9 Birincikânun — 1936 Tahim Fehmiye rasladığım vakit, şaka Yanan adliyenin koridorlarında ia) eder gibi, arkadan ansızın koluna gir- » dim; — Merhaba, hazrot! Ne var ne yok » bakalım? - dedim. Kaşlar çatık: — Teşekkür ederim! - diye, çapraz lama bir cevap verdi, “Çaprazlama, çünkü, “Merhaba, hazret! ne var ne yok bakalım, ın karşılığı, “teşekkür ederim,, değil, “İ- Yilik sağlık,, yahut da “eh, şöyle böy- le, ““hamdolsun,, “sorma birader. ilâh...,, nevinden sözlerdir. İbrahim Fehminin halinde bir gayri tabiilik olduğunu derhal sezdiğim için: — Mutlaka bir alacak verecek dava- #1 takip ediyorsun! « dedim. - Börcu- hu veremiyen bir biçarenin yakasma yapışmışsımdır... Gelsin âciz, gelsin icra... Fakat one? Müthiş suratın var... Yoksa, dalgınlıkla müddetini Eegirip bonoyu âdi senet haline mi ge- tirdin?., “Bırak bu sözleri!,, manasma bir el İşareti yaptı. Ahvalinde feci bir bozukluk olduğu- nu derhal farkettiğimden, artık cid- dileşerek: — Nen var kuzum? - dedim, — Bilmiyor musun? okumadın mı? — Okumadım. — Bir de gazeteci olacaksm.. Te yekkeli değil... Ne cenazede bulundun. me taziyet ettin.. Yoksa o derece haki. katsis olmadığını bilirim... Merhumu da severdin... Heyecanla, İbrahim'in ellerini yaka» İadım: — Ne öldu?... Kim öldü allah aşkr- Na... « (o Gözlerinin manası boşaldı.. İfadesiz bir'nazarla baktı. Sösi kuruyarak; END Ğ — Kim”. Hangi Rovep7. Aman ya- rabbi... Oğlun mu? Başmı salladı: — Sorma... Sorma... — Peki ama, hiçbir şeyi yoktu.. Ne oldu o aslan gibi çocuğa?. Çok mu Yattı? — Birdenbire gitti... Bir gün içinde.. Bir an içinde yuvarlandı. — Kaza neticesi mi?. — Hem hayır... Hem evet... — Demek ki, doktorların kabahati... Yanlış ameliyat yaptılar... Yok canım... O değil, Korkudan öldü... O da nasıl $ey7.. Recep korkudan lir müymlş biç.. Boğazı bir taraf- bir tarafa yüzerek geçen, bakışla- Tm simşekli ifadesinde cesaretin cev taşıyan, üç nesildir zabit evlâdı Ve kendisi de askeri tıbbiyeli olarak Yetişen bir delikanlı... Yalnız İbrahim Film ve hakikat ez b Wi Madmazel Katelin Tachi İngil terenin en meşhur balet dansları hoca rel Cenubi Afrikada doğmuş olan ir kız Londrada 500 talebeye W verirken (o tayyareci mülâzim eye leri ilk görüşte ss*vmiş ve onunla İlenebilmek için dans munllimli- Baden ve danstan dazhal vazgeçmiş tir, Mar düğünleri olacaktır. ” acahi bu sene İngiltered: Svrilen, İml Erkekler Allah değildir!,,| mahküm edilmiş. başrolü oynamıştı. gibi bir babanın Çanakkale macerala rm! dinlemek, onun korkak bir seciye- de yetişmemesi için kâfiydi. Bir şey söylemeden, anlatmasını bek ledim.. O da hikâyeye başlıyacaktı. Lâkin, ansızın, mübaşirin sesi yüksel- di: — İbrahim Fehmiii... Reşid Kande- miiiliir,.. Dostum: — Muhakeme başlıyor... Müsaaden- lel.. » diyetek Kalabalığı yardı; salo- na girdi... Onunla beraber, birçok gençler de içeri daldı. Ben de arkalarmdan.. k Davacı yerini