Clina anı H AeEmısmaz nehâllsi —— 4 arkadağını samimi» | Bu işte hakikatı meydana çıkarmak | h'î.::“ldu Vette gi öldünir bay - Puaro, hangi %iı.,ı.h"hfl Attı. Ne havadis ge S da Bakalım?, hıw öla :ı.—m Japt Ku s_' Yeni bir şey yok. lg“' de yok... x t :ı'&l'&'—" tÜbü tanıdı, Garsonları bi ll bi P ettim.İkisi de-israz -Sj N:î':“in sonuna kadar dik n iç bir şey olmamış. ü*ıiüllı. belki ön tarafta meş S Yar, * “treyan etmiştir. "'*'kp., k'hı aa bepsini isticvap et - k!i:mllıu. yalan söylemezler ya. Bhitleri, Uimdan biri esnasında Hâiş trin yalan _',:İ" Vitidir kat ':ır“"no ah., Daima ayni Bek Yler, Doğrusunu söyle benim talüm yok Meselede. Ne kadar de Satıhta kalıyorum. ters bakıyor. Elim den almağa söylediklerine VİTE terg Ça j | E ir P: ııu_nm"" bu kadını öldür ryor musunuz ?2. ANUKLm 1 Kü Bi . Diridir. 19 gücü, :ıx Mi t İşi İm y old S y gücü, toprağı GS Ha büley 5 Hakikati aa SğÜklk' d li ,—b“ldu[u ı“'ıd.n_['bn (-—: q—ı—m iki sene evveli tekzip Köylediği zaman ken 'W,. .-:'w'“k başka biri mev yi palavracı say dür, Fakat o, ayni za ı_l*!ı,,, bir şahsiyettir. Ben bu ki tarihçinin ne kati surette ina- Hİ tabiatiyle. Bu %. yolda yapayalnız Vor Şi Mrada kendi kendi * endine konu- K ONUK a bir Te Z ”"N__ - HRer halde zihin k ,::ı—::l"' bu muharririn ;: e!:u Bir sebeble izah edemi- üğ:'"ü_k“ devam ediyorum defterde yazılı olanın da k_k - cidden müşkül. H — Rider hakkında ne düşünüyor- sunuz? KA iç — Rider bana namuskâr bir insan halinde görünüyr. Parise borç almak - madığını itiraf etmektedir. Bana isim ler ve adresler gösterdi Bunları birer birer tetkik ettim. Ve dogru oldukları- nr anladım. Bu aamım firması bir kaç hafta evvel can çekişiyordu. Lâkin şim di azıcık belini dogrultmuş gibi görü- nüyor. İşte şimdi, pet karışık vaziyet te bulunuyoruz. — Hayır, karışık değil Belki ka- ranlık. — Hangi tabiri isterseniz kullanı- tız, Netice yine aynıldır. Furniye de Uğtaşıyor. Lâkin varih bir neticeye varamiyor. En mükemmel — neticelere varan sizsiniz, şüphesiz. Fakat siz de ağız açmamakta israr ediyorsunuz. — Benimle alay ediyorsunuz. Elim den ne gelirse onu yapyorum ben! Üsülle, nizamla, adım âdım — ilerliyo- rum. Lâkin yapılacak bir çok işler da ha var. — Pek memnun oldum. Öyleyse bi ze bu İntizam ve usul dairesinde atı- lan adımlardan bahsediniz. Puaro gülümsedi! Cebinden bir kâğıd çıkardı. &— İşte, ben bir Jiste yaptım. Ben- ce, bir cürüm bir netice İstihdaf edile- rek yapılan bir harekettir. — Kuzum yavaş, yavaş, anlaşılık- e konuşunuz. —Söylediklerim pek muğlak de- dinleyince, insan muğlak — olmadığını anlıyamıyor. — * — Niçia efendim, niçin?.. Bundan | daha basit şey olur mu? Mesell işte.. Para istiyorsunuz diyelim, Bir teyze yahud halanın ölümünü — bekliyorsu- nuz... Derhal faaliyete geçiyorsunuz. 'Tabiridiğerle, akrabanızı — öldürüyor- sunuz. Neticeye de varıyorsunur: Ser- vete tevarüs ettiniz. Jap: —AH, bu tarzda bir halam yahud teyzem olmasını pek isterdim! - diye içini çekti. Devam edin. Anlar gibi o- ğü, — Belki.. Fakat siz konuşurken luyorum. Demek - istiyorsunuz ki, bu cürümde her halde bir sebeb ve saik vardır, —Ben kendi ifade şeklimi tercih ediyorum. Bir fiil işlendi. Bu, bir cü- rümdür. Bu fiilin neticeleri nelerdir? Bunu tetkik ederek muammanın ha Nine erişiriz. Bir cürüm mütenevvi e ticeler hasıl eder, Bilhassa bunun €t- rafında pek çok mikdarda insan bulu- nursa,.. Bugün, Yani, Promethe — tay- yaresinde madam Jizelin öldürülmesin den üç hafta sonra, on bir kişi Üzerin de neticeler ayrı ayrıdır. Kâğıdını açtı. Jap ileri doğru iğildi ve Puaronun omuzu üzerinden şu satırları alâkay- la okudu: h Mis Grey: — Netice; Vaziyeti mu vakkaten düzelmiştir. Maaşr artmış- tır. Norman Gel — Netice: Felâket. Müşteritini kaybetmiştir. y * Ledi Horburi — Netice: İyi sayed C. L B2 ise K Mis Ker — Neticez Fena. Zira, ma dam Jizelin ölümünden sonra, lord Horburi karısının marifetlerini " öğre. mip ledi Horburiyi başayamiyacaktır. Jap sordu: (Devamı var) için gitiğini fakat bunda muvaffak ola | l Napolyonun el yazıları Şimdiye kadar harekât haritası sanılıyordu! Tarihte isim bırakmış birçok edib ve şairlerin olduğu gibi, büyük âskerle. rin de el yazıları okunmaz bir ha'de bulunduklarından basılamamaktadır - lar, Meşhur edib Shakespeare'in bir kt- gım eserleri, senelerdenberi uğraşı| - gdığı halde okunamamıştır. Hawthorne'un da okunamamak, da- ha doğrusu deşifre edilememek yüzün. den tabolunamryan tomar tomar el yazıları vardır. Fakat bunlardan da. ha garibi, Napolyonun, okunmak şöy- Je dursun, harekât haritaları zanne - dilerek gimdiye kadar saklanan ve ân. cak bugün el yazısı olduğu meydana çıkan birçok eserleri vardır ki, deşif- re etmek kabil değildir. ENn büyük spor döğüşü Arasıra burada da şahidi olduğu - muz spor döğüşlerinin en büyüğü 532 senesinde, İstanbul Bizanslıların elin. de bulunduğu zaman olmuştur. Sulta- nahmet camlinin önünde ve dikili ta . şin bulunduğu yerde, yani eski Hi . podromda icra edilmekte olan bir ara. ba yarışt yüzünden çıkan döğüş bir » kaç gün devam etmiş ve (30,000) İs- tanbullu telef olduktan sonra güç hal ile bastırılmıştır. Şehrin oldukça mü him bir kısmı da bu döğüş esnasında harab bir hale gelmiştir. Üç beş oyuncunun hafifçe yaralan . masıyla neticelenen bugünkü spor dö. güşlerine, bu vakadan sonra fazla e. hemmiyot atfetmemek lâzımgeliyor. Bal yağmuru Bir hafta evvel, İtalyada - Bari ile Roma arasındaki köylere gökten bal yağmıştır. Evet, bildiğimiz bal, att . larm yaptığı bal... Hâdisenin vukuu muhakkak oldu . ğuna göre bunun nasıl vaki olduğunu tahmin etmek kalıyor. Arılarm gök. yüzünde kovan kurup bal yaptıkları herhalde hatıra gelmez. Bari ile Ro. ma arasındaki köylüler, adetâ yağ . mur gibi semadan bal yağdığını gö. rünce evvelâ şağırmışlarsa da sonra. dan vaziyeti öğrenmişlerdir. Filhaki . ka bir tayyare Romaya variller içinde bal naklediyorken nasılsa varillerden birkaçı kırılmış ve Bemadan bal yağe mıştır. Görülüyor ya, bu bal yağmu.. runda hiçbir fevkalâdelik yoktur. Tayyarelerle nakliyat taammlm et. tikçe, semadan daha pek çok şeyler yağabilir. Tayyareler, Çinde olduğu gibi yalnız bomba yağdıracak değil - ler ya!... ş Sinemada öpüşenlere ihtar zili Cenubi Amerika memleketlerindeki sinemalarda son derece enteresan bir usul icad olunmuş. Kördelânm bitme. sine bir dakika kala hafif bir zil çalı. nıyor ve sinemaya Öpüşmek İçin ge. len üşıklar da bu ihtarı anlıyarak bi. ribirinden / ayrılıyorlarmış, — İnsanım hiç olmazsa iki buçük ve dört buçuk matinelerinde bizde de tatbik olunsa diye dua edeceği geliyor. Tonton amcanın Kuş yuvası ğüne kanidir. Nasıl cabadan bir ömür olmasın ki, o Zonguldağı yerinden oy natan müthiş grizo patlamasının tek canlı şahididir.Ölüm, bütün korkunçlu- ğiyle, sırtıtır. sıyırıp geçmiştir. O gün — Sanki içine doğmuştu — ©- cağa korka korka inmişti. Garip ir his, akşamdanberi can sıkıcı bir kasırga gibi kafasma yapışmıştı. Sıcak bir yaz gecesiydi. Klübeleri- | nin kapılarrar, pencerelerini fora etmiş- ler, kâşık kalıbı bir kandil ışığında, başlarının altına birer kömür parçası yerleştirerek, kkibenin toprağı üzerin- de yorgunluktan sızmışlardı. İş başı eden gaca vardiyasının kazma vuruşları beyninin — içinde ötüyordu. Sağa, sola dönüyor, uyku bir türlü gö- züne girmiyordu. Gece yarramdan sonra, arkadaşları- nn hırıltıli soluklarını, inildeyişlerini dinliye dinliye kendinden geçmişti. O kısa uyku içinde, hep, yıllarta evvel ö- len anasiyle, — babasiyle —uğraşmıştı. Sevgilerine doyamadığı bu iki ölü, onu da oraya, yanlarına çağırıyordu. Anası, oyuklarına kaçmış çipil gözlerinden sel gibi yaşlar akıtarak yalvarıyordu. Anast... Ah, Mestık, onu ne kadar saverdi? Bir “Mıska,, hâdisesi vardı ki, ana- sını her hatırlayışta, Mıstik, yüreğinin en derin yerinden gızıma sızım sızıldadı- ğanı duyardı... Dini, imanı bütün bir ka- dıncağız dı anası... Dertliydi de... Yok- sul bir yaşayışın, yıpratıcı bir çalışışın izlerini ihtiyar vücudunda taşırdı. Ba- caklarında, omuzlarında, kollarında, o öldürücü Tomatizma sızılarının — dolaş- madığı bir gün yoktu. Doktora gösterecek para nerede? Reçeteyi bedava yapıttak 'eerilis neyi nerede bulmalı? İhtiyar kadının, yeşili solmuş üç kögşe bir hamaliyesi vardı. Sihirli — bir Tmskaydı bu... Sızdar ona kol kaldırt- mayınca, kollarına; boynunu köskütük bir hâle getirince, boynuna geçirirdi. ve, tuhaf şey, krmıldamıyan kol, mrska- yı taktıktan biraz sonra, harekete ge- Hirdi. Köskütük kesilen boyun gev- gerdi. Mıstık, on beş yaşında, afacan bir çocuktu. Yeşili soluk müselles kuma- şın kerametine, anasının bu aşırı saflı- iğına fıkır fıkır gülerdi: — Sende ağrı sızı yok, anatığım.. Seninkisi kuruntu.... Thtiyar kadın, bayağı gücenirdi. A- ma, kırmazdı; onu terslemezdi. Âh, ne iyi bir kadındı!... — Günaha girme, Mustafa - derdi - Seni “iyi saatte olsunlar,, ın şerrinden kurtaran da gene böyle bir mıska de- ğil mi evlâdım? , Hakikaten, daha on yaşma girince- kadar korkunç kübusların içinde, Mıstik rahât uykü uyuyamazdı. He- men her gece, haykırışlarla; hıçkırık- larla yatağından fırladı. Kendini bil- mez bir halde odaları dolaşır, merdi- wenleri inip çıkardı. Gözlerinin önün- de, bazan bir serçe parmağı kocaman bir servi gibi uzanır, bir insan gözü, içi ne alın boğacak sular yeşil, yosunlu bi hastan kuvusu kadar onu korkutur- du. Mustafa, hayal du: Babası ve anası, yatağının baş ucü- na diz çökerler; "Rabbiyesirleri,, "Alla- hü 14 ilâhe illâhu,, lari okur, üflerlerdi.. Günün birinde bir mıska bulup Mıstığın boynuna taktılar. Ve, işte o günden —————— meyal hatırlıyor- Yazan: Reşa Mustafa, cabadan bir örnür sürdü- | sonra, “iyi saatte olsunlar!,, Mustafa. nın yatağına yanaşamamıştılar... Ö üe Mistık bir gün tuhaf bir şeytanlık düşündü. Yeşili soluk üç köşe hamali- yeyi eline geçirdi, uzulla, GH, ; lerii söktü. Üzerinde kargacık buzgacık yarılar, dualar bulunan, terden sarar- mış, solmuş kâğıd şeridi çıkardı;baktı., Tıpkı ona benziyen — bir kâğıt parçası buldu. Üzerine belki yüz kere şeytanın adını yazdı. Dilini çıkarmış, boynuzlu, iri burunlu insan resimleri çizdi. itinay- la, yeşili soluk üç köşe kumaşın — içine dikti. Artık, ana, kollarında ve boynunda tılermir mrskasını taşırken, Mistik, es- kisinden daha taşkın bir neşeyle göülü- yordu; Kasıklarını tutarak, yerlere ya- tarak, kâtılıyordu. Babasının evde bulunmadığı - bir tı. İhtiyar kadının tehditlerine, yal- varışlarına kulak asmadı. Mrskayı açtı. Kendi eliyle çizdiği gatip kâğıdı onun burnuna uzattı; — Sende ağrı sızı yok anacığıma Ben sana dememiş miydim, seninkisi kuruntu.... - Ağrryı sızıyı bu geçirir mi anacığım?... Dilini çıkarmış, boynuzlu, iri burunlu insan resimleri, kadınrım — gözlerini bu- Jandırdı; alnımı kararttı. Yıllarca, mukaddes bir kitap gibi boyunlarda, kollarda taşman, yaldızlIr, işlemeli torbalarda saklanan yeşili so- Juk müselles kumaş parçası, bir kenara atıldı... * Ve, ana, ımt.üııı.mn: kaybetmişti, — Doktora gösterecek para nerede? Reçeteyi bedava yapatbak ecrahane- yi nereden bulmalı? İhtiyar kadın, artık, mıskaya inan- meryordu. Omuzlarını oğuşturan; kolla- rınr, boynunu köskütük yapan o öldü- rücü romatizma sızılarma, dişlerini sı- ka sıka katlanmağa uğraşıyordu. “Ana öldü. Mıntığın içinde acı bir hüsran kaldı. Reşat Enis Beraet eden bir doktor Tib ilmi haricinde ve kandi usulile has. tiları tedavi ettiğinden dolayı —Sıhbat mü, dürtüğünce üçüncü ceza mahkemesine veri. den doktor Gorekyasin bir buçuk senedan. beri süran muhakemezi bu Babah netlcelen. miş, doktor Gorekyanım bernetine karar ve, rilmiştir. Yeni neşriyat Kıvılcımlı Kül Güzide şalrimiz Hüseyin Biret Özseverin, san yıllarda yazdığı gilrler bir araya toplana. Yak “Kıvddermir küt, isimli — bir gür kitabı neşredilmiştir. Ütadın büyük bir zevk ve alâ ka fle okunacak olan bu yeni eserini Edebi. yat meraklılarına tavriye ederiz. HABER, AKŞAM POSTASI, İDARE BEVİ, Istanbul Ankara Caddesi Posta kulusa ı İstaobal 24 — f Telgrat adresi; istanbul HABER | Yazı işleri teleftonu; 28873 —| idare, ilân , 194870 | “ABONE ŞARTLARI , Ben ş 2.700 İıı'xi “ve Neşriyat*Müdürü Ş' | Hasan Rasim Us”