A e İRİ ŞE iradeyi taraçalı çün ke: sır, Çubuklu tepelerindedir. Eski is- kelenin önünden başlıyarak Çakal burnundan yukarı kıvrılan, gerideki Necip paşa bağı, Muhacır mahallesi, Mandıra deresi sınırlarıyla çepe çev- rilen ve dağı taşı kavrıyan korunun “Cen nezaretli mevkiindedir. - Rivayete nazaran, vergisinin çoklu- ğundan ötürü, göçen sene enkazcılar» satılığa çıkarılmış... Enkazcılar ölçüp biçmişler. Gene rivayete göre, vere Vere 17 bin lira mi ne vermişler?. Yalnız mermerleri 30, 40 bin lira de ğerindedir diyorlar... Her nedense, satılma keyfiyeti şimdilik kalmış. Bi- na da yerli yerinde... ».. Kasrın içindeki ziynetin, alâyişin omsalsizliğini görenler söylüyor... Ta- vanlar, kapılar altın yaldizlariyle pür nakılmış. Merdiven küpeşteleri, trab- zan babaları, kapı tokmakları som kristalmiş... Cemişidin sarayı de, gıki- ver işin içinden! Sahildeki takım takım, kışla kadar binalardan biri, “elektrik merkezi, nin içi, bir vakitler gözüme Hişmişti. Kaç tane makine, kaç tane motör, kaç tans dinamo, âdeta koca bir fabrika. Boğaziçi elektrik denilen nesneyi ilkönce bu merkezden görmüştür. derler. Burası, bir vakitler Çubuklu camiine, mahallenin bazı yerlerine “gum elektriki” verip dururmuş... Abbas Hilmi Paşa, hidivliğe çıktık- tan sonra, uzun müddet, her yaz vali- desinin Bebek'teki sahilsarayma ge- lirken, anacığınm da en sevgili oğlu «Öl saltanatın yel'er eser şimdi yverinde,, Dünün paşaları ve Konakları “Son Mısır Hidivinin Çubukludaki meşhur kasrı Yazan: lara gömillen yumurtaları hazırlop et- meye başlamadan, hidiv hazretlerin den, memleketi erkânma bir emirna- me: “Hakipayı şevket ihtivayı hildfet- penahiye arzı ubudiyet eylemek üzre payitahlı saltanatı seniyeyo asime! edeceğinden, osnayı gaybubetinde me- sakihi hidiviyetin hüsnü (temşiyetini, meclisi mızsar reisi ile bir iki nasıra lah © İskenderiye limanından hareket Misir Hidir nn eski bir resmi: (Boynundaki, Abbas Hilmi (paşa) 311 senesinde verilen “Hanedam di Osman,, nişanı, kalbinin altındaki “Murassa imtiyaz,, dır.) Büyük babası İsmail Paşadan ber- güzar “Bimahrusa” ya ailei fahamet. penahisile rakiben, peşinde de “Safa- Wbahir,, yatı, ver elini İstanbul... tevdi,, eylediğini beyandan sonra yal-| Sermet Muhtar Alus birinci teşrifati, ikinci teşrifati, Avus- turyalı tabibi hususi ve bir alay fa: lanlar, fıstıklar... Kalei Sultaniyeye geldi mi, Abdül. hamid tarafından “hoşamedi” ye yol- lananlar da hâydi karşıcı... Ayastafanos (şimdiki Yeşilköy) a çıklarında gece geçirildikten sonra “Mersayı Dersaadete,, vâsıl olunur, vapur Dolmabahçe sarayı önünde du- rur, hidiv paşa rıhtıma çıkar, ıstabir ümineden tahsis kılman arabaya ku- rulur, Yıldız saraymı boylayıp “haki. payi padişahiye rumal,, olurdu. Arada bir de, gazetelerin “tebligatı. resmiye” sütununda, aynen şu satır- lar: “Geçen owma günü akşamı, Hidivi