Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Ş&Mm bu en güzel — tomanı Cinayet ve aşkromanı (VA.Nü) tarafından türkçeye çevrilmiştir. “îıkıı tefrikanm hülâsası Fransanın meşhur bir tayya- Te meydanından İngiltereye kal kan büyük bir posta tayyaresi itinde 21 seyyah var. Bunların &l b"lıhnduuıı pıyınkodı yuz in iliz lirası isapet ettiği için bir eğ ce şehri olan Pinede bu para Y1 Yemeğegitmiş olan Mari ismin de bir manikürcü kızdır.Pinede j Oyun esnasında bir güzel deli- h ile hoş bir muarefe peyda Etmiştir. Şimdi o hatırayla İngil t"GYe dönüyor. l thn*.ı. -) h N"h genç adamın bu sözlerine pek Üğı halde, israrın karşısında pa Zih ğa mecbur olmuştu. '“nde her şey karışmıştı. ; *n İki de, kim bilir? Acaba 5 e Ymuştum? , ı;';ddütle, bir kere daha, delikan p x' fatlı tebessümü ile diyordu ki: İze nasihatım olsun, Matmazel Izi öyle uzun müddet oyun erinde brrakmayınız! Bilmez | 'Slk göz, haris kumarbazlar %lı hemen benimsemeğe kalkarlar. fa, başiyle, ufak bir selâm ve- F ü"ledı. gitti. p kız, delikanlının bu - halini k .,_% işti. Ne terbiyeli, ne — cid- , ! Belki de ruletteki kısmetini h. ö ettiği halde, hiç kur falan yap lşmzmıg en ufak bir sululuk ;u. Ve şimdi de, şu tay- ı,;."hıtınde karşısında oturan iş _wonun vuruşu, Pine eğlence- I ha Pep ruya olmuştu. Mari, gene ' '*l. Ya, ıııne dönüyordu. Sonra?... lt'zclzxz düşüncelerine, nihayet lltedı İ T sr SULsesirü uuşŞÜÜ- “he çıkar? Kaderde ne varsa o Po tarafta yanyana oturan kadın- »© konuşmuyorlardı. ve boyalı olan çığırtğan sesli ley, bağırdı: Meğer orta par- 'n_ Sivri tırnağına kırılmış. tı gelen beyaz ceketli garso . ederim, öbür kompartman- 1 famdöşambrımı bana yolla- Üstüne efendim! * garson gitti. Biraz sonra, *r bir kadın küçük bir el çan Ti pirdi. Horbun ona fanrsızca hitap hn . Benim maroken çanta İ arka tarafa doğru yürü- "'G M ve çantaların istif edildi ÜN te bit kırmızı maroken çanta Tar hanımınız yanına döndü he N hizmetçisini savdı. Sonra, Sağına koyup açtı. ehi Süslü bir tuvalet trusu idi. ' ; hîrüüîn manikür edevatı altın- j !.hîir '*'Ef çıkardı, kırılmış tırna- ) - İi *tti. Sonra küçük bir ayna | *ünz , * Yüzüne podra allık sürüp dı. tazb“"lhrı uzaktan seyretmişti. | leri kadınlara yer veren ada k 'kmğ“mn atkısını, kompartma- ha rağmen, yüzüne iyice 5 îı,:rmhyurdu_ Genç kızın kendi | İ Az, ” Dakması üzerine gözlerini Ve gene uyuklamağa ko- ” İün hir y"“hdı. kır saçlı, hâkim ta- 3dam oturuyordu. Kucağın- Ğ“rmaktu 'dı ve sanatkâr ' bir ihtimamla bu musiki "îly d*m kısımlarını parlatmi- ! " onda bir musikişinas- “" doktor, yahut hukukçu "İn., Seyvahım arkasındada, bir ıilııd teruyordu. Her halde ba Hirıretlı hararetli konu- İYle hareketler yapıyorlardı Kendi karşısında da bakmak isteme diği genç seyyah! Kızcağızın içi rahat değildi. Kendi kendine söyleniyordu: “— Bana ne oluyor? Abdal mı- yım, neyim?,. On beş yaşımiı da çoktan geçtim....,, Karşısındaki delikanlı ise, şöyle | düşünüyordu: “— Ne güzel kız!... Sahiden de gü- zel. Bal gibi beni hatıtlıyor ya... Zavallıcık. Kaybedince, ne mahzun olmuştu. Daha da fazla kazansaydım, gene ona feda ederdim..... Çok kurnazca davran dım doğrusu... Ne mükemmel — dişleri r... Ne tatlı gülüyor!.. Coşmıyayım, coşmıyayım! Galiba âşık olacağım!,, O esnada kendisine yemek kartını uzatan garsona; — Yalnız sığır dili isterim! - dedi. Ledi Horbüri düsünüyordu: “— Aman Allahım.... Ne yapayım?.. Kendimi bu belâdan kurtarmanın bir çaresi var... Cesaretim yok.. Dünyada yapamam... Takatım kalmadı.. Bu hın- zır kokainin marifetleri hep bunlar.... Ah, ne diye bu kötü huya yakalandım?.. Yüzüm çirkinleşiyor, bozuluyorum... Yanımdaki cadı karı sinirime dokunu- or... Bak hele... Gözlerini suratımdan ayırdığı var mı?... Eminim içinden beni tenkit edip duruyor... Kaltak! Kocamla evlenmek istiyordu. At suratlı!... Bu çeşit köylü asilzade kızları sinirime dokunuyor..... Biraz düşündükten sonra: “— Aman Allahım... Ne ğım? » Bir karar vermem lâzım.. O mel- un koca karı, beni tehdit etti... Söyle- diğinden caymamak, insaf etmemek â- detidir. Mutlaka tehdidini yerine geti- recek.....,, Çantasını ıçtz, cigara aradı. Titri- yen C"Efl)'!" Ud ları l aAŞışleğıa aiyaca Stur geçirdikten sonra yaktı. Çiftlik sahibi asilzade kız olan Ve- netya Ker, kendi kendine diyordu ki: “Orospul!..., İşte o lord Horbüri ©- lacak herifin bana tercihan aldığı ka- dın!... Maamafih acırım gene adam- cağıza!... Başından şunu sağlıcakla bir dehliyebilse....,, O da çantasından bir cigara çıkardı. ve Ledi Horbürinin dostane tebessümle uzattığı kibritle yaktı. Tayyarenin garsonu Ledi'lere yak- laştı: — AHedersiniz.... Burada cıgarı iç- mek yasaktır. Çığırtkan sesli kadın: — Ama da ha.... - dedi. Uyuklıyan adam, boyun atkısının altında, düşünüyordu: — Şu geride oturan kız, pek sevim- li! Yüzünde müthiş irade ifadesi var! Fakat bir şeye üzülüyor....Acaba ne?.... Neden karşısındaki zarif giyinmiş deli- kanlıya bakmak istemiyor?,, Tayyare hafifçe sarsıldı; hava boşlu ğuna rastlamış olacaktı. Puaro - isimli atkılı adam, içini çekti: “— Aman midem....,, Onun yanında doktor Briyan filütü- nü asabi elleriyle tutmakta devam ede- rek, gene kendi kendine: “— Hayatımın bir. dönemecinde- yim.... Bir türlü karar veremiyorum.... Pek güç mesele.... Ayni zamanda mesle- ğimin de dönemeç Yerİ....n Flütü okşadı: “— Musiki! dertlerini avutur!,, Cülümsiyerek, âleti ağzına doğru götürdü; sonra tekrar çantasına yer- leştirdi. yapaca- Musikil!... — İnsanın (Devamı var) M e L ü Fi e & B HABER Akıampoıtuı ELGEESİARİ 1zZOo sene evvel bugün Harp düşmanı Emevi Halifesi Omer halk düşmanı Süleymanın yerine geçli Ömer karısının incilerini millete veriyordu Emevi halifesi Süleyman, — Hazer denizi nin garbımnda büyük bir sefer yapmağa ka. rar vermişti, Ordunun kumandasını — bizzal kendisi idare edecek ve ülkeyi kendisi fet. hedecekti. Fakat halife kısa bir mesafe katettikten sonra hastalandı, geri döndü. Halife olduğu vakit Haccacı Zalim tara. fından zindanlara atılan yüzlerce insanı şer. best bırakmış, ağır vergileri — kaldırmış bu süretle halkım sempatisini kazanmıştı. Fakat İspanyanın fatihleri Musa ile “Tarık hakkın. daki muameleleri onu halkın gözünden düşür dü. Süleyman, bu her iki halkın kahraman diye adlandırdığı kumandanı sefalet içinde ölmeğe mahküm etmişti. İspanyada iyi ida. re tesis etmekle tanman Abdülâziz öldürül. müştü. Halk bu katli de halifenin yaptırdığı n ileri sürüyordu. İyiliklerini çok çabuk unutturan Süleyman büyük seferinde yakalandığı hastalıkla t tam iki sene beş ay mücadele etti. Orduları Bi. zansa kadar gelerek her tarafa dehşk veren halife artık öleceğini anlamıştı. TiT yılr 19 eylül günü 1220 esne — evvel bugün, son nefesini verirken amcasamın oğ'u Ömeri yanına çağırdı, şunları söyledi: — Oğlum, ben öleceğim artık. Yerime oğ- lum Eyübü getirecektim. Bu hakkr ona bah. şetmiştim. Fakat o benden önce öldü. İkinci oğlum Davüt Rum seferlerine iştirak etmişti. Kimbilir şimdi nerede, Tahtı sana — emanet ediyorum, Sana Abdülmelikin oğlu Yezit ha. lef olsun istiyorum..., Ömer ile Yezidin isimleri bir kâğıda yazı. larak yedi emine bırakıldı. Bütün aile erkânı bu kâğıt parçasıma sadık kalacaklarma ye. min ettiler. Süleyman, aile erkânma karşı nekadar iyl muamele ederse düşmanlarına o kadar haşin muamelede bulunur, öonuün İcin halk kendisini sevmezdi. Yerine oğullarmdan birinin gelme. mesi büyük bir memnuniyet — uyandırmıştı. — Gelecek halife belki ona benzemez.. di. yorlardı. Bu, hakikaten öyle oldu. Ömer, — hiç bir hususta Süleymana benzemedi. Bunun için en büyük harpleri kazandı ve halka mümkür olduğu kadar kendisini sevdirdi. Yeni — halifenin ükk — işi hükümdarın elin de mevcut bütün malları sattırarak parasımı hazineye koymak oldu. Bundan başka karı. sının da bütün altımlarmı sattırmıştı. Halife birgün oturup ıguyordu Karısı Fatma sgor. auı — Niçin ağlıyorsun, halifesin, — istediğin elinde, yoksa bir derdin mi var? dedi. Ömer şu cevabı verdi: — Ya Fatma,. Müslümanlarla ecnebilerin başlarında bulunduğum için açlıktan ölen tu karayı, Ümitsizlik içinde Çırpınan hastaları, çıplak insanları, zulüm gören — mazlümlar:. hapse giren ecnebileri düşünüyorum. Onların günahlarından korkuyor ve ağlıyorum. Ömer, Süleymanın Bizansa göndermiş ol. duğu orduyu geri çekti. Maksadı harp yapa. rak insan öldürmek değil, halkr sanate ve terakkiye ulaştırmaktı, Bir gün oğlu şöyle demişti: — Babha, niçin İslâmlar arasmdaki fesadı ortadan kaldırmıyorsun ? Ömer şu cevabr verdi: — Sevgili oğlum.. Senin dediğin şeyler an. cak teslih ile öolur. Halbuki kılıç ile istihsal edilen şeylerden hayır gelmez, Ömer, kendisini riyakârlıkla itham — eden Yezidi Halep kalesine nefyetti. Halbuki böy. le bir itham sahibini dethal öldürebilirdi. Niyazi Ahmet Tonton amcanın talihsizliği Yazan : (Londraya) yakm sayliyelerden birinde ( Yor kaehear) isimli bir şato vardır. — (Dördüncü Hanri) tarafından başmabeyinci ve — birinci müşavirihas (Lord Mahanjya hediye olarak inşa ettirilen bu bina, babadan oğula — geçe geçe, (1897) senesinde (on doöokuzuncu) Lor. da intikal etmişti. Ön dokuzuncu Lord şatc. ya başlı başına sahip olduğu gün: (67) inci yaşmın ortalarındaydı. Ve bekârdı. Koca binanın içinde, dört yüz mumluk a. vizenin altında ve iki yüz kişilik yemek ma. saşının başında yalnız kalır kalmaz, düşün. dü: — Ben burada ne yapacağım ? O dakikada şatonun büyük kapısı önünde alelâde bir araba durdu. İçinden şık — giyin. miş, siyah saçlı, genç bir kadın indi. Kapıcı. ya sordu: — Lord buradalar mı? — Yes leydi. içeri buyurmaz mısınız? Kadını avizeli salona aldılar. İhtiyar lort hayretle onu seyretti. — Bir emriniz mi var madam? — Evet lord, sizinle konuşmak istiyorum. Gece vakti vaki olan münasebetsiz ziyaretim den dolayı evvelemirde affınızı rica ederim. — Estağfurullah. Sizi dinliyorum madam. Kadın bir sigara çıkardı, yaktı, dedi ki: — Ben (siyah gül) lokantasında artistim. Fakat ailem oldukça temizdir. Müflis oto. moöbil fabrikatörü (Smithlin üvey kızıyım ve bir vakitler bu şatoda Çon yedinci leydi) ye hizmet etmiş olan madam (Danaval) an. nemdir. Lord gülümsedi: — Ya?,. Dedi. — Evet? Annem hanrmının — otumundaen sonra da burada kaldı. Uzun hikâyeler anlat mağa niyetim yok. (Ön yedinci lord) annemi çok seviyordu. Evvelâ sevgili karısının bir hatırası olarak, sonra bir süs gibi, en sonra da bir sevgili gibi onu burada alıkoydu. Lord tekrar gülümsedi, tekrar- — Yat.. dedi. — Evet! Bu hatıradan, bu süsten ve bu sevgiden ben doğdum. (Ön yedinci — Lord) ölünce annem şatoyu terketti ve bir manas. tıra kapandı. Oradan çıktığı — gündenberi (Smith)in karısıdır. Yahut karısıydı. — Ne oldu madam? — Birkaç gün evvel âannem de öldü. Kadım sustu. Sigarasının külünü ince ve beyaz parmaklarile altın tabağa silkti. Lord dedi ki: — Anlıryorum madam. Burada bir hak sa. hibi olduğunuzu iddla edeceksiniz. Fakat? Lord durdu, ayağa kalktı. Kadın heyecanla ona bakıyor ve sözünü bitirmesini bekliyor. du. Lord ağır ve sarsak adımlarla — salondan çıktı. Ayak sesleri koridorun taşlarında u. zadı. Kadın bekledi. Tavandaki avize, bir gökyüzü gibi, etrafa ışıktan seller akıtıyordu. Lord kapıda görün. dü. Hlinde bir sigara kutusu vardı. Kapının önüne geldi ve kutuyu uzatarak ikram etti. Kendisi de bir tane yaktı. — Fakat bu bina sizi sıkmıyacak mı? Kadın hayretle onun yüzüne baktı: — Fakat Lord? — Burada kalmız. Benim gibi, tıpkı benim gibi bir hak sahibi olarak burada oturunuz. Her şeyi sizinle paylaşacağım, — ÖOh Lord! — Madam! Genç kadın en çök avizeleri seviyordu. Her gece şatonun bütün salonlarındaki mumlar, lâmbalar, bütün avizeler yakılryor ve kadın, gözleri tavanlarda, bir çocuk gibi — mesu!, ve daima bir arkadaş gibi beraber yaşıyor. lardı. Uşakların adedi azaltıldı ve şatoya elek. trik getirildi. Büyük kulenin tepesine bir pro jektör kondu. Artık bütün gece — Londranın yolu, bir çilhane gibi aydınlanıyordu. İkide bir şatonun kapısında bir mum kamyonu du. rüyor ve şatonun mumlarmı tazelemek için uşaklar seferber ediliyordu. Lord fırsat buldukça genç kadmın siyah saçlarını okşıyarak: — Benim pervanem! Diye mırıldanıyordu. İhtiyar adam mesuttu, Civardaki köşkler. de ve Londrada bir çok şayialar — çıkmıştı. Halbuki Lordla kadınm yatak — odaları il-i köy kadar biribirinden uzaktı. Böylece seneler geçti. Bir gün kadım Lorda dedi ki: — Ben bugün Londraya gideceğim. Terzi de işlerim var. lihan Tarus Adam dondu. Bu o kâadar üunutulmuş, oka, dar beklenilmez ve o kadar korkunç bir ar- zuydu ki? Altın fenerli araba hazırlandı. Kadın git. ti. Lord kulenin penceresinden elemli gözler. le arabayı Londranın yarı yoluna kadar ta. kip etti. Akşam üstü araba bir sürü — paketle bir bebek getirdi. Kadın bir bebek kadar güzel. leşmişti. Ama ertesi gün gene Londraya gitti. Ü. çüncü gün gene. Ve artık geceyarıları dönüyordu. Ve on beş sene, hergün, kadın — Londraya gitti. Geceyarısı döndü, Lord bembeyaz bir ihtiyar olmuştu. Kadmı her gece büyük kuledeki pencerede bekliyor ve şatonun bütün ışıklarının akşamdan ya. kılmasma nezaret ediyordu. Kadın bir geceyarısı geri dönmedi, Ertesi gün gene dönmedi. Bir hafta, bir ay, bir se. ne ve ebediyyen dönmedi. Lord bügün yüz yedi yaşmdadır. Yirmi beş senedenberi her gece, şatonun — kulesindeki geniş koltuğunun içinde, gözleri birer kristal bardak dibi gibi Londra yoluna dikili, bekli. YOT Ve yirmi beş senedenberi her gece şatoda. ki bütün lâmbalar, elektrikler ve Aavizeler, sabaha kadar yanıyor.. İlhan TARUS İnmgilterede Mecburi hizmetli redif ordusu Askeri erkân buna katiyetle lüzum görüyor Sunday Referee gazetesinde okun. duğuna göre, İngiltere redif ordusuna mecburi hizmetle asker almak keyfi. yeti, askeri şüranın muhtelif azaları tarafından, harbiye nazırı Belişa nez. dinde ısrarla teklif edilmektedir. Bu generallerin noktai nazarına gö.- re, her genç, ön sekiz yaşma geldiği zaman, redif cüzütamlarından birine kendi mesleği ile uygun olmak şartiy. le kaydolunacaktır. Şoförler, makinistler veya inşaat işi ile uğraşanlar, ordunun bu gibi meslek sahalarına verilecek, bazı kâtipler de, levazım kısımlarına kaydolunacaktır. Teknik ihtisasları olmıyanlar, piya. de ve süvari sınıflarıma ayrılacalar-- dır. Efradın iki sene kadar bu şekilde hizmet ettirilmesi düşünülüyor ki, on. ların sivil vazifeleri haleldar olmama. lı ve sanayi sahasr da işçi buhranma uğramamalıdir. Acemi efrad, her hafta muayyen ta. limlere iştirak edip, hafta sonu egzer. sizlerinde bulunduktan başka her yaz on beş gün kampta kalacaktır. Plânı ileri sürenler, bu şekilde ha. reket edilirse İngilterede birkaç sene içinde bir milyon talim görmüş efrad temin edileceğini söylüyorlar. Fakat harbiye nazırı Belişa kabine- nin diğer azalariyle derinden derine görüşmek zaruretindedir. Çünkü böyle bir plânı kabul etmek, İngilterenin askeri hizmet sahasında şimdiye ka . dar ittihaz ettiği milli siyaseti değiş. tirmek olacaktır. SUZERCÜNERAAREREENEEREEEETRETERRE NNN N " IIl_ll:l"II—I..Ill.ıl.ıl.llll"'l.'lllllll TERİSİRDİİİLİL İT TT r TTTt d | 1 | Lisan derslerimizin geçmiş formaları Gazetemizde neşredilen lisan derslerinin geçmiş formalarının iki kuruşa idarehanemizden te- darik edilebileceği yazılmıştı: evvelki formaları istemelerinden işin yanlış anlaşıldığı neticesine ardık. Uzun zamandanberi de- vam eden ilânlarımızda bu gibi formaların iki kum mukabilin- de ancak gazetemize abone ola- : caklara verileceği — yazılmıştı. !! Keyfıyetı bir daha tavzihe lü- 1