el Diyarbakırdan Elâzize hareket ettiler Diyarbakırda kaldıkları müddet zarfında tariht tetkikatta bulundular Diyarbakır, 16 ÇA A,) Atatürk bu: ;şın öğleden evve) umumi Trifettişlik binâsmı ve kolorduyu şereflendirdiler. Büyük Şefin hükümet konağına teşrif. lerini haber aları halk büyük bir tehalük Te hükümet bahçesini, taddesini ve bü tün sokakları doldurmuştu. Atatürk hükümet — konağında iken ve buradan — ayrılırken coş- kun bağlılık ve sevgi tezahüratı ya- pılmiş yolunun üzerine çiçekler #çtpil- miştir. Atatürk müfettiğlikte müfetiş- liğe bağlı valileri kabul ederek vilâyet- lerinin umuzmi vaziyetleri hakkında iza- hat aldılar, Müteakiben yizmi sene ev- vel ikamet buyurmuş oldukları Seman köşküne giderek bir saat kadar orada kalmışlar ve © zamana ait bazı hatırala- rından bahis buyurmuşlardır. Atatürk tayyare meydanma gitmek üzere buradan ayrılmışlar ve yolda sur dan çıkarken bir müddet tevakkufla sur ve Urfa kapısı denilen şehrin bu met- halinde tetkikatta bulunmuşlardır. U- mumi müfettiş Abidin Özmen sur ve kapr üzerindeki tarihi nakış ve sanat eserleri hakkında izahat vermiştir. Şeh Ti istasyona bağlıyan geniş bulvarın bu noktasında şur, kapr ve diğer eski eser lerin muhafaza ve korunması hakkında bazı emirler yeren Atatürk buradan ay- rılarak tayyare meydanına gelmişlerdir. Tayyare alayı kıtaaâtı - tarafında! lâmlanan Atatürk tayyarebtilerimizin önünden yürüyerek geçmişler ve (lti fatta bulunmuşlardır. Mütsakiben tayyare alayı kumanda nının, tayyarecilerimizin yetişmeleri, uçuşları ve hangar — tesisatı hakkında verdiği izahatı dinledikten sonra istaş- yona hususi trenine avdet etmişlerdir. Halk Büyük Şefi geçtiği her yertde, coşkun tezahürclerle selimlamakta ve al kışltmaktaydı. Herkes seviniyor yaşa Atatürk, varol diye bağrışıyordu. Di- yarbakırlılar, Atatürkli bağırlarına bas makla en büyük ve en mutlu günlerini yaşıyorlar. Diyarbakır, 16 ÇALA.) — Atatürk refakat ve maiyetindeki zevatla bir- likte bu akşam 18,45 te Elârize müte- veccihen hareket etmişlerdir. Hareketlerinden evvel valinin vali konağında şereflerine verdiği çayda bu- lunmuşlardır. Istanbulun imarında devlete ve millete düşen vazifeler CUMHURIYET' de ————O Y UNUS NADİ, Büyük Şef — Atatürkün nutuklarında şehirlerimizin — imarına deyletço alâka gösterilmesi lüzumunu — biat ren ehemmiyotli işareti ele alıyor ve her şey den evvel buunun İstanbul için bir beşaret ol tuğunu kaydediyor. Cumhuriyet başmukarriri, devlet bülçesin ı | | Ca yardım. görecek bi, a ı.ı:ııcı Tatanbalın '»Ğ&m_ S vnirie söylüyetek diyor Kiz .& Belrah “İstanbul, Türkiye cumhuriyeti için” müs tamna mazhariyet sayılmaar câiz olan bir ge hirdir. Altı asırlık tarihimizin bütün itina ve ihtimamlarma nall olmak süretile diğer her yasfından ziyada Türk kaşesile boygamuş o dan bu göhir, meşhurlukta tarihin nadir kay dettiği eşmiz beldelerden biridir. Onu dünya biltr ve görmiyenler bile İstanbulu — hayran lıkla ür. Burası, dünya — tarihinin on pitorssk safhalarmmın haşir ve neşir olmuş olduğu bir-yerdir. Tariki bakımdan hazneler rahgesi olan İstazbul tablat güzelliğinin çe HUÜNL itibarile de her karış toprağı ancak