Dış Siyasa Romanya'nın yeni kabinesi.. Yazan : OMANYADA geldi. Bu bir si ceği nasıl evvelden malüm idiyse gene öylece evvelden belliydi. Rumen partâmrentosunun müddeti h aylarında Rumen m 'Tatarcsco'nun İstil mevkiünde bulunacak- kadineyi teşkil kânlarımnı vermek istemiş bulunmuş olması sure! Mibalahe'ye verdiği görüldü. Rumen Millt Çilt Fakat bu zat Milli Çiltçi Part bulunduğu sonra birinci maktadır, plânda bir siyasi rol iktidar mevküne gene bir Tataresco iz değildir. tekrar İktidar İması, yani çok dürüst bir e tefsir edilmiştir İstifa akabinde, Rral Karol'un $araya aratında kabine teşkili vazilesini evveli V Partisinin ha Şekip Gündüz kabinesi a Tataresconun istifasını mevkiine geleceği Üzeredir. 1938 yılının ilk edilecektir. eçim günlerinde — iktidar edecek Zati aramak ve bulmak im- &'yasi harekette mek vi seçmeğe davet ettiği siyasi şahsiyetler Partisi — şeflerinden i lideri Maniyu'dur. inin bütün teşkilâtlarına tamamile hâkim halde Kral Karol'un ikinci dela olarak tahta çıkışından almamak kararını vermiş — bulun. CMeş Mihalahe, kabine teşkili vazilesini kabul etmekle iktidar mevkline gelmek imkânını ekle etmiş sayılmryacağını biliyordu. — Zira, Milli Çiftçi Partisi, bugünkü Rumen parlâmentosunun en kuvvetli siyasi grü- puna malik bulunmakte ise de, kralım kabine teşkili vazifesini kayıtsız ve şürtsız olarak teklif etmemiş olması, bu partinin iktidar mevklne gelmesi ihtimallerini — ortadan kaldırıyordu. Kral, Mihalaheye, mümkün mer- tebe geniş bir temerklz kabinesi teşkil etmesi lâzım geleceğini ihtas etmişti. Saray, bilhassa sabık başvekillerden Vayda Voöyrod'un yeni kabinede mutlaka bir yer almasını İstiyordu. Bu zat evvelce Millt Çiftçi Partisine mensuptu. Sonradan bazı arkadaşlariyle birlikte bu partiden lyngxnjı ve parlâmentoda “Rumen cephesi,, adlr müfrit bir grup teşkil etmişti. Ayrıca tarayın yeni kabinede bazı: mevkileri arzu ettiği kimse- Devamı 4 üneüde — Şekip GÜNDÜZ Berlin ve Roma konuşmaları CUMHURLYET” de UNUS NADİ, bugün Berlin ve Roma konuşmalarından bek- tonllen neticeler hakkında, her ta- raf vaziyeti, sulh fikrile mübadele edebilirse, açık uşmalarla Iyi an Jaşma ııulmlcılınıınlıımüı se- beb kalmadığını söyledikten sonra, dünyanm rahatsızlığımı - İleri sürü- yor. Ve bu rahatsızlığın bazı büyük devletlerin arasındaki menfaat te- zatlarından doğduğunu anlatıyor. Borlin ve Roma konuşmalarından bir netice çıkmadığı takdirde, dün- ya rahatsızlığının sonu bir barbe müncer olacak — mıdır? Sorgusuna Cumhuriyet başmuharriri, gene ken di cevap vererek diyor ki: “Bu konuşmalarda İngilte: kuvveti, harbin herkes fçîn ıf::â: bir felâket olduğu .. hakikatindedir. Hakikaten bu hususta galibi mağlü- bu düşünmeğe bile sebeb yoktur. Harp kendi kendine öyle bir felâ- kettir ki ondan mağlüplar kadar galipler de zarar göroceklerdir. İn- sanlığın şimdi çekmekte olduğu bi- yük s#ıkıntınım asil — sebebi Umum! Harbin milyonlarca insanla birlikte milyarlarca müdehhar servetleri si- Hp süpürmüş olmastıdır. Paranın bü- tün dünya yüzünde altın esasma büğ lılığını kaybederek istikrarsız şekil- lerde sürüklenip gitmesini ve bütün milletlerin ekonamilerini de kendi peşine takarak kararsızlıklar içinde sürükleyip durmasını, herkesin ke- sesini ve kasasını boşaltan Umumi Harbin tahriblerine borçluyuz, Dün- ya yüzünde altın seraeri — soyyaha benzedi. Nerede azıcık korku beli- rirse oradan kâlkıyor, — daha emin farzettiği yere hicret ediyor. Yayın da oradan kalkıp başka tarafa git- mek İçin. Umum! Harpten sonra para mev- Metaksasın TAN'da Aıuu:ı EMİN YALMAN, Metak sasın son nutkundan bahsede- rek şunları söylüyor: “Komşumuz vo müttefikimiz Yu- nanistanın krymetli Başvekili Gene- ral Motaksas, Patrasta söylediği son nutukta, bu sulh sevgisini ve maco- ra nofretini çok açık bir llsanlan - fade etmiştir. General Metaksasın nutkunu büyük bir sevkle okuduk, Yunan dahili vo harici siyasetinin her safhası zaten, aşikârdır, bizim için sır olan bir tarafı yoktur. Bu- nunla beraber Yunan Başvekilinin kullandığı açık ve kat'i llsan alâka uyandıracak bir mahiyettedir. Ge- neral Metaksas, vaziyeti bu şekilde ifade etmekle hem — müşterek sulh K lerimize, hem de Yunanistanda kI görüşlerin bir kat daha yerleşme- sine ve ahenktesşmesine hizmet et- mm:nıg başmuharriri, Mıııksınmı Buu üzerinde bin nazariye söylendi. Fakat döndü dolaştı, paranın husu- sile milletlerarası münasebetlerin- de, kuyvetli bir temel olarak gene dltına dayanabileceği bir daha sabit oldu. Eğer harbi kolayca göze alabi- len bazı milletler yarga bunun-ne.ls Te yapılacağını acaba hetsap ediyor- Tar mı? Yenl birWarp; “millatlerde kıymat namına göriye — kalmış ne varsa onları da silip — süpürdükten sonra insanlığa zafer hediyesi ola- Tak ancak daha fazla sefalet ve ıslı- Tap verebilir. Beşeriyeti yeniden bu felâket ve sefalete uğramaktan ko« rumak Jâzımdır. Harp, İngiltere ve Fransa için fena olur da Almanya ve İtalya için iyi olur değildir. Bu noktal nazardan daha evvelki harplerin neticelerini biliyoruz. 1870471 harbi Alzas-Loreni aldığı için - bilhassa bu sebebten dolayt - 1914 harbine meydan verdi. Son Bü yük Harpten mağlüp çıkan Alman- ya bügün dünyaya kafa tutacak bir vaziyete geçmiş bulunuyor. İnsanlık ne zamana kadar böyle harplerle on ların revatışları arasında ezilip dü- rPacak? Binaenaleyh artık harpler devri- ne nihayet vererek onun yerine aktl ve mantığın sulh ve selâmetini koy- mak lâzımdır. Zannediyoruz ki daha geniş bir anlayışta İngiltere ile Al- manya ve İtalya arasındaki konuş- maları zahir! tebeblerinden bu ka- dar mücerret ve İşte bu kadar hâki- Kf şekillerde tasavyur etmek müm- kündür. Eğer her taraf vaziyeti böy- Te mütalen edebilirse açık konuşma- Tarla Iyi anlaşma neticelerine varıl- mamağa sebeb kalmarz. b Temenni edelim ki yeni konuşma- Yar, nihayet artık İnsanlık - şerefine lâyık böyle makul ve salim netlee- lerde karar kılmağa doğru gitsin.,, son mnutku nutkundan sonra, Avrupanın siyasi ufkunda hergün yeni yent ihfimal. ler, yeni yeni cereyanlar belirdiğini ve bütün dünyanın filân mülâkattan, falan hâdiselerden acaba neler çtıka cağını helecan içinde — beklediğini söylüyerek bu meseleler — etrafında Şu netliceyo varıyor: “Ufku kârartan, ortalığı karıştı- ran bu işler arasında dalma berrak, dalma #akin görünan — birkaç saha yar: Avrupanın garbinde ve gimalin de Oslo grupuna mensup sulh taraf. tarı devletler, Avrupanın ortasında ve cenubunda ve Asyanın garbinde kücük anlaşma, — Balkan ve Asya paktlarma mensup devletler.. Aralarında doğrudan doğruya iş- birliği ve münaşebet bulunmryan bu devletler hep avni hedef için çalışı- yorlar. Bir maddeli bir programları vardır ki o da barış sevgisinden ve macera nefretinden ibarettir. Acı teecrübelerden doğan bu siya- seli şaşırtmak ve macera hevesleri Sanatkârlar ve seyirciler Yazan : Hüseyin Rüştü Tırpan Seyü'silerin oyuncular hakkında ne . ler düşündüğünü ve neler hissettiğini Az çok hepimiz biliriz. Fakât, acava o yuncular, seyirciler hakkında ne düşü nürler? Fikirleri, hisleri nedir?., Perdenn iç yüzünü görmeyenler, ku. lis arasında bulunmıyanlar, sanatkârlar Ja dostlukları olmıyanlar bu. sorgunun cevabını veremezler, Ben çocukluğum. danberi tiyatroyu sevmiş, mektepte, evde sahneye çıkmış, Hasan, Manakyanı yakından tamımış, — dramlarını, — tulüat | oyunların; sahneden seyretmiş bir ada. | mım, Bizde ilk defa tiyatro tenkidi ya | zan ve tiyatroyu halka Ttamıtan Müfit Ratip, bendeki tiyatro severliği teşvı'ky! etmiş, Burhaneddinin, keveskârların kumpanyalarında oyunları sahneden seyretmekliğime delâlet etmişti. San'atkârlar arasında dostlarım var. dı: Muvahhidi, Raşit Rızayı, Hakkr , Balfeti, Otello Kâmili, bunların en başıtda sayabilirim. Monoloğ Re . fik, Borazan Tevfik, Ressam Muazzer gibi değerli san'atkârlar da baba dos. tümdu. Onları zevkle seyrettim: Sahrie- de ve kendi evimizde.. Bu itibarla sâhne nasıl hazırlanır, aktris"sr nasıl böyarir ve giyinir, san. atkârlar nasıl makiyaj yapar, ,perde a. çılmadan içerise neler konuşurlar, rol. lerini erberlemeğe vakit bulamamış o lanlar, yahut hafıza kuvvetine güve . nemeyenler, nası! son dakikalarda elle. “ağttEtlere O “Öakarak “murıldanırlar, Bunlraraz çok bilirim.. Hele perde deliğinden' sık sık salona bakarak seyircileri az görünce, mem « nun olmryan ve: — Daha erken, bizim halk tiyatroya gelmek için son dakikâyı bekler, bir ço ğu da perde açıldıktan sonra girer!. Diye müteşelli olmuya çalışan ne ka. dar direktör, aktör, san'atkâr gördüm! Bütün bunlardan sonra şunu söyliye bilir ve'temin ederim ki, oyunu, tabir chİrse, astar tarafından görmekte ayrı bir tad vardır. Seyircilerin alkışladığı sana'tkârlar, çok dela kuliste beğenilmez; tenkit ve müvahaze edilic: Çünkü bir kaç yerde seridelemiş, bir yerde yutkunmuş, bir n'olmd. koekelemiş, eserin aslını değiş tirmiş, yahut bir sözü, bir cümleyi söy- !”h'n Müharririn ihtarını — ,rejisörün ikazınt unutmuştur. San'atkârı yalmız Seyittiler değil, sahne — içinden “seyre- denler de düşündürür. Fakat bunlara Tâğmen san'atkârın karktuğu, çekin - diği, oyunun devam ettiği müddetçe Yüzyüze geldiği seyircilerdir. San'atkârlar seyircileri severler — ve İsterler ki, salon bunlarla ağır ağıza dolsun, Seyirci me kadar çok olursa, temsil heyetinin o nisbette şevki, İşti- hası artar, zevk düyar, hoşlanır. San'atkârın boşlanmadığı, iştihasını kesen şeyler de vardır: Oyunu beğen - miyerek, yahut anlamryarak seyreden- Tet; ufak bir hareketleri, ehemmiyetsiz tavırları ile umumun dikkatini keadi « lerihe çevirenler; oyun devam ederken Yüksek sesle konuşanlar, perde açıldık- tan sonra içeri girerek salonda ayak sesleri Çıkatahlar; oyunu görmekten ziyade kendilerini göstermeğe gelen - ler; sırasız gülenler; vakittiz alkışlar- yaratmak için hergün Bağdan, sol- dan teşebbüsler oluyor, propaganda makineleri tam hızla işliyor. Fakat her vesile ile görüyoruz ki. — ortada hiç değişik bir şey yok. Çünkü