldırdı ve yıldı. | i | İ larak kardinalin Rişliyö, bir an ona bakarak düşündü: rım süratiyle bu kamayı göğsüme indir di. Kama, hedefine isabet etmedi: Rişliyö, ayni yıldırım hiziyle, onun elini yakaliyarak durdurdu. Kama, te- nan bir seşle döşemeler üzerine dliştü. Rişliyb, sakin bir setle: — Sen Priyak, dedi. Seni affediyo rum? Duyduğu ve gördüğü şeylere bir türlü inanamiyan Sen Priyak kekele- di: — Rütbetlü! Rütbetlü!,, — Seni aflediyor, saadetini temin ediyorum... Rişliyö, Sen Priyaka dogru iğildi. Belki, söyliyeceği sözlerin korkunç ole cağın: hissetmişti. Sesini alçattı: — Benden almak istediğin bu kı- a. — Monsenyörl. — Bu kızı sana veriyorum! Sen Priyak dizleri üstüne yere yıkt ayaklarına kapandı, — Bu adam artık, bütün mevcudiye tiyle bana bağlıdır. Ve yüksek sesle ilâve etti: — Ayağa kalkın, Şen Priyak bu hi zumsuz heydsanı gidermek için biraz istirahat edin. Gidip beni muhafızlarım arasında bekleyin. Gidin ve sç$ çıkarma yanlı. Kardinal d5 Rişliyö (o başamakları çıztı. Yürüyüşünde kalesten yeni fırla mış vahşi bir hayvan hali vardı. Mer- divenin yukarısında, Rişliyöyü yerlere kadar iğilen malüm kadın karşıladı. Riş liyö, onun her şeyi duyduğunu biliyor du; fakat bunun Bir ehemmiyeti yoktu Kardinal hiç bir şey söylemediği halde kadın koşarak kapıya dogru gitti. A- nahtarı çevirdi —ve bu işlerde ihtisa- sı olduğunu gösterir bir şekilde— orta dan kaybolarak Kardinalı yalnız bırak *r, Kardinal, önünde açılan kapıyı geçti ve Annais'i gördü. Onu, kardinal sarayı, Şapelin resmi küşadını yaptığı gün olduğu gibi, mon-.