Iki taraflı vazife _ “Biz otarşist değiliz: fakat Türkiyede ekonomik şartlar mevcud, ve milli ekonomi bakımından, yapılması kabil veya zaruri her şeyi yapmak ve yaptır. mak azmindeyiz.,, “Kendi kendine kâfi gelme” diye izah ettiğimiz otarşistlik, bazı rejimle. rin davası olmuştur. Hattâ bu yüzden, büyük harpte olduğu gibi, en acı sı. kıntılar yeniden başlamıştır. Her mem leketin kendi şart ve ihtiyaçlarına göre alacağı tedbir ve kararlara asla karışmayız. Bizim milli zaruret ve menfaatle. rimiz başkadır: cihan piyasaları ile alış verişte bulunacağız. Mal satacağız ve mal elacağız. Fakat üretim ve yoğaltım şartları elverdiği zaman, endürstriyi tesis etmekte de kusur etmiyecejiz. Türkiye yeni bir baca kur. makla, cihan piyasasından herhangi bir malın daha müşterisi eksilmiş zanno. lunabilir; halbuki her yeni endüstri mcmlekette harcket ve refah uyandırıp, umumi satmalma kabiliyetine derhal tesir etmek'e ol'uğundan bilâkis, Tür. kiyenin müşterilik değer ve kuvveti arlıyor. Türkiye pararıma 'dışardan her gün daha az dokuma giriyorsa da, her gün daha fazla elektrik malzemesı alı. yoruz. « Veya zaruri her şey!” sözü ilk ham'ede milli müd-fsayı hatıra getirirı Biz tam ihtiyaç olduğu zaman, bazı silâhlar için, bütün satış kapılarının SIMSI. kı kapanmakta olduklarını görmüşüzdür. Esasen bir takım memleketleri, eko. noömik şartlar elverişli olmasa bile, bazı İşlerde budur: milli müdafaa ihtiyaçlarımın temininde başkalarına tâbi kalarak gene tam bir emniyet hissi duymak imkânsızdır. Türkiye gibi ekonomi davasını hiç kimsenin zararıma olmıyan, bilâkis, kendisinin enternaşyonal alışveriş alem inde daha kuvvetlendirici, makul usul. lerle yürüten devletler hakkında, büyük piyasalar dikkatli davranmalıdırlar. Yalnız satmağı, ve ihtiyacın cebirlerini veya imkânlarmı kullanarak istedikle. ri gibi satmağı değil, bol almağı, ve bu Suretle, otarşizm davası yerine inter- döpandance davasımna hak kazandırmağı düşünmelidirler. herhangi bir otarşiye sevkeden — sebeb (Ulus) Fransız gazetelerinin Türklü k aleyhindeki bazı neşriyatı KURUN'da NTAKYA patriği — Kardinal — Gebrlel Tappoulnin Parisi ziyareti, “L'İntransi geant,, ve “Paris , Solr,, gibi bir takım Fran. sız gazetelerinde Türklük aleyhine bazı neş. riyata sebebiyet vermiş. bulunuyor. Fransız gazeteleri, patriğin, Osmanlı imparatorluğu- na karşı olan hiyanet mahiyetindeki fanli, yetlerinden, Osmanlı imparatorluğunu yerin dibine geçirir bir surette bahsediyorlar. Asım Us, bu neşriyat etrafında diyor ki: “Şüphesiz bu türlü neçriyat pek yersiz ve pek çirkindir; fakat bizim fikrimizce bu neş. riyatın yersizliği ve çirkinliği — derecesinde mühim olan bir nokta vardır ki bu da Antak yada oturması itibarile Hatay işlerile alâka. sı tabil bulunan Gabriel Tappoulinin Türk . Fransız anlaşması esasları dahilinde intiha, bata başlanacağı — bir sırada — ve şüphesiz resm! bir davet üzerine — Fransaya gitmiş olmıııdn- Biz Antakya Patriğinin bugünkü ahval ve ıarut altında Parise gidişine ve o. rada Fransız gazeteleri tarafından ,mMuhak, kak bir telkin eseri olduğu açıls olan nüma, yişkârane neşriyat yapılışma bir mana Vvere medik; daha doğrusu verdiğimiz — manayı Türk - Fransız dostluğunun — tabli icapları ile uygun göremedik, Gabrlel Tappouinin Paris ziyareti Fransız devlet adamlarınımn arzularma uyguün öolma. saydı Hatay intihabatı başlıyacağı bir sıra. da Türk — Fransız dostluğu ile telif edile. miyecek olan bir vaziyete meydan vermemek için elbette kendisine telkinat yapılırdı. ve umum! harp içinde Fransızlar lehine olarak Ziraf kalkınma yolunda: Devlet nümune çiftlikleri CUMHURIYET” de UNUS NADİ, Türkiyede en başta zira, ate ehemmiyet verilmesi lüzımgeldiğini kaydederken, Celâl Bayarm programındaki “Memleketin kudret ve refahımı — arttırmak, ziraatte kalkınmağa bağlıdır.,, — cümlesine işaretle diyor ki: “Programın ziraat faslında da izah olun. duğuna göre Atatürk bu sahada — tutulacak yolu göstermiştir. Bizzat ziraatle iştigal e- | derek ortaya övünülecek esaslat koymuş o. lan Atatürkün geçen yıl bütün çiftliklerini millete hediye etmiş oldukları — malümdur. Türk inkılâp tarihinde en büyük modellerden biri olarak dalma minnet ve şükranla yad e. dilecek bu yüksek hareketi — hükümet lâyık olduğu ehemmiyetle karşılamakta ve Atatür kün izinde yürüyerek ondan devir aldığı u- sulleri daha ziyade genişletilmiş şekillerile tatbikte devam eyliyeceğini tasrih eylemek. tedir.,, Yunus Nadi, bundan sonra, — Ankaradaki Para değiştirme kolaylığl AKŞAM'da : SKİ yirmibeşlikler, bronz on kuruşluk. lar bu aym sonunda piyasadan kalka, cak. Ay sonuna kadar herkes, elinde mevcut bu kabil paraları Ziraat bankaşma gidip biz. zat değiştirmek mecburiyetinde.. “Akşam,,m “Dikkatler,, müharriri diyor ki: “Tramvay, vapur vesair nakliyat vasıtala. rmın biletlerini alırken bir lira veriyoruz; paranın üstünü, üç hafta sonra plyasadan Sabalı gağyeleleri Te W9 Osmanlı devleti aleyhinde hiyanet yapmak cesaretini göstermiş olan bu papazın dâ e. fendileri tarafmdan yapıldcak — bu telkinat üzerine seyahatini tehir edeceği şüphesizdi. Bizim de bu hüdise Üzerinde böylece duü. ruşumuzun sebebi Fransız efkârı umümiüye- sini vaktinde uyanık bulunmağa davet et. mektir: Zira Atatürkün daha geçen hafta B. Millet Meclisi kürsüslünde söylediği açılış nutKü*NÜrkiyü İle Fransa arasındaki dostluk müngaşebetinin bundan sonraki üölçüsü Fran. sanm Hatay işinde takip edeceği tavrı hare. keto bağlı olduğunu çok açık olarak göster. miştir. Eğer Fransız gazetelerinin 'Gabrlel Tappou inin şahsı etrafında neşriyat yaparken Türk lük aleyhindeki hissiyatlarına geniş bir ce. reyan vermemiş olsalardı bu papazım bugün lerde Parlise gitmiş olduğuna — ve intihabat nihayet buluncaya kadar orada kalarak U. mumi harp içindeki meşum — faaliyetlerini şimdi Türk — Fransız dostluğunu korumağa hizmet etmek süretile unutturmağa çalışa. cağına hükmedecektik. Bununla beraber bu imkân kapısı henüz kapanmış değildir. Bu. nun yolu da Antakya patriğinin intihabat neticesi alınmcaya kadar Fansada kalması. dır. Fakat böyle olmaz da bu adam intihabat başladığı zaman tekrar Antakyaya dönerse bu hareketi Hatay Türkleri aleyhinde Pariste | kurulmuş bir sulkast hareketi şüphesi ister istemez hâasıl olur ve zannederiz ki bu tarzda bir şüpheye mahal verecek bir vaziyetin mey dana gelmesi Türk — Fransız — dostluğu- nun inkişafı için iyi bir şey değildir.., Gazi Orman çiftliğinde vardan muyaffakl. yetli netlceleri, zirante tlverişli olmryan bu topraklarım sekiz ön yıl içinde nasil bir ma- mure haline geldiğini, bütün Anadolu, yay- lâsımda hububatın en iyi cinslerinin Orman çiftliğinde yetiştirildiğini anlatıyor ve yazı. sınâ şöyle devam ediyor: “Demek ki çalışılımca, hususile — bilinerek çalışılınca azçok zor bir İş olan ziraatte dahi istenilen servet ve refah neticelerine muvaf. fakiyetle varılabilirmiş Zaten Atatürk, mem leketin muhtelif iklimlerindeki — müteaddit çiftliklerile işte bu neticeleri almak ve on. ların nasıl alındığını nümüne olarak millete | göstermek istiyordu. Kendi davası ispat ve kendi maksadı islihsal ölunduktan — sonra memlekete nümüne olarak gösterilmekte de vam edilmek kayıt ve şartile Atatürk bütün bu çiftliklerini millete hediye etti.. İşte hü. kümet ziral ıslahatta Büyük Atamızdan al. dığı bu esaalarm ayni hızla idamesini Üzerine almış ve onları tevsi ederek yürütmeği va. zife bilmiş bulunuyor.,, kalkacak olan yirmibeşlik — nikel ve önlük bronz bozukluklarla iade ediyorlar. Halk forden Ziraat bankasımna baş vurup gişelerin Önünü yirmi otuz kuruş değiştir. mek Üzere kalabalık edeceğine, bu gibi umu. mi hizmet müesseseleri halktan topladığı hükmü geçmiş paraları toptan bankaya ver. meli ve bilmukabele yeni paraları dağıtma. lıdır. Rame Şu kadarcık bir tedbir almamıyor mu?,, j < GASi gwmm—ıw Konuşma Yazan: Hüseyin Rüştü Hangi devirde olursa olsun, şair . ler, Ramazanı bir türlü sevmemişler, Ramazandan hoşlanmamışlar, oruç ha linden şikâyet etmişlerdir, Buna rağ- men hemen hepsi de (Ramazaniye) ler yazmışlardır. “Caize” koparmak mak- sadiyle... Enderunlu Vâsıf meşhur (Ramaza. niye) sinde: Yevmi şek niyyetine şıra satarken yârüân Sıkboğaz etti bizi şahnei şehri Rama. gan Elde işkembe fener, arkada zenbili sd.. hur, Gece faslında şikemharlarındır seyran Beyitleriyle Ramazanı tasvir ettik. ten sonra, zamanının bazı şairlerini hievederek diyor ki: Kaldırım taşları altında birer şair Dameni alüdei çirkâbı hezeyan Vâsıf'ın caize temennisile biten bu çok meşhur kasidesi, eski devrin Ra- Mazan telâkkisi ve şairin şikâyeti nok ftai nazarından hayli enteresandır. Aşkı “girdab”, hicranı “şiir”, ta. hassür ve belâyı “aşk” yapan Fuzuli, içkiye olan hasretini oruçlu neşvesile' avutamıyan bu bağrı yanık şair de: Ramazan ayı gele açıla cennet kapısı | Ne revakim ola meyhane kapısı bağlı! / Diyor. Bundan da anlaşılıyor ki, şi. irinde, aşk ruhları çeken bir uçurum, ve dünyayı kaplıyan bir seyyale olan, melâli kalpten çıkan bir alev ve kalp. dere giden bir sızı yapan Fuzuliyi kor:x yorgunluğu değil, WM Ramazan oldu budur vehmi Fuzulinin . kim, Nice gün içmeye mey zühd ile ta ki -tuta hü! Şatareti mistra şekline koyan, şuh. luğu, billür bir şiir yapan, gülüşü ke- lime balinde tebellür ettiren Nedim de Ramazan dostlarından ve Ramaza. nı sevenlerden değildir. Ramazanım i. ki kişinin şahitliği ve birinin “hilâli azanı müşahedesi,, üzerine bir . denbire ilânını; Olacak oldu hemen çare ne şimden Ş sonra Edelim hükmü kaza destine teslimi zimam beytiyle kaderin bir cilvesi, bir darbe. si telâkki &diyor. Nesiminin şu beyti de - itikadımca, OTUÇ Ve namaza dair yazılan şiirlerin en güzellerindendir: Gel, gel ki savm ve salâtın kazası var Sensiz geçen samanların amma kazası yok. Ziya paşa da, Ramazanm bahara raslamasından istifade ederek: Kokladup bana gülruk bozdu o mah orucum Bu sene tesadüf Ramazan bahara düş. vü. Diyor, Sevgilisinin yanağını kokla. makla oruç bozmak, bilhassa bir şair için, ne nefis, ne lezzetli bir iftardır. Ve ne büyük bır nimet!... Türk filozoflarından ve hekim şair. lerimizden Hoca Tahsin gu beytinde Fransızların akşam yemeği manasına gelen (diner) kelimesi arasında bir ibham ve uygunluk düşürmüştür: Dejöne dine zarar 'ma getirir, Ramazanı tutabilsem yer idim. Son devrin en büyük ve yegâne hi. Civ şairi Eşref de bakmız Ramazan i. çin ne diyor: Kizb ile ülfeti yoktur dilimin Olsa da dolma yalancı yutamam Natüvanım o kadar açlıktan Ramazan kaçsa da bir ayda tutamam. Her rübalisinde daima ruhani bir ziyafet ve nüzhet bulunan Ömer Hay- yam, rengin ve zehgin güzelliklerle dolu rübatlerinde Ramazan hakkında şunları söylüyor: “Şıbı.n ııymdı. şarab içme, zira caiz 'Rcımcı an. mahsuben yedim. ——— —— ——— arı. Ramazan ve şaırler Tırpan değildir. Kezalik Receb ayında da iç. me çünkü © Allaha has bir aydır, der. ler. Mademki, Şaban 've Rosceb Alla. hm ve Peygamberin ayıdız. Ramazan. da şarab içeriz, çünkü o bize mahsus. tur.., “Diyorlar ki, Ramazan ayı görün. dü. Artık badenin etrafında dolaşıl. maz, Şaban ayının sonunda o kadar şarab içeyim ki, Bayrama kadar bü. tün Ramazan mest kalayım..,, “Eğer ben Ramazanda oruç yedim. se, Ramazandan haberim vardı zan . netme. Orucun verdiği meşekkat ve yorgunluk tesiriyle gündüzüm gece ol muştu, sahur diye yiyorum.,, Son Acem şairlerinin en büyükle . rinden (Kaani) de Ramazan için şunu yazıyor: “Ramazan bayramı geldi, Ramazan ayı gitti. Yüz şükür ki bu Ramazanı sevmiyenler, onunla ara. sı iyi olmryanlar yalnız şairler değil, bunlarla beraber bazı eski tarikat sa. hipleri de vardır. Meselâ Bektaşiler... Bektaşi Babaları arasında oruç tu. .tanlara hemen hemen hiç Traslanma. “mıştır. Muhibler arasında da oruç tu. tan pek nadirdir. Ramazanla Bektaşi. lerin arası iyi olmadığını gösteren bir 'çok hikâyeler, fıkralar vardır, Bun . lardan birkaçını yazıyorum: Bektaşinin birine: — Ramazanı nasıl çıkardın? Diye sormuşlar. — ÜOtüuz kişi toplandık bir ghnde Cevabım vermiş. &-.& * Hacı Bektaş kullarından Derviş Hasan bir gün mahalle imamına so. rar; — Ramazan ne zaman? — Yarın! — Aman hocam ben dalgınım, unu. turum. Şunu bir kâğıda yaz da ver. İmam bir kâğıda “yarın Ramazan!” diye yazıp verir. Derviş Hasan kâğı. dı büker, tacınım kenarıma sokar. Hasan her sabah külâhını çıkarıp okur: — Yarın Ramazan'.. Nihayet aradan otuz gün geçer, bir akşam toplar atılıp davullar çalın. maya başlar. Bunu duyan baba eren. ler merakla sorar: — Nedir hu toplar, davullar? — Bayram oldu! O zaman elini dizine vurup: — Hay mübarek “Ramazan hay! der. Ne zaman geldin, ne zaman git . tin, Haberimiz bile olmadı! * ** © Bana erenlere sorarlar: — Namazı mı seversin, orucu mq? — Orucu! — Neden?. — Yenir de ondan! . K * © Hacr Bektaş kullarından Derviş Mehmet, Ramazan günü elinde yüz dirhemlik bir şişe, içip içip nara ata. rak yoldan geçerken karşısma devriye cıkar, — Bre zındık, öorüç tütmüyor mu- | sun ? Hazret hemen aklını başına toplaı' Ve cevabı basar: — Onu ayıklar bile zor tutuyor, bu sarhoş halimle ben nasıl tutarım! # * $ Bir gün Derviş Hasana sordular: — Erenler, bu Ramazan kaç gün o- ruüç yedin? — Elli beş! — Nasıl olur canım, Ramazan otuz gündür. — Vallahi oruç yemek çok zevkime |* gitti. 25 gün de gelecek Ramazana —ı.v., | î*ı -Hayata dair |Hakikat Jakikat soldadi! EÇEN gün Fransa'nın sai h raf muharrirlerinden b “M. Thierry Maulnier'nin bir klw okuyordum., M, Maulnier, Action Ö | çaize reislerini takib eden gençleril " | kıymötlilerindendir; bütün fikif 86 ı dağ'arı gibi o da, üzerinde durup %I kid edilecek noktaları bulmağlı sağ'lam gözüken iddiaları çürütmM”? . bilir. Kitabr makul-sözlerle dolü; 1"'4*' men her sayıfasmda: “Doğru!... kı var!...,, demekten kendimizi alanik | işlerde bma: YOrN'Zz... “Sol” larmım yaptığı kus irlar, vaidlerine aykırı harekew ç fiki'lerinde birtakım “hayal” yt E ni yealiteye uymıyan taraflar bu-wıx kab | ve kolaydır. Zaten “sağ” “W hemen daima haklı gözükmeleri, tE” kiditerinin cazib olması, mevzul F böyle kolay olmasından değil midlf Pskat bunlar işin dış tarafl Man,lnier'nin ve fikir arkad tenkidlerini okurken cazib hak.ı olduklarını söylesek bile i den kanaat getirmiyoruz. tenkidler meselenin özüne temıS yor, “Sol” ların yaptıkları işlerde surlar varmış... Doğru ama “sol” * D' dainıa sayruret (devenir) h | yeni bir nizam kurmak istiyorlar, bt ki nizamın haksız, çürük tar isyan ediyor. “Sol”, yaptığı işin 7"' lış, kusurlu olduğunu görünce onü t mir için başka bir yol tutabilir; “sağ” hareketini değiştiremzz, i mevcud olanın, milesses olanın mw fiidir. Onu nasıl yıkar? *“Sol” larm fikirleri daima realw uymuyormuş.. O da doğru; f'”t “gsol", materlalist olduğunu idd'a etti ği zaman dahi bir idealisttir, birtâak? hulyaları tahakkuk ettirmek istiyt' Tealiteyi insan oğlunun isteğine yoğurmağa çalışan bir adamdır. # ten realite dediğimiz de nedir? insir ' nın yarattığı şeyler değil mi? BUB'M etrafımızı çeviren müeasese.er. insel oğlunun'Asirlarla çalışarak f J getirdiği eserler değil midir”? cm mJ artık değiğemiyeceğini, değiştiri! mesi lâzım geldiğini söylemek, oğlunun artık zekâsının, yaratıcıl! nn sonuna erdiğini iddia etmek, 1” san oğlundan timidi kesmek değil T” dir? “Sol”, insandan, insanlıktan dini kesmiyen, onlara inanan ve nun için de tarihteki yapıcıların bi kiki halefi olan âdamdır. “Sağ” lar daima haktan, hakikâ” ten üstün tuttukları birtakım şey bulunduğunu itiraf etmişlerdir. Bun“" için şahsen gayet dürüst, namuslu “ damlar olsalar bile fikren “ahlâkli” değillerdir, çünkü onlar için m “ahlâk” bir gaye değildir. “Sol” ııf ise, şahsi ahlâkları ne olursa 015'”" ahlâkı düşünmemenin doğru olabilet” ğini itiraf etmezler. “Sol”, adalew haktan üstün tuttuğu şeyler bul bile hiç olmazsa bunu söyliyemi demek ki kendi kendine bundan n“' nan, bunun yanlışlığını anlamış 015“ adamdır. “Sağ” daima imtiyazlr zül” reyi müdafaa eden, insanlığın t:ıü)'üı 'bir kısmını sürü —sayan adamdi sol” ise - hareketleri ne olursa sun - insanların bir kısmımın diğer ? B' 'kısmından aşağı kalmasma razı © yan, bu haksızlığa isyan eden ıdW dır. Nurullah A'ı'gg_, Mevlüt j Hıyf' Hicaz defterdarı merhumu kızı merhume Hayriyenin ruhuna İ haf olurimak üzere vefatının kırkn'a 14.11.937 Pazar günü akşamı terB namazından sonra Beyoğlunda Ağa€” miinde mevlüduşerif okunaca.ğ'lnd" i arzu edenlerin teşrifleri rica olunu” Eşi, Kardeşleri, Teyze _(* İKİNCİTEŞRİN — 1987 * » Hicri: 1356 — Ramazan: 9 Güneşin doğuşu Güneşin ııııi' 843 16,53 — y Vakit Sabah Öğle İkindi /.kşam Yatgı İM?” .5.20, 11,58 14,87 16,538 18,28 Ö |