Erzeli mahlükat - , insanların çirkin diye ka- bul ettikleri, fakat bilmiyerek, istemi- yerek, yüreklerinde yaşattıkları duy- guüları ortaya sermiştir. O, bu işi, cin- siyet cihetinden yaptı. Bir de mukad- des hisler tarafı var! Meselâ, anne mubabbeti... Deriz ki: “İnsan ol... “ulvi insanlık hisleri,, “hayvanlıktan insanlığa YÜK SELMEK,.... ve saire... Bu telâkkilerimize göre, ânne mu-| habbetinin de insanlarda hayvanlar-! dan daha fevkalâde olması iktıza e -| der. Fakat öyle midir? Polis vukuatı. nı tetkik edin: Kaç ana, 'yavrusunu, cami ve kilise kapılarma bırakmış, gizlice boğarak kubura atmış, aç ter- kederek âşıkma kaçmıştır... Hele doğ- madan öldürülenler?.. Sonra, Rusya- daki açlık senelerinden bilirim: Evlâ- dmı kebap edip yiyen kadınlar zuhür etmiştir. Hem de bir tane değil... « Bunlar, hep, insan ruhunun çırıl- çıplak soyularak ortaya çıkmasıdır. “Evlât muhabbeti,... insanlara, bu, telkin edilmiştir de ekseriyet çocuğu- Du onun için “sever”. Bazıları da “bü- yür, bana bakar!,, endişesini beslerler, Yoksa, “hayvan derecesine o yüksele- rek,, miniminilerine karşı feragatli bir aşk duyan anneler pek nadirdir. Bun- Jar, birer kahraman diye gösterilirler.. Almız işte tavuğu... Bu âciz mah- lük, kendi canı mevzubahsolunca, kat- iyyen mildafaa edemez... Ayaklarmın ve uçmağa elverişsiz kanatlarının kud reti yettiği derecede kaçmıya çabalar, sonra, boynunu ahçıbaşnım bıçağına uzatır... Bir de Kuluçkalık zamanmı düşünlin... Hele eiveivlerine saldırılma Bm... O anda şahin kesilir alimallah... Üzerinize hücum eder, gözünüzü İsuaiği Ele Bee Pig a sunu yiyen bir ana, İnsanlardan başka bir cins mahlükta görülmüş, duyulmuş mudur?... Bütün hayvanat mütehas - sısları söylesinler... Pelikan, yedirecek bir gey bulamaz- sa, gagesiyle kendi göğsünü gakke- der, elğerini evlâtlarınm önüne koyar- m... © İşte, “egrefi mahlükat,, ile diğer ba- sit mahlükların mukayesesinden alma- cak netice... Biz, belki de “erzeli mah- Jükat” 1z!. kimbilir?. “». Bu uzun ve bedbinane tefelsüfe be- ni sevkeden, bir çeyrek evvel cereyan €der bir vaka oldu. Bundan evvelki! ya- zımı bitirmiş, yenisine başlıyacaktım. Karım içeri girdi: ki — Sana bir mevzu, Vâlâ, yaz! - de) di, Biliyorsun ki “G.."nin (*) has tabakıctlık diploması vardır... Demin Aşağıya, buralı bir kadm geldi, Ya. ninda iki çocuğu da var... Küçüğü öksürüp duruyor. Boynu, armut çöpüne dönmüş, öteki de sapsa- rı ! “Hoş beşten sonra sorduk: “— Miniminiler rahatsız galiba?... "Bayan: “.- Evet... » dedi. - Büyüğü sıtma... Doktor baktıydı.. Kırk elli kuruşluk kininle geçermiş... Tedavi ettireceğiz... Fakat, küçüğün içi çürümüş, “.— İçi mi çürümüş? «. Evet, ciğerleri. “Anladık: Verem... Verem ama, an- ne, bu sözü sğzma alamıyor da böyle İ rümuzlu konuşuyor sandık... Hani İs- İ tanbulda “İnce hastalık” filân derler ya, o da “İçi çürümüş” diyor. “Birdenbire: *.- Ölecek... Çare yok.. « dedi, “Bu acı hakikati böyle ortadan söy- leyivermesi hepimizi şaşırttı. Çünkü, çocuk da yanımda... Konuştuklarımızı dinliyor... Sekiz on yaşmda olduğu İ- gin, her şey'i anlıyasağı şüphesiz... “G, atıldı: “— Allaha emanet, hanımcığım, öl. mez... Her şeyin bir usulü var... Ben, hastabakıcı mektebinde okuduğum 1 - çin biliyorum... Bak, kurtarmanm ça- resini sana anlatayım. “Malüm olan verem tedavisini anlat: mağa başladı: Sabahları bol taze yu- murte, süt, kanlı kanlı külbastılar.. Rütubetsiz bir eve taşınmak.. Bahçelik ortasmân yavruyu uyutmak... Saatle dakikası dakikasma muntazam yatırıp kaldırmak... “Ve Nüve etti: "— Birkaç sene ayni usule riayet 6- din, görürsünüz, iyileşir... “Bunun üzerine, anne ne dese beğe- nirsiniz? “us Oh efendim... İçi çürümüş bir ço cuk için işim vok da bu kadar uğraşa. Karım: “ Nasıl söyler bunu... Nasıl söy- ler... Bu ne vahşet!,, diyeisyan edi- yordu. Sonra: '— Nekadar tahsil, nekadar terbiye lâzım bu cahillerin değişmesi İçin!,, hükmüne geldi, Fakat ben o fikirde değilim: Tahsil, terbiye, telkin, o kadmm “hayvandan aşağı olan insan mahiyetini, değişti- recek değildir... Olsa olsa, analrk hissi- nin yüksek ve şayanı takdir bir duygu olduğunu kitaplarda okuyacağı için, artık bu derece samimiyetle içini her| kesin yanında açmıyacak; yoksa, ayni | tarzda düşünecek... “Erzeli mahlükat,.., İnsan... 'Tavuktan aşağı, #ırtlandan aşağı, kurttan, çakaldan aşağı... (vâ-N0) (*) Seyahat arkadaşlarımızdan bir bayan. Mühim ilân Istanbu'da Hava Gazı ve Elekirik ve Teşeb- büsatı Sınaiye Türk Anonim Şirketinden : İstanbulda Hava Gazı ve Elektrik ve Teşebbüsatı Sınaiye Türk Anonim Şirketi memurinin 1936 senesine ait “kül” renkte ve “mus- tatil” şekilde hüviyet kartlarınm 1 İkincikânun 1937 den itibaren ip tal edilerek 1937 senesi için muteber olamk üzere “turunç” renkte ve “mustatil"" şekilde kartlarla tebdil edileceğini muhterem müşteri- BULDA HAVA GAZI VE ELEKTRİK VE TEŞEBBÜSATI SK NAİYE TÜRK ANONİM ŞİRKETİ” ve eğri olarak 1937 ibaresi ya- zıhdır. Bu evsafı muhtevi olmıyan kartlar usulüne gayri muvafık adde- dilerek hâmilleri hemen polise ihbar olunmalıdır. Şirket, müşterile. rin işbu ihbarnameye riayet etmemelerinden tevellüt edebilecek olan nefceler icin ber mes'uliyeti şimdiden reddeyler, DİREKTÖRLÜK Mi 4 MN hAsBit — ançüm postası AKSAM POSTASI IDARE EVİ istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: İstanbul 214 Telgrat süresi Istanbul HABER Yazı işleri telofonu ; 24872 idare velan 1 24370 » ABONE ŞARTLARI Türkişe Ecnebi 1400 Kr -2700 4 zao . 1450 «09 « 800 n MO. 300 Suhibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası Resim ve tarin tarafından yapılan iki cildi hâ Ecnebi matbuatında, tarihin ye-! tiştirdiği eşsiz simalardan hemen hep | sinin ölümlerinin yıl dönümlerinde! onların eserlerinden, hatıralarından bahsedilir. Biz, muayyen birkaç isim haricin- de bu bahse temas etmiyoruz. Çok yakın senelerde ölen büyüklerimizin ölüm yıllarında ibtifaller yapıyoruz. Fakat bu kadarı kâfi mi?.. Bence, matbuatımız ihmal ettiği en büyük vazifelerinden biri budur. Dostum Hikmet Münir bana bir İngilizce cep takvimi gösterdi. Takvimin her gü- nünün yanında bir edibin, bir müte- fekkirin ölüm yıldönümü yazılı, Ga- zete ve mecmualarda yazılanları kâ. fi görmüyor, bunu takvimlere kadar yayıyorlar. Dokuz aydır devam ettiğim günü gününe tarih sütununa, arada bir e- ser bırakmış büyüklerimizin ve bey- nelmilel şöhretlerden de bahsetmeğe karar verdim. Bugün Arif paşanın ölümünün yıldönümünü yazıyorum. Arif paşa kapı çuhadarı İsmail e- fendinin oğludur. Malikâne kalemin- den o asakir kâtibi olduktan sonra seneler geçtikçe dirayetini isbat ede- rek yükseldi. Sırası ile Miralay, Liva | ve İstanbul ordüsünü ferik oldu, 1854 de zabtiye müşiri kayma - kamı oldu.: Ayni sene vezirlikle A- rabistan müşürü ve Şam valisi tayin edildi. 1856 da Harput, bir müddet sonra Erzurum veliliklerine tayin e- dildi. 1860 yılında azledildi. 1861 de Silistre, 1864 de Edirne valisi oldu. Bir sene sonra 1865 yılı 28 ilkkânun günü, 71 sene evvel bugün öldü. Sicilli Osmani Arif paşayı şöyle tarif eder: “Müdebbir, fünun aşma, yakışıklı bir zat idi. Yeniçeri ahva- line dair mersum bir kitap telif eyle- igili; Şimdi vilâyet mektupçusu bulu- nan değerli bilginlerimizden Osman Nuri, bir eserinde Arif paşanm ope- rötör Cemil paşanın valde cihetinden Ea babası olduğunu yazmakta» Arif , memlekette ilk defa büyük bir esere başlamış ve büyük bir boşluğu ( doldurmuştur ki, onur bu hizmeti dalma hayırla anılacaktır. Eser, “Mecmuai Tesaviri Osma- niye,, dir. Birinci cildi 1862 yılında İstanbulda “Tasviri Efkâr,, matban- sında Türkçe ve Fransızca olarak ba- sılmıştır. Bu eserin değeri hakkmda bir fi- kir verebilmek icin sunu da ilâve eds- lim ki, birinci cildin ikinci tabmr Brin- Müessesatı tundurmalar m diler İZ. Yazan : Ehemmiyetle Nazarı Dikkatine Senebaşınm yaklaşması dolayısile müessesatın yapacakları nelik ilin mukavelelerinde HABER ve KURUN gazetelerine ve lecek ilânlarm yalnız Servisimiz tarafından yaptırılacağı ve bilvasıta ilân alınmıyacağı alikadar müesseselerin şimdiden göz önünd. bu- | VAKIT Propaganda Niyazi Anmet . 71 sene evvsi bugün sahasına eşsiz vesikalar bağışlıyan Aarifr Paşa öldü Birinci cildinin ikinci tabı bir Italyan eşsiz eserin diğer tâ kayıptır dizi adında bir İtalyan Pariste bastır« miştir. Arif paşa, kitabmın mukaddeme- sinde şunları yazmaktadır: “1241, rn sonra elsinei Türkiye birdenbire. ğişip bir tarzinevini behime girdi ğinden ve daha sonra ise vakit va türlü resim ve kıyafetler zuhur etti ğinden ve devleti âliyci osmaniye» nin bidayetinden şimdiye kadar her asırda olan elbise ve kıyafetleri bulur sırasiyle resmetmek emri müstabil larak fakat bundan evvelki i leri reyülayn müşahede etmiş olduğu ma mebni...,, Bu satırlar, eserin yazı ve resin lerinin tamamiyle Arif paşa tarafın- dan hazırlandığını göstermektedir. Paşa, mecmuanın ikinci ve üçün“ cü cildini bastırmadan ölmüştür. Bun lar şimdi nerededir?.. Belli değil. Yi dız sarayından omaarif nazırı Şüku bey tarafından bastırılmak üzere çi karıldığı biliniyor, sonrası meçhul. — Türk ressamlığı ve o Türk taril için bu resimlerin değeri çok büyül tür. Osman Nuri, Arif paşalar eser. leri için şunları yazmaktadır: 12 tarihinde yeniçerilerin ilgasından 80 ra bunlarm adları, sanları kaldırılmış, hatta mezar taşlarındaki kavukları bile kırılıp bir daha teşekkül etmem si için elden ne gelirse yapılmış oldu: ğu halde Arif paşanm gene bu da yeniçerilerin Ba A ait b kolleksiyon vücuda getirmiş, o resimlerini yapmış, tarihini ye ve fazla olarak mücessem şekille de imal ettirmiş olması Türk tarih kıyafetiyle ananatı kadimesine etmiş olduğu hizmetin derecesini gösti cek kelime bulmaktan insanı âciz bi- rakmaktadır. Mankenleri Damat Reşit paşa im ettirerek | İstanbula getirmekle bera ber masarifi imaliyenin Arif paşa ta rafından mı, yoksa hükümet hesabın» dan mı deruhte ve tesviye olur anlaşılamıyor.,, “Aarif paşanın tercümei halin mütebaki aksamını ve seneye recei ihtisas ve mesleğini bulup m dana çıkarmak Türk o Tessal tarihiyle iştigal edenlere terettip der bir vazifedir. İleride İstanbulda da bir etnografya müzesi ve kıyafeti kadime meşheri tesis ve küşat edil» diği zaman Arif paşanın hizmeti w kıymeti gereği gibi anlaşılacaktır., HABER'in Güzellik Dotoru Kuponu: . Tüccariyenin Servisi