— Doktor dökmi muayene etti. — Ne dedi! —İstirahat tavsiye etti! Zinamite mirmonrttan başın çare kal- muyacak? in tıyati tedbi r Genç aktör, kasabaya ayak ba: sar basmaz yegâne dükkâna gitti: — Sizde çok olgun domates ve- ya bayat yumurta var mı? Dükkânci gülümsedi: — Galiba bu akşam “Hamlet, i seyreceksiniz. — Hayır. Ben aktörlerdenim, işi sigorta etmek için çürük yumurta ve domatesleri toplryacağım da! Faiz Bey Tevfik otomobild. « .sdanın düşürmüştü. Bir hafta sonra bir ş0- för çıka geldi: — Cüzdanmızı arabamda düşür” müşsünüz. Daha evvel getiremedim, hastaydım. Affedersiniz. Bay Tevfik teşekkür etmeden cüzdanı alıp paraları saydı: — Tamam! Bin lira 67,5 kuruş 30 para.. Bir hafta da yüzde 6 dan faizi?... Zihnen hesap edemiyece- ğim, hesaplıyayım da borcunuzu söy lerim! Cigara Kocasma çıkıştı: — Niçin cıgara içiyorsun? Bili- yorsun ki tütün insanı yavaş yavaş öldüren bir zehirdir. Erkeğin aksiliği üstünde idi, hel mi dı: — Ne yapayım? Senin hoşuna gitsin diye arsenik içemem ya! Merdivenin bittiğinin farkında olmi- yan dâlgın adam! Mantık — Hayrola) İzmire ne zaman geldin? — İki gün oluyor. Evlendim de şöyle bir bal ayı seyahati yapayım dedim. — Ya, tebrik ederim. İHanıme | fendi nerede? — İstanbulda! — Ne münasebet? — Ne münasebeti olur mu? Evi kim bekliyecek? Edirne treninde bir kadm yanın daki yolcuya! — Lütfen, iye rita etti, pence reyi kapatır mısınız. Yeni hastalıktan kalktım, pencere açık olursa deal ölebilirim. Adamcağız peceteyi henüz e) patmıştı ki karşısında oturan başka bir kadın itiraz etti: — Olmaz! Olmaz! Sakın pence" N reyi kapatmayın! Havasızlığa daya- namam, derhal tıkanır, ölürüm! Yolcu şaşırmıştı: — Peki ama ben ne yapayım? Başka bir yolcu atıldı: — Gayet basit. Evvelâ pencereyi kapatırsınız, bir müddet sonra da &- carsmız. Böylece ikisi de öleceği içir Tere Sen kimsin Sabah refiklerimizden “Son Pos- ta., da “Sen kimsin?,, başlığı altında yaveler neşreden İsmet Hulüsiden bahsediliyordu. Birisi: — Peki ama, canım, dedi, İsmet Hulüsi kimdir? Fikret Adil cevap verdi: — Selâmi İzzetin “Astar, 1. Çocuk Küçük Mehmede annesi söyledi: — Oğlum; git bak, kasabın sığır ayakları var mı? Çocuk *iraz sonra geldi: — Göremedim anneciğim. Ayak larında kundura vardı! imis YALNIZ po” Yarın adaya gidiyor muyuz? an öğleden sonra, öğleden sonra yağa an sobahleyin gideriz! / Acele etme! Gemileri batmış, Salamonla «bir sal üstünde dalgalarla aşbaşa ki mışlardı. Levi, kocaman bir dalga") nın sala doğru yuvarlana yuvar geldiğini görünce ellerini açıp duaj başladı: —A''m Bizibu badi sağ ve salim halâs edersen... Salamon telâşla arkadaşının sö nü kestir — Dur! Şimdiden tashhüde rişme, kara göründü! İKİSİ YALNIZ MART Mazi, atları tarlanın alt başında, de. Tenin yanımda durdurdu. Ekmekle pey- nirini yeşmek için, süğüt ağaçlarının göl gelendirdiği köşeye oturdu. Sabahtan beri tek başma çalışmıştı. Zaten böyle yapmağı pek severdi; ovaların sessizlik ve ısaıslığı, arkadaş olaftak (o yalnız iki kocaman atı, ne de hoşuna gidiyordu. Pu atların yanımda oldukça, Mazi ken. dini biç de yalnız sanmazdı. Gümüş su- Jarı ve sevimli şarıltılarile #kan dere de onun yoldaşıydı. Mazi ara sıra, bu dere d: rahat rahat ve çırçıplak yıkanmak i- Şi. tanyeri ağarırken çiftlikten kaçar. d. Üir gün azıcık geç kalmış, Slag onu sın bastırmıştı. Dayak yiyeceğim epey korku geçirmişti. Fakat çiftçi hiç sesini çıkarmamıştı. Kızdağız çabuk çabuk elbiselerini üstü- e geçirirken © gelmiş, biraz itip kak- muştı, Hattâ suyun okşainasından henüz #erin olan çıplak omuzuna (elini de koymuştu. Bu kaba ve sert elin harare tinden az mı sıkılmıştı? Baharım henüz başlangıcı Olmakla beraber, hava çok sıcaktı. Mevsim epey ilerlemişti. Slag da tohum atmak için iş- lerin bitirilmiyeceğini o homurdanatik söyleyip durmaktaydı. Çiftlikte insan, hayvan herkes çok çalışıyordu. Mazi de altı saattir soluk slmaksızın tarlaları sürmüştü. Tarlada sürmüş olduğu geniş parça- ya baktı; altüst edilen kars toprak da. ha şimdiden güneşin sıcaklığı (altında solmağa başlamıştı. Deha da slirülecek kocaman bir parça vardı. Tarla sürmek gilç bir iştir; erkeklerin yapacağı bis İş.. Lâkin Mazi on altı yaşında (olmasına rağmen güçlü kuvvetli idi. Hem de Ma- dam Slag'ın dediği gibi, ekmeğini ka- zanması gerekti. Slag'ın toprakları çok genişti. Mar. şal'in gittiğindenberi de bu adam, tek büşra çalışacağım diye, kendini öldü- rüyordu. Genç kız Marşali düşündükçe hep i- gini çekmekteydi. Delikan!: ötekiler gibi bir çiftlik yanaşması değildi. Pazar gün leri köye İndiği zaman ilstünü © başını göfenler, onu Sent Luiz'den gelmiş bir şehirli sanırlardı. Anbarda serili yatağı, nın yanı başında, kitaplar durmaktaydı. Böyle olmakla beraber elleri yumuk yu muk ve bembeyaz kalmış bir haylâz da değildi. Üç kişilik iş görüyordu. Buna rağmen Slag'ın azarlarından da kurtulamıyordu. Çünkü çiltliğin sehibi- ne bakılırsa kimse adâm akıllı iş görmü yordu; daha çok çalışmak lâzımdı. Fa. kat can sikan, Madam Slag'ın bitmez tü kenmez mışmızlıklar, sonsuz oçimriliği idi. Bu kocakarı bir şey o aşırmasınlar diye her taraf: kilitlerler, günde birkaş dela yanaşmaların yatakların — altüs ederdi. Cimtiliği bütün köylerde meşhar olmuştu. Gündelikle çalışmak için çift- Dik çiftlik dolaşan rencberler buraya ya| naşmazlardı bile... | Bununla beraber geçen yıl harman | İşlerine gelmiş olani o Marşal bu yıl da| tohüm atma ve ilkbahar İşleri için gene gürdelikle çalışmağı gelinişti. Sag bu gelişe, hiç bir şey sezdirmek istemeksi- #İn, çok şaşmuş ve devirimişti. . Fakat işte işin tam sunturlu samanın dı Marşal buyu alıp gitmişti, o Arada çikan ehemmiyetsiz bir Kavga, onu bi-| falardan uzaklaştırmıştı. Mârgalin kisa; #z mi yardımı olurdu? Ağır süt kovala.| rini taşımağa, kuyudan sü O çekmeğe, arabayı dışırıya İtmeğe hep elini za tırdı. Gündüzün yorucu işleri (bitince, Akşamları kapı eşiğinde beraber ötürür lar; uzun uzadıya konuşuyorlardı. Mazşal kizi seviyordu. Mazl, haydt- pi teş'dl eden binbir manasız olup bite. ni: küşük köpeklerin oöynaşmalarını. bir kutu içinde baktığı yaralı İtocaman tarık ; çiftlik sekibinin kızı Kori Slag'ın kilseye giderken giydiği yeni entariyi, bu entarnin esk'dikten sonra kendisine verileceğini anlatır durur. Çok defalar da Marşıl, kendisini sorguya çekerdi: onun buraya nereden gelmiş olduğunu anlamak isterdi. Mazi o saman derin Külya ve rüyalâ- ra dalardı. Brownvil © yetimhenesinden buraya geldiğini biliyordu. Dahs sekiz yaşına yeni basmış olduğu bir (yılda Siâg yetimhaneye giderek kızı alip bu- raya getirmişti, Mazi orada giydiği kabâ sâba, çirkin Üst başı, sarı duvarlı ko. tumaân salonları, sevgisiz ve merhamet- siz geçen yaşayışı batırlıyordu. $lag” ların yanında geçirilen hayat Oşekde özlenecek gibi deği'di Apcak burada hayvanların arkadaşlığı temiz Kövsnm verdiği sevinç, #essi# ovaların kömşulu. gu vardı. Marşa) kendisine boyuna soruyordu. Onu getilere daha eskilere, o çocukluk hdtıralırına dönmeğe zorluyordu. Kiz ise ancak pek silik bir takım manzaralas rı gözlerinin önüne ( getirebiliyordu: İğri büğrü, çukurlu bir yolun kenant- daki evceğiz, acıklı ve kederli bir kadın yüzü, yam başındi mum yanan bir ya. tak, sonra ds ovaya doğru (giden mâ- i temli bir alay... Maral bu sözleri kendisinden sonra tekrar eder, kızın söylediklerinden ört» ya derli toplu bir şeyler çıkarmağa uğ. taşırdı. Slag kızı, Marşalle bir arada görmek istemezdi. Onları çalıştırmak için boyü- na iş buluverir, böylece biribirimlen 4- yırırdı. Eğer vekit çok geçse, gidip yat. malarını bağırarak #mrederdi. Bunun üzerine Marşal ömüz silker, kızın buk- eji saçların! eliyle okşayarak giderdi. Bir sabah Slag pek ksba devtanmıştı. Marşal kuyunun bağında bir (o dakllea kizla konuştuğu için, kahvaltı etmesine midesine bir fincan sıcak kahve indirme sine fırsat vermeksizin onu (doğrudan doğruya İş başına göndermek istemişti. Gevezelik'e vakit kaybetmenin ne de mek olduğunu ona gösterecek. But.