İbrahim, müddeia-; leyk yerini de genç bir tibbiyeli işgal etti. Bu çocuğu, Şehzadebaşında, ek-! seriya Receble birlikte gezerken gö- rürdüm. Demek ki, onun arkadaşlarım. dandı... Her halde feciliği derecesinde garip bir maceranın izi üzerindevdim. Dört kulak kesilerek, dinlemeye başla dım. Balonu dolduran #amiinin de me rakı benimkinden eksik değildi. Çünkü hüviyetin tesbitinden ve reisin: “Bu iş! nasıl oldu? anlat bakalım!,, demesir- den sonra, Reşid Kandemir, titrek ve| müessir bir sesle göyle anlatmıya baş- ladı: — Arkadaşımızm bir çocukluk şa- kasına kurban gitmesinden dolayı pek müteessirim, reis bey... Keşki onun ye- rine ben ölseydim... Fakat, itiraf ede rim, kabahat bendedir... Onu, ben öl- dürdüm... Katil benim.. Ama, taam- müdle yapmadım... Şakayla öldürdüm. Rels, kaşlarını çattı: — Şakayla mı? — Evet, beyefendi! Recep, şakaya kurban gitti, Kendisi, dalma, kahra - manlık iddinsndayd. “Bir şeyden korkmam!,, derdi.. Hakikaten de, ka- pının arkasına saklanıp “böh,, demek. töh fütemuz, beyaz örtülere kö- 2 Mere yea AKLA” e nunla birçok bahislere tutuştuk. O, bi- 3i daima mağlüp etti. Korkmadı. “Ben, iddia ediyorum: “ Mutlaka bir yolunu bulup seni ürküteceğim! - diyordum. “— İmkân: yok! - cevabını veriyor du. “Nihayet, güntin birinde, âkilrma o cehennemi şaka geldi. “— Receb! - dedim - Bu gece, seni, itim Zip zip oynatacağım.. Hazır ol... “Evvelâ teşrihhaneye uğradım. Ora. dan felâkete sebebiyet veren kesik ko- lu aşırıp kaputumun altına sakladım. Nihayet, tam yatakhaneye çekildik Birçok ein peri hikâyelerinden bahse. dildi; Recep uyurken, karyolasınm 2)- “Uyandı: “— Şakayı bırakm.. Farkındayım... - dedi, “Ben, dürtmekte devam ettim... “Kolun ucunu gösterdim: “— Eh!.. İşte canım. Anladım di- i yorum ya... - diyerek kolu yakaladı ve! çekti.. Beni karyolanım altından dışarı çıkarmak isteği... “Fakat, kısa bir mukavemetten s0n- ra, ölü kolunu bırakıverdim. O geceki cin peri hikâyelerini dinledikten son- ra, kesik bir kolun elinde kalıvermesi, zavallı Recebin üzerine, o karanlıkta ne derin bir tesir iera etmiş, düşünün, yecanından o felâket başına geldi. yecanmdari"o felâekt başma geldi. Bütün kabahat bendedir... Cürmümü i- tiraf ediyorum... Cezasına razıyım, re- is bey... Arkadaşımı ben öldürdüm. Genç, bu sözleri titriyörek o söyle- dikten sonra yerine oturdu. Reis, İbrahime dönerek: — Bir söyliyeceğin var mı”. « diye sordu, Zavallı dostum, büyük bir teesstir i- çinde; — Hayır... Ben davamdan vazgeçi- yorum.. Siz, ne bilirseniz öyle yapm... Müddeiumumi, tahkikatın derinleş ' tirilmesi için bir mühlet istediğinder celse uzatıldr. Birkaç ay sonra, öğren dim ki, talebe, İbrahimin şahsi dava. dan feragatine tTağmen iki sene hapse (Hatice Süreyya) vee Tonton Amca | nın evine hırsız giriyor Yazan Genç Osman öldürüldüğü vakit, onun intikamını almak için yel) insanlara kıyan ve ondan sonra tari- hin bir serserisi diye anılmasına e) bep olan hadiselere daima baş olmak tan çekinmiyen Abaza paşa 1628 yı lı 9 ilkkânun günü, 308 sene evvel bugün, gene tarihte kan akıtmakla şöhret kazanan Hüsrev paşa ile bir- likte İstanbula geldi. Abaza paşa, bütün yaptıkları affettirecek ve da- ha büyük mevkiler alacaktı. Bu vaka tarihin hakikaten çok eti- teresan bir misalidir. Hüsnev paşa, Abazaya yemin ederek kendisini ko- Tuyacağımı temin etmişti. “Bir sad- rözamm bir asiye verdiği yemine $a- dık kalması misali nameşhudunu irae eylemiştir.,, Abazanm İstanbula gelişi, bir pas dişahm gelişinden daha fazla alâka ile karşılandı. Sadrâzamın gelişini anlatan ta- ribler diyorlar ki: “Onun muzafferi- yeti, ne servet, ne de ganaim idi. En güzel hediye mağlâbun şahsı idi.,, Hüsrev paşa saraym bahçe kapı: sma geldiği zaman, önünde bulunanı Abaza atından indi ve ilk olarak gir-i di. Sadrâzam, padişahm huzurunda! n affedilmesini diledi. Affettir- diği gibi kıymetli hediyeler de kupar- mağa muvaffak oldu. Birkaç gün sonra Abaza Bosna valiliğine nasbe- dildi. Senelerce günahsız halkm kanını akıtmaktan bir an geri durmıyan bir vasi, hemaffediliyor, hem desyali.nas- Aldığr hediyeler Sreklr ürünle. rin değil, bugün tarih sayıfalarmda! okuyanların bile gözlerini kamaştı-! racak mahiyettedir. Cevahir ile işlen- fi, bunu bir arkadaşa verememek ve tekrar hasmın ayağma plâse ederse bu affedilmez bir hatadır. Çünkü bü tün bir gayretin boşuna gitmesinden maada hasmın ekmeğine de tereyağı sürmek demektir. Girişlerde çok avantajlı kullanı lan bir usul daha vardır ki buna “Ça- amlı giriş,, demek doğru olur. Has- min üzerine bir, bir cubuk metre ka” Imcaya kadar giderek sağa yahut s0- la doğru çalım yapar gibi eğilir, vücu dü meylettirirsiniz. Hasım muhacimi girişi bu taraftan yapacağınızı sana: rak çok tabii olarak topu bunun aksi istikamete sürmeğe teşebbüs edecek: tir ki bu çalımı yuttuğuna bir delil dir. Bacakları o meylettirmediğiniz için ve hasmm da yapacağı menav- rayı tamamiyle evvelden tasarlamış! olduğunuz için ayağı uzatmak sure. tiyle giriş yaparak topu almak kabi! olur. Girişlerin en manasızı muhacirı oyuncunun ayağıma doğru kaymak suretiyle yapılanıdır. Bunda muvaf- fak olarak şayet hasım sizi geçerse muhakkak surette tehlike baş göster” miş olur. Ayni zamanda ümitsizliğe de delâlet eder. En son ve mezbuha- ne bir müdafaa tarzı olarak nadir o- larak kullanılması caizdir. SURAT: Sürat itibariyle noksan oldukla"ı halde klâs futbolcusu olarak © sayıla- bilecek birçok bekler vardır. Bu iti” barla da'süratin müdafi için birinci derecede bir vasıf olduğunu iddia et- AKSAM POSTASI DARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: İstanbul 214 Telgraf adresi : istânou! HABER Yazı işleri telotonu ; 2ARI? idare velân > 124370 ABONE ŞARTLARI Türkişe © Ecnebi 1400 Kr. 2700 er, .a59 ,, Senelik Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası HABERN'in Güzellik Do'toru Kuponu: Eseri hazırlıyan;: dl Üni Bir giriş neticesi topu alan müdaf : Niyazi Anmet 308 sene evvel bugün Asi Abaza Paşa bir padişah gibi istanbula geldi Imparator elçisine : Lehistan ile Viyana Macaristan hududunun iki katesi değil midir ?. diye sordu miş muhteşet kılıç, gene mücevher iğneli iki sorguç. Tarihci Naima “ — Bakanların gözlerini kamaştı- rıyordu.. diyer. Abaza İstanbulda kaldığı müddet çe at meydanında harp talimleri ya» pıyor, padişah bu talimleri meydana yakm İbrahim paşa sarayından sey» rediyordu. ... Abaza bir gün imparatorun elçisi ile görüşmüş ve onunla konuşmuştu. Yeni vali sefire gayet ciddiyetle: — Lehistan ile Viyana Macaris- tan hududunun iki kalesi değil mi- dir? diye sormuştu. İşte coğrafya ma lümatı bu kadar müsbet olan Abaza vali oluyordu. Üsküdarda Bay F. Keskin'e: 1215 yılımda Habeşistan içlerinde seyahate çıkan Zeynelâbidin Sudan risalesinde hadrmlıktan bahsederken şunları yazıyor: “Bilâdr merkumenin bazı âdatı müdhikeleri şayanı hikâye ve beyan ad olunup bu veçhile tafsiline şuru olundu ki evvelâ tabası meliklerine Eb tesmiye ederler ve saniyen her- ve recüliyetten nez” ve husyeteynini da bilâ garez dikkat ile deri devletini- ze hürmet ederim dedikten sonra ar- tık ona babı harem meftuh olup..,, “Bus iösteriyör ki sorduğu nuz hadım etme işi Afrikada ve ilk “nce rıza ile başla;..ıştı.. Ee... in ors tadan kaldırılmasından sonra bu d4 Tesmen menedilmiştir. Nüzhet Abbas mek doğru olmasa gerektir. Kafası. © nı iyi kullanmak şartiyle sürat nok- sanını telâfi müdafi için her zaman kabildir. İyi yer tutmak sayesinde müdafilerin sürat hususundaki nok” sanlarmı telâfi etmeleri mümkündür. Maamafih çok ( süratli bir muhacim tarafından atlatıldıktan sonra süratçe noksan olan müdafilerin yetişemiye” cekleri için bu husustaki avantajsız- lık ta aşikârdır. Müamafih müdefi için yetişemiyeceğim diye muhacind serbest bırakmak diye bir şey mev- 15 zuu bahsolamaz. Ne de olsa arkasın dan geliyor diye acele edecek, velev © ufak da olsa bir hata yapacaktır. Ay- © ni zamanda taç hattı üzerinden topu / süren bir hasım muhacimini düz bir hat üzerinde değil, kalenize doğru zıkzak yaparak kestirme suretiyle ko” valamak lâzımdır. KOMBİNEZON: Müdafi için kombinezon denince ilk hadise düzgün ve yerden vuruş- larla topu bir muhacim arkadaşm bu- lunduğu yerlere plâse etmek gelir. Buna rağmen muhakkak surette w- zun vuruş yapmağe da herzaman için ihtiyaç kati değildir. Topu birar kadaşa kısa bir pasla geçirmek de kâ- fidir. Hafbeke verilen paslar da cok iyi neticeler (o verir. Müdafi içinde meselenin ruhu © topla bir arkadası bulmaktır. Hasmın ayağına verme mek şartiyle takımın en demarke o- yuncusuna verilen toplar kombinezo nu anlamış olmağa delildir. Büsbür tün sıkışık vaziyetlerde ise mutlak surette bir arkadaşı aramak da yan- İştir. (Devamı var) sai a