13 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sıo) yıya iapa Malfım old ir “narkos,, diye yazmış. bir B UBU üzere, bu, “uyuşturucü Ayku,, Dİn suni surette tevlit ettiği ©e0 v lhadır:; Fransızcası “nar- bir he ? c_i'g" lisanlarda kullanılan Bu Ee%fmıel kelimedir,. lhha_brmî'u okuyup da anlamayan bir — Şi " İedi e lüzüum var böyle şeylere? - Ha Güzetelere, yle şey İrleri her kesin anlayacağı Bilme, *lmal değil midir? M Siz de bu fikirde misiniz? ilim, zulî: - Yyani şimdiki muharrir nes Ttak moda:“ndan evvel - lügat parala "ıuh babi S1 vardı. Halkın anlayacağı Yahuş "am Varğfen anlamayacağı “ma,, Tye « h » kelimeleri kullanılırdı. Gü- K Tşid,, “şems,, koyuna “ganem,, A—kh * .denîrdi_ nıa%ü"hfnı bu tarza isyan etti. Tam kat gp Pir akslilâmel hasıl oldu. Fa- îir“a €tmeli ki, bu aksülâmelde de, Ştrr, Biri '“ü*i cihetten: Sin; h;lk:man uzun tümle kullanılma- İeng; | 1 ©P basit şekilde fikirler söy- Öte v _k:nusu. * “Her ne bahasına olursa ol- Dengi Mayan kelime kullanılma- z ş_l_ı_eu. Bu iki usul de, bir za- irdi. v“'*;eyî sade suya lâpa haline Ve hi * bu lâpa, Osmanlıcanın ağır » odi * Sin | ş __ati manevi yemeklerile bo- Müddet tür midemize, doğrusu, bir TÜk, 4 Yakı gibi şifali geldi. Temizlen- “Mamile dezintoksike olduk. für h nt 'bu-' devre eriştik ki, artık kül- Vetiş gıâ';mlz: gürbüzleşmek için, kuv- di Öyle b_lal' istemeğe başladı. Ve şim- a İT devirde bulunuyoruz işte: İtmek ; Elâk, en çapraşık fikirleri söy Virgün Stiyoruz. Buntü için, bol bol telaş 06 noktalr virgülleri, paran- lek;zt;fnaklan, keşidelerile, bazan l Okuz satırlık cümleler kullan 8P eder, Teretime esnasında bo- fak cüpîlrçalamk olmaz. Her lisanda Öyle m.e olarak bir fikri Türkçeye de p B':-'-'i_lrmek. Yeni Türkçeyi her kalı- l Mak, alıştırmak Tâzımdır. Ra ıçî_n Orhan seyfinin nazımda, lrinin Yomanda ve gazete fık- M makalede en güzel nümune- “Tek bizi alıştırdıkları kolay, *ürn;ı Takulak suyu gibi hafif ifade kar;—_ ğ N uzaklaşanlar olursa, onlara eıe“dalş bükmiyelim, İ Yeni kelime hususunda,, hhler vdllde kullanılan beynelmilel ta- b aî'_kî. bunlar, yavaş yavaş lisa- %Cbu - Şlrmektedir. Ve girmeleri de hu “ir. Aksi takdirde, mevkut mef terap ” Söylememek yahüt da kulağını Belir, *N gösterir gibi söylemek lâzım rîc; arın x b Ver Si “t:îîe-ıâ öyle bir dil tasavvur edin ki, İş: kelimesini henüz benimseme- “ken diu?dan bahsetmek lâzım gelince k“îmg_._;gıden araba,, diyor. Yahut araba yuvarı * Yok, “Tekerlekler düzerinde &i & büyük kutu,, diyor. kqim halk tarafından anlaşılmayan hö)'le , kullanılmasın,, - demek - lisanı ç bu; hale sokmaktır. e kîıı:ı lüğat paralamayla şimdiki lü- b ZErl'_a“maımn arasında nisbet ve Kaij Yöktur. Zira eskisi, basit ve bip Üa Mevcut bir mefhumu meçhül ! 