“Demirhisar,, ın heyecanlı sergüzeştleri “Demirhisar,, korkunç bir ateşle karşılana- rak batmadan IMmana giremezdi. Hücum ve baskının gayri kabil olduğuna herkes kanaat etmişti — Tornistan ! diye bağırmış, “Demirhisar,, ın makineleri de derhal “tam yolla tornistana çalıştırılarak torpitobotun kayalığa oturmasının önüne geçilebilmişti. Vakıa “Demir hisar,, kayalığa bindirmemişti ama tornistan edip gemi geriye doğru giderken baş dümen oralardaki dö - küntü kayalara O çarparak harektin- den sakıt kalmıştı. © Torpitobotun baş dümeni pa çok ehemmiyetli bir parçası demek- tir. Şimdi herşeyden evvel dümenin muayenesi icap ediyordu. Bunun için de dümen yukarı alınarak mua” yene edilmek istenmiş , lâkin hare- ket ettirmek kabil olamamıştır. Bu vaziyet karşısmda bir Türk denizcisi denize dalarak muayene etti ve baş dümenin müsademe neticesinde eğ » rilmiş olduğu anlaşıldı. Eğrilmiş bir dümenle bir torpito - botun manevra yapması kabil ola - mazdı. Binaenaleyh yapılacak tek bir şey varsa o da eğrilmiş dümeni fora ederek atmaktı. Öğleye kadar uğraşılmak şartiyle bu da yapıldı. Yapıldı ama.. “De- mirhisar,, Alman zabiti Fon (Me- lentin) in bir hatası yüzünden telâfi- si kabil olamıyacak derecede kıymet. tar dakikalar kaybetmişti. Zevalde "Demirhisar,, tekrar Boz” ca adaya yol verdi. Çünkü öğleye kadar beklenildiği halde cesur Türk torpitobotunun karşıma hiç bir düş- man gemisi çıkmamıştı. Güneş battıktan biraz sonra Boz- ca adaya yaklaşan “Demirhisar,, (Ba baburnu) cihetinden adayı tarassuda başladı ve etrafını tetkik etti ve lima” na baskın yapmanın imkânsız oldu- ğunu anladı. Çünkü Bozca ada önün- Je müteaddit düşman distroyerleri karakol yapmakta olmalarından ma” ada kuvvetli projektörler limanm ağzımı gündüz gibi aydınlatmıştı. Bu şartlar altmda “Demirhisar,, kor. kunç bir ateşle karşılanarak batma - dan limana giremezdi. Binaena” leyh hücum ve baskın gayri kabil iera olduğuna başta Fon “Fiks,, bu - lunmak üzere herkes kanaat etmişti. Simdi ne olacaktı? “Demirhisar,, gibi mini mini bir tekne üssübehrisinden uzak bir hal. de uzun müddet yaşıyamazdı. kö” mür, erzak, su bitince cüretkâr tor- pitobotun âkibeti ne olurdu. düşü. nüldü, taşmıldı ve “Demirhisar,, m İzmire yol vermesine karar verildi. Torpitobotun hattı rüc'atı daha bo - ğazdan çıkmış olduğu dakikada ke - silmiş demekti, Şu halde yüce tan - rıya sriınıp düşmanı mümkün merte” be fazla zarara sokmak suretiyle ileri atılmaktan başka yaapcak bir şey de kalmıyor demekti.. “DEMİRHİSAR,, İZMİRDE Ertesi günü güneş doğarken “De. mirbisar,, (Karaburun) Odan İzmir körfezine giriyordu. Bütün gece sabaha kadar seyre. dilmişti. Şimdi geminin keskin bar) « şı İzmir körfezi methalinin mavi su « , beyaz köpükler içinde yarr- yor ve küçük “Demirhisar,, makine” sinin muttarit gürültüsü arasında naz ki nazlı ilerliyordu. “Demirhisar,, İz- mire girerken düşman gemisi zanne” dilip de kalenin ateşine maruz kal. mamak için Çanakkaleden çıkarken alabandraya alımmış olan direk yeri- ne dikilmiş vebu direğe Türk sancağı ve sancağm oltma da: — Klavuz isterim!.. İşareti çekik mişti, *“Demirhisar,, direğinde sanlı Türk sancağını dalgalandıra dalga -): landıra ilerlerken Urla açıklarında bir kaç parça gemi gördü ve bu gemile- lerin Almanların sekizlik dürbinleri sayesinde İngiliz harp gemileriyle Ruslarm beş bacalı “Askolt,, kruva- zörü olduğu anlaşıldı. *Demirhisar,, Urla açıklarındaki bu düşman teknelerini görünce alel- acele sancağını ve işaret filamalarını! arya etmiş ve hemen geriye dönerek düşmana görünmeden bir kıyıya giz-| lenmek , geceyi beklemek, karanlık basınca da düşman gemilerine hü” cum etmiye karar vermişti. Gündüz Karaburun arkasmdaki mahfuz bir limanda geçirildi ve gü - neş batar batmaz demir alarak bu limandan hareket eden “Demirhi- sar,, Karaburun takip etti, (Gülbahçe) körfeziyle gayri meskün adalar sessiz sadasız süzü” lerek bütün ışıkları söndürülmüş bir halde düşman gemilerine yaklamıya başladı. “Demirhisar,, ım baş omuzluğu ta- rafında bir düşman zırhlı kruvazörü demir üzerinde yatıyordu, Bu gemi İngilizlerin “Öryalis,, smıfından bü. * yük bir zırhlı kruvazörü idi. İngiliz kruvazörünün hesap kamarasından bir askerin çıkarak alelacele kapa- yıp kıç tarafa doğru, koştuğu "De mirhisar,, dan farkedince zırhlı kru- vezörün cüretli torpitobotu görmüş olduğu zannedilmişti. , (Devamı var) Yakalanacağımı veaşk romanı (yö — 66 — Yazan : Bir gün zarfında Safiye Sultana 568 ari verildi. Bunların hangisini okuyacak Seninkine Geçen tefrikaların bülisası; Padişahım sarayında, vezirlerin toplan dığı odanm pardadarlığını eden harem Ağası Nezim, çok muhteris o bir insan dır. Esasen biraderi Beşirle birlikte, on larm yükselmek üzere bir hayli plânlar: vardır. Bunları tatbik © etmeğe çalış ukları sırada, önüne, yeni bir fırsat sw hur ediyor: Bir camısluk (o möşelesinin! izini keşfediyor. Bunu ihbar ederek yük #elecektir. Fakat, ne kadar zorladılarsa da “sl- zin namusunuz temizlenecek!” sözün «- | den başka bir şey öğrenmeleri mümkün olmadı. ... O, ertesi günkü öğle namazmı bek- Hye dursun, biz gelelim Nesim ağaya. Haremağası 1 Nesim, dimağında bin bir düşünce ile saray kapılarından içeri girerken, kendi kendine gu kararı verdi: “— Mutlaka bu işi ben başarmalı- yım... Ya herrül ya merru!.. Yükselti- el fırsatlar insanm eline kırk yılda bir geçer. Benim geçti işte. Vakıâ kardeşim Beşir çok akıllıdır. Fakat o- nun peşine takılmaktan başka çare yok değildir ya... Ben, kendi teşebbü- sümle de yükselebilirim... Varsm oda kendi tarafından çalışsm. Fazla mal göz çıkarmaz. Kim muvaffak olursa ö- tekine yardım eder.. Fakat, bu işi na- sıl başarmalı?... Yarma kadar, ei halde bir ileri aâmn atmalı ki, Ays sofya kandilinin altıma sadra şifa ve- riel bir haber ulaştırmalı! Ne yapma» 11? Bu işi kime ihbar etmeli? Kime?. O gece, bütün vezirler aklından geç-| anlamıştı, Sırrını ele vermemek için beni vurdu Götenberg bu odaya girince ber şey- den önce elektrik enetlâsyonunu tetki. ke koyulmuştu, Eğer lokantanın alt ka- tından elektrik cereyarını kesmemiş ol salardı, tavan arası mücadelesi şüphe yok ki zabıtaya pahalıya mal olacaktı. Esrarengiz odanın içinde bir casusa İâzım olan bütün makyaj ve istihbarat levazım: mevcut bulunuyordu. Berlinde yalnız gizli zabıtanın kullandığı telsiz telefon cihazı bile duvarda asılı o duru. yordu. Götenberg ilk önce lokanta patronu» na sordu: — Nerelisin sen? — Lehistanlıyım.. — Ya bü adam..? — O da hemşerimdir. — Adın? — Kendisine niçin sormuyorsunuz? — Onun kim olduğunu senden öğren mek istiyorum.. Lokanta patronunun yarası (o hafifçe olmakla beraber, ıstırabı (azla idi. Göz- lerini süzerek polis hafiyesinin yüzüne baktı; — Doktor Şmit,. Yerde yatan kadının “kocası, — Kocası m, yoksa usağı mu? — Bu da nedemek?! Ben onları karı koca olarak tanıyorum. — İngiliz casusu mis Rozenthale ya. taklık yaptığının farkında değilsin de- mek..? — Neler söylüyorsunur.. Ben sizin sözlerinizden bir şey anlayamıyorum! — Hakkın var.. Anlayamazsın! Sorgu sırası doktor Şmite gelmişti. Götenberg, yerde sırtüstü yatan dek tor Şmitin başı ucunda durdu: — Kimin kurşunile yaralandın sen? Doktor gök o muztaripti Ağzındani yeşil köpükler akıyordu.. Gözleri yerde cevap verdi: — Kanm vurdu beni, — Haydi hakikati söyle! Ben her g0) yi biliyorum. O bir İngiliz casusudur.. Ve sen önün pata İle satın alınmış bir ada mısın! Böyle değü mi? Doktor Şmit göğsünü şişirerek geniş bir nefes aldı; — Evet.. Ben memleketime fenalık yaptım. Bütün bildiğim ve duyduğum askeri malfimatı ona (söylerdim. Son nefesimde hakikati söylemekten çekin. miyeceğim: O, bir İngiliz casusuydu. Memurlar birdenbire titrediler, Bu ne müthiş bir itiraftıl Götenbetg bile renkten renge girmiş U. — Pekâlâ.. Niçin vurdu seni? — Yakalanacağımız: anlamıştı. Size bir sır vermemek (için ilk önce beni vurdu. Sonra da kendisini, — Demek ki buradakilerin hiç birisi bizim kurşunumuzia yaralarmadı.. Öy- le mi? — 1k önce patronu vuracaktı, O sr. rada tahta perdeden gelen bir kurşun lokanta sahibini yaralayıp yere yuvar- Jamıştı. Mis Rozenthal onu öldü sandı. Ve bana dönerek: (ölüm © sırası sana geldi, Şmit!) diyerek rovalverini çek- ti. Göğsüme bir kurşun attı, Sağ kabur gslarımdan yaralandım ve yere düşatim. Bir müddet yerden kımıldamadım.. Za. ten çok muztariptim. Kımıldayamıyor- dum, (Şimdi, sra benimdir!) dedi, Bir kurşun sesi daha İşittim. Zavalı Mis kendini beyninden vürmuştu., (Çapkın mektepli) kendi kendine #- rıldanryordu ; — Güzel bir kadınmış. Ölmemeliydi. tersile yavaşça dokundu: | tahsili, yüksek zekksiyle üçüncü blu - drlar. Ayılttlar.. O gece bütün Berlin zabıtası ve Alman matbuatr bu mühim hâdise ile meşgul oluyordu. balâğalı bir şekilde yazıp duruyorlardı. bıtaya yeni itirafatta bulunmuştu: salonunda gördüm. Bana (İltifat etti, Beni avladı. O sırada ben de hükümete karşı muğberdim.. O, benim bu iğbira- rımdan istifade ederek, ilk önce bana ir divaç teklifinde bulundu.Nakit serveti- ni saklamak için yer aradığını, bankala. tâ itimadı olmadığını söyledi, Paranm yüzünü görünce dayanamadım. Kendi. sile izdivaca razı oldüm.. birleştirdik. Fakat, aylar geçtikçe biri- birimize ısınmıştık. o “Nihayet bir gün i bana İngiltereden Berline mühim vazife| kifini gazetelerde okudum” Götenberg, muavininin ağzına elinin | ler görmek ürere geldiğini ( söyledi ehemmiyet verecek mi? t,. Fakat bünalrdan hiçbiri gözünü) divanın toplanmasma tutmuyordu.. Çünkü ekserisi Safiye| daha vakit var! Bu müddet | Sultanın adamlarıydı.. Kendiliklerin -| üzün bir ariza kaleme alm den bir şey yaptıkları yoktu. Kukla» Hemen odasına çekildi. ardı... O gün Hasarla konuştu” Ansızın; macerayı hulâsatan hikâye “.— Safiye sultana! - diye dügün-| Hasanm annesini evvelo? © dü. Öyle ya: Bunda tereddüd edecek| Jin sakladı. Eğer mesele P ne var?.. Safiye sultan en münasibi -| Jâkadar ederse, Hasanı hat“ dir... tezi yok huzura çrkarsbi€” Bu kadm, padişahm ilk zevcesiy-| lâve etti. Sonra da altns “| di. Valide sultan olan Nur Banu'yu bi-) vazifesini yazdı. le gölgede bırakmıya başlamıştı. En-| - Sante baktı: trilcasmın ağları bütün devleti kuşat -| © Vakit amma da gecikDi mıştı. Sokullu'nun zevcesi «Esma sul- tan bir kögeye sinmişti, Vakı& Harem! Hümayün kâhyası Canfeğda hatun, ya vaş yavaş sesini yükseltmeğe başla- mıştı. Fakat, olsun! Gene asıl sahibi salâhiyet, gene bütün sarayı ve devle-! ti parmağında döndüren Safiye sultan dı. Divanın açılmasına o Eyvahlar olsun! Az dabâ *1, Hemen kâğıdı burdu. K©? du. Derhal tabanları kal Odasından çıkıp da Ö sırada, arkasından biri — Nesim ağa... Nesim Tie - rm men den Bafu kanma meonsuptu. Yüksek e inan f — Ya... Vah vah! Gehil sini ziyaret ederim. Fakâf fem var... Benden ona çok *) sura bakmasm... | Koşup giderken kendi — Bugün yıldızım parin Bütün işler uğurlu gidiyöf” cimbaşıya başvursaydımı, yicemin bana gülümsediğii! Divan odasınm önüne d* nında yetişmesi neşesini P radı parmağının ucunda döndürüyor- du, O varken başkasma müracaatta bulunmasının manası mı vardı, Hem, diğerleri pek mütekebbir. Yanlarına yanaşılmıyor. Buna muka- bil, Safiye sultan, haremde dönen en- trikaları anlamak için kendisine jur - nal vermeyi pek serbest bir hale getir- mişti, Herhangi bir ihbar, mükâfat gö- rüyordu, Mükâfat olmasa bile müca- zat gördüğü yoktu.. “— Çok iyi düşündüm... Bu mesele, benim teslime sebebiyet verecek... Hiç değilse dikkati celbedeceğim... Bugün, vazlar, uçan kuşlar, delik ler bile efendimize ari Neyse, seninki de buluns kalım, ver bakalım... Bu” | Yazan: ae 5681, iskender F. Sertelli — Mükemmel!?.. mi aermnnsuymaasısanmaa yeman sess eansrmmmssmamaey ee — Şimdi şakanın sırası değil. 22... Olur gey yenii hulâsalarmı efendimize *. biz zavallı kâtiplere düşü?” Ve tekrar doktora dönerek: malıdın acaba ?. — Bunu hemen hastaneye kaldırın!) o Hem yürüyüp yn de gö diye bağrdı. basladı. İlk önce doktor Şmiti, sonra da öteki.) | Nesim ağa, bu alias leri polis hastanesine kaldırdılar, azıcık içerledi: 568 aris Bu üç şerirden (o hayatta kalan bir) Bunlarm arasmda İ kişi vardı; Doktor Şmit, ti celbedecek miydi?... Lokanta patronu, yarasının hafif ol.) (o Böyle düşünerek, minen masma râğmen, korku ve heyecandan kalp sektesile, daha tavan arasından nak leğilmeden ölmüştü,. Doktor Şmitin ilk önce yarasını sar- perdeyi kaldırıyor, gelip lere vol veriyordu. ersiri rt eteğini öpmekten de geri du. Onlar, mağrur, mi care zenciye ehemmiyet dı.. Eteklerine konan 0 yoksa, onun yikselmeye gi dakları mı? Hepsine vi& Çok geçmeden: — Halvet olsun! - Vezirlerden maada kim odasından çıktı. Yalnız İ Gazeteler ilâveler neşrederek: “ İngiliz casusu yakalandı!,, Diyorlar ve Kempinski hâdisesini mü Hâdise esasen çok mühim ve heyecan k olduğundan, gazeteciler bunu büsbü. de tün telleyip pullamışlardı. ea i Zabıta erkânr bu izabs ve dikaktle dinliyordu. Polis müdürü, Şmite sort — Hakiki adı neğir bU — Bunu ben de hal adını burada almıştı. — Türk dansözü vi Sesi O gece sabaha karşı doktor Şmit za- “— Ben bu kadını bizim lokantanın Hayatımızı) da Berlin zabıtasını uzun gul edebilir!) demişti. Ne miyorum. Fakat, bir gün ” 9 zavallı kıza acıdım . Ve beni de kendi hayatına karıştırdı. (De