21 NİSAN — 1937 insanlar... —Vay Bahrleiğim! Seni gördüğü me çök memnun oldum. Demek iyileş- tin ha?.. İki elini açmış, gülerek bana doğru geliyordu. “ Siz, benim yerimde olsaniz ne yar Pardmız? Gayet tabit olarak ben de 6- İlmi uzattım, biraz da şaşırarak: — Hamdolsun iyiyim... Fakat ben Bahri değilim... — Nasıl olur da Bahri değsin? Deli mi oldun?. Kaç Isim değiştirdin? “ Ne deliyim, ne de Bahriyim. — Haydi canım sen de.. Bu sakal, Dü Şapka, bu ses... — Evet, bunlar hepsi benim ama, den Bahri değil, Ragıbım! — Yök canım... Hayret... Sen Bah. TİYİ tanımıyor musun? Aman affe. dersiniz... “tanımıyor musunuz, diye. cektim. Hiç birbirinize raslamağınız mı? Bahri Hariksedegin apartıman- larmın karşı taraflarındaki sokakta 34 numarada, üçüncü katta oturur... — Yok canım... Ne o apartımanı bi- lirim, ne Bahriyi,.,Hulâan hiçbirin. den haberim yok, — Aman beyim, çok garip ig. Mut. lak gidin, siz onu görün... “Arkada. pin Nail tarafından geliyorum!,, de. yin... Pek komik olacak... Ah, bende yahmızda olsam da o hali seyretsem. Her ikiniz de kendinizi aynada tema» şa eğer gibi olacaksınız... Beni yolumdan alıkoyan bu müba- rek sat, af diliyerek uzaklaştı. Ondan ayrıldıktan sonra omuzlarımı silktim. Va birdenbire gözlerim bir mağaza câmekânma ilişti, Aynada kendime baktım. ,“— Vay?... Bahri beyin nüshayı 88. biyesi! Nasılam ?... Fakat doğrusu pek — — #ahmile: dpğilcin Salmaki üzere olan şapkan, sivri sakalın” ve kulağa hiç de hoş gölmiyen sesin, 81. çana benziyen gözlerin... Nafile, mafi, le... Haydi d m ki dünya yüzünde bir tane nür yaşamak değmez...., Hem r, hem de kendi kendi. me o bilmediğim Bahri beyin adresi” ni tekrarlıyordum. Gayriihtiyari, Ak- saraya giden tramvaya atladım ve mİ. hanikf bir sürette kendimi 34 numa. ralı rtımanın önünde buldum. Kaptet yoktu. Mera'venlerden çık. tüm, Üçüncü kattaki kapıyı yavasca çalârm. | Basma entarili, şişmanca bir kağım, ! bana kapıyı açtı, Beri görür görmez, muhabbetle seslendi — Vay, nonoşul Veye böyle geç İ kaldm” Hem niçin kapıyı çalıyorsun? Yoruldun mu? Hastalıktan kalkar kalkmaz böyle uzun dolaşılır mı hig?. Vallahi merak içindeydim... Haydi, gir içeriye de öp beni... Ne söyliyeceğimi gaşırmığtım... Ce- hazırlamak için zaman bulmak vap burnumu üzere, mendilimi çıkardım, gildim. Kadm, hemen telâşla: — Gördün mü işte. Nezle olmuş” sün... A, Bu mendil de ne?, Buda ne- reden çıktı? Nereden geliyorsun7. Bu mendili nereden buldun” — Vallshi Adile, - i f Bu istintaklar karşisımde kendi ka. yüzeyim sanarak onun İS rmla yüz mini söylemiştim. — Neye beni Adile diye çağırıyor. sun? — Hiç. Alay olsun diye ş» Alay pim vaktim/yok.» Haydi gel içeriye... Çayını İç- Soğuk gigi. ğın çıkar... Ne saflığın var senin bü gün.. Şişman bayan, çevik ağımlarla ye mek odasına döğrü yürüdü. Ben, bir an evvel buradan kaçmak istiyordum. Fakat izahat vermeden kaçmanın da doğru olmıyaçığını düşünerek içeri girdim. Etimde şapkam, kekeliyerek söze başladım: — Hanımefendi... da... Fazla lâf söylemeğe vakit kalma. . Demin Bey oğlun- “nu bu hale soktun ei er dan kadıncağız yerinden fırladı ve kağırarak: olsun.. Bahri çıldırdı... dd etindeki Buyu aldım. Yüzüne serptim. Birkaç yudum ağzına akıt. tam, Pek şaşırmıştım. Zira böyle işler de son derece beceriksizimdir. Teselli için mütemadiyen söyleni - gey yok... Bir #Y yok... Ü. ölmeyin... Bahriniz delirmedi. O da. ha eve dönmedi. Bak şimdi gelecek, sen de iyileşeceksin.. İste, bak geldi. Hakikaten de © esnada, anahtarla kapısını açan ev sahibi eşikte belir. migti, Karısını © halde görünce hay. retle bağırdı: — Nen var, yavrum... Ne oldun? Hemen lâfa atıldım. — Bir şey değil, efendim, bir gey değil... Şimdi kendine gelir. Siz mi o. uz? Kimsiniz? Ne- reden geliyorsunuz? Hem neden ken. dinişi aktör gibi muşsunuz? Ben etmem. Bu sözler tabiati — Sia anlatayım Bahri beyciğim... —- Ben de &izi tanımıyorum. Tanış. iştim. ei ap maskara! Nedir bu kepaze kıyafet... — Susun, bakın... ne geliyor. Kadın, gözlerini du. — Balıriciğim... Sen misin? Aman nekadar korktum... Deli de olmadın, değil mi?. İkimiz de yanına koşmuştuk. Kadin, afsl afal, bir sağma, bir s0. luna bakıp bizi süzdü. Biran tered. düd etti. Sonra kolunu uzatarak: — Gel beni öp... Hain herif... Kor. kuttun beni... Sen de kocamın taklidi. ni yapan sahtekâr... Defol... titifatlar bana, koğmalar, kocasma idi, Hakiki Buhriye ben, daha çok benziyormuşum zahir... Herif, İki eliyle kafasını “tuterak bağırdı: — Vah vah... Zavallı Zahideciğim.. Çıldıran sensin! Beni tanımadın mı, karikatürlerden haz. yle bana tevecelih Hanımınız kendi- açmiş, sesleniyor- ayol. > Sonra, bana doğru döndü; — Defol bu evden, seni bir daha görmiyeyim. Kapıdan cikarken hürmetle kadına doğru iğildim. —— Affedersiniz hanımefendi, iste- miyerek böyle bir hâdiseye sebebiyet verğim. Kabahat arkadaşınız Nail beydedir. Kendisi size izahat ver sin, Asıl bu işe gülecek odur. Aşağıda, kapıcı, bana hitaben: — Yine mi sokağa çıkıyorsunuz Balıri bey, - dedi. > Evet, evet. Gidiyorum... Bir daha da dönecek değilim. Bahri ol. maktan bıktım... Nakleden: Hatice Süreyya g LiLi#BU Mi LAM TAYYARS NEDEN Bizi TA* KiB EDiYOR benim kılığıma sök. | HABER — Alişam Tont sacayak Çelik yüreğin maceraları on amcanın Cenazesi Yazan : Niyâzi Ahm et 46 sene epvel bugün Mareşal Moliteke öldü Dehlizden geçerken üçüncü efendi hazretlerini bir zenciyenin kuct ğında gördük. Sait pasa kemali ihtiramla bebeğin eteğini öptü. 1891 yılı 24 nisan günü, 46 sene evvel bügün mareşal Molteke öldü Mareşal, o gün öğleden sonra ayan arasmda açılan harpte, 1866 da Bu- lan . Avusturya arasındaki harpte büyük muvaffakiyetler e kazanarak Moltekenin kendisine verilen harp tazminatı ile aldığı köşk meclisinde idi. Yüzünde hastalığını gösterir hiçbir alâmet yoktu. Eve her günkü gibi gelmiş, akşamı yeme- ğinden sonra piyano çaldırarak din- lemiş, bir aralık dansa da kalkmıştı. İşte o vakit üzerine bir fenalık gele- rek odasına çekildi. Alelâde bir yorgunluk ve baş dönmesi sanan ailesi, Moltekenin dışarı çıkmadığını görünce içeri gü” diler ve oyu son deminde buldular. Molteke tam doksan bir yaşında ölmüştü. 73 senedir askerlik yapr yordu. Malteke, 1811 de Kopenhag har- biye mektebie girmiş, 1818 de hassa hademesi mesleğine girerek mülâ. zim evvel olmuştur. 1821 de Prosyaya geçti. Burada Frankfurd şebri piyade taburuna memur edildi. Bir #ene sonra Berlin harbiye akademisine devama başla” dı. 1828 de Frankfurd harbiye mek- tebini idare ederek gösterdiği iktidar üzerine erkânharbiye topoğrafya kısmına muavin tayin edildi. Molhteke, 1834 yılmda şöhret ka- zanmıştı. Varna ve Silitre de bazı askeri tetebbularda bulunduktan sonra sivil olarak İstanbula geldi. İkinci Mahmut, Moltekeyi huzurü- na kabul ederek askeri “iktidarını takdir etti. Prosya kralı birinci Vik helmden Moltekenin İstanbulda kal masını rica ederek temin citi. Molte- ke dört sene Türk ordusunu oslâh ve tanzim ile meşgul oldu. İkinci Mahmudun ölümünden sonra durmadı. Prusyaya giderek prens Hanriye yavet oldu ve dört sene sonra şark seyahati hatıralarını yazdı. Mareşâl Molteke 1857 yalında erkânıbarp reisliğine teri ederek Alman ordusunu da ıslâh etti, . 1860 de Denmark de Frya şöhretini arttırdı. Muharebelerde gö- rülen hizmetine mukabil tazmina” tı harbiyeden 200,090 florin verildi. Molteke bu para ile Silezya da gü- zel bir sayfiye aldı. Yaz mevsimini orada geçirmeğe başladı. Molteke 1842 yılında evlenmiş fakat 18 sene sonra Karısı ölmüş, bir dahn evlenmemişti. Moltekenin hâtırasından parçalar “Çok şükür, süküt ve sükünetten pek mütelezziz olduğum Büyükde. reye kavuştum. Birkaç hafta için sahilde bir ev kiraladım. Kayıklar penceremin altından geçiyor. İstan- bul güneşten yanmış, kavrulmuş olduğu halde buradaki dağlar züm- rüt gibi yeşillik içinde yüzüyor. ri Hangi pencereden dışarı baksam lâtif bir manzara karşısında bulumu” yorum: Birinden vasi ve nihayetsiz bit dehiz görünür, diğerinden ka- deme kademe yükselen dağlar, bir diğerinden ise dağda bir duvarla (Devamı 11 incide) . NASINA Arı Aç MışyTı, DİLİNİN MAK. €ş ..