ğ W'-M., Yer f a l açtığımız Yahudile, —a mamaları — demeğe üti bizar :*lı İnatla konuşmak ta. ht Çoğu akit bir hoşmutsuzluk u. V eai MDüzyeleğ FU kendi ları bile MT Göiyoer* Botması burü yahudicesi, * Bele “Alyans İzrallit,, GA tenezzill v l ç ,."“ ı..ı*’uı., kadı,, et çök Iyi öğrendiğim a ABNN aa G Söylüyebildiğim, bir ara, b,:hh. ldtt:h #ttiğim bu çetrefil, ba. O Kularm, kızpıntı bobçasına ben. o;:'m,, KenaAktaki irarlarını gördük KD Baz ga İRİ alamıyorum. z < aA ASK yöke S e tarihi, ne de edett 4 Vüktile İstanbulda, İzmir. Erzete kı çıkarılırken bugün ::“': $ünkü lsan Hann de. M"luku. bBizim “bozmak,, Muş — “Bozeyamel,. lerin GK azlağılır. Fransızca bir © 4 Böyle hareketlendirerek h fükür Nıt':;: mecburdurlar da; 7 AY e $et KUUK AU Bi ble Re Geçen Were Fün, h':! Haberga MRthane mümesellinin söz. ay Yöyim, ı.’:'w—'n zaman, ne yalan a * içinde kaldımı; ne demek Yöluny “İdllyetle el atmazaa bu 0e d * ve Vç ;îlım;';“' Iİ düşünen bütün Türk. | — Çocukluğumda, “Boğazkesen” adını —a Müaleyi bn-:uıcık ortada bir iş | duydum mu, gözümün önünde kotkunç h.?;:ı%!_ verilecek cevap: hayaletler canlanırdı. Karanlık iğri Üürad y B0 olabilir ? büğrü yollarda boğazları kesilmiş a . %&“_Hr hâdise anlatayım. Bu | damlar, elleri kamalı müthiş haydut. GÖt e Ulladarak kulaklarımızı tır | lar karşıma dikilir, ben bu kâbustan fay, Büm gç ÇN edenlere bu bir cevap dilerindea birinin ağzın. & :" urakyada bulunan Yahudiler olduk Sea p Tza gaa C İstanbala koşuşmuşlar. M. t::"" Çışmanın İk günlerin. Tayi aiytem, AĞN dostumün yazıhancsi " blrkaç kişi tailer ve bu hâ, lerino sarılarak: *“— Nasıl yer bu Boğazkesen?,, Diye sorardım. Aldığım cevablara rağmen çocuk kafamda biribirini ko. valıyan düşünceler garip tedaliler ya. ratır ve bir müddet sonra başka ba. hislere atlayıverirdim. G T a N$ * — oyamrrarrei Bi noktaya kadar olan kısmım, İstan. bulun pek az yerlerine nasip olan bir temizlik içinde bulunduğunu yazmış . tım, Boğazkesen caddesi de ayni yolun bir devamıdır. Yol düzgün döşenmiş parkeler ve iyi bir kaldırımla Topha. neye kadar iniyor. Buna rağmen Ye- niçarşı caddesindeki temizlik Boğaz - kesende yok. Yukardak! temizlikten sonra, sık sık hayvan tersiyle kirlenmiş bir cad. de insanm gözüne batıyor, doğrusu.. Bu yoldan sağa, sola ayrılan sokak- larsa İstanbulun hemen her tarafında olduğu gibi biribirinden berbat. Ana caddenin pis olması neden? Gerçi bu- rast arabaların çok geçtiği bir yol, fakat bir veya iki fazla çöpçü herhal. de'bu işi başarabilir. Bouğazkesen de Yeniçarşı kadar iş- lek bir yol. Fakat buradan gelip ge - genlerin hal ve vaziyeti bu semtin da- ba fakir olduğunu derhal meydana vuruyor. Yölüun ortasında, yanlardakl arsalarda, kaldırımlarda bir sürü p? rişan kiltklı çocuk itişip duruyorlar. Boğazkesen caddesindeki fena man- zaraları arttıran şeylerden birisi da yukarda reamini gördüğünüz arsadır. Hayli büyük olan meydanlık bermutad çöplük halini almış ve içinde çocuklar yüvarlanıp duruyorlar. Caddede birkaç tane alçı İşleriyle , uğraşan dükkân var. Bunlar, başta A. tatürk büstü olduğu halde birçok alçı. dan dökümler yapıyorlar. Boğazkesenden Tophaneye doğru i. nerken sol kola raalıyan kaldırımlı bir yokuş var. Doğrusunu isterseniz bura. sı da pek berbad bir yer. Resimda de gördüğünüz gibi küçük bir küfeci bu biçimaiz yerde yürümektense, kenar. da tutunmak icin yapılmış olan demir. den kayarak inmeyi tersih ediyor, akıllıca bir hareket doğrusu! Firmiye, hakemlik