altınla ölçülebilecek bir yerdir. Böyle bir şehtin mamur olması raruretlerin en kat'isi Baydan yeridir. İşte Atatürk — büyük Türk gehirleri içinde bu İstanbulun da (mart lâzım oldugunu ve bu ehemmiyetli işe devlet büt “ 4 gesinin de iştirak etmesi yerinde olacağıtı gehri olacağını, devlet bütçesinin yazısına ya kın miktarmı vermesi itibarile ayni bütçenin Tatanbula yılda 2,5 milyon İtralık bir imar yardımı yaptasını çok tabii bulduğunu söy lüyor ve Imar işinde İstanbullulara bir vazi 16 düşiüğünü Matırlatarak diyör ki: e konacak — ufaktefek imar histeosi zamlarile İstantulluların da Iki buçuk milyon lira kadar fevkalâde — varidat temin etmeleri pek muvafık ve pek mümkün dür. İstanbulda şehrimizi imar etmek mak Büdile ekmeği bir kuruş fazlasma — yemeğe katlansak yarım milyos liralık para temin gderiz. Nakliye vamıtalarından Gazi köprüsü için almakta olduğumuz ve arlık — bepimizin unutarak hiç birimizin his bile etmediğimiz parayı İstanbulun imarı hesabına — idameye karar vermekle yılda üç — dört yüz bin lira elde etmiş oluruz. Bina vergilerins İstanbul imarı için ©$ 10 zammetmekle miktarı fatis gar olunmıyacak bir mebhlâğ buluruz. Hulâan erbabınm tetkik vo tayin edeceği — ve kimse nin his bile etmiyeceği ufaktefek kaynaklar dan biz de İstanbulda herhalde pek kolaylık da Iki buçuk milyon tlralık fevkalide varidat temin ederiz.., a — Mahut antolojinin akisleri MAİİUAT Umum Müdürlüğü tarafından, #ene evel çıkarılan bu antolojinin — edebiyat âlemimiri : sebeb olduğu dedikodular ise yüp hesiz he rlerdadır.Antolojiye giren ve girmi yen edipler, muharrirler, ittifakdlk karar ver Mişlerdi ki, edebiyat antolojisi bugünkü Türk edebiyatını Framsızlara yanlış tahrtacaktır. Nihayot bugün, Pariste çıkan Le Tempa Zazetesinin ıııı-nuwıı—ııyıııı.ınf Bad antalojinin mahiyetini bütün gülünçlüğü İle meydana çıkarmış bulunuyor. * Memlekette ilk olarak fransızca bir an toloji vücude, getirmek, fikir olarak güzel 14 elârük zör bir teşebbüsü, güzetliğini bor tat eddcet kadar zor, Böyle bir teşebbüne girişmeden evvel hem Türk edebiyatında, hem Fraamz Usanında salâhiyetli — adamları Bulmak v- motinleri seçmez birkaç kişiyo, teretimeyi de türkçe edebi kll türü sağlam, franamızcayr yi bilen — mesoli Abdülhak Şinasi gibi — kir salâhiyete bırak mak lâzımdı. Sonra metinleri seçecek insan ların bugünkü Türk edebiyatını baştanbaya okumamış olmaları ihtimaline göre, yapıla cak Entihabı, anlolojiye girecek Muharrirle yin kendilerine sormak âdetine yan çizmemek Icap ederdi. * Bütün bunlâr yapılmadığı için, antoloji te gebbüsü, bilmiyenlere Marmara denizini-an Jatmak istiyen bir adamın, o denizden kirli bir bardak su alarak: “İyte — Marmara bu dur!,, demesi gibi bir şey oldu. Bunun böyle olduğunu Le Temps gazete | sinde Andre Tüeriveinbu antoloji Için yazdı ge yazısından anladık. Fransız mukârtiri de esarin teretlmesini fenâ buluyor ve bu gidi * #aerlerin bastlmadan evvel, bir kero — gözden geçirilmesi için Pransaya — gönderilmesini tavsiye etmeğe kadar varıyor, Fakat bittabi Andre Therivelin, kitaptaki — parçaların inti habına, muharrirleri takdim taysıma, melin lere ait yanlışlardan haberi yoktur. — Bumun için, meselâ Yahya Kemalden — bahsederken, rivayet sıgas'le "halis parnasalen bir Yahya Kemal varınış,, diyip kesiyor. — Gene bunun $çin yeni Türk ştiriniz ve Türk nesrinin bazı Asimleri baklcında azçok yerinde — hükümler verdiği Balde Necip Pazıl gibi kıymetlerine hiç dikkat etmeden geçmiştir. Gene bunun için, Framsız muharriri, kttabım dörtte üçünü dolduran nesirlerin şilrler kadar — zevkle ve istifade e okunamadığı kanaatine varıyor ve kitapda isimleri geçen romancıların “'yal nız vesika ve menkibe bakımından — alâkayı celbedebildiklerini,, söylüyor. — Antoloji, bu günkü Türk romancısınım, içinde — yaşadığı devri kaydetmekle kalan bir vakanüvisten ibaMe* oirm>*Har anlatacak parçalar seçme miştir. Antoloji muharriri, kitabın başmda, gene hiçbir adatı ve salâbiyeti — olmadığı halde pöyle bir mülalea yazmış: “Türk — inkdâbı Bibi feyyaz ve bilhassa asastı — bir inlilâben, büyük, oriğinml ve küdretli bir edebiyât do Purmaması ökasen imkâneızdır... Bu satırlar: yazdıktan sonra, “büyük, örijinal ve kudret Wcedehiyat.. diye ortaya sürülen ve güdük, dermeçatma, yalan yanlış eser, Fransız mu harririne, bugünkü edebiyatımız — hakkında £Ct Bir kinaye taşıyan gu eözleri söyletiyor: “Şimdiye kadar böyle bir kalde asla ve kat'a Körülmüş değildir. Franarz IRtNIAN edebiyat tA bir yemilik yaratmamış. otuz sene geci kerek böyle bir yaniliğe yol — açabllmiştir. Aslına bakarsanız mmületler, fikir gaheserleri İ ancak asüde zaman'arında, diğler bir ta 'um., #ikünet buldukları zaman yaratabilir eT ' ,l * Burlamaya koşan birçok — samimi dostun hediye olarak — kamaramın raflarına yığdığı pasta, — şeker gibi bir sürü yiyecekleri, hiçbirine el sür meden, şuna buna dağılmıştım; çün kü vapur lokantasmın bol ve nofis yemekleri haricinde yorgun midem de çerez kabilinden şeyler için boş yer kalmıyordu. Bu hatırşinas aşi- nalar arasında genç bir dava vekili pasta ve şekerleme yerine bana iki kitap getirmişti.! Oskar | Vayld'ın Güzel Sanatlar akademisi — müdürü Burhan Toprak tarafından türkçeye çevrilmiş olan “De Profundis,, adlı Tatırabnamesile, asrımızın — ihtilâlci ruhiyatçrtt meşhur Viyana profesö- rü Freud'un en gon eserini,. Bu iki güzel kitabı dört günlük (ırtınasız deniz yolculuğum esnasımda vecd i- çinde okudum. Dostlarımın getirmiş mayan ve bilâkis hâlâ kafamda can- li hatırası yaşıyan en tatlı çerez bu Üç ay evvel Paristen yurduma dö- aralarında bulunduğu vatandaşlarla — beraber tandaşlarımın şekerlemelerine Ve- beş gün süren ve günde dört defa — resmen İltifat etmek kabil — olmamıştı. Bir hastanede tanıştığım Japon dostü« Heryonun modern Türkiyeyi takdir kitabı da zevkle okudum ve bir Ja- beslediği hayranlık dolayısile de se- Geçenlerde mecbüri hizmeti icabı #ine gidip yerleşen çok — miünevyvor “*0TŞEYK VE Wtâ BOT | bir meşgale bulamadığımı ve, sinirli nasına yazıyordu. Ona cevap olarak asmın neşrettiği maruf âlim kadın- nam öserin tefrikalarını gönderttim. çalışkan Lehli kadın Sorbon üniyer- mak fırsatını bulmadan Rus Çarlı- sene köy hocalığı yapıyor; ve bazi geceler aç kalarak arttırdığı para İ- Te Paris Tıb fakültesindeki