Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
E : E Ç ıı Ü Kuçuk Osman yanındaki zabitin belınden tabancasını çektı.._ltırazv_e;den asilerin reisinin alnına bir kurşun yapıştırdı. Herifi devirdi — Geçen kısımların hülâsası Maltalı korsanlar, Sünbül ağanın i- haneti yüzünden bizi basmışlar, esir almışlardır. Fakat Sünvül ağa da öldürülmüştür. Şimdi, onun ve se. yahat arkadaşımız KRadı. Mehmed efendinin malları ve kadınları asi korsanlar arasında yağma ediliyor. Mehmed efendinin kadınlarına, kor- sunlar tarafından taarruz oluyor. Bu esnada bir müdahale oluyor. & & # — Davranmayın!..; Hepimiz şaşa kaldık, Zira, şaşılmı- yacak bir manzara değildi ki... Böyle haykıran, küçük Osmandı... Her nereden eline - geçirmişse, bir meşale bulmuştu. Barutların su değ. miyen kısmı yanında, duruyordu, Sağ eliyle meşaleyi tutmuş, sol yumruğu. nu beline dayamıştı. Kaşlarını çatmış- tı. Göğsünü dışarı çıkarmıştı. Taâm manasiyle bir kabadayı, bir babayiğit. Herkes sustu, Bütün kızıl ihtiraslar dindi. Öna bakıyorlardı. Gülmek mi, takdir etmek mi lâzımgeldiğini anlı- yamamıştım. Küçük oğlan: — Tercüman! . diye haykırdı. Adalrrum, hemen ileri atıldı: — Şunlara söyle brraksınlar şu kız- <arı, kadınları... Yoksa hepsini mahve. derim, Şimdi artık hortumla su at. mak hilesini de öğrendim. Bu numara. yı bana yapamazlar... Hepsi karşımda saf olsunlar. Zira, ahdediyorum ki a- teşlerim... Kaptan bile telâşa düştü: — Aman be çocuk! _ “— Ben çocuk değilim... Ruhan bü- yüğüm... Çünkü hrristiyanlık bana müyesser oldu... Bilmiyor musunuz ki, peygamberimiz hazreti İsa da, do. ğar doğmaz konuşmuştu. Meşaleyi sol eline aldı. Sağ eliyle ıstavroz çıkardı. Bir an yere çöktü. Sonra yine kalktı. Artık, Bütün azgın herifler büyülen miş gibi oldukları yerde duruyor'ardı. Osman, onlara hitaben: — Utanmıyor musunuz, reziller! - diye haykırdı. . Ben ki daha yeni hı. ristiyan olmuş bir çocuğum... Ben ki küçücüğüm... Hıristiyanlığın vardiği imanla böyle şeyler yapıyorum. Siz.., yeni hır'stiyanlara göstereceğiniz nü. mune bu muydu? Hacılar tarafını isaret ederek: — Bu esir müslümanlar sizin bu ha- reketinizi görerek “bizde böyle reza- iet yoktur. Aman dinimizi değiştirmi. yelim!,, diyecekler... ş | Tercüman, büyük bir heyecan için- de, bu sözleri birer birer korsanların diline çeviriyordu. — Yaptığınız işin vahametini anla. dınız mı? Hiıristiyan terbiyesiyle büyümüş, dinleriyle daima gurur duymuş olan korsanlar, küçücük Osmanın söyledi. gi bu sözler üzerine başlarını önleri. ne iğdiler. Osman haykırdı: — Anladınız mı diyorum sıze" Sesler işitildi: — Anladık. Osman güğredi: — Öyle mızmızca konuşmak olmaz. Yüksek sesle hep bir ağızdan haykı- rım! ' — Anladık! — Eh, öyleyse, affedilmeniz muhte- meldir. Fakat her şeyden evvel, bu ka. dınları bırakım, Kadımlar -zaten — kurtulmuşlardı. Hepsi bir araya toplandılar: Deminki yerlerine girdiler. — Siz de şu tarafta cemolun. Küçük çocuktaki ne büyük iradey- di böyle.. Onda nasıl bir $ef karak. teri vardı. Korsanlar, itaat ettiler. Osman, amirala döndü, — Ne duruyorsun? İ— ?... —— Vazifeni yapsana... Zabitlerine e. mir ver! Şunların ellerini bağlasmm... Sonra öteki gemilere işaret çek. Yar. dımcı tayfalar göndererek buradaki vazifeleri devir âlsinlar... Haydi... Dudağı yarık haykıracak oldu: — Fakat... Küçük Osman, yanında duran bir zabitin belinden bir tabanca çekti. Ateş etti. Dudağı yarık, yıldırımla vurulmuş gibi yere devrildi. Saraydayken bu oğlana atıcılık, bi- nicilik, hitabet ve sair dersler öğretil- âiğini bilirdim ama, sanatta bu dere. ce ilerlediğinden haberim yoktu. Te- vekkeli değil, padişah deli İbrahım o. nu o kadar severmiş. Doğrusu, pek ca. na'yakın şeydi bastibacak... Top gibi atik, cıva gibi müteharrikti... — Asi korsanlar!.. . diye haykırdı. Reisinizi ne hale getirdiğimi görüyor- sunuz... O, yalnız isyanının ceremesini değil, demin öldürdüğü zabitin de ka- nını ödedi. Siz, şimdi küçük kabahat. Ji birer ferd olarak kaldmız... gün hapisle işi atlatırsınız. Fakat sa- kın yeniden bir pot kırmayın. Haydi bakalım... Biribirinizin ellerini kuşak. larmızla bağlayın... Öteki gemiler ge. lip de bize yardım ettikleri vakit si. zi tamamiyle itaat halinde bulsunlar. Korsanlar, kücük bir vücutta bu ka- dar irade karşısında itaatten başka ça re bulamadılar, Amiral öteki gemilere (yaklaş) işareti verdi. Onlar yakla. şıncaya kadar bütün asiler teslim ol- müuştu. (Devamı var) Sağlık öğütleri : Boğmaca Boğmaca öksürüğü umumiyetle ba. har aylarının başlangrcları ile sonba. harın sonlarına doğru en yüksek had- (di bulur. Öksürüğün patlak vermesi zaman. | larında iklim şartlarının büyük tesiri olur. Hava soğuk, ıslak ve güneşsiz olunca bu bulaşık hastalık daha uzun sürer ve daha ağır olur. Anneler; “iyi ki oldu, yavrum bir an evvel atlatır,, demekle kendilerini avüutmak isterler. Fakat bu doğru bir düşünce değildir. Bünyesi nazik olan bir çocuk boğmasa öksürüğünden hay li zarar görebilir, halbuki yaşlı olan. lar buna karşı daha iyi mukâvemet e. derler. Boğmaca öksürüğü bir çocukta bronşit, brongso-zatüree, göz iltihabı ve kalb zayıflığı gibi neticeler yapa. bilir. Demek ki çocuklarımız: bu bulaşık hastalıktan mümkün olduğu kadar ko rumamız lâzımdır. Kalabalık yerlerde boğmaca öksürüğünün çök çabuk bu. laştığı unutulmamalıdır. Çocuklara temiz hava daima lâzım olduğu gibi, bilhassa hastuyken elzem dir. Zatüree ile boğmaca öksürüğünün en &on tedavisi temiz havadır. Boğma., ca duruncaya kadar çocuğu — kapalı bir yerde bulundurmak düşüncesi sa- kattır. Çünkü temiz hava alan çocu. ğun daha iyi yediği, uyuduğu ve isti, rahat ettiği isap edilmiştir. Hava sı . cak ve hoş olmak şartiyle çocuk dai- | ma temiz hava almalıdır. Boğmaca öksürüğü —mikroplarının inkişaf müddetleri iki haftadır: yani ço cuk boğmacalı bir hs“fta ile temasın. dan iki hafta sonra hastalığa tutulur. Hastalık ilkönce soğuk algınlığı gi. bi kendini gösterir, sonra öksürük baş lar. Öksürüğün başlangret en tehlikeli devredir. Çocuk çok uzun süren öksü- rük dolayısiyle ekseriya gıdasını mi. desinde tutamaz ve kusar. Bu yüzden de boyuna