Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ki Li BU bt? #Ç çi ÇAR KP | LÜ I K G ü ! Ç gaa ş - bakaym! -—. 7 'm)ta—'—.—”“ <kaa e— Huzı'.eti"Huvva! — ben gideyim işime! — çuük milyon ingiliz lirası (bizim para- | galeriye dört milyon İngiliz lirası —— (bizim paramızla yirmi beş milyon 1i- rur, yî!zü bir şairin pek canlı simasmı Jâ %î%-â'w'lm' v _wf-r—wwş*ı — ——ı——î——,g;P l_ı"'l" j HABER —-,-_Akşam postası Islanbul tıpteıı' Rakı parası peşinde meczup mukallidi Gece saat yedi ile sekiz arası.. E - minönünden kerestecilerdeki otobüs durak yerine doğru ilerliyorum. Ha va berbat, yollar vıcık vıcık.. Elle- rim, kollarım, ceplerim oldukça yük- lü.. Balıkpazarını geçip de tam Ye- mişe yaklaşırken — sağdaki cambul cumbul sokaklardan yalmayak, başı kabak biri fırladı. Soğukta üşüme mek için ellerini pantalonun cebine sokmuş, ceketinin yakasını kaldır- mıştı. Fakat onun ne pantalonu pan talon, ne de ceketi ceketti. Bu, bin bir yerinden yırtık, yamalı, pis şey- leri sokağa atsanız üzerinde köpek yatmazdı. Hırpani, içi cambul — cumbul ve kapkaranlık olan o yan sokağın için- den biraz aydınlıkça caddeye - fırlar fırlamaz bana sokuldu: — Kırk para ilen yirmi paranız| var mı bay ağabeyciğim? Hem yürüdüm, hem sordum: — Kırk para ilen yirmi parayı ne yapacaksın ? O da yanım sıra, hem yürüdü, hem cevap verdi: -—Kn-kpamılen annemın eskı' ra ile de hamama gıdecegıml Mesele anlaşıldı. Bu yarı kaçık serseri numara ile benden beş on pa- ra sızdırmak istiyordu. Gene yürüye” rek sordum: — Senin annenin eski kocası kim O, içini çekerek: — Aaah!... Annemin eski koca- sr aaah! Sen bilsen o,ne büyük a- damdı! — O büyük adam kimdi, neciy- di, ne iş yapardı, adı neydi? — Adı Hazreti Ademdi! — Yaaa! O halde annen kimdi . Annen, eski kocası ©- lan Hazreti Ademden ayrıldı mı şim- di? — Çoktaannl Öyleyse yeni kocası kim hatun” cağızın ? — Cibali ibni Unkapanı Aleyhüs. selâm! — Sen bunlardan hangisini çok seversin bakayım, ananm eski koca- sr olan Adem aleyhüsselâmı mı, yok- sa yei kocası Cibali İbni Unkapanı aleyhüsselâmı mı? — Canmn, ikisinin de boynu al- tında kalsm! Sen şimdi şuradan ba- na kırk para ile yirmi para tosla da — Senin işin nedir, ne yaparsm — Ben mi? Neişolsa yaparım ben! — ÜÖyleyse makasları birtiz aç da ya ileri, ya geri bas bakalım! — Kırk para ile yirmi parayı uç lan da basayım! — Kırk para ile yirmi parayı ne yapacağını doğru söyle de vereyim! — Kırk para ile yirmi parayı senden alacağım... ! —E? — Kırk para ile yirmi para da demin birisinden aldım. —E! — Kırk para ile yirmi para da zaten bende bardı. Etti mi hepsi yüz seksen para.. Yirmi para daha olur- sa çeyrek tamamdır. Onu tezgâha tosladım mıydı bir tek daha çeker, sa- baha kadar sana dua ederim! — İyi ama, yirmi parayı nereden bulacaksın ? — Yüz seksen parayı gönderen Allah baba elbet yirmi parayı da gön derir. — Ya göndermezse? — Merak etme sen bay babacı- ğgım, göndermezse kryamet kopmaz ya! Yaradana şükür, bu civardaki bütün tezgâhtar aleyhüsselâmlar bi- zi tanırlar. Onlarm hepsinde yirmi- şer, otuzar paralık kredimiz - vardır. Sen böyle gece vakti bizi hor, hakir görme; biz borcumuza, harcımıza sadık, namuslu adamlarım! Bize der sadık, namuslu adamlarız! Bize der-| cihana şafı veren (Mazhar Osman) göleleri!. "Kerestecilerde ben, otobüse bin- mek için oraya birikmiş olan kadın erkek, çoluk çocuk yüzlerce insa- nm gerçekten görülmeğe lâyık o eş- siz savaşlarını seyrederken beriki, işinden dönmüş ve benim gibi elleri kolları yüklü yaşlıca bir museviye sokulup avucunu açtı: - - — Kırk para ilen yirmi para var mı bay babacığım? Yahudi tersledi: — Ayda,: beçinsiz oğlu beçin- sız! Serseri hafiften bir nara daha sa- vurdu: — Bize derler, beş kıta, yedi der> yada adla sanla cihana şan vermiş o- lan Mazhar Osman göleleri! Ve çıplak ayaklariyle o soğukta caddeyi kaplamış olan pis gölcüklere dalarak şap şap caddeyi tuttu. * : ız Fenere yaklaştığı za- man camdan gözüme ilişti: O, hâlâ suların içî_nde yalmayak, başı kabak ala bildiğine koşuyor ve galiba hâlâ (kırk para ile yirmi para) aramaya giâiyordu O. Cemal KAYGILI Para taşımak âdeti olmıyan milyoner Amerika Hükümetine dokuz milyon lira hediye etti Dünyanm en büyük âsarı nefise kol leksiyonu, dünyanın en zengin adam- larmdan birinin malıdır. Bu zat kollek siyonunu Amerika devletine hediye et- miştir. Amerikanın sabık maliye nazırı ve esbak Londra sefiri, ayni zamanda birçok milyonlarım sahibi Mellon Va- ,Şşingtonda bir galeri insası için bir bu mızla 9.375.000) hediye etmiştir. Bu /| Ta) değerindeki kolleksiyonunu koya- eaktır Dî.l'îünce. tavir ve hareket ve görü- nüşü bakımından Andrev Mellon çok garip bir adamdır. Şimdi seksen iki — yaşmda olmasına rağmen hiç de ihti- o yar görünmez. Gözleri kederli gibi du mın ellerine benzer. Sesi gayet yumu- şak ve alçaktır. Mellon, 1921 senesine kadar, Ameri- kanm siyasi hayatma karışmamıştır. O sene maliye nazırlığma seçildi. Ma- liye nezaretine umumiyetle yaya gi - dip gelir, en küçük kâtiplerden daha erken masanm başına geçip oturur ve ekseriya cebinde beş para bile bulun- - 19 İkincikânun .— Başvekil Ankarada (Baş tarafı İ incide) Saat on altıya doğru İsmet İnönü yanında Dahiliye Vekili Şükrü Kaya olduğu halde vilâyete gelmiş, kısa bir müddet kaldıktan sonra yaya olarak tayyare cemiyetine, oradan Parti vi- lâyet merkezine gitmiştir. Başbakanla Dahiliye Vekili, Par- ti başkanmının odasında iki saat kadar “kalmışlar, Muhittin Üstündağdan şehrin bütün meseleleri hakkında et- raflı izahat almışlardır. _ Bu arada belediye fen heyeti mü- dürü Hüsnü ile yollar şubesi müdürü Galin de Parti merkezine gelerek ge- tirdikleri bazı proje ve plânlar üzerin de Başbakana izahat — vermişlerdir. Başbakan ve Şükrü Kaya bu izahat üzerine noktai nazarlarını ve alınma- direktifler vermişlerdir. Başvekille Dahiliye Vekili on se- kizi on geçe Partiden ayrılarak doğ - ruca saraya gitmişler, Atatürke ve- da etmişlerdir. Sonra Çankaya mo- töriyle Haydarpaşaya geçmişlerdir. İsmet İnönü Haydarpaşa garında ü- niversite rektörü Cemil ile görüşmüş, yapılan işler etrafında izahat almıştır. Üşük kan tazyikleri Tansiyon yani yüksek kan tazyiki- nin bir de aksi vardır. Buna hipertan- siyon, yani alçak kan tazyiki admı ver- mekteyiz. Yüksek kan tazyikine ve buna karşı zun uzadıya öğütler verdik. Bugün de düşük kan tazyiklerini ele alaca - Zız. Düşük kan tazyikinden ıstırap çeken bir kimse, bütün kuvvetini muhafaza “etmeli ve hayatma öyle” bir intizam vermelidir ki, herhangi ânt bir hâdise karsşısında kuvvet kaynaklarmı harca masm. Böyle kimse bol bol su ve sulu şeyler içmelidir; meselâ günde en azı bir litre su kullanmalıdır. Hastaya münebbih içkiler tavsiye etmek doğru değildir. Hele kadınlar müskirata alı- şık değildirler. Bununla beraber arası- ra yemek aralarında bir kadeh şarap yahut biranm faydası dokunur. Gıda basit fakat İyi olmalıdır. Kuzu külbastısı, yumuşak dana eti, çorbalar, bol süt, tereyağı yumurta ve krem çok iyidir. Kan tazyiki düşük olanlar vücutları- nı en iyi mahrukatla işletmeye dikkat etmelidirler. Diğer taraftan midesini ağır yemek ve fazla kremlerle alt üst etmemeli, gıdalarmı cok iyi tanzim et- melidirler. Yapılacak egzersizlerde hiç şüphesiz sıhhi vaziyete uygun olmalıdır. Spor o- yunlarınm hemen hepsi böylelerine ya- ramaz. Arasıra ata binmek faydalıysa da, en iyisi her gün güzel bir yürüyüş yapmaktır. Kadınlar için mutfak işle- rinden başka ev isşleri iİyi egzersizdir. Çünkü aşağı yukarı dolaşmakla adale- ler iyi bir halde bulundurulur. Hasta çok zayıf ve bitkinse, istira - hat şarttır. Daima bir zaaf duygusu karşısımnda en doğru yer yataktır. Bir- kaç günlük tam istirahatten sonra kalp tekrar kuvvetleşir, kâan damarları ta - kallüs eder ve baş ağıtları kaybolur. Ağır vakalarda masajla sun'i güneş ışığının çok faydası dokunur. Fakat vasat hastalarda yemeklerden sonra mazdı. Bir gün maliye mnezareti binasına bir taksi otomobili ile gitti. Elini cebî-l ne sokunca bir tek santimi bile olma- dığını anladı ve soföre bunu anlata- rak beklemesini söyledi. Fakat bu in- ce uzun, aksaclı ihtiyar, gözüne o ka- ( lere varılır. Harap edici hastalıklardan bir saat kadar şezlonga uzanmak, ge- celeri bol bol uyumakla çok iyi netice- sonra kendini gösteren düsük kan taz- yikleri dikkat edildiği takdirde korku- ya sebep kalmaz. Doktor dar ehemmivetsiz göründüğü için şö-. för fena halde kafa tutmıya basladı.. Bun% üzerine Amerikan malıye nazı- . | — Kendine gel, dedi, ben Andrev Mellon' dım., 1:&&5:- gene inanmak istemedi. Ban- #E Ş OÇERA SI ga kalarda ve muhtelif ticaret mücssese- lerinde 195.000.000 liradan fazla pa - rası olan ve Amerikanın maliyesini kontrol eden bu zat. Soförün çenesini kapamak için odacılardan birinden sı lâzım gelen tedbirleri bıldırmış!er.' almacak tedbirlere karşı geçenlerde u-| “düklerini söylemeğe mecbür kalmışlar. Ispanyada günc 3000 kişi ölüyo! 500,000 kişi ıhtilâ kurban gitti (Baş tarafı 1 incide) niyette olup olmadığı şeklin şunlardır. Fransızlar, Almanlar, Rus.| ale : lar, İtalyanlar.. “— Madrit harp bitinceye * â Madrit müdafaa komitası niyette değildir,, cevabini V) ç Barselonanın bombâ Barselona 18 (A.A.) — Bu reisinin beyanatı fecir vakti bir asi İspanyaı Niyuz Kronikl gazetesi yazıyor: Alman askerleri bütün Madrit cep- limant bombardıman etmiştif" dıman neticesinde bir kişi helerinde asiler tarafından kullanılmak- tadır. Bunu, Madrit müdafaa komitesi tır, Sahil bataryaları gcmlyi icbar etmişlerdir. Düşmanm © reisi general Miyaja söylemiştir. haber veren düdükleri ı'luY"'ı yük bir intizamla yeraltın General Miyaja İspanyaya — Alman piyadeleri geldiktenberi — asilerin harp tabiyesi değişmiş olduğunu söylemiştir. Düşmanın yeni usulü, insan yardımı görmeden ilerlemektedir. Tanklar, top. lar, tayyareler, piyadeden evvel gidiyor. Ve piyade sonradan o yeri işgal edi- yor. Bu makineler, önce araziyi tahliye edip ricat eden askerler üzerine ateş et- mektedir. İşte takip edilen yol bu... Geçen haf. tanın ilk günlerinde hükümet küuvvet- leri için tamamen yeni olan bu şekilde harp, €pey muvaffakiyet de temin etmiş ve hayli geç önlenebilmiştir. General Miyaja, asi saflarında, harp ettiğinden emin bulunduğu Alman piya- delerinin teşhisi kolay olmadığını söy. lüyor. Alman piyadeleri İspanyol faşistleri- nin üniformalarına bürünmüşlerdir. Ve hüviyet varakaları üzerlerinden almmış tır. Madrit kumandanı, şehrin şîı'm'liq em- lara iltica etmiştir. Asiler Malaga yol ilerliyor Cebelüttarık 18 (A. A.) lanın asilerin eline geçtiği 1* edilmektedir. Her iki taraf, V' kümet kuvvetleri çok mikt vermişlerdir. Küçük bir liman olan Marbt” / metçilerin Malaga yolu üzeM «i istinat noktasıydı. » Sovyetlerin cevah J| İspanyaya gönüllü gönd ' susundaki Fransız — İngiliz Sovyetlerin de cevabı geîmi! yor, Diplomatik mahafil bu © ihtirazi kayıtları ihtiva ettiğ mekte ve cevabmm metnini f den tefsirlerde bulunmaktani * — mektedirler. B e Blum, elçimize Fransız teklifini | izah etti çin mahalli hükümetin tutuğu yol şaya. nr dikkattir: Müşahit heyetin Antakyada muhte- lif semtlerde dolaşmasından — istifade ederek mahalli hükümet, çarşı, — pazar ve sokaklarda önlerine — arakiyeli bazı şahıslar çıkarmışlardır. Para ile tutulan bu adamlar müşahitlerin karşısına mü- teaddit yerlerde, müteaddit defalar çı- karıldığı için heyet de bu manzaradan bıkmış olacak ki yanlarındaki mihman- darlara ayni adamları her tarafta gör- ras Belgrat gazetecilerine Vt yf yanatta Sancak — işinin hef Tt için şerefli bir surette Hat y ümidini göstermişse de, Fraf vekili Blum tarafından * gönderilecek mektubun m hakkımda ihtiyatkâr bulund gizlememistir. Sırkecıd hırsızlar — faaliyette | Tramvay cadde$'? iki dükkân soy", Son bir hafta zarfında * Hamidiye caddesinde iki 04 yulmüştur. Meçhul hirsızlar bir haftâ * martesi gecesi ağızlıkçı V dükkânmım kilidini kırmışları —— tar ağızlık çalmışlardır. : Hırsızlar dükkânın kilidini * rak kaçmışlardır. Bundan. * evvel de ağızlıkçı dükkânmIll kân ötesinde bulunan hemin dükkânmm da kilidi_ on liralık kravat, çorap, me mıştır. Zabrta meçhul hırsif maktadır. | dır. Nümayişe kadınlar Türkler tarafından yapılâan büyük nü mayişe 10 binden fazla Türk kadını da çarşaflarını etarak iştirak ctmışlerdır Cenevrede Fransız hariciye nazırı ve müsteşarı Cenevreye hareket etmişlerndir. Bu ak. şam Hariciye vekilimiz Rüştü Arasla konuşacaklardır. Sefirimizle mülâkat Fransız Başvekili Blum, Paris büyük elçimizi kabul ederek Sancak meselesi hakkındaki Fransız teklifi üzerinde ken disile bir görüşmede bulunmuştur. Görüşme bir saat sürmüştür. Eransız sefirinin mülâkatı Ankarada bulunan Fransız büyük el- çisi Ponso dün hariciye — vekili vekili Şükrü Saraçoğlunu ziyaret ederek ken. disile uzun müddet görüşmüştür. Görüşmelerin mevzuu hakkında sıkı bir ketumiyet muhafaza edilmekte ise de iki kuvvetli tahmin mevcuttur: 1) Fransız büyük elçisi Sancak mese- lesi etrafındaki Türk noktai nazarma u- yacak bir teklifin Fransız başvekili tara fından hazırlandığını ve bu teklifin ma- hiyetini bildirmiştir. 2) Türk noktai nazarıma uyması bek lenen yeni Fransız teklifi etrafında bir istimzaç yapılmıştır. : Bugün İsmet İnönünün Ankaraya av deti münasebetile Şükrü — Saraçoğlu Fransız sefirile yaptığı mülâkatın mev- zuunu arzedecektir. Fransız sefiri geldi Fransız sefiri Ponso refikasiyle birlikte bu sabah şehrimize gelmiştir. Ağlebi ihtimal bu akşam Cenevreye hareket edecektir. Hariciye Vekilimizin sözleri borç para alarak ona v_ermeış mecbu - , riyetinde kaldı. ” Cd , W Hariciye Vekili Tevfik Rüştü A- ! B Â