aA dedlen Sllkl / f f | f / l 4 , Mastesasessen eee seN Ânadolu Zavallı a "dma düşer ve öküz Lx___Seyaİ—ıat '_İllîaktupları l lu kadının bllyük fedakârlığı Şocuk yetiştirir, kocası cigarasını tellendirirken sabanın ölünce onun yerini aldığı da olur AABER — Aîşaııl postast Medeni dünyanın dışında Avustralya kabileleri kahramanın heykelini hangi Yılan ve hatta solucan yiyen Sanatkârımız kendine mMevzu zapacak ? Yazarı : Hüseyin Rifat v Bibasta istasyona giden Ka N d & onf':enı'nmnxe Medresesinin — de- kıfı ,/a.pîın Türk ” atalarımızın Tarif a A incelikleri © güzel ve !ünf ğb:de Önünde dııkikal:rch dü- ğ r:ı; hayran hâyran seyrettik. h')'nna a Oprak tepe üzerinden is- Ha k<:ç:n.ı ilerliyorum. u Üç evde bir yolu değiştir” lerden birinin ardından ince, N"::ıînıçok kalpten bir kadın '“tlu”m: H söylüyor; beni görüp de Si lvıeımnmelı:n için adımları- Ş Vaşlattım. Köşeyi dönünce H.":a _qık;-.n açık bir kapıdan, av- z?ıefdjıh“y'mh bir gencin toprağa e kle_n kışlık zahireleri olan ha Pa Si ayıkladıkları görülüyor. Da a kglene beş altı kadın evvelce l'P'lnr farı manda, sığır tezek ka- t damlarma taşıyor. 'T gelirken yolda yi Orlasmı sürmez, İ d S : Merkebe hînmîgşe: kîı;ılıîlı:.ınr'ı'î:'lı N y 4 L?: ı':'.ı ;ı:—:;:îı:î:' lî.:ıy;ı!-ı yapıldak, L Sinin bir AAA a a Ütündeki ç Parçası; ne merkep kini Tn î'Ce- kadımın kucağında- n*o?’lor: ne de kadin “Al Tüları, diy ira; I..': Belkz. SDDfa tarlalarma varacak. * Oturün c am, bir ağaç gölge- P Cigarasını tellendirirken idn ı.:ğ:l ardına düşecek ; bazan di 'edıa:e'l;a E€çerse o, öküzlere h'“'_"“ küzi, Sörmedim, fakat du: Yeri, » Yküzü, i öldi n erin. p n teki öldüğü zaman ; M tutfuğu da olürmüş.. » Be Manzara! İ dünk Ağnisı j Tünuna görmüş- Tzda ü kuıtuluş savaşı- ha ti bl“ Sephelerdeki oğlu: İki de nişanlısma ta- sandıklı g için sırtındaki açasiyle örten Türk köyüne dönme DN € dönmüş çocu- Üy k ç . bezdi ’;_'.' buğdayını öğütü- dej, Mardında P EPiYOr ve sonra M * Dazı kere de önün- Yü Bilme, ten buy 'h'dK“Ğmuma cephane İ _n'nın heykelini hangi Gdiyem, “Tmaye edecek, Z a heykeli dike- türkün A BDE ankara Cum. &er ..'mnd'::l—îlt' anıt,, ınım ar Bkipi Milk geç e * taşıyan “Türk l"ık “ç, Ve d.,ıîif“'düğüm zaman k'“djmki"' bu k alarca mebhut ka- Te KAŞİA düşiz adm>,, diye kendi U sualime ge- Vermiştim. Vabımı yalnız kal: "d"b,,_ğir:i,.ukf” Bler döne T tek, "'“'Bnde!eriyle şu. Tar edelim: Kü p, KADIN? Oli, kir saçir kadın; arını yağmur- | Kim bu omzundaki gülleyle koşan — taclı kadın ? Titremeden gece, gündüz dolaşır; Siper ardında evlâdma cephane taşır; Ona, bilmem ki, ne ad verse bu millet yaraşır? BSaban ardında bakır çehreli, kır saçlı kadım! Kücücük tehlike erse vatanın bir taşıma Cepbede taş çıkarır erkeğine, kardaşına; Baldırır. “kağnı, ile tanga bile tek başına; Kükremiş kaplana binmiş eli kırbaçlı kadın! Can verir yerde yatan oğluna tatlı nefesin; Sızlayan her yaraya sargı ölür ince sesin: Ben de bil kendini, ey sevgili, kimsin ve nesin? çi kevser gibi ayran dolu bakraçlı kadın! Sen değurdun şa nt Üstündeki aslan yiğldi: Her güren heykelini “Türk anası, işte, dedi; | Gülecektir aenin ağlunla bu malllat ebedi; Çelik omzundak! gülleyle koşan taclı kadın! Hüseyin RIFAT Hatayda a Umumi af Bu günlerde ilân edilmesi bekleniyor Ankatya, 17 (Hususi) — Ha- tayda umumi af bugünlerde ilân edi. lecektir. Yeni statüye göre, Hatay, tam istiklâline sahip bir bütünlük halindedir. Birinci müntehip seçi- lebilmek için okur, yazar olmak şarttır. Sancağın bir reis, bir kabine reisi olacak ve 40 azadan mürekkep bir meclisi bulunacaktır. E'cezirede çarpışmalar SŞam, 17 (Hususi) Elcezireden gelen malümata göre partilerin men supları arasında kanlı çarpışmalar ol muştur. — Ölenler vardır. x insanların Yaşayış tarzları, tetimal ve fordi telâkki. Teri bizce tamamile meçhül — kavimler pek çoktür. Çünkü bunlar arasında ne yaşayan. larımız, bunları ne görenlerimiz, ne de ha yatları hakkında araştırmalar yapanlarımız vardır. Varsa bile pek ender. — Hepimiz A. vusturalyanın herede bulunduğunu — harita. dan biliriz. Burasının İngiltere imparator. luğunu teşkil eden Kamanveltlerden birisi. dir, der geçer, orada yaşayanların da bizim gibi medeni adamlar olduğunu sanırız. Ha kikatte de böyledir. Fakat küçük bir fark. la.. Şehirde yaşayanları bizim gibi — medeni insanlardır. Ama İç taraflarına, — adalarına göçip — vahşi kabileler halinde yaşayanları. nn arasımda bulunduğunuz zaman hakika, tin biç de böyle olmadığını — gürürsünüz ve daha gartbi, oruda yaşıyanlarm, — dünyaya gelen bir çocuğfun cinst temastan İleri gel. diğini bile bilmediklerini bu ve bu gibi bazı tabil hüdiselerin sebeblerini başka şeylerde nradıklarını görürsünüz. İşta biz, okuyucularımızza, — Avusturalya yerilleri arasında uxzun zaman tetkikat ya. pan bir Alman keyetinin orada çektiği te- simleri ve edindikleri malfmatr birkaç gün, lük bir yazır e hillâsa edeceğiz. — Dünyanın bu kısmında oluranların cehilde ve hurala. Tere İntamakta nekadar ileri — vardıklârını merakla okuyacakamız: Yerliler nması! adamlardır ? Avustralya yerlilerinin harici kıyafet leri Afrikalılardan ayrıdır. Bunlar, vü - cutça da küçüktür, Erkeklerin boyu, bir metre altmış santimle bir metre altmış sekiz santime kadardır. Gerçi adaleli . dirler. Fakat, vücutça pek zayıf ve ek. seriyetle kemikleri görünür. Daima yağsız maddeler yediklerinden vücut - larında yağ da pek azdır. Bununla bera. raber çok ağır işlere tahammül eden a. lâsiği bir vücuda sahiptirler. Avustral- yanın münbit ve yeyip içecek şeyleri bol olan yerlerinde yaşryan kabileler vücut. ça dolgundurlar, Avustralyalıların cilt. leri kadife gibi yumuşaktır. Renkleri si- yah değil, çikolâta rengidir ve bu renk, kabilelerin yaşadıkları mahallere ve mev kilere göre ya açık yahut koyu çikolâ . tadır. Pek açık renkli Avustralyalılar vücutlarını koyu renge boyarlar. Bunların saçları da boldur ve hattâ bütün vücutları tüylüdür. Kafa saçları dalgalı ve ekseriyetle omuzlara kadar v- zamıştır. Saç renkleri parlak - giyahtır. Bıyık ve sakalları muntazamdır. Kafa . lart uzun ve kavun şeklindedir. Yüzleri geniş, yanak kemikleri fırlaktır, alınla- rı pek dar, gözleri kuvvetli, kaşları gür, burunları kısa ve geniştir. Avustralya . hılar bu çehreleriyle çirkin yüzlü insan- lardır. Cenubi Avustralya kabileleri soğuk havalarda vücutlarınt bir nevi çamurla boyarlar ve geceleri de üstlerini büyük yapraklarla örterler . Avustralyalılar, kan, düşünce, külsür cihetinden de çok geridirler. Bunları iyi tanıyanlar, kendilerinin herbangi bir Şeyi kolayca anladıklarını, düşünmek hassasma malik olduklarını, hatrralarını anlatabildiklerini, cesur ve bir işte sabit olduklarını, sabırlı, bulunduklarını, ça. buk karar verebildiklerini kendilerinin bizzat hâkimi, gururlu, aile efratlarını sevmek ve kabilelerine merbut bulun - mak gibi faziletlere mülik bulundukla. rını söylerler. Bununla beraber araların da fena âhlâkları da vardır, bunlarda tamahkârlık, hissizlik, intikamcılık, nan körlük, ademi itimat, yalancılık ,tem - bellik ve pislik gibi kusurlar göze çar . per, * Avustralyalıları bozdu Avustralyanın, Avrupalılar tarafın - dan keşif ve istilâsından sonra yerli halk daima, geri kalmıştır. Çünkü bura. larını ellerine alan Avrupalılar, bunları merhametsizce idare etmişler ve bu za- wallıları, tanrmadıkları bir çok ta Avrupa hastalıklariyle zehirlemişlerdir . Yüzer kişilik kabileler Avustralyalılar memleketlerinde