24 Nisan 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

24 Nisan 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Geçmiş zaman şairi, kendisinden | önce geçen zamanlar için demiş ki: “Geçmiş saman olur isi hayali cihan değer.,, Şair bu. Der mi? der. Fakst bunu #air dedi diye de, mutlak anlamiyle alamayız. O, geçmiş zamanlarının kirsbilir ne- sine ve hangisine cihan değerinde de. ğer vermiş. Sevgilisi kınalı parmak. Jarının arasında tuttuğu lâleyi uzatır- ken rastıklı kaşlarından birini kaldı. rıp Mekke sürmeli gözünü şöyle kırpr. rak akşama imarelin arkasında bekle. diğini söylediği zaman mı cihan değer demiş? Yoksa her zaman kabağına beleşten bir kabza nefes bulabildiği günler için mi demiş? (1) Çalbilir ki bol caizeli (2) bir devirde yaşamıştır da onun için demiş, Bir de geçmiş zamanların iki para değil ya, iki skgenin, iki pulun kırkta biri etmiyecek zamanlar: olmuş ki bu- mu ne şair söylemiş, ne nâsir yazmış. Çünkü şarkta . ne biçim olursa olsun - geçmişe hasret çekmek bir an'ane idi. Her yeni nesil geçmişi bilmediği için, her geçmişi bilen nesil ona, geçmişi över dururdu. “Ah, bizim zamanımız böyle miydi?,. diye başlar ve içinde unduğu günü, geçirdiği bataklığı ortasında boğardı. Atlı tramvaylar bir yenilik olarak yürümeğe başladıkları gün, manda &- rabaları ile Alemdağı safalarına gi. dişlerini ballandıra ballandıra arla- tırlargı, Şimendiferi; üstü hasır ör- tülü, stı çıngıraklı, yaysız arabalara çiğnetirlerdi. “Şirketihayriye kuruldu, Boğaziçin. de vapur tecek, pazar kayıkları esnafına kesat darı oldu, yasak odin,, | diye vaktin Ilman reisine arzı muhzır verildiğini hatırlıyan çok değilse de yine vardır ve sağdır (3). Bunlar, on- lar için hep birer geçmiş zamandır ki hayali cihan değer. Boy entarisi ile çarşıya, makislle kahvesine gitmeyi Cemal Paşa (4) | Üsküdar mutasarrıfı iken yasak ot. mişti. Aradan yirmi yedi sene geçti. Entariye hasret çekenlerin ve bunun hayali cihan değen bir geçmiş zaman olduğunu inasanlarm yok olduğuna ben inanmam. Hayali cihan değer geçmiş zaman yok mu? Eibette vardır. Fakat bu, ga- irin bağır döğdüğü zamanlar değildir. Pijama pantalonu içinden boy enta, risine diz dövenin dediği zaman de. Zildir. Tayyare penceresinden uzanıp gözü arkadaki kağnıda kalanm zama- »r değildir, Bedava imarelin (5) ha. yeli içinde çatal bıçaklı ve paralı To- kantaya diş biliyenin zamanı değildir. Ötede öyle geçmiş zamanlar vardır ki herbirinin hayali bir cihan değil, belki bin bir cihan değer. Fakat bun. lar tarihin tozlarını ve ferdiyetçiliğin &goizmasi âlünda bilinmezlere karış. mıştır. Meselâ her zerresi bin bir cihan de- ğer geçmiş zamanlardan şöyle gelişi, güzel birisini hayalimizde canlandıra- | lm: Üç yüz lik bir Türk or. : gi; atlım büzük. orta, büyük ağırlığı falan... Tastamam ve tam tertip bir Türk ordusu... Bunun yolu Bingöl dağlarmdan başlar ve Karpatlarda mı biter? Karaormanlarda mi biter? Gaskonyada mı konaklar? Bejli de. gil Bu ordu yol koluna düzülmüş gidi- yor. Viyana kapılarına dayanacak. | Viyana Kalesini saracak. Yarın Av. rupanın Ve dünyanın başına bir Habsburg belâsı çıkmaması için yüz- lerce yıl önceden tertibat alarak, Me, deniyeti 1914 de olduğu gibi saral maktan kurtarmağa çalışıcak. Bu ordu yürüyor. Yürüdüğü zaman ve sürat içinde zamanın yolları yapılıyor, Köprüleri kurulu | İ baş kaldırıyor. id Mühat, Nazmi Ziya felan Geçmiş zaman olur ki... 09189 AA 0 A BABAMA AA BAB AU 0 4 Cihan değil, metelik bile etmez Geçmiş zamanın nâtıraları Yazan: yor. Konakları, kervansarayları göke Yiyecek içecek teşki. Mâtı kronometro gibi işliyor. Muhabe- re teşkilâtı radyo gibi çalışıyor. Yolunu engellemek istiyen palan. galar (6) dümdüz ediliyo: Yolunu ek istiyen kaleler bezlamaya dönüyor. Bunlar böyle olurken üz! mü yenilen sahipsiz başların kütükleri dibine de yenilen üzümün parası çı- kın edilip konuluyor, sahibi gelince hakkını slam diye... Bütün bunair bir milletin askı te, idarede, bilgide, teknikte, fende, ağnlette, insanlıkta, medenitikte eşsiz ileriliğini gösteren şeylerdir. İşte bu zamanın hayali, birkaç yüz bin cihan değer. Bir de bunun hayali sıfır pul etmi- yen aksi var; Ciğeri on para etmez yaban konsa. losumun; bütün gövdesi, silsilesi ile beraber para etmez kavası (8) veli konağmda vesir valiyi korkusundan zıplatıyor. Yaban elçisinin mayası be- lirsiz tercümanı, Babiâlide, sadr ma susta durduruyor. keşiş ya- mağı bir padişaha emri yevmi veri- yor. İşte buralarda, inhitat ve bitkin. lik anlamına gelen Osmanlılık başlı- yor. Giden ordu İle yaptıkları işler buna maledilmemelidir. O Türktü, be. riki de Osmanlı... Pire m 1908 inkulâbı oldu. Meşrutiyet ku. ruldu. Her tarafta bir yenilik ve ye- | Mileşme hevesi uyandı. Bu arada gali- be ilk defa İstanbuldaki avukatlar bir “Osmanlı barosu,, kurdular, Avrupa bearoları ve yazeteleri bu işi hoş karşıladılar. Osmanlı barosu, kuruluşunu tesmen tanıtmak için Av. rTupaya bir murshhas göndermek iste. di. Bu İş epeyce masrafa bağlıydı. Ye ni kımulan Osmanlı barosu bu yükün altına giremez haldeydi. Kim gidebi- lir? İyle birisini göndermeli ki mas- rafın beşte dört buçuğu gidenin ce. en çıksın. Baroda epeyoe kalan- tor vardı. Fakat hepsine bir engel çıktı. Bay Necmeddin Molla ile Bay Ebül'ulâ gidemezlerdi. Sarıklı cübbe. Jiydiler. Bay Mahmud Esat hem sı rıklıydı, hem defterhane emini, yani resmi adam... Oda olmez. Ermeni Zöhrap muhalifti. Manyasizade Refik ölmüştü. Nihayet Selânikli Bay Abdürrah- man Âdilde karar kılındı. Zamanmın | meşhur bir avukatı olan B. Abdür. rahman Adil ki » şimdi avukatların düayyeni seyılebilir . arkadaşlarının en kalantoru değilse bile kalantoria. rm en hovardasıydı. Mesleki, dostla- | rı ve inkılâp için hiçbir fedakârlıktan | çekinmezdi. — Gider misin üstad? Hay hay! Üstad kesenin ağzımı açtı ve Avru. pa payitahtlarını döne dolaşa Parise geldi. En mühim yer de Paristi, Ma- lâm ya, o zamanki inkılâpçılar her örneği Fransızlardan almak zaafma düşmüşlerdi. Ben de o zaman Peristeydim ve lâf olsun diye Hukuk Fakültesine gidi. yordum. Çok şükür ki bitiremedi Arkadaşlar arasında şimdi hatırlı- yabildirlerim şunlardır: Şükrü Kaya, Vasfi Raşid, Feyz Daim, Hüseyin, Ha- şim Hoca merhum, Musmr m, Yahya Kemal D ot Hilmi, şimdiki inhisar- filân... Ustad Abdürrahman Âdil hukuk. cuları topladı. Günlerce müzakereler, programlar... Çünkü mesele pek mü- himâi: Osmanlı berosu Fransız baro- suna bir ziypfet çekecekti! Şanzelizede bu gi lerin ve, rildiği yerlerden biri bulundu. Ziyafette kimler yoktu? Meşhur FABER — Alişan postası ? AKAGÜNDÜZ Osm anlı İmparatorluğu, Türklüğü. İşte asıl bu geçmiş zamanlarm ha. yali cihanlar değer. Ve işte, böyle gel zamanlarda bu günlerin haya- li cihanlar değecektir, Ben bu cihan değer “veya değmez #amanların yalnız srlir para etmezle. rinden işittiklerimi, bildiklerimi düklerimi yazacağım. Bunları makta bir fayda görüyorum. Okuyan, lar düşünsünler, kıyaslarmı kursun- lar, O zamanların zihniyet, gidiş, ya. sayış, bayat şartlarını gözününe geti- rip bugünü anlasınlar, Hiçbir sıraya sokmıyarak Eelişişünel yazacağım. Okuyucular © yazılarda eski saman adiiyesini, idaresini, inztbatını, siya- setini, cemiyetini, benliğini az çok göreceklerdir. Ben birkaç örnek vere. ceğim. Bu gibi vakaları, hhdiseleri, fıkraları daha başka kimler biliyor. derim. Bizden sonrakiler, bizden evvelkile- rin zamanlarını görerek kendi 2a-| manları için hilkümler, ibretler çikar. sınlar. Bu, bir fayda değil midir? İş. te bir hatıram yazıyorum: eselesi ve tarihi Metr Labori'den tutunuz da Fransiz hukukçularmm, adliyecileri. nin müsteşarlarının en koğamanları, hepsi orada... Bizden de başta Bay murahhas ve bizler... Bizden sonra da, sonraları Roma elçisi ozln Bay Nabi ile Paris Osman'ı büyük elçisi Naom paşa ve aaire.. Bu Nöohı paşa sanırsam 'bir Suriye katoliğiydi. Yaşlı bir diplo fransızen ve hukuku “düvel bilirmiş. larsa bana yâazsmlar, onları da nesre. | "Türk olmaması da Avrupa diplomat. ları ile kolay, iyi anlaşıp dost olması. İ Da yararmış, Bosyetelerde büyük mev. kü varmış. Alafrangada (birebirmiş. | Onun için Parise büyük elçi yapmış. | lar, ! Ziyafet pek tatlı, çok heyecanlı v dostça geçti, Nutuklar verildi, şam. panyalsr - bizim gazeteler yazmamak şartiyle - içildi, Ve iç salona geçildi, Fransız barosunun batoniyesi çok ih- tiyer bir adamdı; hâlü ibtilâlei idi. B. Abdürralman Âdil bana orada bu. lunmamı haklı göstermek için birkaç sılst buldu ve ihtiyaral Metr Labori. ye bu sfatlarla tanıt: — En genç ve ateşli imizden, Meraklı mevzulara girdik. İhtiyar bize komün ihtilâlinden, Gamibetadan, | Duvardibi katliâminden hikâyeler an- | lattı, Paristeki Osmanlı büyük €' ıpeye yaslan kları kanspe üstünde bağdaş Etrafmda bir helka olmuş. htilâlei ve ge, | zetecile Metr Labori yaühim ve pek hey canlı bir hikâve anlatıyordu. Lik İ kadehleri, kahve fincanları ellerimiz. de merakla dinliyorduk. Fakat Naom İ paşanım dinlemeğe vakti, takat | tu. Çür pantalonunun #ağ para: sıvamış, bacağını habire kaşıyordu. Hikâyenin en denli bir noktasmda idi ki Naom page, bağiama kundura- | larının sağ tekini çözdü, kundurasını çıkardı, çor 1 çekip sıyırdı ve dip. lak tabanma samar aşkettikten — Hal Dedi ımdan girmiş, de- rahatsız diyordu. dım Fakat sefiri kebir hazretlerinin bü İzahatını kimse Sonuna kadar âin'i. Halk tabir ve , tekerlemeleri ği teri Osman Cemal Kaygılı, Saflığı, beceriksizliği, fazla cö- mertliği yüzünden öteki, beriki tara- fından bol bol parası yenilen adam: MİSAL: Herifi sağmal inek yerine koy- muşlar, boyuna sağıyorlar! Bizim memlekette yatan oküze saman vermezler! Açtırma kutuyu, söyletme kö beni fena fena söylenmeye mecbu tütma ki ben de sona fena şeyle söylemiyeyim! MİSAL: — Ayp değilmi, benim içir böyle sözler söylemek yakışm m sana? — Ey, ne yapalı? Açtırma kı tuyu, söyle #ini Selânik köylülerinin kullandığı İ bir tabirdir. Manası: Bizim memle- kette çalışmıyan adama ekmek yok- tur MİSAL: — Seninki gene aylek geziyer, gene açtır karnı! — Tabii olacak aç.. Zira bizim memlekette yatan öküze saman ver- meler. İl z “yensedi. Ç Çünkü etrafındaki halka he- | men dağılıvermiş' v — Aka Gündüz (1) Kabak: Esrar çekenlerin o # katuğundan yapılmış bir çeş eldir. * Beleş: Bedava. Anafo: * Kaban: Herar bir dizten « haline getirirler. Bir parça alıp svuç içird* mkarlar ve avutun #ki kenarından — © kınmlarını keserler, Avuç içinde kalan K marn kabam derler, * Nefan; Karar übür adı. 4 (2) Gaize: Tekli gairer sinde bulunanlara, paral: sivrilere 2 ğını bu pera? kayıkları yaparlardı. $'- on çifte büyük bir kayıtı. Hatta girit kurulduktan sonra da epeyce atman bü ks Jap vardr. (4): Erkâruharptı. Milliyetçi, inkilApe Yitihnizıların Meri getesi- nlar trafından gehit edi, 5) İmaret: Beki dev 9 (6) Palanga: İafif müstah) i (©) Bazlama: Tandırda pişirilir mayasız barlarda, < Zal enrpoloların et uşak | bilden indiği yok dt. kasamiz gp» yansı elemek, '4 Bu berifter tetenerk, Türkten kavı hainlik etmez olmazdı. Çünkü Türk, Türke ars» zamanın İleri Alırken kile ile verirken sille ile Niğde, Nevşehir, Ürküp, İncesi | taraflarının tabitlerindendir. Mana- sı; Beleşçi adam bir şey alırken bol bol alır, vermeğe geldi miydi alacak- Itsrma karşi tokat kaldırır. MİSAL: Bakkal Tanaş — Ne olacak, batalezı herif, alacağımızı istedik, bize sövdü, saydı. Tevekkeli deme- | mişler: “Alrken kile ile, 7 sille ile!,, diye... Ayran bulamaz içmeğe, tahtare vanla gider çeşmeye Fekirliğine, 7e maz da gay den inmek söylenir. MİSAL; - Seninkinde borç gırilakta Pain 75 ipotekli ev de haraç ms-

Bu sayıdan diğer sayfalar: