21 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kler e yaptıklarını bilmez .. bir halde sevgililerinden ayrılıp — Yavaş yavaş ona yaklaştılar... * Ve ... Kızı kucaklamak için fırsat kolladıkları anlaşılan dört beş genç onu kollarından kavrayıp boş kalan mermer kaidenin üzerine çıkarınca... , 1 — Aspasiya _—- yüîoça’daki Vönüs mabedinin önü 'bü- Si Mermer sütunlarla süslüydü. Her Ünun yanına üç ayaklı bir bakır &_l konmuştu, Erkekler ve kızlar İliş in merdivenlerine ayak basar - ü bakır mangallardan çıkan öd Ko C1 dumanları arasında sarmaşıp erkeki Il_ar_ Şehrin âdetlerini, şehirde ü Ti kadınlara yabancı kılan kai- Bibi itıbu Merdivenler bir dalga kıran P defediyordu. Her aşkı mübah ati lüs'ün mabedinde insanların h İliğe karşı lâkayt kalmalarımna ta- İ ymü.l edilemezdi. Hele mabedin böy- PYeni bir Venüs kazandığı bir ıe.'. 'Naya girerken erkekler kadınları ku 1arîaklarma. aldılar. Yeşil gözlü kadın- &d Ülay h boyunlarına kollarını dola- Si hi kin Focalılarm bu neşe- a ÇAS de Cuzün — sürmedi. Zi. İda x.â:b_edin ortasında granit bir ka- dükl tünde boy veren Venüsü gör- *Tİ Zaman büyük bir hayal kırık- Uğma ."R'll' Uğradılar, . Hangisi gözlerini h isi Nin gözlerinden ayırıp heyke - | M Tdiyse ağzından mutlaka bir; *’a.._jhg Söhra hep'birden; 0 &. - diye bağrıştılar - Bu mu n ğ Bethedlien Venüs? ü biı-ı Sevgilisinin göğsünden ayı- |Benç kız, avazı çıktığı kadar hıîhmı: çıktığı Va ü':dîmleri, generalleri, hâkimleri Tengiyi'leriyle birlikte bütün Atinayı b € tapındıran kadın, Perikles'in Öoğı_um'—l"' Âspasiyası bu muymuş? te!hire böyle bir vücudu çırılçıplak tiş. © kalkışmak büyük bir. cür'et- i%lr Sair icin şiirini, bir kahraman Hep , ePlerinin tarihini ebedileştir - Ün ç, ” bir haksa, çok güzel bir ka- _hqn_ hı'n de bütün bir nesle şehvet su- Ün bir iklimi hayran eden en- *bedileştirmek bu şehirde öyle ç ?larak tanınıyordu. Foçalılar er_ıye giderek her kadmda vü- : “'__Venüs yaratmak, bu Venü- “etini tapındırmak hakkını da Venn Netekim işte mabetlerinde !îaldırıp atmışlar, onun ye« k. FpaSIYamn heykelini koymuş- Ş'hü 3 alfat Foçada Venüsün mana- Enliy tü. Poçalıların tapmacakları İeı-;ngö Üyle bütün kadınların gö- R N ve kalçalariyle bütün ka - k R din pSİN he tak CAsm hık olu a b öng TEğer n ahq :erehîl h) ha c0 nğqum ÜNü arıyor; bu bütün Yaş Gtlep, YAklanmış biridir, %"flıp__ Da Savaşs açacaktır.. 'h: & hu Yokyidı, hatta —)lı— Ür, ü Parası Nyanın en büyük on, orduların galip Ğ a Yle biri Püın Gîö::m oğ r 'l'ıt R'ltks“nuz hat €ndilerini kucaklarında taşıyan | $İne düşeceklerdir. Eğer korkung işi- & iken şu ellerim gırtlağına basmıya- “quıkt?- © bir ay geçmeden sayısız mezarları Niş * Öyle bir adam ki hem delidir, hem - Yü el Şimdi taşıdığım maksadımı , bilse Yapıdda p Ümdeki kâğıdı sikip ezdiğim gibi — ' İTIp ezer, yok ediverir.. Bu adam ha- #ceği her şeye sahip olduğu insanlık dünyası- bütün milletlere ve var, adamı on beş şehrinde Ü geçer; ona karşı polisin, jJandar- j &n i gelmesine imkân %ttığı A Pinın cürüm ve cinayet için özenerek | )henduğ_u'n kurnaz ve kötü mahlüklar:bile onun bar bi Ün binde birini düşünemez. Ben Pa- hi görmeğe gittiğim halde siz bana lendirr--ğe, seyir görmeğe gidiyo- _2_ Dünkü kısmın hülâsası: Ltsanın doğumundan beş asır önce Foça, kadmlarmın güzelliğile meşhur dur. Koyu yeşil gözlü, mermer vücut lu Foça kadınları bugün mâbede ko- nan yeni Venüs heykelini — görmeğe gideceklerdir. Bu heykeli Atina dik- tatörü Periklesin sevgilisi Aspasiya hediye etmiştir. Bu kadın — devrinin bütün âlimlerini, generallerini, zen- ginlerini, esirlerini, gençlerini ve ih- tiyarlarını kendine — fişik etmiş bir Anadolu güzelidir. Yaptığı rezaletler ayüka çıkmıştır. Şimdi o da, sevgi. lisi Perikles de ölmüş bulunmakta. dırlar. Foça mâbedine hediye ettiği heykelin yapılmasında kendisi model lik etmiştir.) dımların kalçalarından güzel olmalıy- dı... Foça mabedinde aşkın Allahı ola- rak duracak bir Venüse baktlkça Fo- çalılar; — Hayır, bizim şehirde böyle kadın yoktur! - diyebilmeliydiler. Bu mabette, beğenilmiyen az Venüs mü parçalanmıştı! Kısa bir sükün oldu. Perikles'e sev- gi sunmuş bir kadının hatırasına hür- met edilmesini istiyen bir ihtiyar, gözlerde parlıyan hırsın nasıl bir neti- ce vereceğini tahmin ettiği için yeşil gözlü kadmlarla âşıklarmi teskine ça- — Sakm! - dedi - buna el uzatma - yınız. Buna el uzatmayınız, zira bu Venüsle biz İranlılardan kurtulacağız. Bu sözler alaylı bir kahkaha tufanı ile karşılandı. Bir genç kadın bağırdı; — Acaba neden bu sizi kurtarabile- cekmiş de ben sizi kurtaramıyacak mışım,.. Bir benim güzelliğime bak, bir de onunkine. Bir başka kadın önünde duranları itip,ortaya çıkarak: — Ya ben? - dedi - Ben daha güzel değil miyim ? İriyarı bir delikanlı yanmdaki ka - .dını havaya kaldırarak hağırdı: — Bir de şuna bakın! Benim sevgi- lime bakın. Bunu bir curecunadır takib etti. Ka- dınlar güzelliklerini teşhir etmek için biribirleriyle yarış ettiler. Tembellik edenlerini yanlarmdaki erkekler zor - ladılar, Her erkek sevdiği kadını ve kadın sevdiği tarafını beğendirmeye çalıştı. İhtiyar korktu ve kaçtı. İşte o zaman Foçanın bütün güzel kadın- ları ve bütün orada bulunan erkekler genç bir kıza hayran hayran bakakal- dılar. z elli bin İngiliz lirası dır! dı.. halde kalacaktır... Sözünü kestim: lunacağım... Güldüm: ŞU bu kış Avrupa devletleri, o adamı tanıyana en Ben, ona rüyâ gören bir adam gibi baktım,' Martin Hall bu bakışımın önünde ciddi, sert kal- — Demek Pariste bu adamı göreceksin? — Bu gece onunla beraber üç günün içinde de ya oyunu kazanacağım, yahut herşeyi kaybedeceğim.... Eğer oyunu kaybeder- sem, üç yıldır bin güçlük, bin tehlike içinde aç- ğ mağa çalıştığım kördüğümün ipucu sizin elinizde — Bu dediğiniz nasıl bir adamdır? — Eğer bu gece benimle gelmeği göze ala- bilirseniz nasıl adam olduğunu gözünüzle görür- Bünüz; bu gece saat sekizde onunla beraber bu- ı Yazan; Nizamettin Nazif l — Oh! Ne güzel! Bu güzel o kadar güzeldi ki, kadın- lar bile kışkanamadılar. Bu güzel o kadar güzeldi ki hiçbir erkek tek ba- şına ona sahip çıkmak istemedi. O, bir ilâhe gibi güzeldi. Bu güzellik bir an içinde herkesi sardı. Onu ilâhi bir hisle sevdiler, O da kendiliğinden soyunmıyanlar- dandı. Önun güzelliğini yanıbaşında duran kıllı göğüslü, kara sakallı, vü- cudunun her tarafı nasır gibi sert bir adam ortaya koymuştu. Kızın kirpikleri arasından sazlara inmiş bir güneş gibi ışıldıyan yeşil gözlerindeki masum süzgünlük ve en- damının insana günah hırsı değil, i- badet zevki veren kıvrımları ve ka- barıklıkları kara sakallı adami, o ana kadar hiç duymadığı, tatmadığı bir hisle içinden cengellemişti. Kara sa- kallı elleri, dizleri, dudakları ve bur- nunun delikleri titriyerek gerilemiş ve avucu ile sol pazısmı uğuştura uğüş- tura; — Oh ne güzel! Ne güzel... Diye mırıldanmıştı. Etraftan bunu duyanlar başlarını o tarafa çevirmiş- ler ve büti leri gölgede bı- “rakan bu Kkızr görüntt, “ yalnız * Bifer — Ooooh! Ne güzel! 