kardoşi- | oldukları çerözlerden — midemi yor- olmuştu. nerken Liyon garına kadar gelen ve hukukçu yeğenimin de genç bir Japon doktoru-da vardı. Vas nedikten İstanbula kadar yemek yodiren bu seyahatimde de mun hediyesi Jse gene bir. — kitaptı: ile tahlil eden seyahatnâmos!... Bu pon gencinin memleketim hakkında vindim. olarak iç Anadolunun sapa bir köşe- veyabancı diline Tesmi vazifesinden olmaktan korktuğunu endişe İle a- son zamanlarda bir Fransız mecmu- Jlardan — (Madam Curie'nin hayatı) Radyumu keşfeden bu fedakâr ve sitesinin fen fakültesine kaydolun- ğının fikir fetipdadı altında tam dürt ne yardım ediyordu. Bu köyün (Ça- lıkuşüu) kahramanı Feridenin nefis feragatl ile ömür sürdüğü “Zoyntler,, xöyünden daha berbat bir yerde, gö- zün alabildiğine kadar uzanan kup- kuru bir step ortasında bulunduğu- nu bu hattrattan anlıyoruz. Zeyni- ler köyü muhayyel bir-romanın mah sulüydü ve bugünün hür Türkiyesin- dö ârltık bu köyler kalmamaktadır. Halbuki Rus köyü en büyük bir dün YA Aliminin gençlik enerjisini kam- çılayan hakikt bir hayat, istikbale ait ümitleri kuvvetlendiren bir facla sahnesi olmuştu. İradesi ve memle- kot şeygisi —yerinde olan genç dostumun bu ilk tereddüt ve İstik- TArsıIZlık devresini geçirir geçirmez Madâm Curle'yi mesalsine misal o- larak alacağı muhakkaktır. Sayfiyelerden gene şehre — doğru Böç etme mevsiminin bitmek üzere bulunduğu günlerden çok yağmurlu bir gtce Doğulli seyahatimde hediye olarak bana kjtâplar getiren dostu- mun Suadiyedeki köşklerinde misa- fir bulunuyordum. Kocaman ve yarı boş olan bu köşkte yemek yiyip bi- Taz çene çaldıktan gonra, yağışlı ha- vanın müsaadesizliği yüzünden kır- lara çıkamadığımız cihetle erken yat mak meecburiyetinde kalmıştık. Ge- goyarıaı uyamıp da bir daha uyumak Smkânını da bulamayınca bir küşede dostumun seyyar kütüphanesini teş- kil eden büyük masaya — köştum ve üstündeki gşaheserler serisinden en küudretll Rusş edibi Dostoyovskinin “Ölüler evindon hatıralar,, adit kita- bini seçerek sabaha — kadar yarıla- dim, Uykusuz gecelerde İnsanı câ- zibesine kaptırarak kendini merak- IR okutturan kitap, — uykusuzluğun en iyi bir İlâcıdır. Binaenaleyh sa- bah dönüşünde vapurda — dahi ayni hararet ve zindolik ilo bu nefis ki- tabr okuyordum, Sabah — yölcüları kalbli içinde meyanında çok şen ve geniş bir aşina beni bu dalgınlık ina birdök- |. ı—:ı::"ı”, Mtuku, Tehlikeli bir düşman: Kitap okumamak ! — Lise hocaları 'dan “Güzel yazılar,, müel Hi Süleyman Şevte e — Yazan:Dr. Rasim Adasal Bir doğueli seyahatimde beni u- ; görünce elimdekil kitabı çekerek şu telmihte bulundu: * Amma da yapıyorsun — doktor! Halbuki ben emraz — kitaplarından birini okuduğunu sanmıştım. Kitap sahibi de edebi eserler top- layan bir şalr değildi; bilâkis bütün gün adliye koridorlarında en basit bir borç davasından en foci tinayet- lere kadar muhtelif davaları takip etmek sBuretile ekmek kazanan bir dava vekili idi. Bilmiyordum, sar- best meslek sahibi bir adam resimi veya busus! vazifeleri — baricindeki boş anlarda ne okumalıydı? Demek ki gece uykusuzluğunda ve — vapur yolculuğunda dostumun elimde gör- mek latediği kitap, ya bir teşrih ve- yahud da bir fizyoloji kitabı olmalıy dı. Tenkide uğrayan eser, dört sene Sibirya zindanlarında yaşama ve ya- zı yazıma enerjisi sönmemiş olan bir dehanın en acı istirap mahsuülüydü; maruf ruh bekimleri kadar muzta- rip ve hasta insan ruhunüu nişterli. yor; ve tersine çeviriyordu. Dosto- yevski bu şaheserlle müstebit ve duy gusuz Rus çarını bile ağlatmış ve ö- lümünde bütün Rus milletini tabutu arkasından ıarı.llı.miıu— * “Ümuml! kültür,, ismini verdiği- miz en değerl! hazinemizi zenginleş- tiren ve bize medeni bir seviye veren yalnız mahdut meslek kitapları ola- maz. Hele bizim — memlekette yeni yetişen genç münevrerlerin — çoğu güel ve faydalı kitaplar okumak zey kine fazlasile muhtaçtır.. " Vatanın tdera köşelerinde münevver bir mo- mur resmi vazilesi — haricinde sade mesleki yazılar okumakla kendisini avutamaz ve zaten okuyamaz. Küçük bir kasabada çalışan bir müddeiu- muml veyahut da cilt — mütehassısr bir kıta hekimi farzedelim. Bu arka daşlar günün birinde yurdun büyük mahkemelerinde ve hastanelerinde 08 ÇANIŞATAKIZDYIT. FDDT , TIRMTAY A tin bizden bexlediği Yalleer mühteliftir ve — hepsi dâ ber yerde ayni şartlar dahilinde cereyan ede- mez. Şayet elit doktoru — yalnız bu ihtisasa ait kitapları okumayı muş ise, bol ellt vakaları bulamı &t bir yerde ezberden ecmraz kitapla- rınt okumakla noşo — bulamaz; mü- vakkat bir zaman — içinde bülsa da zamanla artık okuyamaz. — Halbuki umum! kültüre alt paramedikal eser lerin haddü hesabr yoktur. Ben üç bin metre yüksekliğindeki Çit horozu dağlarının soğuk - sırtla- rında olduğu kadar, ayni — nisbette derin ve sıcak vüadilerde do hep bü halâskâr kitaplar Sayesinde vazile- me daha büyük bir aşk ile sarıldım ve kendimi bir sürü boş ve — zararlı meşgalelerden kurtarmış — oldum. Ve doğrusu bu oküma zevkini, İiso sınıflarında resmi ktaplar harlcin- de de bize şaheserlerden nümuneler okutan bazı kıymetli edebiyat hoca- larrma medyunum. Frangsızların Paris mektuplarım- da daima tenkid ettiğim bir çok ku- surları içinde Bipta ile takdir etti- ğim meziyotleri de vardı; bunlardan biri de mütemadiyen kitap veya ga- zete okuma zevk ve — morakları idi. Bütün gün hincahmç dolu olan met- rolarda, otobüslerde, spor sahaların- da en gençlerinden en yaşlılarına ka dar herkesin elinde — âeviyesine ve zevkine göre kitaplar ve gazeteler görüyordum. Parisin ve — bilhassa Kartiye Laten'in en fazla dolup bo- şalan yerlerinden biri de kütüpha- neleridir. Çok şükür her kitabın okunabil- diği ve mütemadiyen yeni yeni kitap ların basıldığı hür bir. memlokette yaşıyoruz. Ankara caddesinin kütüp hane meşherleri bütün vatandaşlar için istifadeli — kitaplarla doludur. Yevmt gazeteler bile komşu memle- ketlerin gazetelerine nazaran dahâ büyük ve daba zengin mündericatlı- dır. Birçoklarımızda konforlu bir e- ve, şık bir öotomobile, güzel bir rad- yo ile bir Frijidere sahip olmak he- vesi âdeta ideal bir hira hükmünü al mıştır. Hiç şüphe vyök ki yirminci 'a- sırda en mesut hayatı tahayyül et- mek her çalışan ferdin mesru hak- kıdır. Fakat o güzel ve modern apâar tımanların dalma unuttuğumuz ve ihmal ettiğimiz çok krymetli bir süsü vardır: Kütüphane! Bütün diğer süs- Ter kırılır ve yıpranabilir; zengin bir. kütüphano ise nesilden nesile intikal edebilen en krymetli bir mirasdır. Ben sandıklarda, kanape altların- da ve yük dolaplarında bana — kargır çolk“| —_—___—-f'/ küskün bir eda ile duran kİtAP K, —<— Mahye ., , g- OCUKLUĞUNDA ramaSt İ Ç celeri Beylerbeyi “'f:"'w ye kurülmasını seyre — O Dagık Oruc ayı girmeden MIG'W nareden minareye ipler DIİ“" bilmem manafı nedir? “deliler ÖÜ a dı* denirdi ve o günden HÜD ça bir meraktır sarardı; Mahyt bir YE Tulbuyor? Birer birer garkıtılıp |îİ Zi veya saksı, kayık, tOp ”M" birer resim feşkil eden kandillert Ti . ran hayran bakardım. Bazi gecelif * vin penceresinde oturur onlar yesiti y rer sönüip de yazı okımm“'ıdww olduğu anlaşılmaz bir hale kadar, son kandil sönüp G€ ”"r, ge halini alan iki minare ,.,gw' bir ışık kalmayımcaya kadar £€ pt ğim olurdu. Sebahleyin erkende Tp cereye koşar, kandilleri sönük şif ri ile görecek olursam mlh’d“ j rını belki anlayacağımı ümit ' Kabil mi? Kandiller çoktan K&T », mış, bembeyaz iki minare “W lerden başka bir şey Yoku. ,ı nasıl kurulduğunu bir türlü “_' ği dım. Senelerle merakım ” , o.ıqmymı.r,ıwunrd""" lâ gözlerimin önündedir. ; Geçen akşam, geç vükit M rafında kaldığım için camileriü yelerini görmek istedim. Eskİ | $ ışıklanan h rakır. Şimdiki- mahyeleri, ; ğumda gördüklerim kadar güzel e mayışım, artık gördüğümü BAY'I de güzelleştirmek kabiliyetini W0 he tiğimden mi, yalnız ondan mi 8087 4g || Hayır, yalnız ondan değil; bugüt "e || yenin cskisi kadar güzel olmasN? g. |i kân yoktur. Bir kere biz, yeni Mge |I lerimize arap harfleri gihi bir  — | li vermesini bilmiyoruz. R»*' İ Fakat asıl sebeb bu da deği' "i den minarenin şerefeleri de ya? B,_)Y | dili ile aydmlatılırdı, şehir de 87 g karanlıktı, mahye pırıl pırıl )"î? z Bilhassa mehtabsız gecelerde «7 e | Gt at YA söğük kalıyor; Elektiriğin havayA öp | diği retik renk yazıları gordüM - ra mahyeye bir harika diye Uı::;. yöruz, onun nasti kurulduğunu M | edemiyoruz. O da artık vücü wı zum kalmıyan bir san'at oldu. ) gu bükük kandiller birer biref * 4 Gek ve yerlerini elektrik ziyasıf” * T rakacak... Bu belki de daha iyi OA”Y. gocukluğumuzun' mahyeleri, artk y Ter aönük eşlerini — göremi ı** | için, hatırımızda bir kat dahâ İlrk ve bir 1sik rüyası balini ci .. . " a Borçları birle$” « ... K A tirmek- için ÇA 220 milyonlu” borç yapıldı; Londra; 16 - (ALA.) — AYD' gi ya hükümeti Londra - piyasasındA p | hafta içinde yeni bir tevhididöyt” tikrazı yapacaktır. —Bu — istikrâf 4 || mülyon 409.965 İngiliz Hiralıktır. Vç | diye kadar Avustralyanın f birleştirmek için yaptığı borçlarıfı künu 220 milyon İngiliz lirasını miştir. . ALN ÇARŞAMBA , İRİNCİTEŞRİN — 1987 $ Hicrf 1356 — Ramazan: 12 ’ Güneşin doğuyu Güneşkt i 6,80 1680 yf Vakit Sabah Öğte İkindi Zükgüm YAt? Güney rüzgârlarının ermesi — gif BAA 1159 144 16,50 ıı-"j a 4 X h | K 4 öksüzlüğüne çok acıyorum. hiç olmazsa ara bıra — okşel temizlemekle müteselli olu: h elit Bu en doğru ve en sadık d kütüphane hediyo edebildiğin N 4 Ki yakışır şekilde sağlam ve 24 ne mutlu bana'... Doktor Rasim AĞ