kü. çük küçük gruplara ayrılmış âdea birer Avrupalılar garip âdetleri Şarki Avustralya kadilelerinin “Bora” âyinleri.. Kabileye kabul edilecek delikanlılar yerlerde çizilen çizgiler Üzerinde götürülüyorlar koyun sürüsü gibi yaşarlar ve memle - keti dolaşırlar. Ekseriyetle de yüzer ki. gilik kabilelere ayrılırlar. Her — sürü müstakildir. Kendi işlerini kendileri ya- parlar ve bunları kabilenin ea ihtiyari yahut ihtiyarları idare ederler. Bu ihti. yarlar kurnaz, becerikli ve cesur adam- lardır. Bunların gençler Üzerinde büyük bir nüfuzları vardır. Ve bunların sihirbaz ol duklarına inanırlar. Reislerin işi, kabi . le efradınım kabile âdetlerine riayet göstermelerine nezarettir. Kabile fert- lerini biribizine bağlıyan kuvvet, lisan. ları, ıstılâhları, âdetleri, arzuları, biri - bileriyle akrabalıklarıdır. Avustralyalılar, böyle kabileler halin . de yaşamalarının bir sebebi memleketin münbit olmaması ve çok insana — gıda vermemesidir. Avustralyalılar solucan'lara va- rıncaya kadar ne bulurlarsa yerler Avustralyalılar yemek meselesinde müşkülpesent değildirler. Dolaştıkları yerlerde ellerine geçeni yerler, En çok yedikleri hayvanlar gergedan, Opossom, yedikleri hayvanlar gergedar, Opostsom, Emve, yılan ve balıktır. Kahile kadın - latr da yemek için nebat kökleriyle, meyvalar, mantarlar ve karınca, sul . can, çekirge, küçlük kurt gib şeyleri elle. riyle toplarlar. Vahşi hayvan izlerini pek mahirane takip ederler ve bunları yanlarına so. kulup eğri bıçaklarmı atarak avlarlar. Topladıkları küçük hayvanlarla, kök. leri, turpları, soğanları, çiğ yerler. Di. ğerlerini sıcak klülde, taşta, yahut fırın gibi oyularak ateşle ısıtılan - deliklerde kızartırlar. Ateşi, ilk zamanlardaki gibi odunları biribirlerine sürterek yakarlar. Yamyamlığın sebebi Yamyamlar —Avustralyada evvelce mevcuttu. Şimdi kalmamıştır. Avustral- yada şimdi tektük rastlanan yamyamlı. gen sebebini yerliler, düşmanının Kal . bini, böbreklerini yiyerek onun cesaret ve kuvvetine sahip olmakta göstermek- tedirler, Buna bazan da açlık sebep olmuştur, Avustralyalılar çok eskiden yalnız öl. dürdükleri insanların etini değil, ölen akrabalarını bile yerlerdi. iğreti evler Avustralyalıların evleri, daima göç halinde bulunduklarından eğretidir. Bunlar umumiyetle dana derilerin . den yapılmış çadırdan ibarettir. Şimdi Avustralyada ve merkezde kulübelere de tesadüf edilmektedir. Giyiniş ve süsleri Avusturya yerlileri, hemen hemen elbise kullanmazlar, Mevcutları da bir vüsten başka bir şey değiklir. Erkekleri havanın en fena olduğu yerlerde sığır derisinden yapılmış bir kemer taşırlar; en soğuk zamanlarda yine deriden kısa bir örtü yahat basırla örtünürler. Ka « dınlar da böyle giyinirler. Yalnız bun . lar çocuklarımı yanlarında taşımak için sığır derisinden bir sırt zembili de bu ." lundururlar. Bazı kabilelerde erkek ve kadın tamamiyle çıplaktırlar. Bununla beraber bayramlarda, danslarında vü « cutlarırı mümkün mertebe kaparlar. Avustralyalıların süsleri ekseriyetle insan saçlamdan Öörülmüş iplerden, kürk parçalarığdan ibarettir Bunları boyunlarında yahut kollarında taşırlar, Bazı yerlerde de küçük hayvanların kuyruklarından, midye hşııklımdın. hayvan dişlerinden, yengeç kabukların. dan ve emsali şeylerden süsler tercih e. dilir. Vücudu süslemek için siyah, beyaz ve kırmızı boyalar da kullarılır. Vücutla - rını bu boyalarla çeşit çeşit şekillerde boyarlar. Bunlardan başka kadınlar, er, kekler vücutlramı yakarak kabartma süşler de yaparlar. Bu kabartmalar br , çakla kesilerek taşlarla kazınarak ta ya- pılır ve bunlar kışmen sahibinin mevki . ini gösterir. Bazan da kaç yaşında oldu. ğunu işaret eder. Matem e;edıı—*eıırık yapıldığı da vakidir . (Devama var)