'Me ile ifade etmekti. Şimdiki bi , Timsemeğe mecbur olduğumuz “İhumu, kullanmaktır. Rüzete tahsilli bir Fransız, mecmua, Cüta h Okuduğu vakit, arada sırada lü- de ga ç Mak mecburiyetinde kalır. Biz Unun böyle olması zaruridir. Ie,%îh"rirler, fikirlerini sade suya söy okuyu_m%buriyctini hissetmesinler. f-'it h Cular .da, yazıların behemehal va- ııtemeninsefıyesmden aşağı olmasını &eh :ı;;?îfl"dîmağmm vereceği en yük Te de Sulümn karie arzedilmesinin biz- Yükser; det Jolması okuycu sevives'ni Scektir. ( Vâ-NüN aş'ıhlt tayyarecilerin elerine ikramiye Zaş, Ükümet Karamürsel tayyare ka- 'Kinîı y !_ehit düşen pilot Ekremle ma- İktam:, — Min ailelerine beşer b'n lira Bunu:e Verilmesine — karar vermiştir. a Sin meclise bir kanun teklif pı]“aknr. Lülelideki Taşhanın avlusu tam bir anırdır.z ( İstanbul konuşuyor ! Geceliği altmış paraya bir oda tutmak İster misiniz? Lâlelideki Taşhana gidiniz! Yazan : Haberci Düzünelerle ailenin, yüzlerce kişinin oturduğu Taşhanda konuşacak adam bulmak için ne kadar müşkülâta uğradı- gımızı bilemezsiniz. Sanki herkes bizi görmüş te evlerine kapanmıştı, Mey. danda kimseler yoktu. Yalnız birkaç ço cukla, bir kaç ta kadın bulabilmiştik, Onlarla, dün yazdığımız gibi konuş - tuktan sonra, babasının seyyar satıcı olduğunu söyliyen çok zeki ve güler yüzlü bir çocukla ahbaplığı ilerlettik, Ve kendisine bu handaki ahırın nerede olduğunu sorduk. Çocuk bizi yukardan aşağı indirdi. İlk evvelâ gezdiğimiz pislik içindelri av- luya götürdü, Ve buralda sizin yukarıki resimde de gördüğünüz gibi, tıpkı tü . nele benziyen dar bir geçidi göstererek: — İşte, dedi, ahırlara buradan gidi - lir.. Maamafih ahır deyince öyle sahici: ahır sanmayın. Hayvanların yatacakları, daha doğrusu şöyle s ğınacakları bir yer işte o kaldar... Tünele doğru yürüdük. Karanlık ağ- zından içeri doğru bakınca, hayret ve tiksântiden dona kaldık. Tünelin niha - yetinde tekrar sağa dönerek, sözd? ahır lara uzanan yol, tam bir bataklıktı. Öy le bir bataklıktı ki, hayvan tezekleriyle karışan garibülrenk çamurunkları, iğ - renç kokular yükseliyordu. Çoculk, böy le bir yere girmekten çoktan vazgeçti- ğimizi anladı, galiba.... — Amca, dedi isterseniz siz burada durun, ben size atı getirivereyim.. Ve cevabımızı beklemeden, tünelin berbat yolunda seke seke koştu, göz « den kayboldu. Beş dakika bekledik. Beşinci dakika- nın sonunda, yedeğinde at olduğu hal. de, çocuk tünelin dibinde göründü. Ba- basının, artık tüyleri dökülmüş, ihtiyar atını çeke çeke önümüze getirdi. — Görünüşü pek iyi ideğil amma, doğrusu mükemmel hayvandır bizim as. lan, diye methetmeğe başladı.. Hayvanı avluda bir kaç kere dolaş - tırdıktan sonra, gene yedeğine alarak, getirdiği yoldan gerisin geri götürdü. Bu sırada kulağımıza garip bir ut sesi çalınmıştı. Sesin geldiği ciheti ta . yin ettikten sonra, orada bulunan oda- ya doğru yürüdük. Oda kapısı sarki bizi bekliyormuş gibi, tam bu sıradı âr. drna kadar açıldı. Deminki ses daha va- zih, daha güzel işitilmeğe başlandı. Adımlarımızı sıklaştırıp odaya yak . laşınca, gördüğümüz manzara pek ga- ripti.. Fevkalâde loş, karma karışık bir oda.. Öyle