Mısır fahametlâ, devletlü Abbas Hil - mi Paşa Hasretleri mabeyni hümayu- nu cenabı mölükânede keşide buyru lan maidei #eniyede hasr bulunmak şerefile mübahi ve naili Utifatı cihan derecatı hazreti hilâfetpenahi olarak saat üç raddelerinde sahilhanelerine avdet buyurmuşlardır... ... Abbas Hilmi Pasa, 1895 yılında “Sinei sadakat definesi, ne “Hane damı di Osman,, nişanmı talik ediyor... Ondan evvel, göğsüne takılmış olan, ancak en gözde şehzüdelerle en sevgi- li vükelâ ve yaveri ekremlerde bulu- nan “murasaa imtiyaz, 1, sokağa at, sarı sarı bin lirayı al.. Ortasındaki pırlantaların hepsi birer adet fındık (Bu nişanın, pırlantalarınn kıratı ve beyazlığı itibariyle, dereceleri, yani âlâları, evsatları vardr Bazı koda- marilâr serkuyumeu Haronaçi'ye baş- vurup, Üç dört yüz-lira cepten söküle- da, “Huliyat zenan harcıdır!,, diyerek, mevcutları çikartıp hatunlarına tek taş yüzük, tek taş küpe yaptırırlar, yerlerine roza, Felemenk gibi taşla” taktırıverirlermiş). ... Hidivin Mısıra dönüşü de gezetele rin ilk seyfalarma mutlaka geçerdi: Meselâ: “. Hazretleri, geçen perşembe gü- nü, rükübu hidivilerine mahsus “E)- müahrusa,, <sefinesiylea Dersaadetten müfarekat eylemişlerdir. Vapuru mez kür, hareket etmezden mukaddem, bilöümle arması rayatı saferayalı Os- mani ve alayı sancak ve bandıralariy- le donatılmış olduğu halde, Dolma- bahçe pişgâhına hini muvasalatında mzkdi hidivi Hamidiye marşı â- lelalini terennümsaz olduğu hengâm- da, efradı bahriye serenlere çıkıp çi- mariva ederek, (Allahu yansuru sul- tanina) kelimatı meserret âyatını tek- rar tekrar barigöht ülühiyete isal et- mişlerdir.,, “ Hidivin “Elmahrusa,, vapuru Bebek koyunda evvelki hidiv Tevfik Paşanın oğlu! Doğum tarihi 1874... Viyanada zianum lisesinde okumuş... 1892 sinde, babasınm vefatı üzerine hidivliğe geçmiştir. Umumi harp esnasmda, O İmparatorluğuna taraftarca görünü ğU Için barp sonunda makamımö' cüda düşmüştür, Alemin ağzı torba değil ki büze$ Şimdilerde, kimin dilinde ismi geçi işidilen gu: — Bangerleri satm alacak, ban kuracak kadar parası olduktan sof ne umuru?.. Gelirlerinin faizlerini saplamakla vakit geçirse başını yacak vakit bulamaz! HABER Istanbulun en çok satılan hf kiki akşam gazetesidir. İlân rmı HABER'e verenler kâr ihtiyar Düşes, bütün bunları dinle dikten sonra fikrini söyledi; — Oğlum, bu hareketin pek zalima: ne. — Nasıl, onu müdafaa mı ediyorsun. anne, Haksızsın. Çünkü © sefil sözünde durmadı. Sofyaya kadar bizi takip etti. Prensin balosuna girdi Vera. ile dans- etmeğe kadar işi ileri götürdü. Bu adam namussuzdür. Ben de bunu herkesin içinde yüzüne vurdum. — Ne yaptın oğlum. Adolar senin en ciddi ve samimi bir dostundu. Sonra önun'bu hareketi fena bir fikirle yap- mış olduğuna ne ile hükmediyorsun? Vera hakkındaki hislerini nasıl öğrene- bildin? — Anne, meselenin beni fazla üzen tarafı da Adoların en iyi dostum olma- sıdır. Onun hislerini is& Veradan öğren- dim. — Yine mi Vera. Bana öyle geliyor ki pek acele etmişsin. Evvelâ senin de bunu yakından görmen ve kanaat ge- tirmen lâzımdı oğlum. Sonta.. İhtiyar Düşes sözünü bitiremedi. O- turdukları odanın kapısı birden açılarak içeri Vera girdi ve ihtiyar Düşese ba- gırdı: — Affedersiniz, aldanıyorsunuz! Dük Jorj, şaşırmıştı. Hayretle sor — Hayrola, Vera ne var? Vera gecelik elbisesinin üzerine bir kürk almış, yar: çıplak bir halde idi. Gözlerinden ateşler saçılıyordu. Kapr- dan kocasile kaynanasının konuştukla- Fn dinlemiş, ihtiyar Düşesin (o kendisi! hakkındaki son sözlerini işitince daya- namavarak hiddetle içeri dalmıştı. — Aleyhimdeki sözlerinize doğrusu çök şaştım, Bu iyi bir hareket değil. 254 GÜZEL PRENSES ———— m m Dük Jorj, hemen karısının yanına koşarak: — Aman Vera, dedi, rica ederim ki- me söz söylediğini düşün. Senin için kimse bir şey söylemedi. Vera kocasını şiddetle iterek bağırdı: — Beyhude beni aldatmağa çalışma. Ben söylediklerinizin hepsini işittim. Ayağa kalkmış olan ihtiyar Düşes Dorote vakur bir tavırla cevap verdi: — Evlâdım, nahoş sözler işitmişseniz bunları sizin harektleriniz doğurmuştur. Evvelce böyle sözler söylenmesini icap ettirmeyecek tarzda harekette bulunma- ydınız. Buna da mecburdunuz, — Madam Lâ Düşes, kocama beni çe kiştirmek de iyi bir hareket sayılmaz. Evlât ile oğul arasında bir o münakaşa olduğu zaman müdahaleye hakkım var. dır sanıyorum. — Şüphesiz, fakat eğer bu bir müna. kaşa ve mücadele şeklinde ise.. Halbuki ben evlâdımla ilk defa olarak hususi bir konuşma yapıyorum. Çünkü © şimdiye kadar bir türlü buna fırsat vermemeğe galıştınız. — Bunda dâ hakkım var. Çünkü siz kocamı aleyhime tahrik © ediyorsunuz. İhtiyar düşes, nefretle Veraya baka» rak şöyle cevap verdi: — Böyle düşünmekle bana iftira et, miş oluyorsunuz. Bir valde oğlunun da» ima mes'ut olmasını ister. Gelininin de sevimli, fedakâr ve iffetli olmasını arzu eder. Vera, hiddetle haykırdı; — İşte bu da bana karşı ikinci bir te- cavllzdür. Beni saydığınız evsaftar rsah rum bir kadın m: sanıyorsunuz? Mes'ut olup olmadığını oğlunuza sorun Bakın size ne söyliyecektir. İhtiyar düşes gene sükünetle şu ce. vabı verdi: — Sormağa hiç lüzum yok. *Gören| göz aldanmaz. Bilhassa bir anne gözü, — Acaip. Acaba bu (annenin neler gördüğünü sorabilir miyim? ) Vera, böyle söyliyerek ihtiyar düşesin ' Üzerine yürüdü. İlci kadın biran o karşı! karşıya durdular. Her ikisi de müthiş! bir mücadeleye hazırlanmışlardı. Artık iş nezaket faslından çıkmak © üzere idi! Dük Jorj, müşkül bir mevkide, yani annesile karısı arasında kalmıştı. Hâ- diseden çok müteessir oldu. İşi yatıştır- mak emeliyle söze karıştı: — Bu mahoş sözlerden bir şey anla. yamıvorum. Esasen bir noktada ikiniz de ittifak etmiş bulunuyorsunuz: İkiniz de beni seviyorsunuz, Sevgili anneci- ğim Verayı aifet. Asabiyetle söylediği sözlerden pişman olmuştur. — sanırım. Haydi anneciğim, elinizi uzatımız da ©- nunla barışınız. Asil kadın, itidalini hiç kaybetmemiş *i. Oğlunun bu teklifini o hüsnüniyetle karşıladı: — Bu arzunuzu memnuniyetle kabul ediyorum oğlum. Cereyan eden bu hâ. diseyi bu dakikadan itibaren o unutuyo- rum. Fakat, Vera, kendisine * uzatılan eli kabul etmedi. O, böyle kavgayı çoktan beri istiyordu, çünkü daha misafir gel. diği gündenberi ihtiyar düşesten bir tür Yü hoşlanmamıştı. Kelb kalbe karşıdır, derelr. İhtiyar düşes de bir türlü Veraya| ısınamamıştı. Vera, bilhassa (misafir | geldiği gündenberi serbest kalamadığı- ne kavnanasının kendini daimi bir ne- garet altında bulundurmasına çok üzü 1, du. O zamana kadar herkesi ko- aylıkla kandırmış olan Vera, kaynana- sını kandırıp istediği gibi yaşayamaya. cağını anlamıştı. Bir taraftan da Vera çevirmek istediği dolaplardan kaynana- GÜZEL PRENSES 255 yor ve atlayıveriyor o kıyıya... Meiyeti de dolgun! Seryaveri, diva.| rek daha temiz ve kıralı yüksek ta: m e derler, Yaz sıcağı basn Misir güneşi, kum-İ nr türki reisi, daireli hidivi midir! lar koydurturlar, bazı kılıbık olanlar) Abbas Hilmi pasa, kendisinden bi İL... e —————— sının bir gün haberdar olması ihtimalin- den korkmağa da başlamıştı, Bunun için Vera kâvganın yatıştığını bir türlü is, temiyordu. Bilâkis bu kavgayı büylüte- rek işi nihayete kadar vardırmak isti- yordu. Bu sebeple ihtiyar düşesin uza, nan elini kabul etmedi. Dük Jorj, bu vaziyeti görünce hay- retle Veraya ihtar etti: — Vera görmüyor musun, annem sa- na elini uzatıyor. Annem ayni zamanda i ikimizin de annesidir. İkimizi (omes'ut görmekten başka bir emeli de yoktur. Vera, alâylı bir setle cevap verdit — Beni ne kadar sevdiğini biraz ev. vel isbat etti. Annen bizi biribirimizden ayırmak stiyor. Bu sözleri işiten ve elinin gelini tara- j fından kabul edilmemesinden müteessir olan ihtiyar düşes hiddetlendi: — Sabır ve tahammülün de bir dere- cesi vardır. Böyle bir iftira karşısında artık sabır ve süküt © edemiyeceğim. Düşes Vera, iyi biliniz ki bu zamana kadar sizi oğlumdan ayırmak aklımdan bile geçmemiştir. Fakat artık bu andan itibaren anneliğin icap ettirdiği her şe yi yapmaktan çekinmiyeceğim. Ben oğ” İumu daima mes'ut görmek isterim ve aleyhinde söylenecek fena ( sözlerden, hülâsa her fena şeyden onu muhafazaya çalışırım, Sizi ona Miyık sanmıştım. Me» ğer hiç de öyle'değilmiş, o Onun asil, âlicenap bir dostunu ayırarak düşman yapmak suretile çocuğumun huzur ve saadetini kaçırmağa başaldınız. — Adolar gibi namussuz bir müdafaa ediyorsunuz, öyle mi? — Unutmayınız ki benim evimde bü. lunuyorsunuz. Ben Kont (o Adoların ö- nümde tahkir edilmesine katiyyen razi olamam. Oğlum, Adolara karşı yaptığı haksızlığı tamir etmelidir. İşi karısının adamı