'Diyebilmişler ve sonra yıldırımla vuürulmuş gibi, dilleri tutulmuş gibi olmuşlardı. -Mabette bir an, gözler ona daldı. Bütün —gürültüler — kesildi. Ka- dmların * yeşil gözlerindeki şehvet yaptıklarını bilmez bir- halde sevgili- lerinden ayrılıp yavaş yayaş ona yak- laştılar, Ortalığı'derin bir sükün kap- ladı, Sonra »bü sükün ile taban tabana Zit bir kudurganlıkla ve sözleşmiş gi- bi hep birden Aspasiyanm heykeline saldırdılar, Kara Sakallr adam hey - kele bir urgan doladı. — Çekilin! Çekilin! Diye bağrışıldı. Sonra yine hep bir- den “urgana asılarak heykeli devirdi. ler. Heykel zemindeki kara ve beyaz mermerleri çatlatarak Parcalandı: — Kahrolsun Perikles'in karısı! Mi- letli orospuların — Focada Venüslük taslamalarına tahammül edemeyiz! Ve kızı kucaklamak için fırsat kol- ladıkları anlaşılan dört beş genç onu kollarından kayrayıp boş kalan mer- mükâfat adayacaklar- bulunacağım; — Yaben? Ben daha güzel değil mer kaidenin üzerine çıkarmca hep 'birden alkışladılar: — Güzel kız! Sen bizim Venüsü- müzsün! Bundan sonra taştan Venüs istemiyoruz! Sana tapacağız... Perik- les Miletli Aspasiyaya taptıysa bize ne 7?.Foçanın Aspasiyası! Bizim güzeli- miz sensin! Heykelin kırik parçalarmı ite ite mabetten çıkardılar. Sütunların ya - nındaki bakır mangalları içeri taşıdı- lar; mermer kaideninetrafına dizdi- ler. Sonra herkes sevgilisini alp bir kenara uzandı. Yeşil gözlü kadınlar ve kara gözlü delikanlılar güzel kızm öd ağacı du- manlariyle yalanan endamma baka- rak bir ibadet - hissiyle kendilerinden IV O günden sonra Focada bir ilâhif As- pasiya türedi. Milâttan evvel beşinci asrın ikinci yarısında nasıl bir Aspa- siya Egenin garb kıyılarında saltanat sürdüyse, ayni asrın son yıllarında da bir başka Aspasiyanm saltanatı Figenin şark kıyılarında başladı, Bu genç kızın asıl adı Miltoydu. Ba- bası Ermotimos ve,babasının silsilesi hep Focalıydılar. Bu aile şehrin zen- ginleri ve asilleri arasında şöhret sal- mıştı. Bu hâdiseden 120 yıl evvel His- taspın oğlu İran — hükümdarı birinci Dara Küçük Asyaya saldırdığı zaman Ermotimos'un dedeleri Korsika adası- na kaçmışlar ve ancak Periklesin ba- basr İran donanmasmı mahvettikten sonra vatanlarına dönmüşlerdi. Bütün Foca'nın kalbine hâkim ol- duğu gün Ermotimosun güzel kızı an- cak 16 yaşmdaydı. Efsaneye kulak as mak doğru olursa, herkesin yeni Ve- nüsü görmek ve onün karşısında â- yin yapmak için mabede koştukları gün bu güzel kızın orada bulunması- nı tamamiyle bir tesadüf addetmek lâzımdır. Focanın en tatlr incirleri o anda gene eski budalalık röolünü takınmış, gü- lünç tavırlar göstermeğe başlamıştı. Ona baktı- 1m vakit birkaç dakika önce benimle büyük ve korkunç sırlar konuşan ciddi adam olduğuna ina namıyordum; hele öyle üç gün içinde öleceğe hiç li kalır! benzemiyordu. Hayatın büyük mukaddoeratı, gelecek günle- rin acı hâdiseleri bizim gözümüzden nekadar giz- —— Pariste kararlaştırdığımız otele İnince, Âli a) nî”" fısıldama haline gelmiş olan &esi düm © Sağuk ter damlaları dürüyordü. « m el 'lqı öyla P adamı yenmek, ç Na “ag% mi> j ezmek İstiyorsu Pet İyi, onunla sizin aranızda ne 8 S gz? | ıhh*'î ::gîlik hiç; 1âkin bu bir ay İçinde büyük Chi he hasebeti, menfaati olacak... Şurasını ha Te lki dört eder gibi söyliyeyim ki, —N — Gelmeği göze almak mı? İşi büyütüyor- sun, Hall. Seninle gelip onu görmekte ne tehlike olabilir ki?.. — Her türlü, bin türlü tehlike — olabilir ve vardır.. Lâkin susalım, Mis İnci uyanıyor.. Hall doğru söylüyordu, tven Paris istihkâm- larını yıldırım gibi geçerken, İnci başını doğrult- muş, gözlerini acmıştı. Biran sonra da arkada- şım Ali uyandı. İngiliz dostumuz Martin Halli, ile kız kardeşi İnci hep*beraber sokağa çıkma- Mızı, operaya gitmemizi teklif ettiler. Biz onları selâmetliyerek otelde Hall — ile yalnız kaldık. Hall: — Haydi çabuk;' kaybedilecek bir dakika- mız yoktur! Dedi, yanındaki $şapka kutusundan ortaya bir şeyler attı ve bir dakika sonra İlâve etti: w Devamı var miyim? yetiştiren sıcak ikliminde bütün kız- lar ön altıner yaşlarına basmazdan çok önce Venüsleşir, hattâ “Aspasi- ya” laşırken bu efsane bize Milto-nun saflığından bahsediyor. Güya, “bu hâdiseden bir ay evvel yüzünde bir şiş peyda olmuş. Babası bir hekime göstermiş, Hekim üç ölçek altın iste« miş. Baba bu parayı çok bulmuş. He- kim pazarlığa yanaşmamış. Şiş büyü- dükçe büyümüş. Bu halden çok mütes essir olan Milto nekadar yalvarmış yakarmışsa da biraz pintice oldı_ığu anlaşılan babası bir türlü bu parayı gözden çıkarmıya yanaşmamış. Gendç kız odasına kapanmış, saatlerce ağlas miş. Ağlamış, ağlamış. Nihayet geces yarısına doğru bir mucize olmuş: e" Devamı var Stenografinin tarihi eskidir Geçenlerde ölen çok zengin birinin bıraktığı vasiyetname, stenoğrafi ile ya- zılı olduğundan verese kabul etmemek istemiş, iş muhakemeye düşmüş ve a- vukatlar arasında şiddetli münakaşaları mucip olmuştur. Meğer stenoğrafi, bizim zannettiği . miz gibi son devrin icatlarından biri de. ğilmiş, iki bin sene evvel de mâlüm imiş, Romalılar, Yunanlılar tarafından kullanıyormuş. Tbif şimdiki gibi tekemül etmiş bir halde değil.. Çiçeron; Atina, ve Radosta bulun - duğu sırada sokak köşelerinde, küçük barakalarda okuma yazma bilmiyenle . rin mektuplarını, istidalarını yazan ya. zıcıların, müşterilerin istediklerini bir takım işaretlerle not ettiktem sonra yaz- dıklarını görmüştür. Romaya döndükten biraz sonra, bu işaretleri öğrenmesi için en zeki, en a- çık göz hizmetçilerinden birini Radosa göndermiştir. Hizmetçi; yalnız işaretleri öğrenmek le kalmamış, bunları ıslah etmiş, daha kolay bir şekle sokmuştur. Bunun üzerine (Çeçeron) kendisini hususi kâtip olarak yanına almıştır, İsanın doğuşundan 63 yıl evvel (La. tonu) ;(Lattilina) nın cürüm ortaklarr aleyhinde şiddetli bir nutuk söylemişti. Bu nutuk stenoğrafi ile zaptolunmuş. tur. Çok söz söylemekle maruf (Sezar) n üç stenografi var'dr. Bunları daima ya- nında gezdirirdi, “YRaDeyariİİFİİİ ça gAM ae yygyageİİE Mi gggg Evinize bırakılan “fitre,, zarfına lâ- yık olduğu alâkayı göstermek bir Vatan borcudur, DA K, damat z 5GÜL Kİ LA AA "vEE L Bit gaği Si . Üü HÇt

Bu sayıdan diğer sayfalar: