Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Cina a Cörletie'nin bu güzel roman: yet ve aşk romanı (VâA.Nü) tarafından türkçeye gevrilmiştir. Yetle .eun:::?t. arkadaşını samimi- -- * Stla sanaı ğtlıı Sİzi B“ıd"'ül bay Puaro, hangi ""unug Ta attı. Ne havadis ge - V g '“Ini:e“ havadisi sizden almağa S Ete Vgili Jap! , SAAi Hiç « Yeni bir şe k & & :'Ğİ ki: ; dihh :ğkf“ tübü tanıdı. Garsonları İa .Yo:hr “iCV&p ettim.İkisi de -israr ti Selbe ::î'-;mtm sonuna kadar dik SBu y * hiç bir şey olmamış. u Üllken pa Hİ adam belki ön tarafta meş Cerey j S Va yan etmiştir. %Rep,îwhr;" hepsini isticvap et - N yalan söyl l hülün——hhkihtlı ya 8 ?verneı er ya. tabi, :hi""in ;I.Tıdnan biri esnasında tarş Sözler :Bn“l'nü ah.» Daima ayni ?* ll,.mı yler, Doğrusunu — söyle r Hefe pellte, benim talüm yok N Meselede, Ne kadar de söylediklerine kiz,,, Beteket versin, bü Yartya hudut harici bir dimizi büsbütün mesul burada, Fransız polisi K " Tuz, Paris ise, mesu ı":;nıbüî bi 3tfetmek istiyor. İkimiz ; * “Bu cinayeti aydın n““îln bu kadını öldür aİlahi iİnanryor musunuz ?. “R ı:ııht't Sürete böyle bir id N'Hcrmn ha Bence, tarihçi, yey V İşi gücü, toprağı Vüküş hş“?'lh binlerce sene ev- 'Hlı%:"' Miş hâdiseleri bu suüret bqa?;h'-'li 8 kalkışmaktır.. — Haydi h PEı. ':îıkati nasıl öğrenmiş ola he! bin Üt yüz bulduğu — gerdanlığın dıı::t olduğ Yetmiş iki sene evveli d'İüdi. &debilecek başka biri mev Tak "'ülnl; _T"ihîiyi palavracı say h—hdı Ündür. Fakat o, ayni za hüı Hlyn. bir Sahsiyettir. ha Sani Ohhşı' “Su ben bu ki tarihçinin Tami, Sceğine katf surette ina- « aç © Klânsi, tabiatiyle.. Bu yolda yapayalnız " Zünneğ kendi kendine konu- Üğramı *rtim ki, bir vicdan azâ- %:m'lhr_ Stir. da onun için aklını w Ya : İ Yapyeni bir eser düşünüyor- S İh %'İlıl__ timal. Her hâlde zihnen pek Vet İşi » pllııt b " Emes; . " VU muharririn de cina Çn Nİi bir sebeble izah edemi- l.e:'* 52 diye def te devam ediyorum t İN lduğuna ni eee $ Ürze: :ıın etmekte ae a P Jap ge Elümsedi. . etti: “!m JG":W: gelince, bunlarla ma TMtaz, bir münasebet ola- b SI & Baktor Brian? hdij h:'ı:“ dâha fazla ihtimali var. î:hidu-. Vı:“d:l kötü şayıalar dolaş- Ğ da; ©n < Müşterilerinden biri hak vm Uyuşt * bir kadınmış, kocası ken u t b::ît ;“;lı! maddelere kaptırmış * Brtap ;'f'k bir tedbirsizlik gösterir Gibüy “ GOktOllar "Tilüeestnden siline- Ye g PU şahsiyet bidi Dkla Oyaç e Hem, yıları zehirini kolay di ğu dqh:';debüe;ek biri varsa, o da Ü 5 ür. Kendisini ziyaret ettim. - luyorum. Demek Bu işte hakikatı meydana çıkarmak cidden müşkül. M ee — Rider hakkımda ne düşünüyor- sunuz? — Rider bana namüuskâr bir insan halinde görünüyr. Parise borç almak için gitiğini fakat bunda muvaffak. ola madığını itiraf etmektedir. Bana isim ler ve adresler gösterdi Bunları birer birer tetkik ettim. Ve dogru oldukları- nr anladım. Bu aamın firması bir kaç hafta evvel can çekigiyordu. Lâkin şim di azıcık belini dogrultmuş gibi görü- “nüyor. İşte şimdi, pek karışık vaziyet | te bulunuyoruz. — Hayır, karışık değil, Belki ka- ranlık. — Hangi tabiri isterseniz kullanı- nız. Netice yine aynidır. Furniye de uğtaşıyor. Lâkin vazih bir neticeye varamiyor. En mükemmel — neticelere varan sizsiniz, şüphesiz. Fakat siz de ağız açmamakta israr ediyorsunuz. — Benimle alay ediyorsunuz. Elim den ne gelirse onu yapıyorum ben! Usülle, nizamla, adım adım — ilerliyo- rum, Lâkin yapılacak bir çok işler da ha var. — Pek memnun oldum. Öyleyse bi ze bu intizam ve usul dairesinde atı- lan adımlardan bahsediniz. Puaro gülümsedi: Cebinden bir kâğıd çıkardı. — İşte, ben bir Tiste yaptım. Ben- ce, bir cürüm bir netice istihdaf edile- rek yapıları bir harekettir. — Kuzum yavaş, yavaş, anlaşılık- İt konuşunuz. —Söylediklerim pek muğlak de- gil, — Belki... Fakat siz konuşürken dinleyince, insan muğlak — olmadığını | Yanlryamryor. — Niçin efendim, niçin?.. Bundan ; daha basit şey olur mu? Meselâ işte.. Para istiyorsunuz diyelim, Bir teyze yahud halanın ölümünü bekliyorsu- nuz... Derhal faaliyete geçiyorsunuz. 'Tabiridiğerle, akrabanızı — öldürüyor- sunuz, Neticeye de varıyorsunuz: Ser- vete tevarüs ettiniz. Jap: —Ah, bu tarzda bir halam yahud teyzem olmasını pek isterdim! - diye içini çekti. Devam edin. Anlar gibi ©- istiyorsunuz ki, bu cürümde her halde bir sebeb ve saik vardır, —Ben kendi ifade şeklimi tercih ediyorum, Bir fiil işlendi. Bu, bir cü- rümdür. Bu fiilin neticeleri nelerdir? Bunu tetkik ederek muammanın hal- line erişiriz. Bir cürüm mütenevvi Nne ticeler hasıl eder. Bilhassa bunun €- rafında pek çok mikdarda insan bulu- nursa,.. Bugün, Yani, Promethe tay- yaresinde madam Jizelin öldürülmesin den üç hafta sonra, on bir kişi üzerin de neticeler ayrı ayrıdır. Kâğıdını açtı. Jap ileri doğru iğildi ve Puar_onun omuzu üzerinden şu satırları alâkay- la okudu: aA Mis Grey: — Netice: Vaziyeti mu 'yakkaten düzelmiştir. Maaşr artmış- tır. Norman Gel — Netice: Müşteristini kâybetmiştir. Ledi Horburi — Netice: C. L. 52 ise, : 'Mis Ker — Netice; Fena. Zira, ma dam Jizelin ölümünden sonra, lord Horburi karısmın marifetlerini öğre- nip ledi Horburiyi boşayamiyacaktır. Jap sordu: Felâket. İyi şayed (Devamı var) | e) 'uh:k;ş: dair ağzından bazı şeyler ç © bunlar hep faraziyeler.. Bunları Biliyor musunuz? A l A Napolyonun el yazıları Şimdiye kadar harekât haritası sanılıyordu! Tarihte isim bırakmış birçok edib ve şairlerin olduğu gibi, büyük askerle. rin de el yazıları okunmaz bir ha'de bulunduklarından basılamamaktadır -« lar. Meşhur edib Shakespeare'in bir kı. sımı eserleri, senelerdenberi uğraşıl - Hawthorne'un da okunamamak, da- ha doğrusu desşifre edilememek yüzün. den tabolunamıyan tomar tomar el yazıları vardır. Fakat bunlardan da. ha garibi, Napolyonun, okunmak. şöy- le dursun, harekât haritaları zanne - dilerek $imdiye kadar saklanan ve an. cak bugün el yazısı olduğu meydana çıkan birçok eserleri vardır ki, deşif- re etmek kabil değildir. En büyük spor döğüşü Arasıra burada da şahidi olduğu - muz spor döğüşlerinin en büyüğü 532 senesinde, İstanbul Bizanslılarm elin. de bulunduğu zaman olmuştur. Sulta. | nahmet camiinin önünde ve dikili ta . şın bulunduğu yerde, yani eski Hi - podromda icra edilmekte olan bir ara- ba yarışı yüzünden cıkan döğüş bir « kaç gün devam etmiş ve (30,000) İsz. tanbullu telef olduktan sonra güç hal ile bastırılmıştır. Şehrin oldukça mü him bir kısmı da bu döğüş esnasında harab bir hale gelmiştir. Üç beş oyuncunun hafifçe yaralan . masıyla neticelenen bugünkü spor dö.- güşlerine, bu vakadan sonra fazla e. hemmiyet atfetmemek lâzımgeliyor. Bal yağmuru Bir hafta evvel, İtalyada Bari ile Roma arasındaki köylere gökten bal yağmıştır. Evet, bildiğimiz bal, arr . larım yaptığı bal... Hâdisenin vukuu muhakkak oldu .. ğuna göre bunun nasıl vaki olduğunu tahmin etmek kalryor. Arılarm gök. yüzünde kovan kurup bal yaptıkları herhalde hatıra gelmez. Bari ile Ro. ma arasındaki köylüler, adetâ yağ « mur gibi semadan bal yağdığını gö. rünce evvelâ şaşırmışlarsa da sonra. dan vaziyeti öğrenmişlerdir. Filhaki - ka bir tayyare Romaya variller içinde bal naklediyorken nasılsa varillerden birkaçı kırılmış ve semadan bal yağ- mıştır. Görülüyor ya, bu bal yağmu.. runda hiçbir fevkalâdelik yoktur. Tayyarelerle nakliyat taammim et. tikçe, semadan daha pek çok şeyler yağabilir. Tayyareler, Çinde olduğu gibi yalnız bomba yağdıracak değil - ler ya!... j Sinemada öpüşenlere ihtar zili (Venubi Amerika memleketlerindeki sinemalarda son derece enteresan bir usul icad olunmuş. Kördelânın bitme. sine bir dakika kala hafif bir zil çalı. nıyor ve sinemaya Öpüşmek için ge. len âşıklar da bu ihtarı anlryarak bi. ribirinden ” ayrılryorlarmış, İnsanım hiç olmazsa iki buçuk ve dört bucuk matinelerinde bizde de tatbik olunsa diye dua edeceği geliyor. Tontom amcanın Kuş yuvası Mustafa, cabadan bir ömlr sürdü- | ğüne kanidir. Nasıl cabadan bir ömür olmasın ki, o Zonguldağı yerinden oy natan müthiş grizo patlamasının — tek canlı şahididir.Ölüm, bütün korkunçlu- ğiyle, sırtını sıyırıp geçmiştir. O gün — Sanki içine doğmuştu — o- cağa korka korka inmişti. Garip ir his, akşamdanberi can sıkıcı bir kasırga gibi kafasına yapışmıştı. Sıcak bir yaz gecesiydi. Klübeleri- nin kapılarını, pencerelerini fora etmiş- ler, kaşık İkalıbr bir kandil ışığında, başlarınm altına birer kömür parçası yerleştirerek, klübenin toprağı üzerin- de yorgunluktan sızmışlardı. İş başr eden gaca vardiyasının kazma vuruşları beyninin — içinde ötüyordu. Sağa, sola dönüyor, uyku bir türlü gö- züne girmiyordu, Gece yarrsından sonra, arkadaşları- nın hurıltilr soluklarını, inildeyişlerini dinliye dinliye kendinden geçmişti. O kısa uyku içinde, hep, yıllarta evvel ö- len anasiyle, — babasiyle —uğraşmıştı. Sevgilerine doyamadığı bu iki ölü, onu da oraya, yanlarına çağırryordu. ÂAnası, oyuklarına kaçmış çipil gözlerinden sel gibi yaşlar akıtarak yalvarıyordu. Anast... Ah, Mıstık, onu ne kadar saverdi? Bir “Mıska,, hâdisesi vardı ki, ana- sınr her hatırlayışta, Mistik, yüreğinin en derin yerinden sızım sızım &ızıldadı- ğinr duyardı... Dini, imanı bütün bir ka- dıncağız dı anası... Dertliydi de... Yok- sul bir yaşayışın, yıpratrcı bir çalışışın izlerini ihtiyar vücudunda taşırdı. Ba- caklarında, omuzlarında, kollarında, © öldürücü romatizma sızılarının - dolaş- madığı bir gün yoktu. Doktora gösterecek para nerede? - Reçeteyi bedava yapaak 'eezakhas neyi nerede bulmalı? İhtiyar kadının, yeşili solmuş üç köşe bir hamaliyesi vardı. Sihirli bir mıskaydı bu... Sızılar ona kol kaldırt- mayınca, kollarına; boynunu köskütük bir hale getirince, boynuna geçirirdi. ve, tuhaf şey, kımıldamıyan kol, mrska- yı taktıktan biraz sonra, harekete ge- lirdi. Köskütük kesilen boyun gev- şerdi. Mıstık, on beş yaşında, afacan - bir çocuktu. Yeşili soluk müselles kuma- şım kerametine, anasının bu aşırı saflı- ğına frkır fikır gülerdi: — Sende ağrı sızı yok, anatığım.. Seninkisi kuruntu.... İhtiyar kadın, bayağı gücenirdi. A- ma, kızmazdı; onu terslemezdi. Ah, ne iyi bir kadındı!... İ — Günaha girme, Mustafa - derdi - Seni “iyi saatte olsunlar,, ın şerrinden kurtaran da gene böyle bir mıska de- ğil mi evlâdım? A Hakikaten, daha on yaşma girince- ye kadar korkunç kâbusların içinde, Mıstik rahat üykü uyüyamazdı. He- men her gece, haykırışlarla, hıçkırık- larla yatağından fırladı. Kendini bil- mez bir halde odaları dolaşır, merdi- venleri inip çıkardı. Gözlerinin önün- de, bazan bir serçe parmağı kocaman bir servi gibi uzanır, bir insan gözü, içi ne alrp boğacak sular yeşil, yosunlu bi- boztan küuvusu kadar onu korkuütür- du. Mustafa, hayal meyal hatırlryor- du: t Babası ve anası, yatağının baş ücü- na diz çökerler; "Rabbiyesirleri,, “Alla- hü 14 ilâhe illâhu,, lari okur, üflerlerdi.. Günlün birinde bir mıska bulup Mrstığın boynuna taktılar. Ve, işte o günden sonra, “iyi saatte olsunlar!, Mustafa- nın yatağına yanaşainamıştılar... * * * Mıstıik bir gün tuhaf bir şeytanlık düşündü. Yeşili soluk üç köşe hamali- yeyi eline geçirdi, uzsulla, di!. - lerini söktü. Üzerinde kargacık burgacık yazılar, dualar bulunan, terden sarar- mış, solmuş kâğıd şeridi çıkardı;baktı. Tıpkı ona benziyen — bir kâğıt parçası buldu. Üzerine belki yüz kete şeytanın adını yazdı. Dilini çıkarmış, boynuzlu, iri burunlu insan resimleri çizdi. itinay- la, yeşili soluk üç köşe kümaşın içine dikti. Artık, ana, kollarında ve boynunda tılsimlir miskasını taşırken, Mistik, es- kisinden daha taşkın bir neşeyle gülü- yordu; kasıklarını tutarak, yerlere ya- tarak, katılryordu. Babasının evde bulunmadığı - bir gün, hamaliyeyi anasının kolundan kap tı. İhtiyar kadının tehditlerine, yal- varışlarına kulak asmadı. Mıskayı açtı. Kendi eliyle çizdiği garip kâğıdı onun burnuna uzattı: — Sende ağrı sızı yok anactığıma Ben sana dememiş miydim, seninkisi kuruntu.... Ağrryı #rzryı bu geçirir mi anacığım?.. Dilini çıkarmış, boynuzlu, iri burunlu insan resimleri, kadınım — gözlerini bu- landırdı; alnmmr kararttı. Yıllarca, mukaddes bir kitap gibi boyunlarda, kollarda taşman, yaldızlr, işlemeli torbalarda saklanan yeşili 8- luk müselles kumaş parçası, bir kenara atıldı... Ve, ana, artık İmanımı kaybetmişti. 5 & *« * ' Doktora gösterecek para nerede? Reçeteyi bedava yapabak eczahane- yi nereden bulmalı? ! İhtiyar kadın, artık, mıskaya inan- mıyordu. ÖOmuzlarını oğuşturan; kolla- rımr, boynunu köskütlük yapan o öldü- rücü romatizma gızılarma, dişlerini &- ka sıka kı:tlınmıiı uğrâaşryordu. Ana öldü. Mintığın içinde acı bir hüsran kaldı. Reşat Enis Beraet eden bir doktor 'Tib ilmi haricinde ve kendi usülile haz. tâlarr tedavi ettiğinden dolayı Sıhhat mü. dürlüğünce Üçüncü ceza mahkemesina veri. len doktör Gorekyanm bir buçuk seneden. beri süren muhakemesi bu sabah netlcelen. miş, doktor Görekyanm beraetine karar ve. rilmiştir. Yeni neşriyat * Kıvılcımlı Kül Güzide şairimiz Hüseyin Biret Özseverin, son yıllarda yazdığı şiirler bir araya toplana. rak “Kividermili kül,, isimli — bir şiir kitabı neşredilmiştir. Üstadın büyük bir zevk ve alâ ka İle okunacak olan bu yeni eserini Edabi. yat meraklılarma tavsiye ederir. HABER, AKŞAM FPOSTASI İDARE Evİ; Istanbul Ankara Caddesi | Postu kutusa: İstanbal 214 Telgraf adresi: istanbul HABER Yazı işleri telefonu; 28872 | idare, ilân — , : 924870 / ŞARTLARI - 1400 Kr. — 2.700 Kn'| 8 aylık 780 8 aylık 400 , A aylık ; 150 , ' ABÖNE , Senelik a GAmüş T gM ça w l - Sahibi ve Nışrı'gat!de&ö?i Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) Matbassı SAİAYA C ÖYÜ LA AŞ d