MİKİ DEFİKE PESİNİ İSTEMİYORSUN/İ DARILMA ... GE! MENİ iİSTİYO. Te Ve NA SENİNLE GİTMEM 7 K GELMİYO'R GİBİ YLEYSE BEN HEMEN Gibip TELĞÖRAF Y - ENSEKEYİM.SİZİY/ ORADA KAR- İN SILASINLAR İA BU ZİLİ KALDIRMA: ıŞİNE MÜKEMMEL --- YALNIZ. U OYU SÜMAL Soa| (BAtE BİZİMLE GİDECEK,SON| RADA EŞYALARIMIZ! HAZIRLARIZ BUYUM . 'TAM BANYO, YAPTIĞIM ZA- J saa KAHRAMAN KTIZ v ——— ——— ılî—*—u': Onun içinde bir kaplan yıtuc- Bir casus kurnazlığı vardı. ' şbnlğrqi;e. önünde iğilmiş olan suikast dir R tüzdü ve heyecan İçinde titriyen 'tsle gunları söyledi: tım* Uzun zamandanberi terketmedi- Valdö Gras şatosundan aytılma- Gasuslar ordusunu şaşırtarak bura ':drııeme, ve nihayet, kraliçe eldu- halde, krala karşı suikaste teşeb- _:ı:f bulunan zevatın toplantısına gel- * bir tek sebeb vardır: Bu huzurum 'u'"ıda. istikbal için kati bir vaidde 2aay n;_nik istedim. İzzet nefsim kırıl- r"'l.h İr çok acr istihfaflara maruz kal i Ulunuyorum. Altı aydanberi vicda İ dinliyor ve ona benim de yaşama Ka Ektm olup olmadığını soruyorum, kr. o'"'un her anında beni öldürî:yor- Tar _ıl_*)'uv'.un mösyöler. Beni mahvet Mek 'Stiyorlar, Binaenaleyh beni öldür & i mahvetmek istiyenlere kar- g:';:î'ıt almam en tabii bir hakkım- * koştum ve gimdi size bağır- B Beni kurtarın! İstikbale gelin- Öt a) "_“_ı kraliçesi An d'Otriş bütün ı..hh;:mdu takakkuk edeveğini size ediyor. Bu söz kâfi mi? M,ı':"' Ve korkunç bir süküt selonu Ve Füfduxdu. Sonra, on üçüncü Lü- Teti işliyöye karşı hiddet ve neffet İt b Arı yükseldi, daha sonra, kraliçe hüşy ©W öyle çoşkun bir sedakat teza bi , Patladı ki, kralin önünde bile hiç 'ı.' 'Aman ağlamamış olan An d'Otriş l.,,n' düne iğdi ve gözlerinden yanak ha y, düğen iki iri göz yaşı damlası. .'“lılnn yakıcı ateşinde kurudu. SŞüsın kraliçe! W'»ery-" bağırdılar ve bir çokları ilâve ;. Kahrolsun Kardinal! _““" O'Aju adeta yalvarır gibi: .u)“'yüler, Mmösyöler, dedi. Düşü bizi dışarıdan duyabilirler. İ ı ll HAZ! MAĞA Fo € Tçlo ŞİLOJ) AFRİKAYA GİDİYORUM SEN Ve tekrar etraf sakinleş'nce ilâve et ti: . — Eğert başka bir vaid ve söze ihti yaçcınız varsa, kraliçe, onun verdiği s8 ze dük d'Anjunun sözünü de ilâve et meme müsaade buyurur, 'Trankavel çılğın bir - sevinçle, az Dük d'Anju! Diye bağıracaktı. Demek, müthiş bir kıskançlıkla yi- yecekmiş gibi seyrettiği bu genç asilza de dördünzü Hanrinin oğlu, on üçüncü Lüinin kardeşiydi -yani Annais'in a. gabeysi- Kurdo sokağında ikametgâhın bahçesinde, Annais'in yanaklarına konu lan buselerin manası şimdi artık tavaz zuh etmişti! 'Trankavel adeta sarhoş gibi, sevinç içinde mütemadiyen söyleniyordu: * — Nışanlısı değil1... Fakat hepsi hir .. Siz bana dehşetli korkunç dakikalar yaşattınız ve hakaretleriniz- den ziyade, bana verdiğiniz bu korku- dan dolayı bana tarziye vermelisini: Kendi kendime söz vermişt'm ve bu sözümden dönemem dogrusu! Kraliçe peçesini tekrar yüzüne örte rek kenara çekilmiş ve böylece, suikast çilerin onun huzuruna ehemmiyet ver. meden içtimalarına normal bir şekilde Gevam etmeleri lâzım geldiğini göster mek istemişti. Bunun üzerine kardinala karşt ithamlar dökülmiye başladı: Madam dö Kömbalenin (kardinalın yeğeninin) sengiliği bir - iskandaldı! Fransız ataleti bir efendiye tahammül edemezdi. Marki dö Bövron bağırdı: —— İşte son saçma emri: Dilelle me İmiştir. Buna riayet etmiyenler de « mahküâm ediliyorlar. Monmorensi Butvil söze karışarak : — Marki, dedi. Bahse girerim! Her kes dikkat kesildi: Çünkü her kes Bövron ile Batviti yekdiğerinden ayıtan derin kin ve nel. reti biliyordu. SÜa n LA FY OD'YALAK LLARI ıw:&n BİR,) YENİELBİSE ALA- GAĞIM iİKİ , EVİMT KA PATACAĞIM ÜÇ.. DÖRDÜNCUSÜ... GİXEemM , P AAA ”'NE DEDİN .. | M GELMEMİ UN GELİRİM FAKA SÜNİÜR İSRAĞIN ÖZERL NEİGELECEĞİMİ Kİ 3 YUMUTMA a gp 'HAZIRLIĞ | BASLAYA- KAHRAMAN KIZ v — Susun! dedi. Üçü de kulak kabarttılar, yardu. Sonra merdivenlerde kılınçlar- la mahmuzların şakırtısı duyuldu. 'Trankavel sakin bir sesle; — Galiba yemeklerin bedeli bahal: ya mal olacak! Dedi. Korinyanla Raskas da içtikle ri şarabdan sarhoş bir vaziyette sordu lar: — Öyle mi zenediyorsunuz? — Evet, bu yemeklerin bedelini pa ra ile değil kanla ödemek lâzım gelecek saklanın.. Çabuk saklanı Ayak sesleri artık büyük salondan geliyordu. VINI ; ŞALE Mİ, LÜVİNYİ Mİ? 'Trankavel meşaleyi söndürdü. Ko- rinyanla Raskası kollarından yakaladı ve yandaki odaların birisine itti. Üçü de nefeslerini kesereke hareketsiz bek Tediler. Gizin ikametgâhını istila eden bu meçhul adamlar kimlerdi? Şüphe- siz kendilerine mükellef masa hazırlat mtş olan adamlar. Evet, ama bu adam- lar kimlerdi? Ve kalabalık bir halde ak şamın bu satinde burada ne işleri var dı? Gerek tehlikenin, gerekse av köpe ği gibi vaziyetler takınmağa alışmış ol manın verdiği itiyadla iki casus, kulak larını iyice kabartarak ve kamburlaşa- Yak, göz kulak kesildiler. Salonda gürül tü kesildi. Sonra, bu sükütun içinden bir ses, genç, berak, biraz alaycı bir ses gülerek şöyle dedi: — Eh, mademki mabede girdik, du aya başlıyalım.. Ciddi, kalım ve samami âşıklarda en basit kelimelere bile: trajedik bir hal veren bir ses de: — Madam, dedi. henüz gelmiyen- leri beklesek daha iyi olmaz mı? Üçüncü bir ses: — İşte zaten geliyorlar. dedi. y İki casus tehlike ve rekabeti unuta rak bitibirlerinin elerini tutular ve Ko rinyan mırıldandı: yi — Bu bir suikast toplantısına ben- ziyor. Raskas da soluyarak cevap verdi: Bu bizim için mühim bir servettim. — Barışalım ve bu serveti paylaşa lım, kabul mü? — Kabul, dost ölalım. Bu esnada berak ve alâyl: seş tek rar bağırdı: — İşte bizim kahramanımız matma zel dö Lespar nihayet geldi! Gelin siri kucaklayım, güzelim.. İki casus, ayni çılgın sevinç içinde ürperdiler, Korinyan fısıldadı: — Kulaklarımızı ve gözlerimizi aça lım! Raskas da mükabele etti: — Yaklaşalım! Konuşulan sözlerden tek bir kelime bile kaybetmiyelim! Ağızlarından fırlamak üzere bulu- nân boğuk bir ses, boğazlarında boğul du: Trankavel onların boğazlarına ya pışmıştı. Annais dö Lesparın ismini duyan 'Trankavel, bu güzel başın, bu sevdiği başın, cellâden baltasr altında uçmak tehlikesine maruz kaldığını anlamıştı. Çünkü casuslar konuşulan sözleri duyar Jarsa, Annais'in suikastçilerle beraber, olduğu ispat edilmiş olacaktı ve onların şahadeti, genç kızın derhal yakalanarak cellâda teslim edilmesine kâfiydi. Zul meti yaran kırmızı bir ışık gibi, Tran kakelin çılgın zihninden ikisini de öl- dürmek düşüncesi geçti. Onların boğazlarnıa yapıştı. Bu iki çelikten elin tesiri altında, Raskasla Korinyan gerilediler, bir oda ya oradan da diğerine geçtiler ve, ora da, Trankavel artık bir şey duyamiya- çaklarından emin bir vaziyette onları bıraktı. İkisi de sustular, Ve ikisi de göyle düşündüler: Bu adamı öldürmek lâzım!.. Fakat bu adam Trankaveldi. « ———