zayıflar. Tehlikeli devrede hafif besleyici mayi halinde verilme. lidir. Küçük gövdeyi besli bulundura. bilmek için bü devrede balıkyağı ve buna mümasil müstahzarat ihmal e- dilmemelidir. Eğer çocuk pek Tazla hastalık hissetmiyorsa, eskisi gibi a. cık hava gezintilerine. çıkariılmalıdır. Fakat öksürük nöbetleri her - yarım saat yahut bir saatte geliyorsa çocuk bol havalı bir odada yatağında oturtul malıdır. Yatakta istirahat. çocuğun -öksürük nöbetlerine karşı durabilme. sini temin edecektir. Çocuğun rengi bozulur, yahut kalbi çok zayıflarsa doktor oksijen de ve. rebilir. Bazan doktorlar müsekkin ilâç alr da vermektedirler. Şimdi ise boğ- maca şırımgaları yapılmaktadır. Ger. —çi bu şırıngalar çocuğu hastalıklan a. öksürüğü almaktan koruyamazsa da, nöbetleri kısaltmakta ve öksürüğün şiddetini a: zaltmaktadır. Boğmaca öksürüğünün bütün imti- dadı altr hafta sürer. Bu çok yorucu hastalıktan sonra nakahat devresinin ehemmiyeti büyüktür. Doktor Haber, okuyucuları arasında bir fıkra müsabakası açmıştır. Gönderilecek fıkra larım kısa ve hiç olmazsa az işitilmiş ole ması lâzımdır Fıkralar, gönderenlerin İmzaları yahut müstear adlarile neşredilecek — ve her ay o, ay içinde çıkacakların en iyilerinden beşine muhtelif ve kıymetli hediyeler ve. ritecektir. Bize bildiğiniz güzel fıkraları gönderi. niz. Denizin dibinde Beceriks:z bir tayfa bir gün kuman. danın gümiüş çaydanlığımı, yıkarken denize düşürmüş. Hemen kumandanın yanına giderek: “— Kumandan, bir şeyin nerede ol- duğunu bilirseniz, o şeyin kaybolmuş sayılır mı? - diye sormuş. Kumandın: — Tabii hayır! tayfa: — Sizin çaydanlığınızı kaybetme. dim, denizin dibinde olduğunu biliyo. rum, - demiş.. Rize: Mümin Ekrem Kayseride niçin yahudi yoktur Bir Kayserili yerde bir muş, Bunu bir yahudiye göstererek: — Bu ne? - diye sormuş. Yahudi: — Buna penez derler. Bana verir misin ? — Veririm ama beni şuracıktaki çeşmeye kadar götürürsen. Yahudi rezi olmuş. Köylüyü sırtına alarak çeşmeye kadar götürmüş. Köy- lüy“daha ileriye, daha ileriye,, diye diye kendisını şehrin ta göbeğine ka. dar taşıtmış. Sonra da yahudiye: — Şuracıkta bir eşek gibi bağırır. san Penezi sana veririm . demiş... cevabini verince, Yahudi attını alabilmek hırsıyla bu- | na da razı olmuş ve anırmaya başla. mış. Köylü: — Yağma yok. Demisş... Sen eşek olduğun halde altınımn altın olduğunu anlarsın da ben insanlığımal anlamaz mıyım 7... Söylendiğine göre yahudilerin Kay- seri semtine uğramamalarına bu hâdi- se sebep olmuştur. — Şehremini: İbrahim Birkaç | altın bul. | © | söylememeği tercih etmişti. Şimdi ikisi de ıuıuyorlirdı Sükütu | En Cim Bleyk kendini toparlamak ve lâ- kayt bir sesle cevap verebilmek için bü. |- yük bir gayret sarfetti. — Hayır Bır şeyim yok.. Yılmz hu. nümü olduğunu zannedıyürdum — Evet, sahi,, Lâkin bunu hatırla - yacağınızı hiç ümit etmiyordum, — Nasıl ümit etmiyordunuz. Sekiz senedir sizinle mesai arkadaşlığı etmi . yor muyuz?. Şarlot, dünyanın en Mes'ut — ve en güzel tebessümü ile patronunun yüzüne baktı. Bu tebessümde öyle