sulh siyaseti bu memleketlerde sağlam temellere dayanıyor.'Bu — temeller gün geçtikçe govşemiyor. Aksine ola rak sağlamlaşıyor. Büyük devletler kendi aralarında ne yaparlarsa yapsınlar, ne karar- Tar verirlerse versin, ideale uygun bir sulh bloku Avrupanm birfakım sahalarmda kök tutmuş yerleşmiş- ÜÜrüe ; a iy la san'atkârların ağzındaki #özün gü - zel bir parçasını gürültüde nlar, bir espiriyi çok geç anlayıp, herkesin gülüçünden sonra kendi kahka'alarını salıverenler; uyuyoznlar, uyur! hor- İyanlar; oyunun seyri, san'atkârların muvaffakıyet ve muvaflakiyetsizlikleri hakkında yanımdakilere fikir ve h'sleri. ni anlatanlar.. San'atkârlar isterler ki salon dolsun ve seyirciler bir kitle halinde oyunu din- Jesin. Strasında gülsün, zamanında al. kışlasın, Oyun devam ederken, sahne- den başka her tarafla ilgis'ni kessin.. Size bedit bir heycan vermek için, bütün asabınt geren, bütün Saın'at ve kabiliyetini gösteren, hafrzasını, kalbi- ni hırpalayan, yorulan, terliyen san'at- kârın, bütün bu fedakârlıklara trükâfat olarak sirden bekled'ği biricik şey şu - dur: Sakit bir dikkat!.. San'ata ve san'atkâra hürmetsizlik ! göstererek, tam temsilin en heyezanlı, dakikasında, başınızı eğip, alt kat Joca- daki süslü ve güzel kadın: seyre kalkı- ç gırsanız, san'atkârın bu lâübalilikten sinirlermesi haksız mudır? İsyana hak- ' kr yok mudür, san'atkârın?. Amma siz de diyeteksiniz ki — İster sahneye bakarım, istersem güzel, süslü kadına! Para benim ce- bimden çıkıyor!.. Buna karjt " cevap - şüdür: B $ — Bu yaptığınız şalnız münferit kalta âlâ!.. Bu saygısızlıklar hoş görülebilir. Fakat böyle olmaz ki.. Tiyatrolarda münasebetsizliklerin garip bir sirayet hassaları vardır. Siz çıtır. çıtır. fındık yerken, yanınızdakilerin de iştihasr ka- barır, onlar da kıtır kıtır eviz yemek is- ter. Başınız: eğip aşağı locadaki taze bayana baktınız mı, yanınızdakinin ba- şını ve gözler'ni gizli bir kuvvet o tara- fa çevirir. Böylece komşudan kom$şuya sirayet ederek bütün salonu kaplar. Ve herkes güzel bayana bakmıya başlar, oyuna değil!.. Dikkat ediniz, herkes derin bir se$ - sizlik içinde temsili seyrederken, bir kişi öksürsün, derhel biri daha öksü * BÜr. Biri daha!, Biri daha!... Öksürük bir en ötekine ge- çer. Zannedersiniz i, salon bir enflo- enza salgını içindeğir. Pithakika göze yasak yoktur, fındık, fıstık yemeğe ol- madığı gibi... Fakat biraz sabırlı olsa - nızda, gevezeliği, zamparalığı, pis bo - gazlığı sonra yapsanız olmaz mı?.,, Ülecek Olursa, san'atkârlara hak vermemek kabil değildir. Bizim lâ- kaydimiz karşısında kızmakta, sihir - Jenmekte cibette haklıdırlar. Onlar, rollerini angarya gibi istem'ye istemi- ye aynarlarsa biz kızmaz, küplere bit - mez miyiz?.. Onların çoğu için san'at yalnız geçinmek için ihtiyar edilmiş bir külfet değildir. Bir çoğunu sakneye getiren ekmek kaygusundan riyade san'at sevgisidir. Onlar, alacakları ü: - ret kadar, hattâ daha riyade seyizeller- den göreceği alâkaya, takdire muhtaç - tır. Bunuh için, en büyük saygısızlığımı- zet onların muvalfakıyetlerini tehlike- ye düşüreceğini düşünerek, her türlü münasebetsiz hâreketlerden kaçmmalım. Hüseyin Rüştü TIRPAN Iş kazası Antalya anbarı müıııhdeıılerindm: k Hilmi dün Yalr Kköşkü cııdı'lıindt!'| devrilen bir balyanm altında kalmış, | Man,, olduğunu söylüyor, gat'atkârların vereceği” Bir kitab AYAN Halide Edip (A neşrettiği Yolpalas (1Y adlı eserinin bir "rıl";',:ı herl kitabın üstünde böyle bir kayıt YŞ Ansak altmış sayfalık bir hll%,( “roman,, demek bilmem caiğ Di y “Realiat,, sıfatına gelince — O8Ü * doğru bulmadım, çünkü Yolpâ ” bip nayoti'n! okurken bir an bile u çek hayattan alındığı hlssini ÖPÜ, mıyoruz, şahısların da, vakâlil, rea'itesine inanamıyoruz. Bilyi başka bayan Halide Edip, kıu’,, büyük bir kısmında bir ')ıırll'a, arzısu göstermiş: 8 * bu arzudan doğmuş. müteahhidi bây Murat Snı!l"fdı (hep o karikatür arzusu) )aP"d- apartımanın — daha doğrusu ğ.’- dın — adıdır. Bu bay Murat ıl"l baş'ın konağında birtakım bay! lı.l Ja tanışıyoruz: Kimi Fransif, ' İngiliz mekteplerinde olumu!w Si de garip garip — âAdetler 05 rıliş, garib garib sözler ıoyıın'o:'lw ların böyle acayip, züppe insâ?” A olabileceğini inkâr ckm!yl’r“"',,ı kat bayan Halide Edip onların * nız bu taraflarını graııırlî("'*" hısları bize ancak birer çizgi Ilv.ıııı termek istiyor ve bunun için Dn:r' yaşadıklarına, “reel,, — oldukl iaanamıyoruz. Vakanın başlıcl a hıslarından bir! olması" MzrmEt 9t bayan Sacide Rallabaş da gene ancak bir karikattir halinde D, rilmiş. O-kadar ki ona kıı.anm'.',ı kocasının yeğeni komünist ”nî“’ Rifku'nin kızmasını da anlamız' Rıfkı'ya kızdığımız olüyor: .“ yan Sâcide Sallabaş'ın sııon“"ı fikirlerini münakaşaya — Kkalkıf! yi münasebotsizliktir. Hiasediyoruf © hiçbir zaman bir “action,, .od olamıyacak, dalma salonlarda V yi zaferler arıyaca Gorek haf gerek romanlarda bu gibi şahifl herhanel içtimaf bir gayoyo, Dİ sa “sol,,İarım fikirlerine — etti kötülük hadsiz hesapsıt'ır.. ," Fakat Yolpalas cinayeti'nin ' zuu bu- değildir.Onun mihvezl: çocukluğundan beri çektiği wıığ düğü ıstırablarla içinde bütün l'ı lara, bütün hastalara (ihsan ve M van) muhabbet duymuş, krndj_ farkına'yarmadan non - confol me'e varinış'Kaz Akkız'dir.Ç d9 % reel gösükmüyor; fakat, — Coti mythe, bir remz hali var,. Doli ©ç değil mi? Anlamıyoruz; dnıyed'p timsal oluyor. Akkız canir — Üüj gerçek İnsanlara benzemiyor, bir —karikatür de — değil, rak y v amet passif kaldık$â p 4 aşağı, sadece — nabvt'lyi doğan — hislerinden biridir; — fâly öfkeye Inkilâp edip faaliyete Kfı'y ce insanın hiç şüphesiz en — YÜ ng en asil hisst olur.. Akkız işte M melin bu şeklini tamsil ediyor- Bunun içindir ki Yolpalas r!ll:f tüni bütün dağınıklığma, vaka$ & ve şahıslarının inanılmaz şeylöf g masına rağman alâka İle okudü g bitirdiktaen sonra Jâkayt kalamıya mertlik,, seziliyor. Nurullah ATAÇ (1) Muallim Ahmet Halit Mısırlı prens Seyfettin öldü Nüsir prensalerinden Ahmet din dün göce vefat etmiştir. bugün Nişantaşındaki kona,; dırılacaktır. — * Ahmet Seyfeddin Mısırda ğu sıralarda Londraya gö zekâ muvazenesizliğine müpteli ğu iddia edilerek bir köşkte h mişti. Uzun yıllar mecburi bir inıh'l”':: ti yaşadıktan sonra, on yıl kadar vel akrabaları tarafından RIM memleketimize getirilmişti. si Tramvay kaza 'ğ oldi Galatasaraydan tünele doğrü vatman Nazminin idaresindeki * » numaralı tramvayla 2823 numart çi tomobil çarpığımış, her ikisi de İKİNCİTEŞRİN — 1957 ÜWüntşin doğuşu 6,51 Bol ayağı kırılmıştır. Hilmi hastaneye İj vakit Sabab Öğle İkindi /.kgam Yatsi kaldırılmıştır. ” CABA 11,50 1432 16449 1$,06