Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Romanya dış —. politikası Yazan : Şekip Gündüz Romanyada muhalefet partileri hükümeti dış sıyasada yanlış hareketlere kalkışmakla itham etmektedirler. Köstencede yapılan bir propaganda toplan- tısında Romanya Milli - Köyül Partisi Genel Sekreteri Macearo'nun söylediği son nutuk bu bakımdan dikkate değer. Macearo Romanya iç politikasında za. man' zamaân pek mühim roller oynamış olan Milli - Köylü Partisini iktidar mevkiinde temsil etmiş eski bir nazırdır. Bu zat Romanya dış politikasının büyük devletlerle olan münasebatında hangi ekonomik tesirlerin rolleri oldu. ğunaâ da yakmdan vâkıftır. Köstencedeki nutkunun franstzca metninden şu parçayı aynen tercüme e. diyorüm: ; “Hükümet Küçük Antantın zayıflamasına göz yummuştur. Roma ve Sofya ile anlaşması Yugoslavyanın mevkiini ne derece sağlamlaştırm'ssa Küçük Antantm vaziyetini de o derece sarsmıştır. Diğer taraftan Ro- manyanm Fransa ile olan bütün bağları çözülmüş — ve Romanya, ancak Sovyetler ile olan münasebetlerini feda etmek bahasıma Polonyanım. dos!-. luğunu kazanmıştır. V Milli . köylü partisinin iktidar mevkine geçtiği anda yapacağı iç dış politikamızdaki büyük hataları ve yanlışlıkları derhal tashih etmek ve l_n- giltere ile, Fransa ile olan ananevi dostluklarımızı ihya edip kuyvetlendir- mek olacaktır.,, AA Macearonun, son hadiseleri kendi partisinin menfaati namma istis- mara kalkıştığı muhakkaktır. Fakat Küçük Antant devletlerinin son si- yasi hareketlerini bu tarzda tefsir ve tenkit ederi ilk politika adamı Macearo değildir. Küçük Antant dış politikasinm “âzami namütenahi sulh,, peşin- de koşması ve her tarafla dostluk bağları tesisine çalışması yepyeni bir temayülü ifade eden bu sisteme akıl erdiremiyenleri şaşırtmaktadır. Niçin bir devletle dost olmak bir başka devletle mevcut olan dostluğu ortadan kaldırmış olsun? Eğer siyasi anlaşmalardan daima bu neticeler çıkryorsa ilk dostluğun da mutlaka birçok diğer dostlükların fedasiyle kurulabilmiş olduğunu kabul etmek lâzımdır. - Macearo gibi profesyonel politikacılar dış politikaları millet için değil, kendi simsarlıkları ve kendi gruplarmın ekonomik bağları ve menfaatleri için tesis ederler. Onların hiddetleri ve propagandaları hep kendi menfa- atlerinin ihlâlinden doğar ve ferdi menfaatlerini istihdaf eder. Onün mutkundan aldığımız parçayı Romanyadaki — parti kavgaları hakkında bir fikir vermek için neşrediyoruz. Yoksa, Romanyada bugün ik- tidar mevkiinide buluanan hükümetin, ancak “dostlukları çoğaltma,, sure- tinde tefsir edilebilecek olan dış politika faaliyeti hiç bir zümreye karşı hiç bir zümre ile düşmanlık cephesi kurmak manasma alınamaz. Zira Ro- manya ayni zamanda Balkan Paktı devletidir ve Türkiyenin müttefikidir, Türkiye dış politikasınm âli mürakabesi ise, Türkiye ile olan ittifaklarm c?hğîğ’ı; emniyet, huzur ve sulhu hedef tutmalarma pek dikkat eder. #itürrtbwle Leh Hariciye Nazırı Bükreşte askeri ittifakı görüşüyor Bükreşe gelmiş olan Lehistan hariciye nazırr kolönel Bek'in Ro- mafiya haritiye nazırı Ântenesko ile mülâkatının, mevzuu iki memleket arasında mevcut askeri anlaşma et- rafımda 'olduğgu zannedilmektedir. Bir tahmine göre, anlaşma ge- nişletilecektir. Malüm olduğu üze- re bu anlaşmalar, şimdiye kadar münhasıran bir Sovyet tecavüzüne karşı müdafaayı istihdaf ediyordu. Neler görüşülüyor ? Varşova 23 (Â. A.) — Kur « jer Poranni gazetesi, Hariciye nazı- rı Beck'in Bükreş seyahati dolayısiy- le yazdığı bir makalede ezcümle di - yor ki: “Beck'in bu seyahati, Avrupanın cenubu şarki mıntakasında mühim hâdiselerin belirmeğe başladığı bir zamanda vukua geliyor. Balkanlar, | filhakika çok faal bir siyaset tutmuş- tur. Bulgar - Yugoslav anlaşması, Yugoslavya - İtalya paktı, hazırlan- makta bulunan küçük Akdeniz pak- tr, «Romanyanın Bulgaristan ve İ- talyaya “yaklaşma * temayülleri ve nihayet Yugoslav « Vacar münase- betlerinin normalleşmesi meselesinin ciddi surette müzakere edilmekte buluünması, - bütün buhnlar Balkan . larda ve Tuna havzasında kuvvetle- rin münasebetlerinde derin ve ehem- miyetli değişiklikler vücude getir - mekten hali kalmıyacaktır. Polon- ya, bu inkişafı büyük bir dikkat ve sempati ile takip etmektedir.,, Bir Çin karikatürü Bir mastor (esrarkeş) — North China Daily News'den — 24 NİSAN — 1937 Rus çarı Kara Jorjun murahhaslarına “büyük yardım ,, vaadetmişlti Bekir paşa serseri Yeniçerileri sıkıştırınca bunlar Adakaleye kaçtılar. Fakat orada da kurtulamadılar, yakalandılar ve boyunları vuruldu ! — Yazan : N.N. Tepedelenli — n T İLE' KÜ Bir Hırvat köylüsünün evi..., Bununla beraber Avusturya Belgradı zaptedebildi. Lâkin Avrupanın müda. . MÜİ harbin Jevfamrhg mMmâmi -l-.l—ıır,ş V_i_şna ve İstanbul saraylari Siviş’tâğ.ıîı vo'da ' Sülk akdine Mmecbür — oldul (1791). Bu müahede mucibince Sava ve Tu- | | nanın cenubu yine Sultanın elinde ka, lryordu. Fakat sultan- Sırp milliyet. perverleri için umumi bir af ilânını ve Belgrad kalesine yeniçerileri sok- mamayı kabul ediyordu. Belgradda yalnız bir paşa bulunacaktı. Bekir ve Mustafa Paşalar Muahedenin akdinden sonra Bel- gradda bulunan ilk pasşanın adı Be. kirdir. Sırp tarihçileri bu zattan çok memnüniyetle bahsederler. Bekir pa. ğa idaresi altindaki İnsanlarla iyi an- laşmış ve onların Türklere » husumet edebilmesi için sebep bırakmamıştır. Fakat bu hal yeniçerilerin- hoşuna gitmemişsti. Disiplinsizlikleri ile im- paratorluğa fena zararlar vermeğe başlıyan bu dejenere kuvvet çapulsuz yaşıyamııyordu. Belgrada — sokulma. dıklarını görünce mühim bir kısmı, © sırada Vidinde isyan bayrağını kal. dırmış olan Pazvand oğluya katildılar ve Belgrad paşalığını zapta karar ver- diler. Tehlikenin büyümesi Babiıâliyi Pazvandozlunu okşamafa, istedikle - rini vermeye mecbur etti. Pazvand bu muvaffakıyetinden çok şımardı. Sarayla uyuşur uyusmaz ye. niçerilerle bitlikte, muahede hilâfıma Belgrada girdi ve ilk isi Belgrad paşa. lığında “Bekir”e halef olan “Musta- fa,, yı boğazlıyarak kaleyi hükümleri altına almak oldu. | Bu yenicerilerin, artık, eski yeniçe- rilere benzer tarafları kalmamıştı. Bunlar düpedüz haydut olmuşlardı. İ. ki üç gün sonra, Bekir pasanın tesis ettiği emniyetten Belgradda eser kal. madı. Önüne geleni soymağa, asmağa ve kesmeğe- basladılar. Bunlar yalnız Sırplara değil, Belgradın zengin Türk beylerine de zülmediyorlardı. Bittabi mukadder akıbet derhal kendini gös- terdi. Sırplar derhal silâhlanıp dağla- ra çekildiler; geteciliğe. - başladılar. Bir müddet sonra da Sırp beylerinin bir toplantı yapıp Karajorj oğlu Jorj Petroviçi kendilerine reis intihap et. tikleri duyuldu (1804). Bu isyan akla hayret verir bir sü. ratte yayılmıştı. Aslelr “sultanım hâ- yalnız yeni- çerilere ve onların ağalarına karşı is- ilân atti. kimiyetini tanıdıklarımı, ga DA aa larm aa ll ernT ley.3?: 4 Bü, civardaki diğer paşalarım Bel- grada yürümemelerine, hâdiseyi Bel- grada münhasır bir iş gibi telâkki et. melerine sebep oldu. Zaten Karajorj oğlunun da istediği bu idi. Eğer hâdi. se diğer paşalar tarafından “padişaha isyan,, suretinde tefsir edilmiş olsay- Ğr, hiç şüphesiz, her taratan yüklene- cek olan kuvvetler Karajorj oğlunu ve arkadaşlarını darmadağın ediverecek. ti. ! Asiler evvelâ, eski an'anelerini dü. şünerek Avusturyadan yardım aradı- lar. Fakat bu sırada Avusturya Bahi- âli ile iyi münasebetler tesis etmiş bulunuyordu. Viyana sarayı Karajor. Ja aradığını vermeyince Sırplar der. halk Moskovaya bir heyet gönderdiler ve Çarım müzaheretini rica ettiler. Bu sırada asiler civardaki birçok stratejik mevkileri ellerine geçirmiş- ler ve Belgrada yakın bir yerde (bü- yük bir kuvvet halinde) toplanmış- lardı, Babıâli Belgrad paşalığındaki hare. ketlerin gelip geçici bir “dahili isyan,, olmadığını, işlerin bir başka yola sap. ftığını anlayınca hemen Bosna paşa. smı isyanı bastırmağa memur etti. (Bosna) daki vali Belgrad kalesinin eski kumandanı oaln Bekir paşaydı. (Bu zatın Sırplar üzerinde iyi bir te. sir bırakmış olduğunu, Sırplar tara- fından beğenildiğini yukarda bildir - miştik.) Bekir paşanın yola çıktığını haber alınca asi yeniçeri bölükbasılariyle Pazvand oğlünün avenesi başlarına gelecek belâyı derhal anladılar ve bir gece şehri terkedip Adakaleye kaçtılar. Lâkin Bekir paşa peşlerini bırakmadı ve gönderdiği bir müfreze ile bu serserileri yakalatıp boyunla. rTını vurdurdu. Bosna valisi de Sırp. ların isyanını bu heriflerin kötülükle. rinden doğmuş!bir mevzil hâdise san. maktaydı. Fransadaki büyük ihtilâ- lin, bilhassa İtalyada cereyan eden hâdiselerin Adriyatik denizinden Hır- vatistana ve oradan Türk hudutları içindeki Sırbistana yaptığı tesirlerin farkında değildi. . (Devamı var) Hayata dair Manasız bir sual — Falan şair veya filân romancı öl. dü; yerine kimi koyacağız?.. Onun yerini hiç bir zaman dolduramıyaca. ğız... Önün yeri böş kalacak... Bu sözleri ikide bir tekrar eder du. rurlar, Mehmet Rauf öldü, bunu söy- lediler, Ahmed Haşim'in; Mehmed Akif'in, Abdülhak Hâmid'in arkasın- dan bunu söylediler. Şüphesiz daha da Böylenecek! manasız sözlerin Ömrü uzun olur, hatta lâyemut oldukları söylenebilir. O söz manasızdır, çünkü şairlik, ro- mMmancılık bir memuriyet, bir vazife de. ğildir ki bir şair, bir romancı ölünce yerine başka birini koymak lâzım gelsin. Zaten sanatkâr öldüğü zaman eseri de beraber ölmez ki! Falan bü. yük bir şair, yahut büyük bir romancı mıydı? Kendisi öldükten sonra da ki. tablarını okursunuz, demek ki yeri bOBaîr_namıştrr. kimseyi getirmeğe, a- Tamağa lüzum yoktur. 'Bir aktör, musiki âletlerinden biri- ni iyi çalmakla şöhret almiş bir adam, yani bizzat yaratıcı olmayıp da başkalarının yarattıklarını — “icra" eden sanâtkârlardan biri ölünce o su. al sorulabilir; çünkü onların sanatkâr- lığı hayatları ile kaimdir. Sanatları kendi ellerinde, yüzlerinde, gözlerinde. dir; vücudları mahvolunca sanatları da mahvolur. (Mamafi sinema ve gramofondan beri bu nevi sanatkâr. ların da bir nevi ebediyete mazhar ol. dukları iddia edilebilir.) Münekkid için de sorulabilir. Gerçi münekkidin yazıları da ölümünden sonra okunabilir; ama münekkidin bir vazifesi de yeni eserleri tanıtmak ve genç sanatkârlara yol göster- mektir. Gerek halk, gerek muharrir- ler üzerinde nüfuzu olan bir münek, kid ölünce (bizde böylesi yoktur ve daha uzun zaman da yetişemez, cçünkü memleketimizdeki sartlar buna elve- rişli değildir), öyle bir adam ölünce yerinin bog kaldıgm iddia -Et%îîöakân OATUTİ. ZALET YaZITALI KENÜİSİ Ü sonra da okunabilir dedim ama bü pek doğtü değildir: biz bugün Sainte. Beuve'ü, Lessing'i ve onlar gibi adam- lart birer münekkid diye değil, birer edebiyat tarihçisi, birer nazariyeci, birer “essayist” diye okuyoruz. “Yerine kimi koyacağız?,, suali manasızdır ama bize, soranım nasil bir adam olduğunu ifşa eder: böyle şeyler sorabilen adam bir okuduğunu bir daha okumak istemiyor, her eseri ancak yeni ciktığı zamanda sevebili- yor ve sanatin ebediyetini kavrıyamı- yor demektir, Nurullah ATAÇ Atatürk heykeli Yedek Subay Okulunun önüne konu. lan Atatürk heykelinin açılma merd- simine dair tafsilâtı resimleriyle bes raber dün vermiştik. Bugün de hey. kelin bu sabah aldırdığımız bir res- mini dercediyoruz, Kıymetli sanat. kâr Hâdinin bü güzel eserinde ne kadar muvaffak olduğu resimden de anlaşılıyor —«