j “etti. Abdülkerim paşalar, belki , direksiyondan bahsettiklerini teessüf. dam. Maltepede küçük bir kulübede O, çocukluğundan beri bu ailenin ma iyetinde yetişmişti. Babası da kendi gibi, ayni evin arabactısıydı. sanatı da, kapısı da babadan kalmay- verdiler; ahırın üstündeki seyis daire- sinin yarısı kendisine tahsis edildi. İki de oğlu dünyaya geldi. Recep ağa, Erenköyünün en şık, en göze çarpan, en mahir arabacı başısıy dı, Hattâ babasmı fersah fersah geçti- ğini bile söylerlerdi. Hayatmdaki ilk büyük acı, karısnu kaybetmek oldu. Darbenin sarsıntısm dan toparlanmak üzereydi ki, ansızın, umulmadık diğer bir keder yüreğini burmağa başladı. Hürriyet olmuş, ilk otomobil İstan- bula getirilmişti. Röcep ağa, bunu gö- rür görmez, kahkahalarla güldü. — Alman yarabbi, ne biçimsiz, ne gü dük gey... Atsız araba ne çirkin duru- Buna kim biner”. gün Recep ağa, kırk yıldanberi alıştı- ğı konağı terk, bile etmeyi aklından geçirdi... Makat devrin icabatıma bo - Fakat çok şükür ahırm namüsuna te- <avüz edilmeği, Garajı başka bir yere öğrenmesini tavsiye etmelerine rağ - men, o, ilk defa olarak bu emre isyan onu koğarlardı, fakat böyle bir eski amek- tarı köşklerine kapıcı yaparak gene de yanlarmdâ alikoydular. Oğulları doğduğu zaman, onları ds kendi gibi arabacı yetiştireceğini dü- şünerek sevinmişti ama, şimdi bu may munlarm boyuna motörden, virajdan. le görüyordu. Evin küçük beyi'de ö- tomobil meraklılarınm en başımda ge- Uyordu. Paşa efendinin, hanımefendinin ve- fatından sonra, küçük bey, evlenme çağına geldiği iğin, zarif, alafranga bir genç kız alâr. Evde, davetler, ziya. fetler, otomobil gezmeleri aldı, yürü - dü... » Küçük bey bir Avrupa seyahatine çıkıp bir ticaret, bir de fabrika işine Etrişince bütün aile servetini mahvet. ti. Köşkün kapıları kapandı, konak satıldı. Bütün ev halkı darmadağın oldu. Recep ağa, şimdi çok ihtiyar bir a. a m e e a e Operatör Üroloğ Doktor dan haberi yok... Aklında kalan, yal- nız güzel mazisinin hâyâli... Duvarda asılı kamçısını arada #irada indiriyor, öne uzun uzun bakıyor, Evinde yegü- ne süs olarak yatağının başında çivili duran bir tek nal vsr. Güya saadet getirirmiş... Ne hazin bir istihza! Günün birinde hastalandı. Ona ba - kacak kimse yok! Istanbula, bir hae- taneye gidip kendini muayene ettir - mek lâzım... Hesaplı parasiyle bir gi- dip gelme bileti aldı. Doktorlardan bi- ri, başmı sallıyarak: — Ameliyat lâzım! - dedi. . Al şu ilâcı! Sekiz gün iç.. Ondan sonra gel. Dönerken gözleri, Erenköy köşkle » rine ilişti. İçinde köşkü görmek hevi« 8i uyandı... 'Tren durur durmaz atladı. Ne olur. sa olsun, bir daha gidip büyüdüğü yaşadığı yerleri görmek istiyordu. Köşk satılmış ve içine oyabanciler yerleşmiş olsa bile, o, gidecek, kendi- nin kim olduğunu söyliyecek, ahırlar? görmek için mtsaade istiyecekti. Halinde kötü bir adam tavrı yoktu ki ürkaünler... Elbette izin verirlerdi. Kapısma varınca; köşkün harap ve metrük kaldığmı anlsdi. Bina, nere - deyse, yıkıcılarn kazması altımda mahvolmıya mahkümdu. Kendi kendine söylendi: — Kimse yok... Dahs yi. Rahat ra hat girerim... İstediğim gibi dolaşı - Kapı kapalıydı. Acamadı. Fakat bahçe duvarınm çökük tarafmı bildi. ği Için oradan kolaylıkla içeri atladı Yolları çalılar sarmış, otlar bürümüş tü, Üstü başı yırtıldı. Sendeliyerek ilerledi. Beyninde bin hatıra dolaşı - yordu, Gözleri yasla dolmuştu, . Maziye ait güzel olmıyan ne“ bir ân icin hafızasından hepsini sil - di. Parlak olarak önünde gördüğü, gençliği, çocukluğu, abırlarm salta - natlı devri, atların kişnemesi, gümüş savatlı parıl parıl parliyan koşumlar, şıraklıyan kırbaçlar.. Sonra ken - dinin arabacı başı oluşu... Altı rugan, üstü sarı deri çizmeleri... Seyislere e: mir verişi. Etrafmda koşuşan “İki küçük oğlu... Ve birden, bütün benliğini kaplıyın derin bir acı içinde, kendi gibi sönen azametli bir mazinin hicranmı his - setti, Hepsi geçmişti... Hor şey bit - mişti... Her şey artık bir tarih olmuş. tu. Birkaç kuru yaprak, bu büyük sü. künun içinde hışırdadı. Arabacı, başmı çevirdi. Arkasında büyük bir çmar ağacının gölgesini gör dü. Köşkün şanı şerefi olan esırdide bir ağaçtı bu... Yeşilliği altımda ne da. vetler yapılmamış, ne yemekler yen - memişti. Başmı kaldırdı. Ağaca dik. katle baktı. Kurumuş! Koskoca bir iskelet gibi, cansız © larak, dallarını dört yana uzatıyor... Sanki esatiri bir hayvanm şahlanmış müstehasesi... Bu manzara karşısında ihtiyar arı- bâcmın ruhunda nasıl bir buile belir - diğini kimse asla bilemiyecektir. Ma- demki dalları sltmda barmdımdığı bi- tün bir devir göçüp gitmiş, öyleyse bu ağaç ne demeye hâlâ yaşiyacak.. Fabrikalar, döşemeciler, onun tahtası. nı bekliyor! E, hayat böyledir işte... Ne insan- Jar, ne nebatlar zamanın tahribatma göğüs gerebilir... Her şey göçüp gidi- yor.., Mazinin güzelliğini ihyaya im - kân yok... Geçmişin tek tük döküntü. leri de artık kaybolmalr.. Kimbilir hangi yolcu bu izbe b; tenha yollardan geçecek de, ihtiyar © adamım» dalda, asılı duran yrpranmış | cesedini görecek... Nakleden: (Hatice Süreyya) HABER — Akşam'postası Tonton Amca ateş yakıyor AKSAM POSTASI DARE EVI” istanbul . Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 |, Telgraf aaresi: Istönbul HABER Yazı işleri tetofonu « PAR?IŞ idareveliân .* 1243719 . ABONE ŞARTLARI Türkiye | Eevebi 4400 Kr. 27004». 720, . iaso ,, 490j. 809 inf 80. © . Senet Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Uş Basıldığı yer (VAKIT) matbaası HABER'in Güzellik Doktoru Yazan : Niyazi Anmet 143 sene evvel bugün # Cumhuriyetçi Fransızlar Tolonu' muhasara ederek aldılar ; ! Kralcı Fransızlarla Ispanyol ve Ingiliz. kuvvetleri ancak canlarını kurtarabil-. diler. Yakılamayan yirmi beş gemi “ cumhuriyetçilerin eline geçti ı On altıncı Luinin idem edilmesi üzerine İngiltörede matem başlamış ve Fransanın, siyasi memuru Lon- dradan kovulmuştu. Kırk senedenberi Fransasm müt- tefiki bulunan İspaoyada da Fransız taraftarı olan meclis rsise Aranda azledilmiş bulunuyordu. Bu vaziyet üzerine Frarsa, hem İngiltere ve hem de İspanyaya ilânı harp etti. ... Tulon İspanyanın da dahil bulun- duğu müşterek bir filo tarafından is- gal edilmişti, Bilâhare Fransa kralma işde edi- lecekti.. Fakat bu müddet içinde, Fransa cumhuriyetçi taraftarları kuvvetlendiler ve kırk Bin kişilik bir kuvvet, Tulon'un muliasarasma gön- derildi. Şehirde bulunan krallık taraftarla- nı İngiliz ve İspanyol kuvvetleri on altı bine baliğ oluyordu. Bu kuvvet İerle cumhuriyetçilere karşı durmak, hiçbir. muvaffakiyet vermiyecekti. Mahvolmak yüzde yüzdü. Cumhuriyetçiler, şeh'e hakim t:- peleri kolayca zaptettiler - ve liman ile şehri tehdit etmeğe başlarlılar. Ve- rilen karar korkunçtu, Muhosara eden kuvvetlerden kurtulmanın “kolay a: mayacağı anlaşılıyordu. Halk, ne ya- pacağını bilmiyordu. Herkes, askeri kumandanlara koşüyor: ,— Bizim ne-sünahımız van Biz! Eseri hazırlıyan: a si Za T ufbole kurtarm.. diyorlardı. Toplanan harp meciisi, uzun miss! zakerelerden sonra şehri terk etmek» ten başka çar3 bulunmadığına kar” verdi. N Halk ve askerler gemilere doldu rulacak götürülemiyen gemiler de! yakılacaktı. 1793 yle 19 ilkkânun günü, 143! sene evvel bugün, krallık taraftarı Fransız. ordusu ile gemiciler ve b beş yüz şehirli donanmaya almd:, A kibetlerinin ne olacağını bilmiyenler. gemilere dolmak istiyorlardı. Fakat hareket çok ani idi. , erkek gemilere can atarak kurtulmak için birbirlerini çiğniyorlardı. 9 Donanma, bin beş yüzden faz! sehirli alamadı. Çünkü düşman tikço yaklaşıyordu. Şirndi daha büs yük iş, götürülmesi n'ümkün © yan gemileri yakmaktı. Limanda tamvelli sekiz gemi yar dı. İlk anda on dördüne ateş verildi On dokuzu beraber aunmişti. Kıumandanlar: — Ateş. Ateş.. G:mileve ates riniz. diye emirler veriyorlardı. Fi herkes kendi canmı kurtarmak iğte diğinden buna muvaifak olunmum yordu On dört semi, ateşler içinde İ narken cumburiyetçiler tamami '« kim vaziyete geçmişler ve yakılığı yan yirmi beş gemiyi ellenne a lardı. | “9 EN Rİ öö Nüzhet Abbas (| —51-— Bazı müthiş şütörler - vardır ki kaleciyi hedef ittihaz ederek şüt çe- kerler. Kaleci bu şütleri iyice yaka- lâmağa müvaffak olamaz ve top. da tekrar geri geldiği zaman © yetişerek gole tahvil ederler. Vücuda çarpan topların geri frlamaması için en iyi usul bilekler sımsıkı tutularak par. makların da topu iyice çevrelemesi. dir. Top karm yüksekliğinde geli. yorsa ellerle keçeleme hareketi ve karm içeri çekilerek . top âdeta bir boşlukta yakalanmış olur. YÜKSEKTEN GELEN ŞÜTLER: Yüksekten gelen şütlerde kaleci- hık bakımından kurtarılması o kadar kolay şütler değildir. Bilhassa rüz- gârlı günlerde yüksekten seyreden şütler de diğerleri kadar tehlikelidir.|* Yüksekten gelen sütleri evvelce söy- İediğimiz gibi vaziyet sıkışık olmadık ca kornere atmak doğru “değildir. Bunlar ibtimamla ve göz toptan ay- rılmamak sartiyle havada yakalana- rak kurtarılmalıdır. Yağış havalarda topun elden kolayca kayacağı da na- zarı dikkate alınmalıdır. Kaleciler antrenmanları arasına yüksekten gelen “topları tutma usur! Tünü ithal ederlerse çok foydalı bir idman elde etmiş olurlar. ALÇAKTAN GELEN ŞÜTLER: Bunları tutmak hususunda vücu- dün yukarı kısmından hiç bir istifade kabil değildir Bunun icin şütün geldiği istika. mete düz bir hiza #lmak veayak- lori da biribirinden az ayrık bu © İdndurmak “şarttır. Bu sekildel mevki almış bir kalecinin biraz i ve yahut birağ solundan geçen topla Yı yakalaması belki daha güçleşmi olur. Fakat bacakları fazla ayrık bi Tundurulması da ayrıca mahzurlaçı il tiva ettiğinden herhalde ayaklar, to pun srasmdan geçemiyeceği dn ayrık olmalıdır. DİZLER: Bir kaleci için tek bir diz h iki diz üzerine yere çökerek kurtarı yapmanın çok yanlış ve lüzum. hareket olduğunda ne kadar »srag © dilse azdır. Diz üstü çökmek, kend sine itimatsızlık alâmetidir. Bu üsü kurtarış anımı tasarlamak hı inde da vakit kaybettirmek. itibariyle. kattır kalecinin o mümkün j kadar az yere yatması, yerde yuyu lanması şarttır. Ayni mütaleayr'li zumsuz plonjonlara da teşmil edek Viriz. Sırf alkış için Kizumlu lüzü suz plonjon yapmak itiyadma kalp lan kalecilere bu itiyattan vazg lerini sureti mahsusada tavsiye ede riz. Yerde vatan bir kaleci unu ha İ malıdır ki takımı» in -muvalki İ muattal bir uzuv halini almestır. ©. KALFCI AYAĞİYLE RMA; MALIDIR: 4 / Kaleye havale edilmiş topları kat lecinin ayakla kurtarması çok yanlıs! j tir. Buna rağmen arasira biri nıf kalecilerin bile bu hataya d / lerini nasıl izah edebiliriz; bu ölsğ | olsa kendilerinin kaleci olduklarn| y i j | i “ unutmalarndan — ileri gelmektedir Hiç bir şart alında kaleci a3 kick şeklinde kurtarış yapmamalıdı Vaziyet çok sıkışık olursa mil ayağma yatmak daha doğrudur. Ma amafih kaleciler mümkün olduğu ka i dar sakatlığa meydan vermemelidir er. ) (Devamı wi a