Bir bahar hatırası Yazan: yeni aldığı incecik çorapla- li bacaklarma geçirdi. Aya- ğa kalktı. Aynada çoraplarını tetkik €tti. Arka çizgisi düz durmayınca (- çi rahat etmez. Buruşuk ve çarpık ço- rap giyenlerden adetâ nefret ederdi. Yüzünün makiyajı bitmişti. Lâci - vert ve zarif robunu giydi. Küçük lâ- civert şapkasını, dalgalı kumral saç- larmın üzerine sıkıca yerleştirdi ve, artistik bir poz alarak aynada bir an kendisini seyretti. İri gözleriyle ayna- daki aksine takdirkârane baktıktan sonra odasından çıktı. Naciye cok mes'uttu. Seviyoardu ve sevildiğine kanidi. Bununla beraber o cok ciddi bir kızdı. Üç senedir devam sttiği müessesede herkesin hürmeti- ni kazanmıştı. İş hayatında göaterdi- ği ciddiyetten dolayı, büro arkadaşla- “hoca hanmm” ismini takmış- Ü Naciye, kimseyle fazla konuşmaz, yanında münasebetsiz ga- kalar yapılmasına taha: âl edemez. Kaşlarmı çatarak biraz daha ciddf ol- nşılamı ihtar ederdi. Naciye, güzelli- Zine, şıklığına ve tabil neşesine rağ- men “hoca hanım” unvanma lâyık bir vakarla'hareket eder, Çapkınlığı ile meşhur müdür Bile ona fazla iltifat etmaye cesaret edemezdi. Fakat, üç ay evvel, birçok gençlerin dahil olduğu bir imtihanda ak olarak, ynün şef oturan “Namik” “Hoca hanım” n kıymetli bir hazine gibi smasıkr kapa- İr düran kalbine, tohl gözlerinin kudreti sayesinde girivermiş ve, onu sir hamlede zaptetmişti. Aşk oyunla- ında hç tecrübesi olmiyan toy Naci- ve, delikanlının bin bir mana taşıyan bakışları kargısında sanki eriyordu. Yavaş yavaş, görüsmeler samimi- ti. Bir müddet sonra müecsseseden beraber çıkmaya başladılar. İlk gün- ler tramvay durağına kadar stiren ar kadaşlıklar, daha uzun yollarda de- vam etti. Tlkbaharin, her tarafa renk ve koku saçtığı bu güzel gününde, genç — kız kendisini çok neşeli hissediyordu. Nasıl neşeli olmasın, bu pazarı, ilk Gefa clarak Namikla beraber geçire- cekti. Adaya gidecekler, akştma kı- dar gezip eğleneceklerdi. Kolundaki küçük saate baktı. Pek erken hazırlanmış meğer. Birleşecek- leri saate daha yirmi beş dakika var- Gr. Kendi kendine “büyük annemin e- Tini öpüp Hlâçlarımı hazırlaymcaya kadar vakit gelir.,, - dedi - karşıdaki odaya girdi, Büyük anne, ihtiyarlığına Tağmen hiç eksilmemiş, yalnız kar yığını hali- ne İnkılâb etmiş, sık saçlarını, bir to- Puzla tepesine toplamış, gözünde göz- lükleri, pencerenin önündeki koltuğu- na oturmuş bir şeyler örüyordu. Na- Ciye bir bahar dalr gibi taze ve, can- İr içeri girince, bilyük annenin solgün gözlerinde sonsuz bir şefkat ışıldadı. — Bugün nekadar süslü ve, güzel. Bin kızım, dedi. Fakat biraz erken ha- muvaf- iskemlesine zışlanmışsın galiba... Dün akşam, ar- | kadaşlarının seni tam saat onda bek- liyeceğin! söylüyordun değil mi? Ha- va da nekadar güzel? Biliyor musun Naciye, bu renkler, kokular ve, hemen beş dakikadır pen- ceremin önünde