23 Nisan 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

23 Nisan 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bulutlar arasında Bay Cezmi'nin mesleği, gazete- lerde Bay Fatine rekabet etmekti. Havalarm ertesi gün nasıl gideceği» ne dair yazılar yazardı. Mayısın on beşine doğru, bir cu martesi günü, havanm pazara pek güzel, pek güneşli olacağmı bil dirmişti. Halbuki bu falcılığı yapan kalemine o esnada içinden ne kadar lânet ediyordu. Sabahtanberi telefo: nu işliyor; gazinocular, adadaki o tel sahipleri: — Orası falanca gazete mi, şu havaya dair yazı yazan muharririni- zi verin bakalım! . dedikten son ra: . batırdn bizi! kahrol! - diyerek kandisine küfürleri ( yığıyorlardı. dı. Yağmurla rekabet eden bu inki- sar tufanından kurtulmak için, genç muharrir, makalesini alelacele bitire- rek gözünü sokağa att. Beyoğlu- na gitse, bin bir arkadaşma rastlayıp alay mevzuu olacağmı düşündü. Kafasını dinlemek ihtiyaciyle tenha bir yet seçmeğe karar verdi. *.— Herhalde bu havada adada kimseler olmasa gerek... Vapura bindi ve büyük adanm otellerinden birine indi. Yağmur, bardaklardan boşanıyordu. Hakiki ismini söylemekten korkarak müste- ar bir ad verdi. Otelci meyus bir yüzle havayı göstererek: — Bak, bayım şu yağmura! bir de sersem muharririn biri, güzel © İ lacak demişti. Biz de müşteri dolar diye hazırlık yapmıştık. Üç yüz li ra zararımız oldu. Koca otelde| İngilterede asilande aileleri taç giyme | merasimi için hararetle hazırlamıyo”- lar. Resimde taç giyme merasimindö giyecekleri iuvaletlerle birkaç leydi gü p İ kendisine pek m im dün akşam gelen bir bayandan baş" ka kimse yok. iü Sig bayan da tesadüfen genç ve güzel bir duldu. Kocasmdan yeni boşanmış. Tabii, tanıştılar. Ka- dm, mubavere esnasında: — Buraya niçin geldim, biliyor musunuz? «dedi. Erkek cevap verdi: — Nasıl bilmem. Sersemin biri teye havanm güzel olacağını Vi ie SİZ de ona uyarak geldiniz. Genç kadın güldü: — Bravo!.. le vallahi. 1 keşfettiniz? Siz de bu durbin- ei Bal ki istikbâl hakkında- ki keşif makalelerini gazetelere siz yazsanız. Gülüştüler.. Havanın onları ötele bağlama. layısiyle samimiyetleri anbean dı . ri Yalnızdılar, gençtiler. Tabi- atiyle mukadderatın önüne geçile- medi. Olanlar oldu. Delikanlı, bu yağmurlu havaya, artık kalben müteşekkir kalıyordu. Fakat aralarındaki samimiyet arte tıkça, genç muharrir, şabsiyeti hak- kmda kadını aldattığna üzülüyor, vicdan azabı çekiyordu. Biraz te yeddütten sonra Yâfı açmak istedi. — — Nihaleiğim. İtiraf et ki o ser- harririn makalesi olmasay- sem mu! in mak dı, biz, biribiribimizi tanımayacak. tık. Doğrusu ona karşı minnettar olmamız lâzım. Kadm, hararetle: — Evet, ilk geldiğim zaman ona fena halde kızmıştım ama, şimdi edyunum. Onu pek seviyorum. Allah razı olsun... — Ne mesut adam. Kadın güldü: — Mesut olup olmadığını bil. ; mem. Ama, herhalde kendisine te- şekkürlerimi sunmak isterdim. Çün- kü cidden buna lâyıktır. Cezmi, başmı eğdi. Ve bütün cesaretini toplıyarak: — O halde hiç tereddüt etme. Hemen teşekkür et. Çünkü o adam benim! — Ne? —— Evet, benim.. Korkudan is- imi değiştirmistim. İnkisarı hayale mi uğradı, şekerim? Kadıncağız, kahkahalarla gülü- yordu: -— Aman ne tuhaf! siz misiniz 5 muharrir?.. Ne diye böyle bir meslek intihap ettiniz? Hava ile si- sin n6 »lâkanız var? Bırakın şu işi Fatin hocaya, canım... Sonra, erke- ği güzerek ilâve etti: Çok şükür ki hava raşıtlığınız ne kadar fena ise, aşk işlerindeki hünerleriniz de o ka” dar iyi Mavi bulutlar arasında amaktan vaz geç, Cezmiciğim.. Genç muharrir, kadını sardı: —- Hakkın var, güzelim. Ben bu işten vaZ geçtim. Şimdiden sonra ancak aşk romanları yaşayıp yaza" cağım.. Mavi bulutlardan manevi bulutlara... Sonra, yüzünü kadınım yüzüne aklaştırarak: > —— Bütün tetkiklerimi de yalnız n derin ufuklarında senin gözlerini: w “Sakleden Hatice Süreyya | amcanın Şapkalı Kızıl sacayak Çelik yüreğin maceraları hükümet işlerini görür, Meelis rei Yazan : 14 Birinci Bü Meclisi —— a Niyazi Ahmet sene evvel bugün yük Millet açıldı mümkündür. Bu da ma vete, kudrete istinat Hayat demek mücadele, Muvattakiyet mutlaka, mücadelede muvaifakiyetle müsademe demektir. nen ve maddeten kuv- eder bir keyfiyettir Büyük Millet Meelisinin ilk açılına töreni, 1990 yılı 23 nisan gümü, 14 sene | evvel bugün Türkiye Büyük Millet | Meclisi Ankarada bütün willetin, bütün memleketin mümessilleri hu zurunda açıldı. O gün millet mebuslarma söz söyliyen Mustafa Kemal şöyle di yordu: — Hayat demek mücadele, mü sademe demektir. Hayatta muvaffakı yet mutlaka mücadelede muvaffa” kıyetle mümkündür. Bu da manen ve maddeten kuvvete, kudrete isti nat eder bir keyfiyettir.., Atatürk - veni hükümeti. “Bi zim vüruh've tatbik kabiliyeti “gör- düğümüz siyasi meslek millt siyaset” tir, cümlesiyle (anlattıktan sonra milli siyaseti de şöyle tarif ediyorlar- dı: “Milli hudutlarımız içinde her şeyden evvel kendi kuvvetimize dar yanmakla mevcudiyetimizi muhafaza edecek, millet ve memleketin hakiki saadeti ve umranına çalışmak alelıt- lak tülü emeller peşinde milleti işgal ve ızrar etmemek. Medeni cihandan medeni ve insani muameleye müte kabil dostluğa intizar etmek..., Bu esnada Osmanlı saltanatı mensupları huduttan kovulmuş de- gildiler. Hilâfet bakiydi. Ve on dan kuvvet almak istiyenler de bulu» nuyordu. Türk milletini en büyük felâketten kurtaran Mustafa Kemal bu pürüzü de kaldırmak kararındaydı. Verdiği takrirle meclis şu esasları kabul etti: 1 — Hükümet teşkili zaruridir. 2 — Muvakkat kaydiyle bir hü- kümet reisi tanmak © veya padişah | kaymakâmı ihdas etmek esir değil dir. 3 — Mecliste mütekâsif milli iradeyi bilfiil vatan mukadderatına | bâkim tanımak esas undedir. Türki- ye Büyük Millet Meclisinin fevkinde | bir kuvvet mevcut değildir. | 4 — Türkiye Büyük Millet Mec | lisi teşrii ve ferai salâhiyetleri kem | dinde toplamıştır, Meclisten * ayrıla” cak bir heyet meclise vekil olarak | bu heyetin de reisidir. Hatıra: Padişahı ve halife, altm- da bulunduğu tazyikten kurtulduğu zaman, meel İlk Büyük Miller Meclisinde Mustafa Kemal nutuk verirken kanuni esaslar dairesinde vazyeti- ni alır.Bu takrir, yeni Türk devleti kuruluşu demekti, Öyle eldu. 120 sene evvel bugün diri diri gömülen papaslar 1817 yılr 23 nisan günü 120 sene evvel bugün İnebahtı körferindeki "da şiddetli bir zelzele oldu. ahatte bulunan iki müellif bu görmüşlerdi. Şöyle anlat» Vostiça um mapastırmı ziyarele giç miştik. Papaslar bizi geniş bir salo- na kabul eylediler ki pencerelerin den görünen gayet güzel mansaralar insana ferah — veriyordu. Biz orada iken gayet şiddetli sarımtılar hisso» sİıyarak civardaki dağlar dan büyük kayalar. kopup denize i doğru yuvarlanmağa başladı, her taraf gece karanlığı gibi olmuştu. Papaslar, o Allahm gazabından kurtulmak için heen manastırm içi ne girerek duaya başladılar. Fakat anastırın duvarları parçalanıp dö- klüyordu. Papaslar bir daha çıka» madılar, (YOLDATĞNLERİNE | KIZIL'VE MÜSEVESİ N (İŞİNDEİNOKTALI; BU TAYYARSİML : yi KARIŞI Yı SİNİN AŞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: