Yırtıcı Dış oo e kuşun Öömrü az Olur... Yazan : ÜNYA sıyasasında beliren bu Alman - İtalyan * Japon cep- hesinin dünyaya hâkim bir küdret ol- masına imkân ve ihtimal var mıdır? ı Almanya, bu cepheye dayanarak müstemlekeler arıyor, Orta Avrupa- da hâkim bir rol oynamak istiyor, ip- ı tidai Mmadde artyor, İngiltere ile bü- | yük pazarlıklara girişmek kuvvetini l kendinde buluyor, geniş krediler arı- | rıyor. Arıyor, arıyor. İtalya, bu cepheye dayanarak İm- paratorluğunu tanıtmak, yakın ve uzak hedeflerine ulaşmak ve büyük bir yeni Roma kurulmasma etgel ol- mak istidadımnda bulunan kuvvetleri korkutmak istiyor. O da geniş kredi- ler arıyor, o da elde ettiğini söyledi- Bi yeni istismar mmntakalarmı işlet- mek İmkânlarmı arıyor; o da ana va- tanda yaşryan milletin refah seviye- sini yükseltmek ve bütün debdebeli nümayişlere rağmen devam edip gi- den memnuniyetsizlikleri — azaltmak â:mlırinl arıyor. O da bu kuvvote yanarak dünya mikyasında İıklarda bulunuyor. Ş Ve Japonya, bu cepheye dayanarak Pacifigue'de tam ve rakipsiz bir ege- menlik kurmak, Çini emri altıma nl- mak, sanayilne bol ve ucuz iptidaf madde temin etmek, büyük ordusunu besliyecek zenginlikler elde etmek ve bütün parlak ve kuvvetli rağmen İçin için çatlamakta ve yıkıl- ma Ârüizt göstermekte olan İmparator Tuğu lehimlemek istiyor ve bunun 1- cin imkânlar arıyor, krediler arryor, dostluklar arıyor, giriştiği korkunç işe müdahale edilmemesi için kombi- nezonlar kurmıya — savaşıyor. Ve İs- panyada İtalyan ve Alman gönüllüleri Frankoyu muvaffak etmeye çalışır- ken, Habeş ilinde-İtalyan — işgall sü- rüp giderken Şanghayda, Çaharda ve Çinin her tarafında Japonya bir Kat- liâm İle meşgulken medeni dünyanın bir kara talie boyun eğmiş gibi sustu- ğu ve tam bir aciz Içinde bulunduğu görülüyor. Acaba görülen şey, haki- kat olan şey midir? Yani İtalyan-Al. man-Japon cephesi karşısında diğer kuvvetler hakikaten apışıp kalmışlar mıdır? Mesele tetkike ve izaha değer ma- diyettedir. Biz şöyle düşünüyoruz: üvvelce faşizmin karştsında tek düşman vardı, Bölşevik Rusya ve maiyeti, Şimdi bu kuvvet faşizm karşısında döğüşmek initlative'ini kaybetmiş gi- bi görülüyor. Acaba bu nicin böyle? Moskovanın muhtelif tezahürlerde takındığı tavır Taşizmle döğüşmeyi eskisinden daha geniş ve şümullü bir dünya işi halin- de görmesi ve kendi kuvvetlerini bu müendeleye kâfi addedememesi sure- tinde Izah ediliyor. Faşizm evvelce, komlünist enternasyonalin her mamle- kette tahrik ettiği sınıf kavgalarına kargı muhtelif kaynakların ve muh- telif unsurların âni birleşmelerinden doğmuş bir mukabil cepheydi. Geçen on beş yıl göstermiştir ki bu unsur- lazın zekâ, kültür ve mücadele kuv- Veti seviyeleri komünist enternasyo- malin tahrik ettiği unsurların zekâ, kültür ve mücadele kuvveti seviyele- Tinden üstündür, İtalyadan sonra Ma- | caristanda, Bulgaristanda, Almanya- da Avusturyada ve nihayet İspanya- da görülen manzara komünist enter- nasyonalin açık ve muhteşem birer mağlübiyetinden başka bir şey ifade | etmiyor. Asırlarca işlenerek incelmiş, kök- Teşmiş ve faydaları tadılmış bir de- mokrasinin, umumi harb sar'aları yü- zünden kuüvvetlendirdiği müfrit sol ce- nahlarla devrilmesinden, Rusyada İlk ihtilâl günlerinde korkunç tecelliler gösterdiği unutulmamış bir proletar- Şekip Gündüz bir düşman addettiği komtünizmin darbelene darbelene korkunçluğunu ve tehdidimi yüzde döksan yedi kay- betmesi akabinde faşizmin ona halef olduğunu