uçan şu yaldızlı ke- lcbe_k bana gençliğimin en mes'ut ve eyni zamanda en betbaht bir devre- hatırintti. Ak saçlarma rağmen e. dalma bir arkadaş gibi yağşa- icin, gönlüm sana, gimdi k hikâvemi söylemek istiyor, da ha vaktin var, Otug şuraya da beni dinle... Naviye istemiyerek büyük annesi- rin dizinin dibindeki alcak iskemleye terdiü. — Aferin! nenin gen cağız plduĞUNU belki mezsin değil mi? Halbuki ben tmkı sİnız kumral saç sana benzerdim. Yaln R ei N6 rrm sonin gibi kesik değildi. Ha Kik İrte bövle, Büyük an- Leman Karamanoğlu örgü halinde arkamda sallanır ve, bü- tün arkadaşlarımı kıskandırırdı. İçorenköyünde, büyük bahçeli bir evde otururduk. Bir Mayıs sabahı idi. Bahçemizin yeşil çemenleri, esen hafif rüzgârm dağıttığı çiçek yaprakları i- le ndetâ beyazlanmıştı. Kuşların cıviltisi, telâşla — çiçekten Çiçeğe konan arıların uğultusu, odama kadar geliyordu. Açık pencöremden, şu gördüğün yaldızlı kelebeğin bir e- $i odaya girdi. Güneşin altında kanat larr altından birer yaprak gibi ışıldı- yordu. Onu tutmak, avucumda sevmek istedim. Elimi uzattım. Benimle alay eder gibi, süratle uçarak erik ağacı - nın çiçekleri arasıma karıştı. On altı yaşındaydım Naciye; ru- hum bir kelebeği takip edecek ka - dar çoçuktu. Koşarak - bahçeye in- idm. Kelecek elimi uzalacağım anda uçuyor, kâh çimönlere, kâh çiçeklere konarak bana bahçeyi dört döndürü- yordu. Birden, komgümuzun yıkık dü- varı Üzerinden, dallarını bahçemize uzatmış alçak bir erguvan ağacına kondu. Nefes nefese gelmiştim. Sac- Jarım gözülmüş, ayağımdaki terlikle - rin bir tekini kaybetmlatim, Yavaş yavaş elimi uzattım, B Senu yarın Boksör Futbol daha ağır topla oynanacak Ingilterede bu İşi tetkik ediyorlar Futbol oyununda yapılan her ta- havvülün İngiltereden çıktığı malüm- dur. Bu defa Londradan verilen bir habere bakılırsa, İngilizler topun a - Karlığını fazlalaştırmak — hususunda tetkikata başlamışlardır. Bunun se - bebi, bugün kullamlar topun, hem çamurlu sahalarda, deforme oluşu ve biraz şiddetli rüzgârlarda oyun üze- rinde son derece tesir yapmasıdır. Bu ciheti nazarı itibara alan bazı İngiliz klüpleri futbol federasyonuna müracaat ederek, halihazırda 13-15 ons'luk (takriben 306 gram) olan to- pun, asgarf 14, azam! 16 ons (takri- ben 453 gram) a çıkarılmasını — İste- nin vereceği karar merakla beklen- mektedir. Eğer bu teklif kabul edilir- Se, Şütlerin kuvveti bir hayli sir olacaktır. Talles- İ mişlerdir. Fodetasyona bağlı teknik komite - Yorgo Kiryako ve Ekremi döğüşe çağırıyor Muhtelif tarihlerde saym gazeteniz vasıtasiyle yapılan defilere karşılık vermek gerekdiğinden delâletinizi di- lerim. Evvelce Kiryakoyu nakavt etmiş - tim. Bu maçlan sonra benimle inti- kam maçı yapmak için bir teklifte bulunmamışken, Parise gitmek üzere bulunduğum sırada gazete vasrtasile Beni defi etmişti. Ertesi gün hareket edeceğimden cevab vermemiştim. Pa- risten döndükten sonra ikinci bir te- gebbüste bulunmadı. İkinci defa Pa- rise gidişimde bu vakitsiz ve is'afı imkânsız defiyi tekrarladı. Dönüşüm- denberi el'an se&i çıkmadı. 14-11-937 tarihli nüshanızda Ek- rem 90 kiloya kadar olan boksörleri defi ediyordu. Gerek Kiryakonun is'af edilemiyen defisini ve gerekse Ekreminkini ka- bul ediyorum, Bu maçlar için bir şart koyuyo- rum: Kiryako ve Ekremle ayni gecede maç yapacağım, Bu suretle halk da i- ki maçı birden seyretmiş ve organiza- törlere de kolaylık temin edilmiş 0- lur. Bu maçları (bourse au vaingucure) olarak yani galib gelenin alması şar- tile yapacak; birinde galib, diğerinde mağlüb olduğum takdirde yine para almıyacağım. Parmağımın sakatlığından — dolayı | Uzun zamandanberi çalışamadığımdan bü maçların on beş gün sonra yapıl- TMast kabil olacaktır. Dileğimin ilânma muhterem gaze - tenizin dalâlet buyurmasını rica eder, Saygılarımı sunarım. Boksör: Yorgo Tagar Ingiltere takımı Gallıları 2 - 1 yendi İngilterede, büyük bir merakla bek lenen, İngiltere — Gal eyaleti maçı, Midlesburg'da oynanmış ve İngiltere- nin 2 — 1 galebesile neticelenmiştir. Bu maçın bilhassa, büyük bir alâ- ka uyandırması, her iki takımın, Bri- tanya beynelmilel şampiyonasında kat- iyen mağlüp olmamalarından ileri gel- yordu. Maçın hafta içinde ve bilhassa Mid- lesburg gibi küçük bir yerde icra edil. mesine râğmen, stadı 35.000 seyirci doldurmuştur ki, bu da, — İngilterede futbolün ne büyük bir rağbet gördü- ğünü bir defa daha bariz bir şekilde ispât etmektedir. Kur'ayı Tngiltere takımı kaptanı Barkas kazanmış ve rüzgürı lehine al- mağa muyaffak olmuştur. İngiltere takımı, rüzgârla beraber ilk hücumu yapıyor ve daha ilk anda Brooks'un çektiği enfes bir şüt rakip klübün direğini yalıyarak geçiyor. İngiliz takımının hücum -hattı uzun müddet hâkim oynadığı halde, rakip klübe ciddt bir tehlike hissettirmiyor. Buna mukabil Gal takımının sey- rek akınlarından birisinde, Perri, takı- mına güzel bir gol kazandıtıyor, Maamafih, ilk devrenin sonlarına doğru, İngiltere hücum hattının cidden yegâne güzel oynryan adamı olan sağ açik Matthevs şahsi gayreti sayesin- de, uzun müddet alkışlanan nefis bir | sayı yaparak beraberliği temin ediyor. İkmnci devre başlar başlamar, Ingil- tere hücum hattı, ilk devredeki oyunla tam bir tezad teşkil eden harikulâde bir anlaşmayla, Gal kalesini sarıyor. Fakat rakip taraf müdafileri de cidden salrdlen. Yüçeşi Bİsr eeyraği eZ a Sameür aN hücumları — güçlükle de olsa — dur- durmağa muvaffak oluyorlar, Nihayet on beşinci dakikada, Arse- nal takımının orta muhacimi olan Ku- ping müthiş bir şutla İngilterenin ıkin- €i gölünü atarak, takımımı galip vazi- Serbest güreş Yasak ! Avusturyada '"Böyle spor olmaz,, deniyor Viyanadan verilen bir habere göre, bu şehirde (Cateh-as-catch-can) Ame rikan usulü serbest güreşler menedil- miş ve bu karar, profesyonel güreşçi- ler arasında büyük bir heyecan uyan- dırmıştır. Bunun üzerine, güreşçilerden müte- şekkil bir heyet, bu kararı vermiş ©- lan belediye reisine müracaat etmiş- se de, belediye veisi kendilerini dik- katle dinledikten sonra şu cevabı vermiştir: “Bu nevj güreş spor işi de- ğil, sirk işidir. Binaenaleyh, bana de- ğil, varyete ve temaşa işleriyle meş- gul olan hükümet komisyonuna mü - racaat edin!” | yete çıkarıyor. W” Bundan sonra, Gal takımımın gayretine rağmen, İngilizler, WI' Arsenalin yeni orta muavini I.Cfi nes'in gayreti sayesinde, galibiyet d muhafara etmeğe muvaffak oluyU' Böylece, İngiltere takımı — İ"ai takımına mağlüp olmadığı takdirde buna ihtimal — verilemez — Britü e beynelmilel şampiyonasını ;ınld | miştir, denilebilir. İ Italya - Fransâ maçı için Iki tarafçbütgn ku” vetile çalışıyof, İtalya milli futbol wı;;r' müzdeki 5 kânunuevvelde, ğ Fransa milli takmı ile kargıl nı yazmıştık. İtalyanların galibiyetiyle n ceğine adetâ muhakkak Mı::ı kılan bu maça, her iki taraf hi bir faaliyetle hazırlanmaktadırlı”" Ttalya millf takımı, ilk ani nını bu aym 25 inde, ikinci ani nmt ise önümüzdeki aym ikcisinde *” pacaktır. Takımın teşekkillü — hakk! « şimdilik hiçbir karar verilmiş !u dir. Maamafih tek seçisi gi Taeşgul eden yegâne şey açıklarl ndk avin hattıdır. Çünkü, üç orta cimlerle müdafaa hattının Kat değişemiyeceği muhakkaktır. Lik maçlarında ymmnmlâ(/ fih bu mühim maçta oynıyıhM ümid edilmektedir, Fransızlara gelince, bu ma$& çı aydanberi hazırlanmak Lmdırll:j galibiyet değilse bile, mağlhl:i;l’ ni çok pahalıya mal etmek dirler. Takımın nasıl teşekkül ed“:;’ v nüz belli değildir. Maamafih, iki takım oyuncularının da, “ kemmel formlarında olduklar! y'r itibara alımarak, bu yirmi iki ©7 tudan, şimdiye kadar görülr kuvvette bir takım yıpılncıg“" hakkak nazariyle bnkılmıldld“' ğ Fransızlar, Şimali Afrikadaki temlekelerinin en meşhur - AY8? boletilerini de, bu hazırlık müf davet etmişlerse de, bunlardaf birisinin asıl takımda yer aliP ğt buna mukabil mint (B) e7 da, kendilerinden — istifade eğil zannedilmektedir. Yeni bir Yuna!? rekoru Atinada sonbahar atletizif Mi | bakaları başlamıştır. Bir #47 Şuyu 17,662 metre katetmek Ha le Razazos kazanarak yeni Pi rekoru tesis etmiştir. inde cok güzel bir kız- | tasavvur ede- | — DA T dam da değilim. Şimdi size söylemek istediğim Haberin deniz ve macera romanı 2 Dün çıkan kısmın hülâsası; Vaka, 1897 yıllarında geçiyor.. Şahin adımda zeagin bir 'Türk delikanlısı, Kartal isimli husunl yatile açık öenizlerde seyahat etmektedir. Anlattığı korkunç ve heyecanir macera, henüz yürmi yaşmda iken ve şimâli Avrüpada gezerken ba yından geçmiştir. Humusi yatta, Şahinin misafirleri de vardır: Ali ve o nun güzel kız kardeşi İnci.. Bir de budnla görünen bir İngi liz. Bu gartp İngiliz, yata, bir davetli olarak değil, pişkin NE ve sırnaşıklığiyle sokulmuş bulunuyor. Seyyahlar, Kale ilmaşnmda yatlarından ayrılarak trene biniyorlar, Trende garip ve budala görünen İngiliz, At Nle İncinin uyumalarından bilistifade, Sahine, şindiye kadar onlarca gizli kalan hüviyetini ifşa ediyor. Bu, hiç de buda 'a bir adam değildir... Şahine diyor ki: — Dosttuğunuza güvenetilir miyim? Delikaniı, anun elini arkıyor: Elbette.. — Bana gösterdiğiniz itimaddan dolayı min- nettarım; ben hayatta pek az doat — büldüm ve dost bulmak için kendi yolumdan sapan bir a- şudur: Eğer ben üç gün geçmeden ölürsem sizin için yazıbp mühürlü zarfa koyduğum Şu kâğıtları açacak ve içindekileri okuyunca elnizden göleni yapacak mısınız? Sizden istediğim öyle boş, — budaluca bir iş değildir. Çünkü o kâğıtlardan öğreneceğiniz şey- ler sizi şimdi benim bulunduğum vazliyete, mey- kle çıkaracaktır, o vaziyet ve mevk! ise burada düşünmeğe bile kıyamadığım — büyük fırsatlar parlak ümitlerle doludur... Tehlikelere gelince, bunların da çok büyük olduğunu söylemeliyim.. Evet büyük ve korkunç tohlikeler vardır. 14- kin — eğer ben insan tanıyabiliyorsam — sİz bu tehlikeleri yenebilirsiniz... Nitekim, — eğer sağ kalacak olursam, hen de yeneceğim! İngiliz dostum Martin Hall sözünün sında durdu. Tren ağaçsız, çıplak topraklar üzerinde yu- varlanıp gidiyordu, akşam yaklaşmıştı. Ben bu karşımdaki adamı simdiye kadar bir ahmak, boş ve tuhaf hikiyeler uyduran bir budala sanmış- tım, ÖO şimdi bana, büyük sırlardan korkunç teh- likelerden bahsediyordu. Bununla beraber ben işi gene şakaya vurarak: — Dostum, dedim, saçmalamadığına misin? Bu sözüme karşı elini bana uzattı: — Şu elimi tut bak., bura- emin Dodi. Tuttum. Bu &l sanki ölümüü '_ ğukluğuyla donmüştu... öyle N Martin Hall'in doğru ve yürekten # p me inandım! Mell — Martin Hall! Senden bir ricam y Jerinde açık ol... Üç güne kadar ölecti B manmış bulunuyoraun? Sonra da, ben' o"'i maklığımı istediğin iş nedir? Bunun İ'.v. " nu bilmeden elbette sana mutlaka v | diye söz veremem; belki yıpnmı!l“,rıri n için de söz veren bulunur, ancak bif n bunun itlmkânı yöktür. Bana, (Parise FM çit gidiyorum) demiştiniz, orada SiZİ ğ esrarlı Ölümlerin boklediğini nasıl bilİri O kısık bir sosle güldü. yarım dak x yagonun ponceresinden dışardaki cıPlü süzdü. Tekrar bana baktığı zaman & derin bir ateş parlıyordu: — Parlse boşu boşuna, ev, KÖY Jdiyorum sanıyorsunuz Öyle mi? Siz gerçek, döğerli bir işi olmryan bir yorsunüz. Halbuki: Ban bu gece Paâr' Jayacağımı iyice umduğum bu iş için lıştım ! n n Parise niçin mi gidiyorum. İs“;ı Ğ söyliyeceğim: Ben Parise öyle bir ıdlu Ze& gidiyorum ki: Sizinle konuştuğum b yKİ Ğ bir yıl geçmeden önce koca Avrupa, © l merika dövletlerinin hepti birden ODU ıvr"','f;' bel ,,“aıl: g şete TTi € yılli 5) b