Mİ İnettaşrin Ba iŞ na kalırsa Iimsiz bir sinir uhranı ç, aa Ür yy |, oradan çok geçmedi; opera- in bir yerde şunlara ya- era okumuştum? yada gan tehasaslarına bakılırsa, Halen a ve olmıyan yoldur. Biraz ka- tk aldrrryorsunuz, söz söyler. “ng dale ağınızı miyalryorsunuz, Bi Diğ 1 nefes almadan boğulur gi- : İYorsunuz, yahut - ne bileyim — HABER 8 ina, PiYOr, kulağınızı m: oyna» » Siz hastasmızdır. Sinir mü- bu gibi araza dahi frenk- Ra, m “öğ Kemal doktordur a- vi ie tünde (Operatörler) fasile- Onun böyle dediğine bilme- Mazhar Uzman ne buyurur? Tarz, SEVEİNİ ve akıllı delilerinden a tal Grsatlarda dinlediği. Sey, * konferanslarına inanmak f- Miyan Ketadın: M, Kemali tekzip kanaatindeyiz. eN ves, Tarığın konferânsla- ğı, deliliğin, başka başka şekillerine verdiği isimle 3, “iş bulunduğum için saya- Söke, Üm. Fakat, bu isimler o kadar ye bunlar arasından seçeceği- in n bir ismi bozulmamasını te Mağa bir kâğrd üzerine sabit Lİ görü le tastir ettikten sonra en eyi üklerimizin boynuna tered- Bu ,, strebiliriz. » ne derin tababet ilmi genişledik töz ik Seneye daha çoğalacağın- kn “anlardan başka kirpik kı- A iş z kaşlarını yolanlarâ, yatakla- Ti ile yatanlara dahi münasip iş, ağda hiç şüphe e- a kadar incesine benim akim hi 4 m berice, şüphesiz “kilsiz kr” €n bariz vasfr “saçma, x m pp birisine “deli” damığa- *ek irmak biraz güççedir. Buna 4 nak teren & MAYAN Kir; yi, n biri çıkabi Fakat saç iy > her kes "deli" sıfatını bi- te gr AN bulur ve bunu samur bir Fi mt iy sırtına geçirir. Bu kanaat SE eltiz Mi, kakış hey Yy Pin kırpmayan, kırpan: © bile Saçma söyliyen birini gör- Svg, 'Parsınız? Hemen polise baş de tedaviye himmet etsin ike gönderirsiniz. Fakat böyle tg dez, Hdilik, saçmalarını gö- Bil, mecmua #ahifelerinde İİ ge hai Mayayı Halinde söyliyenler masun Xx ayl: bir çiçek koklamak lâki,, z isterdim güle benzemesinden korku- Biçim eteğimden çekiyorsun, Bun, Dürüm hercü mercinde Sara karga? Etle Yapacağım. Aydınlık ve güzelsin, dokunamaz götürmeden ba; t, Kiri K beni yıldızlara sömünü. iy, Bibi Miz ye İsi; Şirler söyliyenlerin gös- bugünün i, £Oğalı Mirg e en 12 otobüs i da ata geldi i R betiii e Yeniden on iki otobüs | it “iştir. Bunlar Aksaray-Şiş ol Pari i Mliyerekerdir. k Stan şiar ilerisindeki Çarşamba eği Meraleri © oturanlar otobüslerin rte, Ne kadar işlemesini iste- Desele Era de Mevzuu bahsol iş a otu olmuştur. Çar ta Bulana halk belediyeye müra- ip Mariya da7a karar vermişlerdir. mana — otobüs adedi yakın : misline çıkarılacaktır. Baş £ Bin ik Partisinin ocak kon Mat kırpan itiraz eder, Diyetek ey haa dinler?,, Belki kimse din Bek, A zavalıyı müdafaa edecek İ , Istanbul konuşuyo ila ap ai let Üsküdarlılar bir lise istiyorlar Çiftekayalarda dikilen çamlar o sahilde yepyeni bir manzara yaratmaktadır Yazan: Haberel Biz gazeteciler tuhaf adamlarız. Ne . reye gitsek kendimize iş arar, buluruz. Ben de şahsi bir mesele İçin gittiğim Üsküdarda, işimi gördükten sonra, he- men İstanbula dönemedim. Benim için oldukça yabancı bir muhit sayılan bu semti fırsattan istifade ederek saatlerce dolaştım. O kadar ki, ayni akşam evime döndüğüm zaman yorgunluktan âdeta turşu gibi olmuştum. Fakat bütün bu yor gunluklarım boşa gitmedi. Size günler - denberi bu sütunlarda okuduğunuz Üş- küdar yazılarının mevzularını, resimle- rini bep o yorucu gezme-€$nasmda elde ettim. Bugün de, size Usküdardan biraz daha bahsedip, bu sütunda, yarn baş - ka bir semte, başka muhite geçeceğim, Şimdi aşağıda okuyacağınız satırlarda Üsküdarın tek bir semtinden, bir ma - hallesinden bahsedecek değilim. İstan « bulun bu en kalabalık kazasmın mahalle lerini ayrı ayrı dolaşmuyı başka bir fır - sata bırakıp, size bu sefer ki dolâşmam esnasında gözüme çarpan muhtelif man- zaraların biter portresini çizmeğe çalı - ağım. SAHİLDEKİ ÇAMLAR Üsküdarın Salacak civarındaki Çifte » kayalar denen sahiline, Atatürkün em- riyle geçen sene bir çok çam dikilmişti, Şimdi fevkalâde güzel tutmuş olan, bu çam fidanları adam akıllı büyümüş bu- Tunüyor. O kadar ki, o civarda kendile- riyle. konuştuğum bir çok kimseler ba” na: — Bütün yazı, burada geçirdik. İşsiz zamanlarımızda yeydsek içeceklerimizi alıyor, çamların gölgesinde, Marmara « nm mavi sularma baka baka akşamı edi- yorduk. Hattâ şimdi kış geldiği halde, çok soğuk olmıyan havalarda, civar hal- kının çoğu gene bu sahilde toplanıp va- kit geçitiyoruz.. Kuru ibaret olan bu sahili ihya eden, binlerce vataridaşa nefis bir mesire mahalli bah- şeden Ulu önderimiz var olsun. Çiftekayaları gezerken, mütemadi - yen büyüyen çamlara dikkat ediyorum. Ve buranın bir kaç sene sonraki halini düşünüyorum, Göğslüm sevinçle kaba “ rıyor. Çünkü buraya dikilen çamların, Çiftekayaları yalnız güzel bir mesire yeri yapmakla Kalmayıp, şimdi uzaktan çırılçıplak ve şekilsiz bir manzarası O lan bütün bu sahilde, yakında şipşirin ve çok güzel bir manzara yaratacağı « nı anlamam güç olmuyor . Üsküdarda oldukça güzel bir park vardır, İlk nazarda temiz manzarası ile in sanım gözüne çarpan bu parktâ, ufak tefek bakımsızlıklar görmek kabildir amma, bu kusurları sayıp dökmedense, esas itibariyle büyük bir ibtiyaca cevap veren bu yerin, benzerlerinden İstan- bulun başka kazalarında da kurulma « sını temenni etmek daha yerinde iş olur. Park deyince hatıra, oynaşan çocuk- Jar, işten güçten bunalıp hava almak, dinlenmek için buraya koşmuş insan » lar, daha sonra da, işsiz güçsüz ihtiyar. lar, gelir değil mi?, bir kayalıktan / bir | Üsküdar parkında bunlardan İlk ikisi hiç yoktur. Koca parkta, bir kaç işsiz amelöden başka, mütemadiyen siyah çarşaflar içine sarılmış, ihtiyar kadınlara rast geldan. Bir tek gerç, bir tek çocuk görmem kâ- bil olmadı. İhtiyarların hemen hemen ” hepsi de, nevalelerini, birer mendile, kâğıda sarıp yanlarına almışlardı. Hem hava alıyor, hem de öğle yemeği yiyor- lardr. Pek garibime giden bu vaziyeti be- nimle beraber dolaşan buralı arkadaşı - ra sordum: — Siz bakmayın, dedi. Bişimsiz sa- atte geldiniz de ondan, Akşam Üzerleri epey kalabalık oluyor burası. Bütün Üs, küdar elinin altındaki bu güzel yerden İstifadi etmesini bilmektedir. Arkadaşımın doğru söylediği mu- hakkat: amma, kış ortasındaki 4 güze - lim havada, öğle zamanı da olsa, İstan. bulun en havadar yerlerinden birisin- Me kurulmuş bu yeşil parkı, aşağı yu- karı bomboş görmek, gene de tuhalima gitti. Üsklidarın Paşakapısı denen semtini. de dolâşırken, yanan adliyenin karşısın- da, beyaz ve güzel bir bina görmüştüm. | Arkadaşıma : — Ne güzel ilk mektep değil mi? ıdi- ye sordum. — İlk mektep değil, orta mektep. Maamafih biçimi tıpkı ilkmektebe ben. zer, günkü ilkmektep olarak yapılmış» “mayi ai kesi Uskildarın iskele meydanındaki tarihi (Ahmedi evvel) çeşmesi Tonton amca Amiral tır, çünkü orta mektep derecesine çık- müştar, cevabin: verdi, Bir saniye sustu, sonra tekrar anlat, mağa başladı: — Bizim kazanın en büyük derdi se- nelerdenberi lise meselesidir. Lisede ©- kümak için bura çocuklarının seneler - denberi çektiklerini bir Allah, bir (de de Üsküdarlılar bilir. Bu kadar kalaba- lk bir yerde, maarif bir türlü lise kura- madı, gitti. Şimdi Haydarpaşa Jisesi 2. çıldı açılalı bu dert epey bertaraf edikli amma, ihtiyac gene de karşılanmış de - ğiMir, Çünkü Haydarpaşa leyli bir mek teptir. Saniyen fevkalâde kalabalıktır. Usklidarlı talebe için vesaitsiz gidip gel. mek te kabil değildir. Burada, Kaza- muzın merleezi bir yerinde yeni bir lise açmak ihtiyacı elân devam etmektedir. Dostum bu mevzu üzerinde daha çok söyledi. Karda, kışta, okumak için İs- tanbula nasl gidip geldiklerini yana yakıla uzun üzün anlattı. Fakat ben hepsini bu kadarla kesece. Zim.. İstanbula dönmek üzere, vapur iske - lesine giderken, bana çöp iskelesini gösterdiler. Buraya zaman zaman yığı» Jan çöplerin çıkardığı pis kokulardan Şi. kâyet ettiler. Sonra iskele meydaruna geldim, Ga - rip ve hiş te. sevimli bulmadığım bir mansarası olan bu meydanda, en entere- san yer, tarihi bir kıymeti olan meşhur Ahmedi evvel çeşmesi idi. Fakat ne ya. zik ki, bu güzel eserin, kıymetine lâyık bir bakımilân çok uzak kaldığı görülü- yordu. Üsküdardan ayrılırken, tuhafıma gi- den manzaralardan birisi de eşekle su taşıyan sakalar oldu, Belediyenin son kararından sonra, eşeklerin şehirden kalkıvermesine © kadar çabuk alışmış - tık ki, Üsküdarda sık sık rast gelinen bu eşekli sakaları gördükçe, kendimi â- deta İstanbuldan başka bir şehirde do » Taşıyor sanıyordum. HABERCİ Yüksek emniyet komisyonu Memleketin umumi emniyet ve asa- yiş işlerini tetkik edecek olan yüksek emniyet komisyonu yakında. Ankarada toplanacaktır. Dahiliye vekilinin başkanlığında top lanâcak olan komisyonda büyük erkânı harbiyeden bir mümessil bulunacaktır. Toplantıya emniyet genel direktörü, jan- darma kumandanı, gümrük ve orman ge nel kumandanları iştirak edecektir. 1 — Istanbul sokakları için artık tarihe karışan bu manzaralara Üskü- darda #k mk rasigelmek kabildir. 2 — Üsküdar parkında yanlız siyah çarşaflı ihtiyar kadınlara rastgeldim. l » m mam m : : . Asil bir muharrir U bafta gelen fransızca ede- biyat gazeteleri bittabi Ro- ger Martin du Gard'dan O bahsedi- yor; fakat hayatı, ailesi hakkında sütun, sayfa dolusu malâmat yok. Çünkü Les Thibault'nun asil muhar- riri bir köşede sessiz sadasız yaşa- mağı severmiş, Nobel Oo müküfatını kazanıp adını bütün dünyaya tanıt- tıktan sonra da yine Öyle sösaizde yaşamak İstiyormuş, Hattâ kendi- sinden bir mülâkat almak için ısrar eden bir muharrire demiş ki: — Belki de yanılıyorum ama ba- Da öyle geliyor ki İsveç Akademisi bana o yüksek mükâfatını lâtfetmek le yalnız naçiz, küşsürlu eserimi tak- dir etmek değil, dalma bir köşede yaşayıp kendisinden - bahsettirmeği sevmediğini kaç kere isbat eden bir muharririn böyle oluşunu beğendi- ğini de göstermek istemiştir. Ancak boş altı ay okunup gonrs unutulan kitaplara uzun uzuu ma- kaleler tahsis eden, muharrirlerinin en manasız hareketlerini ballandıra ballandıra anlatan: gazeteler. bile şimdiye kadar Roger.Martin du Gard'dan pek az bahsetmişlerdi. O kadar ki bugünkü Fransanın şüphe- siz en büyük romancısı olsn bu ada- mın memleketinde tanındığından şüphe etmek bile kabildi. Böude- Jaire bilmem hangi sanatkâr için “eğlğbre pour güelgues - ans,, (bir- kaç kişi indinde meşhur) der. Roger Martin du Gard da öyle ancak bir- kaç bin kişi indinde meşhurdü; fa- kat o birkaç bin kişi modayı “değil, areata edebiyatı seven adamlar- r. Roger Martin du Gard sanatinde çok titizmiş: Birkaç kitabını, Üze- rinde senelerce çalıştığı birkaç ro- manını yırtıp atmış, Hattâ bir tane- sini basıldıktan sonra piyasadan çe- kip imha etmiş. Herhangi bir mu- harririn kaleminden çıkan her satır yazı ile bir servet kazanmak istediği bu zamanda şaşılacak şey!. Demek ki sanatine âşık, her şeyden ziyade mükemmeliyeti düşünen sanatkâr hâla varmış. Roger Martin du Gard esari ile olduğu gibi o hayatılle de bize insan oğlunu sevdiriyor. Geçen gün Ulas gazetesi, onun e- serinden türkçeye hiçbir şey çevril- memiş olmasına teessüf ediyor, bun- dan sonra olsün (Türk karilerine © romanların tanıtılacağını umdu- ğunu söylüyordu. Keşke öyle bir şey kabil olsa! Fakat imkân göremiyo- rum, çünkü Roger Martin du Gerd" ın asıl ehemmiyetli romanları çok uzundur. parçalanmağa gelmez; hem doğrusu, bügün bizdeki roman kariini celbetmez. Meselâ bir harika olan Et 1914'ün (Les Thibaolt nun üç elltlik yedinel (o kısmı; 1914 yılında harbin hazırlanması ve Fran sız, Alman sosiyalistlerin mağlübi- yeti, inkilâb), çok kimselere: “Bu da no soğuk şey!,. diye dudak bük- türebilir. Dil bilenlerimizi onu oku- mağn razı edebilirsek yine büyük şeydir: iyi romanım ne olduğunu an- Jamalarına hizmet eder. Nurullah ATAÇ Ürken beygirler üç kişiyi yaraladı Dün akşam üzeri Çavuşbaşı çiftii- ğinden araba ile İstanbula sebze getiren 21 yaşında Ziya, Bakırköy İstasyonu civarından geçerken arabasınm beygir- leri ürkmüş, koşmıya başlamışlardır. Hayvanlar yolda (o Salih, Hüseyin, Yurdakul isminde üç kişiyi yaraladık- tan sonra durdurulmuşlardır.