13 ıme!'rı—:şmN—ım sğqı"“ qocuş“ gio; SUYa sapa d ğ YAaZıIlâr.. fin W'“f"f“"m_ diye yazmış. bir TTadd, ÜĞU Üzere, bu, "uyuşturucu Uyku,, Shin sunt Surette tevlit ettiği ee Ve a adır; Fransızcası “nar- Bit bem, Giğer lisanlarda kullanılan Yaelmilel ke i e bözü limedir. Ühah Okuyup da anlamayan - bir aS Bi c ai Özdi * Tüzüm var Bi eteler, leri ğ elere, böyle şeylere? - her kesin anlayakağı nü%'f'lmılı değil midir? Ben de :;:ı bu fikirde misiniz? Bi s,.î":;n ” Yani şimdiki muharrir nes Rak , Mündan evvel « lügat parala —__.";ğ:nr vardı. Halkın anlayacağı Yuş “.:'İ Varken anlamayacağı “ma,, & '" kelimeleri kullanılırdı. Gü- &a 4, UTYid,, “yemns,, koyuna “ganem,, Aklı » denirdi. ıb_lü:'“fu. bu tarza isyan etti. Tam ht "ünıh" aksülümel hasıl oldu. Fa- #tmeli ki, bu aksülâmelde de ea ilmıştir, k SAt iki eihetten? “ &n; hın:m 'tzun tümle kullanılma- İtnağay ” *N basit şekilde fikirler söy- Ökeki, ZBNU tü anıı Her ne bahasına olursa ol- aat Mayan kelime kullarılma- Tanlar Sİ. Bu iki usul de, bir za- :q;,,;_' Vi ÇEyİ sade suya lâpa haline ve hlım. * bu 1$pa, Osmanlıcanın ağır "ilan bi '?ıd manevi yemekletile bo- Müdi midemize, doğrusu, bir dik, um"h gibi şifali geldi. Temizlen- Paj 'dmile dezintoksike olduk. tür Bün bir devre eriştik ki, artık kül- Yetiğ Yemiz, gürbüzleşmek için, kuv- öyle ti T istemeğe başladı. Ve şim- Ba l_r devirde bulunuyoruz İşte: 1 ';“l.zlık_ en çapraşık fikirleri söy mue"'!mrux. Bunun için, bol bol tezleşı Te noktalr virgülleri, paran- Ğı.&'; tırnaklarr, keşidelerile, bazan b Gökuz satırlek cümleler kullan Sap eder, Tercüme esnasında bo- İsk wp':çlllmık olmaz. Her lisanda Üyle :“ olarak bir fikri Türkçeye de R sok, ek, Yeni Türkçeyi her kalı- On ""%- alıştırmak lüzımdır. Reşga A İtİN Orhan seyfinin nazrmda, r.mınmurin[ı-ı Yomanda ve gazete fık- ; 'eron mı_kılede en güzel nümune- * k:*k bizi alıştırdıkları kolay, 'h’?m Takulak suyu gibi hafif ifade Karge * Uzaklaşanlar olursa, onlara ee dAk bükmiyelim. e ;tnl kelime hususunda.. Rirler ilde kullanılan beynelmilel ta- h n'lr ki, bunlar, yavaş yavaş lisa- %cbuı' ğîrmek!edü. Ve girmeleri de Bümgar dir. Aksi takdirde, mevcut mef tertma töylememek yahut da kulağını Rtliz, €N gösterir Bibi söylemek lâzım BREE e bi lün tarrerer dd ki, Miz, Buü kelimesini henüz benimseme- ı S ğ Tdan bahsetmek lâzım gelince kelime Eiden araba,, diyor. Yahut araba h""lrh Yok. “Tekerlekler üzerinde İrte _'.“'1 büyük kutu,, diyor. k*liu., 'halk tarafından anlaşılmayan ÖYE bi kullanılmasın,, — demek - lisanı Üa u:hıle soökmaktır. at :: İügat paralamayla şimdiki Tü- Tmanın arasında nisbet ve karyizi İ Yöktür. Zira cekisi, basit ve bir k İ' Möevcut bir mefhumu meçhül İle, y e ile Hade etmekti. — Şimdiki Bi ç Timsemeğe mecbur olduğumuz Ümu, kullanmaktır. Ülcete tahsilli bir Fransız, mecmua, '_’l'uiuğu vakit, arada şsırada lü- de 5 Smak mecburiyetinde kalır, Biz M> “"f"ı böyle olması zaruridir. eaj ler, fikirlerini sade suya söy Ökan, , P *eburiyetini — hissetmesinler. et ha 'l*f“"r da, yazıların behemehal va- İltem, | Seviyesinden aşağı olmasını kı?:::““ dimağının vereceği en yük Ü “ulün karle arzedilmesin'n biz- Yuh!lı.î“ , Olması okuycu sevives'ni Scektir. (VA-NA) a Bi nti zi ai hit tayyarecilerin le Zağa Ükümet Karamürsel tayyare ka- kiriyş A Hehit düşen pilot Ekremle ma- İktamı, — in ailelerine beşer —b'n lira B“"'-m’î,""'"'"m' karar vermiştir. Yapıla _;::" meclise bir kanun — teklif lerine ikramiye | Lâlelideki Taşhanın avlusu tam bir — anırdır.s | İstanbul konuşuyor ! Geceliği altmış paraya bir oda tutmak İster misiniz ? Lâlelideki Taşhana gidiniz! Yazan : Haberci Düzünelerle ailenin, yüzlerce kişinin oturduğu Taşhanda konuşacak adam bulmak için ne kadar müşkülâta uğradı- Gımızı bilemezsiniz. Sanki herkes bizi görmülş te evlerine kapanmıştı. Mey, danda kimseler yoktu. Yalnız birkaç ço cukla, bir kaç ta kadın bulabilmiştik, Onlarla, dün yazdığımız gibi konuş - tuktan sonra, babasının seyyar — satıcı olduğunu söyliyen çok zeki ve güler yüzlü bir çocukla ahbaplığı ilerlettik., Ve kendisine bu handaki ahırın nerede olduğunu sorduk. Çocuk bizi yukardan aşağı indirdi. İlk evvelâ gezdiğimiz pislik içindeki av- luya götürdü. Ve burakla sizin yukarıki resimde de gördüğünlüz gibi, tıpkı tü . nele benziyen dar bir geçidi göstererek t — İşte, dedi, ahırlara buradan gidi - lir.. Maamafih ahır deyince öyle sahici: ahır sanmayın. Hayvanların yatacakları, daha doğrusu şöyle « ğınacakları bir yer işte o kadar... Tünele doğru yürüdük. Karanlık ağ- zından içeri doğru bakınca, hayret ve tiksintiden dona kaldık. Tünelin niha - yetinde tekrar sağa dönerek, sözd* ahir lara uzanan yol, tam bir bataklıktı. Öy le bir bataklıktı ki, hayvan tezekleriyle karışan garibülrenk çamururidan, iğ - renç kokular yükseliyordu. Çoculk, böy le bir yere girmekten çoktan vazgeçti- gimizi anladı, galiba.... — Amca, dedi isterseniz siz burada durmn, ben size atı getirivereyim.. Ve cevabımızı. beklemeden, tünelin berbat yolunda seke seke koştu, göz - den kayboldu. Beş dakika bekladik. Beşinci dakika- nım sonunda, yedeğinde at olduğu hal. de, çocuk tünelin dibinde göründü. Ba- basının, artık tüyleri dökülmüş, ihtiyar atını çeke çeke önümüze getirdi. — Görünüşü pek iyi Weğil amma, doğrusu mükemmel hayvandır bizim as. lan, diye methetmeğe - başladı.. Hayvanr avluda bir kaç kere dolaş - tırdıktan sonra, gene yedeğine alarak, getirdiği yoldan gerisin geri götürdü. Bu sırala kulağımıza garip bir ut sesi çalınmıştı. Sesin geldiği ciheti ta . yin ettikten sonra, orada bulunan oda- ya doğru yürüdük. Oda kapısı sazki bizi bekliyormuş gibi, tam bu srradt ar. dına kadar açıldı. Deminki #es daha va- zih, daha güzel işitilmeğe başlandı. Adımlarımızı sıklaştırıp odaya yak . Taşınca, gördüğümüz manzara pek ga- ripti.. Fevkalâde loş, karma karışık bir oda.. Övle bir oda ki, zemin tahtaları rutu- betten çürümüş, ve altındaki mahzene doğrü iki insanm - bir arada sığabilece. ği büyüklükte çök'ntüler olmuş, delik- ler açılmış, bu deliklerde caki liyenler, teneke parçası veya tahtalarla örtülmüş. İki köşede tahta sumyalarının üzerle . rine yatak yerine, yırtık pırtik, binbir parça olmuş yorgan sekileri atılmış iki krayola görünüyordu. Taşhan avlusundaki - bir tünel, samanda ahırın da kapısıdır ayni 'Ters çevrilerek iskemle vazifesi gö - ren bir kovanın üzerinde oturarak, tam burasını hazin harin çalan bir gencin yanında, biraz daha yaşlı zavallı bie adamcağız oturmuş, davul gibi şişmiş sol ayağını içi bombaş bir çamaşır leğenine koyarak, bir şeyler yapıyor, o- nun yanında üçüncü bir arkadaşları ise kendisine yardım ediyordu. Yukarıki resimde de göreceğiniz bu manzarayı evvelâ hayretle, sonra da mer hametle seyrettik. Yarılıya! — Geçmiş olsun, dedim, ne oldu? İ OLZLİL A odalardan birisinde böyle bir manzara karşalaştım Yüzüme baktı; — Tuğla düştü yapıda, dedi. Ben rençberim de.. — Tazminat filân verdiler mi? — Ne gezer efenidim. —— Nerede oldu bu kaza! — Belediyenin karşısında yeni yapı - lan apartımanın birisinde.. Rüm usta - mıza söyledim. “İyi ol da öyle gel,, de- di. Hılbı:ıki kaç gündür koyun Meriti bastırıyorum, bastırıyorum, şu körolası giş İnmiyor ağrı durmuyor.. Zavallının vaziyeti hakikaten acına - cak halde idi, Kendisine doktora, bas - taneye gitmesi için bir yığın nasihat ver dim. Orada doktorların bedava bakacak larını ve yarasını bir an evvel iyi ede - ceklerini uzun uzun anlatım. — Haklısınız, teşekkür ederim nasi- Batlerinize, dedi. Yarm mutlak Cerrah paşaya gideceğim, O bunları söylerken, bir saniye ken di kendime düşündüm.. Zavallı adam, ayağına günlerce sıcak bir pansuman bi iyor ki: A , Sadrâzam lbrahim Paşsa Kanuni Süleymanın gördüğü bir rüya neticesi idam edildi Osmanoğullarının, sadrazamların, ileri gelen ricalin, şunun bunun para . sına, malına, cariyelerine göz koyarak mü sadere ettirmeleri bir âdet balini almış- tı. O devirlerde kimse parasıntdan, ma . lından, köle ve cariyelerinden emin de- ğildi. Padişah, sadrazam ileri gelen ri- calden biri, falanın malına, filânin ca. riye ve kölelerine göz koydu mu, he - men adamlarına bir emir verir, hepsini elleriniden aldırırdı. Kimae şikâyet ede- mecz; — Gözünlün üstünde kaşın var! de. mez, deyemez, korkardı. Çünkü, sonun- da malından, parasından - okduğu Bibi, canından olması, kellesinin cellâde tes- lim edilmesi ihtimali vazı. Büu kötü, bu münasebetsiz hareket ilk defa Kanuni Süleyman devrinde başla. mıştır. (941). Sadrazam İbrahim Paşa bu hareketi muvafık görmüş, teşvik et- miştir. . tbrahim Paşa İran seferi münasebeti- le Bitlis taraflarına tayin edildiği za . man Defterdar İskender Çelebi kâhya - lik vazifesiyle maiyetine verilmişti. O zamanlarda köle beslemek, okutmak, terbiye etmek, içlerinden aldam yetiştir- mek bir moda halini almıştı. Ricale mah sus bir moda.. Sadrazam İbrahim Paşanın dört yüz, İskender Çelebinin ise altı yüz kölesi vardı. Paşa, Çelebiyi kıskandı, kendi . sifden fazla kölesi olmasını çekemedi. Bütün gefer esnasınlda kâhyanın izzeti - nefsini kıracak hareketlerde bulundu . O devirde aleyhinde bir cereyan uyan - dırdı. Tebrizin zaptından sonra ordunun uğradığı müşkülâtr Çelebiye yükledi. Muvaffakıyetsizlikte kâhyanın en bü . yük âmil olduğunu padişaha bildirdi. Jurnal hemen tesirini gösterdi: Ka. nun?, İskender Çelebinin arzledilmesini emretti. Sadrazam İbrahim Paşa bununla. da kalmadı, tezviratını daha ileri götürdü. Çelebinin hakkında binbir yalan uydur- du etrafa yaydırdı. Halebe dönüşünde ne kadar malı, parası, emlâki varsa mü. sadere edildi, köleleri saraya alındı. Kendisi de çarşıda asılmak suretiyle öl- dürüldü. Kanuni, fskenider Çelebinin idam e- dildiği günün akşamı bir tüya gördü: Çelebi padişahın huzuruna Çıkryordu. Kötü ahlâkir bir vezirin yalanlarına inanarak, devletine, milletine hirmet et mekten başka bir şey düşünmiyen sadık bir bendesi hakkında ölüm kâararı verdi. Riniden dolayı Padişaha lânet ediyordu. Sonra da üzerine doğru yürümüş, boy- nuna bir kement atarak onu boğmak is- temişti. Padişar korku ile uyandı. Ve ertesi günü saraya gelen sadrazam İbrahim paşayı boğdurdu.. Hüseyin Rüştü TIRPAN Iş yerlerinin dahili talimatnamesi Tetazbul Mült Sanayi Birliğinden: İş kanunu mucibince, iş yerlerinin yapırı. ya mecbur oldukları dahili talimatnsme nu. müunesi Birlik tarafından bazırlanmıştır.. Bu talimatname, bazı gazetelerin yazdığı gibi fatanbul İş Bölgesi Axalrliği tarafından tasdik edilmiş değildir. Bu talimatname, birlik merkezinde topla. nan muhtelif aanayi grupları mümaasillerile hukuk müşavirlerimiz — tarafından 15 eylül 8837 tarihli Resmit gazete ile neşrolunan ta. mime istinaden tanzim edilmiştir. Alâkadarların mevcut talimatnama Büreti, Bi birlik merkezinden kopya — etmeleri ilân olunur. le yapamamıştı. Öyle ya, su bulsa, teş F - a— ateş bulsa su bularnamıştır ki burada... Bu sefalet yuvasında konuşacağımızı konuştuktan, göreceğimizi gördükten sohnra, söz odanın vaziyetine intikal et- ti. Anlattıklarına göre bu kimaesiz a- damcağızlar buraya üç lira kira veriyor- larmış. Ve sırasına göre dört, #rrasına Böre de beş, altı ikişi hep bu odada ya tarlarmış... Döşerenin çürüklüğüne, de liklerine, rütubete, bütün bakımsızlığa rTağmen onlar odalarından pek memnun görülüyorlardı. Geldiğimizdenberi her an veni bir sefalet manzarasiyle karşılaştığımız Taş handan, kerklimizi caddeyo dar attık., Yolda fotoğrafçı arkadaşa : — O odadan, memnun - kaldıklarını, nasıl söylüyorlar, hâlâ anlayamıyorum? dedim. Arkadaşım — Nasıl memnun kalmasınlar, bira - der, diye cevap verdi. Hesap etsen yat- tıkları yer öçin verdikleri paranım gece Tiği altmış parayı bulmaz, Eh bu da İs- tanbulda iki bardak sudan daha ucuz - dur, HABERCI