gördü. Faşizm memleketle- | Tin İç politikalarında müfrit sol cena- kı kontrol edecek bir. yardımcı kuv- Vet olmaktan çıkmış, düşmanının me- todlarını küllanarak bir başka dins- ten yent bir. diktatora kürmüştür. Demokrat devletler iyi bir nümune sdiletmedikleri halde bu sistemlerin bulundukları memleketlere — inhisar elmesine itiraz etmemişler, bu hali kendi menfaatlerini muhil addetme- mişlerdi. Lâkin faşizmin dahilde hâ- kim olunca derhal ve şeklini garib bir surette değiştirdiği ve dünya sıyasa- sına çıktığı görüldü. Yani memlekette sınıf kavgası düşmanı olan faşizm, dünya siyasasına mağdur bir devlet sınıfının mücadelecisi olarak atıldı. Berlin-Roma-Tokyo cephesi bir “pro- letar devletler” cephesi olduğu iddi- asın dadır. Bitün zekâ ve kudretlerini kullana- rak memleketlerin içlerinde sınıf kav- galayımı imha ettiren büyük demok- rasilerin, dünya mikyasında bir ga- rib gınıf mücadelesine, göz yümâacali- larırı sanmak hata olur. Netekim bu gün bütün dış görünüşe rağmen “pto- leter imparatorluklar” partiyi kazan- mış değillerdir. Bolşevikliği ehlileş. tirmiş olan demokrat devletler faşist devletleri de aşağı yukarı takataiz bir hale getirmişlerdir. Habeşi zaptoden İtalya, İspanyaya yardım etmiş olan Ttalva bu mücadelelerden evvelki İ- talya değildir. Çinde harbetmekte o- lan Japonya bu harbe girmezden ev- Vvelki kuvvetli Japonya değildir. Ve Ramazan — Fransiz karikatürü — Konuşmaları: Pandomimacılar seyircileri nasıl güldürürdü ? Kırk elli yıl evvelki ramazan eğ- Tenceleri pek kısırdı: Mahya ipleri mi- nareler arasında uzanırken, etrafı tah- ta perde ile çevrilen bir arsanın, ya- hut bir kahvenin kapısına, — üzerine Karşgözle, Hacivadın reşimleri. . yapılı mı.:lğ.pı ıındııı_'ıııl?rî.' Bııgı'%ı:, Almanya da iki müttefiki kuvvetsiz- |. vitane, bir çöplük, bir mezbelelik - te- leştirilerek zaafa düşürülmüştür. Bu atılganlık devam ettikçe faşist devletlerde takat kalmıyacaktır. Yır- trcr kuşun ömrü az olur derler. Fa- şizmin savlet devresi bitmek üzere- dir. Yakm zamanda onun da Bolşe- ;:ıııı gibi ehlfleştirildiğini görece- l Şekip GÜNDÜZ eee ee Yeni el arabaları ve gürültü ile, mücadele Sırt hamallığı kaldırıldığı sırâ- larda, belediyenin el — arabaları için derhal bir model hazırlıyaca Bi söylenmişti. Günler, haftalar. hattâ aylar geçti. Yeni el arabala rı modeli komisyonlarda bürolar- da totkikten tetkike — dolaştı ve hâlâ meydana çıkamadı. Fakat bu sırada, tabif her önü- no gelen, kendi işine — gelecek, kosesine uyacak şekilde arabalar yaptırmağa başladı. Tam mana- gile başıbozuk bir usulle başlayan bu yarış neticesinde, ortaya Çi- kan âcibüşşekil şeyleri hergün gö rTüyoruz. Bu arabaların şekilsizliklerile mesgul olmaktan vazgeçtik. Fakat frensizlikleri yüzünden hepsinin bir kaza membai olma- Bı bizi üzüyor. Sonra demir çenber W eski yük arabaları tekerlekle- rinden tutunuz da, üzeri lâstiksiz. hurda otomobil — tokerleklerine kadar ne bulunursa takılmış olan bu arabaların gürültüsünün, şehir de artık tahammülsüz bir bal al-, dığını görüyoruz. Senelerdenberi gürültü ile mü- endele iddlasında bulunân beledi- yenin, sırf Lamallığı kaldırdıktan zonra, yeni araba modelini ortaya çıkarmakta geç kalmış olmakla, en büyük iddlalarından birisi, biz va diktatorasının kurulmasından bir hayli ürkmüş olan demokrasi dünyası | faşist mücadelenin kazandığı ilk neti. celerden çok memnyn olmuştu, Fakat zat ta kökünden bozmuş olduğu-| | nu sövlüyoruz. Doğru dağil ml? mizlenir, yelken bezleriyle etrafı çev- rilir, burası da orta oyunu için hazır- Janırdı. -Meydana' *bir (yeni dünya) kurulur, bunun önünde kavuklu ile pi- şekâr nüktedanlık ederler, zenneler kı- rıtır, taklitçiler halkı güldürmeğe ça- lışırlardı. Bazı kahveciler mevcut san- dalyelere bir tane daha ilâve ederlerdi, bu bir? — Meddah sandalyesi: idi. Sandalye, şöyle kahyenin bir köşesi ne, gaz sandıklarından yapılar yüksek- çe bir yere konur, —“meşhur meddah,, bunun üstüne çıkar, Binbirdirek masa- lını, Refki Peykeri, Tahir ile Zühreyi, Kel oğlan masallarını taklitlerle süsliye Tek, müstemcen cinaslarla anlatır, kelli felli efendileri müzellef sakallı imamları güldürür, 'di. Tiyatro iptidat bir haldeydi. Mabal le aralarındaki çalgılı kahvelerde darbu ka ve zilli maşa gürültüleri arasında ek- gi sesli bir tulumbacının : Efendim yoktur emsalin, bulunmaz bir sen Ne kadar maksudun canım beni - böyle üÜzersin sen Adürru bedlekalarla niçin daim gezer- tin sen Seni ben sevmişem candan ve lükin bi- habersin sen Seninle gezdiğim Gülzar kararmış bir k turap oldu Semaisi işitilirdi. Bunu bir koşma, bir divan takip eder, arkasından manici- ler birkaç mani okurdu: a - Adam aman.. ka.. yın... cââ... Yazdan toplar erzakın kışa saklar ka- rınca Cânan bizi affetti yalvarıp yakarınca Arada muhakkak birkaç da kalende- | Fi geçilirdi: | © güzün yoluna Saçın başın yoluna ı Taranmış kâkülleri Atmış sâğu soluna! Bazı yıllar Avrupadan gelen bir €anbaz veya kukla kumpanyası ramaza- nın en parlak hâdisesi sayılırdı. Çocukluğumun ramazanlarında da yani otuz, otuz iki yıl evvel, bu saydı- ğım şeyler vardı: Semai kahveleri, Ka- Tagözler, meddahlar, — kuklalar, can- k bazlar I. Fakat tiyatroların sayısı eski yılla- za miskisten artmibarri Yüakmarmn " Cavlei. ,q, tülüât kumpanyalariyle, “Manak: yahın “Hisat; cihat;, piyesleri tiyatro zevkletimizi tatmin ediyordu. Çünkü, halk iyiyi, kötüyü anlamıyor, — tHiyatto yalrız tulüatçılıktan ve melodramcılık- tan ibaret sanryordu. Ve bunda da hak- İrydı. Zira seyircilerde tiyatra kültürü yoktu. İstipdat idaresi buna — meydan vermemiş, bedil zevkleri körletmişti. O devirlerde bir de pandomima kum- panyaları vardı. Bunlar Galatada, rıh- tımdda ÂAmerika tiyatrasunda oynarlar- dı. Bu dilsiz oyununa çocuklar bayı- ler, paskalın soytarılığı karşısında gül- meden katılır, adam öldürten katilin ha inliği karşısında göz yaşları dökerler- di. Bende kaç dela ağladım!... Pandomimactların en meşhuru ÂAv- ram adında birisiydi. Pandomima Avrupadan gelen can- baz kumpanyalarında —da oynanılırdı. Otuz yıl evel, belki de daha. faz- lJa, Ödeon tiyatrosunda gördüğüm bir pandomima komiğini halâ unutâmam. Çocuk kafamda öyle yer etmiş ki, şim- di bile onu gözlerimin önünde catilan- dırabiliyorum. At canbazları, at üstünde, ipte ve telde nerede oynarlaraa — oynasınlar, onların kollarında ve bacaklarında bir nevi hayat şetareti vardı. Kuvvetten ziyade merahet eseri görürsünüz onlar da, Kıyafetleri de süslüydü. Hele can- baz kızları!.. Onlar gök, leylâk, eflâ- tun renginde €lbiseleriyle — jerseyden yapılmış birer abapurdan farfesızdı. Krv- rak vücutlerinin dilber bükülüşleriyle ortaya çıkarken seyircileri selâmlarler, bir ayaklarını trapeze iliştirerek kendi- lerini boşluğa fırlatırlar, ince sapından dala asılmış bir çiçek gibi sallanırlar. di, Canbaz kızlar, daha birçok hüner. ler yaptıktan sonra, alkışlara teşekkür ederek çekilirlerken, ortaya bir palyaço gelirdi: ğ Eli kemanlı, yüzü boyalı bir soyta- rıl.. Taklak atarak, zıplıyarak, düşe- rek, yuvarlanarak seyircileri güldürme ğe başlar, bu sırada kemanımı da - ça- lardı: rur, ktrar, vazallı enkazın Üzerine çı kıp tepinirdi. H. Rüştü TIRPAN — AA Falcılar ve müneccimler Esâi devirlerde, saraylarda fakı V€ müneccim bulundurmak âdeti, yalıl islâm hükümdarları, Osrnant pudl’lhw arasında taamzlim etmemişti. Gi de hurafelere inanan hükümdarlar, Bâ * raylarında falcı ve müncecim bulundu * Yan krallar vardı. Bunların br kısmı, İncilin rastgelt bir sayfasını açarlar, bu suretle, tef' ederlerdi. Bazıları da Virjilin eserlerin * den mâna çıkarırlardı. Bunun için (VİF” ji) mukaddes mücllifler sırasına ge$ * mişti. Bir kısmı da, ateşlerin yanışın * dan, çiçeklerden, kuşların cıvıltısmdaf istikbaklen haber vermeğe kalkarlafı büyük bakır tavalarda erittikleri kuf çunların vaziyetinden ahkâm çıkarma * Za sayvaşıtlardı. Falcılık, büyücülük, kehanet — tasla- ekilde yayılmış, kadın ve &” ve kehanetin doğruluğunl Jman etmişlerdi. Bir bastalık halini â lan bu itikat (Valoir) ler zamanmdâ çok geniş ölçüde terakki etti. f (Katerin de Medici), İtalyalr mü * neccim (Cosmo) ile konuşmadan, onul reyini almadan, fikrini sormadan Hİf bir işe başlamazdı. Ona husust bir hane bile yaptırmıştı. Yüksek bir (Tof> kan) sütunu şeklinde bir kuleden ret olan rasathane Pariste, Hâl mahal Jesindeydi. Bugün hâlâ mevcuttur. (Nostra Damos) da Fransanın say'” h müneccimlerindendi. İlk defa Borllüe da işe başlamış, az zamanda büyük bir şöhret yapmıştı. İkinci Hanrinin münü evvelden haber verdiği için krfe lJiçenin emniyetini kazanmıştı. Fi l Hanri, falcının dediği gibi bir mü * sabakada ölmüş, müsabıklardan biri attığı mızrağın gözüne rastlamasiyi? can vermişti. h Nostra Damosun bir çok eserleri VEf —— dır. En meşhuru şudür? Centuris. — çe asbar et !ınndğı_!n.li:e_kkep bir kitaptır. Bun /et larla, istikbale ait keşiflerde bulyamuf” tur. Ve tesadüfe bakımız ki, keıîn“*dj nin bir çoğu doğtu çıkmış, hakikat 9” müştür. (Katetin de Medici) 1560 yılr başlık gıcında hanedanımım istikbali hal 5 endişeye düştü. Nostra Damostu çağt tı; kapılldlığı endişeyi anlattı. Nostra Damos parlak bir çelik aytâ aldı, kraliçeye gösterdi: Aynada üç BÖİ ge belirmişti. Bunların üç çocuğunu! gölgeleri olduğunu tanıdı., Gölgeler, bir dairenin etrafında dÖ meğe başladdar. İkinci Fransuva yaltı? iki defa döndü. (Dokuzuncu Şar!) 1 (Üçüneü Hanri) de on beş devir Ş Her devir bir yıl saltanatı işaretliy0” t du. Bundan sonra (Hanri de Navar) ö 21 kere döndüğü görüldü. Dördün” Hanti hakikaten yirmi bir yıl - sali sürdü.. Aleksandr Düma, (Jozef nıııın":,_ adlı kitabırlla (Nostra Damos) taf zun uzaklıya bahsetmştir, ü 1606 da sahneye koönuları Şe”'n' (Makbet) faciası, o devirde - falcıbığ büyücülüğe ve kehanete verilen miyeti göstermektedir. g 18 inci asırda, sihirbaz (Kagiiy0? | tro) — bir bardak su - içinde, Kafâ gnn kiyotinle uçurulacağını kf'g (Mari Antuvanet) e göstermiştir. buki o zaman daha kiyotin icat olt mıştı. ” Kağliyostro, on altmer Lui ile W deşleri hakkında sorulan sorguya # vabı verdi: — On altıner Lui başsız, İ"; Hüseyin Rüştü mlf_:, e j Fakat nihayet, çaldığı şeyin -beğe- |. nilmediğini anlıyarak kemanını yere vu- PAZAR İKİNCİTEŞRİN — 1987 Güneşin doğuya Güneşla İ 6.55 1641 4 ,Vakit Sabah Öğle İkindi 2.kşam YAtf y 528 1200 1Ş1 JAGAT 1A3İ Hicet: 1356 — Ramazan: 1f ggi —— ŞA KN G aa SH R Y VV A - PLP PEİLL LA DSGELL PLMLFBİE £