24 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İş . İMsiz bir sinir 224 Vç bulamamış olacak... Sim - Us ” Bana kalırsa Buhranı » Vaha üü ma.]m bir yerde şunlara ya- ue Mlelerini okumuştum: Sinir mr dünya " çhlitehassıslarına bakılırşa, Hüt da deli Olmryari yoktur. Biraz ka- Een Sik 3 diriyorsunuz, söz söyler- “'“leleı—i îk_dUdağmxzx mıyalryorsunuz, bi mj hît'i“_“ Nefes almadan boğulur gi- | ben - tü l'îy"'”"'linr.ız_ yahut - ne bileyim YYorgiy z kırpıyor, kulağınızı mı oyna- tehaya, UZ, Siz hastasınızdır. Sinir mü- S bir a mwc"ğşhtn_e bularak sizde o hastalığın pq—î :îml kolayca iddia edebilirler. Ma a yT M. Kemal doktordür a- ıl.ndent!î Üstünde (ÖOperatörler) fasile- Viz Üstağ Onun böyle dediğine bilme- K iüyığüazhar Uzman ne buyurur? kat Ohün konuşmadık, bilmiyoruz. Fa Tat Sevgili ve akıllı delilerinden Mi huz Muhtelif frrsatlarda dinlediği- Cap r"'ı konferanslarına inanmak i- Stmiyeea yi çistadın M. Kemali tekzip he kanaatindeyîz. Tiüda hîltee“üf. Tarığın konferansla- t gö_tlandığı. deliliğin, başka başka F hop a *Ten şekillerine verdiği isimle Tiyapay, . Niş bulunduğum için saya- îbktur kîm. Fakat, bu isimler o kadar ’n%z U.'q.f bunlar. arasından seçeceği- Tünen ati ik bir ismi bozulmamasını te bi Müre tellâ bir kâğıd üzerine sabit '_ Eörd—-eple tastir ettikten sorra en Güdaî_îö_ üklerimizin boynuna — tered- * iliştirebiliriz. â:"!rı:;ıîıluin tababet ilmi genişledik töz $ Seneye daha çoğalacağın- :"““lara irpanlardan başka kirpik kı- hı'_'la Nün ka_aîlar:nı yolanlara, yatakla- d;;ır îzî::ahııe yatanlara dahi münasip memeıidhüîunacağında hiç şüpke e- %Mî:î b; kadar incesine benim aklım :ğde' Ğ;Iiıiakat bentte, şüphesiz ki siz n%ktir_gm en bariz vasfr “saçma,, î“ît .yîpk'rpan birisine “deli” damğa- ğ _.!Iâ_ ;İtlrmak bi:raz güççedir. Buna ]”u, İ ' -.lfırpan itiraz eder, Diyetek “Mez ,, Kim dinler?,, Belki kimse din â“: li nî Zavallıyr müdafaa edecek SÜ SöYlüy :ğa" biri çıkabilir. Fakat saç k_ü“h, klftae her kes “deli” sıfatını bi- b "k bit d"' bulur ye'bunu samur bir m..d'_*ği göe Sırtına geçirir. Bu kanaat "şst;reku: kırpmayan, kırpanı * bile ît“'lz ::îh 2 saçma söyliyen birini gör- Üü Y 2Parsınız? Hemen polise baş :î.'rg ; ıta:;dunni tedaviye himmet etsin k&îfkih!tta Eöıîıderirsinîz. Fakat böyle Y tda 'N şimdilik, saçmalarını sö- bm'e*de !ii“f;î. mecmua | sahifelerinde u”“lforıar_ alinde söyliyenler masun Mı l“elâ;' İ Ö bir çiçek koklamak kk .. isterdim Züle benzemesinden korku- ; e yorum fin eteğimden — çekiyorsun, karga? Un * m““a.kl yapacağım. D._u:”"“n hercü mercinde saı.. aydınlık ve güzelsin, ga dokunamaz —. İr h Çq“l:l lut götürmeden başımı Şüşj Beni yıldızlara gömünü ÜRgilti gibi v dızlara gömünüz. _&İl Ti ar Şlirler söyliyenlerin göz- Bir iç;i, a bugünün sinir ilmi he- Otobüsler d €n 12 olobüs Din aha geldi Z Iiha getir;ur_de_n yeniden on iki otobüs Sttan in;fşt"’- Bunlar Aksaray-Şiş Fiti y ’_ı3"€f_öeklerdir_ | lm T &%Sduıtan Selğîz ilerisindeki Çarşamba , “€ oturanlar otobüslerin Va elqed' Mtleri İrler, Re kadar işlemesini iste- Bteşe * eg h'“mde : le Halk Partisinin ocak kön ta;nhadl d Mevzuu bahsolmuştur. Çar Tta Bu u:rafî halk belediyeye müra- hft t.tlnb n';:ğ'i karar vermişlerdir. '“'ha.n tBi Otobüs adedi yakın bu gibi araza dahi frenk- | sahilde yepyeni bir manzara yaratmaktadır Yazan: Haberci Biz gazeteciler tuhaf adamlarız. Ne . reye gitsek kendimize iş arar, buluruz. Ben de şahst bir mesele için - gittiğim Üsküdarda, işimi gördükten sonra, he- men İstanbula dönemedim. Benim için oldukça yabancı bir müuhit sayılan bu semti fırsattan istifade ederek saatlerce dolaştım. O kadar ki, ayni akşam evime döndüğüm zaman yorgunluktan âdeta turşu gibi olmuştum. Fakat bütün bu yor gunluklarım boşa gitmedi. Size günler - denberi bu sütunlarda okuduğunuz Üs- küdar yazılarının mevzularını, resimle- rini hep o yorucu gezme esnasıtıda elde ettim. Bugün de, size Üsküdardan biraz daha bahsedip, bu sütunda, yarın baş - ka bir semte, başka muhite geçeceğim, Şimdi aşağıda okuyacağinız satırlarda Üsküdarın tek bir semtinden, bir ma - hallesinden bahsedecek değilim, İstan - bulun bu en kalabalık kazasının mahalle lerini ayrı ayrı dolaşmıyı başka bir fır - sata bırakıp, size bü sefer ki dolaşmam esnasında gözüme çarpan muhtelif man- zaraların birer portresini çizmeğe çalı - şacağım. SAHİLDEKİ ÇAMLAR Üsküdarın Salacak civarındaki Çifte - kayalar denen sahiline, Atatürkün em- riyle geçen sene bir çok çam dikilmişti. Şimdi fevkalâde güzel tutmuş olan bu çam fidanları adam akıllı biyümüş bu- lunuyor. O kadar ki, o civarda kendile- riyle konuştuğum bir çok kimseler ba- na: — Bütün yazı, burada geçirdik. İşsiz zamanlarımızda yeyccek içeceklerimizi alryor, çamların gölgesinde, Marmara - nın mavi sularına baka baka akşamı edi- yorduk, Hattâ şimdi kış geldiği halde, kının çoğu gene bu sahilde toplanıp va- kit geçifiyoruz.. Kuru — bir kayalıktan ibaret olan bu sahili ihya eden, binlerce vatarıdaşa nefis bir mesire mahalli bah- şeden Ulu Önderimiz var olsun.. Çiftekayaları gezerken, mütemadi - yen büyüyen çamlara dikkat ediyorum. Ve buranın bir kaç sene sonraki halini düşünüyorum, Göğsüm sevinçle kaba - rryor. Çünkü buraya dikilen çamların, | Çiftekayaları yalnız güzel bir mesire yeri yapmakla kalmayrp, şimdi uzaktan çırılçıplak ve şekilsiz bir manzarası 0- lan bütün bu sahilde, yakında şipşirin ve çok güzel bir manzara yaratacağı - nı anlamam güç olmuyor . Üsküdarda oldukça güzel bir park vardır. ' İlk nazarda temiz manzarası ile in- sanın gözüne çarpan bu parkta, ufak tefek bakımsızlıklar görmek kabildir1 esas itibariyle büyük bir ihtiyaca cevâp veren bu yerin, benzerlerinden İstan- bulun başka kazalarında da kurulma - sını temenni etmek daha yerinde bir iş olur. |— Park deyince hatrra, oynaşan çocuk- lar, işten güçten bunalıp hava almak, dinlenmek için buraya koşmuş insan - lar, daha sonra da, işsiz güçsüz ihtiyar. çok soğuk olmıyan havalarda, civar hal- | amma, bu kusurları sayıp dökmedense, | Haydarpaşa lisesinin ihtiyacı karşılıyamadığını sSöyleyerek Üsküdarlılar bir © lise istiyorlar Çiftekayalarda dikilen çamlar o ' Üsküdar parkında bunlardan ilk ikisi hiç yoktur. : Koca parkta, bir kaç işsiz ameleden başka, mütemadiyen siyah çarşaflar içine sarılmış, ihtiyar kadınlara rast geldim. Bir tek geriç, bir tek çocuk görmem ka- bil olmadır. İhtiyarların hemen hemen “hepsi de, nevalelerini, birer mendile, kâğıda sarıp yanlarına almışlardı. Hem hava alryor, hem de öğle yemeği yiyor- lardı. Pek garibime giden bu vaziyeti be- nimle beraber dolaşan buralr arkadaşı - ma sordum ! i — Siz bakmaym, dedi. Bişimsiz sa- atte geldiniz de ondan,, Akşam üzerleri epey kalabalık oluyor burası.. Bütün Üs. küdar elinin altınlıdaki bu güzel yerden istifade etmesini bilmektedir. Arkadaşımın doğru söylediği mu- hakkatı amma, kış ortasındaki d güze - lim havada, öğle zamanı da olsa, İstan. bulun en havadar yerlerinden birisin- kde kurulmuş bu yeşil parkı, aşağı yu- karı bomboş görmek, gene de tuhafıma gitti. ! Üsküdarın Paşakapısı denen semtin. de dolaşırken, yanan adliyenin karşısın- da, beyaz ve güzel bir bina görmüştüm. Arkadaşıma: -— Ne güzel ilk mektep değil mi? di- ye sordum. — İlk mektep değil, orta mekten... Maamafih biçimi tıpkı ilkmektebe ben. zer, çünkü ilkmektep olarak yapılmış- N AŞ ANYÜ v cnüklk , » Ü aşlel ge T setip d #J"'; * Üsküdarın iskele meydanındaki tarihi (Ahmedi evvel) çeşmesi Tonton amca lar, gelir değil mi?, Amlral önell " İFADT S eee Gi eei tır, çünkü orta mektep derecesine çık- mitştır, cevabınt verdi. Bir saniye sustu, sonra tekrar anlat. mafa başladı: — Bizim kazanın en büyük derdi se- nelerdenberi lise meselesidir. Lisede o- kümak için bura çocuklarının seneler - denberi çektiklerini bir Allah, bir ide de Üsküdarlılar bilir. Bu kadar kalaba- lrk bir yerde, maarif bir türlü lise kura- madı, gitti. Şimdi Haydarpaşa lisesi a. çıldı açılalı bu dert epey bertaraf edildi amma, ihtiyac gene de karşılanmış de - ğildir. Çünkü Haydarpaşa leyli bir mek teptir. Saniyen fevkalâde kalabalıktır. Üsküdarlı talebe için vesaitsiz gidip gel. mek te kabil değildir. Burada, — Kaza- mızın merkezi bir yerinde yeni bir lise açmak ihtiyacı elân devam etmektedir. Dostum bu mevzu üzerinde daha çok söyledi. Karda, kışta, okumak için İs- tanbula nasıl gidip geldiklerini yana yakıla uzun uüzün anlattı. Fakat ben hepsini bu kadarla kesece. ğim.. İstanbula dönmek üzere, vapur iske - lesine giderken, bana çöp iskelesini gösterdiler, Buraya zaman zaman yığı- lan çöplerin çıkardığı pis kokulardan Şi. kâyet ettiler. Sonra iskele meydartına geldim. Ga - rip ve hiç te sevimli bulmadığım bir manzarası olan bu meydanda, en entere- san, yer, tarihi bir krymeti olan meşhur Ahmedi evvel çeşmesi idi. Fakat ne ya. zık ki, bu güzel eserin, krymetine lâyık bir bakımldan çok uzak kaldığı görülü- yordu. Üsküdardan ayrılırken, tuhafıma gi- den manzaralardan birisi de eşekle su taşıyan sakalar oldu. Belediyenin son kararınldan sonra, eşeklerin şehirden kalkrvermesine o kadar çabuk alışmış - tık ki, Üsküdarda sık sık rast gelinen bu eşekli sakaları gördükçe, kendimi â- deta İstanbuldan başka bir şehirde do - laşıyor sanıyordum, HABERCİ Yüksek emniyet komisyonu Memleketin umumi emniyet ve asa- yiş işlerini tetkik edecek olan yüksek emniyet komisyonu yakında Ankarada toplanacaktır. Dahiliye vekilinin başkanlığında töp lanacak olan komisyonda büyük erkânı harbiyeden bir mümessil bulunacaktır. Toplantıya emniyet genel direktönü, jan- darma kumandanı, gümrük ve orman ge nel kumandanları iştirak.edecektir. —— — V misline çıkarılacaktır. < 4! Istanbul konuşuyor. i1 — İstanbul sokakları için artık tarihe karışan bu manzaralara Üskü- darda sık sık Trastgelmek kabildir. 2 — Üsküdar parkında yanlız siyah çarşaflı ihtiyar kadınlara vastgeldim. Hayata dair f H S L . . . Asil bir muharrir BU hafta gelen fransızca ede- biyat gazeteleri bittabi Ro- ger Martin du Gard'dan — bahsedi- yor; fakat hayatı, ailesi hakkında sütun, sayfa dolusu malümat yok. Çünkü Les Thibault'nun asil muhar- riri bir köşede sessiz sadasız yaşa- mağı severmiş, Nobel mükâfatını kazanıp adını bütün dünyaya tanıt- tıktan sonra da yine öyle sessizce y_aşamak istiyormuş. Hattâ kendi- sinden bir mülâkat almak için ısrar eden bir muharrire demiş ki: TE Belki de yanılıyorum ama ba- na öyle geliyor ki İsveç Akademisi bana o yüksek mükâfatını lütfetmek le yalnız naçiz, küsurlu eserimi tak- dir etmek değil, daima bir köşede yaşayıp kendisinden - bahsettirmeği sevmediğini kaç kere isbat eden bir muharririn böyle oluşunu beğendi- ğini de göstermek istemiştir. " Ancak beş altı ay okunup sonra unutulan kitaplara uzun uzün ma- kaleler tahsis eden, muharrirlerinin en manasız hareketlerini ballandıra ballandıra anlatan: gazeteler. bile şimdiye kadar Roger Martin du Gard'dan pek az bahsetmişlerdi. O kadar ki bugünkü Fransanın şüphe- siz en büyük romancısı olan bu ada- mın memleketinde tanındığından şüphe etmek bile kabildi. Boüde- laire bilmem hangi sanatkâr için “e&lâbre pour güelgües - ans,, (bir- kaç kişi indinde meşhur) der. Roger Martin du Gard da öyle ancak bir- kaç bin kişi indinde meşhurdu; fa- kat o birkaç bin kişi modayı değil, âerçekten edebiyatı seven adamlar- b Röger Martin du Gard sanatinde çok titizmiş: Birkaç kitabını, Üüze- rinde senelerce çalıştığı birkaç ro- manını yırtıp atmış. Hattâ bir tane- sini basıldıktan sonra piyasadan çe- kip imha etmiş. Herhangi bir mu- harririn kaleminden çıikan her satır yazı ile bir servet kazanmak istediği bu zamanda şaşılacak şey! Demek ki sanatine Aşık, her şeyden ziyade mükemmeliyeti düşünen sanatkâr , hâlâ varmış. Roger Martin du Gard esari ile olduğu gibi — hayatı İle de bize insan oğlunu sevdiriyor. Göçen gün Ulus gazetesi, onun e- serinden türkçeye hiçbir şey çevril- memiş olmasına teessüf ediyor, bun- dan sonra olsun — Türk karilerine o romanların tanıtrlacağını umdu- ğunu söylüyordu. Keşke öyle bir şey kabil olsa! Fakat imkân göremiyo- rum, çünkü Roger Martin du Gard' n asıl ehemmiyetli romanları çök uzundur, parçalanmağa . gelmez; hem doğrusu, bugün bizdeki roman kariini celbetmez. Meselâ bir harika olan Etâ 10914'ün (Les Thibault' nun üç ciltlik yedinci — kısmı; 1914 yılında harbin hazırlanması ve Fran sız, 'Alman soösiyalistlerin mağlübi- yeti, inkilâb), çok kimselere: “Bu da ne soğuk şey!,, diye dudak bük- türebilir. Dil bilenlerimizi onu oku- mağa razı edebilirsek yine büyük şeydir: iyi romanın ne olduğunu an- lamalarına hizmet eder. Nurullah ATAÇ Ürken beygirler üç kişiyi yaraladı Dün akşam üzeri Çavuşbaşı çiftli- ğinden araba ile İstanbula sebze getiren 21 yaşında Ziya, Bakırköy istasyonu civarından geçerken arabasının beygir- leri ürkmüş, koşmrya başlamışlardır. Hayvanlar yolda — Salih, Hüseyin, Yurdakul isminde üç kişiyi yaraladık- tan sonra durdurulmuşlardır. — ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: