Eski v—eîeni devirlerde idam usulleri Müthisş Giyotin 3 metre yüksekten düşen satır kelleyi sepete uçuruyor Almanyada bugün bile Idam mahkümunun başı balta İle koparılır İspanyada idam mahkümu, boynu demirden bir tasma &&;mtnamri. haklı v kanlar sayısıcdır. y ete sütunları ©er gün bir kanlı Tz ik fasyiri ile doludur. Gün geç Tin İ Ya şurada, ya burada bir ada Pu Ürüldüğü ulmasın. kat, katil hiç bir devirde, biç bir Ü *kette cezasız bırakılmamıştır. Öl n dai ima çezasısı görmüştür. n““ Sezaların şekli, ner devirde, her itkette başka başkadır. lan çç Yücularımıza bazı tarihi vaka- * bu vakal 1 $i *zaları kısaca anlatmak İstiyoruz haksız ım faillerinin uğradık Guyelin İn Şew.z Fransadan başliyalım! Yotn, MSzlar, katilleri idam için (Ği 3) kulla Bu K $ Skk İlet başr bedenden ayırır, Fakat Almen; / *Kmasına sebeh olur. Başın ke Si bi te yi * bir asdan fazla sürmez; üç met '*h"'“um z düğyürür, :ı.:;:"*ih) Te kafası kesi ü n düyen satır, kelleyi enlerin şu- olunmuştur. 'namh”’ Regnauvd; rafanın kesilme- #İmiy, Saniye sonra duyğudan eser Çinı söylemiştir. Mlbuki lçq,’ ,b“h göz kapaklarının 6 dakika Sapandığı çok görükrüştür. Bözlerin ? dakika âçık tamamiyle ka.sız kalır, Al""""!'mhı ba'fa ve kılıç kul'am'ır M::::î:ıcı katiller boyunları vurul Ş & idem olvr. Balem “"3 Eibi âletlerle değ Cenga İalıçla. : le YS Bkltayı veya kilirer İki eliy Te çe yi Mvaya kaldırıc. şiddetle indi: Rülni darbede kel lanay, tilin er taz, * keri i uçutur. leri ayasları sımsıkı bağ €vete çıkarılı D S1 (Ce') vç_ı arılır. Başını koya .'mlüd;;, d kütüğü) b Ktln $la idam için (0 â k Kizam çin (Cellad e: eeti Yoktur. Mahküm yere Sariş &0 kolumu kaldırır. üçe Üleyi keser, B '*llııî:""h idam ş cezaları daha işken nı;' düygülarını &e kadar müddet | Ütkip T8 edebildikleri meselesi çok | Fakt devirde Framands Asiltadeler satır. Ia veyu kıhıçta İdâmm ölünürdü. Sağpdaki zesimler giyotinle ve”elektrikli inkem'ey do idam — usüllerini — gösteriyor. Solda, Manfokondaki meşhür dar ağacını gü. rüyorsunuz. Mahkümn bir direğe bağlanır. Boy- nuna demirden bir tasma geçi: bu tasma yavaş yavas sıkılarak lür, Bu ölüm çok işkencelidir ve çok vü rer, Fakat, İspanyada geçen sonlarına kadar tath! sulleri yarında hiçtir. O zamanlarda kâatiller diri diri par çalanırdı. Uzuvları biribirinden ayrılır, etleri parça parça edilirdi Zavallı mahküm inler, feryad eder, saatlerce can veremezdi. İngilterede ipe çekilmek suretiyle idam usulu bugün do tatbik olunmak- tadır. ürü yüz yılın an idam u- lerinin kırıl- masını ve âni ölümü mucip olur. Bazt Baltık memle'retlerinde ite zehir kullanılır. £a İnsani İdam Amerlkada (elektrikli sandalya) re vaçtadır. Güya bu, insani bir düşünce ile kabul olunmuştur. Halbuki (elektrikli sandalya) bir- den öldürmez. Can çekişme 60 saniye sürer, Bu müddet zarfında da mahtüm | müthiş rstırablâr çeker. siyah bir tülle | | ayınl | kım 30 neferden ibaretti. Askeri idamlara gelince bu daha â- ğırdir, Fransada bir idam takımı 12 nefer den mürekkeptir. Bunlar, mahkümun önünde ve on adım geride, bazan daha yakında yer alıtlar, Hep birden ateş © - Mahkümun ünide ölmesi pek en gerdir. Vaktiyle takımda nefer! başı, dördü kalbe nişan alırdı. Sı manlarda hepsinin kalbe nişan almaları kararlıştırılmıştır. Dektor Latangne, 12 ma ördü üğünü söylü kurşun kalbt. birinin de teyne isabet et- den ileri gelm'ştir. Çeneye, ömüzlara, kalçalara ve ayak lara saplanan kurşunların tesirl olma- mıştır. de 120 tüfek birden pallıyor 1812 de imparator aleyhine bir sui kast tertip eden genercal Malet ile oli rüm' ortaklarınım idamı için iki takım tı. Birirci takım 120, ikinci ta Matel bir kahraman gibi ölmüştür. Marko St. Hilaire hatıratında vaka yı göyle tasvir ediyor: ile sıkılarak Ööldürülür l “Maletin bizzat verdiği ATEŞ ku- | mandası üzorine 120 tüfenk birden pat ladı. Bu tüfenklerden çıkan kurşunlar zavallıların vücudlarını — kalbura dön- dürdü. Hepsi birden, yıldırım isabet et miş gibi yere yuvarlandı. Yalnız Malet müstesna... O; dim dik ayakta duruyordu. Ha fifçe yaralanmıştı; Elini göğsüne götür dü. Yavaş yavaş geriledi, arkadaki di vara dayandı. Ve: — Fakatı dostlarım... Beni unuttu nuz mu?,. Dedi. Sonra, bir adm, ilerledi ve ba Kardı: — İhtiyar takım nerede?., Zabit kumanda verdi: — İhtiyar — kam, ileril... Bu ikinci atışta Mület yüz Üstü ye re yuvarlandı. Fakat yine ölmedi. Ya- kımdan beynine bir kurşun sıkıldı bu su retle hayatına nihayet verildi.” Eski Fransada idam usulleri Eski Fransada ipe çekilme suretiy le idam ve cesedlerin Garağaçlarında teşhiri, yol kesicilere, haydudlara mâh- sustu: Asilzadelerin kafaları kesilirdi: İki metre yüksekliğinde bir kerevet üzeri ne bir (Cellad kütüğü) konulurdu. Mah küm; elbisesini çıkarır, boyunu ve ba Şt açık dururdu. Cellad ellerini bağlar, saçlarını keserdi; bu sırada bir papas günahını çıkarırdı. Papas çekilir çekil mez cellad bir vuruşta - kelleyi düşü- rürdü. Sanatının ehli ve eli hafif (!) bir çok çelladlar vardı. 170 sene evvel, şovalye (Bar) m ka fası bir vuruşta kesilmiştir. Hazır bultnanlardan birisinin ryiva yetine inanmak lâzımgelirse, baş, ke- sildikten bir an sonra boyunun üzerin de kalmıştız. Kimse, hatta Şövelye bile ftrkana varmamış, cellâda ; — Vursan a! Demiş, cellad da şu cevabı vermiş: — Boynunuzu eğiniz!.. Şovalye boynunu eğince başı bir tarafa, gövdesi bir tarafa düşmüştür. I | Mezardan mahrumiyet ! Vaktiyle adalet ölüm cezalarından raaada bir başka ceza daha veriyordu: Mezardan mahrumiyet.. İdam olunanlar koltuk altlarından darağaçına asileyor, iskelet aline gelin beye kadar — bırakılıyordu. Bunlardan Asri Karagöz Dünyanın hali « Yıktın perdeyi eyledin viran Varayım milletler Cemiyetine haber vereyimli,, Kaç gündür gazetelerde bönüne | gelen Karagözden, orta öoyundan, | tuluat kumpanyalarından bahsedi yor. Hattâ birisi, bir gazetode Ka- ragöz bile oynatıyor. Biz de tuüttük, bü - işleri eskidenberi çok iyi bileh (Osman Cemal Kaygılı)dan (Haber)de biriki Karagöz, yahut orta oyunu oynatmasını rica ettik. Muharrirliği kadar — sahhe ve, meydan artistliğinde de yaman bir şöhret sahibi olan arkadaşımız Osman Comal Kaygılının (Ha- ber) için ilk hazırladığı Karagöz rouhaveresini işte aşağıya derce- diyoruz: Muhavere Perdede göstermelik olarak — du- ran ve ötesinden, borisinden yer yer ateşler, dumanlar fışkıran yuvarlak dünya, haritası, acaip bir müzika ile, yavaş yavas havalandıktan — sonra Hacivat şu semalyi okuyarak per- deye gelir: Rengi ruyi mohlikaya aldanıp dil verme dost Bastgelen her küşeyi rahat sanıp post serme dost Kahbe dünya aşka, meşke, rahata | etti vedâ | Kıl temaşa hali amına - ibret al, | ürperme dost sağlı, sollu söylenir | bin bir kelâm | Her kelâm gülrenk te olsa bağı elden derme dost Kendi bağın, kendi bahçen, kendi gülle bülbülün. Canına canlar katarken zekkuma aşyerme dost Zati yay pek çok gerilmiş, kalma- mış hiç meydan İstemezsen kopmasın bir parça da sen germe dost erdik ki içinden çıkma güç Bak ne hale geldi dünya, bak şu serdiü germe dost! Karagöz — (pencereden): Biz de az çok anlarız pancar nedir, şalgam nedir? Kartaloz bir Her taraftan Bir acaip vakta enginarı patlıcan gösterme dost! - Hacivat — (Pencereye bakarak) Vay Karağözüm, maşallnh —maşal- lah! demek sen de bana — manzum oevaplar verecek kadar şair oldun ha? Karagöz — Ne sandın ya Hacıcav- cav! Hacivat — Pekl ama Karagöz, fen ni şirü edepte son kimden alızi İcazet eyledin bakayım? Karagöz — Ben ne ahçı Nazareti tanırım, ne do kitapçı Karabeti! Haciyat — Yanl, senin şiirde ustan kim, ustan? Karagöz—Bırak son gimdi bonim us tami, kalfamı da, söyle bakalrm, de- mindanberi kapının önünde, BoYEoy cular gibi fıstıki makamla neler oku yup duürüyofrdun? Hacivat — Ah Karagözüm, ne ©- kuyacağım, şu kahbe dünyanın bu- günkü hali pür melâlinden — bahse- diyordum! Karagöz — Ay sürmeli — Ali hAlâ sağ mı? Hacivat — canım, lâkırdıyı — ters anlama! Yani dünyanın bugünkü ha- Jindan gikâyet eyliyordum! üç sene asılı kalanlar vardı. Daha yakınlarda, dokuzuncu Şarl devrinde, Montfaucon'daki meşhur da- rağaçında her vakit 50-60 ceşed asılı bulunurdu. Bu darağaçı 13üncü yüz yılda ya- pılmıştı. 9 unu Şarl maiyetiyle beraber ami- ral Colygne'nin asılı cesedini görmek için buraya gitmişti. Kral rakibinin ölüsünü seyrederken yanındakilerin burunlarını tiıkamak met buriyetinde kaldıklarını görünce şu ta rihf sözü söylemiştir: “Ölü bir düş- manın vücudu daima iyi kokar!" Bu teşhir usulu diğer memleketler de de cari idi, İşte bir misal daha: İsveç kralı 12inci Şarl, general Pat kul'u işkence ile öldü ticüdunu parça paraça ett'rdi. Ve her parcasmı umumi meydanların birinde darağaçına astırdı, altı ay halka teşhir etti. , kada olup bit Karagöx — Ne var dümnyanın bu- günkü halinde? Haciyat — Ölünün körü var. Gör- a, solda, önde, ar eri? müyor musun E: Karagöz — Vallahi Hacivat bizim evdeki o bitmez, tükenmez — hırıltı, dırıltıdan sağımı, solumu, — Önümü, ardımı gördüğüm yok! Hacivat — Behey külhani, sen ne vurdüm duymaz adamsın! Afakr si- yasiyeli cihanın günbeğgün biror p del zilâm ile setredilmekte olduğu- nun hiç do farkında d ) misin? Karagöz — (hiddetle) Ehacivat, bırak şu, eski izzetlü, saadotlü ar- göyu da adam akıllı konuş, — yoksa gimdi başlıyacağım senin adetlü sivri külâhımndan haan! Hacivat — Yani, demek istiyorum ki dünyanın bugünkü vaziyeti şeker renk mi, geker renk! Karagöz — Allah — versinde bal renk olsun, bütün insanlar da talıya doysun! Hariyat — Öylesi değil — canım! Yani hercümerç gittikçe alıp yürü- yor! Karagöz — Allah versin Allah ver gin, gözü olanın gözü çıkem, zavallı- yı, Tanrı daha ziyade alrp yürütsün? Hacivat — Kimi? Karagöz — Ercümendi! Hacivat — Hangi Ercümendi? Karagöz — Ercümend Ekrem Ta- löyu! Hacivat — Canım sana şimdi Er- cüment Ekrem Taludan bahseden ol dü mu? Karagöz Behzadı! Hacivat — Karagöz, sen bu akşam lâkırdılarımı hep ters anlıyoraun. Karagöz — Benim kendi — dilimle söyle de bak, ters mi — anlıyorum, doğru mu görürsün! Haciyat — Ben dünyanın bugünktü halini pek boğenemiyorum! Karagöz — Beğenemiyorsan geni buraya lofça çivisile sımsıkı çakma- dılar ya, topla pılını, — pirtini, çek arabanı öteki dünyaya ! Hacivat — Orası rahat mı baka- lmn, Karagözüni? Karagöz — Rahatımış rahat, hem de çok rahat! Hacivat — Kimden haber aldın? Karagöz — Geçen gece — rüyamda bizim rahmetli kavuklu — Hamdiyi gördüm, o söyledi! Hacivat — Hamdi şimdi orada ne- i$ yapıyormuş? Karagöz — Gümrük kolcu başılı- ğı! Hacivat — Demek burada olduğu Bibi orada da muhtelit — hudutlar, gümrükler falan var! Karagöz — Hayır! Orada — hudut falan yokmuş, fakat yalnız bir güm rük varmış ki onun memurları bu- radan oraya teşrif buyuranların ü- zerlerini, bavullarını, falan çantala- rını ararlarmış! Hacivat—Peki ama ne ararlarmış, kaçak eşya mı? Karagöz — Hayır! Kaçak eşya de- ğil.. Buradan oraya götürülecek here hangi bir sağ, sol, ön, arka propasgan da evrakları ararlarmış!? Hacivat — Desen e ki öbür dünya da bizim dünyadan ürkmeğe başla. mış! Karagöz — Netamollden kim ürk- mez Hacivat Hacivyat — Ne dersin Karagöz, bi- zim dünyamızda büyük ve umumi bir curcuna daha kopacak mı dersin? Karagöt — Bu meseleye dair de- min kaynanamın açtığı fala bakılır- sa kopacakmış! Haciyat — Ne vakit kopacakmın?, Karagöz — (Kaynanasına sesle- nir): Huu, kocakarı, dünyada büyük curcuna ne vyakit kopacak dersin? İçeriden kaynanasının sesi — bue gün mü desecem.. Yarın mı descem.ş Öbürgün mü descecem.. Kışa mr de- secem.. Bahara mrı descaem.. Yaza- mı deseem... Güze mi deseem.. Karagöz — Hay bir şeycikler de« mem, Tanrı Tealâ gönin o şom ağzı- nı kuruta mı desecem... Büze mi de- seece!... Hacivat — Büze, büze! Karagöz — Öyle ise Hacivat, nay- di sen yokuşa, ben düze! (Karagöz pencereden çekilir.) Hacivat — (Kendi kendine): Yıktın perdeyi eyledin viran Varayım Milletler Cemiyetine ha- ber vereyim?! O. Cemal KAYGILI lü, ga» Üyle ise — Ercümend