*DUR) DONDUR HYIYA ANP O ŞDOf,, “10KNA8 tar 903 BULA AUYung UNANA TEyE F yofi PY KAyr p ao mazo Spaydş VÖLEYİŞ Höty CH4 N3 XUĞ 10 274 309) BUK OY YIRLO) VU SY Ia u adij Hroyıf;P *(LrpyAYUNEA) RÂYEP BSİY SA UN “döpyiyunza DöÖzÜP DENY SA UNZA,, WEp33 at DdAdyrya £ “ENOKYE EpENKEYOR PAKEZ nuoLse)s opuysoza wyso Y He> zeotüyo Gi go0 y ADağı 220POSYEY FUYYİNLA Crağuaj gı Pu AD *ÖYN *Ai Xöd GEpieyedyep vsmy SAa UNEN ÇG URPULLUŞĞUPU NUNY 40,pv pus YaĞyYOPMYYIE “TAYSNOPMOY *TAYADA SY ADP ) “aoşsus) Moj DUr göLy *i g0930 put HoROnNpur-J3S “K3DSUNPUCA “S0LdAYYEY “SLEIP “anpus İos “aapığşosUOPMOY “döyid “ASMYASI WNWOMPOY pus Buvr şavga PıpousLoj Yaza Tiyoz apuLuf Üoi av woc ş g Ş $ £ $ & $ 3 F * 210 guzy azm puoĞ pua Buvt) SUISNI SARM POYE pue Sdor C© **ayıfaa ada YOYU pur Suoj ynoga KAypouruor Kdda Byrey Spuarıj Kur Je su9 garap n Suay uuzau — Şuop :Suof Bary —< zroğ y dOYyU Taajdoylay aa ngez EZeg zouı İnpao3 9)212p Na Bofosd n) :88aJoad o “atr)a Erpp! TUN IDU “ynayya Yane33 DAPp3 tumudok uoa,, MüŞUNzun Cou n3 söfosd zunp fv) "0T OŞ SSaJOId 3,10P T xöurnp e lHadisuma GOzlülöNE zw sessayang 9y) J0 soKrumıa3 Teyhdal y YAveylay Epyemye ep NuNucAsUy opis yesrayoo) Syı gö Tuyyılüre MOUN 03 SSaYOId 3 90P *ezyüş HNMAfDLMI YYYİZ Aob y YöUDYAOY YüNY YANUŞI MPPA TuDUUDİ W3Ş,. KuUMH'TSUĞA GOİZLTLONI av pfAoDE YUYNLYII FP AD ÇuyTMA Ç N7 SAJCIĞ FüNP .İîn-) “uuno ePP| TUKSıpıa Koğ aa epunyerey Kruya) Urür PKRDAYANIN KIZI — —— ——— ——— derim prenses.. Fakat her şeyden ev. vel, geçen gün bir evde unutmuş oldu. ğunuz şu kiymetli oyuncağımızı size takdim edeyim. Bunu hırsızın biri pek âlâ aşırabilirdi. Fausta Pardayanın uzattığı küçük hançeri aldı ve: — Ehli eline düşeceğini biliyordum « dedi. Biraz düşündü ve sonra bıçağı Par. dayana uzatarak: — Şu hançeri benim bir hatıram ©. larak saklamanızı rica etsem.., — Eğer adi bir ailâh olsaydı, mem- nuniyetle kabul ederdim madam, Fa. kât bu benim kullanamıyacağım ka. dar yüksek ve pahalı bir mücevherdir. Bunun için son derece sıkılarak bunu söyliyeceğ'm ki, bu hançeri kabul e. demem. Prenseg israr etmedi: — Pekâ'â, böyleyse bundan bahset. mivelim . dedi - ve hançeri elbisesinin içine yerleştirdi. — Şimdi esasa gelelim. Pardayan şiddetle cevab verdi: — Yani benden beklediğiniz cevaba d-“! mi? Bana kalırsa madam, beni ivtor bi'difiriz icin ne cevab vereceği. m de şimdiden biliyorsunuz. — Ne olürsa olsun, gü - cevabi bir d Asha söyleyiniz. — Pokilâ,.. Ne gebeble hakkmızda. | * “ikrlerimin değişmesi lâzımgelece - | anlamıyorum. Bu kararlarımı ko. zla dük Dansrlam cenaplarının huzrunda söylemiştim Bu konuşma - mız az kalsın ölümümle nihayot bula. caktı. Böyle olması için e!'nizden gele- Ni yaplınız. Fakat ne yapalım, kurtul. dük. Prensoa cenanları şunü bilmeli . dir ki, ben kolay öleceklerden deği. lim, Bununla iftikar odiyorum. — O vakil söylediğinizi bir defa 'da. ha tekrarlasanız olmaz mı? Pardayan gözlerini Faustanın göz. lerine dikerek cevab verdi: — Ben sağ oldukça siz Fransız kra. liçesi olamıyacaksınız. — Demek benimle çarpışmaktan vazgeçmiyorsunuz, öyle mi? — Bütün kuvvetimle çarpışacağım madam!.. — İyi düşündünüz mü? — Aman prensesşBana düşünmek için iki gün iki gece lütfettiniz. Emin olunuz ki bu fazlaydı. Dalbaran ve Valver bu iki kavgacı. nın ağız mücadelesini hayret ve tak . dirle dinliyorlardı. Pardayan sert du. ruyor, fakat arasıra alaycılığını takı. nıyor, Fausta ise soğukkanlılığını bir an bile kaybetmiyordu. İkisi de chem. miyetsiz bir işten bahseder gibiydiler. Bunları dinliyen ne müthiş geyler ko. nuştuklarını anlıyamazdı. Halbuki ko. nuşmalar, başta küçük kral on üçün. cü Lui olmak üzere birçok kimselerin hayatı ile alükadardı. Fausta, yine soğukkanlılıkla sordu: — Torununuzdan vaz mı geçtiniz? Oğlunuzu ve gelininizi ilelebet acı i. ç'nde mi yaşatmak istiyorsunuz? Bardayan da ayni sükünetle cevab verdi: — Kimseden vazgeçmiyorum, kim. Beyi oozalandırmıyorum. Sonra yarı ciddi, yarı alaycı sözle. rine devam etti: — Şunu düşündüm ki, çocuklarımın kaderi beni mecbur ettiğiniz mücade. leye taallük ediyor. Şimdi bu mücade. lede hangimizin galib geleceğine baka. hm, Bana kalırsa, siz sonunda mağlüb olacaksınız, O vakit evlâtlarımın iler. si temin edilmiş olur. Bu kavgamız (Her Bakkı Hader gazetesine altür) INGİLİZCE DERSLERİ Kendi kendine 1000 kelime ile — (28 No, lu “Tiyatroda” resmile takip edilecektir.) İNGİLİZCE DERSİ Türkçeye çevirinir 1 — Whho can talk very learnediy about the techalcal Bide of the wireless?> İNCİLİZCE DERSELERİ — I have a friend which know all about the wireless “bu suretle ben değilim daima muvaffak - içinde alma Onun için, İngiltereyi bulmakta daima muvallak ola. 80 I'm not alwaya succesful in getting England, İngiltere,” (20 aym Nat ol'ndz sakscaful in get'ing ingland,) PARDAYANIN KIZI zaten çok uzun sürmiyeceklir. Az bir zaman sonra sona erecek, başka türlü de olamaz, — Demek oluyor ki küçük Luizi e. limden almak ümidindesiniz, öyle mi? — Ümit etmiyorum madam, buna eminim. » Pardayan bu sözleri okadar kuv. vetli söylemişti ki, son derece soğuk. kanlı olan Fausta bu son kelimelerden titredi, fakat kendini çabuk - topladı. Acı bir gülümseme ile: — Arayınız bakalım - dedi. - — Affedersiniz madam, Ben Luizi arıyacağımı söylemedim. Nerede ol . duğunu da bilmiyorum. Bunu iddia edemezsiniz. — Peki, biraz evvel onu alacağınızı, buna emin olduğunuzu söylememiş miydiniz? Bunu bulmak için aramak Jâzım değil mi? Arayınız Pardayan a. rayınız, bakalım bulabilecek misiniz? İlk defa olarak Faustanın - sesinde bir alaycılrk hissedildi. Pardayan bu. nu anlamıştı. O da gülerek dedi ki: — Aramıyacağım ve bulmryacağım madım. Çocuğu bana siz getireceksi . niz - — Öyle mi zannediyorsunuz? — Emitim madam. Bvet siz bunu yapacaksınız, bu dakikayı düşünerek şmdiden kendimi mes'ud addediyo - rum, Fausta fena halde kızmıştı. Bunu göstermemek için gülerek: — Görürüz bakalım . dedi . ve zan. nedersem artık biribirimize söyliyece. ğimiz kalmadı. D 'ye ilâve etti, Pardayan da gayet Bert bir tarzda: — Ben de öyle zannediyorum . ceva. bımnı verdi . “Wireless — telsiz . radyo,, Üzerindeki çalışmalarımıza geçen derste başlamıştık. 2 — Do you know almost aome parta of a wireless set * — Yes, I do, For example: knob and that's the aerlal, İ 27 nci resimden takip ettiğimiz Geçen dersteki vazifeler Bu derste, ayni mevzu üzerindeki çalışmalarımıza de. vam etmeden evvel, geçen dersteki tercüme vazifelerinle ya ılmış gekillerini görelim. Çevrilecek olan Ingilizce cümlelerin türkçeleri şunlar, dır: 1 — Bir radyonuz var mı? — Evet, beş lâmbalı bir radyom var, bu bahis üzerinde biraz çalıştıktan sonra ingilizcedert türkçeye ve türkçeden ingilizceye çevrilmek üzere bus cümleler vermiştik- that's a coil; that's the Ingilizceye çeviriniz 1 — Hangi istasyonu arıyorsunuz? — No, I know just about to turn the knobs and tune — İstanbulu, bulabilirsem, da to the sation. Isn't enouglı for an amatcur” — Her akşam Paristen verilen (radyo ile neşredilen) — Evet, bütün Avrupa istasyonlarını alabiliyorum, muüsikiyi dinliyorum. 2 — İngiliz istasyonlarmı alabiliyor musunuz? 3 — Paris, Berlin veya Romayı hiç dinlediniz mi? 8 — Don't you know much? 4 — Yes, you are righi. 211 Konuşmalarının başında olduğu gi. bi bu defa da nezaketle biribirlerini selâmladılar. Pardayan, misafirlerini geri döndü ve ciddi bir eda ile son bir ihtar da bulundu: — İyi sakınınız Pardayan. Çünkü yemin ederim ki size ve sizinle olan. lara kargı merhametsiz davranaca . ğim, . dedi . Fudıyın-dıu: — Biz de elimizden geldiği kadar kendimizi müdafaa ederiz . cevabını avluyu sert adımlarla fakat ağır ağır yürüdü. Pardayan odasının kapısını kapadı ve Valvere yanaşarak: — Genç dostum... Şimdi iyi sakıma. lem. Dişi kaplanın zinciri koptu, olan. ca şiddetile bize hücum edecektir . de. di . Valver heyecansız bir tavırla şu ce- vabı verdi: — Emin olunuz mösyö tedbirli dav. ranacağız, Öyle kolay kolay kendini yok edecek adamlardan olmadığımızı şimdiye kadar göstermedik değil. Bu sözlere Pardayan memnun ol - müuştu. XXXXI KONSUNERİ SOKAĞI MÜCADELESİ Üç gün geçti. Valver sadık uşağı Landri ile beraber Konsuneri sokağın daki evine dönmüşlü. Maamafih her gün Pardayanı ziyaret odiyordu. Bazan uzun, bazan da kısa süren 2 — Dahili antenli, değil mi? — Evet. 4 — Uzak islasyonları bulmakta müşkülât musunuz? 3 — Ne zaman dinliyorsunuz? — Her akşam, bazan da öğleden sonra,