Monte Beler İNİZ ibi bir kızdı. Yağız oğlanlardan Ato, ona ihtirasla, zevkle, uzaktan u- Pane şatosunun yanma çinge- Sergi kurdular, Kontes, evvelâ, BİA baktı. Gözleriyle onu yiyeoekti bee Fakat, içeriye girmenin, girse bir manolya kadar beyaz ve Naze BİN olan Kontes Monte Pane'ye el sür- Menin inkân; vâr mi7. Sadece, uzaktan! Bağa iç geçirdi... aş Barip tesadüf: Asilzade kadınım Kitgide büyüyordu... Daha gari- hun karısı da gebe! İkisi de hemen ayni süratle şişmanlı - tu, Yorlaz.. de, Bn, yağız oğlanm karısı doğur- aç Maşa gibi kapkara, kupkuru bir irin, gözlerinin içi, açık kahve at. Balki de kez teninden daha a- iü Ve yavru, bu haliyle öylesevimli, #eak kanlı ki... Tam mânasile bir “Rğene kazı dll0 kucağında çocuğuyla çadır - naz tığı vakit, oradaki ağaçların al bir kalabalık gördü: Şatonun tanıdı. Fakat bunlarn had kontasn de bulunduğum, ba Yerde aygım baygın yattığını gö Msa, hayreti iki misli old. Nami oraya gelmişler? Neden alelâ- © bir vasıta getirterek ağrısı tutan Kentesi satoya nakledememişler? Na- Mİ olmus da o nazi, nazik kadm, böyle, gansız, kır ortasında çergi ve köy ka- 44 SE gibi doğuvermiş?. Anlıyama - evlâdı Birim kucağında, usul usul, saraylarda yaşasm.. Kontes Jülyet, Monte Pane hakiki bir kontes hayatı ya- “e, “Ecdaddan kalma” altın beşik- i Satılmayacak eşya, ki- Talanamıyacak er, apar- tuman yoktur! Ancak yo- Vanu bilmeliz HABER YAZETESİINİ ÇUK ILANLA ,Gabuk ve iyi satmak, kiralamak için en emin, €n ucuz ve en kolay vası- tadır. © G N N RI 20 kelimeye Iadar beş defasi 100 kuruştur HABER GAZETESİ İstanbulda en çok satı- lar hakik m © i akşam gazöte- sidir, i e oz MERMERE. süt nineler, dadılar. Btrafında herkes fır dönüyor. Bilhassa annesi de, hamilden pek az sonra albastı'ya yakalanarak ölüverği- ği için kıymeti büsbütün arttı. Öyle ya: Kontes, dağ taş ortasında doğurun ca netice budur. Zavallı kont esefleniyor, ağlıyor. Karısını kaybettiğine mi acısm, yok- sa, içinde doğan, yüreğini Oburkutan şüpheye mi: “Ne vardı o haldeyken dışarılara çı kacak, çergilerin yanma gidecek?..,, Bilhassa bu nokta mideenii fena bal- de bulandırıyor: — Bu kır... Aman yarabbi bu kız. Benim kızım m17. Nasıl olur?.. Hiçbir benzerlik yok. İşte eodadımın tablola- ler. İpak portbebeler. Çifter çıfter Hepsi de mavi gözlü, sarı saçir. Peki, öyleyse?., Nereden çıktı böyle siyah teniyle, acaip çehresiyle,, Hem sonra, çingene çadırlarınm yanında.. Niçin”. Niçin, Fakat yarabbi, acaba böyle bir şüpheyle günaha mı giriyorum. Sen affet. Bir evlâdâm mutlaka anaya ba - baya benzemesi izmgelmez 2... Belki de.. Yegine ümidi, tesellisi bu yavrucak- tı. Onun için, onun muhabbetini yüre- ğinden bir türlü silip atanıryordu.. Hem de o kadar sevimli, cana yakındı ki.. Dört yaşma geldiği vakit, kont, bir gün, heyecanmdan az daha bayılacak- — Yarabbi. Bu istidat, bu frtzi isti dat nedir böyle. Halbuki benim ecda - dım ve kontesinkiler.. Hiçbirinin musi- kiden behreleri yoktu. Küçük kontes büyüdü ve kiliseye da dandı. Hayır, bu din merakiyle değil, oradaki org'a beslediği aşk yüzünden! Bu musiki âleti çalsm da o dinleme- sin? Kıryametleri koparmd.. Onun i- i çin, genç kızı, papaslar başta olmak ü-! zere bütün dindarlar pek Seviyorlardı. Hattâ, fıkaralar için para toplamak i- .| sini ona havale ettiler. Dualar bittik- ten sonra, Jülyet, eline mukaddes ta - baklardan birini alır, halk arasmda ge zinirdi. ilerlediği için, gilmek zamanı bile yak- laşmıştı. Bir çingene delikanlısı, kilisenin ka- pısmı açık gördüğü ve içerden nağme- ler sızdığı farkettiği için kalabalığa karışmış rahlelerden birine oturmuştu. Onun da önünden Jülyet geçti. Ya- Ez oğlanm yüreği hop etti: “— Bizden bu!. -diye düşündü. Yıldırım, şimşek, bora, tipi hepsi çarp $m ki bizden bu!.... Ve çergiye dönünce arkadaşlariyle! bahse tutuştu: | — Çaldırdın hı hergele! - dediler. - Koskoca kontun kızı bixlen olur mu hiç?.. | — Göreceksiniz, göreceksiniz. İ Bir mehtaplı geceydi. Kemanmı aldı. Şatonun yüksek duvarlar: altına geldi Aşkıntn ve ümidinin büttin coşkunluğu! ile çaldı.. Çaldı, çaldı, çaldı. İ Derken, bir pencere, sonra bir kapı açıldı. Sairfilmenam xibi, beyazlar» bürünmüş bir esmer kız göründü. İ Oğlan yürüdü, kız arkasından. Sanki! nağmeler bir zincir olarak “muvakkat kontesin” boynuna dolanmıştı. Onu sü-| rüklediler, sürüklediler..'Ta çergiye ka- dar.. Ve gergi hareket etti.. Sahralara İ doğru. Küçük “Düşes” de onlarla bern- i ber.. Bütün serveti, sâmânı, devleti, ikbali arkasında bırakarak.. | Nakleden:; (Hatice Süreyya) lm... , - Keke i Gin HABER — Akşam postası ve dilenci HABERİ AKSAM POSTASI (DARE EV” Istanbul : Ankara Caddesi © Posta kutusu: 0 214 |, Telgraf adresi: Istanbul HABER Yazı işleri telotohiu i 24872 idare velân .* ç 2435 ABONE ŞARTLARI * Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 27004. 720) vaso it 800 300/w Senelik 6 oyuk 3 ayık » ayn 4 . s0iz Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matboan , HABER'in Güzellik Doktoru Kuponu: , Ton Ton amca, Yazan: Niyazi Ahmet Birinci Inönü Avusturyalılar 12.000 1921 yılı 9 ikincikânun günü! tam on beş sene evvel bugün,birinci İnönü muharebesi başladı ve bir gün sonra muzafferiyetimizle neticelendi. Harp tarihimizin şanlı bir safhası olan İnönü harbinin uzun tafsilâtmı yazacak değilim. Bunu her Türk bi- lir. Harbin on beşinci yıldönümünde, Türk tarihinin çizdiği ana hatları kr saca kaydedeceğim. Çerkes Etem ve kardeşleri isyan ederek düşmana iltica ettikten sonra düşman Bursa ve Uşak cephesniden i Afyon istikametinde yürümeğe başlamıştı. Düşmanın kurduğu plân şuydu: Türk ordusunda çıkan isyan dolayı- siyle birçok kuvvet Etemle birleşerek cepheyi terketmişti. Bu, bulunmaz fırsatı kaçırmadan (o milli hükümet başladı 139 sene evvel bugün sonra bir toprak yığını haline gelen Kel kalesine girdiler kurulmadan yıkmak kizımdı. Taarruz başladığı gün hem Kü- tahya civarmda asi Etem kuvvetleri. ne karşı asker bulundurmak, hem de İnönü ve Dumlupmar o mevzilerine ilerlemek lâzmmdı. Cebri yürüyüşe geçen Türk ordusu 9 ikincikânun akşamı İnönüne kadar ilerliyen dür” manm karşısma çelikten bir duvar gi- bi dikildi. İşte başmda İsmeti bulunan Türk ordusu, en çetin, o en tehlikeli anda milli hüküeti teessüs etmeden yık- mak istiyenlere tarihin en büyük 1797. Alman seferi Avusturyalılar İtalyadaki muha* rebeyi idare edebilmek için bütün kuvvetleri kullanmak mecburiyetin- de kalıyorlardı. Bunun için Ren ha- valisindeki tecavüz hareketini bıra” karak yalnız nehrin sağ tarafını mu- hafaza etmekle (iktifa ettiler, 1797 yılı kışmda yegâne o hareket sahası Kel'in muhasarası idi. Fransa gene- rali Deze, ilk seferde bu kaleyi tam iki saatte çaptetmeğe muvaffak ol muştu. Bir gün kale, tekrar düş- man tarafımdan sarılmea: — Ben burayı iyi saatte zaptet-! tim, hiç olmazsa iki ay müdafaa ede“ bilmeliyim.,, dedi. v —63— TUZAK Bu güç bir vazife idi, Fakat çocuklar işi öyle mükemmel bir surette başardı- lar ki! SE - Ss ler tek kişilik birer avcı tayyaresi idi. Fakat makinistlerimiz bunlara dörder hafif bomba taşıyacak tertibat yaptı, Pilotlar tayyarelere ta- şıyabilecekleri kadar makineli tüfek cephanesi yüklediler. Bunlar nöbetleşe havalandılar. İlk çift, tan yeri ağarmadan çok ev- vel uçtu. Ben de Eltonla birlikte bir saat sonra yükseldik, Tenine varmca, bizi hay retlere dilşüren bir manzara ile karşılaş tık, OnbeşTürk tayyaresi aciz bir halde yer yüzünde duruyordu. İki SEs hava- da daire çiziyordu. Henüz yere bir bom- ba bile atmamışlardı. Makinlei tüfekle- rin tetiklerine bile dokunmamışlardı. Biz yaklaşırken tüfeklerini çatırdatma-| Ea başladılar. İki Rumpler ile bir Plafz tayyaresil bangarlardan birinin önünde duruyor- du, Bir Alman pilotu yaptığımız bülo. fa şöyle bir mukabelede bulunmak > rarını verdi. Yanlış hareket etti, Yazanlar: İngiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth | Brovn Colline. Meşhur seyyah ve muharrir Lovell Thomas | uk sant kalacak kadar petrol taşıyor 15 sene evvel bugün muharebesi kişi zayiat verdikten Bu söz yerini buldu. Deze haki- katen iki ay düşmana karşı durmağa muvaffak oldu. Kaleye ilk girdiği vakit topraktan yapılmış harap bir istihkâmdan başka bir şey yoktu. Deze yeni metrisler, yeni tabye- ler yaptırdı. Müdafaayı kuvvetlendi" ren de bu yeni inşaattı. Fransa ibti- lâli senelerinde vuku bulan Kel har- bi, hemen hemen en mühim harpler* dendir, Deze, birçok defalar huruç hareketleri yaparak mul on top almağa muvaffak oldu ve tam 12 bin kişi telef etti. Fakat Avustur- yalıların bu kadar zayiata reğmen muhasaradan ek akıllarma gelmiyordu. Her ne bahasına olursa olsun kaleyi almağa ahdetmişlerdi. Fransız generali, neticenin kendi aleyhinde olacağımı biliyordu. Huruç hareketlerinde muvaffak olamamıştı. Şimdi bir çare vardı: Teslim olmak. Fakat bunu yapmadan, kale da- hilinde ne varsa götürmek şartiyle şehri teslim etmeği teklif etti. Avusturyalılar, galebe gene ken” dilerinde kalacağı için teklifi derhal kabul ettiler. 1797 yık 9 ikincikânun günü 139 sene evvel bugün, kaleye giren Avusturyalılar, bir yığın topraktan başka (hiç bir şey bulamadılar. Dilimize çeviren: A, E. Plafz tayayresine koştu. Pilot yerine tırmandı. Bir makinist gelerek pervane- yi çevirmeğe başladı. Ve yukarıdan aşağıya homurdanarak arkasında beyaz dumanlardan izler bi- rakan bir kurşun büzmesi indi. Vikes tüfeği ölüm püskürüyordu. Nereye git- mekte olduklarını göstermek için ar- kalarında iz bırakan kurşunlar, Alman pilotunun üstünde kümelendi. Zavallı adam, delik deşik olmuş bir külçe ha- linde yığılı verdi. İkinci SE yer yüzüne bir kurşun yağmuru daha salıvcrdi. Ma- kinist pervaneyi bıraktı ve daha üç adım koşmamıştı ki, o da yüzü koyun Yere yuvarlandı. Şimdilik bu kadarcıkla. iş bitti. Birkaç dakika sonra ikinci bir Alman pilotu da aynı işi denemeğe kalkıştı; a da aynı şekilde ahrete kavutşu. SEs ler Jenin üstünde ancak bir bu- du, Bu vaktin sonlarına doğru ben üzül meğe başladım, Çok geçmeden cenup ufukunda iki tayyarenin deha gelmekte olduklarını gördüm. (Devamı var)