bir mâna var dı ki ve bu mâna Cim'e okadar. sarih göründü ki, artık sekreterini sevdiğine şüphesi kalmadı. Fakat onu haberi ol - madan sevmişti. Bunu anladığı dakikada ondan ayrı. lacak mr idi? Evet, Şarlot hayatta ken. dini kurtaracak kadar olgundu. Onda sevdiği, kadınlığına rağmen bu olgun . luktu. Esasen bir gün ona şöyle demiş. ti: t — Beni herkes takdir ediyor. Zira, kendi kendime bugünkü vaziyetime gel. dim. Lâkin ben', sizin, benden daha Çok müşküllerle uğraştığınızı zannediyo - rum, : Ve Şarlot ona hayatını anlatmıştı: — Babam, İyood'un en meşhur avt - katı idi. Bir gün, bütün servetini bir - den kaybetti. Parasını tevdi ettiği banta ka iflâs etmişti. Bu darbe onun: için müthiş oldu. Kendisine inme indi. Üç sene, babamı, tekerlekli bir sandalyede taşıdık. Ona baktık. Bir gün, onu, sandalyesinde, ölü bulduk. Babam öl . dükten sonra Ticaret Mektebine gir - dim ve bitirince alelüsul şöyle bir ilân verdim: “Stenografi bilirim. Bir mü . essesede, ücretsiz olarak çalışmak isti - yorum. Bir ay tecrübeden sonra arzu edildiği takdirde küçük bir ücretle ça. lışmakta devam edebilirim.,, bu ilâna kaç cevap aldım, dersiniz?. — Ön, on iki! — Hayır, tam beş yüz. — Ölur şey değil.. — — Bu beş yüz yerden birini seçtim ve bir ay çalıştıktan sonra O süretle hareket etmiştim ki, üzerime aldığım vazife için elzem olmuştum. Böylece... Hikâyenin alt tarafı malümdu. Şarlot Hop, o gün sekzinci senesini tes'it et - tiği bu müesseseye gelmiş, fakat biraz sonra, alelâde sekreter vaziyetinden hemen hemen şerik vaziyetine geçmiş . ti. Patronun kendisini teşvik etmeıi üzerine hukuk tahsilini de yapmıştı.. Şarlot, şerık rolüne geçmesine rağ - men, Cime karşı daima patronu imiş gibi hareket etmiş, onunla öyle meşgul olmuştu. Bir gece, Şarlot,»misafirliğe gitmiş olduğu Cimin — evinde, İlkanın Erl Marşal ile münasebetsiz bir “vaziyetini görmüştü, Buna rağmen Cime bir- şey ilk bozan Cim oldu; — Mis Hop, bilmem hatırliyor mü - sunuz, sizinle Nellistonlara m'safir git- tiğimiz zaman orada karnından konu - şan bir hokkabaz görmüştük? Şarlot kulaklarına inanmıyordu! — Karnından konuşan hokkabaz mı? — Evet, çok tuhaf bir adamdı.. Şarlot hatırlıyordu. Fakat Cim ne diye bunu soruyordu? — Yoksa, dedi, siz; de lığa mt başlıyacaksımız? — Olabilir. Her halde bu adam bana bir iş için lâzım. Nellistonlara bir söorup ta öğrenirseniz memnun olurum. Şarlot ona bir çok şeyler sormak is. tiyordu. Kendini tuttu. . Ve çıktı. Bu adamı pekâlâ hatırlryordu . İsmi Voro idi. Tuhaf bir adamdı. Kozmetikli siyah bıyıklariyle, harpten evvelki adamlara, kartpestallarda âşık roller'ni yapanla - ra benziyordu. Hem karnından horıuı.uvnr hokkabaz - ham da Amerika cumhurreisi Ruzveltin zabıta romanı " "“fiılluııuıııiıuıuıqumı * îğğâhl gırtlağından, muhtelif hayvanların tak . |lidini yapacak sekilde sesler çıkarı »- yordu Acaba Cim bu adımlı ne yapa . caktı? Ne işi vardı? Şarlot bu adamı bulmanın Cim için hayati bir mesele olduğunu aklına bile getirmiyordu. Ne’ bilebilsin ki bu hok . kabaz, Cimin kendi kendisini