di Karışık bir mesele Karısı iki çocuğunu yü: rakıp öldükten Mehmet tekrar evlenmişti. Yeni karı sı da duldu ve onun da eski kocasm- dan iki çocuğu vardı; fit olmuşlar. dı. İyi anlaştılar, iki de çocukları oldu Bir gün sinamadan dönmüşlerdi, evde büyük bir patırdı işittiler. Kadm sordu: — Ne var acaba? üstü br bay üç sene sonra Kocası izah etti: Ne olacak, senin çocuklarmla benim çocuklarım bizim dövüyorlardır! çocukları) — Şarka söyliyen kim? — Zeyofendi... — Yeni bir manto aldığımı demek da ha öğrenmedi! — Radyomuzu bu akşamlık bize ve « rir misiniz? — Hay hay! Misafirlerimiz mi var?) — Hayr! Çalacak değilis, bir gece-| cik olsun başımızı dinlendirmek isti- yoruz! Çorapçı | Mal sahibi, satıcı kızı azarladı: | — Müşteri ten rengi çorap istedi.) ği halde sen ne diye siyah çorap ver mekte ısrar etün? — Müşterinin kuzguni zenci oldu- Kalin fatkstmediniz.mi? A MN — Hey delikanlı! Eğer gittiğin yere bakmazsan bu gidişle baktığın yere gi- deceksin? zevksizlik Ellilik bayan Ayşe ne mazide, ne halde - söz aramızda « hiç yüzel de ğildir, hatta.. Fakat çök zeki ve ha- zir cevaptır. Kocası aleyhine boşanma davası açmıştı. Muhakeme esnasında bir aralık hakim sordu: — Peki ama, kocanız #zi sevdi: gini söyliyor. Bayan Fatma cevap ve:3i: — Onun düşüncesiz ve zevksiz olduğunu demindenberi söyleyip du- ruyordum ya! — Bu çocuk için mi geldiniz? — Evet! — İyi ama ben doktor değil, bay tarım, — İyi ya işte! Çocukta da solucan var! — Evlenmişsin öyle mi? vet — Kiminle? — Falanın kızı falanca ile! — Falanca ha? Onu ps" iyi tari rım. Hatta geçen yoz onul. bir'ke. re plöjda buluşmuştuk di beraber sandal gezintisi yapmıştık. Sonra? — Sonrası; sandalla gezerken be- ni bir çılgınca hevestir aldı. Falanca ya “ Eğer beni sevdiğini ishstetmez-! sen şimdi sandalı deviriri.n, ikimiz de boğuluruz!,, dedim. — Bak yediği halta! Bu olur iş mi? Kepazelik! — Telâşlanma yahu! G“üyorsün ki ikimizde hayattayız! Öl“ yok! >> — Karıcığım, artık son demim yuklaştı, En iyi elbiselerini giyip mücev- Merlerini de takıp tahkıştırarak yanıma gel, — Node? — Azrail belki seni beğenir! Gene kaynana! Bir hileli iflâs dolayısile iki sene hapse mahküm olmüştu, Hı pishane- ye girdiği gün, direktörden izin iste- di: — Duvara bir aile resmi asmama müsaade var mı? — Olur. Ertesi günü direktör teftiş &sna- sında duvarda yaşlı, gudubet bir ka- dının resmini görerek mahküma sor- du: — Kim bu'bayan? — Bizim kayn valde! — Niçin zevcenizin deği! de kay- nananızm Tesmini astmız? — Çünkü kaynanamın resmine baktıkça hürriyetimi kuyhe tiğime o kadar yanmıyorum! Satıct kız (dükkân sahibine) — Pe ki ama bit ay içinde tam on beş defa mal mevcudunu hesap etmiştik! Açık göz Fakir adam kapıyı çalıp evin kadı- nmdan yardıni İatemişti. Kudcağız, üstünün başımın” perişatilığına “bakâs rak eski bir pantalon verdi. Fakir adam pantalonu ularak ha- raretle teşekkür ettikten sunra: — Şimdi, dedi, sizden bir ricam daha var. — Nedir o? — Bu pantalonu benden satın alı- rızl,. — Herife söyledim: Ben namuslu a dâmem, dosdoğru yoldan hiç ayrıl mam Kara haber Kendisine anasından ersAgi sütü burnundan getiren kâynanasi * ağır rahatsızlanmıştı ve hastalık haftalar. danberi; sürüyordu. . Bir akşam eve geldiği zaman muayeneden dönen sile doktörile kapıda karşılişti. — Ne var, ne yok doktor? Hayır haber inşallah? — Ben de zaten size bir müjde verecektim: Küâyın valdeniz tehlikeyi atlattı. — Dektor, sizde pek patavatsız- muşsınız; böyle kara bir haber insa- na birdenbire söylenir mi? Venüs Muallim smıfta klâsik sanattan bahsediyordu. Uzun uzadıya izahat- tan sonrâ kürsüde duran bir. Venüs heykeli kopyesini göstererek talebe. den birisine sordu: — Bu heykelde en güzel sanat ese-! ri olarak nereyi görüyorsun? — Şu hattı efendim! — Çık dışarı te-biyesiz! Sen söyle! bakalım 187. — Şuradan “ şuraya giden efendim! — Terbiyesiz! Çık dışarı! Sen söy- le bakayım Güzer ter VET — Şurası efendisi — Ütanmazlar! Defoli — Sen söyle Levi bakayım. Levi sıradan kalktı, kürsüye doğru yaklaştı, fakat orada durmayarak hattı KİRACI BULMAK HÜNERİ Pansiyon sahibi — Bunlar, diğer kir racılarıman, resimleridir. Diş ağrısı Arkadaşına dert'yandı: -—'Dört güridür * gözüme uyka kapıyı açıp dışarı çıktı. girmiyor.” Bir'çürük dişim“ vâr ki müthiş ağrıyor — Bu diş benim (olsaydı derhal söktürürdüm. — Evet bu diş senin olsaydı ben de öyle tavsiye ederdim ama -maale- sef senin değil! — Yahu sen şimdilen sarhoş oldun galiba? — Yok canım, belki sen sarhoş ol dun! — Peki. ama mademki ikimiz © sarhoş değiliz, neden eve döüyorus? — Herkes neden böyle koşuyor? — Farkında değil misin, saati on J kika ileri aldım, trene koşuyorlar! Kılavuz — Gezintinii tam bu anm-| # da seyyahların kılavuzı bahşiş ver- mesi âdettir! İ — Çok şükür bu yas çok iyi geli” hemön her gün yağmur. yağdı. | |