Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
' Resımlle H Bunları p Biliyor musunuz? N” Ö M Ö A T ahvenin tarihi Vaktiyle arap diyarında, keçi çoban- I"'ı — tıpkı bugünküler gibi — keçile- ÜNi otlatmak i için kırlara, bayırlara Götürürlerdi. Akşam yaklaştı, gün bat- "fya başladı mr ahırlarına Gdönerler, rına sarılırlar, yatarlardı. Bunlardan bazıları, gece yarısı ke- gürültüsünden uyanıyor, hay- | Fanlardan bir kısmının tahat raha' uyu Üçsilâhsşörler ALEXANDRE DUMA'nın M——' No::7 Üç Silâhşorlar romanı ile bir- likte verdiğimiz kuponları top- hıyanlar bu romanı — kitap ha- linde kazanacaklırdır. _ Reslmlı |Üç Silâhşorlar AİKEĞTLELLITOYTTATUKATMAARLARA tüT et YüT Bu kuponu kesip saklayınız 7 | Uğunu, bir kısmımın da asabi bir h-'- tepinip durduğunu. görüyor, buna U türlü akıl erdiremiyorlardı. - Çobarlardan biri, bunu, civardaki Bda münzevi bir tekkede oturan şey- anlattı. Şeyh: keçiler” göz altına aldı. Ve a- Hbiyet gösterenlerin, kırda, dolaştırıl- ları sırada çiçekleri yaz ve kış veşil İran bir fidanım yapraklarını, çekir- Ütklerini iştiha ile yediklerini gördü. Kurnaz şeyh; tekkede tenbel tenbel dervişleri harekete — getirmek, ?'mhn&rmak için bu çekirdeklerden Stitadeyi — düşündü. Çekirdeklerden hı:—"lı: topladı; kavurdu, toz haline getir- di ve dervişlere içirdi. Homer; (İlyad) ında kederleri, gam gideren bir eksirden bahseder. ter- 'İbinin Mısırdan getirdiğini söyler: Şa- Tap karıştırılmısş soğuk kahve.. Şövalye (Şarden); İranı ziyaret et- tiği sırada (İsfehan) kahve evlerine h'“'l'm kalmıştı: “Orta yerde büyücek bi havuz; fiskiyelerden sular fişkır- | *ör. Duvarlar çiçek ve kuş resimli çi- lilerle kaplı. Mollalar, dervişler, hota- he havuzun kenarına oturmuşlar kaca- Tan fincanlarla kahve içiyorlardı...,, _ dîm_ Kahvenin şöhreti, 1640 da Venedi- ke, sonra Marsilyaya aksetti. Ecza tüc- Sarlarından birisi bir kahve evi açtı. 4 Hekimler yaygarayvı kopardılar: Kıhve hüîn uykuyu kagırdığım, vüküdu zaâfa düşürdüğünü, sıhhate muzir olduğunu, meni lâzım geldiğin' iddia ediyorlardı. Bu sıralarda, 4 üncü Mehmedin se- firi Süleyman ağa Paristeydi. Sultanın, 14 üncü Lüiye gönderdiği hediyeler arasında küc'ik bir sepet Yemen kah- vesi de vardı, Büyük tarihçi (Mişle), kahveden bahsederken bunun zihine kuvvet ver- diğini söyler ve: “Meyhaneler rağhet- ten düştü, yerlerine kahve evleri geçti.., der. Hakikaten Parisin en büyük, en şık meyhaneleri kahve evine tedbil olunu- voör, değerli porslen fincanlarla halis Yemen kahvesi içiliyordu. Avrupalılar, kahve yetiştirmek isti- yorlardı. Bitçok cesur, yılmaz sevyah- lar, arap diyarına sokuldular. Kahve- nin nasıl yetiştirildiğini öğrenmek is- tediler. Araplar; kahve fidanlarını vermi- yorlardı. Çalınan — fidanlar ise, on beş gün geçince, tekrar filizlenmek kabili- yetini kaybediyordu. Bin zahmetle geti- rilen fidanlar tutmuyor, kuruyordu. Nihay,et (Gabriyel dö Liö) adlı bir Fransız çaldığı fidanlardan bir tanesi- ni Martinik adamlarına kadar getir. meğe ve üretmeğe muvaffak oldu. Bugün Amerikada, Brezilyada yeti- şen kahvelerin fidanları, o birfcik fidan dan üremiştir, 116 KAHRAMAN KIZ — di. On saniye müddetle, Molüs, bir yık tdırım hiziyle her tarafa yetişiyor, bu bir sünü muhafızın, dostumu takip et- Melerine mâni oluyordu. Kendisi, atı Ve kılıcı yekvücut ve korkunç bir harp Makinesi halinde icrayı faaliyet ediyor Üü Ve Molüs, Mnratyolun ağaçlar ara tmda kaybolduğunu göndüğü zaman, Son ve fevkalheşer bir gayret sarfede- Tek, kendisini derhal yutan ormanımn içi- he daldı. Muhafızlar hücum ediyorlardı. Fa- kat zabit bağırdı: — Durun!.... Bu görülmemiş — çılgın taarruz, Muhafızları ormanda — kurulmuş - bir fuzağa düşürmek için yapılmış olabilir Zabit emirlerini almak Üzere kar- Ünzle döndü.. Rişliyö — İlerliyordu. Bir, İrdenbire, birisi önüne dikildi: Gairp Ve gülünç çehreli, suratını buruştura- gülümsiyen birisi. Ve bu birisi Böyle diyordu: — Onları takip etmeyin!.... Rişliyö, bu sırada Sen Priyaka lâü- î&u ve dostça işaretler -parak — Sen » iYak sarararak başını çeviriyordu — Ü sıska süvariye baktı ve bağırarak Sordu; — Bu herif de kim? R — Bu herif sizi Lutanmağa geldi. “betlü; onları takip etmeyin! ÂAdam atını sürerek kerdinale yak- çî*îtî Neşeli, müstehzi we garip ©sİ, bir kahkaha ilmsali gibi, büs- “ büzülmüştü. Rişliye bir emir %k Üüzereydi... Sıska süvari ondan daha #vvel dav- ha Mektubu! dedi, mektutu düşü- " Monsenyör ! ardinal bir yıldırım gibi kekeledi: — Mektup!... :aE"“ monsenyör. Majeste kraliçe darbesiyle iğEniN ’4! Altı &y sonra, sizı tekrar göreceğim madam. x Rallta bunun Y altüst ek !'ğ Ve bu SÖZ Üze. vihe dükde KrAli çe.smden Bukindam #Hransa 34 ww çw' ııııı la/ hesabına ÇAlışan c ALI kadın cosus Miladiye bir mektup gön- ddererek kraliçeye verilen 12 elrmas ve Kordondan ikisinin salınm asım emrelti .| rım size, kral bu mektubu ne hakla ©- kuyacaktır? dehşet içinde dinliyordu... Rişliyö, gözleri faltaşı gibi açılmış, Garip suratlı süvari devam etti: — Kral bu mektubu okumryacaktır. $ olan asil mektup. Ve sora- ! Okumağa hakkr yoktur. Elveda, mon- senyör. Fakat bu asilzadeleri takip et- emin bir yere saklıyarak, kralın eline varmasına mâni olabilirler! Adam, derin bir hürmetle kardinali, müstehzi bir tavırla muhafızları ve ga- rip bir 1âtibalilikle Sen Priyakı selâm- ladı. Sonra, hiç acele etmeden, ormanın içinde kayboldu. Kardinal, şündü: — Felâket! Zabit, ona yaklaştı: — Monsenyör, ormana girelim mi? Rişliyö, elini alnına götürdü. Eli buz gibi soğuktu. Alnı hummalar için- de yanıyordu. ' »— Ne dediniz? diye sordu. Bu asi- leri mi?... Onları elbet buluruz. Bu a- ğaçlar araşında muhafızlarımızı yeni tehlikelere atmağa lüzüum yok. Adamla rınızı toplayın... Garip çebreli adam birkaç dakika- dan beri ortadan kaybolmuştu. Ormana daldıktan sonra, atını dörtnala sürerek b'r az sonra kont dö Molüsle eğeri üze- rine uzanmış olan Trankaveli — taşıyan Montarvola iltihak etti. Molüs sordu: —— Nasıl oluyor da kardinalle ko- nupumız" Ona neler m? Çe- vap verin, Verdür. — Mektubu okumağa oulut etme diğiniz? kardinale söyledim! Molüs düşürceli bir tavırla: — Yal... dedi. Kardinal ne cevap verdi? Verdür gülümsiyerek cevap werdi: — İki yapmadığınızı söyledi! içinden, inler gibi dü- eğer öîmezsım #Çi dumra. | yit En/ntabnn 1 AANANTA adbrm/arım'apâm _ Roşfor vasılasile, Kraliçe |m Bukinganır kabul ettiğini ve Mü '/î’ EVNAS, karai»m ;lıhva 2 bİK / . Bımdaw sonra Kardinal M gGiderek Bukmm. Parıs'e geldiğini a'âer verdi'.Buy haberin A ;-w_ııı_dıfs_/ da Tit yayımıa jamm N M;ç; ual’dn D Vivatdetin, MA TA KAHRAMAN KIZ 137 ——— —— —— — w Peder Jozefle yaptığı yarım saat- lik bir görüşmeden sonra, kardinal, iki sadık muhafızı ve Korinyanla berabert yola koyuldu. Lonjumoda, Rişliyö mu- hafız kümandaniyle elliye yakın adamı nı buldu. Bütün bu kafile Esyola gidece ğine, Sen nehrini geçti ve dogru orma na dalarak, Rişliyese vardı ve orasını sardı. Kardinal atından inerek -— Kimse yerinden kımıldamasın ! Diyerek bağırdı ve yalnız başına e- 've girdi. Zemin kattaki büyük methal de, merdivenin alt tarafında, çehresi sap sarı kesilmiş bir adam duruyordu. Rişliyö ona doğru yürüdlü ve elini omu zuna koydu. Bu gayet kısa ve korkunç oldu: — BSen Priyak, demek yol kesmeğe alışmış bir hayduda itimat göstermekle hata etmişim.., Sen Priyak asabi bir ürperme içinde titremeğe başladı. Kardinal devam et- ti: ”— Siz bana hiyanet ettiniz; bu ga- yet tabil bir şeydir. Bir haydutluk faz la, bir haydutluk eksik.. Ne ehemmiyeti var?.. Sen Priyak inler gibi bağırdı: — Beni öldürün... — Ben de zatem öyle yapatağım. Ba na bazı hizmetlerde bulundunuz ve bunları unutamam. Binaenalyeh sizi da- rağacına göndermek hicabından affedi- yorum. Sen Priyak belinizde sağlam bir kama asılıdır. Sen Priyak ben bir rahi bim: Gürümlerinizi affediyorum. Ka- manızı çekin Sen Priyak ve rahat rahat ölün!.. Kardinal Rişliyö bir adım geriledi. Ölmek üzere bulunan bir adamı takdis eder gibi, sağ elini ka'dırdı ve ölülere mahsus bir dua mırıldanmağa başladı. Sen Priyak etrafımna garip bir nazar atf fetti. Sonra başını merdivenin yukarısı na dogru kaldırarak kekeledi: “elve- da” ve daha sonra sert bir hareketle ka Masını çekti, havaya kaldırdı ve yıldı- — —Ş rım süratiyle'bu kamayı göğsüne indir di. Kama, hedefine işabet etmedi: | Rişliyö, ayni yıldırım hiziyle, onun elini yakaliyarak durdurdu. Kama, ta- nan bir sesle döşemeler Üüzerine düştü. Rişliyö, sakin bir setle: — Sen Priyak, dedi., Seni affcdîyo rüm!.. Duyduğu ve gördüğü şeylere bir türlü inanamiyan Sen Priyak kekele- di: — Rütbetlül Rütbetlü!.. — BSeni affediyor, saadetini temin ediyorum... Rişliyö, Sen Priyaka dogru iğildi. Belki, söyliyeceği sözlerin korkunç ola cağını hissetmişti. Sesini alçattı: — Benden Ççalmak istediğin bu kı- — Mohsenyört: — Bu kizı sana veriyorum! Sen Priyak dizleri üstüne yere yıkt larak kardinalin - ayaklarına kapandı. Rişliyö, bir an ona bakarak düşündü: — Bu adam artık, bütün mevcudiye tiyle bana bağlıdır. Ve yüksek sesle ilâve etti: — Ayağa kalkın, Sen Priyı_k bu lü zumsuz heyozanı gidermek için biraz istirahat edin. Gidip beni muhafızlarım arasında bekleyin. Gidin ve ses çıkarma yınla. Kardinal dö Rişliyö — basamakları çıktı. Yürüyüşünde kafesten yeni fırla mış vahşi bir hayvan hali vardı. Mer- divenin yukarısında, Rişliyöyü yerlere kadar iğilen malüm kadın karşıladı. Riş liyö, onun her şeyi duyduğunu biliyor du; fakat bunun bir ehemmiyeti yoktu Kardinal hiç bir şey söylemediği halde kadın koşarak kapıya dogrüu gitti. A- “nahtarr çevirdi —ve bu işlerde ihtisa- st olduğunu gösterir bir şekilde— orta dan kaybolarak Kardinalı yalnız birak tı. Kardinal, önünde açılan hpıyı geçti ve ÂAnnais'i gördü. Onu, kardinal sarayı, Şapelin resmi küşadını yaptığı gün olduğu gibi, Bon-, |