İ Edebiyat Mi, gm Map adak sunarlar. * b son aylarındayız. Bu aylar iy im atın her şubesinde nesiller. Ya iğimiz aylardır. Bu ay- ii, Şöpraklar sararıp düşer ve şe- ka, rükışı beklerken, genç nesil- gi göçen ve bazan da göçüşlü İc san'at nesilleri karşısında ken. ekler tecrübe ederler; içindi ç : İçinde ay, vel Semiyeti, vaad ettikler: is- Kanar rlar, hazırlarlar ve ya- İiği, ATM eserlerndeki kötülüğün kör Ve heyecansızlığın devam ettiği Miyan İç Sızısı artar. kt Wi aylarda gelmiş. tecrübe e- May, > ulitlerini yapmış ve cemiyet» iş Almış nesiller san'atlerine gös « Mimadı tazelemek, perçinlemek, bir bilek ve bökülmemiş Memiş ile bir yıl daha yaşamak bulurlar, Yahut bu itimadı & zler, evvelâ san'at âleminin Ny tirası haline girerler, sonra | a Ber mezar ayırtırlar, son günleri san'at iwh- Mukaddes ateşin yalazlandığı San'aç dünyasında yaşamak is- mihraba adak sunarlar. ei 6 vr BİN son aylarındayız. San'at nesillerinden verim bek. Melih'i unutmak, Besaba Ony nasıl mümkün olur?. ee sonbâharlardır . imtihan ta, arayıp bulamryanlar oldu- Yarım, Onu hülya diyarından ÖN a eleyin kemikleşmiş Ga Mü Vöviir. Pakat börce böyle sana © hataya düşmüş olanlar var. hata, dikkatsizliğin ve neş- adim takip etmeyişin verdi- himen başka bir şey deği bir seyahat notlarmin sathi inin satırları arasında ken Wi, N diği N antısına terceman olan bir sn konuşulanlar arasında onu a «O neslinin ve neslini takip fin e içinde üstadlık pâyesi İlkidür, Ya batrladım; x çı p K Peak anan, gençliğinin ve ye hayalini, şim&, concret bir ai linde etrafında bulan bu e- KN öğle ve tahassüslerine li cemiyet içinde nasıl ve- ve gi Nar indim. Yeni devirden ey- N İ kaga? olanlar içinde Tezad vi © İlm, hangisi bugüne k * dün loji içinde çalışmıştır?, ia ade bol bir öda içinde oldu, Z zaman ona ilk söyledi- mi? Ma Ni bir YO #n zeki pırıltılı gözlerinde ii Sum bir dalış sezdim. Son- | Terag Ve dedi: Ak eği e utiyeti takip eden yıl saçak sie iş ilk milli hikâye ola. ğ bilir. Bu kitapta tahlil Nd vicdan cidalleri ile he ik apt ülkümüze pek uy- Kam aldığımı da giz- » Bununla beraber size “a ae inin Çalıkuşu adir e. Yap, © Yazmağa karar verdiği Km Hattâ Nurullah Ataç a “iy sütununu bir gün buna Ma * Güzel bir yazı idi. Oku- hü & mi alnına dayayarak gözleri- ta b çe sonra; İş bi , Dedim tabif . - dedi. Ol yn amma, “ep ,,. “Ümlesi vardı: “Daima Ya, mek, ve başka mevzular, Kv Bölüm Kasma koşmak İste- sa Biden bir hal vardır. Mötratz Rösterilen bu sadakat ta hürmetimize Kiyiktır., A Mazi, iştirak ediyorum. Rörlüşleri * arasında; kâh © bir | pl İ artist tarafınızı gayet güzel izah edi. | “e Niye İştirakile bulmak ve sezmek in dür | Beli #nara atılamıyacak olanla. | memleketlerde, âleminde zet Melihle bir mülâkat Son baharın son günleri, sanat mihrabında o Oo mukaddes ateşin yalazlandığı dedir. Sanat © — dünyasında yaşamak isteyenler bu mihraba Melik — Acaba siz eskiden yazmiş olduğu- nuz kitapları şimdi tashih etmek icap etseydi, kâhremanlarınızı nasıl değiş. tirirdiniz?, — Fataza "Sermed,, ve “Tezad,, ad- W romanlarını yeniden bastırmayı dü şünsem sadece üslüplarmı satleleştirir- dim, Ne Kahramanlarına, ne de vak'a. İarıma dokunmazdım. Zira bu kitaplar, onları yazarken bulunduğum yaşın, taşıdığım duyguların ve görgülenn İzzet meyvasıdır. Onların esasını bozmak, | bu meyvaların tadını ve mahrem koku- | sunu mahvetmek demektir. — Siz bu memuriyet hayatın: biç bı- rakmıyacak musınız?. — Neye sördunüz?. — Eserlerinizin şekillerine ve ruh- larma devamlı bir hürmet gösterişiniz, yor. Bu seciyede bulunan bir insanın san'at hayatı ile çok daha sıkı bir te: | mas muhafaza etmesi doğru olur Ka. i nastindeyim de... İzzet Melih, bu yarı serzenişli ceva bıma şöyle mukabele etti: — Sırf eğebi eserler yazanlar bati hayatlarını pek güç kazanabilirler; ve bazı yerlerde de kr. iemleriyle hiç geçinemezler. Faraza Fransada Sttendal, Sully Prudhomme, Bandelaire ve daha bir çok muharrir- ler hep devlet memurluklazında bulun- muşlardır. Hele bizde, gazeteciliği mes- lek edinenlerden başka bütün yazıcı « ların, Şinesi ve Abdulhak Hümitten Yahya Kemale, Yakup Kadriye ve da- ha gençlere kadar hepsinin resmi bir meşguliyeti olmuştur, Muharrirler böy- lece hayatlarını başka bir yolda kazan- mağa mecbur olunca, elbette tekmil vakitlerini edebiyata veremiyorlar. Ma. amafih bu vaziyet bazan faydalı olmu - yor değil: Zira daha uzun düşünülmüş, daha dikkatli ve yavaş meydana gelmiş esetler yazmağa müsaittir. — Bu yil ilkbaharda Halit Ziya ile konuşmuştum. Sizin pekaz yasdığınız” dan şikâyet ettiğini hatırlarım. — Üstadın beni kabahatli bulması belki haklıdır. Lâkin ben az veya çok daima çalıştım, ve yazdım. — Evet bazan gâzetelerde bir iki makalenize tesadüf ediliyor. Fakat siz “Hüzün ve Tebessüm, den sonra hiç bir toplu eser vermediniz. — Anlaşıldı. Siz'de Halit Ziya gibi beni kabahatli bulanlardansınız. ğer size, yakında bir kitap çıkırmağa ha- sırlandığımı söylersem beni affeder mi. siniz? Üç yildenberi çalıştığım yeni bir romanı altı yed! ay sonra bitirebi- leceğimi de ümit ediğorum. Çikmek üzere bulunan kitap, hikâyelerden mü- relkeptir ve ilk hikâyenin adına taşıya- cak... — Yani?, — “Kadm sesi... we Kadın! Bakalım dostumuz — İzzet Melih'in kaleminde gene nssrl bir ses vereceksin!.. o Nizamettin NAZİF Haber, okuyütuları urasında bir tıkra müsabakam açmıştır. Gönderi, lecek fikratırın kısa ve hiç olmazsa az Işitlimiş olması lâsımdır. Fikralar, gönderenlerin imzaları yahut müstear adlarile neçredilecek ve ber ay 6 ay içinde oçikacakların en İyilerinden beşine mubtel!? ve kıy, metli hediyeler verilecektir Bize bildiğiniz güzel fıkraları gönderiniz. Tiyatro gişesinde Memur — koltuk mu istiyorsunuz? Müşteri — Biz öyle aşağı yerlerde oturacak adam mıyız? Paradi ver Para- e A. Saniye Sen ölmeliydin! Meşhur Alman O beştekârlarından Mendelson'un vefat: üzerine genç yiğe ni amcası için bir (Marş fünebr). bes- telemiş ve eserini hemen bestezâr Rosini ye göstermiş, Çok zarif bir adam olan üstad eseri dinlemiş ve demiş ki: — Oğlum, eser güzel... Fakat sen ği- meliydin, amcan da sağ kalmalıydı ve Marş fünebr'i o sana bestelemeliydi! Aziz'Çorlu Üç kafadar Üç arkadaş bir odada oturuyorlar - mış. Bunlardan biri sağır, biri kör, diğe ri de iki ayağı olmtyan bir topalmış. Ko- nuşurlarken Sağır: - — Arkadaşlar demiş -— Uzaktan ku- lağıma bir ayak tıpırtısı geliydr! Kör lafa karışmış: İ ni görüyorum.. İşte karşıda... Topal heyecanla haykırmış: — Ne duruyoruz? Tutalım şumu... Rıza Coşkun Bırak şu İ otenbelleri Bir ihtiyarın altı tane çocuğu vardı. Bir gün hep bereber sofraya oturdular. Yemek yerlerken, baba, en küçük oğlun dan su istedi. O, kendinden iki yaş bü- yüğüne havale etti. İkinci oğul kendin- den büyüğüne, O dadiğer kardeşine söyledi Sıra enbüyük oğula gelmişti. En büyük oğul, kardeşlerine hiddetle baktı, Sonra babasına döndü; — Baba, bu tenbellere niçin min- net ediyorsun? Kalk şu suyu sen iç... Bana da ölmüşlerinin canı için bir bar. dak getir! Dedi, Kanlısa Fistıklı No. 68 Behice Çeşni Bir köylü, günün birinde Istanbula geldi. Karnı acıkmışdı. Elindeki ekme ğine katık almak istedi. Bir bakkala gitti. Tezgâlın üzerinde duran Balkan Kaşarmı göstererek: — Beş kuruşluk ver! Dedi, Bakkal, geniş yüzlü bıçağıle, şef- faf denecek kadar ince bir dilim kesüp tortâr ve köylüye uzattı. köylü, Peyniri ağzına atup bir lok- mada yedi. Ve ağzını şapırtatarak bakla la döndü; — Evet mükemmel... İşte bundan ver! Dedi... Beyazıt A. Ertürk Eşekle geziyormuş | Rahmetli borazan Tevfik, bir gün kuyumcular çarşısında Mıgırın lokanta sında yemek yiyordu, Lokanta da bulu. nân arkadaşlarına dönerek dediki; —Yahu hiç sormuyorsun... Geçen- lerde başıma öyle bir iş geldi ki, gül mekten elân kendimi alamıyorum.. — Ne 0? Hayırdır inşallah... Anlat! dediler, Anlattı: —Evvelki gün, ahbablar beni çevirdi- ler: “Sen her vakit otomobille gezer - din; dün Beyoğlunda eşekle gezmiş- sin. Bu sana yakışır mı?,, diye ayıpla- dılar. Düşündüm, taşındım ve buldum: Hakikaten o gün Beyoğlunda Mızırla gezmiştim! Borizan Tevfiğin hikâyesini dinleyen- ler arasında Mığır da vardı, Ve, birden- İ — Evet doğru söylüyorsun... Gele- ! Dünün ve bugünün ekzantrikleri Meşhur Fransız edibi Baudlaire saçını parlak bir yeşile boyardı Prusya Kralı birinci Fredrik, kırmızı ve temiz görünsün diye yüzüne kı Umumi harpten sonra nedense dün » yadaki garip tabiatli insanların adedi bir hayli azalmıştır. Maamafih gene şu- rada burada bir sürü eksantr/klere tesa- düf edilir. Ancak bugünkü eksantrik, dünün yarında gârip tabiatli adamı ya- nında pek sönük kalıyor. Tanmmış, eski ve yeni eksantrikler arasında zengin ve büyük mevki sahibi insanlar vardır, Bunlardan en meşhur. | larını aşağıda yazıyoruz? Meşhur milyarder Vanderbilt kar - deşlerin büyüğü olan Gronelius Van - * derbilt habis ruhları uzaklaştırır iddia- | siyle karyolasının ayaklarına birer tas içinde tuzlu su koyardı. Hiç çek defteri kullandığı vaki değildir. Çeki, not defte, sinden kopardığı kâğıt parçalarına el yazısiyle yazardı. Milyoner, fakat ikinci mevki tramvaya biniyor ! Amerikalı milyoner Russell Seeğe, işine otomobille gidecek yerde ikinci mevki tramvayla gider, sırtına sekiz do- lara hazır aldığı biçimsiz elbiseleri gi- yerdi, Öğle yemeğinde sade elma ye - mek ötiyadında idi. Seksen milyon lirası olan Madam Hettz Brecu çamaşırcya az para ver - mek için çamaşırlarının yaltız'yaka ve kol kapaklarını kirleteri taraflarını yı- katıttdı, Çamaşırı eskidiği vakit, eski ga- | zeteleri çamaşır yerine kullandığı ve'srr- tana giydiği vakiydi. Londrada zenginliği kadar basisliğiile. de meşhur olan Edwin Horoes, her sa bah piposunu bir beşlik banknotlar Ya 2. kar. Bumu, işi için'uğur sayardı. ii Fransada Madame de la Bresse 125 bin frank servetini öldüğü vakit, kar- dan bayılan adamlara elbise alınmak için bırakmıştı. Kırmızı balıklara pantalon ! Avrupanın meşhur ıslâhatçılarından ransesca Nortiyucga, teyzezadesine müazzam b'r servet bırakmıştı. Ancak vasiyetinde bir şart vardı, Teyzezadesi Francescanın beslediği kırmızı balıkla“ ra pantalon giydirecekti. Peorge Francsi Train adındaki erk- santrik te Amerika reisicumhuru inti - hap edilmek gayretiyle tamam bin nu - tuk söylemiş, buna mukabil intihaplar- da bir tek bile rey almamıştı. Arabistan fıstığı yiyenlerin ebediyen yaşayacak - larını iddia ederdi, Kendisi 1904 de ölü. Wellington dükü daima beraberinde altı tane saat bulundururdu. Prusya kralı büyük Fredrik, hiç yü- zünü yıkamazdı. Sudan nefret ederdi.. Kırmızı ve ve temiz görünsün diye yü züne kırmuz: mürekkep sürmekle ma- ruftu, ğ Berberini kafeste hapseden karliçe Rusya kraliçelerinden ikinci Katerin; başındaki kepeğin dedikodu halinde 2. vamın ağzına yayılmasından korktuğu için berben'ni ÜÇ sene bir demir Kafes içinde hapsettirmişti, Kardinal Rişliyö günün bir kaç saa tini, salonundaki mobilyaların üzerin - den atlamağa teltsis etmişti. İngiltere kralı yedinci Edvard. bozuk para şıkırtısına tahammül edemez, sa - rmıizı mürekkep sürerdi Amerikan mizahnüvisi Mark Twa'n kışın beyaz esvapla gezerdi. A Jan Jak Roso yanında daime bir ka- yaletin yürüdüğü iidiasındaydı. Alexander Dumas, yazdığı romanları mavi kâğıda, şiirleri sar: kâğıda ve mâ kaleleri pembe renkli kâğıda yazmakla meşhurdu, Gene tanmmış Fransız Üdebasındanı Charles Baudelaire, saçını parlak bir yeşile boyar, yamyamlıkla övlinür ve yı. lanlarla yaşardı. a Hazreti Isa ile konuşan sair! Mistik yazılariyle meşhur (İngiliz şaiiri William Blake, filözof Sokratm kardeşi olduğunu ve Hazreti İsa ile ko- nuştuğunu israr ile iddia ederdi Keman virtoözüsü Paganininin, ke- marnının telleri eskiydi. Çalarken kop » tuğu takdirde, kalan tellerle çalmak suretiyle san'atini halka göstermek için bu telleri hiç değiştirmek istemezdi. Meşhur müuganni (Koruzo) dinleyi « ciler arasında para ile tutulmuş alkışlar yıcılar olmatlıkça katiyyen şarkı söy » İemezdi, Corc Klemansu yatağa terlik ve eldi- venle girerdi. Münihte Fritz Babel adında bir adam basta olmamak için altmış sene yattıktan dışarı çıkmamıştı. İngilterede Peorge Çsher isminde ki bir eksantrik te tıpkı bir at gibi ya, şamak merakınklaydı. Saçını atm yele- sine benzeyecek şekilde kestirir, #yak- kaplarma at nalı çaktırır ve saman, ot ve yulal, gibi Şeylef Yeri. Noktasız, virgülsüz kitap Tinothz Dekter adındaki zengin, bir eser yazmıştı. Bu kitapta biç bir nokta virgül yoktu. Kitabın sonunda bir sayfa bir sürü nokta, virgül ve nokta: vir güle tahsis edilmiş ve şöyle bir not ilâ. ve edilmişti * “İsteyenler bunları kitaba doklur - sunlar.,, Ayni adam sıcaktan kavrulan Pas'fik adalarına karda giyilecek eldiven, kö- mür membâı olan Nevkastile de kömür göndermiş ve işin garibi bu ticaretten kâr da etmiştir. Kapısının önünde Ame rika Relsicumhurlarından . Vaşingto nun, Hazret Musanın ve keridisinin heykelleri, dikiliydi. Baron Harden bir büyük cilt eser yazmış ve eserinin adın: “intihar uşul- leri ve etiketi,, koymuştu. Baron bu ki» tabında intihar etmek arzusunda olan -. lara seksen muhtelif zehir ve S1 çeşit büsbütün yeni intihar vasıtası tavsiye ediyordu, Ayni Baron, Cenubi Amerika sahillerinde çıplak bir adanın hâkimi olduğu idd'asındaydı. Bu ada yüzünden az kalsın İngiltere ile Brezilya arasın. da bir harp çıkacaktı. Ekzantrikliğin istikbali Eksentrikliğin yarımı pek mahdut bir zümrenin elinde kalmıştır. Bunlardan bir çoğu garabeti, garabet zevkiyle de- İl, bir şöhret vasıtası olarak yaptıkları için eksantrikliğin istikbali hakkında bir şey söylenemez. Bugünkü enksan - triklerden en mühimleri şunlardır: Amerikada Çinçinatide 15 milyonluk bir adam,vardır. Ad: Vilyam Dew olan bu adam tıpkı bir dilenci gibi giyinir ve rayda kimsenin çebinde bozuk para ta. | hâlâ çatı arasında yatıp kalkıyor, Şımasına müsaade etmezdi. Meşhur İngiliz üdebasından o Dlou Farrar bütün eserlerini ayakta yazmış- t. bire işi anladı, Öfkeyle bağırdı: — Demek beni eşek yaptın ha? -dedi- çik dışarı... Eşeğin eti yenmez... Çerkeş V. Özaltın Amerikada İllingradda Wilbur Ve- livo admda biri türemiştir. Bu âdam dünyanın bir tepsi giti dümdüz oldu - ğunu idida ediyor. Zavalir Kristof Ko- Tombun ruhu bundan kimbilir ne kadar muazzep oluyor! Ğ İtalyan şairi Gabriyel Danonçiyo Lon 'dradaki yağmurların fazlalığını düşü- nerek İngiltereye giderken yüz şemsiye götürmüştür,