öldüre - bilmesinde ilk şeriki cürm olacaktı? Şarlot odadan çıkınca, Cim elleriyle başını tuttu, dirseklerini yazıhanesine dayayarak düşünmeğe başladı. Her şeyden evvel, kendine bir ikinci şahsir. yet vermesi, daha doğrusu bulması lâzımdı. — Sadecte. ortadan, izini belli etmeden kaybolmak kâfi değildi. Son - radan bulunmamak, her kim tarafından aranılırsa aranılsın, hattâ karşı karşıya. gelinse bile tanınmamak ve bulunma « * mak gerekti. Cim bu işte Hhem katilin hem maktulün noktai nazarlarını bir - lcştırm:k vaziyetinde idi. i Cim değişecek, bir başka adam ola - caktı. yalnız bu işi herhangi bir aktör gibi yapamazdı. Aktör yüzüne biraz ba ya sürünce bu işe muvaffak olurdu. Lâkin aktör — uzaktan gorî'ınürdu e Yakına gelince, her şeyin hakikati mey dana çıkardı. Unutmamalı ki, bir baş - kası olmak demek, bir başka ve yeni bir maziye, bir başka yürüyüş, konuşuş: tarzına ve başka bir sese, başka zevk .. lere sahip olmak demektir. Sonra isin- mali cephesi de var, Cim karısına, iki. milyon dolar bırakacaktı. Bu, onun faz la gürültü etmesine mâni olacaktı. Ge- ri kalan, yani beş milyon doları kendi . ne alıkoyacaktı. Bugünkü hayatından yegâne muhafaza edecegı şey bu para idi » Ve bu hiç te kolay şey değildi. Çünkü bu beş milyon dolar, bir sürü esham, hisse senedi ve tahvilâttan mürekkep - ti. Bunları satabilmek, nazarı dikkati celbetmeden, servetini ne diye tasfiye ediyor diye kimseye şüphe ettirme - den elden çıkarmak mühkim mesele idi. Hem muhakkak ki, borsaya, bu kadar tahvilât ve eshamın arzı, piyasada iniş, çıkış yapacaktı. Sonra, bu para ile, fikrini tahakkuk ettirecek, büyük sahalar yapacak, spo - ru tatm'n edecek.. Bu iş.de müşkül... Bir yerde bir.milyoner kayboluyor, baş |ka bir yerde bir milyoner zühur ediyor. Kaybolan milyonerin düşüncelerini, zü- hur eden miloner. tahakkuk ettiriyor, “derhal binbir sual! Aman yarabbi! Para ile. hayır - - işlemek te ne güç. Derhal gazeteciler harekete geçecek,. Kimbilir |neler yazacaklar? t Belki.de “İki şıhsıyeth milyöner,, , “Asri Mister Cekil ile Mister Havt,, diye serleyha koyacaklar, Hayır... Ha - yır... Adamakıllı düşünmek lâzım. İn. san usul ve kaide ile hareket ederse her Mmüşkülü yener Meselâ ilk iş olarak ses meselesini ele-alabilir. . Bunu becerd* kten sonra, ba;ka bir noktaya geçer. Çünkü, Cim sesini de - /— Biştirmeğe muvaffak olamazsa, yapa » “cağı diğer bütün — teşebbüsler peş'nen munffahyetsizliğe mahkümdur. Cim sesini, Nelliston da gördüğü - hokka « bazla birlikte dcgıştirmzğe teşebbüs e. decektir/Şu şartla ki Şarlnı onu bula « bilsin; Şarlot... C.ımgnzlerini kı'ldmp ve karşısında Sı:latu |gördü. Şarlot ona sordu: — Yemk yız-dmız Mi H Cim saate baktı. Üç olmuştu. Demek farkm'a an saatlerce düşünmüş. tü. Cim kuıur&;l:mış bır mektepli hali takımdı. Sonra aklına gcld_ı, cevap ve « receği- ye_rde sordu: —Yanz!, K — Hayır, dech Şarlot, hılbuk! birah. paba söz de vermiştim, Lâkin beni o* kadar fazla ılnirleudırmeğe başladı ki, ı:tık kend;ııyle alâkamı kesmeğc karır | vı:rdım. In—ı-—ı ee 4 -—