bir oda ki, zemin tahtaları Tutu- betten çürümüş, ve altındaki mahzene doğru iki insanım b'r arada sığabilece. ği büyüklükte çök'intüler olmuş, delik- ler açılmış, bu deliklerde eski liyenler, teneke parçası veya tahtalarla örtülmüş,. İki köşede tahta sumyalarının üzerle - rine yatak yerine, yırtık pırtık, binbir parça olmuş yorgan eskileri atılmış iki krayola görünüyordu. b , T v Taşhan avlusundaki bir tünel, ayni di kendime düşündüm.. Zavallr adam, ile samanda ahırin da kapısıdır Ters çevrilerek iskemle vazifesi gö - ren bir kovanım üzerinde oturarak, tam burasını hazin hazin çalan bir gencin yanında, biraz daha yaşlı zavailı bir adamcağız oturmuş, davul gibi şişmiş sol ayağını içi bombaş bir çamaşır leğenine koyarak, bir şeyler yapıyor, o- nun yanında üçüncü bir arkadaşları ise kendisine yardım ediyordu. Yukarıki resimide de göreceğiniz bu manzarayı evvelâ hayretle, sonra da mer hametle seyrettik. Yaralıya! — Geçmiş olsun, dedim, ne oldu? odalardan birisinde böyle bir manzara karşalaştım — Tuğla düştü yapıda, dedi. Ben rengbel'hn de.. — Tazminat filân verdiler mi? — Ne gezer efenlidim. — Nerede oldu bu kaza! — Belediyenin karşısında yeni yapı - 3 —. ıı——ı.--—..ı——_.—..__._—____— Sadrâzam lbrahim Pasa Kanunt Süleymanın gördüğü bir rüya neticesi idam edildi Osmanoğullarının, sadrazamların, ileri gelen ricalin, şunun bunun para . sına, malına, cariyelerine göz koyarak mü sadere ettirmeleri bir âdet halini almış- tı. O devirlerde kimse parasınldan ma . lından, köle ve cariyelerinden emin de- ğgildi. Padişah, sadrazam ileri gelen ri- calden biri, falanım malına, filânın ca . riye ve kölelerine göz koydu mu, he - men adamlarına bir emir verir, hepsini elleriniden aldırırdı. Kimse şikâyet ede- mez; — Gözünün üstünde kaşın var! de. mez, deyemez, korkardı. Çünkü, sonun- da malından, parasından olduğu gibi, canından olması, kellesinin cellâde tes- lim edilmesi ihtimali varldı. Bu kötü, bu münasebetsiz hareket ilk defa Kanuni Süleyman devrinde başla. mıştır. (941). Sadrazam İbrahim Paşa bu hareketi muvafık görmüş. teşvik et- miştir. * İbrahim Paşa İran seferi münasebeti- le Bitlis taraflarına tayın edildiği za .. man Defterdar İskender Çelebi kâhya - lık vazifesiyle maiyetine verilmişti. O zamanlarda köle beslemek, okutmak, terbiye etmek, içlerinden aldam yetiştir- mek bir moda halini almıştı. Ricale mah sus bir moda.; Sadrazam İbrahim Paşanın dört yüz, İskender Çelebinin ise altı yüz kölesi vardı. Paşa, Çelebiyi kıskandı, kendi « sifiden fazla kölesi olmasını çekemedi. Bütün sefer esnasınlda kâhyanım izzeti - nefsini kıracak hareketlerde bulündü . O devirde aleyhinde bir cereyan uyan - dırdı. Tebrizin zaptından sonra ordüunün uğradığı müşkülâtr Çelebiye yükledi. Muvaffakryetsizlikte kâhyanın en.bü . yük âmil olduğunu padişaha bildirdi. — Jurnal hemen tesirini gösterdi: Ka. nuni, İskender Çelebinin azledilmesini emretti. Sadrazam İbrahim Paşa bununla. da kalmadı, tezviratını daha ileri götürdü. Çelebinin hakkında binbir yalan uydur- du etrafa yaydındı. Halebe dönüşünde ne kadar malr, parası, emlâki varsa mü. sadere edildi, köleleri saraya alındı. Kendisi de çarşıda asılmak suretiyle öl- dürüldü. Kanunf, İskenlder Çelebinin idam e- dildiği günün akşamı bir rüya gördü: Çelebi padişahm huzuruna çıkryordu. | Kötü ahlâklr bir vezirin yalanlarma inanarak, devletine, milletine bizmet et mekten başka bir şey düşünmiüyen sadık bir bendesi hakkında ölüm kararrı verdi. ğinlden dolayr Padişaha lânet ediyordu, Sonra da üzerine doğru yürümüş, boy- nuna bir kement atarak onu boğmak is- temişti. Padişar korku ile uyandı. Ve ertesi günü saraya gelen sadrazam İbrahim paşayı boğdurdu.. Hüseyin Rüştü TIRPAN lan apartımanın birisinde.. Rum usta - mıza söyledim. “İyi ol da öyle gel,, de- di. Halbuki kaç gündür koyun derisi bastırryorum, bastırryorüum, şu körolası şiş inmiyor ağrı durmuyor.. Zavallının vaziyeti hakikaten acına - cak halde idi, Kendisine doktora, has - taneye gitmesi için bir yığın nasihat ver dim, Orada doktorların bedava bakacak larını ve yarasını bir an evvel iyi ede - ceklerini uzun uzun anlatım. — Haklısınız, teşekkür ederim nasi- î'fatlcrinizc, dedi. Yarm mutlak Cerrah paşaya gideceğim. O bunları söylerken, bir saniye ken ayağına günlerce sıcak bir pansuman bi İş yerlerinin dahili talimatnamesi İstanbul Mült Sanayi Birliğinden: İş kanunu mucibince, iş yerlerinin yapmı. ya mecbur oldukları dahilt talimatname nu- munesi hlruk tarafından hazırlanmıştır.. Bu talimatname, bazı gazetelerin yazdığı gibi İstanbul İş Bölgesi Âmirliği tarafından tasdik edilmiş değildir. Bu talimatname, birlik merkezinde topla. nan muhtelif sanayi gruplart mümessillerile hukuk müşavirlerimiz — tarafından 15 eylül 93T tarihli Resmi gazete ile neşrolunan ta. mime istinaden tanzim edilmiştir. Alâkadarların mevcut talimatname süreti ni birlik merkezinden kopya olunur, - etmeleri ilân le yapamamıştı. Öyle ya, su bulsa, ateş ateş bulsa su bulamamıştır ki burada... Bu sefalet yuvasında konuşacafımızı konuştuktan, göreceğimizi gördükten sonra, söz odanın vaziyetine intikal et- t Anlattıklarına göre bu kimsesiz a- damcağızlar buraya üç lira kira veriyor- larmış, Ve sırasına göre dört, sırasına göre de beş, altı kişi hep bu odada ya tarlarmış... Döşemenin çürüklüğüne, de liklerine, rütubete, bütün bakımsızlığa rağmen onlar odalarından pek memnun görüüyorlardı. Geldiğimizdenberi her an veni bir sefalet manzarasiyle karşılaştığımız Taş handan, kenldimizi caddeye dar attık.. Yolda fotoğrafçı arkadaşa: ; O odadan, memnun kaldıklarını, nasıl söylüyorlar, hâlâ anla o vaprş ylüy yamryorum? Arkadaşım — Nasıl memnun kalmasınlar, bira - der, İdiye cevap verdi. Hesap etsen yat- tıkları yer için verdikleri paranın gece liği altmış parayı bulmaz, Eh bu da İs- tanbulda iki bardak sudan daha ucüuz - dur, ı HABERCI

Bu sayıdan diğer sayfalar: