»ERETL Xe AAA III AA LA A *& >>< AU AAA AYA aI <- A Â —— — AAA AAA — —— v U Gd Kesekâğıtçı .l:!ıîkııışîsc Uuk MN Akaretlerdeki evimin Ş ’İ-'l!na:';.k ©kul vardı; şimdi K Ü 'ir de orta okul taşınmış; Büzka e Vayının Başladığı yerde bir tabah ©kul daha olduğu için her Ölür yan, GT Laddede sevimli yav- T kazı “Sütir ve ben bunların aran- dini k““ Ne görüştüklerini hazle M'îlı SİN O saatte evden çıkar, Be;' “)"—fnu tırmanırım. ımdl h_ır takım yavrular Maçka Adakiler de Beşiktaş orta okü: u.ı:..nhl.h akşam akın ederken B bir mektepten ötekine B )'0_! zahmetinden neye kur- "ıl';ı &ye hem düşünür, hem de Söun LA î';d" Okuyoör; ötekiler dinli- '!'r Türkçe hocaları bir vazi- ı—“.—hwmuıiienin Mmevzuu şu olduğu Ş::"""""—ı neler anladımız? Ha gı Okumayr; bitirir, bitirmez ş,x Ata, M 1 Utlaka baban yazıvermiş- Bu p Bi Gete Cbebam aç aydır - burade "'ıııqe ka lt yapayalnız oturuyoruz) Wetarap p Blanınca hepsi de bu bahsi hm—m AHka şeyler görüşmeye baş- Üatteri İkay ::lhn teklende; siyâh Şin Ö hapı £ ) iyangolu idiler. Belliy- Nihay Ft yerinde aile çocuklarıy- Mekteplerine girdiler; ben ı'.Vink Beyazıtta Sahaflar- Ku Plar, gazeteler alıp satmak- qrîlin*m “':" kıymetli dostum Rizeli GPek t M““Phan:ıin: gittim. %'“ea. T Burette uğradığım bu kü- Te Ğ Bir taraftan östat Hülüsinin Te hı:""dcn çok zevk almakla be- t Z' kimselerin de ihtiyaç yü- Ve gö kitaj 4 Ka YA ÜN Plarını bile satacak derete- Sn trini görerek müteazzi olu- Arın içinde kimler ve neler zılarının üç beş kitabı pa- * ihtirarlı ve adeta korkak, duymasından - çekinen - bir AYA ati İi kita; Yök p l b ki> pi < Am,kf*'p âlir mısm? e gayofunları var Ki zavallı ile göz k Kalırımn * İçin başımı eğmeğe mec- Va kltap çç *da yarım çuval dolüsu hurda Teden î_mtge getirdiler; pazarlık edil- Sd?nq' di; beşer kuruştan — parası ;1 İR y *! dakika geçmemişti ki on, Tkağı, Harinda bir erkek yavru ile Biy Oldu Röründü ; kadın mendiline sar- S U İki kâğrt lirayı: ğ d"_“""“:; diye uzattı? “Üstat — $e Ü, d!;';'hıdm kâğıtları sizin için 1 *Otbadar ; Biring adüki küğetları ikiye böldüler; ni “adeta İnl'“: ötekini de yavrucuk - Tda paı Yerek - alıp gittiler, Arala- ada ge tlrın kilosu ve parası hak- Ça veği Bir söz geçmediği için sor- koelı.-m,.i"“'!irlı ki bu zavallı ananın 'n;':ın. N kalma altı İlra maaşı var- tden m:: gündüzleri mektebe devam :". KReceleri kese kâğıdı - ya- *tmima © Satmak süretile nafakaları- Rii!u Salışırlarmış. TEN Ati aldığı fiyatla kendilerine din söylediğine göre yavru- Ve aynı zamanda çok çalış- tağıkla beraber sırıfının da ileri 'tbelerinden imiş, * evvel Maçkı kuşund. V Eken çka — yokuşundan Veti l Arkalarına takılıp da masumi- Möretegi, #akraklıklarını doya doya Bim h Biş ;'.'İ-'k llj Yavruların hallerinden, üst- Y ,_h': başlarından belli olan — yaşa- y%ııı tın.ı ve bir de yarım — papuçlu, Tünepgp “Piseli bu zavallr babasızi dü- K ati Tükçeş Sasından “çalış günüd yav & hqy:: kâğıtçı., Sen yarının herhal- imi “'d'm olacaksın!,, demekten İ “Hüseyin RİFAT şu"kçe olmıyan T“rıîh" isimleri ':“İ'.ı trih Kurumunun İstanbulda tüy yütaları Ankataya çağrılmış- ""lh“mdı faaliyete geçecek olan * "ş"'na :_*ll*:nu-ıyın;ı,-m I af n 7 yln:'bu- şehir ad Snda incelemeler yapacaktır. asılllarını T şebir isimlerinin Türklük iie | Khi bazı Per verildiğine göre Anadolu- | ” | | _l_s_tanbul konuşuyor ! Bulgar çarşısı nasıl bir yerdir ? Istanbul çocukları niçin mütemadiyen zatürreeye yakalanırlar ? Yazan : Haberci Bu sütunlarda, her gün bir semtten, bir mahalleden bahsediyordum. Fakat bulun muhtelif seratlerinden bahsedece- İ ğim , İşe evvelâ Bulgâr çarşısından baş ——— <A lıyalım., aa 3 Tarih diyoc ki: Güzel Teodora Orhan Gaziye nasıl gelin yollandı ? 'Türkün (Vitınya) da kadın namına aldığı ilk ganimet, Bursada Türk gara- yına giren ilk luristiyan prenses Bizans dinine mensup bir gelindi; Nilüfer hatun!.. Nilüfer hatun, fevkalüde bir güzelliğe malikti. Uzun bayluydu. Koyu siyah tatlı bir hâle ile güzcl yüzünü yor, yürünün rengini bütün güzel- liğiyle meydana çıkarıyordu. - Kıvırcık kirpiklerinin esmer gölgeleri altında titriyen gözleri, bir yıldız gibi berrak ve çapkındı., Bununla beraber, kapalı gezmek hu- susunda, Türk an'anesine aykırı hare - ketlerde bulunmaz, hürmet ve tiayet gösterirdi. Ondan sonra Türk nrıyl&mı giren bütün Bizans prensesleri de Niau!zr ha- tunun yürüdüğü yolda yürümüşler, ka- palr gezmeği açık saçık dolaşmıya ter- tih etmişlerdir. Anadoluda kadınlar, yüzlerini ört . mzeler, kapalı gezmezlerdi. Çarşıda, pazarda dolaşırlar, erkeklerle ticari mu- amelelerde bulunur, erkeklerllen saygı görürlerdi. Osmanoğulları, bu an'aneye saygı gös termişler, eşlerin dört duvar arasına kapamamışlar, yüzlerini de örtmemiş - lerdri. Hattâ kendilerini eş olarak aldık- ları Bizans preseslerile, daha sonra 'Türk sarayına giren Sırp prensesletinin dinlerini değiştirtmemişler, bu nokta üstünde israr etmemişlerdir. Osman Gaziden, Murad Gazi zama - nına kadar Nilüfer hatundan sonra Türk saryalarına giren Bizans prenses- leri ve kadınlar şunlardır: Aspurçe hatun, prenses Teodora, Yuanis Pakologosun üç kızı, Gülçiçek hatun, imparator Yuanis Teodorosun kızı, Bulgar çarşısı, ŞişEnin pek revaçta olduğu günlerde, yani bundan beş senc evveline kadar İstanbulun en lüks bir maballesi idi, Şişli muhitinin yavaş ya. vaş Talimhane, Taksim cihetlerine akın etmeye başlamasından sonra, Bulgar çarşısı da ayni akibete uğramaktan kur. tulamadı. Bir zamanlar, en pahalı fiyatlarla kira- lanan evlerin, apartımanların kıymeti birden bire düştü. Şimdi Bulgar çar$ı - sında gene boş ev yoktur. Fakat esnâf- la konuştuğum zaman: — İşler yarı yarrya, hattâ daha aşağı ya düşmüştür, diye dert yanıp duruyor. lara — Nasıl olur, mahallede tek bir boş Pencere önlerine yarı çıplak bir halde oturtulan çocuklardan birisi mahalle aralarında, tavuk — beslemeğe kalkıp, sonra bu hayvanlara sokakları dolaşırken daima ve daima görmüştüm. Nitekim bu soğuk havalarda, yalınayak başr kabak yavrucukların çamurlu - 80. ev yok.. Demek ki müşteri azalmış de- gil! Diyecek olursanız.. — Evler hep dolu amma, kalabalık, yarı yarıya azalmış, sonra cekisi gibi para harcıyan yok. İşleri bozan bun - lar, cevabını alırsınız.. Artık tenha, sessiz bir yer olan Bul- gar çarşısının cidden temiz bir hali var. dı. Burayı dolaşırken, kendimi Adeta bir sayfiyede sandım.. O kadar ki, işi“ me uzak düşmeseydi burada belki bir eve taştnırdım. Sokaklarda tavuklar İstanbulun bir - derdi de sokaklarda dolaşan tavuklardır. Şehirde uzak, ke- nar semtlerde, bağlık, bahçelik yerler * de nasıl, tavuk sürüleri Kadar tabil bir şey olmazsa, sık, üstüste cevlerle dolu 'N favuk kümesi halindedir bahçe yapmak, o kadar gayri tabil bir iştir. İşte, ben İstanbulun muhtelif semt . Terinde dolaşırken, bu dertle kaç kere- ler karşılaştım. Bu çeşit tavukçuluk merakının en salgın olduğu semt olarak Pangaltı ci. varını gerdim. Burada hemen her o - kakta tavuk — sürülerine Tastgelmeden dolaşamazsınız. Beyoğlunun Yeniçarşısr yokuşunda da, tavuk işinin başka bir çeşit derdini gördüm. İhtiyar bir kadın, dört tavuğu kucağına almış, daha doğrusu göğsüne bastırmış, hızir hrızlı götürüyordu. Ancak bir resmini alacak vakit bu. labildiğim bu kadınla konuşmak kabil olmadı. Çünkü etrafına bile bakamı - yordu. Kucağında taşıdığı yükle bunal. mitş bir halde idi. Onu tanıyanlardan bi risine sordum? — Belediyenin yeni emri! Tavuklara eziyet olmasın diye başaşağı tutulmu. yor. Fakat insanlar ne eziyet çekiyor, İşte görüyorsunuz, diye söylendi. Bu adam acaba haksız m: idi?. Pencere önünde çıplak çocuklar Son günlerde havalar birdenbire so. ğudu, Hastalıklar çoğalmağa — başladı, Bir Doktor arkadaşımla bu hu - susta konuşuyordum. — Aman, dedi, son günlerde ratürree vak'aları hep biribisini takip ediyor. Bü tehlikeli hastalık en büvük tahtiba. temr küçükler arasında göstermeğe baş- ladı. Son hafta içinde 45 hastaya bak . ten, Bunun 25 | zatürreeye vakalanmış- tt ve 25 zatürreelinin 18 | de henüz 15 yaş'na basmamış yavrulardı. Arkadaşımın bu sözleri ,bana, aylar. danberi her semti dolaştığım İstanbul - *A gördüğüm manzaralardan bazısını hiç ehemeniyet verilmediğini, İstanbulu kaklarda dolaşıp oynaştıklarını görmek için, İstanbul sokaklarında onar daki - kalık bir dolaşma kâfi, ha'ttâ çoktur bile.. Fakat bütün bunlardan başka, soka. ğa çıkıp oynayamıyacak yaştaki yavru- Jarı da, hemen hemen çırılçıplak dene . cek vaziyette pencere önlerinde oturt- mak moda oldu. Kimbilir bu yavrular . dan kaç tanesi bu kötü moda yi den mütemadiyen hastalanıp duruyor.. Doktor dostuma kı$aca bunları an . e vak'alarının çoğal- her hald- dedim. HABERC! Tavuklar eziyet çekmesin diye artık İstanbulda birçok sokaklar Döyle bive> | hatırlattı. Küçük çocukların sihhatine başaşağı tufulmayıp Tdöyle kucakta taşınıyor Nilüfer, Aspurçe ve Teodo- ra Orhanın eşleriydi. Orban Gazi, Ni- lüfer hatunu, hayatının son dakik: — na kadar sevmiş, ondan ne gan ve şereli, ne-de servet ve samanı esirgemiştir. Murakd, Beyazıt ve Yakup Çelebi de, “Yuanis Paleologosun üç kızını almışkar- dı. Gülçiçek hatun Beyazıdın - eşiydi. Emit Süleyman da Teodorosun kıziyle evlenmişti.. Sırp prensesleriyle evlenenlerden biri de Murattı, O devirde Türkler Sırp prenseslerine (Velk kızı), (Lâs kızı) derlerdi. Gülçiçek hatun çok güzel bir kızkdı. Orta boylu, fakat harikulâde bir cazi - besi vardı. Mânalı, ihtiras ateşiyle ya - nan gözlerinin parlaklığı, kalbi ve ruhu sıcak bir Işıkla yakar ve sarardı. Bütün arzusu, gururdan göğsünü ka. bartan güzelliğini, vücudunun müstes- na bedialarını, haset gözüyle kendisine bakanlara, kendisini çekemeyenlere gös termek ve tasdik ettirmekti. — Gülçiçek | te, güzelliğinden başka vasıflar da var- dı. Zekiydi, psikoloğdu, zevksever bir kadındı, Herkesin saygısını, gülüşleri, sözleriyle çekmek usulünü bilirdi. Bizans ve Sırp prensesleri,, Türk sa. raylarında da dinlerini muhafaza etmiş- ler, kapalı gezmemişler, hattâ zaman zaman babalarını görmeğe bile gitmiş- lerdir. Nilüfer, Aspurçe ve Gülçiçeğin islâm dinine geçtiklerini terihler yarıyorsa da bu çok şüphelidir. Gene Aspurca gayet dindardı. Daha çocukluğunda kiliseden çıkmaz elinden din kitapları düşmezdi. Dünyada yapa. cağı bir vazife varsa, Gdinini muhafaza etmek, hiç bir kimseyi ona tecavüz et- tirmemekti. Bu zihniyette bir kadının islâm dinini kabul ettiğini iddia etmek biraz gülünç değil midir? Beyazıdın aldığı Sırp prensesi Olive- da hakkında Aşıkpaşazade; “Kız ken- kli türesince — tura geldi. Hizmet neyse etti.,, diyor. Teotloranın da Osmanlı ga- raylarında hıristiyan olarak yaşadığını, babası imparator Kanta Küzinos hatira- tında yazıyor. Bizans imparatorları bir âdet koy . muşlardı:. Yabancılara kız verdikleri zaman düğün muhakkak - (Silivri) de yapılırdı., 'Teodoranın düğünü de Silivrikle ol - muştu. Silivri ovasına çadırlar kurul - muştu. İmparator ve imparatoriçe ak . şamdan gelmişler, geceyi orada geçir - (Lütfen sayfayı çeviriniz)