etmiye hak, © “biz olunuz!,, dedik Tazanj VÜN yapmıştır. Bu da çif aa tt n başka bir şey ol. Ha yaç Edan h“'": Bu mi 'i aBakaşalarla kendilerine E Bük: “Bizden ve biz olunuz;., n ümetin müdahalesine bilç a Zor ile, — cebrile din T AYA A LA t A edenler Kkardeşimiz. Yrilik. gayrılık 1stemiyoruz m Hüseyin RIFAT OCuk neden dü ? Gümüşeuyu . caddesinde oOğlu k ei içindz ğlü - Hayreddin B Banli bulunar. bir | Boğezkesen caddesi ezas İtibariyle | d“muıü,m" açılmış, gaz- |. iyi bir yol; daha temiz ve güzel olma. | sı İçin herhalde buraya tahsls edilmiş | olan çöpçü kadrosunun kabartılması | Tâzım. Yol üstünde bir leblebici dükkânma girdik. Burası diğer bütün leblebici dükkânları gibi ufak bir yer, İçerde 4 r. _md' ertesi gün bir ta. üüi Ce Beşiktaş dispan Tümen TÜb tedavi “edilmiştir. Söcük —dün fenalaşımış, tahkikata b“ülmxytır. 4 Boğazkesen caddesinin ke: kurtulmak için büyük annemin etek. _&*? marında böyle bir m;ımemğ vardı... İstanbul konuşuyor ! Boğazkesen caddesindeki — Karton Piyerollerde büstleri Böoğszkesendeki merdivenli bir yoku. şun kenarına könan demir parmaklık. lar, mahalle çocuklarının asansörü olmuştu | de ocağı var. Ayni memleketten ol - | dukları ilk bakışta anlaşılan dört ki. Bi tatlı tatlı yarenlik odiyorlardı. Biz Bgirince evvelâ müşteri sandılar, Dük. kân asahibi eline hemen bir küçük kese kâğıdı alıp: — Nekadar iştiyorsunuz? sordu. Kend'sine, gazeteci olduğumu ve bu rası hakkında bir şikâyeti varsa onu yazmak üzere geldiğimi söyledim. Ev. velâ şaşırdı, şüphesiz şimdiye kadar kendisine bu gşekilde bir müracaat ya. pilmamıştı. Ve herhalde yapılacağını * diye Boğazkesen Caddesinde Yeni Çarşının bir devamı olan bu cadde Nneden pistir ? Yazan : Haberci nT Büyük Önderin şatılıyordu de verdikten sonra ne derdimiz kalır ki, Aliah devlete millete zeval verme. sin, Yanmdaki üç arkadaşı da hallerin. gden memnun bir tavırla bu sözleri tasdik ediyordu. Bunlar basit dört va- tandaştı ve bir parça para kazanıp masraflarını gördükten sonra kendile. rini mes'ut addedebiliyorlardı. Doğru- gunu söylemek lâzımgelirse o anda kendilerine gıpta ettim. İnsanın basit- likten ayrıldığı miktarda saadetinden kaybedeceğine dair söylenenlere şimdi hak veriyorum. Çoğumuz belki bu leb. lebiciden daha fazla kazanıyor ve on. dan herhalde daha iyi şartlar altında yaşıyoruz Fakat niçin onun kadar mes'ut olamıyoruz, Çünkü, hayat de. nen geyi biz ondan daha iyi anladığı: mız zehabındayız ve bugünkünden da. Ha iyi şartlar altında yaşamak hrrsı, içimizi yaktyor. Çünkü, bir lokma ek. meği yedikten sonra “çok gükür” di. yemiyoruz. Dâima daha fazla, daima daha yüksek İstiyoruz. Bilmiyorum, onlar mt doğru hareket ediyor, yoksa biz mi? Neyse, Boğazkesen caddesi de hi - zim lâfla beraber bitti. Necati bey caddesini göçerek tramvaya binip matbuanm yolunu tuttum. HABERCİ Balkondan düştü Yeniköyde Köybaşı caddesinde 34 Nüumaralı evde oturan Fazi'e isminde genç bir kiz. evin balkonundan bakar - ken müvazenesini kayböderek sokağa düşmüş, muhtelif yerleriden yaralana - rak Beyoğlu hastanesine kaldırılmıştır. da düşünmemişti. Bir müddet sustuk. |BU da tramvaydan tan sonra sıhhatli bir gülüşle beyaz dişlerini gösterenek : — Ne şikâyet!m olacak bayım, de. di. Altaha çok şükür, şunun şurasında geçinip gidiyoruz. Kiramızı, vergimizi P Taksimde Uğurlupalas apartımanın. da hizmetçi Minas dün Şişliye giden 600 numaralı romorkun arka kapısın - dan atlarken düşmüş, ağır surette yara. lanarak hastaneye kaldırılmıştır. a A öe ti ilatız » mguö—n RİH 295 sene evvel bugün Zorba Yeniçeriler Dördüncü Murattan 17 kişinin kellesini istedi'er 1356 hicret yılındanberi gelen, geçen ramazanlar içinde bundan 295 yıl önce bugüne rastlryan ve İstanbulu yerinden hop hop kaldırıp oturtan, hikâyesi bile tüyler ürperten bir ramazan gelmiştir. Dördüncü Murat henüz hükümeti e- le almamıştı, zorbalar her zamanki gi- bi ayaklanmışlardı. Devletin mevcut ni zamlarını ayak altıma aldıkları, hüsnü tatbik etmedikleri behanesiyle sadr- , âzam Hafız paşanın, şeyhülislâm Yahya n, defterdar Mustafa paşanın, Musa Çelebinin ve daha on yedi kişinin kafalarını istiyor! — Bunlar ille cellâda teslim edil- melidir! diye avaz avaz bağırıyorlar, — Allah! Allah!.... Nidalariyle ortalığı çınlatıp duru- yorlardı. Borbalarr kürükliyen, Recep paşa adında bir sadaret budalası idi. Zorbalar, Topkapı sarayından İçeri girdiler. Hepsinin teplerinde — taşlar doluydu. Sadrığram Hafız paşa gelin- ce taşa tuttular, atından düşürdülec; ü- zerine çullanmıya vakit kalmadan, bir- kaç saray adamı yetişhti, onların gayre- tiyle içeri kaçırıldı. Fakat zorbalar durur mu? Bir kere gözlerini kan bürümüştü bunların.. On- larda paşanın arkasından siyirttiler, sa- rayın içine daldılar, divanhaneye kadar geldiler. Bağırıyor, çağırıyor, öteye be- riye koşuyorlardı. Bir gürültü, bir henkâme ki deme gitsin... Her kafadan bir ses çıkryor, her zorba bir dilekte bulunuyordu. Fakat bunları dinliyen yoktu. Kendileri söylü- yorlar, gene kendileri dinliyorlardır. Nihayet, işin böyle bağırmakla bir sonuç bulamıyacağını anlıdılar ve: — Padişahı isterir. Sözümüz var! diye bağırmıya başladılar. Dördüncü Mürat harem dairesinden çıktı. geldi, tahtına oturdu. Kaşları ça- tıktı. hırsından — yüzü mosmor olmuş, gözlerine kandolmuştu. Sert bir sesle sordu: — Ne istiyorsunuz? Hepsi birden haykırdı: — 17 kişinin kellesini! — Sebep? — Bunlar devletin nizamını bozdu- lar. Şeriati ayaklar altına aldılar.. Dördüncü Murat hiddetle: — Yıkılm, dedi bire keratalar şura- dan... bunlar, benim dilşüneceğim şey- lerdir. Siz kim oluyorsunuz köpekler! Sonra, hiddetle tahtından indi, tek- rar içeriye, harem dairesine girdi. Zorbalar da arkasından kapıları ka- palı buldular... Dayandılar, yüklendiler, biribirleri. ne omuz verdiler, Nafile!.... T Kıramadılar kapıyı!. ı Bunun üzerine aralarında küfürler, kâfirler başladı, hatta: — Hal' edelim! — Tahtından indirelim... diyenler de oldu. Bu aralık Recep paşa, habire zorba- ları kürüklüyor, kelle istemekte ısrar etmelerini sureti haktan görünerek tav- siye ediyordu. Arada, padişahın yanma da gidiyor, isyanın daha fazla büyüme- si ihtimalinden bahsederek, Hafız paşa- yun teslim edilmesinin muvafık olatağı- nr söylüyordu. Dörtdüncü Murat evvelâ sert dav- randı, zorbaların haddini bildirmek lâ- zım geldiğini söyledi. Bu sefer Recap pâşa yalvardı, yakardı; nihayet sözleri- ni göyle bitirdi: — Şahsi hümayununuzun tehlikede olduğunu, zorbaların sizi tahttan indir- mek tasavvurunda olduklarını unutma- yınız padişahım!... Bu söz, tesirini hemen gösterdi. Hafız paşanın teslimine razı oldu. Üs- küdara geçen paşayı çevirtti. Zorbalar söz dinlemiyor: — Kellet İstiyorlardı. Hafız paşa padişahın sö- zü geçmediğini görünce: — Padişahım! Sana Hafız gibi hin kul feda olsun... Yalnız senden bir ri- cam vac: Beni sen katletme, bu zalim- n H. Rüştü TIRPAN (Lütfen sayıfayı çeviriniz )a v*& llkake &. —