7 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vergıler S Atatürk'ün nutku vergiler bahsine ehemmiyetli bir kısım ayırmıştır. Bu kısım şöyle hulâsa olunabilir: 1 — Devlet gelirini yeni vergiler ko yarak değil, mevcud vergilerin tarh ve cibayet usullerini ıslah ederek arttırını z. 2 — Herhangi bir mali karar alırken, bünun, milli faaliyet ve- istihsal, yani verginin bizzat ana kaynağı üzerinde yapacağı tesirini gözönünde tutu. Duz, 3 — Maliye memurları halkla temaslarında, tıpkı dahiliye memurları gibi, halk için çalışan bir halk hükümetinin tabif vasfr olan azami dikkat ve ihti. * GA FT gtü li birbirlerine ağ!z ettikten sora yine hiç bir 4Y gibi konuşmalarmdan, köl melerinden şikâyet e riyet gazetesi muharrirleri'” (gerçi isim söylemeden W'h sevmem ; fakat o, benim dığı için ben de o suretle mecburum) o yazm'ıdm y 5 Ka 1 Ü Konuşmaları. Ramazan ve Karagöz ıı' —.' _. mam göstermeli ve azami emniyet ve itan vermelidirler. | : : - “bazı şeyler söylüyor. Nezah bW 4 — Kanunun hazine lehine tesbit ettiği hakla, kanunun mükellefi karşı. Karagöze gltmek, Kill'göllil'l tuhaflıklarını rünütt DiĞbttiü inkâr eti tmiyofi * tastırdığı vazifeyi değhaintyeua: seyretmek, eski ramazan gecelerinin en | “Bunezahet (bujuva W““,,ı” ,ı ey t labilir ve kaybolm ma.çok Osmanlı imparatorluğunun vergi ananesi şuydu: haksız da olsa, halktan baŞlnda geıen zevklerlnden biriydl | Jabilir ve kay as Yazan : Hüseyin Rüştü Tırpan bilir” diyor; fâkat nezahetil onüı recede olduğunu, hakikatif tün tutulmasılâzım ge l yor. Kelimeyi değiştirirsek Wd“ J w dereceye kadar. anla.gaıbllifı" yi değil, nezaket, Çünkü doğrü ” bir şeyi müdafaa ederken *” ,',“" w ayrılmağa mecbur olsa bile * muhafaza etmek- kabildir. 9* nin bir kabahatini bildirmek: nını meydana çıkarmak İ8* W ; | ve bunu, umumun menfeati w dalr buluyorsunuz; nwkw ket olmaz diye sussanız dog# ama küfür etmenize, nezaketwâg, manıza hiç bir sebep yoktüf: Tj müddeilumumi, maznundan! eşek, kerata...” diye b küfürden bahsederken bunü — (4 miştim, Yoksa herhangi bir z haklı taraf aranmasın dem nill i mütemadiyen almak! bu usul tabif bir aksülâmelle şu mukavemeti yaratmış, tır: haklı da olsa vergiyi ödememeğe çalışmak! vergi bir ceza, bir gasb, bir müsadere halini alınca, onun, vazife hissini besliyecek olan ahlâki kıymetin. den hiçbir şey ortada kalmaz. Cumhuriyet hükümetleri, şimdiye kadar, halka vergi terbiyesi vermek, ya. ni bunu vazife ve borç telâkki ettirmek ve ödetmek için, hayli uğraştılar. İki tarafta da eski zihniyetin hiçbir eseri kalmamış olduğu iddia edilemez. Yeni hükümet vergileri makulleştirmekte, bugünkü zaruret ve ihtiyaçlara -uydur. . makta, tahsil ve cibayet usullerini devlet ve halk menfaatine ıslah etmekte devam ederken, vatandaşlar kendi vazifelerini yapmak hususunda şimdikin. den daha büyük ve samimt bir alâka duyacaklardır. Hükümet haklılığını arttır. dıkça kuvvetini de arttırmış olur: kendi vazifesini daha iyi yaptığıma inanm. ca, karşısmdakine vazifesini yaptırmak için daha titiz davranır. Yani vergi da. vasında daha iyi bir adalet ve rasyonelliğe doğru gidişin, müsamahaya Mmeylet. mek manasma tefsir edilmesinden çekirnilmek lâzımdır. Devlet, larh ve ciba. yette emniyet unsurunu çoğalttığı kadar, emniyeti sulistimal cürmüne karşı raülsamahasmı azaltır. © Vergi bahisleri, eskidenberi, demagoji mevzuu olarak alınmak âdet olduğu için, gerek Atatürkün direktiflerini, gerek Celâl Bayar hükümetinin bu direk. tifler üzerinde kuracağı yeni usul ve nizamları tefsir ve izah ederken, Büyük Reisin “karşılıklı vazife” tâbiri Üzerinde sık sık durmalıyız. â.. İ 4 A j B 'P( d İ y 1 | 1 | (Ulus) Almanya - Japonya - ltalya ittifakı TAN' da Ümer Rıza dol'rul yazıyor: B paktın imzasile, bütün dünya devlet. l ıyı |) ( mntem ye an Üç devlet bir. Cöp. he kurmug olüyoflu' Bürcepke, üç devletin de mühim faaliyetlere giriştiği bir — sirada kuruluyor. Japonya, Uzak Şarkta büyük bir harp ile meşgüldür ve bu harp ile Çin top. raklarını parçalamaktadır. Almanya, müs. telekelerini geri almak için uğraşıyor, ve yeni bir harekete geçmek devrinde bulunu. müstemlekelerine ait hükümlerini — iptal et. mek olacaktır. i îı_fersay muahedesinin 119 uncu — maddüö. sile Almanya, bütün müstemlekeleri Üzerin. de haklarından, galip devletler lehine fera. gat etmiş ve Versay muahedesinin 22 inci maddesinin tıpkısı olan Milletler cemiyeti , Misakımm 22 inel maddesi, bu müstemleke. “deri inkişaf ettirmek işini galip — devletlere medeni bir mıuıet olarak vermiştir. Alman. hareketlerile | yanm buü medeün! emanetl tekrar ele geçir. mek Üzere giriştiği mücadelenin inkişaf et, mek Üzere olduğu bu sırada, İtalya da Ak. denizin mukadderatı üzerinde mühim bir te. Bir mwâ&w':— llt vıılşetl ? rııı'rmdı. çıh;mı bouheruğlnl ııglmlımı. ları, şüphe yok ki, dikkate değer bir hâdise. dir. Bu suretle Avrupa ile Asya devletlerinden Üçü, tevillere müstalt bir maksat etrafında toplanmış oluyorlar. İspanya hâdiseleri bu tevi'lerin ne dereceye varacağını — pek açık göstaermekte ve bolşeviklikle mücadele zih- niyetinin neler fcat edebileceğini anlatmak tadır. Bu bakrmdan yeni paktı, birtakım baha.- nele le müstakil milletlerin iç işlerine mü- dahale için bir vesile saymak yanlış olmaz. Anaba bu anlaşma ve beraber çalışma de- mokrasilerin de böyle bir faaliyete girişmele. ri için bir yol açmaz mı? Kahvenin tarihi CUMHURIYET’ de M. Turhan Tan yazıyor: AHVE henüz mühiyeti meçhül bir ne. batken tablatile isimden de mahrumdu. Şazili adlı bir Arap. geyhi, o isml olmtyan ağacın yapraklarımı yiyen develerde bir di. rilik, canlılık yüz gösterdiğini görerek kah. ve ile alâkalandı. ÖOnun halifelerinden Ömer de Yemendeki Zübeyd kasabası yakımlarında bulunan Usak dağında münzevi iketi mürşi: dinin keşfini ileri götürdü, kahve — pişirme üusulünü İcat etti. Fakat o ağaca ve dalların. dan toplanan tanelere kahve denmesi. isti. are ve kıyas/süretiledir. Daha doğrusu keyif ehlinin buluşudur. Çünkü arapçada — kahve şehve vezninde içki demektir. Hattâ Araplar “garab İçİldi,, yerinde — “kahve içüdi,, de derler.. Gene kahve o dilde koku manasma gelir ve bu süretle kullanılınca rayihanın mü radifi olur. Kamus mütercimi Asrm,'büyük eserinde bu noktaları kaydettikten — sonra kahvenin şehveti kestiğine de işaret etmeği unutmaz, Meçhül bir nebat iken dünyanm - kısa bir müddet içinde . en meşhur metar haline ge. len kahvenin bizim yurdumuza ilk girişlri5si yılmdadır. Halepli — Şems adlr bir açıkgöz; Şeyh Şazili Ne müridi Ömerin keşiflerinden Üç yıl sonra bütün Arabistanda, Misırda ve hattâ Suriyede tanımdığı halde — Anadoluya, Rumellye giremiyen kahveyi - pişirilir, içi. Hir bir kara inci diye . İstanbula getirdi, © zamana kadar ayran lçen Osmanlı Tarkler! ni hızla kahve tlryıkiıı yaptı. Fakat bu mühare_k metam tadı, güzelce kavrulduktan sonra el değirmenlerinde çeki. İŞTeK pişirlim eERİSTEN Senralar motöre bağ M mâkinelerde öğütüldüğü için tadını kay. betmeğe başladı. Benim gibi günde en aşağı n büyük fincan kahve İçenler bu değişikliğe henüz zevklerini ı.trşurqumııken ortaya birde pişiren makine çıktı. — gıknzuubkıey.Myuıthhw. : Ki tün Aletler gibi bunda da gülümsiyen zekâ hâli var. Fakat dişleri arasıma — konulan İri kıyım kahve ununu — homurdanarak ve bir tutam islak duman püskürerek tek BSaniye içinde sim-'yah su haline ğetirmesi hoşuma gitmadı. Kahve ağır ağır pişmek, köpüre köpüre kaynamak için yaratılmıştı. Makine onun bu hususiyetini öldürüyor!.. Terzihanelerde çalışanlar İş kanununun tatbiki- Dİ isteyecekler Şehrimizdeki terziler çarşamba günü Ter. ziler cemiyeti merkezinde bir toplantı yapa. taklardır. Toplatntıda, terziler, iş dalresi mer kezine gönderilmek Üzere bir istida hazırlı. yacaklardır. Terzihaneler kanunun şümulü dıştna bır. rakılmış, son defa da genel bir emirle tatbik mevkiine konulan 48 saatlik mesal bu müesş. saselerde tatbik edilmemiştir. — Halbuki, İş. tanbulda olduğu gibi büyük şehirlerimizin bir çoklarında mühim bir yeküna baliğ terziha, nelerde çalışan binlerce kalfa ve çırak var, di - Bunlar da işçi olduklarından — haftada 48 saatlik mesalye tabi tutulmaları icap etmek umumi merkezine başvuracaklardır. Hrkiriirlraie Parasını biriktiren, yarısını sağlar Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu SELESEELETEESELLAEDEĞESEEĞESESESSEMD TYULLUMTNN | Çocukluğ-umüada, Ramazanın ufuk. lardan evlerimize ruh ve ağız tadı ge. | tiren uhrevi bir yolcu gibi doğt_nasmı _ ca.ndıı.n bir sevinçle beklerdik. Ramazanım geldiğini bekçi babanın: Ramazan geldi dayandı, Camiler nura boyandı. Top atıldı kandil yandı, Bize geldik, size geldik, İnci mercan dize geldik, Başlar tacı iki gözüm. Arzeyledik size geldik. Diye okuduğu “mani” lerden amrar, sevinir, kalbimizde — heyecanlı inşi. rahlar duyardık. Çünkü Ramazanın geldiğini müjdelerdi. Ve bu müjdenin içinde Karagözü seyretmek zevki, ne. şesi vardı, Gülmek vardı. Büyüğümüzü, küçüğümüzü şevk ve şataret içinde brrakan bu aym çabuk bitmemesi için dualar ederdik. Rama. zan, büyükler için dua ve ibadet, kü. çükler için de eğlence ve neşe ayı idi, Hele Karagöze gitmek, Karagözün tuhaflıklarını seyretmek, Ramazan ge- celerinin en başta gelen zevklerinden biriydi. Mahalle kahvelerinin sağ ta. Tafındaki bir köşesine kurulan dört köşe beyaz perdenin karşısında, daha Hacıyvadın sesini işitmeden, Karagö. zün ikide bir başmdan arkaya doğru |. düşen ışkırlağını görmeden, yürekle - rimiz sevincten hoplar, tebesslim du - daklarımızda çiçeklenirdi. Perdeye ilk evvel Hacıyvat çıkar: — Of; hay hak, çok şükür yetiştik Ramazana! Dedikten sonra: Kurulur bir sahai ummane seyran perdesi, Çok sefa icra olur cünbüşü handan perdesi, | Bir kıssai dıstnndn- eş'arı Nazımım benim; Kimlere şayeste bu kimlere nihan | perdesi, Zahirde bir gez temaşa eyleyip sen ibret al, Gör ne suret goıteru- ayinei devran perdesi, Dıye meşhür perde gazelini okürdü. Ve biz bunu anlamadan alkışlar, al kışlardık. Bunun arkasından da şu tekerleme. yi okurdu: Evvelâ resmeyledim resmi zılâl Perde kurdum, şem'a yaktım, v Tyar Gösterem zillü hayal Şeyh Küşteridir pirimiz, talim etmiş Bilsin diye ehli hal!... Bunlar biter bitmez de: Yar bana bir eğlence Yar bana bir eğlence! Diye, yüksek sesle bağırmıya baş.- lar, bu suretle Karagözü tahrik etme. | ye çalışırdı. Ve nihayet Karagöz, per- denin köşesinden ışkırlağı — başından fırlamış bir halde aşağıya atlar, “Ha. Vopk Ciyvat Çelebi,, dle döğüşe başlardı.. k Hacıyvatla Karagözün ; -boğuşmaları, karşısında çocukların gür ve dinç kah. kahalarma, ihtiyarlarm öksürüklü ve | pısırık gülüşleri karışırdı, Karagözün eğlendirici mahiyetinden başka, milli ve mahalli Ââdetleri tahki. ye eden başka başka hususiyetleri var. dı. Oynanan oyunların hemen ekserisi milli âdetleri, halk arasında yaşryan muhtelif “tip” lerdeki adamların şive. lerini, düşüncelerini birer birer göster. mesi itibariyle mühimdi. Bu oyunlar- da halk dili söylenir, halk lisanı konu- şulur, halk tabirleri kullanılır, yerli âdetler gösterilirdi. İstanbul ahalisinin şivelerini, Türk lehçelerini, Arabm, Acemin, Frengin, Yahudinin, Lâzım, .Tatarm, Ermeninin ve Rumun telâffuz şgivelerini, tered. düdsüz diyebilirim ki, bu oyunlardan öğrendik. Zamanın hazmetmediği eşkâl ve ll sanı, konuşmalarımızda, yazılarımız . da, hicvetmeye cesaret edemediğimiz günlerde, Karagöz beyaz perdede hic. veder, ve alaya alırdı. Hele tuzsuz Deli Bekirin! — Ulan anasmı, avradını, kızmı, kısrağını, ocak davlumbazını, kümes. teki kazını, raftaki Sazmı, sandığını sepetini, astarmı bezini, ağzını yüzü. nü, burnunu gözünü sallayıp srrtlııdı.; vımın Diye, başlıyan tekerlemesini dinler. ken, sarhoşluğun, ötekine berikine te. cavüz etmenin nekadar fena ve ahlâk kaidelerine uymıyan bir hareket oldu. ' ğunu anlardık. Bu küfre yakm sözler, bizi sarhosluktan, kabadayılıktan tah. zir ederdi. Karagözün konuşma tarzı ile, Ha. eryvadın konuşma İisanr arasında da, çok farklar vardı. Biri halk diliyle, öbürü enderun lisaniyle konuşurlardır. Arabça ve farsça kelimelerden anla - ratyan Karagöz, bu bilmediği ve an. lamadığı kelimeleri kendine göre an - lamıya çalışırken, bircok maskaralık. lar yanar, enderün argosunun lüzucet. li ve ağdalı terkiplerini maskaraya çe. virirdi. Karagöz repertuvarı İcinde Kanlr | Nigâr, Çifte hamam, Terg evlenme, Meyhane, Gözlemeci, Trmarhane Kkacç. Hüseyin Rüştü Tırpan maş- Devamı 8 incide — münakaşalar hatırıma bile I:f'l“' Zaten Cumhuriyet gazetes harririne söyliyeyim ki o y? zarken, son günlerde cercy Büsbütün başka bir meseledetl yatçılar arasındaki kavgal? setmtk istemiştim, Onların M öf şalarından ise hâkkr, hakiketi * lüzumsuzdur, çünkü iki taraf olabilir, iki taraf da —mutlak H için değil — kendi hakikati için ” ker. Meselâ “Aruz - herce TK- Ş — -— . ar a. — —. w . nazımi *" veya. "klassık rom naka'-'aîarmt alın. Bunî'ırd'ıı— hakikatin bir tarafta oımadr gel nederim o muharrir de bette ki her iki taraf da, ke ndıd y dafaa ve karşısmdakini sast birtakım eğlenceli sözler ımlll fakat küfür etmeğe, işe şikâyet ” tımağa, “Sen alçaksm, körk muzsuzsun” demeğe ne hakki * Hele böyle sözler sarfetmiş ge karşısındakine dostça eliı'li ne demektir? Bizim muhatTi” dl’ işte bunu yapıyor; ben de bul ’rı kâyet ettim. Falan tarzda yazıl$ ğenmiyen adamın hem hakki * hem hakkrı yoktur. Bunun içif " sile darılmak icap etmez amâ * lığı icap ettirecek sözler soyıenı icap etmez. O sahalarda, kars'” kinin izzeti - nefsini düşü buruz. _ . YÜ ıa.ııüı-ı—ue'ğ-ıan * Nurullah ATAG | almakta israr edi) Tramvay Şirketi — Halktan fazla pl' Karaköy durak yeri kaldırıldıktaf köprünün Karaköy tarafında cıl“âg* adım mesafede yeni bir durak yefi j dilmişti. Ancak tramvay şirketi YEP 4 tan binenlerden fazla para alryordü: #J üzerine belediye tramvay şirketin? kere yazmış, köprü üzerindeki 3*"" ! tan binenlerden evvelce Karaköydel ; ”| parayı almasını bildirmişti. Tramvâ' F çf Bu tebliğe aldırış etmediği ve bü JJ mmtaka sayarak halktan fazla P“:/ ve hâlâ, kararı değiştirmediği için ) tarafımndan şirkete kat'i ve son bir a Jı | n tvruneşlin doğuşu Vakit Sabah Öğle İkindi " kşam Yatsi | ha yapılmıştır. // W PAZAR . İKİNCİTEŞRİN — 1987 * Hleri: 1356 — Ramazan: & — Güneşli 15,9 -6,6 B,i4 11,58 1441 16,50, 18:6* oeT a, ' FM Y . -— »- — —<-

Bu sayıdan diğer sayfalar: